Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: tarihman - 04 Aralık 2006, 15:33:21

Başlık: Bed-i Besmele 4 Yaş 4 Ay 4 Gün Merâsimi
Gönderen: tarihman - 04 Aralık 2006, 15:33:21
Besmeleyle Başlamak (Bed-i Besmele)
________________________________________
Yavrularımız, yüreklerimizde umutla büyüttüğümüz çiçeklerimiz!...
Allah'ın bize sunduğu en büyük nimet ve lütuflardan sadece birisi…
Ve ilk hesaba çekileceğimiz âhiret sermayelerimiz…

(https://img01.synaps.ly/Io2tgj4LkyNMhAhHbsMGm9FW4qg=/640x360/smart//bedirhaber.com/uploads/images/2015/3/20/osmanlida_bed_i_besmele_h2366.jpg)


Nasıl ebeveynin çocuk üzerinde hakları varsa, çocukların da anne-babaları üzerinde hakları vardır. Kendilerine güzel isimler konulması, İslâm'ın güzelce öğretilmesi, helâlinden rızıklarla beslenmesi…. gibi.
Bunların en başında geleni de şüphesiz “din eğitimi”dir. Aslında çocuk anne karnındayken, hatta rahme düşmeden evvel bu eğitim başlamış olur. Anne ve babanın her hâl ve hareketi, psikolojileri, yedikleri-içtikleri, ibâdet ve hayat şartları; doğumdan önceki çocuğun bile dünyasını şekillendirmeye başlar. Hâmilelikte de, annenin psikolojisi, dışardan gelen en küçük sesler bile çocuk tarafından hissedilir ve onu etkiler. Günümüz modern tıbbı da bunu tesbit etmiştir.
Eskiden büyükler, hâmile kadına güzele bakmasını ve sesli olarak Kur'ân-ı Kerim okumasını tavsiye ederlerdi. Bu tavsiyeleri dikkate alan anneler, doğumdan sonra da çocuklarını mümkün mertebe abdestliyken emzirmeye çalışır, yine emzirirken yavrusunun yüzüne baka baka Yasîn-i Şerîfi okurlarmış. Ailece, çocuğun ilk sözünün «Allâh» olmasına îtina gösterilir ve ezberine alacağı ilk şeylerin, günümüzdeki gibi boş ve mâlâyânî şeyler değil, kısa sûreler veya duâlar olması istenirmiş.
Çocukların en verimli ve kalıcı bilgiler öğrenecekleri yaşlar, hayata yeni yeni intibak gösterdiği yıllardır. Nitekim yapılan araştırmalar, 3 yaşındaki bir çocuğun, ayrı dili diksiyonlarıyla beraber öğrenip konuşabilecek zekâ ve hâfıza kuvvetine sahip olduğunu göstermektedir. Bu kabiliyet, zamanla azalmakta ve 20 yaşına ulaşan bir genç, kapasitesinin beşte dördünü kaybetmektedir.
Bu gerçeğin farkında olan ecdadımız, çocuklukta öğrenilenlerin “mermere kazınan yazılar” gibi olduğunu düşünmüşlerdir. Bu sebeple çocukların, 4 yaş, 4 ay, 4 günlük olmalarıyla şenlik edâsıyla dînî bir merâsim yaparlardı. “Bed-i besmele” veya “âmin alayı” da denilen bu merasime, âile ve komşular hep birlikte iştirak ederler ve çocukları büyük bir coşku içinde Kur'ân-ı Kerim ile tanıştırırlardı. Bu özel günde çocukların güzel hâtıralar eşliğinde Kur'ân-ı Kerim öğrenmeye başlaması için âdeta bir seferberlik havası estirilirdi.
Günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bu âdeti, tekrar hatırlamanın faydalı olacağını düşünüyoruz.

* * *

Osmanlı'da Mahalle Mektebleri

Müslümanlık, kadın-erkek diye ayırmaksızın herkesi dinini öğrenmeye teşvik ediyordu. Âyetler ve hadîslerle ve diğer şer'i delillerle de te'yid edi­len bu mükellefiyet dolayısıyla Osmanlı İmpara­torluğu'nda, hemen hemen her câmi ve mescid bi­tişiğinde veya yakınında yüksek kubbeli tavanla­rı olan mektebler inşâ edildiği gibi, hayır sahipleri tarafından da yâdedilmelerine ve sevâb kazanmalarına vesîle olmaları maksadıyla mek­tebler yaptırılmış ve bunların hizmetlerini devam ettirmeleri için gelir kaynakları vakfedilmiştir.

Ekseriyet îtibariyle taştan yapıldıkları için “taş mekteb” ismi ile de zikredilen bu mekteblerin daha ziyâde “mahalle mektebi” şeklinde isim­lendirildikleri görülmektedir. Nitekim resmî vesîkalarda “sıbyan mektebleri ” olarak geçen bu mekteblerin esas gâyesi İslâm dîninin âdab ve erkânını, bu cümleden olmak üzere Kur'ân okumayı, yazı yazmayı, namaz kılmayı ve ilmihâl bilgilerini öğretmekti. İsteyene tecvid de öğretilirdi. Tecvid kitaplarından bugün de halk arasında mû'teber tutulan ve okunan taşbaskı “Karabaş Tecvidi” isimlisi tercih edilirdi.

