Sadakat islami Forum

FORUM AKTİVİTELERİMİZ => HAFTANIN MEVZUU ARŞİVİ => Konuyu başlatan: SadakatNet - 13 Nisan 2008, 21:39:55

Başlık: Hz. Allah'ın (C.C.) Rahmeti [14 Nisan 2008]
Gönderen: SadakatNet - 13 Nisan 2008, 21:39:55
(http://img356.imageshack.us/img356/554/yenikonuem6.jpg)

 
Hafta:    25


Mevzu: Hz. Allah'ın (C.C.) Rahmeti


Araştırmalarınızı bekliyoruz..


(Araştırma yapmak demek bildiklerimizi aktarmak demek değil, bu mevzu hakkında elimizdeki mevcut kitaplardan iktibas yapmak demektir. Her üyemizden bir iktibas yapmasını istirham ediyoruz.)

Başlık: Ynt: Hz. Allah'ın (C.C.) Rahmeti [14 Nisan 2008]
Gönderen: turab - 14 Nisan 2008, 10:32:32

İnsanın hayatta işlediği bütün hayr ü hasenât, Cenab-ı Hakk’ın biz kullarına vaat ettiği o güzelliklere nâil olabilmek için âdi birer sebeptir, insanlara bakan yönüyle birer bahanedir.


Zira, hiç kimse Cennet’e ameliyle gidemez; Cennet ve ötesindeki nimetler ancak Allah’ın rahmetiyle ve lütfuyla elde edilebilir.

Ne var ki, sonsuz merhamet sahibi Rabbimiz, kullarının en küçük iyiliklerini dahi değerlendirir; onları birer kurbet ve vuslat vesilesi olarak kabul eder. O, kullarının günahlarını ve sevaplarını değerlendirirken de rahmet dalga boyunun bir tecellisi olarak, günahları aynıyla, sevapları ise kat kat misliyle kaydetmektedir.

Kur’an-ı Kerim’de bu konu ile ilgili bazı ayetler olmakla beraber, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Kur’an’daki ayetleri biraz daha açmaktadır. Bu cümleden olarak Kur’an’da konuyla alakalı şu ayeti görüyoruz:

“Kim bir hasene işlerse, Allah ona on tane lütfeder, kim bir kötülük yaparsa, ona da sadece o kötülük kadarı yazılır.” (En’am Sûresi, 6/160) Başka bir yerde ise, insana Allah yolunda yaptığı hayır ve iyiliğin karşılığında ahirette yedi yüz mislinin verileceği ifade edilmektedir. (Bkz. Bakara Sûresi, 2/261) Binaenaleyh bazı kıymetli günler ve dakikalar içinde yapılan ibadete, on veya yedi yüz ya da yedi bin, hatta yedi milyon katı sevap yazılabileceği gibi nâmütenâhi ihsanlar söz konusudur. Öyle ki bazen mübarek bir günde okunan Yasin-i Şerif, insana Kur’an’ı bir kaç defa hatmetme sevabı kazandırabilir. Böyle gün ve gecelerde Allah, insanların kâmetlerine, kıymetlerine ve hatta kalblerinin katılıklarına bakmaz. Belki “sultana sultanlık yaraşır” der ve kendine yaraşan rahmetle muamelede bulunur. Allah’ın insanların durumlarına bakmadan, engin rahmetinin tezahürü olacak böyle bir muamelesinin, bir defa da mahşerde veya herkes Cehennem’e girdikten sonra cereyan edeceğini, enbiya, sıddîkîn, ulemâ-i salihin ve âmilînin şefaat edeceğini de rivayetlerde görmekteyiz.

Evet, şefaat edenler şefaat edecek, yüzlerce veya binlerce insanın Cehennem’den çıkmasına ve kurtulmalarına vesile olacaklar. Hatta hesabın acele görülmesi mevzuunda Rahmet Peygamberi (aleyhissalatü vesselam)’ın şefaati imdada yetişip o ağır havayı birdenbire Allah’ın rahmetiyle yumuşatıverecektir. Ve en sonunda herkesten kat kat daha merhametli olan Cenab-ı Hak, âdeta “Herkes yaptı yapacağını. Aslında ben, kendi iznimle onlara bunları yaptırdım ve onlara şefaat imkânı verdim, şimdi sıra bende; ben de bağışlayacağımı (istediğimi) bağışlayacağım” diyecek, -lâ teşbih velâ temsil- elini ateşe daldırıverecek ve (dest-i) kudretle ateşteki topluluktan milyonları veya milyarları çıkaracaktır. Rabbim evvel ve âhir, inâyet-i sübhâniyesini bizimle beraber eylesin!.

