Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: Tuğra - 10 Nisan 2009, 12:13:57

Başlık: Ahirete yarayacak işler *
Gönderen: Tuğra - 10 Nisan 2009, 12:13:57
Süleyman bin Ceza’ hazretleri buyurulur ki: “Bütün ibadetlerin kabul olmaları için, önce insanın Ehl-i sünnet itikadında olması ve ibadetlerin sahih olmaları, sonra, ihlas ile yapılmaları ve insanın üzerinde kul hakkı bulunmaması şarttır.

Hadisi şerifte, “Başkalarına gösteriş için namazını güzel kılan, yalnız olduğu zaman böyle kılmayan, Allahü tealayı tahkir etmiş olur” ve “Sizde bulunmasından en çok korktuğum şey, şirki asgara yakalanmanızdır. Şirki asgar, riya demektir” ve “Dünyada riya ile ibadet edene, kıyamet günü, ey kötü insan! Bugün sana sevap yoktur.

Dünyada kimler için ibadet ettin ise, sevaplarını onlardan iste denir” ve “Allahü teala buyuruyor ki, benim şerikim yoktur. Başkasını bana şerik eden, sevaplarını ondan istesin. İbadetlerinizi ihlas ile yapınız! Allahü teala, ihlas ile yapılan işleri kabul eder” buyuruldu.

Resulullah  Muaz bin Cebeli, Yemene vali olarak gönderirken, “İbadetlerini ihlas ile yap. İhlas ile yapılan az amel kıyamet günü sana yetişir” ve “İbadetlerini ihlas ile yapanlara müjdeler olsun. Bunlar hidayet yıldızlarıdır. Fitnelerin karanlıklarını yok ederler” ve “Dünyada haram edilmiş olan şeyler melundur. Ancak Allah için yapılan şeyler kıymetlidir” buyuruldu.

Dünya nimetleri geçicidir. Ömürleri pek kısadır. Bunları ele geçirmek için dinini vermek ahmaklıktır. İnsanların hepsi acizdir. Allahü teala dilemedikce, kimse kimseye fayda ve zarar yapamaz. İnsana Allahü teala kafidir. “

Dünyada iki çeşit iş vardır:

1) Dünyaya yarayan işler.

2) Ahirete yarayan işler…

Dünyada dünya için yapılan işlerin hepsi dünyadır, dünyada kalır. Namaz dahi olsa… Ahiret için yapılan işler, yani ahirete gönderilebilen işler, ahiret işidir…Her işimizi yaparken bakmalıyız; biz bu işi niçin yapıyoruz. Allah rızası için yaptıklarımız ahirette karşımıza ecir olarak çıkacak.

İş ahiret işidir. Bu yüzden mümin çok iyi bir tüccar olmalı. Ahiretteki niçin sorusuna cevap aramalıyız. Niçin yemek yiyoruz, niçin evleniyoruz, niçin konuşuyoruz... Haramları zaten geçin... Allahü teâlânın rızası için olmayan her iş dünyalıktır.

Mehmet Oruç
Başlık: “Siz görünüşe bakarsınız!”
Gönderen: Tuğra - 10 Nisan 2009, 12:16:50
Allah adamları ibâdetlerini Allah rızâsı için yapmaya özen gösterirlerdi. Çünkü, ihlâsla, Allah rızâsı için yapılmıyan ibâdetlerin âhırette faydası olmaz. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Âhir zamanda bir takım insanlar meydana çıkar.

Dünya menfaatleri için dinlerini terk ederler. Dilleri şekerden tatlıdır. Kalbleri canavar gibidir. Allahü teâlâ buyurdu ki: "Benim için değil de, dünya menfaatleri için ibâdet edenlere, öyle büyük belâlar, musîbetler göndereceğim ki, içlerinde bulunan akıllı ve hikmetli kişiler de şaşıracaklar."

Biri gelerek Peygamber efendimize (s.a.v.) sordu: Yâ ResûlAllah, ben amel işliyorum. Bunu gizliyorum. Fakat, ba'zıları gizlememe rağmen bunu öğreniyorlar. Acaba böyle amelde ecir, sevap var mıdır?

Peygamber efendimiz (s.a.v.)şöyle cevap verdi: “Sana bir gizlilik sevabı, bir de aleniyet sevabı vardır.”

İbâdetlerde niyyet önemlidir. Gösteriş niyyetiyle değil de, Allah rızâsı için yapılır, fakat başkaları bunu fark ederse, onlara iyi örnek olur. Onların da o ibâdet yapmaları için teşvîk olur. Bunun için iki ecir, sevap almış olur.

Başka bir hadîs-i şerîfte de buyuruldu ki: “Kim güzel birşey meydana çıkarırsa, onun sevabı kıyâmete kadar devam eder. Bu güzel işi işliyenlerin sevabına o kimse ortak olur. Kim de, kötü bir âdet ortaya çıkartırsa, kıyâmete kadar o ameli işleyenlerin günahı ilk çıkarana da yazılır.”