Mektebe başlayan çocukların sırasıyla halk arasında “supara” da denen Elifbâ cüzü, Amme cü­zü, Tebâreke ve diğer bazı cüzler ve bu arada mevlid ve en sonunda da Mushaf “Kur'ân” okutu­lurdu. Çocuğun Kur'ân okumaya başlaması ayrı bir sevinç vesîlesi olur ve “Mushafa çıkmak” diye isimlendirilirdi.

Hocanın nezâretinde Mushafı sonuna kadar okuyup bitirmeye “Hatim indirme” denir ve bile­bildiğimiz kadarıyla sadece kız çocukları için “Ha­tim Duâsı” yapılırdı. Bu merâsimlere de çocuğun âilesi, komşuları ve hatta mahalle sakinleri tara­fından çok ehemmiyet verilirdi ki, bu âdet günü­müzde de küçük yerlerde hemen hemen aynı can­lılıkla yaşamaktadır. Kız ve erkek çocuklarının mektebleri çoğu defa ayrı oluyor, karışık olarak devam edilen mekteplerde ise kız ve erkek çocuk­ları ayrı birer sıra teşkil ediyorlardı. Çocuklar ye­re, sıraların veya evden getirdikleri rahlelerin önüne, yine evden getirdikleri minderlerin üzerine oturuyorlardı. Derslerin bir kısmı müştereken, yani bütün çocukların katılmasıyla sesli bir şekil­de, bir kısmı da ayrı ayrı yapılır ve okunan dersin sonuna hoca balmumu parçası yapıştırırdı. Ertesi gün tekrar oradan derse başlanırdı. Konuşmamı­zın kesildiği yeri veya son söylediğin sözü unutma mânâsına gelen “Sen buna bal mumu yapıştır” sözü buradan kalmış olsa gerektir. (…) Bevvab adındaki hizmetli her sabah “Haydi Mektebe!..” dâvetiyle çocukları toplar ve omuzunda taşıdığı uzun bir sı­rığa yiyecek çantalarını asarak onları mektebe iletirdi. Akşamları da yine aynı şekilde evlerine dağıtırdı. (Daha geniş bilgi için bakınız: Ali Birinci-İsmail Kara, Mahalle Mektebleri, Kitabevi, İstanbul)

Mahalle Mektebine Başlama Merasimi (Bed-i Besmele)

Mahalle mektebine başlama merasimi âilelerin varlıklarıyla mütenâsib bir şekilde yapılıyordu.
Orta hâlli ailelerde çocuk giydirilip kuşatılır; erkek ise fesine, kız ise saçlarına süsler takılır, yakın akraba ile mektebe gidilir, derse başlatıla­rak hocaya duâ ettirilirdi. Bundan sonra çocukla­ra birer ikişer kuruş dağıtılır, hoca ile kalfaya da mendil ucuna bağlanmış bir kaç mecidiye hediye edilirdi. Anadolu'da ise çocuklara para verilmez, simit ve şeker dağıtılırdı.

Yüksek tabaka arasında “Bed-i Besmele” halk arasında da “Âmin Alayı” diye isimlendirilen bu merâsimler, hâli vakti yerinde âileler tarafından bir düğün kadar ciddiye alınırdı. Âmin alaylarının bazı kaynaklarda “Duâ Alayı” şeklinde de zikredildiği görülmektedir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi bir çocuğun mektebe başlaması aile, mekteb ve hâttâ mahalle için mühim bir hâdise olarak kabul edilirdi. Evde hazırlıklar yapılır, varsa sandıklardan yeni giysi­ler çıkarılır veya çarşıya gidilerek satın alınırdı. Yumuşak ve güzel bir minder doldurulur, sâde veya imkânı olanlar tarafından mor kadife üzeri­ne sarı sırma kılâptan işlemeli, “kâr-ı kadîm” , bir cüz kesesi çocuğun sağ omuzundan sola doğru çapraz bir şekilde boynuna asılmak için hazırla­nırdı. Yine çocuk için bir elifba cüzü temin edilir­di. Bunların sarı soluk kâğıtlara basılmış olanları da bulunduğu gibi, çocuğu okumaya özendirmek için altın yaldızlı basılanları da olurdu. Bazı âilelerde elifbâ cüzlerinin müzehheb el yazmaları­na da rastlanırdı ki, bunlar iyi muhafaza edilir ve nesilden nesile devredilirlerdi.
Merâsimden önce hocaya haber verilir ve uy­gun bir gün tesbit edilirdi. Bu günün kandil gün­lerine ve daha ziyâde Pazartesi veya Perşembeye rastlanmasına îtina edilirdi. Mektebin ilâhici ta­kımı haberdâr edilir veya başka mekteblerin da­ha güzel sesli ilâhici takımları tutulurdu. Çocuk yeni kıyâfetiyle, zihin açıklığını ve hayatının yeni safhasında muvaffak olmasını sağlamak husûsunda himmetlerini istemek için âilesi tarafından evliyâ türbelerine ve bu arada ekseriya Eyüp Sultan'a götürülürdü. Çocuk bundan sonra da âile­nin büyüklerine, yakın ve hatırlı dostlarına el öp­meye, duâ almaya sevkedilir, nihâyet merâsim günü gelir çatardı.