Bazı anlar vardır ki o vakitlerde Allah liyakate bakmaz

Binaenaleyh, ahirette olduğu gibi dünyada da Allah’ın rahmetinin nâmütenâhi olduğu bir kısım dakikalar, saatler, günler ve haftalar vardır ki, o vakitlerde Allah liyakatlere bakmaz. İşte o zaman yapılan bir haseneye milyon sevap birden verebilir. “Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır” (Kadir Sûresi, 97/3) denirken, işte onun böyle bir ulûfe günü olduğu anlatılmaktadır. (Rabbim bizleri onu idrak etmeye ve ondan tam istifadeye muvaffak eylesin!)

Efendimiz bu konuda şunları söylemektedir: “Kul bir kötülüğe niyet eder de onu yapmazsa Allah ona bir hasene yazar....” Mesela “Ben harama bakayım” dese ve gözünü açıp bakacağı zaman da vazgeçip bakmasa, Cenab-ı Hak ona bir hasene yazar. Burada kul bir şey yapmamasına rağmen Allah’a karşı saygılı olduğunu göstermesiyle, Allah (celle celâluhu) da ona bir hasene yazmaktadır. Kul, bir haseneye niyet edip “Gideyim camide cemaatle bir namaz kılayım” dese, fakat camiye gidemese Allah ona da bir hasene yazar ve niyetine göre muamele eder. “Müminin niyeti amelinden hayırlıdır.” Mümin o haseneyi yaptığı takdirde, durumuna göre Allah ona on hasene de yazabilir. Bu haseneyi işlediği vakit iyi bir âna rastlarsa ve o da bu haseneyi iyice isterse, Allah ona yüz hasene yazar. Orada daha iyi bir zaman olursa ve yapılan kulluk tam bir samimiyet çerçevesinde gerçekleşirse, Cenab-ı Hak o zaman ona yedi yüz hasene yazabilir. Bunun da üstünde “Kadir gecesi” veya “Arefe günü” gibi fevkalâde zamanlara rastlamışsa yedi bin yazılabilir.

Evet, Rabbimizin rahmeti çok geniştir. Yazmak da yazdırmak da onun elindedir. Eğer O, kullarını Cennet’e koymayı murat buyurmuşsa en küçük şeyleri değerlendirir ve o kimseleri onunla sultan yapar. Bunu yapmak Kadir-i Mutlak olan Allah’ın elindedir. Elverir ki bizler sadâkatimizi koruyalım, O’nun kapısının ebedî kulları olduğumuzu unutmayalım ve irademizin hakkını verip ahd ü peymânımızı bozmayalım!

Evet, her iyiliğin bir ağırlığı ve değeri vardır. Onun için onlardan gafil olmamalı, en küçük bir iyilik fırsatı bile zayi edilmemelidir. Aynı husus kötülükler için de geçerlidir. Bazen küçük gibi görülen bir kötülük de insanın hüsrana uğramasına sebebiyet verebilir. Bu hususa da dikkat çeken ve ümmetini ikaz eden Allah Resûlü (sallAllahu aleyhi vesellem), “Bir kadın, ölünceye kadar hapsettiği bir kedi yüzünden azâba uğradı.” buyurmuştur. O kadın, hayvanı eve hapsetmiş, ona bir şey yedirmemiş, içirmemiş, yerdeki haşereleri yemesine bile izin ve imkan vermemişti.

Öyleyse, insan iyilik adına yapılan hiçbir şeyi hor görmemesi gerektiği gibi, münker (kötülük) sayılan hiçbir tavır ve davranışı da hafife almamalıdır. Göz ucuyla da olsa harama bakmayı, kulağını harama tevcih etmeyi, dudaklarından Allah’ın sevmediği bir şeyin sâdır olmasını ve iffetsizliğin en küçüğünü bile büyük bir cürüm kabul etmeli; bunlardan biri sebebiyle yuvarlanıp gitmekten korkmalıdır.
 

(alıntı)
Başlık: Ynt: Hz. Allah'ın (C.C.) Rahmeti [14 Nisan 2008]
Gönderen: zambak313 - 14 Nisan 2008, 11:15:29
ـ عن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال:قالَ رَسُولُ اللّهِ:لَمَّا قَضَى اللّهُ الخَلْقَ. وَعِنْدَ مُسْلِمٍ لَمَّا خَلَقَ اللّهُ الَخَلْقَ كَتَبَ في كِتَابٍ فَهُوَ عِنْدَهُ فَوْقَ الْعَرْش: إنَّ رَحْمَتِى تَغْلِبُ غَضَبِِى. أخرجه الشيخان والترمذي.وعند البخارى رحمه اللّه في أخرى: إنَّ رَحْمَتِى غَلَبَتْ غَضَبِى.وعند الشيخين في أخرى: سَبَقَتْ غَضَبِى
(1982)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "Allah celle şânühû mahlukâtın olmasına hükmettiği zaman -Müslim'in rivâyetinde: "Allah mahlûkâtı yarattığı zaman"- yanında bulunan, Arş'ın fevkindeki bir kitaba şunu yazdı: "Muhakkak ki rahmetim gazabıma galebe çalmıştır." [Buhârî, Tevhîd 15, 22, 28, 55, Bedi'ül'-Halk 1; Müslim, Tevbe 14, (2751); Tirmizî, Daavat 109, (3537).]Buhârî'nin bir diğer rivâyetinde: "Rahmetim gazabıma galebe çaldı" denmiştir.Buhârî ve Müslim'in bir rivâyetlerinde: "(Rahmetim) gazabımı geçti" denmiştir.


