Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: Fatihan - 19 Nisan 2007, 12:35:51

Başlık: Doğu'nun ve Batı'nın Fatihi Hükümdar Nebi:HZ. ZÜLKARNEYN A.S
Gönderen: Fatihan - 19 Nisan 2007, 12:35:51
Üzerinde yaşadığımız dünya bizim için oldukça büyük. Fakat Allah'ın özel bir ilim verdiği bazıları için denizler pınar, dağlar birer tümsek, en uzak mesafeler iki adım kılınmış. O özel ilim diğer bütün ilimleri kuşatmış. O ilme sahip birinin duruşu karşısında dünya küçülmüş, eşya söz dinler olmuş. İşte, Zülkarneyn a.s., eşyaya söz geçiren ve dünyayı küçük bilen bir nebi.

Bir tasnife göre fen bilimleri şu üç ana sınıfta toplanıyor: Fizik, kimya, biyoloji... Fakat bu işin inceliğini bilenler, biyolojinin aslında kendi başına bir ana kategori olmadığı, kimyanın bir kolu olduğu, biyolojinin ilgilendiği alanla kimyanın zaten ilgilendiği gibi hususları tartışıyor. Hatta tartışma sadece iki bilimin birbiriyle derin münasebeti ile sınırlı kalmıyor, bütün bilimleri kuşatan, hepsini doğuran, ama mahiyeti bilinmeyen bir üst-ilimin varlığı hususuna kadar gidiyor.

Modern bilim, şimdilik bir teori olarak konuşulan bu konuda hangi noktaya varır, kestirmek imkansız ama ilim/bilim başlığı altında toplanan ne varsa, bunların hepsi ve bunun dışında bizim bilmediğimiz pek çok şey bazı peygamberlere verilmişti. Bu mübarek peygamberlerden biri de Kur'an-ı Kerim'de kıssası anlatılan Hz. Zülkarneyn a.s.'dır.

Dört büyük hükümdardan biri

Zülkarneyn a.s., İlâhi vazifesinin yanı sıra Himyerî kavminin büyük hükümdarıdır. Kendisine Zülkarneyn (iki boynuz sahibi) denilmesinin sebepleri arasında, saçlarını başının iki yanından örgü yapıp arkaya doğru sarkıtması veya hem anne tarafından hem de baba tarafından asil ve soylu bir nesle dayanması gösteriliyor.

Zülkarneyn a.s., Hz. İbrahim a.s.'ın dönemine yakın bir zamanda yaşamıştı. Büyük ordusunun başında, yine Allah'ın salih veya nebi kullarından biri olan Hz. Hızır a.s. bulunuyordu.

Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, Zülkarneyn a.s.'n hükümdarlığının büyüklüğünü şöyle ifade etmişlerdir:

“Dünyaya hükmetmiş dört kral vardır. İkisi mümin, ikisi kâfirdir. Mümin olanlar, Davud oğlu Süleyman ile Zülkarneyn'dir. Kâfir olanlar ise Nemrut ve Buhtunnassar'dır.”(Kurtubî, el-Câmi; Süyutî, ed-Dürr)

Zülkarneyn ismi Kur'an-ı Kerim'de üç yerde geçiyor. Kıssası ise Kehf Suresi'nin 83 ilâ 101'inci ayetlerinde anlatılıyor. Bu ayet-i kerimelerin nüzul sebebi şöyledir:

Mekke müşrikleri, Hz. Peygamber s.a.v.'e cevap veremeyeceği bir soru sorarak onu sıkıştırmaya niyetlenirler. Düşünüp taşındıktan sonra, ismi ancak semavî kitaplarda anılan birini sorarlar. Bir ümmî olan Hz. Peygamber Efendimiz'in bu kişiyi bilemiyeceğini hesap etmektedirler. Soru şöyledir:

- Doğu'yu ve Batı'yı fetheden Allah'a yakın komutan kimdir?

