Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => HAKİKAT EKSENİNDE => Konuyu başlatan: Miftahulkuluub - 12 Ocak 2008, 22:18:09

Başlık: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Miftahulkuluub - 12 Ocak 2008, 22:18:09


Üniversiteye gelene kadar dini ve tasavvufi dünyayı kendi içimde yaşamaktaydım. İtikadi anlamda anlatılan her şeyi şeksiz şüphesiz kabul ediyor, huzurlu bir hayat sürdürüyordum. Zaten sistemin getirdiği gereksinim de bunu icap ettiriyordu. Okulun en tenha yerinde masumane bir şekilde kılınan namazı bile magazin malzemesi yapan bir sistemden ne beklenebilirdi?


Ama üniversite dünyası her yönüyle özgürlükler alemi olarak karşımıza çıktığı için hayata ve insanlara bakış açısı da çok değişiyor insanın.Oradaki atmosfer sanki dünyanın özeti gibiydi.Yemekhane koridorlarında sosyalistlerinin afişlerinin olmadığı bir güne rastlamaz idik. Anfiye ders dinlemeye giderken önümüzde 100 kişilik bir grubun "Kahrolsun faşizm!" tempolarıyla yaptıkları eylemler günlük duyduğumuz rütin sesler arasındaydı. Ahlaksızlık örneklerine ise isterseniz hiç girmeyelim.

Böyle bir ortamda da dini gruplar inanılmaz gizli çalışma içindeydi. Hatta  üniversiteye kaydolurken saatlerce yanımda durup bana ilgi alaka gösteren birisinin, muallakta, sahipsiz bir insan olmadığımı anlayınca benimle ilgilenmekten vazgeçtiğini dünkü gibi hatırlarım. Mutlak manada, bu tür çalışmalara menfi yönde bakmıyorum. Çünkü Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz, “şeytanın  insan  kurdu  olduğunu,  herkese  pusu  kurduğunu  ve  cemaattan  ayrılan,  tek  başına  kalan  kimseyi  kolayca  yuttuğunu”  haber  veriyor. Ancak işin mukayyed kısmına girdiğimiz zaman, bazılarının ehli sünnet çizgisinden çıkarak su gibi berrak kalpli öğrencileri maddi imkansızlıkları da koz olarak kullanıp kendi taraflarına çekip zehir aşıladıklarını görünce de karşıma çıkan her insana, acaba? gözüyle bakıyor,bana biraz sıcak ilgi gösteren birisinin nereye gelmeye çalıştığını gizliden gizliye süzmeye çalışıyordum..

Böyle bir dünyanın ve arkadaş ortamının içerisine girince, yıllardır kalbimizde saklı olan özel dini hususlar ve sadece kendi taifemizde olduğuna inandığımız ayrıcalıkları arkadaşlarımızla müzakere etme gereksinimi duyar olduk. Bir çok cemaate mensup arkadaşlarım ile samimiyetimize istinaden özel bilgileri de paylaşıverirdik ara ara. Ve yine internette de İslami forumlara olan ilgimin başladığı yıllardı bu yıllar. Orada da kendilerini İslam’ın kurtarıcısı olup başkalarını iraptan mahalsiz sayan gruplara, cemaatlara cevap yetiştireceğiz derken bazen cevap vermede yetersiz kaldığıma kanaat getirdim.  İşte o zaman iç dünyamda daha önce hiç aklıma bile gelmeyen bazı endişeler meydana gelmeye başladı.

Kendimizde olduğu için Mevlamıza sonsuz hamd ettiğimiz bazı özel bilgiler, durumlar, vasıflara; başka meşrepler, gruplar da sahip olduklarını iddia edince kafamda bulanıklıklar meydana geldi. Çünkü zamanın sahibinin kim olduğu, vazıfları, göstermiş olduğu kerametler ile alakalı bilgilerim, onların bilgileri ile çakışıyordu. Hatta gerçek hayattan alınmış bazı romanları (yazarının sağlamlığına güvendiğim) okuyunca, iyice kafam karışmaya başladı. Bir örnek vermek gerekirse; romanın birindeki bir genç çok ciddi bir kaza geçiriyor ve rüyasında AbdülKadir Geylani Hz.leri ve zamanın sahibi olarak takdim edilen kimse onu tedavi ediyordu. Hatta görülen bir rüyada o zat  Efendimiz s.a.v. ile yurt binaları bile  açmaktaydı.