ـ وعنه رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال:قالَ رسولُ اللّهِ:جَعَلَ اللّهُ الرَّحْمَةَ مِائَةَ جُزْءٍ فَأمْسَكَ عِنْدَهُ تِسْعَةً وَتِسْعِينَ وَأنْزَلَ في الارْضِ جُزْءاً وَاحِداً. فَمِنْ ذلِكَ الجُزْءِ تَتَراحَمُ الخََلائِقُ حَتَّى تَرْفَعَ الدَّابَّةُ حَافِرَهَا عَنْ وَلَدِهَا خَشْيَةَ أنْ تُصِيبَهُ. أخرجه الشيخان والترمذي .
(1983)-Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah rahmeti yüz parçaya böldü. Bundan doksandokuz parçayı kendine ayırdı. Yer yüzüne geri kalan bir cüzü indirdi. (Bunu da -cin, insan ve hayvan- mahlûkâtı arasında taksim etti.) Bu tek cüz(den nasibine düşen pay sebebiyledir ki mahlûkat birbirlerine karşı merhametli davranır. At, (hayvan) yavrusuna basmamak endişesiyle ayağını bu sayede kaldırır." [Buhârî, Edeb 19, Rikâk 19; Müslim 17, (2752); Tirmizî, Daavât 107-108, (3535-3536).]


ـ وعن سلمان الفارسى رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال:قال رسول اللّهِ  إنَّ للّهِ مِائَةَ رَحْمَةٍ: فَمِنْهَا رَحْمَةٌ يَتَرَاحَمُ بِهَا الخَلْقُ بَيْنَهُمْ وَتِسْعَةٌ وَتِسْعُونَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ. أخرجه مسلم .
(1984)- Selmânu'l-Fârisî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ın yüz rahmeti var. Bunlardan biriyle mahlûkat kendi aralarında birbirlerine merhamet gösterirler. Doksandokuz rahmet de Kıyamet günü içindir." [Müslim, Tevbe 20, (2753).]


وله في أخرى:إنَّ اللّهَ تَعالى خَلَقَ يَوْمَ خَلَقَ السَّمواتِ وَالارْضَ مِائَةَ رَحْمَةٍ كُلُّ رَحْمَةٍ طِبَاقُ مَا بَيْنَ السَّمَاءِ وَالارْضِ فَجَعَلَ مِنْهَا في الارْضِ رَحْمَةً وَاحِدَةً فِيهَا تَعْطِفُ الْوَالِدَةُ عَلى وَلَدِهَا، وَالوَحْشُ وَالطَّيْرُ بَعْضُهَا عَلى بَعْضِ، فإذَا كانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ أكْمَلَهَا اللّهُ تَعالى بِهِذِهِ الرَّحْمَةِ .
(1985)-Yine Müslim'de gelen bir diğer rivâyette [Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm)]: "Allah, arz ve semayı yarattığı gün, yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet göklerle yer arasını dolduracak kadardır. Ondan yeryüzüne tek bir rahmet indirmiştir. İşte anne, yavrusuna bununla şefkat eder. Vahşi hayvanlar ve kuşlar birbirlerine bununla merhamet ederler. Kıyamet günü geldiği vakit Allah, rahmetine bunu da ilâve ederek (tekrar yüze) tamamlayacaktır." [Müslim, Tevbe 21, (2753).]
Başlık: Ynt: Hz. Allah'ın (C.C.) Rahmeti [14 Nisan 2008]
Gönderen: maslak - 14 Nisan 2008, 15:09:21
Allah razı olsun
Başlık: Ynt: Hz. Allah'ın (C.C.) Rahmeti [14 Nisan 2008]
Gönderen: mustantık - 14 Nisan 2008, 22:27:42
KIYAMET GÜNÜ Allah'IN RAHMETİ
 