Bu soru üzerine hemen vahiy iner ve Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz:

“Sana Zülkarneyn hakkında soruyorlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım.” (Kehf, 83) diye başlayan ayet-i kerimeleri okumaya başlar.

Kıtalar fatihi peygamber

Zülkarneyn a.s. yeryüzünde dilediği yere süratle ulaşma ve fethetme imkanına sahip kılınmıştı. Neye ulaşmak istiyorsa, Allah'ın izni ile onu elde edebiliyordu.

Zülkarneyn a.s. Allah'ın kendisine verdiği bu ilahî kuvvet ve iktidar ile önce Batı'ya yönelerek Atlas Okyanusu civarlarına kadar ulaştı. Orada güneşin deniz ufkundan batışını seyretti. Ancak, koca kainat içinde, kıyısında durduğu bu deniz kendisine bir su gözesi kadar küçük göründü. Güneş, sislerle kaplı bu deniz ufkunda, sanki balçıklı bir su gözesine gömülüyormuş gibi batıyordu.

Zülkarneyn a.s. burada Allah'a inanmayan bir toplulukla karşılaştı. Allah Tealâ onu bu kavmi cezalandırmak ya da eğitip irşad etmek ve böylece doğru yola gelmelerini sağlamak hususunda serbest bıraktı. Zülkarneyn a.s. da onları uyardı, irşad etti. Kendisine şöyle söylenmişti:

- “Ey! Zülkarneyn, ister onları azaplandırırsın istersen onlar için bir güzellik düşünürsün. Zülkarneyn söyledi: Her kim haksızlık ederse onu cezalandıracağız; sonra o Rabbine gönderilecek, Allah da ona korkunç bir azap uygulayacak. İman edip iyi işler yapan kimseye gelince; onun için de en güzel karşılık vardır. Ve buyruğumuzdan ona kolay olanı söyleyeceğiz.” (Kehf, 86-88

Daha sonra bu görevdeki ikinci seferini yapmak üzere Doğu'ya yöneldi. Nihayet Asya'nın uzak doğusuna, güneşin önüne hiçbir perdenin girmediği uzun Asya çöllerine kadar geldi. Burada, giyecek elbise bulamayan, insanlar gördü. Güneşten korunacak çadırları dahi yoktu. Korunmak için dağlardaki koytaklara ve mağaralara sığınmaktaydılar. Her taraf kurak ve çoraktı.

Ye'cüc Me'cüc diye garip bir kavim

Sonra üçüncü bir sefere; Kuzey'e, Ural-Altay dağlarına ya da güneye, Himalayalar'a doğru yola koyuldu. Nihayet Türklerin topraklarının bittiği yere, iki seddin arasına geldiğinde bir kavimle karşılaştı. Bunlar kendi dillerinden başka dil bilmiyorlardı. Kendi lisanları da tuhaf, meramı anlatma çabaları yetersizdi. Zülkarneyn a.s., Allah tarafından bahşedilen bir basiret ve ferasetle onların dillerine vakıf oldu. Böylelikle onlarla konuşabildi, dertlerini anladı. Gördü ki, bu kavim Allah'tan korkan, salih bir topluluk...

Bu kavim, ihtişamlı ordusuyla gelen Zülkarneyn a.s.'ın etrafına toplandılar ve dediler ki:

- “Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cüc ve Me'cüc bozgunculuk yapıyor, önlerine ne gelirse onu darmadağın ediyorlar. Böyle giderse yeryüzünü harap edecekler. Sana bir vergi (ücret) versek de bizim için onlarla aramızda bir set yapıversen...” (Kehf, 94)

Zülkarneyn a.s. dedi ki:

- “Benim ücrete ihtiyacım yok. Rabbim'in bana vermiş olduğu nimet ve kudret daha büyük ve daha hayırlıdır. Siz bana bu seddi yapmak için gerekli olan usta, işçi, alet-edevat ile destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım.” (Kehf, 95)  

