Sadakat islami Forum
EDEBİYAT KÖŞESİ => EDEBİYAT => Konuyu başlatan: Fatihan - 02 Kasım 2007, 21:04:14
-
Gazel divan edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir. Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegaüzzül adı verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde gelişmiştir. Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Daha fazla beyitten olaşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel denilir. Gazelin ilk beyti matla, son beyti ise makta adını alır. Matla beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır (musarra). Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci dizeleri ilk beyitle uyaklı olur. Birden fazla musarra beytin bulunduğu gazel zü'l-metali, her beyti musarra olan gazel ise müselsel gazel adıyla bilinir. İlk beyitten sonraki beyte "hüsn-i matla" (ilk beyitten güzel olması gerekir), son beyitten öncekine "hüsn-ü makta" (son beyitten güzel olması gerekir) denir. Gazelin en güzel beyti ise beytü'l-gazel ya da şah beyit adıyla anılır. Bunun yeri ya da sırası önemli değildir. Bazı gazellerin matlasını oluşturan dizelerden birinci ya da ikincisinin matlasının ikinci dizesi olarak yenilenmesine "redd'i-matla" denir. Şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da "hüsn-ü makta"da söyler. Bu durumda beyit ikinci bir adla mahlas beyti ya da mahlashane olarak anılır. Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına hüsn-ü tahallüs denir. Dize ortalarında uyak bulunan gazele musammat, sonu getirilmemiş ya da beyit sayısı 5’in altında bulunan gazellere de "natamam" gazel denir. Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine dönüştürdüğü gazellere "tahmis", "terbi" adı verilir. Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı gazeller "yek ahenk gazel", her beyti öncekinden ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de "yek avaz gazel" olarak adlandırılır. Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır. Aşka ilişkin acı, mutluluk gibi içli duyguların dile getirildiği gazeller "aşıkane", içki, yaşama boş verme, yaşamdan zevk alma gibi konularda yazılanlara rindane denir. Aşıkane gazellere en iyi örnek Fuzûlî’nin gazelleri, rindane gazellere en iyi örnek ise Bâkî’nin gazelleridir. Kadını, içkiyi vs. konu edinen gazeller ise, örneğin Nedîm’in gazelleri, "şuhane", öğretici nitelikli gazellere, örneğin Nâbî’nin gazelleri, hakimane gazel denir.Ayrıca felsefi konularda yazılmış gazeller de vardır.
-
Bâyezid'in, babası Kanunî’ye mektubu ve Kanunî’nin cevabı
Ey ser-â-ser âleme Sultan Süleymân’um baba
Tende cânum cânumun içinde cânânum baba
Bâyezid’ine kıyar mısun benüm cânum baba
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultânum baba
Enbiyâ ser-defteri ya'ni ki Âdem hakkıçün
Hem dahi Mûsî ile Îsî-yi Meryem hakkıçün
Kâinâtun serveri ol Rûh-ı a'zam hakkıçün
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultânum baba
Sanki Mecnûnam dağlar başı oldı durak
Ayrılup bi'1-cümle mâl ü mülkden düşdüm ırak
Dökerem göz yaşını vâ-hasretâ dâd el-firak
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultânum baba
Kim sana arz eyleye hâlüm eyâ şâh-ı kerîm
Anadan kardaşlarumdan ayrılup kaldum yetîm
Yok benüm bir zerre isyânum sana Hakdur ‘alîm
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultânum baba
Bir nice masumun olduğun şehâ bilmez misün
Anların kanına girmekden hazer kılmaz mısun
Yoksa ben kulunla Hak dergâhına varmaz mısun