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

Melekler, insanların yaptığı bir ameli Allahü teâlâya arz ettiklerinde, Allahü teâlâ şöyle buyurur:

- Siz benim kulumun yaptığı amelin ancak görünüşüne bakarsınız. Onun içini, esas maksadını bilemezsiniz. Bu kimse, bu ameli benim rızâm için yapmadı. Onu Cehennemlik yazınız!

Melekler yine başka bir kulun amelini alıp götürürler. Amelin görünüşüne bakarak, ameli küçümserler. Allahü teâlâ bunlara bildirir ki:

- Siz yapılan amelin görünüşüne bakarsınız. Esas maksadı bilemezsiniz. Küçümsediğiniz bu amel, sırf benim rızâm için yapılmıştır. Onu Cennetlik yazınız!

Mehmet Oruç
Başlık: Ynt: Ahırete yarayacak işler
Gönderen: Elvin34 - 10 Nisan 2009, 18:08:30
çok güzel bir paylaşımdı teşekkürler....tamda dünyaya baglanamamakla alakalı çok güzel bi malumat vardı hatrımda ama kaynağını hatrlayamadığımdan yazamıyorum  e60))
Başlık: Ynt: Ahırete yarayacak işler
Gönderen: insirah - 10 Nisan 2009, 23:42:14
Allah razı olsun çok değerli bilgiler.biz ne için yaşıyoruz?insanlara göstermelik olsun diye mi yaşıyoruz yoksa Allah rızası için mi?
Başlık: Salih kimsenin âlametleri
Gönderen: Tuğra - 11 Nisan 2009, 11:53:40
Evliyânın büyüklerinden Şakik bin İbrâhim hazretlerine sordular:  “Bir kimsenin sâlih müslüman olup olmadığı nasıl anlaşılır?” Şakik hazretleri bu suâle şöyle cevap verdi:

Bu üç şeyle anlaşılır:

1- Kalbinde olanı sâlihlere anlattığında, eğer onlar hoşlanırlar, anlattıklarından memnun olurlarsa iyi insan demektir. Yok, bu anlatılanlardan hoşlanmazlar, üzülürlerse sâlih insan değildir.

2- İnsan, Allahü teâlânın emirlerini yaptığında değil de, dünya rahatlığını, mevkisini düşündüğü vakit hoşlanır, bunu çok arzû ederse, bu kimse sâlih değildir.

3- Ölümü düşündüğünde, nefsi ölmekten kaçmıyor ve ölmek istiyorsa bu insan sâlih kimsedir.

Bir kimsede, bu üç özellik bir araya gelmişse, bu kimsenin Allahü teâlâya yalvarıp, bu hâli kendisinden almaması, kendisine gurur gelmemesi için yalvarması lâzımdır.

Sâlih müslüman, yaptığını sırf Allah rızâsı için yapar. Böyle kimse, kendi nefsinin isteklerini değil, Allahü teâlânın isteklerini, emirlerini yapar.

Böylece zararlı, kötü işlerden kendini kurtarmış olur. Çünkü Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen, “Şüphesiz ki nefs, bütün gücü ile kötülüğe meyyaldir, kötülüğü yaptırır.” buyurulmuştur.

Sâlih kimse, amellerinin karşılığını sadece Allahtan bekler. Başkalarının övmeleri, kötülemeleri ona hiç te'sîr etmez. İbâdet yaparken, koyun çobanının namazını düşünür. Yani, koyun çobanı, sürüsünün yanında namaz kılar.

Fakat kıldığı bu namaz sebebiyle koyunların kendisini methetmelerini beklemez. Her zaman nasıl kılıyorsa öyle kılar. Koyunlar görüyor diye namazı farklı kılmaz. İşte kendini bilen, sâlih müslüman böyle olur. Başkalarının, kendi hakkında söyliyecekleri şeylere aldırmaz. İnsanların varlığı ile yokluğu bir olur.

Sâlih kimseler ibâdet ederken şu dört şeye dikkat ederler:

1- Yapacağı ibâdet hakkında yeterli bilgi sahibidir.

2- İbâdete başlarken önce niyyetini düzeltir.

3- İbâdetine sabırla devam eder.

4- Yaptığını, ihlâs ile yapar, ihlâsı elden bırakmaz.

Mehmet Oruç
Başlık: Ynt: Ahırete yarayacak işler
Gönderen: insirah - 12 Nisan 2009, 02:58:45
Allah razı olsun:)yüce Allah ölümü her daim aklımızda bulundurur
Başlık: Üç ortak nasihat
Gönderen: Tuğra - 12 Nisan 2009, 11:20:52
1- Her kim âhıret için çalışırsa, dünya işleri de kendiliğinden olur, Allah ona kâfîdir.

2- Kim Allah ile arasını düzeltirse yâni Allahü teâlânın emirlerini yapar, yasaklarından kaçınırsa, Allah da insanlarla onun arasını düzeltir. Herkes ona iyi muâmele eder. Geçimleri iyi olur.