Merâsim günü çocuklar, o gün için daha çok îtina göstererek giyindikleri temiz kıyâfetleriyle mektebe toplanırlar, önlerinde hocaları, kalfa ve bevvabları olduğu hâlde, ilâhicibaşının idâresin­deki ilâhici takımını takib ederek ve işaret edilen yerlerde “Âmin” diye bağırarak çocuğun evine ge­lirlerdi.
Bu safhadan sonra da merâsimin iki şekilde yapılabildiği görülüyor. Evinin, durumu ve hâli vakti müsâit olanlar merâsimi evde yaptırıyorlar­dı. Eve gelen mekteb çocukları, yeni başlayacak olan çocuğu alarak tekrar ilâhilerle yola düzülü­yorlar ve bu defa âmin alayına daha büyük bir kalabalık katılıyordu. En önde hoca ve başının üzerinde rahleyi taşıyan bevvab yürüyor, rahlenin üzerinde çocuğun minderi ile cüz kesesi bulu­nuyordu. Bunların yanı sıra erkek misafirler, bir faytona veya iki yanında birer kişinin yürüdüğü midilliye bindirilmiş olan çocuk, peşi sıra da bir ilâhici başının idâresindeki ilâhici takımı ve di­ğer çocuklar yürüyordu. En arkada ise kadınlar gelirdi. Âdet olduğu üzere ilâhilerle şehir içinde karar dairesinde dolaşan alay tekrar eve dönerdi. Burada da ilâhiler okunur ve mekteb gülbankı çekildikten sonra alay sona ererdi. Bundan sonra alaya iştirak edenler minderler ve seccâdelerle döşenmiş, öd ağacı ve buhurlar yakılıp havalandı­rılmış odada otururlar ve hocanın çocuğa ilk dersi vermesini beklerlerdi. Misafirler arasında ulemâ­dan birisi varsa ilk dersi vermesi için hoca yerini ona terkederdi. Minderine oturup rahlesinin üze­rine elifbâ cüzünün ilk sayfasını açan çocuk eline odun, kemik, pirinç, gümüş veya altından yapıl­mış “hilâl” adlı çubuğu alarak hocanın vereceği işâreti ve söyleyeceği sözleri beklerdi.
İlk derste çocuğa elifba cüzünün en başındaki duâ kısmı ile bir kaç harf ve çok kere sadece elif harfi okutu­lurdu.
Böylece ders sona erer, bundan sonra da:
“Yarabbi ilmimi ve aklımı ve anlayışımı artır.” mânâsına gelen “Râbbi zidnî ilmen ve aklen ve fehmen” veya “Rabbi yessir...” duası çocuğa tekrar ettirilirdi.

İlk ders şu şekilde yapılırdı:
Hoca: Eûzubillâhi mineş-şeytâni'r-racîm.
Çocuk: Eûzubillâhi mineş-şeytâni'r-racîm

Hoca : Bismillâhirrahmânirrahîm
Çocuk: Bismillâhirrahmânirrahîm

Hoca : Rabbi yessir (Rabb'im kolaylaştır.)
Çocuk: Rabbi yessir

Hoca : Ve la tuassir (Fakat zorlaştırma.)
Çocuk: Ve la tuassir

Hoca : Rabbi temmim (Rabb'im tamamlattır.)
Çocuk: Rabbi temmim

Hoca : Bilhayr (hayırla)

Duâyı tâkiben çocuk, hocasının ve diğer misa­firlerin ellerini öper, bu esnada hâfız talebeler ta­rafından Kur'ân okunur, daha sonra hoca veya bir başkası tarafından duâ edilerek merâsim sona erdirilir. Bundan sonra kurulmuş olan sofraların başına geçilerek yemek ve lokma yenilirdi. En so­nunda törene katılan bütün çocuklara birer, ilâhicilere ikişer, ilâhicibaşına üç kuruş; hoca, kalfa ve bevvaba münasip miktarlarda para ile mintanlık ve cübbelik kumaş verilirdi.

Merasimin ikinci bir şekli daha vardı ki, bu da evin darlığı veya başka bir mahzûr sebebiyle mektebde yapılanı idi. Mahalleyi dolaşan alayla mektebe gelinir, ilâhiler okunduktan ve gülbank çekildikten sonra içeri girilerek merâsim yapılır­dı. Bu sırada davetliler ve çocuğun yakınları da hazır bulunur ve sonunda lokma yenilerek hedi­yeler dağıtılırdı. (Ali Birinci, “Mahalle Mektebine Başlama Merâsimi ve Mekteb İlâhîleri”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri-IV, Ankara 1982, s: 37-57)