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultanum baba
Hak Taâlâ kim cihânun şahı itmişdür seni
Öldürüp ben kulun güldürme şâhum düşmeni
Gözlerüm nûrı oğullarumdan ayırma beni
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultanum baba
Tutalum iki elüm başdan başa kanda ola
Bu meseldür söylenür kim kul günâh itse n’ola
Bâyezid'ün suçını bağışla kıyma bu kula
Bî-günâham Hak bilür devletlü sultanum baba
Kanunî’nin oğluna cevaben yazdığı mektup:
Ey dem-â-dem mazhar-ı tuğyân u isyânum oğul
Takmayan boynına hergiz tavk-ı fermânum oğul
Ben kıyar mıydum sana ey Bâyezid hânum oğul
Bî-günâham dime bari tevbe kıl cânum oğul
Enbiyâ vü evliyâ ervâh-ı a'zam hakkıçün
Nûh ü İbrahim ü Mûsî İbn-i Meryem hakkıçün
Hatm-ı âsâr-ı nübüvvet Fahr-ı lem hakkıçün
Bî-günâham dime bari tevbe kıl cânum oğul
Adem adın itmeyen Mecnûna sahralar durak
Kurb-ı tâatdan kaçanlar dâima düşer ırak
Tan degüldür dir isen vâ hasretâ dâd el-firak
Bî-günâham dime bari tevbe kıl cânum oğul
Neş'et-i Hakdur nübüvvet râm olan olur kerîm
"Lâtekul üf" kavlini inkâr iden kalur yetîm
Tâata isyana alîmdür Hudâvend-i Kerîm
Bî-günâham dime bari tevbe kıl canım oğul
Rahm u şefkat zîb-i îmân olduğın bilmez misün
Yâ dem-i ma’sûmı dökmekden hazer kılmaz mısun
Abdi âzâd ile Hak dergâhına varmaz mısun
Bî-günâham dime bari tevbe kıl cânum oğul
Hak reâyâ-yı muti'e râi itmişdür beni
İsterem mağlûb idem ağnama zib-i düşmeni
Hâşâlillah öldürürsem bî-güneh nâgâh seni
Bî-günâham dime bari tevbe kıl cânum oğul
Tutalum iki elüm başdan başa kanda ola
Çünki istiğfar idersün biz de afv itsek n’ola
Bâyezidüm suçını bağışlaram gelsen yola
Bî-günâham dime bari tevbe kıl cânum oğul
-
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Saltanat didükleri ancak cihan gavgasıdır
Olmaya baht u saadet dünyada vahdet gibi
Ko bu ıyş u işreti çün kim fenadur akıbet
Yâr-ı baki ister isen olmaya tâat gibi
Olsa kumlar sagışmca ömrüne hadd ü aded
Gelmeye bu şîşe-i çarh içre bir saat gibi
Ger huzur itmek dilersen ey Muhibbî fârig ol
Olmaya vahdet cihanda kûşe-i uzlet gibi
Muhibbî (Kanunî Sultan Süleyman)
-
Sakın aldanma cihâna olmasun sende gurûr
Sakın aldanma cihâna olmasun sende gurûr
Ne kadar devlet bulursan kendözüni eyle mûr
Her ne denlü derd ü mihnet kim gele eyle kabûl
Hîç işitmedün mi kim dünyâ degül cây-ı sürûr
Eyleme kibr ü hased merdûd olan şeytâna bak
Zühdüne tayanma gel gör noldı Bel'âm-ı Ba'ûr
Sabr kıl kim sabr ile dirler koruk helvâ olur
Gitmesün hergiz dilünden zikrün olsun yâ sabûr
Çirk-i dünyâ ile olmışdur mülevves bu gönül
Cehd kıl tevhîdile anun yirine tola nûr
Tâc ü taht ü zûr-ı bâzûya Muhibbi bakma gel
Hîç bilür misün ki şimdi kandedür Behrâm-ı Gûr
Muhibbî (Kanunî Sultan Süleyman)
-
Cânı mı var kimsenün eyleye cânân ile bahs
Cânı mı var kimsenün eyleye cânân ile bahs
Bendeye lâyık mıdur kim ide sultân ile bahs
İtdügi cevr ü cefâ bana vefadan yeg gelür
Kıymet-i derdi bilen ider mi dermân ile bahs
Ben de yakdum meclis-i gamda bu gönlüm şem'ini
Eyledüm tâ subha dek şem'-i şebistân ile bahs
Ruhlarını bâg-arâ gördükde didüm misli yok
Oldı mülzem itdügümde ben gülistân ile bahs
Şi'r-i pür-sûzun görüp tahsîn ide Husrev dahi
Ey Muhibbî eyle şimdengirü Selmân ile bahs
Muhibbî (Kanunî Sultan Süleyman)
-
Kanuni Sultan Süleyman'ın Muhibbi divanında eseri bulunan Karamemi'nin, bu meşhur eserini hocamız ödev olarak bu garibin vermişti.Epey uğraşmıştık.Gazellerle ilgisi yok ama Muhibbi imzasını görünce 6 yıl öncesine gidip geldik. a21))
Gazeller için teşekkür ederiz...