3- Kim kalbini, niyyetini düzeltirse Allah da onun diğer işlerini düzeltir. Yâni kalbini düzeltir. Yaptıklarını Allah rızâsı için yaparsa, Allahü teâlâ da, dinin emirlerine uymayı ona kolay eyler.

Büyüklerden biri buyurdu ki: Allahü teâlâ bir kimseyi mahvetmek isterse onu üç şeyle cezâlandırır:

1- İlim verir, fakat ilmi ile amel etmeyi nasip etmez.

2- Sâlihlerle arkadaşlık eder, onların hâlleri ile hâllenmeyi nasip etmez. Onların kadrini, kıymetini bilemez.

3- İbâdet kapılarını açar fakat, ihlâs kapılarını kapar.

Bunların üçüne de sebep, o kişinin kalbinin bozuk olmasıdır. Kalbini düzelten kimseler, böyle cezâlara mübtelâ olmazlar.

İhlâs ile yapılan az bir ibâdet, riyâ, gösteriş ile yapılan çok amelden faydalıdır. Allahü teâlâ ihlâs ile yapılan ibâdeti kat kat çoğaltır. Âyet-i kerîmede, (Bir iyilik olursa, onu kat kat artırır. Büyük ecir verir.) buyurulmuştur.

Riyâ, gösteriş için ibâdet yapan kimsenin hâli, para kesesine çakıl taşı doldurup çarşıya çıkanın hâline benzer. Onu görenler "Bu adamın kesesinde ne de çok para var." derler. Fakat, o kesenin onu görenlerin sarfettiği sözlerden başka, sahibine faydası yoktur.

Çünkü, içindekiler ile birşeyler almak istese, kimse, ona birşey vermez. Onunla birşey alamaz. Riyâ için, gösteriş için amel yapanların hâli de buna benzer.

Bir kimse gelip Peygamber efendimize dedi ki:

- Yâ ResûlAllah, ben sadaka veriyorum. Bununla Allahın rızâsını kazanmak istiyorum. Aynı zamanda, insanlar tarafından benim hakkımda "hayırlı insan" demelerinden de hoşlanıyorum.

Bunun üzerine şu âyet-i kerîme nâzil oldu: “Kim ki, Rabbinin rızâsını, O'na kavuşmayı diliyorsa, sâlih karşılıksız bir amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibâdete hiçbir kimseyi ve hiçbir şeyi ortak etmesin!”

Mehmet Oruç
Başlık: Ynt: Ahırete yarayacak işler
Gönderen: DaDa$ - 12 Nisan 2009, 11:22:06
güzel paylaşım saolasın
Başlık: Ynt: Ahırete yarayacak işler
Gönderen: OLCAY - 12 Nisan 2009, 14:27:29
güzel paylaşım emeğine sağlık..
Başlık: En kıymetli amel
Gönderen: Tuğra - 13 Nisan 2009, 13:04:54
Allahü tealanın indinde en kıymetli amel, sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık etmektir. Allah dostlarını sevmenin ve düşmanlarına buğzetmenin önemi büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Üç şey imanın lezzetini artırır:

1- Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek,

2- Kendisini sevmeyen Müslümanı Allah rızası için sevmek,

3- Kâfirleri [kendisini sevseler de onları] sevmemektir.”

“En faziletli amel, Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir.”

“İbadetlerin en kıymetlisi, hubb-i fillah, buğd-i fillahtır.”

“Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz, Müslümanları Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiç bir ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz!”

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: Sevginin şartı olan hubb-i fillah, buğd-i fillah, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şerifte bildiriliyor. Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allah’tan uzaklaştırır. Teberri etmedikçe, tevelli olmaz. Yani düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz. Bu imanın esasadır.

İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki: Cenab-ı Hak, Hz. İsa’ya da vahyetti ki: “Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlukların ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.”

Kâfirleri, yani müslüman olmayanları sevmeyi Kur’anı kerim açıkca yasaklamaktadır:

“Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.” (Mücadele 22)

“Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.” (Âl-i İmran 28)

“Ey iman edenler, Yahudileri de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, [İslam’a olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.” (Maide 51)

Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı, “Kâfirlere gadab ederler, birbirlerine merhametlidirler” diye övmektedir. (Feth 29)

Mehmet Oruç
Başlık: Alimin işi daha zor!
Gönderen: Tuğra - 14 Nisan 2009, 00:33:44
Bir müslümanın her işini ihlasla, Allah rızası için yapması kolay değildir. Bunun için ihlasla amel çok kıymetlidir. İnsanın işine dünyalık menfaatin karışması çok kolaydır.

Her işte ihlasla hareket etmek zor fakat ilim sahibi için çok daha zordur. İlminden dolayı herkes onlara hürmet eder. O da, insanlar arasındaki bu itibarı menfaade dönüştürebilir. Bunun için ilim sahibi kimselerin ilmini dünyalık menfaat için kullananları hakkında ağır tehditler bildirilmiştir. Peygamber efendimiz, “Kıyamet gününde insanların azab bakımından en şiddetlisi, Allahın, ilmi ile kendisini faydalandırmadığı bir âlimdir.” buyurmuştur.