* * *

Evet, muhterem Ebeveynler,

Görüldüğü gibi, Osmanlılar, Kur'ân-ı Kerim'i minicik kalplere böyle sevdirdi. Yüreği Kur'ân ve İslâm sevgisiyle büyüyen çocuklar, dünyada vatanına, milletine, ailesine ve dinine hizmet eden şuurlu birer fert oldular; âhirette de hem kendi kurtuluşlarına vesîle ameller işlediler, hem de ebeveynine “sadaka-i câriye” olacak hayırlar gönderdiler. Biz de ecdadımızın bu güzel âdetlerini yaşatarak, yavrularımızı merasimlerle ve tatlı hâtıralarla yâd edeceği şekilde Kur'ân-ı Kerim'le tanıştırmalı ve onların gönüllerinin derinliklerine bu ulvî muhabbetin tohumlarını ekmeliyiz.
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: müteallim - 04 Aralık 2006, 17:18:50
Allah Allah ne güzel hazirlarlarmis cocuklarimiti.bu güzel yaziyi psylastigin icin tesekkür ederiz kardesim
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: narçiçeği - 08 Aralık 2006, 14:39:56
emeğinize sağlık .. ecdadımız ne kadar ehemmiyetle üzerine düşüp titizlik gösteriyorlar . bizlerher hareketimizde onları örnek almalıyız .
bence herkes  geçmişini iyice bir araştırmalı ve böyle güzel hal ve davranışları örnek almalıyız . biz araştırmadan sayenizde ulaştık bilgilere mevlam hayatımıza tatbik etmeyi nasip etsin inşaAllah
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: Himmet - 09 Aralık 2006, 14:54:09
Yazıyı okuyunca kendimi o çocukların yerinde hayal ettim.

Çok yakın bir arkadaşımın kızına ecdadımızın sünneti olan bu merasimi 4 yaş, 4 ay, 4 günlük olunca bizde yapmıştık.
Tabi bu kadar şaşaalı değildi ama yinede güzel oldu.Daha sonra arkadaşım kızının elinden tutarak onu kız yurduna (Kuran kursu) götürmüştü.
Çocuk zaten oralarda büyüdüğü için ona değişik gelmedi ama bizim için çok anlamlı oldu.

Bu kadar güzel ifadelerle anlatılmış olan yazıyı paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.8

İnşaAllah ilerde bizlerede tatbik edebilmek nasib olur.
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: Himmet - 09 Aralık 2006, 15:27:41
Alıntı
Ailece, çocuğun ilk sözünün «Allâh» olmasına îtina gösterilir ve ezberine alacağı ilk şeylerin, günümüzdeki gibi boş ve mâlâyânî şeyler değil, kısa sûreler veya duâlar olması istenirmiş.
Bir büyüğümün sohbetinde çok güzel bir Hadis-i Şerif işitmiştim.
Rasulullah (s.a.v.) efendimiz:
Bir çocuğun öğrendiği ilk kelime "Allah" ismi şerifi olursa o çocuğun geleceğinden asla şüphe edilmez buyurmuşlar.
Kendileride torunlarına ilk olarak "Allah" ismi şerifini öğretmişlerdir.

Bebeğe anne sütünden önce Zemzemi şerif verilmeside çok efdaldir.
Hatta Sünneti Şerif miydi tam hatırlayamadım ama bilen arkadaşlar varsa yazabilirler.
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: Başak - 15 Ocak 2007, 23:53:31
Hakikaten çok güzel bir paylaşımdı.

Kur'an-ı Kerim'e gereken saygı ve sevgiyi ne güzel icra ediyorlarmış. Onlar kadar şaşaalı olmasada benimde bidayetim de Hatim merasimim böyle olmuştu. :)

Artık yeni nesle böylesi nasip olur inşeAllah.
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: tarihman - 16 Ocak 2007, 00:04:58
Yıllar önce Bursa'da 30 kadar çocukla yaz Sıbyan Hizmetlerinde bulunmuştum. Yazın sonuna doğru, bir merasim yaptık. O kadar güzel geçmişti ki... Hala unutamıyorum o günü... Allah tekrarını nasip eder inşAllah.
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: sentez - 23 Ocak 2007, 17:56:46
Alıntı yapılan: tarihman
Yıllar önce Bursa'da 30 kadar çocukla yaz Sıbyan Hizmetlerinde bulunmuştum. Yazın sonuna doğru, bir merasim yaptık. O kadar güzel geçmişti ki... Hala unutamıyorum o günü... Allah tekrarını nasip eder inşAllah.
:x mevlam ahlak-ı muhammediyi yaşayıp yaşatmamızı nasip etsin.
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: -SüHaN- - 05 Nisan 2007, 01:31:55
o mübareklere özlem artıyor yine böyle şeyleri okuyunca..ne de güzel örnek teşkil ediyorlar mübarekler.(r.anhüm ecmein)
Hz.Allah razı olsun kardeşim,mükemmel bir paylaşım..teşekkürler..
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: çelebi - 08 Nisan 2007, 17:03:08
Özlem kesinde yenilerde de böyle merasimler  yapılsa  güzel olur

Elinize sağlık okuduk içimiz açıldı.
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: suhup - 26 Haziran 2007, 23:04:31
Allah razı olsun, çok faydalı bir paylaşım olmuş..
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: Berine - 27 Haziran 2007, 01:21:51
hz. Allah razı olsun...
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: ay-yüzlüm - 27 Haziran 2007, 12:29:49
Elhamdülillah bu şekilde yapamasakta evlatlarımı 4 yaş tan daha küçükkenden başladık  ilim vermeye  ve sonra hersene yaz sibyanlarını okuturken kendi evlatlarımızıda hep beraber okuttuk ..ve şimdi hafızı kelam vede arapçayı en üst seviyede tekamülü bitirmiş 2 tane kız evladına sahibim... bundan sonraki niyazım ve ilticam onların okuduklarıyla amil olmaları..
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: zahid - 02 Ekim 2007, 14:15:10
Allah  c.c  razi  olsun  inş     gecmişimizi   nerden geldigimizi  ne  degerlere  sahip  oldugumuzu  bilmemiz  gerek   
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: Mahi - 02 Temmuz 2009, 01:23:46
Teşekkürler faideli oldu.
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: Ay Işığı - 10 Aralık 2009, 00:09:32
Teşekkür ederiz. Ne güzel törenler. Ecdadın her hali muhteşemdi.
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi
Gönderen: Mücteba - 07 Aralık 2011, 02:08:12
Keyfiyeti son derece yüksek olan böyle bir paylaşımda bulunduğun için teşekkür ederiz tarihman.
Ellerine sağlık.
Başlık: Bed-i Besmele Merâsimi Resimleri
Gönderen: Mücteba - 11 Aralık 2015, 01:58:32