Cemaatlerin özel bilgilerine, işledikleri fiillere ehli sünnete muğayir olmadıktan keri söz söylemek haddime değildi hiçbir zaman. Ama bazıları o kadar iddialı sözler söylüyorlar ve kendilerini o kadar ayrıcalıklı görüyorlardı ki hayretler içerisinde kalıyordum. Çevremdeki dostlarıma bu tür konuları açtığım zaman espri mahiyetinde söyleseler de “seni de kaybettik” diyorlardı. Yapayalnız kalmıştım bu hususta. İçime gömülü şekilde yıllar birbirini kovalıyordu. Neyse ki uzun bir zaman sonra Hz. Allah bana El- İbriz Kitabıyla tanışma fırsatı verdi. Sorularımın cevabını kitabî olarak bulmuştum ya ! Dünyalalar benim olmuştu.


Kitaptaki sorumuzu ilgilendiren hususları kısa kısa aktaralım. A.Debbağ hazretleri şöyle buyuruyor:

"Ümmet-i Muhammedin Allah-ü Teala yanında büyük kıymeti vardır. Bunun için bir ümmet, hiç kimsenin defnediğilmediği bir türbede toplansa, orada büyük bir zatın yattığı kanaat olsa, Cenab-ı Hak süratle icabet eder ve onların duasını kabul eder."

Demek ki, çevremizde duyduğumuz, falanca zat şuraya (alakasız bir yere) gitmişte şifa bulmuş, şurası çok bereketli bir yermiş, şu zattan dua istimdat etmişte hastalığından kurtulmuş gibi söylemlerin uydurma olmayıp, halis niyetlere göre Cenab-ı Hakkın bir lütfu olduğunu anlamış oldum.

Aklıma takılan hususlardan birisi ve en önemlisi ise bir takım insanların hayranlık duyduğu ve benim ise bir türlü bu hayranlığı anlayamadığım şeyhler, üstazlar dini liderlerdi. Zira gerek yapmış olduğu hal hareketler, söylemiş olduğu sözler vb. ahvalden ötürü evliya olması tasavvur bile edilemeyecek, hatta dinden çıkmamış olması bile kendisine verilecek en güzel sıfat olup piyasada dolaşan bir çok  sözde mürşidlere, üstazlara insanların tabi olması, hatta tabi oldukları halde manevi anlamda istifade etmeleri yıllardır çok garibime giden ve cevabını veremediğim hususlardandı. Yine bazıları vardı ki hakikatte evliyaydı belki ama zamanın sahibi yakıştırmasının yapılması çok ağırıma gidiyordu.

Abdülaziz eddebbağ hazretleri bu hususu ise şöyle izah ediyor:

"Bir kimsenin halk indinde veliliği meşhur olsa bu diri veliyle Allah'a tevessül edenin  Allah ihtiyaçlarını yerine getirir. Halbuki o kimsenin velayetten hiç nasibi olmasa bile.
O dua eden halktan kişinin haceti, zamanın kutbu olan, tasarruf ehli olan veliler, o veli olmayan kimseyi veli suretine ikame ederler.

Sebebi de bütün zulmet ehli onun etrafına toplansın, duaları kabul ediliyor diye ibadet ve dua etsinler, kurtulsunlar diye. Misali  şu ki: O kimseyi yani veli olmayan kimseyi tasarruf ehli veliler korkuluk kabul ederler. Bir bostan tarlasındaki korkuluktan kaçan kargalar gibi, hakikatte bostan sahibinin yaptığı fiilden kaçtıkları gibi, tasarruf sahibi velilerde veli olmayan kimseyi korkuluk gibi oraya dikmişler ve zulmet ehlini oraya toplarlar.
Orada tasarruf edeni, halk o kimse zannederler, esası bilmezler. Onlara bunun esası bildirilemez, çünkü takat getiremezler."


Ve bütün şifrelerin çözüldüğü andı...Arkadaşlarımın anlatmış olduğu ve yalan olmadığına inandığım ama inandığım zamanda benim içimdeki bilgilerle çelişen durumları, romanlarda anlatılan yaşanmış esrarengiz hadiseleri yukarıdaki anlatılan şablona oturtuvermiştim.
Aklıma şu da geldi. Tasavvufta zamanın mürşidi kamiline temessük etme hadisesi bir nasipten ibaretti. Şimdi bu nimet kendisine nasip olmamışların da başıboş dolaşmasındansa en azından bir yere bağlı olmaları ve böylece dini daha derli toplu yaşamaları açısından bostan korkulukları çok güzel bir fırsat değil miydi? Ve çevremde duyduğum o esrarengiz rüyaların, kerametlerin, mazhariyetlerin hepsinin asıl kaynağı sahibüzzaman değil miydi?

