Sadakat islami Forum

FORUM AKTİVİTELERİMİZ => HAFTANIN MEVZUU ARŞİVİ => Konuyu başlatan: SadakatNet - 06 Nisan 2008, 21:33:54

Başlık: Birlik ve Beraberlik [7 Nisan 2008]
Gönderen: SadakatNet - 06 Nisan 2008, 21:33:54
(http://img259.imageshack.us/img259/3499/yenikonu1copygs5.jpg)

 
Hafta:    24


Mevzu: Birlik ve Beraberlik


Araştırmalarınızı bekliyoruz..


(Araştırma yapmak demek bildiklerimizi aktarmak demek değil, bu mevzu hakkında elimizdeki mevcut kitaplardan iktibas yapmak demektir. Her üyemizden bir iktibas yapmasını istirham ediyoruz.)
Başlık: Ynt: Birlik ve Beraberlik [7 Nisan 2008]
Gönderen: maslak - 06 Nisan 2008, 23:42:41
Allah c.c çok çok razı olsun
Başlık: Ynt: Birlik ve Beraberlik [7 Nisan 2008]
Gönderen: maslak - 06 Nisan 2008, 23:47:46
İslam dini; Bir olan Allah’a iman etmeyi şart koşan ,insanları birbirine kardeşlik bağıyla bağlayıp,birlik ve beraberliği emreden, sevgi dinidir, birlik dinidir, sevgi ve birlik şuuru içinde kardeşlik dinidir.Toplumumuzun refahı, milletimizin güçlenmesi, yükselip muassır milletler arasında yer alabilmesi birlik ve beraberliğin tesisiyle ve toplum içinde kardeşlik ruhunun canlı tutulmasıyla mümkündür.Birliğin olmadığı yerde dağılma, parçalanma, bölünme kin ve nefret vardır. İslam dini toplumun dini ve milli değerlerini sarsmaya yönelik her türlü bozgunculuğu ve bölücülüğü kesin olarak reddeder. Kur’anda şöyle buyurulur.“Allahın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp bölünmeyin”1 buyurarak birlik ve beraberliğin önemini açıklamaktadır.
Aziz Kardeşlerim
Hz.Peygamber (s.a.v) ise “Birbirinizi aldatmayın. Birbirinize dargın durmayın. Birbirinizden yüz çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.(2) buyurarak müslümanı müslümana düşürmenin, kırgınlık ve kızgınlık içinde kamplara bölmenin müslüman ahlakıyla bağdaşmayacağını vurgulamışlardır.Asil Türk Milleti, İslam diniyle bütünleşerek dünya üzerinde asırlar boyu insanlık için verilmesi gereken en güzel yaşayış ve davranış biçimlerini sergilemiştir.İnancından aldığı bu güçle tarihte destanlar yazmış, büyük zaferlere imza atmışlardır.Asil bir milletin torunları olan bizler de şu gerçeği kesinlikle bilmeliyiz ki; bu aziz cennet vatanımızın semalarında ayyıldızlı Türk Bayrağının ilelebet dalgalanmasını ve minarelerimizden yükselen ezan seslerinin ilelebet sürmesini istiyorsak birbirimizle kenetlenmeliyiz.Bu ancak birbirimizi severek, farklılıklarımızı da bir kültürel zenginlik kabul edip içteki ve dıştaki düşmanlarımıza karşı yekvücut olarak mümkündür. İstiklal şairimiz M.Akif de konuyla alakalı şiirinde ; “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez; Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”(3) diyerek birlik ve beraberliğin önemine dikkat çekmiştir.
Aziz Kardeşlerim
Sonuç itibariyle birbirimizde gördüğümüz bazı kusur ve eksiklikler nedeniyle birbirimize darılmayalım; didişip çekişmeyelim, ayrılığa düşmeyelim. Birbirimizin eksiğini giderip kusurunu affedelim.Birlik ve beraberliğimizi parçalayan, kardeşliğimizi ve dostluğumuzu düşmanlığa çeviren her türlü davranış ve sözleri bırakarak şu cennet vatanımızda sevgi,saygı,birlik ve beraberlik içinde kardeşçe, dostça, el ele, gönül gönül’e hep birlikte yaşayalım