(http://www.gazetevahdet.com/d/other/basliksiz-15-051.jpg)

(http://cdncms.zaman.com.tr/2014/09/12/osmanlibirlerr.jpg)

(http://www.nkfu.com/wp-content/uploads/2011/08/amina-alayi.jpg)

(http://img04.blogcu.com/v2/images/big/k/a/o/kaosunefendisi/kaosunefendisi_1330713785102.jpg)

(http://4.bp.blogspot.com/-E_LJ-1_K6xs/TslGij5oOCI/AAAAAAAAARE/a_jwjLrt2r4/s1600/amin+alay%25C4%25B1.gif)

(http://3.bp.blogspot.com/-6tBPQkCpB-M/TslLoLlLI-I/AAAAAAAAARU/zx29k9VkjhA/s1600/aminnn.jpg)

(http://3.bp.blogspot.com/-kVZNfCMxf9s/TsuR-Ewv5JI/AAAAAAAAASc/XS516qP-uQ4/s1600/2.jpg)

(http://1.bp.blogspot.com/-OIPaclOuvpg/VQEfRrp3N4I/AAAAAAAAIeY/jL5AAA7z4AI/s1600/bedibesmele.jpg)

(http://3.bp.blogspot.com/-hi7pI5kqTTQ/VQEetq-UHrI/AAAAAAAAIeI/8oRca24sovc/s1600/osmanli_dunyasinda_cocuk_olmak13395030300_h890428.jpg)

(http://41.media.tumblr.com/5ad9da96c4c3093a65a477a365728187/tumblr_nbwgbfSdEW1sf9guuo3_1280.jpg)


Başlık: Ynt: Bed-i Besmele 4 Yaş 4 Ay 4 Gün Merâsimi
Gönderen: leyya - 26 Şubat 2016, 23:49:09
Bu konu yedikita dergisindede yer almisti yanlis hatirlamiyorsam ama bulamadim.konu cok degerli ve anlamli emek veren herkese tesekkurler.
Başlık: Ynt: Bed-i Besmele 4 Yaş 4 Ay 4 Gün Merâsimi
Gönderen: Mücteba - 27 Şubat 2016, 21:53:48
Bu konu yedikita dergisindede yer almisti yanlis hatirlamiyorsam ama bulamadim.konu cok degerli ve anlamli emek veren herkese tesekkurler.


Konu  : Âmin Alayı
Yazar :  Adem  Fidan
Sayı   : 2.
Sayfa : 24.
Sene  : Ekim 2008

http://www.camlicakitap.com/kitap/yedikita-dergisi-2-sayi-ekim-2008-406

(http://www.camlicakitap.com/public_depo/kitaplar/buyuk/406.jpg) (http://www.camlicakitap.com/kitap/yedikita-dergisi-2-sayi-ekim-2008-406)

http://yedikita.com.tr/basin/fihrist/files/assets/common/downloads/publication.pdf
Başlık: Âmin Alayı...
Gönderen: Mücteba - 27 Şubat 2016, 22:03:47
Âmin Alayı...

(http://www.sizinti.com.tr/images/konular/392/6.jpg) (http://tarihgazetesi.net/index.php/yazilar/basindan/125-amin-alay)


Osmanlı’da çocuklar dört- beş yaşlarına geldiklerinde ilk mektebe başlarlarken yapılan merasime ‘bed-i besmele’ ya da ‘amin alayı’ denilirdi.

Bazı kaynaklarda da ‘Dua alayı’ olarak da  geçen ‘Amin alayları’ genellikle pazartesi, perşembe ya da kandil günlerinde tertip edilirdi.

O dönemde her cami ya da mescidin yanına inşa edilen yüksek kubbeli mektepler ya taş mektep ya da sıbyan mektebi olarak anılırdı. İslam adap ve erkanını, Kur’an okuma ve yazmayı, namaz kılmayı, ilmihal bilgilerini öğreten bu mekteplerde çocuğun Kur’an okumaya başlaması ‘Mushaf’a çıktı’ denilerek sevinç kaynağı olurdu.

Amin alayları bir düğün töreni kadar önemsenir, çocuğun mektebe başlaması ailesi olduğu kadar akrabaları ve mahalle için de önemli bir olay olarak kabul edilirdi.

Çocuk için yumuşak ve güzel bir minder hazırlanır, mor kadife üzerine sırma işlemeli cüz keseleri çocuğun sağ omzundan sola doğru çapraz asılacak şekilde hazırlanırdı. Olabiliyorsa Elifba cüzlerinin altın yaldızlı basmaları çocuğu özendirmek için temin edilir, bazen de el yazması olanlar tercih edilirdi. Ki bunlar iyi muhafaza edilir, nesilden nesile devredilirdi.