Abdullah bin Mübarek hazretlerine: “Size göre makbul insanlar kimlerdir?” diye sormuşlar. O şu cevabı vermiştir : “Bilgisi ile amel eden ihlâslı âlimlerdir”. Yine kendisine : «Sizce kimler sultandır?» diye sormuşlar. Onun cevabı şu olmuştur : «Dünyaya boyun eğmeyen zâhidler». Ayrıca : “Sefil olan kimlerdir?” diye sorduklarında : «İlmini, amelini ve dinini, dünya geçimi için vasıta yapanlardır.» buyurmuştur.

Süfyan Sevrî buyurdu ki: “İlmin yaşaması sorup araştırmakla ve gereğini yaşamakla olur. Bunlar olmayınca ilim ölmüş demektir”.

Hazreti İkrime buyurdu ki: “İlmi ancak hakkını vren kimselere öğretiniz.” Kendisine, “İlmin hakkı nedir?” diye sormuşlar. O, demiş ki : “İlmin hakkı, gereğini yaşamak ve yaşıyacak olanlara öğretmektir.”

Salim bin Ebî Ca'd buyurdu ki : “Ben, efendim tarafından (300) dirheme satın alınmış bir köle idim. Kendimi tamamen ilme verdim. Bir sene sonra, Halife ziyaretime geldi. Ben ona kapıyı açmadım.»

İmam Şa'bî buyurdu ki : “Âlimlerin ahlâk ve edeplerinden biri de, ilmi elde ettikçe onunla amel etmeleridir. Amellere yöneldikçe başkaları ile meşgul olmaktan kurtulurlar. Böylece derin araştırmalar için imkân sağlamış olurlar ve istekleri artar. Bu suretle de dinleri hakkındaki hassâsiyet ve korkularından dolayı fitnelerden kaçıp kurtulmuş olurlar.”

Hazreti Ömer namaz kılan birisinin boynunu eğdiğini gördüğü zaman, o kimseyi kamçılar ve “Yazıklar  olsun sana! Tevazu ve huşû kalbdedir.” derdi.

Mehmet Oruç
Başlık: Ynt: Ahırete yarayacak işler
Gönderen: Kahraman - 14 Nisan 2009, 01:19:26


Rabbim sizlerden razı olsun, bu fani dünyanın ve ebedi alemin gerceklerini paylaştığınız için... özellikle Tuğra hakkını helal et..
Başlık: Asırları aydınlatan kandiller!
Gönderen: Tuğra - 14 Nisan 2009, 11:08:32
İslamiyete uyan ihlas sahibi âlim, etrafına ziya saçan ışık kaynağı gibidir. Hasan Basrî buyuruyor ki : “Âlimler asırların, devirlerin ışıklarıdır. Her âlim, zamanının insanlarını adınlatan bir kandildir. Âlimler olmasa, insanlar karanlıkta kalır ve insanlığını kaybederler”.

İlim, bildiği ile amel etmek ve başkalarına öğretmek ve bunları ihlas ile yapmak için öğrenilir. Çünkü, amel ve ihlas ile olmayan ilim zararlıdır. Hadisi şerifte, “Allah için olmayan ilmin sahibi Cehennemde ateşler üzerine oturtulacaktır” buyuruldu.

Mal, mevki ve şöhret için ilim sahibi olmak böyledir. Dünyalık ele geçirmek için ilim öğrenmek, yani dini dünyaya vesile etmek, altın kaşıkla necaset yimeğe benzer. Dini dünya kazançına alet edenler, din hırsızlarıdır. Hadisi şerifte, “Din bilgilerini dünyalık ele geçirmek için edinenler, Cennetin kokusunu duymayacaklardır” buyuruldu.

Hadisi şerifte, “Bu ümmetin âlimleri iki türlü olacaktır: Birincileri, ilimleri ile insanlara faydalı olacaktır. Onlardan bir karşılık beklemiyeceklerdir. Böyle olan insana denizdeki balıklar ve yeryüzündeki hayvanlar ve havadaki kuşlar dua edeceklerdir.

İlmi başkalarına faydalı olmayan, ilmini dünyalık ele geçirmek için kullananlara kıyamette Cehennem ateşinden yular vurulacaktır) buyuruldu.

“Âlimler, Peygamberlerin varisleridir” hadisi şerifindeki âlim, Resulullahın  yolunda olan, Onun yoluna uyan din alimi demektir.

Fen bilgilerini dünya menfeati için öğrenmek caizdir. Hatta lazımdır.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Kıyamet günü bir din adamı getirilip Cehenneme atılır. Cehennemdeki tanıdıkları etrafına toplanıp, sen dünyada Allahın emirlerini bildirirdin. Niçin bu azaba düştün derler. Evet, günahdır yapmayın derdim, kendim yapardım. Yapınız dediklerimi de yapmazdım. Bunun için, cezasını çekiyorum der”

Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyuruldu :”Mirac gecesi göğe götürülürken insanlar gördüm. Ateşten makaslarla dudaklarını kesiyorlar. Bunların kim olduklarını Cebraile sordum. Ümmetinin hatiblerinden, vaizlerinden, kendilerinin yapmadıklarını yapınız diyenlerdir dedi”

Mehmet Oruç
Başlık: İslamiyetin temeli
Gönderen: Tuğra - 15 Nisan 2009, 01:21:54
İslamiyetin temeli üçtür: 1-İlim, 2- Amel 3- İhlas.