Sonra Zülkarneyn a.s. onlardan bulabildikleri kadar demir kütleleri toplamalarını istedi. Toplayıp getirdiler. Zülkarneyn a.s. su seviyesine inene dek temeller kazdırdı. Sonra bir kat demir, bir kat odun olmak üzere bunları birbirinin üzerine yığdı. Nihayet karşılıklı iki dağın iki ucu birbirine denk gelince odunlar ateşe verilip tutuşturuldu. Zülkarneyn a.s. devamlı olarak ateşi körüklemelerini istedi. Demir kütleleri ısınıp kor haline gelince, demir tabakları arasında kül olan odun boşluklarının dolması için üzerine dev potalarda eritilmiş bakır döktürdü. Böylelikle hem demirin zamanla çürümesi engellendi, hem de kaygan bir tabaka oluşturuldu. Bu sed azgın Ye'cüc ve Me'cüc kavmine engel olmakla kalmadı, mağaralarının ağzını da kapattı.

Zaman gelir, setler yıkılır

Bu hadiseden sonra Ye'cüc ve Me'cüc yapılan bu seddi ne aşabildiler, ne de delebildiler.

Zülkarneyn a.s. seddi bitirdikten sonra şöyle dedi:

- “Bu ne sizin işiniz, ne benim; yalnızca Rabbim'in sonsuz rahmetinden bir lütuftur. Hem bununla beraber onun da bir sonu vardır. Rabbim'in vaadi geldiğinde (kıyamet yaklaşınca), bu seddi yerle bir eder ve Ye'cüc ve Me'cüc derelerden-tepelerden boşalırlar.” (Kehf, 98-99)

Ye'cüc ve Me'cüc, Allah'ın kendilerine tayin ettiği vakte kadar bu engeli aşmaya çalışırlar. Rasulullah s.a.v. Efendimiz bu hususta şöyle buyururlar:

“Ye'cüc ile Me'cüc her gün seddi delmeye çalışırlar. Nihayet tam güneş ışığını gördüklerinde başlarındaki kişi: ‘Geri dönün, onu da yarın deleceksiniz.' der. Ama yüce Allah orayı yine eski haline çevirir, onlar da yeni baştan delmeye başlarlar. Nihayet onların süreleri dolunca, yüce Allah da onları insanların üzerine göndermeyi murat edeceği vakit, kazmaya koyulurlar. Güneşin ışığını görecek noktaya yaklaştıklarında başlarında bulunan kişi: ‘Haydi geri dönün, yarın inşAllah orayı deleceksiniz.' der. Ertesi gün tekrar geldiklerinde orayı bıraktıkları gibi bulurlar, seddi delerler ve yeryüzüne, insanların üzerine akarlar.” (İbn Mace)

Zülkarneyn a.s. kıssasında anlatılan Ye'cüc ve Me'cüc isimli kavim, bugün hâlâ mahiyeti bilinemeyen hususlar arasındadır. Belki onlar seddi aşıp yeryüzüne çıkıncaya kadar da bilinemeyecek. Demek ki şu yaşlı dünyamız hâlâ bazı sırlar saklıyor.

Kur'an-ı Kerim'de anlatılan her bir kıssa bir ibret ve uyarı içindir. Müminin hayata bakışında hak çizgiyi yakalamada farklı bir ipucu sunar.

Bu gözle bakıldığında, Zülkarneyn a.s. kıssasında önemli mesajlar var. Biz sadece bir tanesine, “büyük fetih” konusuna dikkatinizi çekelim. Mukaddes Kitabımız'ın yedi iklimin bir hükümdar peygamber tarafından fethedildiğini haber vermesi, şüphesiz fetih ruhumuzu inşa eden kaynaklardan biridir. O ruh tarihe mührünü vurdu, öyle olmaya devam eder inşAllah.


