Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: İsra - 21 Ekim 2010, 03:18:59

Başlık: Dua şeklindeki üç beddua!
Gönderen: İsra - 21 Ekim 2010, 03:18:59
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: Bir insana, uzun ömürlü olması, sağlıklı olması ve zengin olması için dua etmek, buna beddua olarak yetişir. Bunun için, ömrün de, sağlığın da, zenginliğin de, ilmin de kısaca her şeyin hayırlısını istemelidir.

Firavn, beş yüz yıl yaşayıp bir kere bile başı ağrımadığı için ilahlık davasında bulundu.

Belam bin Baura, “İsmi azam”ı biliyordu. Her duası kabul olurdu. İlmi ve ibadeti, o derecede idi ki, sözlerini yazıp istifade etmek için, iki bin kişi hokka, kalem ile yanında bulunurdu. Bu Belam, Allahü tealanın bir haramına, az bir meylettiği için, imansız gitti. “Onun gibiler köpek gibidir” diye dillerde kaldı.

Salebe, sahabe arasında çok zahid idi. Çok ibadet ederdi. Camiden çıkmazdı. Bu da mala tamah edip bir kerre sözünde durmadığı emredilen zekatı vermediği için, sahabilik şerefine kavuşamadı, imansız gitti. Peygamber efendimize onun için dua etmemesi emir olundu. Allahü teâlâ, nice kimseleri malları, kibirleri, günahları ile böyle cezalandırdı.

Karun, Musa aleyhisselamın akrabası idi. Musa “aleyhisselam” buna hayır dua edip ve kimya ilmi öğretip, o kadar zengin olmuştu ki, yalnız hazinelerinin anahtarlarını kırk katır taşırdı. Mala tamah edip birkaç kuruş zekat vermediği için, bütün malı ile birlikte, yer altına sokuldu.

Karun’un hikâyesi

İşte bu zenginliği ile meşhur, “Karun gibi” deyimi ile anılan Karûn’un helak olması şöyle olmuştu: Mûsâ aleyhisselâma her zaman sıkıntı veriyordu. Mûsâ aleyhisselâm ise, O’nu idare ediyor onunla açık mücadeleye girmiyordu. Zekât verilmesi emri gelince, hazret-i Mûsâ gidip cenâb-ı Hakkın emrini Karun’a bildirdi. Karun, malının belli bir miktarını fakirlere vermeyi önce kabûl etti. Daha sonra bu sözünden vazgeçti. Zekât vermek zor geldi. Cimrilik edip bu kadarcık zekâtı çok gördü. Zekât vermemek için, İsrailoğullarını topladı ve onları tahrik etmek için dedi ki:

- Mûsâ servetimizi elimizden almak ister, verelim mi, ne dersiniz?

- Sen büyüğümüz ve liderimizsin. Sen nasıl uygun görürsen onu yaparız.

- Öncelikle bunu aramızdan uzaklaştırmamız lâzımdır.

- Bunu nasıl yapacağız?

- Ben bir plân hazırladım, bunu tatbik ettiğimizde utancından kendisi aramızdan ayrılıp gidecek. Böylece bundan kurtulmuş olacağız. Sonra âdi plânını şöyle açıkladı:

- Falanca fahişe kadına haber verin gelsin! Ona büyük bir para verelim, o da Mûsâ’nın kendisi ile beraber olduğunu, zina ettiğini söylesin. Böyle yaparsak İsrailoğulları O’ndan uzaklaşır. Böylece kandıracak kimse bulamaz.

Sonra o fahişe kadını getirdiler ve O’na iki kese altın verdiler. Hatta, Karûn kadına,

- Bu teklifimi kabûl edersen, seni, hanımlarımın arasına alırım, rahat bir ömür sürersin, dedi.

Bir bayram günü hazret-i Mûsâ ümmetine nasihat verirken bir ara:

- Hırsızlık yapmak, zina etmek yasaktır. Bunları yapanlar cezalandırılacaktır, dedi.

Bu esnâda Karûn, tam zamanı deyip ayağa kalkıp sordu:

- Peki bunlar senin için de geçerli mi?

- Evet, benim için de geçerlidir.

- İsrailoğulları, senin falanca fahişe ile beraber olduğunu söylüyorlar. Peki buna ne dersin?

- Ben Allahın Resûlüyüm. Onun emirlerini size tebliğ etmekle görevliyim. Ben size yasak ettiğim şeyi kendim nasıl yaparım?

Bunun üzerine, o fahişe kadını çağırıp getirdiler. Hazret-i Mûsâ, kadına sordu:

- Tevrat’ı indiren Allahın hakkı için doğru söyle, bu işin aslı nedir?

- Hayır yalan söylüyorlar. Sana iftira etmem için Kârûn, bana iki kese altın verdi.


Bunun üzerine hazret-i Mûsâ secdeye kapanıp: “Yâ Rabbî, Kârun’un cezasını ver!” diye duâ etti. Allahü teâlâ da O’na vahiy göndererek buyurdu ki:

- Yer senin emrindedir ne dersen yapar!

Bundan sonra hazret-i Mûsâ, İsrailoğullarına dönüp dedi ki:

- O’nun tarafını tutanlar O’nun tarafına geçsin. Bana tabi olanlar da benim tarafıma geçsin! İki kişi hariç herkes O’nun tarafına geçti. Sonra hazret-i Mûsâ:

- Ey yer! Onları yut! buyurdu.

Kârun ve taraftarları yere batıp yok oldular.

Karûn yere batırıldıktan sonra, İsrailoğulları kendi aralarında dedikodu yaparak:

- Mûsâ aleyhisselâm, Karûn’un sarayına, hazinelerine ve servetine sahip olmak için, O’na bedduâ etti, dediler.
Hazret-i Mûsâ, Allahü teâlâya duâ ederek, Karun’un servetinin de yere batırılmasını istedi. Yer yarılıp Kârun’un servetini ve sarayını da yuttu. Kur’ân-ı kerîmde, Kasas sûresinde de, bu husustan; “Biz O’nu ve sarayını yere geçiriverdik” şeklinde bahsedilmektedir...

Mehmet Oruç
Başlık: Ynt: Dua şeklindeki üç beddua!
Gönderen: yeniçeri - 23 Ekim 2010, 12:48:46
Teşekkürler..
Başlık: Ynt: Dua şeklindeki üç beddua!
Gönderen: cennet_nuru - 23 Ekim 2010, 12:53:48
Teşekkürler isra gerçekten çok güzel paylaşımların var Allah razı olsun ...
Başlık: Ynt: Dua şeklindeki üç beddua!
Gönderen: fatıh.. - 23 Ekim 2010, 19:17:02
teskkurler saolun cok gzl paylasımlarda bulunuyosunuz
Başlık: Ynt: Dua şeklindeki üç beddua!
Gönderen: omur - 24 Ekim 2010, 10:39:26
Kissa çok ibret verici. Allah razi olsun isra.
Başlık: Ynt: Dua şeklindeki üç beddua!
Gönderen: bülbülmisali - 24 Ekim 2010, 20:21:19
paylaşm için tşk çok beğendim
Başlık: Ynt: Dua şeklindeki üç beddua!
Gönderen: mat_ogret - 25 Ekim 2010, 21:00:27
güzel bir paylaşım. karun ve hazinelerınden yalnız 1 tavuk kalmıs geride.karun zamanında tavugun 1 yumurtasını tasadduk etmıs. o yüzden Hz Allah yer e emretmiş tavuk hariç onun bütün hazinelerini yut diye..