1- İlimdir. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenilir.

2- İlme uygun olan ameldir. İlmi ile amel etmeyen hakiki âlim olamaz. Hadis-i şerifte, “Âlim, ilmi ile amel edendir.” buyuruldu.

3- İlimde ve amelde ihlas sahibi olmaktır. İhlas, ilmin ve amelin Allah rızası, Allah sevgisi ile olmasıdır. İhlas yoksa ilim de amel de makbul değildir. Hadis-i şerifte, “Allahü teâlâ, ancak ihlasla yapılan ameli kabul eder.” buyuruldu.

Ebu Hüreyre buyurdu ki : “Eğer Kur'an-ı ke­rîmde : "Onlar ki kitabda herkese açıklandıktan sonra, indirdiğimiz o açık açık âyetlerimizi ve hidayeti gizlerler; Allah onlara lânet eder, lânet edebilecek olan herkes de lânet eder." (Bakara, 159)  meâlindeki âyet olmasaydı, size hadîs rivayet etmezdim.”  İslam büyükleri, ilmin hakkını verememekten çok korkmuşlardır:

Süfyan-ı Sevrî hazretleri, hadîs okutmayı bıraktığı zaman, sebebini soranlara şu cevabı vermiştir : “Yemin ederim ki ben, bir kimsenin Allah rızası için ilim tahsil ettiğini bilmiş olsam, onun buraya kadar gelmesi için zahmete katlanmasına lüzum bırakmadan kalkıp ayağına giderdim».

Hazreti Süfyan bin Uyeyne da kendisine : “Ne olur, bize ilm-i hadîs okutunuz.” diye müracaat edenlere şu karşılığı vermiştir : “Ben, ne kendimi, ne de sizi buna ehil bulmuyorum. Sizin ve benim durumuma, birinin söylediği şu söz uygun düşmektedir : “Önce küçülüp çeşitli sıkıntılara katlanın ki, ilimde ilerliyebilesiniz».

İlimde büyük bir paye ve ihtisas sahibi olan Abdullah bin Abbas hazretleri, Kur'an-ı kerime tefsirine âit verdiği dersi bitirdikten sonra; “Meclisimizin sonunu istiğfar ile bağlayınız.» buyururdu.

Şeddad bin Hakîm de şöyle buyururdu : “Kimde şu üç haslet varsa muallimlik makamına otursun. Yoksa bıraksın: 1- Şükretsinler diye Allah'ın nimetlerini hatırlatmak, 2- Tevbe etmeleri için kusurlarını hatırlatmak,  3- Sakınıp korunmaları için düşmanları olan şeytanı hatırlatmak».

Mehmet Oruç
Başlık: Ynt: Ahırete yarayacak işler
Gönderen: Günbatımı - 15 Nisan 2009, 10:50:09
Allah razı olsun...
Başlık: “En çok korktuğum şey!”
Gönderen: Tuğra - 15 Nisan 2009, 11:09:44
Amin cümlemizden,

------------------------------
“En çok korktuğum şey!”

Ahır zamanda, her işin mefaat üzerine kurulu olacağı, Allah rızası için olan işlerin çok az olacağı bildirilmiştir. Bunda da âlimlerin rolü büyük oluacaktır. Bir hadis-i şerifte, “Öyle zamanlar gelecek ki, o vakit insanların ibadet edenleri cahil, âlimleri de fâsık olacaktır.» buyurulmuştur.

Hazreti Ömer buyurdu ki: “Şu ümmet üzerine en çok korktuğum şey, dili ve sözleri ile âlim, kalbi cahil olan kimselerdir.”

İsa aleyhisselam, “Kötü âlimler, su yolunu kapayan kaya gibidir. Su, kayadan sızıp geçemez. Akmasına da mani olur” buyurdu. İsâ aleyhisselâm yine buyurdu ki: “İlimler ne kadar çoktur. Fakat hepsi faydalı değildir. Âlimler de çoktur fakat, hepsi kemâle ermiş değildir.”

Kötü din adamı, kanalizasyona benzer. Görünüşte, sağlam, sanat eseridir. İçi ise, pislik doludur. Hadisi şerifte, “Kıyamet günü azabların en şiddetlisi, ilmi kendisine faydalı olmayan din adamınadır” buyuruldu. Bunun için, münafıklar, yani Müslüman görünen kafirler, Cehennemin dibine gideceklerdir.

İbnü Vehb hazretleri anlatır : “İmam Malik hazretlerine, “İlimde râsih olanlar kimlerdir?” diye sormuştum. Şu cevabı verdi : “İlmin gereğini yaşıyanlardır! İlimden daha tatlı birşey yoktur. İlim sahibi, hükümdarlara da hükmedebilir”.