(SEMARKAND.NET)
Başlık: Doğu'nun ve Batı'nın Fatihi Hükümdar Nebi:HZ. ZÜLKARNEYN A.S
Gönderen: gurbetci - 20 Nisan 2007, 11:00:52
Alıntı

Kur'an-ı Kerim'de anlatılan her bir kıssa bir ibret ve uyarı içindir. Müminin hayata bakışında hak çizgiyi yakalamada farklı bir ipucu sunar.  :x
Başlık: Doğu'nun ve Batı'nın Fatihi Hükümdar Nebi:HZ. ZÜLKARNEYN A.S
Gönderen: zahid - 22 Nisan 2007, 01:11:42
Allah  razi  olsun  inş  ...selam  ve dua  ile  ..
Başlık: Doğu'nun ve Batı'nın Fatihi Hükümdar Nebi:HZ. ZÜLKARNEYN A.S
Gönderen: Vuslat Yolcusu - 26 Nisan 2007, 23:41:42
Alıntı yapılan: "zahid"
Allah  razi  olsun  inş  ...selam  ve dua  ile  ..
Başlık: Ynt: Doğu'nun ve Batı'nın Fatihi Hükümdar Nebi:HZ. ZÜLKARNEYN A.S
Gönderen: Fatihan - 25 Ekim 2007, 14:58:01
Zülkarneyn (a.s), ölüm endişesi ve nefs engelini aşmaya çalışan bir kavme uğradı. Oradaki insanların elinde dünya serveti namına bir şey yoktu. Rızıklarını sebzeden temin ederlerdi. Sebzelerini korumakta çok ihtimam gösterirlerdi. Ayrıca bu kavimde herkes kendi mezarını kazar, hergün mezarını temizler ve ibadetlerini burada yapardı. Zülkarneyn (a.s.), bunların hükümdarlarını çağırttı. Hükümdar:
 "Ben kimseyi istemiyorum. Beni isteyen de yanıma gelir." dedi.
 Zülkarneyn (a.s.), bu söz üzerine hükümdarın yanına giderek:
"Ben seni davet ettim, niye gelmedin?" dedi.
Hükümdar:
 "Sana bir ihtiyacım yok, olsa gelirdim." cevabını verdi.
Bunun üzerine Zülkarneyn (a.s):
"Bu haliniz nedir? Sizdeki bu hali kimsede görmedim." deyince hükümdar:
 "Evet biz altın ve gümüşe kıymet vermiyoruz. Çünkü baktık ki, bunlardan bir miktar, bir kimsenin eline geçerse, bu sefer daha fazlasını isteyecek ve huzuru bozulacak. Onun için dünyalık peşinde değiliz." dedi.
Zülkarneyn (a.s):
"Bu mezar nedir? Neden bunları kazıyor ve ibadetlerinizi burada yapıyorsunuz?" diye sordu.
Hükümdar:
"Dünyalık peşinde koşmamak için bunu böyle yaptık. Mezarları görüp de oraya gireceğimizi hatırlayınca, her şeyden vazgeçeriz." dedi.
Zülkarneyn (a.s.):
"Niçin sebzeden başka yiyeceğiniz yoktur? Hayvan yetiştirseniz, sütünden, etinden istifade etseniz olmaz mı?" dedi.
Hükümdar:
 "Midelerimizin canlı hayvanlara mezar olmasını istemedik. Bitkilerle geçimimizi sağlıyoruz. Zaten boğazdan aşağı geçtikten sonra hiç birinin tadını alamayız." diye cevap verdi.


(Osman Nuri, Mesnevi Bahçesinden Bir Testi Su)

Başlık: Ynt: Doğu'nun ve Batı'nın Fatihi Hükümdar Nebi:HZ. ZÜLKARNEYN A.S
Gönderen: Uludag - 15 Kasım 2008, 22:37:26
Kanaatimce Hz. Fatih için Akşemseddin K.S ne ise

Zülkarneyn A.S için de Hızır A.S o mesabede...