Akka’yı kuşatan Napolyon, Mısır’daki muvaffakiyetlerinden ümitlenerek burayı da kolayca ele geçireceğini sanıyor, bu maksatla Cezzar Ahmet paşa’ya teslim olmasını söylüyordu. Paşa tekliflerin hepsini reddetti.
Gece şehre meş’aleler ışığı altında saldıran düşman askerleri ihtiyar paşayı yalın kılıç askerin başında buldular. Paşa, yaşından ümit edilmeyen bir çeviklikle dövüşüyordu.
Akka’da, elli dört gün kan gövdeyi götürmüş, fakat Napolyon şehre girememişti. Napolyon son bir defa daha saldırdı. Bu saldıra da, korkunç bir şekilde püskürtüldü.
Akka’da Müslümanlar tarafından unutamadığı bir hezimete uğratılan Napolyon, Türkler için diyor ki:
- “İnsanları yükselten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur, kadının iffetli olması... Bu iki meziyetin yanında kadınla erkeği şereflendiren bir fazilet daha vardır: Îcabında her şeyini tereddüt etmeden feda edecek kadar vatana bağlı olmak...
Bu meziyetler ve faziletler en büyük kahramanlığı, hayatın elemine, kederine karşı fütursuz kalmayı ve ağır hadiselere göğüs germeyi gerektirir. İşte Türkler bu çeşit kahramanlardır. Bundan dolayı Türkler, belki öldürülebilir; fakat asla mağlup edilemezler.”
Akka kalesini kuşatan Napolyon’un “Teslim ol!” mektubunu buruşturup yere atan kale komutanı Cezzar Ahmet Paşa:
“-Yaşım seksen, lâkin Elhamdülillah elim hâlâ kılıç tutar” demiştir.
Akka kalesi önünde hayatının ilk mağlûbiyetini alan Napolyon şöyle demiştir:
“Akka’da yenilmeseydim belki şark imparatoru olurdum...”