Abdullah bin Mes'ud buyurdu ki : “İnsanların müşkil meseleler hakkındaki sorularına, hiç beklemeden ve iyice düşünmeden fetva veren kimseler, şüphesiz kendilerini cehenneme arzetmiş olurlar. İnsanların her sorduğuna cevap vermiye kalkışan bir kimse, mecnun sayılır.”

Hasan Basrî buyurdu ki: “Ey mü'min, sakın sen, âlimlerin ilmini toplıyan fakat, sefihlerin yolundan giden biri olma!”

İbrahim bin Utbe buyurdu ki : “Kıyamet gününde insanların en çok nâdim olanı, ilmi ile büyüklük taslıyan âlimler olacaktır.”

Süfyan Sevrî buyurdu ki: ”İlim ameli çağırır. Amel ilmin çağrısına uyarsa ne güzel. Değilse ilim çeker gider.»

Abdullah bin Mübarek buyurdu ki: “Kişi, bulunduğu ülkede kendisinden daha âlim birisinin mevcudiyetini kabul ettiği müddetçe, hakikaten âlimdir. Kendisini bütün âlimlerin fevkinde gördüğü takdirde, cahilliğini ortaya koymuş olur.”

Mehmet Oruç
Başlık: Ynt: Ahırete yarayacak işler
Gönderen: Günbatımı - 15 Nisan 2009, 13:09:16
Bu yazıları okudukça, bazı kısımları bildiğimi fakat önemini (belki) yeterince kavrayamadığımı düşündüm. Bu kadar mı tehlikeli, insanların bildikleriyle amel edememeleri?..

Tamam, "alim" değilim ama kendi çapımda bildiklerimi gerektiği şekilde kullanmam gerekiyor... Peki nasıl?..

http://www.sadakat.net/forum/kisisel-gelisim/bilgiyi-eyleme-donusturebilmek-t33272.0.html;msg188364#msg188364

Bu yazı da bir nebze fikir verebilir sanırım... Tabii yine okuduklarımızı, öğrendiklerimizi uygulayabilmek asıl mesele!.. :)

Başlık: İlimden değil amelden sorulacak!
Gönderen: Tuğra - 16 Nisan 2009, 10:07:48

Abdülkuddüs hazretleri buyurdu ki: “İlim öğrenmek, ibadet yapmak içindir. Kıyamet günü, işten sorulacak, çok ilim öğrendin mi diye sorulmayacaktır. İş ve ibadet de, ihlas elde etmek içindir. İhlas da, hakiki mabud ve kayıtız şartsız var olan sevgiliyi sevmek içindir.”

Fudayl bin Iyad buyurdu ki: “Bir âlimin dünyanın oyuncağı olduğunu gördüğüm zaman, kendisine acır ve ağlarım. Eğer Ehl-i Kur'an ve Ehl-i Hadîs, zühd ve kanaatta sabır ve metanet sahibi olsalar, kimse alın terlerini silemez, onları minnet altında tutamaz idi. Bir âlim veya sûfî hakkında, “Nafakası falanca tacire ait olmak üzere hacca gitti.” denilmesi ne kadar acıdır.»

Yahya bin Muaz buyurdu ki: “Bir âlim, dünyalık peşinde koştuğu zaman kıymet ve şerefini kaybetmiştir.»

Hasan Basrî buyurdu ki: “Âlimlerin azabı, kalblerinin ölmesi iledir. Kalblerinin ölümüne sebeb ise, uhrevî amellerle dünyevî menfaatlar elde etmiye çalışmaktır. Böylece onlar, dünya adamlarının yakınlığını kazanmış olurlar.”

İmam Evzaî buyurdu k : “Allahü tealanın, bir âlimin devlet adamlarından birinin kapısına gitmesinden daha fazla buğzettiği birşey yoktur.”

Mekhul hazretleri derdi ki: “Bir kimse Kur'an-ı kerim okuduktan ve dinî ilimlerde ilerledikten sonra, zarurî bir durum olmadıkça devlet adamının kapısına giderse, attığı adımlar sayısınca cehenneme dalmış olur.”

Malik bin Dinar hazretleri de şöyle diyor : “İndirilmiş kitabların bazısında şu meâlde bir metin okumuştum : “İlmi ile dünyalık teminine çalışan âlime vereceğim mu­sibetlerin en hafifi, bana yaptığı münâcâtının lezzetini duymaktan onu mahrum bırakmaktır.”

Hazreti Ömer  buyuruyor ki : «Siz bir âlimin dünyayı sevdiğine şahit olursanız, dini hakkında onu itham ediniz. Çünkü sevenlerin hepsi, neyi seviyorsa onun yolunu tutmuştur.»

Hasan Basrî hazretleri şöyle diyor : “Doğrusu çok şaşılacak şey... Diller ne güzel söylüyor, kalbler de biliyor. Fakat ameller aykırı düşüyor.»