İzahın devamında şu misali veriyordu, Debbağ Hazretleri:


"Böyle hakiki kıymeti olmayan bir kimseyi şeyh edinen bir kimse geldi. Gece kendisine tuzak kurulan bir yerden geçmek istiyordu. Şeyhine dedi ki:(Ey efendim, Rasülüllah s.a.v. efendimizin yüce makamı hürmetine sana yöneliyorm. Bu yoldaki tehlikeden beni kurtar. Beni kurtarırsan  sana bir hediye de yapmayı vaad ediyorum.
Bu adamın bu yalvarmasını bazı tasavvuf ehli veliler işittiler. Rasülüllah s.a.v. efendimizin ismi şerifine tazim ettiler. Tasarruf sahibi veli o adamla bizzat gitti ve o adamın kalbine ünsiyet verdi, o yolu beraber kateddiler. Adam o tasarruf sahibi veliyi görmüyordu. O eşkiyaların da kalbine Allah korku ve uyku verdi. Ona bir şey yapamadılar. Bu hal üzerine müridin şüphesi kalmadı ki onu kurtaran şeyhi (sahte şeyh) zannetti. Vaktaki yoldan döndü ve şeyhine vaad ettiği dört miskal altını da hediye etti... "


Ne mutlu Peygamberimiz (s.a.v.) ' in ve Ashabı Kiramın yoluna  milimi milimine, hüvesi hüvesine  tabi olanlara.

Müjdeler olsun sahibüzzamana kavuşup onun yoluna köle olma nimetine mazhar olanlara...

---------------------------------------------------------------------------------------

Not: Yazıda hiç bir cemaat, tarikat ya da grubun reklamı yapılmamıştır. Olağan tasavvufi bilgiler hikaye tarzında aktarılarak bir iç dünya muhasebesi yapılmıştır. Yorumlarda da aynı hassasiyeti göstermeniz temennisiyle..



Miftahulkuluub
12.01.2008
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: ilahi aşk - 12 Ocak 2008, 23:52:24
   güzel bir paylaşım  emeğinize sağlık

malesefki  dediğiniz gibi günümüzde ehlisünnet inancından çıkmış nice uyduruk şehler ve cemaatler sinsi sinsi inancı hakkında bilgisahibi olmayan gençliğimizi zehirliyor.
  bukonuda emine şenlikoğlu'nun HARCANDIK adlı kitabını tüm gençliğimize tavsiye ediyorum

rabbim cümle kötülüklerden korusun




Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: tunike - 13 Ocak 2008, 00:07:55
Allah razı olsun
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: müteallim - 13 Ocak 2008, 00:34:43

Not: Yazıda hiç bir cemaat, tarikat ya da grubun reklamı yapılmamıştır. Olağan tasavvufi bilgiler hikaye tarzında aktarılarak bir iç dünya muhasebesi yapılmıştır. Yorumlarda da aynı hassasiyeti göstermeniz temennisiyle..



Miftahulkuluub
12.01.2008


yazinizi bastan sona okudum cok güzel faideli bir anlatim olmus sag olunuz
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Fatihan - 13 Ocak 2008, 01:14:40
Elinize sağlık.

Aynı konu üzerinde biz de epey kafa yormuştuk.Tatminkar cevaplar bulamayınca bazı değerlerimiz hususunda şüpheye düşmekten korktuğumuz için artık bu konu üzerinde düşünmemeye başlamıştım.
Verdiğiniz kaynak kitap gerçekten tatminkar..
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Ber-ceste - 13 Ocak 2008, 16:47:54
Teşekkür ederiz. Çok güzel izah etmişsiniz.
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: enfa - 29 Ocak 2008, 23:18:52
elinize sağlık. muhasebenizi gayet güzel ve içten bi şekilde ifade etmişsiniz..

Alıntı
Müjdeler olsun sahibüzzamana kavuşup onun yoluna köle olma nimetine mazhar olanlara..

Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: racül - 01 Şubat 2008, 03:07:10
Bazen de istidraci keramet deyu satiyorlar..


Kitabul ibrizi ilkokul 4. siniftayken elime almistim. Hikayesi bol olan yerleri biraz okudum, fazla "action" bulamadigim icin babamin kütüphanesine geri koymustum. Bu kadar "heyecanli" kitabin arasinda babam bunu niye koymus diye hep kendi kendime sormustum o zamanlar..

Sebebini simdi anliyorum..:)
TEsekkürler..
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: eginli - 01 Şubat 2008, 03:52:01
elinize sağlık. muhasebenizi gayet güzel ve içten bi şekilde ifade etmişsiniz..

Alıntı
Müjdeler olsun sahibüzzamana kavuşup onun yoluna köle olma nimetine mazhar olanlara..


Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: eslem - 07 Şubat 2008, 23:16:26
bana da faydası ooldu bu yazının..
 Allah razı olsun ..
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Lika - 11 Ocak 2009, 01:37:55
Çok kıymetli bir yazı. Allah razı olsun.
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Fatihan - 11 Ocak 2009, 01:56:11
Yazıda kaynak olarak geçen kitap (http://www.sadakat.net/forum/tavsiye-kitaplar/mutlaka-okunmasi-lazim-dedikleriniz-t4420.0.html;msg178409#msg178409) alıp okumak lazım.