1 Âl-i İmran suresinin 103. 2 Müslim, Riyazu’s-Salihin terc..c.l, No:2333.
Başlık: Ynt: Birlik ve Beraberlik [7 Nisan 2008]
Gönderen: ipeknur - 07 Nisan 2008, 15:16:14
Amin ins. Maslak kardesim Allah ebeden razi olsun.Paylasimin icin cok tesekkurler.
Başlık: Ynt: Birlik ve Beraberlik [7 Nisan 2008]
Gönderen: aşk hamalı - 07 Nisan 2008, 19:00:37
Hucurat s. de buyrulduğu gibi müminler ancak kardeştir hitabı bizleri en güzel birlik ve beraberliğe davet ediyor Allah Rasülüde medineye hicret ettiğinde enserı muhacire kardeş etmemişmiydi? Bizlerde o rasülü zişanın izinde giderek en güzel birlik ve beraberliği inşa edelim inşaAllah. Rabbim nurunuzu artırsın ve daim etsin .Dua vemuhabbetle...
Başlık: Ynt: Birlik ve Beraberlik [7 Nisan 2008]
Gönderen: turab - 08 Nisan 2008, 13:31:37
İnsanlar arasında  ateşli bir tartışma çıktığında İmam Hasan el-Benna mescidde teravih

 namazına başlamak üzereydi.Teravih namazını bazıları 8 rekat kılmak isterken, diğerleri 20 rekatta

 ısrar ediyordu.Ona '' kim haklı , kim haksız ?'' diye sorulduğunda  o cevap vermedi. çünkü hangisini

 desteklese durumu sadece daha da elektriklendirecekti. Bunun yerine şöyle sordu:''Teravih , farz mı

 yoksa sünnet mi?''Derhal''elbette sünnet'' diye cevapladılar.O şöyle devam etti:''Fakat MÜSLÜMAN-

 RIN BİRLİĞİ FARZDIR.Bir sünnete uyacağız diye bir farzı ihlal edebilir miyiz?Namazı evde kılmak ,

 birlik ve kardeşliği korumak daha iyidir ''.
Başlık: Ynt: Birlik ve Beraberlik [7 Nisan 2008]
Gönderen: mustantık - 09 Nisan 2008, 00:11:48
Din kardeşliğini, nesep kardeşliğinden üstün tutan Peygamber Efendimiz (SAV) birlik ve beraberlik içinde, tefrikaya düşmeden, bu müessesenin devamı için Ashabını sık sık ikaz ederlerdi. Bunlardan bir tanesini nakledelim.
Peygamber Efendimiz (SAV) Zâtüsselasil gazası için, daha yeni müslüman olmuş Hz. Amr komutasında, 300 kişilik bir ordu hazırlatmıştı. İhtiyaç üzerine Hz. Ubeydetü’bnü Cerrah komutasında 200 kişilik bir takviye kuvvet daha gönderdi. Hz. Ubeyde’yi gönderirken şöyle buyurdular: “Amr ile ihtilaf etmeden, beraberce hareket ediniz!”
İki islam birliği buluştukları zaman, Hz. Amr, takviye için gelen kuvvetin kendi emrinde olduğunu söyledi. Hz. Ubede ise, kendisinin ve Hz. Amr’ın birliklerinin kumandanı olduğunu bildirdi. Hz. Amr, ikinci birliğin kendisi tarafından istenen bir yardımcı kuvvet olmakla, birinci birliğe tâbi olmaları icab ettiğini söyledi.
Bu şekilde cereyan eden konuşmalardan sonra Hz. Ebu Ubeyde, namaz vakti gelince imamlık yapmak istedi. Hz. Amr, başkumandanın kendisi olduğunu beyanla, buna râzı olmadı. Muhâcir sahabiler Hz. Ebu Ubeyde’nin fikrini desteklediler.
Hz. Ebu Ubeyde yumuşak tabiatlı, güzel ahlak ve huy sahibi bir zattı. İşin böyle ihtilafa sürüklenmesini arzu etmiyordu. Hz. Amr’ın emirlikteki ısrarı karşısında:
Ey Amr! Hiddetlenmene lüzum yok! Allah’ın Rasülü, birbirimize itaat ile emredip, ihtilaftan kaçınmamızı tavsiye buyurmuştu! Bu emir muvacehesinde eğer sen, bana tabi olmazsan, ben sana tabi olurum! buyurdular. (1)
Birlik beraberlik içinde yaşayabilmek için, fertlerin yek diğerlerine göstermesi zaruri olan bir takım âdab mevcuttur. Bunları Hz. Üstâzımız şöyle ifade buyururlar:
1-   Kardeşinde kendini nefyeylemek. Her üstünlük ve kemâlâtı kardeşinde görüp, onu isbat eylemek,
2-   Kardeşliği, dünya ve menfaatleri için değil, yalnız Allah ve O’nun rızası için yapmak,
3-   Kardeşinin hatalarını görmeyerek, onu daima affetmek,
4-   Kardeşine ihlaskâr hurmet ve sevgi beslemek,
5-   Maddi ve manevi yardımını kardeşinden esirgememek. (2)