İbrahim bin Edhem buyurdu ki : “Biz kelâmda i'rab yaparak en küçük bir ifade hatasına yer vermiyoruz da, amelde i'rabı bırakıp hatâ yapıyoruz.”

Mehmet Oruç
Başlık: Ynt: Ahırete yarayacak işler
Gönderen: sessizliğim - 16 Nisan 2009, 10:49:48
teşekkürler Tuğra.
Başlık: Ynt: Ahırete yarayacak işler
Gönderen: OLCAY - 16 Nisan 2009, 10:57:57
eline , yüreğine ,emeğine sağlık... :dragur:
Başlık: İyi bir niyet temiz bir gaye!
Gönderen: Tuğra - 16 Nisan 2009, 22:59:51
İyi bir niyet temiz bir gaye!

Fudayl bin Iyâd  hazretleri buyurdu ki : “İlim tahsili iyi bir niyet ve temiz bir gaye ile olursa, bundan daha yüksek bir amel olamaz. Fakat çokları ilmi, gereğini yapmak için tahsil etmiyor. Bilâkis ilmi, dünyalık avlamak için bir ağ olarak kullanıyorlar.»

Fudayl bin İyad yine buyurdu ki: “İnsanlar görsün diye bir amelde bulunmak riyâdır. Gerekli olan ameli insanlar için terketmek de şirktir. İhlâs ise, bunların ikisinden de Allah'ın seni kurtarmasıdır.» İnsanlar için ameli terketmek, şöyle olur. Meslâ : Gerekli olan bir ameli, ancak insanların görebileceği yerde, sırf desinler ve övsünler diye yapmak. Kimsenin görmiyeceği yerde ise üşenip yapmamak.

Hakiki müminler dünyada her yaptıklarını Allah rızası için yaparlar. Yapılan amellerin en efdali ihlas ile Allah rızası için yapılandır. Hadisi şerifte, “Dünyada riya ile ibadet edene, kıyamet günü, ey kötü insan! Bugün sana sevap yoktur. Dünyada kimler için ibadet ettin ise, karşılıklarını onlardan iste, denir” buyurdu.

Riyanın zıddı, ihlasdır. İhlas, dünya faydalarını düşünmeyip, ibadetlerini yalnız Allah rızası için yapmaktır. Resulullah  buyuruyor ki, “Allahü teala buyuruyor ki, benim şerikim yoktur. Başkasını bana şerik eden, sevaplarını (vad ettiğim karşılıklarını) ondan istesin. İbadetlerinizi ihlas ile yapınız! Allahü teala, ihlas ile yapılan amelleri, işleri kabul eder.”

Bişr'ül-Hâfî buyurdu ki: “Bizim gibilerin iyi amellerini açığa vurması lâyık değildir. Riya karışan ameller nasıl açığa vurulabilir? Bize yakışan, amellerimizi gizlemektir.” Hz. Fudayl de : «İlmin ve amelin hayırlısı gizli olanıdır.» derdi.

Hazreti İkrime buyuruyor ki : “Nefsinin kötülüğünü bildiği halde, insanların kendisini âlimlik ve sâlihlik ile vasıflandırmasını arzulayan kimseden daha akılsız birini bilmiyorum. Mü'minlerin gönülleri, gizli ayıplarına muttali olması gerekir. Öylesi zavallıların durumu, tarlasına diken ekip de mahsul zamanı yaş meyva almak istiyen bir kimseye benzer.»

Katâde buyurur ki : “Âlim kişi, ilmi ve ameli ile gösteriş yaptığı zaman, Allâhü teâlâ meleklerine der ki: "Şuna bakın. Benimle alay ediyor ve benden korkmuyor. Halbuki ben, Azîm ve Cebbâr'ım.”

Mehmet Oruç
Başlık: “Kendinize yazık ettiniz!”
Gönderen: Tuğra - 19 Nisan 2009, 12:20:16
Zamanının âlimlerinden biri,  Fudayl bin Iyad hazretlerine gelerek,”Bana biraz nasihatta bulun!” dedi. Allah adamı olan hazreti Fudayl ona şu karşılığı verdi: “Ben, siz âlimler cemaatına nasıl nasihat edeyim. Siz, ülkeleri aydınlatan bir ışık iken kendinize yazık ettiniz. Cehalet gecelerinin karanlığında kalanları hidayete kavuşturan birer yıldız idiniz.

Şimdi ise şaşkınlık içinde kaldınız. Valilerin himayesine girip kaba minderler üzerinde oturuyor, sofrasında bulunuyor, hediyyelerini, ihsanları kabul ediyor, sonra da kalkıp mescide gidiyor, vaaz kürsüsüne oturup : “Bize falan falancadan, o da Resulülahtan rivayet etti...” diye başlıyorsunuz hadîs okutmaya. Allaha yemin ederim ki, gerçek âlim böyle olmaz.”

Gelen kimse, bu sözler karşısında kendini tutamayıp ağlamaya başladı. O kadar ağladı ki, nerdeyse boğazı tıkanıp boğulacaktı. Çok mütehassis olarak ve büyük bir ders alarak oradan ayrıldı.