Alıntı
El İbriz / Şeriat Tarikat Marifet Hakikat

Eş-Şeyh Abdülaziz Debbağ
Demir Kitabevi tarafından basılmış 2 cilt satışı halen var.


İslâm tasavvuf tarihinde önemli yeri olan, hicrî XII. asırda Afrika'nın kuzey ülkelerinden Fas'ta yetişen Şeyh Abdülâziz Debbağ (K.S.) Hazretleri zamanının kutbudur; kemâl mertebesinde büyük bir velîdir. Okur-yazar olmaktan başka hiçbir tahsili olmayan bu kâmil velî, ilim adamlarını şaşırtan, akıllara durgunluk veren, tasavvuf erbabını hayrete düşüren ledünnî bir ilme ve irfana sâhiptir. Kaynağından alıp müşâhede mazhariyeti içinde insanlığa bir nice esrar ve hikmetin kapısını açmış, gelişmekte olan İslâm tasavvufuna büyük katkılarda bulunmuştur.
Âyet ve hadîslere verdiği mânâ, bu hususta yaptığı yorum en büyük müfessirleri şaşırtacak niteliktedir. Sorulan sorulara verdiği cevaplar ise her türlü takdirin üstünde bir özellik taşımaktadır. Keşif ve kerâmetteki derecesi çok yüksektir. Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz'e olan yakınlığı, ashabın yakınlığı ölçüsündedir, diyebiliriz. Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz'in zâtî ve rûhî varlığını en iyi bilenlerdendir.
Abdülâziz Debbağ (K.S.) Hazretlerinin talebesi ve yakın müridi Ahmed bin Mübârek tarafından duyarlılık ve titizlikle tespit edilen hikmet ve esrar dolu sözleri, El-İbrîz adını taşıyan bu kitapta toplanmış bulunuyor. İki buçuk asırdan beri elden ele, dilden dile dolaşan bu hazine -Allah'a hamdolsun ki- bize kadar ulaşmış, tasavvufî bilgilerimize renk ve mânâ katmıştır.
El-İbrîz'i diğer tasavvufî eserlerden ayıran birtakım özellikleri vardır. Cidden El-İbrîz, diğer altın değerinde olan aynı konudaki eserler arasında katkısız, karışıksız bir altın niteliğindedir. Bu bakımdan kitabın ismi özelliklerine, özellikleri de bu isme çok uygun gelmiştir.

Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Himmet - 15 Ocak 2009, 21:12:50
Hz.Mevlamız son nefes dahil layık olabilmeyi nasib eyler inşAllah.

Yazı vesilesi ile kitaptan alıntılar eklediğiniz için teşekkür ederiz.Okumakla doyulamayacak kadar güzel bilgiler ve ilgili her evde bulunması icab eden çok kıymetli bir kitap imiş.Çok memnun oldum Allah razi olsun...
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: ümmid-i visâl - 17 Şubat 2009, 14:14:35
selamun aleykum değerli kardeşim.Bir yere bağlı olmanın hikmetini biliyorum ve aslında nefsim istemesede kendim istiyorum.Çünkü şunu öğrenmiştim.Sekerat anında,kabirde,ahirette bize şefaat edecek bize yardım edecek insanlardır onlar.Çünkü demin saydığım hususlara insan yalnızdır.ve günlük hayatını idame ettirirken şeytan hep bizleri caydırmaya çalışmaktadır.Bilmeden belkide dinden bile çıkabiliriz rabbim korusun.Bu yüzden bağlı olmak kalple bağlı olmak...Şuan için çok uzak bir ihtimalmiş gibi geliyor....