(1) İslam Tarihi c.3 s.395-396 Osmanlı Yay.-1986
(2) Mektuplar ve Bazı Mesâil-i Mühimme s.162



Başlık: Ynt: Birlik ve Beraberlik [7 Nisan 2008]
Gönderen: müteallim - 11 Nisan 2008, 01:30:11
 Muhabbet, Cenab-ı Hakk’ın kullarına hediyesidir ve yalnız ondan gelir. Birlik beraberlik, evvelâ kalplerde hasıl olur, sonra da fiillere akseder. “Ben kendi başıma dinimi, imanımı muhafaza edebilirim”, demek tehlikelidir. Cenab-ı Hakkın müminlerden istediği cemaat halinde olmaktır: Ayet-i Kerimede:
“Hepiniz bir Allah ipine sım sıkı tutunun, birbirinizden ayrılmayın ve Allah’ın  üzerinizdeki nimetini düşünün, sizler birbirinize düşmanlar iken, o sizin kalplerinizin arasında ülfet husule getirip, yanaştırdı da nimeti sayesinde uyanıp kardeş oldunuz...” , buyrulmuştur. Nitekim Fahr-i Kainat Efendimiz Hadis-i Şeriflerinde: “Kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır ve bu hal üzere ölürse, câhiliyye ölümüyle ölür.”   buyuruyorlar.
Yine Cenab-ı Hakk’ın bizlerden istediği; kalplerdeki niyyet ve imanları, bir kelime etrafında toplayıp, birbirlerini sevip tutan; zahirde de kuvvetli bir irtibat ile yek diğerine bağlanmış, saflar halinde duran, sağlam binalar gibi olmaktır. Ayet-i kerimede Mevlamız şöyle buyuruyor:
“Haberiniz olsun ki, Allah kendi yolunda kurşunlu bir bina gibi saf bağlayarak hizmet edenleri  sever.”
 Yine:
“Kasem olsun ol kuvvetlere: o saf dizip de duranlara”   
Bir de Cenab-ı Hakk’ın sevmediği ve kaçınmamızı istediği şey vardır. Ayet-i celilesinde şöyle izah buyururlar: “...Sen onları toplu sanırsın, halbuki kalpleri dağınıktır, bu, onların aklı yetmez bir kavim olmalarındandır.”  Her biri başka sevdada, başka emelde. Kendi zevk ve hissiyatına göre ayrı fikir ve yolda... Bir kelime etrafında toplanıp da, gönül birliğiyle hareket edemezler. Fırsat buldukça, birbirlerine hıyanet ederler. Böyle bir cemiyet zahirde ne kadar toplu ve kuvvetli görünse, hakikatte bir cemiyyet değil, cüzleri arasında hiçbir bağ bulunmayan kül yığını gibi, hafif bir rüzgarla savrulacak kuru kalabalıktan ibarettir.