Süfyan bin Uyeyne buyurdu ki: “İlim tahsil eden bir kimsenin, ilmi arttıkça dünya nimetlerine karşı hırsının da arttığını görürseniz, ona ilim öğretmeyiniz. Çünkü bu takdirde onun cehenneme girmesine yardım etmiş olursunuz.”

Süfyan Sevrî hazretleri, İsâ aleyhisselâmdan şunu nakleder: İlim tahsil edip de mucibi ile amel etmiyen bir kimse, gizli olarak birisiyle zina ederek sonunda doğum yapmasıyla rüsvay olan bir kadına benzer. Kıyamet günü Allah onu, herkesin gözü önünde rüsvay edecektir."

Salih el-Merrî buyurdu ki: “İlimde ihlâs sahibi olduğunu iddia eden bir kimse, insanlar kendisine, "Sen cahil ve mürâîsin." dediklerinde, gönlünü yoklasın. Eğer bundan dolayı gönlünde bir darlık duymuyorsa, hakikaten o ihlâslıdır. Aksi halde riyâkârın biridir.”

Hazreti Ebu Emâıme anlatır: “Bir gün bir şahsa rastladım. Adam secdeye kapanmış ağlıyordu. Ona dedim ki, "Bunu evinde yapsaydın ne iyi olurdu. Çünkü kimse seni görmezdi."

Hazreti Fudayl, “Bir âlim veya sûfinin dünya ve devlet adamları nezdinde "İyi adamdır" diye anılmaktan hoşlandığını görürseniz, bilin ki o bir müraîdir.” derdi.

Mehmet Oruç
Başlık: Riya günahtan daha tehlikeli
Gönderen: Tuğra - 21 Nisan 2009, 00:22:23
İmamı Muhyiddin Nevevî hazretleri, Eşrefiyye Medresesi'nde ve Beni Ümeyye Camii'nde ders okuturdu. Ders esnasındayken bir devlet adamının ansızın gelip de kendisinin, büyük bir kalabalığa ilim kürsüsünden hitab etmekte olduğunu görmesinden hoşlanmazdı.

Büyüklerden birinin kendisini ziyarete geleceğini öğrendiği zaman, o gün ders okutmazdı. O diyordu ki : “Bir kimse, kötü işlrine başkaları muttali olduğu zaman üzüldüğü gibi, güzel işlerine muttali oldukları zaman da üzüntü duyarsa, bu onun ihlâsının alâmetidir. Çünkü nefsin onunla ferahlanması ma'siyettir. Bazen riya, birçok günahlardan daha tehlikelidir.”

Hasan Basrî buyurdu ki : “Bu zamanda bir âlimin, helâl nimetlerden doyunca yemesi, çirkin birşeydir. Haramdan karnını doyuranlara nasıl âlim denebilir? VAllahi ben, bir lokma yesem ve bu lokma midemde tuğlalaşıp kalsa idi, ömrümün sonuna kadar onunla yetinirdim. Âlimlerin takvası, ancak şehevî şeyleri terketmektedir. Zahirî günahlara gelince, görüyorsun ki insanlar arasındaki itibarlarının sarsılmaması için onu terketmekteler.”

Ahir zamanda öyle kimseler gelecek ki, Allah'ın rızasını kasdetmeksizin ilim tahsil edecekler. Bunu, ilmi zayi olmaktan kurtarmak için yapacaklar. Sonra bu ilmin kıyamet gününde hesabını vermek de onların üzerine olacaktır.» Bu haberi, şu hadîs-i şerif te'yid etmektedir : “Allahü teâlâ bu dini fâcir bir adamla da te'yid eder.”

Süfyan Sevrî buyurdu ki: “Bilgiyi, gereğini yaşamak için tahsil ediniz. İnsanların pekçoğu bu hususta yanılmıştır. Onlar, amelsiz ilimle kurtulacaklarını sandılar. İlmiyle amel etmiyenlerin azab göreceğine dair âyet ve hadîsler nerede? Niçin bunları nazar-ı itibara almıyorlar?”

Zünnûn Mısrî diyor ki : “Biz öyle adamlara yetiştik ki, onların ilimleri arttıkça, dünyaya minnetsizlikleri de artardı. Şimdikiler ise ilimde ilerledikçe dünya arzuları da artıyor; giyim, yiyim, mesken, evlenme, binit vasıtası, hizmetçi gibi dünyalıklarını da o nisbette fazlalaştırıyorlar.”

Süfyan bin Uyeyne de şöyle derdi : “Gecenin tamamını uyku ile geçiren, gündüzleri oruçlu olmıyan, haram ve şüpheli şeylerden gıdalanan bir Kur'an hâmili, onunla âmil olabilir mi?”

Mehmet Oruç
Başlık: Ynt: Ahirete yarayacak işler *
Gönderen: ihvan - 21 Nisan 2009, 09:41:23
güzel paylaşım emeğine sağlık..