Dua ile kalın
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: sessizliğim - 17 Şubat 2009, 16:04:37
nevin kardeşimiz sayesinde bu değerli yazıyı farkettim.sağolsun.
gerçekten çok güzel şekilde izah edilmiş konu ve açıklayıcı olmuş.
Allah razı olsun Miftahulkuluub. Kafamdaki bazı soru işaretlerini kaldırdı. Okuduklarım inşaAllah faydalı oldu bana.
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: zaman_1453 - 12 Temmuz 2009, 01:55:44
Arada arşivleri hatırlatmak iyi oluyor.
Sağolunuz .......
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: turk_ay - 13 Temmuz 2009, 16:45:38
Allah razı olsun Muhteşem bir yazı o bahsettiğiniz kaynağa da ulaşmam mümkün olur inşAllah. Şahsi yorum yapmak hoş değil belki ama tam aradığım ya da takıldığım bir konu bu. Ellerinize sağlık
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Buğulu Ay - 20 Temmuz 2009, 20:16:57
yazı neden bilmiyorum bana biraz itici geldi sahibüzzamn diye bahsedilen Muhterem  zAat kutsallaştırılmaya çalışılıyorsa bunda onun suçu ne anlamıyorum. bunu anlayamıyorum neden diğer Allah dostlarının ismi zikredildiği halde sahibüzzaman yada bediüzzamanın ismi zikredilmiyor. Onun ardından gelenlerdeyse hata bu neden ona mal ediliyor. olayı açıklamak isteyen varmı bu yazıyı paylaşan kardeşimden özellikle bekliyorum!
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: ta-rı - 22 Temmuz 2009, 07:00:47
şu en son yazan arkadaşa cevap veren yok mu?
sahibüzzaman ismi bir künyedir,nasıl ki cumhurbaşkanı denilince bir kişi zikredildiği anlaşılırsa,aynı şekilde sahibüzzaman ismini zikretmek,onu yüceltmek müminlerin vazifesidir.açık açık kim olduğunu söylemek ise faideli olduğu kadar biliyorsunuz k nasip işidir,hidayet işidir.peygamberimizin hamisi bulunan amcası ebu talib:ben muhammedin hak ve son peygamber olduğuna inanıyorum,fakat kureyşin beni aşağılamayacağını,beni hakir görmeyeceğini bilsem gelir iman ederdim,dediğini biliyoruz.bu yüzden bizim gibi aciz kulların Allaha vasıl olabilmesi için evvela hidayete erdiren cenabı haktan hidayetimizi ve zamanın sultanı zatı şerifi bulabilmemiz için dua etmeliyiz.ecdadımızın kendilerinden sonra gelecek olan torunlarına şöyle duası olurmuş:ya rabbi soyumdan gelecek evlat ve evlatlarıma zamanın tasarruf sahibini bulmalarını nasip et!derlermiş,eğer ecdadımızdan duası makbul bir zat olmuşsa ki muhakkak bu duanın sırrı ortaya çıkacaktır.
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Fatihan - 22 Temmuz 2009, 19:28:13
yazı neden bilmiyorum bana biraz itici geldi sahibüzzamn diye bahsedilen Muhterem  zAat kutsallaştırılmaya çalışılıyorsa bunda onun suçu ne anlamıyorum. bunu anlayamıyorum neden diğer Allah dostlarının ismi zikredildiği halde sahibüzzaman yada bediüzzamanın ismi zikredilmiyor. Onun ardından gelenlerdeyse hata bu neden ona mal ediliyor. olayı açıklamak isteyen varmı bu yazıyı paylaşan kardeşimden özellikle bekliyorum!

Değerli kardeşim, yazıda Sahibüzzamanın kutsallaştırılması ve bunun kötü olduğu yönünde bir ifade yok.

Ayrıca sahibüzzaman=Bediuzzaman manasına gelebilecek bir ifade de yok.

Aslında siz konuya farklı bir yönden yaklaşmışsınız.

Sözkonusu yazı kısaca ifade etmek gerekirse şu sorulara cevap vermeye çalışıyor:

Herhangi bir yerin müntesibi olmayan biri için; "Herkes, benim şeyhim, benim üstazım en mükemmeli, tasarruf sahibi, bu zamanın sahibi diyor.Ama acaba hangisi doğru?

Bir yere bağlı olan biri için de : "Ben kendi üstazımın tasarruf sahibi olduğuna, zamanın sahibi olduğuna inanıyorum ama falanca zata bağlı olan da aynısını söylüyor.Acaba hangimizin ki doğru?"

gibi sorulara cevap vermeye çalışan bir makale.

Sahibüzzaman tekillik ifade etmekte.Yani zamanın sahibi tek kişi.Peki herkes neden o kişi benim bağlı olduğum zattır diyor ve bunu kanıtlamaya çalışıyor gibi kafa kurcalayan meseleleri, makalede özellikle renkli kısımlar çok güzel bir şekilde anlatmış.

Peki Sahibuzzaman tek kişi ise bu zamanın sahibi kimdir diye merak edenlere de şöyle diyebiliriz:

Eğer burada şu kişidir denilirse, bu sitenin birçok siteden farkı olmasındaki en büyük prensip olan "Site hiçbir özel cemaat ve topluluğa hitap etmiyor , o tür yazılar daha çok tefrikaya neden oluyor, bu nedenle de cemaatsel anlamda özele inen en küçük ifadelerin siteye yansıtılmaması gerekir" prensibini  delip geçmiş oluruz.(Ayrıca bkz :Biz Kimiz? (http://www.sadakat.net/index.php?option=com_content&view=article&id=3539&Itemid=113), ve  Site Kuralları-1-A.ve 1-B.Maddeler (http://www.sadakat.net/forum/forum-kurallari-duyurular/forum-kurallari-t27856.0.html))

Çünkü isim vermek direk cemaatsel tartışmaların önünü açacaktır.Bana göre zamanın sahibi A zatıdır, ona göre B zatı.

Kaldı ki o mübareğe müntesip olabilmek nasip işi ise, ya nasibimizi arayacağız, ya da o nasip bizi birgün bulacak :)

-Belki de içimizden bir çoğu o Sahibuzzamana bağlı, ne mutlu onlara...