Tarihte büyük hizmetleri olmuş, Allah’ın veli bir kulu olan kaptan-ı derya  Barbaros Hayrettin Paşa; aldığı kararlar, yaptığı icraatler neticesinde etrafındaki yardımcıları, emrindeki askerlerden bazıları, kendi zahiri anlayışlarına göre o alınan kararların, icra edilen faaliyetlerin isabetli olup olmadığı hususunda tereddüt etmeye başlarlar. İçlerinde bir şüphe ve tereddüt peydah olmaya başlar. Bunun üzerine böyle düşünenlerden 40 kişi kadarı aynı gece aynı şekilde bir rüya görürler. Rüyalarında:
“Rasülüllah Efendimiz’in riyasetinde çok kalabalık bir toplantı heyeti vardır. Barbaros Hayrettin Paşa kalabalığın arasını yararak Rasülüllah Efendimiz’in mübarek huzur-u şeriflerine gelir. Rasulüllah Efendimiz’in mübarek elini öperek huzur-u şeriflerinde bulunurlar. Rasülüllah Efendimiz de memnuniyetlerini izhar ettikten sonra huzurdan ayrılır.” Sabaha çıktıklarında hepside başları önlerine eğik, hatalarını müdrik bir vaziyette Barbaros’un huzuruna gelirler ve özür beyan ederek aflarını taleb ederler



Ebu Zeri’l-Gıfâri R.A, Peygamber Efendimizin hizmetini görüyor, akşam olduğunda da, yatacak başka bir yeri olmadığı için, mescide gidip, orada istirahat ediyorlardı. Bir gece Peygamber Efendimiz S.A.V mescide girdiğinde, Ebu Zerr’il-Gıfârî hazretlerini, mescidin toprak zemininde uyuyor halde gördüler.  Rasülüllah SAV, Ebu Zerr hazretlerini uyandırıp, “Niçin burada yatıyorsun.”, diye sordular. Ebu Zerr hazretleri: “Yatacak başka yerim yok ya Rasülellah”, şeklinde cevap verdi. Allah rasülü, Ebu Zerr’in yanına oturarak, onunla konuşmaya başladılar: “Peki, seni bu mescitten çıkarırlarsa ne yaparsın?” Ebu Zerr Hz.: “Şam’a giderim” dedi. “Ya oradan da çıkartılırsan?” “Tekrar bu mescide gelirim.”, diye cevap verdi. “Peki bu mescitten  tekrar çıkartılırsan..? Ebu Zerr hazretleri: “Kılıcımı alır, ölünceye kadar dövüşürüm!”, şeklinde cevap verdi. Rasülüllah Efendimiz, Ebu Zerr hazretlerinin verdiği cevaba gülümseyerek, elini, onun omzuna koydu ve kıyamete kadar gelecek müslümanlara bir ölçü olacak şu tavsiyede bulundular: “Ben sana bundan daha iyi bir yol göstereyim, Ya Eba Zerr. Seni nereye sürerlerse, nereye gönderirlerse, onları dinler, istedikleri yere gidersin. Bana kavuşuncaya kadar bu şekilde davranırsın!.”,


Peygamber Efendimiz SAV şöyle buyururlar: “Bütün müminler tek bir kişi gibidir. Onun başı ağrısa, (vücudun) tamamı şikayetçi olur. Gözü ağrısa ( bundan bütün vücut) acı duyar.”


 
Başlık: Ynt: Birlik ve Beraberlik [7 Nisan 2008]
Gönderen: Asfa - 11 Nisan 2008, 19:09:08
İnsanlar, dostlarını ve arkadaşlarını kendi karakterlerine benzer, hayat anlayışlarına uygun, ortak noktalarının çok olduğu ve anlaşabilecekleri insanlardan seçerler. Bunun doğal bir sonucu olarak, belli anlayışları paylaşan insanların birbirleriyle kaynaştıklarını görürüz. Namuslu, dürüst insanlar, yine kendileri gibi namuslu, dürüst insanlarla arkadaşlık eder; kötülerle dostluk kurmazlar. Ahlaksız, suça eğilimli kişiler de, namuslularla değil, kendileri gibilerle ilişki içindedirler.

