Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: İsra - 06 Ocak 2010, 08:37:02

Başlık: “Hakkında hayırlı olanı iste!”
Gönderen: İsra - 06 Ocak 2010, 08:37:02
Allahü teâlânın yarattığı, kullarına verdiği her şeyde, bir hayır vardır. Allahü teâlânın, vermesi gibi, alması da hayırlıdır. Verdiği zaman hayırlı olduğu gibi, aldığı zaman da, hayırlıdır. Hayırlı olan şeylere ise, sevinmek lâzımdır. Şûrâ sûresinin 12. âyetinde meâlen;

(Göklerin ve yerin anahtarları Allahü teâlânındır. Rızkı dilediğine az, dilediğine çok verir. Çünkü O her şeyde kullarına neyin hayırlı olduğunu en iyi bilendir) buyurulmuştur.

Allahü teâlâ, kullarından bazısına mal, para ile, bazısına da sermâyesiz, malsız rızık göndermektedir. Rızık için emredilen sebeplere sarılanlara, ezelde takdir edilen rızık gelmektedir. Bazan sermâye, mal, insanın felâketine sebep olabilir. Sermâyenin olmaması veya elinden gitmesi, o kimse için hayırlı olabilir. Nitekim Resûlullah efendimiz buyurdu ki:

(Bir kimse geceyi, yarın yapacağı işleri düşünmekle geçirir. Hâlbuki o iş, bu kimsenin felâketine sebep olacaktır. Allahü teâlâ, bu kuluna acıyıp, o işi yaptırmaz. O ise, iş olmadığı için, üzülür. Bu işim neden olmuyor. Kim yaptırmıyor. Bana kim düşmanlık ediyor diye arkadaşlarına kötü gözle bakmaya başlar. Hâlbuki Allahü teâlâ, ona merhamet ederek felâketten korumuştur.)

Bunun için hazret-i Ömer;

“Yarın fakîr, muhtâç kalırsam hiç üzülmem. Zengin olmayı da, hiç düşünmem. Çünkü hangisinin benim için hayırlı olacağını bilmem” buyurmuştur.

“ZENGİN OLMAK İSTİYORUM!”

Vaktiyle Mûsâ aleyhisselâm Tûr-i Sinâ’ya giderken, önüne fakir bir kimse çıkar ve;

-Ey Allahü teâlânın Peygamberi, ben fakirim ve bu fakirliğe dayanamıyorum. Duâ etseniz de, cenâb-ı Hak bana çok mal verse, zengin olsam, der.

 Mûsâ aleyhisselâm;

-Hakkında hayırlı olanı iste! buyurur. Fakir ise;

-Ben zengin olmak istiyorum, siz duâ edin deyince, Mûsâ aleyhisselâm;

-Ben Peygamberim, bu konuda ısrâr etme, sonra felâketin olur buyurduysa da fakir;

-Ne olursa olsun, siz duâ edin, ben zengin olmak istiyorum, diye ısrar eder. Fakirin bu ısrarı üzerine Mûsâ aleyhisselâm duâ eder ve cenâb-ı Hak da;
(Senin hatırın için veririm) buyurur...

Belli bir zaman sonra Mûsâ aleyhisselâm, aynı yerden geçerken, görevlilerin, zengin olmakta ısrar eden o adamın boynunu vuracaklarını görür ve sebebini sorar. Oradaki görevliler, Mûsâ aleyhisselâma;

-Efendim, bu adam fakirken halim, selim, kimseye eziyet etmeyen, sıkıntı vermeyen bir kimse idi. Daha sonra birden zengin oldu ve zengin olunca da, şımardı, çok azdı ve haksız olarak da birisini öldürdü, kâtil oldu. Şimdi kendisi hakkında verilen ölüm cezâsını yerine getereceğiz, diye cevap verirler.

Ahmed bin Alevî hazretlerinin talebelerinden birinin çocuğu vefât eder. Talebe, ölen çocuğunu kucağına alıp hocasının huzûruna gelir ve;

-Efendim, Allahü teâlâya duâ edin de, ya bu oğlumu diriltsin veya benim de rûhumu alsın, der. Ahmed bin Alevî hazretleri;

-Evladım, senin için hayırlı olanı iste. Allahü teâlânın takdirine rızâ gösterip sabretmelisin. Allahü teâlâ, bu yavruyu sana emânet olarak vermişti. Şimdi geri alırken sana çok sevâb, iyilik verecek. Bu merhamete ve bu ihsâna kavuşabilmek için sabretmeli, Onun yaptığını hoş görmelisin. Kızar, bağırıp çağırırsan, sevâba kavuşamaz, hatta Allahü teâlâya âsi olur, günâha girersin. Bu sebeple sabredip râzı olmalısın, buyurur. Talebe de;

-Efendim, Allahü teâlânın takdîrine râzı oldum cevabını verir.

İNSANLAR BİLEMEZLER!..

Netice olarak insanlar, kendilerine hangi şeyin hayırlı, faydalı olacağını iyi bilemez. Allahü teâlâ, dahâ iyi bilir. Meselâ, bir hastanın babası doktor olsa, bu kimse, babası kendisine etli, tatlı yiyecekler verince, iyi olmasaydım, babam bana bunları vermezdi diye sevindiği gibi, babası, etli, tatlı gibi yiyecekleri vermediğinde de, benim iyi olmam için bunları yedirmiyor diye yine sevinir. Allahü teâlânın da vermesine ve vermemesine böyle îmân etmeli ve kendisi için hayırlı olanı istemelidir. Hadîs-i şerîfte buyurulduğu gibi:

(Allahü teâlâ, hayırlı şey için çalışanı, maksadına kavuşturur. Kötülükten sakınanı, ondan korur.)

Osman Ünlü