-Belki de içimizden bazıları birilerine bağlı ve gerçekten feyz almakta.Ama bağlandığı zat Sahibuzzaman değil. Onda görülen üstün haller Sahibuzzaman'ın etkisiyle olmakta.(Makalede geçen renkli ifadelerde olduğu gibi)

-Belki de içimizden bazıları hâlâ bir arayış içerisinde ve Sahibuzzamanı bulmak için can atmakta.

Bu durumda ilk gruptakiler ne kadar şükretseler, hamdetseler azdır, 2. ve 3. gruptakiler de Müminin en büyük silahı olan duaya sarılarak Sahibuzzamanın müntesibi olabilmek için dua etmeli.

Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: racül - 23 Temmuz 2009, 02:06:23
fatihan

cok güzel bi cevap olmus..

sana moderatörlük yakisiyor... &)
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Fatihan - 24 Temmuz 2009, 01:21:44
Abdülkadir-i Geylani Hazretleri bir cemaatin kurucusu değil(kurucu demek de pek yakışık almıyor  ama) Kadirilik Tarikatının Piridir.Yani cemaat değil tarikattir.

Cemaatler ise bu tarikatlerin birer kollarıdırlar.Mesela dünyada en fazla müntesibi bulunan tarikat Nakşibendilikdir ama hem Türkiye'de hem de dünyada var olan cemaatlerin büyük çoğunluğu Nakşibendilik ve diğer bazı tarikatların birer kollarıdırlar..(Bunu reklam amacıya yazmadık, sadece misal;araştırırsanız Nakşibendiliğin bu yaygınlığı hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz)

Abdülkadir-i Geylani Hazretleri sadece belli bir çevrenin sevip saydığı bir üstaz değil, bizzat o doğmadan evvel babasının rüyasına giren Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) de müjdelediği gibi Evliyalar arasında mertebesi en yüksek olan zattır.Hem Nakşiler, hem Kadiriler,  hem Yeseviler ne kadar Tarikat varsa Abdülkadir Geylani Hazretlerini sevip sayarlar.Hatta Nakşilerin bir kısmı Kadiri Hatmi dahi yaparlar.

Abdülkadir Geylaninin isminin bir yazıda geçmesi Kadirilik Tarikatı üzerine malumatlar verildiği anlamına gelmez yani özele inilmemektedir.

Abdülkadir Geylani Hazretlerinin ismi anılmış ama diğer zatlarınki anılmamış(ki bundaki kast şu an da Türkiye'de bilinen bazı zatlar ise) dersek yukarıda da yazmış olduğum gibi bizzat Efendimiz(s.a.av) tarafından derecesi en yüksek evliyaullah olan Abdulkadir-i Geylani Hazretlerinin bu mertebesine hürmetsizlik etmiş oluruz.

Kısacası o sadece özele hitap eden, sadece belli bir kesimin tekelinde olan bir zat değildir. Olaya o şekilde bakarsak burada ne İmam-ı Gazaliden bahsedebiliriz ne Beyazid-i Bestami'den Ne Bahauddin Nakşibendi Hazretlerinden ne de başka bir evliyaullahtan.Çünkü onların hepsi ehli tariktirler.Ayrımcılık yok.

Ama Türkiye'deki A cemaatinin Şeyhi, B cemaatinin şeyhi veyahut üstazları diyelim bunlar özelde sadece  belli grupların önemsediği zatlardır.A cemaatindeki birinin çıkıp B cemaatinin şeyhinden de feyizleniyorum o  da Mürşid-i Kamildir, zamanın sahibidir diyeni duymamışsınızdır herhalde.Diyorsa ki o kişi A dan B'ye transfer olmuştur :)



Yazı tekrar tekrar ve çok dikkatli okunmalı, değerlendirmeler de heyecanlanmadan yazılmalı ki yazım hatalarının olmadığı mesajları rahatlıkla anlayabilelim. s4))
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Buğulu Ay - 24 Temmuz 2009, 16:09:53
saklamıyorum özellikle örnek olarak Bu Allah dosrunun cemaatine dair örnekler verilmesi hoşuma gitmedi.şU anda arayış içinde  olan biri olarak özellikle tek cemaatten bahsedilmesi onlarada dair şeylerden bahsedilmesi gerçekten beni rahatsız etti. açıklamalar için teşekkür ediyorum selametle..
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Fatihan - 24 Temmuz 2009, 18:36:01
saklamıyorum özellikle örnek olarak Bu Allah dosrunun cemaatine dair örnekler verilmesi hoşuma gitmedi.

Kardeşim hangi Allah dostunun cemaatinden örnekler verilmiş.Hoşunuza gitmeyen tarafı neresi?Hangi tek cemaate odaklanılmış.Bakın o makalenin altında dahi şöyle bir not var.