Törenden önce hocaya haber verilir, uygun gün tespit edilirdi. Tören gününün kandil günleri ya da pazartesi ve perşembe olması tercih edilirdi.

Mektebin ilahi takımı tutulur, çocuk yeni kıyafetleri giydirilerek eğitim hayatında zihin açıklığı duasıyla Eyüp Sultan’a götürülürdü.

Tören günü çocuklar temiz kıyafetleriyle mektebe toplanır, önlerinde hocaları ilahi takımını takip eder, aminlerle çocuğun evine gelirlerdi.

Amin alayı yeni okula başlayacak çocuğu yanlarına alarak ilahiler ve büyük bir kalabalık eşliğinde yola koyulurdu. En önde hoca, ardında başının üstünde rahle taşıyan okul görevlisi yürürdü. Rahlede çocuğun minderi ve cüz kesesi bulunurdu. Mektebe başlayan çocuk yürümez, faytona ya da midilliye bindirilirdi. Diğer çocuklar ve ilahi takımı arkada, en arkadaysa kadınlar yürürdü...

 

Ve ilahiler... Dualar...

“Yâ İlâhî başlayalım ism-i Bismillâh ile

Bu duâya el açalum ism-i Bismillâh ile

Sen kabûl eyle duâmız Besmele hürmetine

İlmini eyle müyesser yâ İlâhe’l-âlemîn

Ol Muhammed hürmetine meded eyle yâ Mu’în

İlmini eyle müyesser yâ İlâhe’l-âlemîn

Kapuna geldik niyâza yâ İlâhe’l-âlemîn

Eyleyip mansûr muzaffer kullarına yâ Mu’în”

...

“Ben bilmez idim gizli ayân hep Sen imişsin

Tenlerde ve cânlarda nihân hep Sen imişsin

Âmîn, âmîn

Sen’den bu cihân içre nişân isteridim ben

Âhir bunu bildim ki cihân hep Sen imişsin

Âmîn âmîn”

...

“Şol Cennet’in ırmakları,

Akar Allah deyu deyu,

Çıkmış İslâm bülbülleri,

Öter Allah deyu deyu.

Âmin, âmin!”

 

“Rabbi Yessir...” duası

Mahallede dolaşan alay tekrar eve gelir, burada ilahiler okunur, mektep gülbankı çekilir, daha sonra alaya katılanlar minder ve seccadelerle döşenmiş, öd ağacıyla tütsülenmiş odada çocuğun ilk dersi almasını beklerlerdi.Misafirler arasında ulemadan biri olduğunda hoca ona yerini bırakırdı.

Minderine oturup rahlesinin üzerine Elifba cüzünün ilk sayfasını açan çocuk, eline odun, kemik, pirinç, gümüş veya altından yapılmış ‘hilâl’ adlı çubuğu alarak, hocanın vereceği işareti ve söyleyeceği sözleri beklerdi. İlk derste çocuğa Elifba cüzünün en başındaki dua kısmı ile birkaç harf (genellikle sadece elif harfi) okutulurdu.

Daha sonra, “Yarabbi ilmimi, aklımı ve anlayışımı artır.” mânâsına gelen “Rabbi zidnî aklen ve ilmen ve fehmen” veya “Rabbi Yessir...” duası çocuğa tekrar ettirilirdi.

Böylelikle ilk dersini alan çocuk hocasının ve davetlilerin ellerini öperdi.

Talebelerden birisinin okuduğu ‘aşr-ı şerif’ten sonra, hocanın yaptığı dua ile tören sona ererdi.

Bu törenin ardından yemek ve lokma yenirdi.. En sonunda törene katılan çocuklara birer, ilâhi söyleyenlere ikişer, ilâhi grubunun başındaki kişiye üç kuruş, hoca, kalfa ve bevvaba münasip miktarlarda para ile mintanlık ve cübbelik kumaş verilirdi.

 

Hatıralar...

Bu kadar önemsenen mektebe başlama ve amin alayları törenleri dönemin yazarlarının da hatıratlarında kendilerine yer bulur...İşte onlar...

 

Halide Edip Adıvar anlatıyor:

O günlerde mektebe başlama merasimi çok cazipti.Kızlara ipekli, süslü esvaplar giydirirlerdi, göğüslerine sırma işlemeli içlerinde Elifba cüzleri bulunan keseler asarlar, arabaya bindirirler, ayaklarının altına ipekli bir yastık koyarlardı. Başlanacak mektebin çocukları, arabanın arkasından gelirler ve öndeki büyük çocuklar ekseriyetle;

‘Şol cennetin ırmakları’ diye çocukluğumuzun en meşhur ilahisini söylerler, her mısranın arkasından küçükler de ‘Amin, amin’ diye gırtlaklarını patlatıncaya kadar bağırırlardı. Sokaklarda alay geçerken başka çocuklar da sürüye katılır, mektebe kadar giderler.Mektebe başlayacak çocuk hocanın elini öperek elifbayı tekrar ederdi.       

Ondan sonra bütün çocuklara lokma ve çilpara dağıtılırdı.Artık ertesi sabahtan itibaren mektebin kalfası gelir, mahallenin mektebe giden diğer çocuklarıyla birlikte onu da alır, mektebe götürürdü.