-
Pâdişâh-ı 'aşkam u dil defter u dîvân bana
Derd u mihnet sözlerin yazdum yeter 'unvân bana
İnlerem tanbûr-veş bagrum delindi ney gibi
Bezm-i gamda mesken oldı kûşe-i hicran bana
Buseye bir cân nedür bin cân virürdüm cân ile
Yarım ağız buse ikrar eylese yârum bana
Öldürür gerçi ki gamzen 'âşıka virmez amân
Leblerün Îsî-nefes her lahza virür cân bana
Yanayum pervâne veş şem'-i cemâli nûrına
Şem'-i hüsne çün Muhibbi didi dilber yan bana
Muhibbî (Kanunî Sultan Süleyman)
-
Celîs-i halvetim varım habîbim mâh-ı tâbânım
Enîsim mahremim varım güzeller şâhı sultânım
Hayâtım hâsılım ömrüm şarâb-ı Kevser’im Adn’im
Bahârım behcetim rûzum, nigârım verd-i handânım
Neşâtım işretim bezmim çerâğım neyyirim şem'im
Turunc ü nâr ü nârencim benim şem'-i şebistânım
Nebâtım sükkerim gencim cihân içinde bî-rencim
Azîzim Yûsuf’um varım gönül Mısr’ındaki hânım
Stanbul’um Karaman’ım diyâr-ı milket-i Rûm’um
Bedahşân’ım ve Kıpçak’ım ve bağdâ’ım Horasân’ım
Saçı varım kaşı yâyım gözü pür-fitne bîmârım
Ölürsem boynuna kanım meded hey nâ-Müslümân’ım
Kapında çünki meddâhım seni medh iderim dâim
Yürek pür-gam gözüm pür-nem Muhibb’îyem ve hoş hâlim
Muhibbî (Kanunî Sultan Süleyman)
-
Bana dildârın cefâsı hoş gelir
Nitekim gayre vefâsı hoş gelir
Derdi ile hoş geçer dil dilberin
Derd sanma kim devâsı hoş gelir
Zahm-ı peykânı kızıl güldür bana
Bülbülüm hâr-ı belâsı hoş gelir
Yâreme merhem durur çün zahm-ı dost
Cânıma tîr-i belâsı hoş gelir
Ey Muhibbî âleme şâh olmadan
Dilberin olmak gedâsı hoş gelir
Muhibbî (Kanunî Sultan Süleyman)
-
SANMA ŞAHIM HERKESİ SEN SADIKANE YAR OLUR
HERKESİ SEN YARMI SANDIN BELKİ O AĞYAR OLUR
SADIKANE BELKİ O BAZEN DE SERDAR OLUR
YAR OLUR AĞYAR OLUR SERDAR OLUR SULTAN OLUR
( Ummanların Padişahı YAVUZ SULTAN SELİM )
bir düz okuyalım birde yukarıdan-ağağıya okuyalım böyle bir şiiri sadece yavuz sultan selim yazmıştır.
-
Allah razi olsun !!
-
yavuz sultan selimden bir gazel daha;
merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek
giryemi kıldı hûn eksimi füzûn etti felek
sîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
beni bir gözleri âhuya zebun etti felek
yavuz sultan selimin aşık olduğu türkmen kızının mezar taşına yazdırdığı şiirin son dizesidir..
-
Gül Gazeli
Bir baharlık ömrü için sunulursa yâre gül
Ömrü biter, yâr incinir, başlar intizâre gül.
Adını gül koymuşlar, gülzârda yetişti diye,
Haberi yok, nereden gelmiştir gülzâre gül.
Sabırsız gonca gonca bekler hergün seheri,
Her açışı bir bahar, isim olur bahâre gül.
Ne incitme, ne incinmeyi arzu etmez asla,
Dikenli takdîr edilmiş, ne yapsın bîçare gül.
Diken gülün, gül dikenin yıllar yılı parçası,
Sevenleri incitse de düşman olmaz hâre gül.
Aslı gül iken o âteşin, yakar mı İbrahim’i?!
Alev alev açacaktır, dönüşür mü nâre gül.
Yürekler görünce gülün ötesindeki rengi,
Anlar ki letâife vazgeçilmez usâre gül.
Bin taş değse âh etmezde aşığın bedenine,
Sevgiliden atılınca açar bin bir yâre gül.
Bir şeref ki aynı kokmak Sevgili’nin teriyle,
Öğrendiği günden beri sevinçten âvâre gül.
Medine’yi görememiş, hasretinden yanmıştır,
Yollarına düşemez, o yüzden târumâre gül.
Yaprağını aşk kızartmış, inceltmiş bedenini,
Bilemez güzelliğini, aldırmaz îtibâre gül.
Yalnızca o bahçede açmak... ne gülzâr ne bülbül,
Bu pek amansız derdine bulamaz bir çâre gül.
Pâyesi şehadet mi, hasretle yanıp solanın?!
Her bahar sonu kefensiz giriyor mezâre gül.
Ey adı solmaz, aşkı solmaz ve rengi solmaz ey!
Gidişin ki ölümleri getirir nazâre gül.....
Şemsi Nur Gök
-
Ezelden şâh-ı ışkun bende-i fermânıyuz cânâ
Mahabbet mülkinün sultân-ı âlîşânıyuz cânâ
Sehâb-ı lütfün âbın teşne-dillerden dirîg itme
Bu deştün bağrı yanmış lâle-i nu'mânıyuz cânâ
Zamâne bizde cevher sezdügiçün dil-hırâş eyler
Anunçun bağrumuz hûndur maârif kânıyuz cânâ
Mükedder kılmasan gerd-i küdûret çeşme-i cânı
Bilürsin âb-ı rûy-i mülket-i Osmânî yüz cânâ
Cihânı câm-ı nazmum şi'r-i Bâkî gibi devr eyler
Bu bezmün şimdi biz de Câmi-i devrânıyuz cânâ
Baki