Alıntı
Not: Yazıda hiç bir cemaat, tarikat ya da grubun reklamı yapılmamıştır. Olağan tasavvufi bilgiler hikaye tarzında aktarılarak bir iç dünya muhasebesi yapılmıştır. Yorumlarda da aynı hassasiyeti göstermeniz temennisiyle..

Bununla beraber aklınıza takılanları izah etmeye çalıştık.Bizim söylediklerimize mi inanacaksınız, yoksa içinizdeki gereksiz vesveselere mi?

Artık konunun izaha muhtaç bir tarafı yok.Lütfen...

Odaklanmamız gereken yerde değiliz şu an...

Bence siz X zatını sahibuzzaman olarak kabul etmişsiniz(odur veyahut değildir ayrı mesele) ve kabul etiğiniz kişinin adının alenen bahsedilmemesinden rahatsız oluyorsunuz  gibime geliyor.Ki bu son derece doğal bir psikolojidir, insan sevdiğini-saydığını hep ön planda görmek ister, gönlündeki sevgiden dolayı ister istemez savunma mekanizmaları devreye girer.Böyle düşünmenize karışmak haddimize değil ama işte site prensip ve kuralları.

Eğer bu düşüncem de yanılıyorsam da hakkınızı helal ediniz...
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Buğulu Ay - 24 Temmuz 2009, 19:57:01
herhangi bir cemaate mensub olmadığımı yazımda yazarak bana karşı bulunacağınız önyargının önüne geçmek istemiştim sanırım okumamışsınız. neyse Allah doğruları daha iyi bilir. selametle.. hakkım yok inş.
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Fatihan - 24 Temmuz 2009, 20:19:02
herhangi bir cemaate mensub olmadığımı yazımda yazarak bana karşı bulunacağınız önyargının önüne geçmek istemiştim sanırım okumamışsınız. neyse Allah doğruları daha iyi bilir. selametle.. hakkım yok inş.

cemaate mensupsunuz demedim belki gönlünüzdeki sahibuzzaman adayı x zatıdır dedim.Birinin gönlünüze girmesi için  illaki cemaatten olmak gerekmiyor  :oops:
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Günbatımı - 01 Mart 2010, 11:54:22
Yazıda kaynak olarak geçen kitap (http://www.sadakat.net/forum/tavsiye-kitaplar/mutlaka-okunmasi-lazim-dedikleriniz-t4420.0.html;msg178409#msg178409) alıp okumak lazım.

El İbriz
Eş-Şeyh Abdülaziz Debbağ
Demir Kitabevi tarafından basılmış 2 cilt satışı halen var.

Bu tür kitapları okuduğumuzda, anlayabilmek için (idrak manasında) bir alt yapıya ihtiyaç var mıdır? Yoksa her türlü kitap okuyan, dini bilgileri sınırlı olan kişiler de anlayabilir mi?

Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Tuğra - 09 Kasım 2010, 17:45:39
Çok kıymetli bir yazı. Allah razı olsun.
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Fatihan - 10 Kasım 2010, 12:31:39
Yazıda kaynak olarak geçen kitap (http://www.sadakat.net/forum/tavsiye-kitaplar/mutlaka-okunmasi-lazim-dedikleriniz-t4420.0.html;msg178409#msg178409) alıp okumak lazım.

El İbriz
Eş-Şeyh Abdülaziz Debbağ
Demir Kitabevi tarafından basılmış 2 cilt satışı halen var.

Bu tür kitapları okuduğumuzda, anlayabilmek için (idrak manasında) bir alt yapıya ihtiyaç var mıdır? Yoksa her türlü kitap okuyan, dini bilgileri sınırlı olan kişiler de anlayabilir mi?



Altyapının faydası olur elbette ama olmasa da kişiye yanlışa sevkedecek bir durum olmaz zannımca.
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Günbatımı - 10 Kasım 2010, 18:00:06
Kaldı ki o mübareğe müntesip olabilmek nasip işi ise, ya nasibimizi arayacağız, ya da o nasip bizi birgün bulacak :)

-Belki de içimizden bir çoğu o Sahibuzzamana bağlı, ne mutlu onlara...

-Belki de içimizden bazıları birilerine bağlı ve gerçekten feyz almakta.Ama bağlandığı zat Sahibuzzaman değil. Onda görülen üstün haller Sahibuzzaman'ın etkisiyle olmakta.(Makalede geçen renkli ifadelerde olduğu gibi)

-Belki de içimizden bazıları hâlâ bir arayış içerisinde ve Sahibuzzamanı bulmak için can atmakta.

Bu durumda ilk gruptakiler ne kadar şükretseler, hamdetseler azdır, 2. ve 3. gruptakiler de Müminin en büyük silahı olan duaya sarılarak Sahibuzzamanın müntesibi olabilmek için dua etmeli.