Bu alay düğün merasimi kadar mühim sayılır, aileler çok para sarfeder ve Osmanlı devrinin sisteme bağlı içtimai yardım hissine uyarak o mahallenin birkaç fakir öocuğu da mektebe verilir, masrafları görülürdü.Bu alylar bende büyük bir heyecan uyandırır, fakat arabanın içine oturup, üzerime dikkat çekmek beni korkuturdu...

 

Yahya Kemal anlatıyor:

Üsküp’te İshakiye Mahallesi’nde mektebe başlayışım kadim ananeye tamamiyle uygun oldu.Erkenden muallim-i evvel Sabir ve muallim-i sani Gani Efendiler bizim selamlığa geldiler.Çarşıdan bana savatlı bir divit, boyundan geçirilen sırmalı bir cüzdanlık alınmıştı. Gani Efendi kalemi açtı, divitin mürekkebine batırdı. Bir Rabbi yessir (Allah’ım kolaylaştır) yazdı.Sonra üstüne şeker döktüler, bana o yazının mürekkebini şekerli şekerli yalattılar.

(Mürekkep yalamış tabirinin nerden geldiğini bu suretle öğreniyoruz)

Dışarda, bahçede, meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külah şeker dağıtıldı.Nihayet bu çocuk kafilesi “ Şol cennetin ırmakları akar Allah deyu deyu /Çıkmış Tanrı melekleri bakar Allah deyu deyu” ilahisini cumhurla ırlayarak yola düzüldüler.

“Davetliler vardı. Onlar şerbet içtiler, kuşaklarını ve ceplerini şeker külahlarıyla doldurdular. O aralık zahir ürkmeyeyim diye beni bir araba ile ayrı bir yoldan, Suat Bayırı’ndan mektebe ilettiler. Annemin hazırlamış olduğu bir şilteyi muallim Gani Efendi’ninhoca makamı olan yarım kavis, mihrabımsı yerin arkasına koydular. Maarif alemine ilk girişim budur”  (Bkz;Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım3.bs.1986)

 

Ercüment Ekrem anlatıyor:

“ Ailemiz çocukların mektebe başlama zamanları hakkında eski bir ananeye sadıktı.Dört yaşımı ikmal ettiğim gün evde hazırlıklara başlandı.Ben bunların bana aidiyetini seziyordum. Fakat esbabını anlayamıyor, daha doğrusu çocukluğa has bir kayıtsızlıkla araştırmıyordum.Bir kaç ay evvel bende hem acı hem de tatlı hatıralar bırakan bir geçit geçirmiştim...O da tıpkı böyle hazırlıklarla başlamış, bana cici esvaplar dikilmişti.Fakat o vakit ki telaşla bugünkü sukuneti mukayese ediyor, arada pek büyük farklar görüyordum...Mesela o vakit eve hallaç getirtilmiş, yorgancılar çalıştırılmış, benimle bir örnek büyük biraderim Nejat’a da entari yapılmıştı.Şimdi ise yapılan istihzarat daha sade idi.Evin içinde daha az telaş vardı; şahsıma karşı ev halkında o ilk hadiseden evvel izhar edilen merhametten, acımaktan eser yoktu.Bilakis önüme gelen beni okşarken müftehirane gülümsüyordu.Kezalik ölçü alınırken dikkat ettim: Biçilen şey entari değil, bayağı esvaptı. Pantolon ve gömlek!Hem de sade bana dikiliyordu.Ağabeyimi bu sefer her nedense ayırt etmişlerdi.

Arada bir içime bir tereddüt, bir endişe giriyordu. Sormak istiyordum; ‘Ne oluyor, ne var? Yine mi sünnet olacağım?

Fakat derakap oyuna dalıyor, unutuyordum.

Derken bir sabah yataktan fırlayıp bermutad kendimi bahçeye atacağım sırada ninem beni kolumdan tuttu.

“Bugün bahçeye inmek yok! dedi. Haydi dadın seni giydirsin de sokağa gideceğiz.

-Nereye?

-Eyüp Sultan’a.

-Niçin?

-Ziyarete

Bazı eylül sabahlarında Boğaziçi’ni sine sine kaplayan sis gibi ufacık gönlümü tedrici ezginlik istila etti. Öbür sefer de böyle Eyüp Sultan’a gitmiştik...Öbür sefer de koca kavuklu bembeyaz torbalı sakallı türbedarın heybetli huzuruna çıkmış toprak kokan türbenin içinde, iri taneli binlik tesbihten geçirilmiştim.

Ve pek iyi hatırımda kalmıştı; O gün ben içimde müphem bir kaygı ile eve dönmüş, dünyadan ziyade ahirete yakışan bu garip merasimin manasını kendi kendime anlamaya, mini mini yatağımda bile zihnimi istila eden karanlığı sıyırmaya çalışmıştım. Sonra arası çok geçmeden, üçbuçuk yıllık mevcudiyetimi ilk defa isyan ettiren hadise ile karşılaşmıştım.

Ben bir daha Eyüp Sultan’a gider miyim?Odadan kendimi dışarı attığım gibi doğru bahçeye koştum. Orada hamamın odunları yığılı duran sundurmanın kuytu bir yerine gizlendim. Evin içi çınlıyor, ninemin beni küçük adımla çağıran sesi kulağıma geliyordu...

-Ercümend Ercümend! Nerede bu çocuk?