Tüm insan karakterlerinin içinde, Allah'ın hoşnut olduğu tek insan grubu olan müminler ise, Allah'ın isteği üzerine, yaratılışlarına da uygun olarak birlik olmalıdırlar. Allah, inananlar arasındaki birlik ve beraberliğin önemini bir ayetinde şöyle bildirmiştir:

“Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.” (Al-i İmran Suresi, 103)

Ayette de görüldüğü gibi birlik içinde olmak, Allah’ın Kuran'da emrettiği bir ibadettir. Allah, bir ayetinde de iman edenlerin birlikte olmalarını ve gaflet içindeki insanlara uymamalarını emretmektedir:

“Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.” (Kehf Suresi, 28)

Müminler, dünya üzerinde sadece Allah'ın rızasını gözeterek yaşayan tek insan grubudur. Allah, hoşnut olacağı tavır olarak bizden adaletli olmayı, şefkatli ve merhametli davranmayı, fedakarlıkta bulunmayı, iyiliği tavsiye etmemizi ve bunlar gibi onlarca güzel ahlak özelliğini göstermemizi ister. Bu gibi güzel ahlak özelliklerini müminler hayatlarının her anında yaşarlar.

Hiçbir samimi mümin, kendisi gibi olmayan, yani Allah'ın ölçüleriyle hareket etmeyen, Kuran ahlakını benimsememiş, dolayısıyla etrafındakilerin de kendisi gibi gafil olmasını isteyen, hatta bunun için çaba harcayan kimselerle dost olmak istemez, hayatını onlarla birlikte geçirmez. Üstelik inançlarına saygı duymayan, müminleri sadece Allah'a inanmaları ve dinini yaşamalarından dolayı kınayan, toplumdan koparmak isteyen ve düşmanca davrananlara karşı sevgi hisleri de beslemez. Allah ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cehd etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur. Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa, size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin inkâr etmenizi içten arzu etmişlerdir.’’ (Mümtehine Suresi, 1-2)

Allah; böyle insanlara sevgi beslenemeyeceğini, onlarla dost olunmaması gerektiğini ve doğru olanlarla, yani müminlerle birlikte olunmasını ayetlerinde bildirmektedir:

“Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve doğru (sadık)larla birlikte olun.” (Tevbe Suresi, 119)

Elbette mümin, inkarcılar dahil herkese dostça ve ılımlı bir üslupla yaklaşacak, her insana adil bir biçimde davranacaktır. Ancak inkar eden insanlara sıcak ve adil davranmakla onları gerçek anlamda dost edinmek çok farklıdır. Mümin, ancak kendisi gibi mümin olanları gerçek anlamda dost edinir. Bu, Allah'ın bir hükmüdür:

“Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, rüku' ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren mü'minlerdir.” (Maide Suresi, 55)
Başlık: Ynt: Birlik ve Beraberlik [7 Nisan 2008]
Gönderen: Ferzin - 19 Temmuz 2008, 11:59:52
Ebu Musa radıyAllahu anh’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Mü'min mü'min için bir bina gibidir. Birbirlerini takviye ederler. (Peygamber Efendimiz sallAllahu aleyhi ve sellem bunu söyledikten sonra iki elini; parmaklarını birbirinin arasına geçirererk kenetledi.)” (Buhari, Salat:88,Edeb:36; Müslim, Bir:65; Tirmizi:1928

Numan b. Beşir radıyAllahu anh’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Mü'minler tek adam gibidir (tek vücut. Gözünden şikayet ettği zaman, hepsi şikayet eder, yine başından şikayet ettiği zaman hepsi şikayet eder.” (Müslim,Bir:66; Buhari,Edeb:77
Başlık: Ynt: Birlik ve Beraberlik [7 Nisan 2008]
Gönderen: mazhar - 23 Eylül 2012, 09:44:07
http://www.sadakat.net/forum/islamgenel/islamda_kavmiyetcilik_yoktur-t58300.0.html