Allah c.c. razı olsun, hepinizin hayır dualarını bekliyoruz. Kitap hakkındaki öneriniz için de teşekkürler kardeşim...

Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: osmanlı - 10 Kasım 2010, 20:40:21
Bu ve bu tür yazıların devamı için incemeseleler.com  adresini ziyaret ediniz. Bilenler ise kusura bakmasın.
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: mazlum - 16 Kasım 2010, 22:36:04
Miftahulkuluub . Çok ince ve Nadide bir yazı hazırlayıp nakl etmişsin .Allah Razı olsun .
İçten içe okurken , kendi geçmişimizide bir an göz önüne getirdik , yaşam fark lılıkları olsa bile bizler arasında , Ehlullah  Zamanın sahibi Kutbu olan zatlar . Her'devirde ve Kıyamete kadar
Kabiliyeti ve istidracı musayit olan , Ve Kendisinde ezeli takdir icabi , Bu Muhterem zatlara
intisab etme Şerefiyle Müşeref olanlar , kimi Anadan Babadan vesile olarak , kimiside ta'ki vakti saati gelene kadar , İlahi takdir icabı Yıllarca avam tabakasında , yürek yakarak yada pişerek diyelim bir olgunluga varınca .
Bu Muhterem Zatlar El atıp Ümmeti Muhammedi bataktan kurtarıyor .
Malumdurki bu vazifeyle vazifeli Ehlullah Berhayattır , bu vazifeleri Şükürler olsunki hala devam etmektedir .

Bir Not Düşelim .Eger aklın almıyorsa mantıgın kabul etmiyorsa , ey Kardeşim ben anlamadım anlamak istiyorum acın perdemi'de , yok onu diyemiyorsan Dünya ve Ahiretin Selameti icin Sen Sen ol Ellullaha Zaman sahibine Kutba Dil uzatma ...
“HAL, KAL İLE BİLİNMEZ, TATMAYAN HİÇ BİLMEZ”
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Günbatımı - 23 Kasım 2010, 18:31:42
Bir Not Düşelim .Eger aklın almıyorsa mantıgın kabul etmiyorsa , ey Kardeşim ben anlamadım anlamak istiyorum acın perdemi'de , yok onu diyemiyorsan Dünya ve Ahiretin Selameti icin Sen Sen ol Ellullaha Zaman sahibine Kutba Dil uzatma ...

 &))
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Mücteba - 17 Ekim 2011, 13:28:46
(http://img32.resimup.net/di/BFK2.png)
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: yku20 - 17 Ekim 2011, 18:54:14
Allah razı olsun
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: tk1978 - 17 Ekim 2011, 21:16:34
Allah razi olsun yaziyi yazan Kardesim´den. Sanki icim´den gecenleri, dile getirmis ..
Getirmekle kalmayip, al sana cevap diyede yüzüme carpmis.
Allah razi olsun. Yazilara ön yargili yaklasmak´dan ziya´de, Allah Dostlarin hayatini önce
okumalarini tavsiye ederim, yazi yazanlara.
Alin Kitaplarini ve onlarin kim oldugunu bi ögrenin bakalim. Cemeatmi, Allah Dostumu, Bostan Korkulugumu..
Ne olduklarini anlarsiniz, eger ön yargili yaklasmassaniz Allah dostlarina.
Allah tekrar razi ve memnun olsun yaziyi yazan Kardesim´den
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: tk1978 - 07 Şubat 2012, 22:51:38
Zaman zaman bu güzel yaziyi hatirlatmak´da fayda var ...
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: omur - 12 Şubat 2012, 21:50:28
Çok kıymetli bir yazı. Allah razı olsun.
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: yildiray - 25 Haziran 2014, 12:22:58
Allah cc razi olsun, Gercekten cok degerli bir bilgi kaynagi, benimde kafamda bu manada epey soru isaretleri vardi.
Sagolsun kardesimiz,basindan gecenleri ve yasadiklarini cok guzel ifade etmis ve guvenilir bir kaynaktan,cevaplari bulmus.
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Bab-ı Aşk - 25 Haziran 2014, 14:17:46


Eger aklın almıyorsa mantıgın kabul etmiyorsa , ey Kardeşim ben anlamadım anlamak istiyorum acın perdemi'de , yok onu diyemiyorsan Dünya ve Ahiretin Selameti icin Sen Sen ol Ellullaha Zaman sahibine Kutba Dil uzatma ...
“HAL, KAL İLE BİLİNMEZ, TATMAYAN HİÇ BİLMEZ”
:buyrunyıldızları:
Başlık: Ynt: Şu bostan korkulukları meselesi...
Gönderen: Togika - 02 Haziran 2020, 23:08:27
Fırsat Ganimettir, iyi değerlendirmek gerekir.