Çok geçmeden ihtifagahımda (gizlendiğim yerde) yakalandım. Yarı tehdit ve yarı vaat ve vait ile beni giydirdiler, kuşattılar, nemli gözlerimi elimin tersiyle ikide bir silerek yola çıktım.

Ertesi sabah yeni elbisemi giymiş hazırdım. Bütün bu hazırlıkların mektebe başlamak için olduğunu akşamdan kulağıma fısıldayan dadım ruhumun tekmil endişelerini gidermişti. Kırmızı atlas minderim, içinde büyükbabamın  kırk sene evvel babam için bizzat yazdığı yaldızlı elifbe’yi ihtiva eden cüz kesem, beni evden almaya gelecek olan sıbyan mevkibini /alayını/ bekliyordu...

Derken kapının önünde bir gürültü koptu. Alay hazırdı. Köy başındaki mektep yalıya yakın olduğu için oraya kadar yaya gitmem takarrur etmişti. Minderi kalfaya, cüz kesesini bana teslim ettiler. Mevkibi geride takip eden babamla ninemin ellerinden kurtularak çocukların arasına karıştım.Allah’tan isteyip de bulamadığım şey;Yirmi otuz yaramazın ortasındaydım.Bunlarla o günden sonra ne iyi oynayacak, neler icat edecek, ne muziplikler yapacak, nasıl eğlenecektim...Derhal birçoğuyla ahbap olmuştum.

- Senin adın ne?

-Hüseyin

-Senin ki?

-Mahmut

-Benim adım da Ahmet. Sen uçurtma yapmayı bilir misin?

-Yaparım ya!Hem de kulaklısını.

-Yaşa be Mahmut!

-Küçük bey şöyle gel.

Kalfa elimden tutup beni mevkibin önüne götürdü...Ne var? Ne oluyoruz?

Tam da Hüseyin bana cebinden çıkardığı mukavva kibrit kutusunun içindeki kunduz böceğini gösterecekti.İlahi kalfa! Sana ne diyeyim!

-Bismilllahirrahmanirrahim de bakayım.

-Bismillah.

-Şimdi evvela sağ ayağını eşiğe bas da içeriye öyle gir.

-Peki.

Loş rutubetli avludan geçtik. Basamakları kımıldayan dar bir merdiven çıktık. Genişçe bir odaya girdik, sağda kızlar oturmuş bekliyorlar. Benimle birlikte gelen erkekler de sol tarafa geçip yerleştiler.

Kalfa minderimi getirdi, hocanın alçacık bir çekmeceden ibaret olan kürsisinin önüne koydu. Sonra da beni onun üzerine diz çöktürdü. Kartal burunlu, siyah çember sakallı, şerabi renkte sof cübbeli hocaefendi Arapça bir sürü şeyler söyledikçe muttasıl hep bir ağızdan ‘amin’ diye bağırıyorlardı.

Bu aminlerin arkası kesilince yine kalfanın yardımıyla kesenin içinden elifbe’mi çıkardım, hocaya verdim.

-Rabbi yessir!

- Rabbi yessir!

-Vela tu’assir!

--Vela tu’assir!

-Rabbi temmim bi’lhayr!

--Rabbi temmim bi’lhayr!

(Allah’ım kolaylaştır, güçleştirme. Rab’bim hayırla tamamına erdir)

-Aferin!

Dalgınlıkla ben bu aferini de tekrar ettim. Çocuklar bir kahkahadır kopardılar. Göz kuyruğuyla hocaya baktım, kaşını bile kımıldatmamıştı. Kalın parmağını elifbe’nin üzerine koydu, benim üzerimde o ilk gün gök gürlemesi tesiri yapan gür sesiyle..

-Elif, be, te, se, cim dedi...

- Elif, be, te, se, cim!

Hoca başını kaldırdı.

-Bugünlük bu kadar yeter!

Yerimden kemal-i gururla kalktım. İlk dersimi kekelemeden şaşırmadan, benim yaşımdakilerde nadir bir pişkinlikle almış, tekrar etmiştim.

Sonra bir dua daha edilirken arkama dönmüş, arkadaşlarımı azametle süzüyordum. Dün akşama kadar kızıl bir cehl içinde puyan olan ben artık allame-i cihan kesilmiştim...O andaki halet-i ruhiyemi tarif edemem. Dört yıllık varlığımda azim bir inkilap olmuş ve ben bu inkilabın tesiri altına başkalaşmıştım. O kadar ki bu ilk dersten  dönüşün akabinde üç gün evet tam üç gün ben uslu oturdum.

(Güneş, Sayı 9, 1 Mayıs 1927)


Cumartesi, 26 Ekim 2013 | www.tarihgazetesi.net | http://tarihgazetesi.net/index.php/yazilar/basindan/125-amin-alay
Başlık: Ynt: Bed-i Besmele 4 Yaş 4 Ay 4 Gün Merâsimi
Gönderen: İsra - 05 Mart 2016, 08:28:37
Allah razı olsun çok güzel bir konu paylaşmışsınız
Başlık: Ynt: Bed-i Besmele 4 Yaş 4 Ay 4 Gün Merâsimi
Gönderen: Mücteba - 14 Mart 2016, 12:24:17
Allah razı olsun çok güzel bir konu paylaşmışsınız

Cümlemizden...