        Ebu Sa'îd radıyAllahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki:
"Aziz ve celil olan Allah semâvat ve arzı yarattığı gün, yüz rahmet yaratmıştır. Bunlardan birini arza indirmiştir. İşte bunun sayesinde bir anne çocuğuna karşı şefkat duyar, hayvanlar, kuşlar birbirlerine şefkat duyarlar. Allah geri kalan doksandokuz rahmeti, Kıyamet günü için (kendine) saklamıştır. Kıyamet gününde onları bu rahmetle yüze tamamlayacak."
        İbnu Ömer radıyAllahu anhüma anlatıyor: "Gazvelerinin birinde Resulullah aleyhissalatu vesselâm'la beraberdik. Derken bir kavme uğradı. "Siz kimsiniz?" diye sordu.
"Bizler müslümanlarız!" dediler. Bir kadın tandırına yakacak atmakla meşguldü ve yanında bir oğlu vardı. Tandırın alevi yükselince kadın çouğu uzaklaştırdı. Sonra kadın, Resülullah aleyhissalâtu vesselam'ın yanına geldi ve: "Sen Allah Resulüsün öyle mi ?"dedi. Aleyhissalâtu vesselam: "Evet!" deyince, "Annem ve babam sana feda olsun! Allah Erhamü'r-Rahimin (yani merhametli olanların en merhametlisi) değil mi?" dedi. Kadın, "Evet!" cevabını alınca bu sefer: "Allah'ın kullarına olan rahmeti, annenin yavrusuna olan merhametinden daha fazla değil mi?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm yine: "Elbette!" buyurdu. Kadın: "Anne çocuğunu asla ateşe atmaz! (daha merhametli olan Allah kullarını nasıl cehenneme atar?)" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselâm ağlayarak başını eğdi. Sonra başını kadına doğru kaldırarak: "Şüphesiz Allah, hak yoldan sapıp O'na itaat etmeye tenezzül etrneyen ve tevhid kelimesini söylemekten imtina eden azgın kulundan başka kullarına azab vermeyecektir" buyurdu."
        Ebu Hureyre radıyAllahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ateşe sadece şakî olanlar girecektir." Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Şaki kimdir?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselam: "Allah için hiçbir ibadette bulunmayıp, hiçbir günahı terketmeyen kimsedir" diye cevap verdi."
Başlık: Ynt: Hz. Allah'ın (C.C.) Rahmeti [14 Nisan 2008]
Gönderen: Nakkaş - 16 Nisan 2008, 12:22:53
“De ki, Allah şöyle buyuruyor: “Ey nefislerine uyup ta sınırlarımı aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Allah bütün günahlarınızı bağışlar, şüphesiz  ki o çok bağışlayan ve çok acıyandır.” (Zümer: 39/53)

***

Ebû Hüreyre radıyAllahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah varlıkları yarattığı zaman, kendi katında arşın üstünde bulunan kitabına,

“Rahmetim gerçekten gadabıma gâlibtir” diye yazmıştır.”

Bir rivâyette[17] “Rahmetim gadabıma üstün geldi”; bir başka rivayette de[18] “Rahmetim gadabımı aştı” ifadeleri yer almıştır.[19]


[17] Buhârî, Bed’ü’l–halk 1.
[18] Buhârî, Tevhid 22, 28, 55; Müslim, Tevbe 15.
[19] Buhârî, Tevhîd 15, 22, 28, 55, Bed’ü’l–halk 1; Müslim, Tevbe l4–l6. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 35.


Başlık: Ynt: Hz. Allah'ın (C.C.) Rahmeti [14 Nisan 2008]
Gönderen: Lika - 17 Nisan 2008, 06:38:23
Ebu Hureyre (radiyAllahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir grup, Kitabullah'i okuyup ondan ders almak uzere Allah'in evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka uzerlerine sekinet iner ve onlari Allah'in rahmeti burur. Melekler de kanatlariyla sararlar. Allah, onlari, yaninda bulunan yuce cemaatte anar"
Ebu Davud, Salat 349, 1455. H; Tirmizi, Kira'at 3, 2946 H.; Muslim, Zikir 38, 2699 H; Ibnu Mace, Mukkaddime 17, 225. H.


Ebu Umame (radiyAllahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Allah, geceleyin Kur'an okuyan bir kula kulak verdigi kadar hicbir seye kulak verip dinlemez. Allah'in rahmeti namazda oldugu muddetce kulun basi ustune sacilir. Kullar, ondan ciktigi andaki kadar hicbir zaman Allah'a yaklasmis olmaz."
Ebu'n Nadr der ki: "Ondan" tabiriyle "Kur'an'dan" denmek istenmistir."
Tirmizi, Sevabu'l- Kur'an, 17, 2913 (13).

..

A'raf Suresi,56 - Düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O'na, korkarak ve rahmetini umarak dua edin. Muhakkak ki Allah'ın rahmeti, iyilik edenlere yakındır.


Bakara Suresi,115 - Bununla beraber, doğu da Allah'ın, batı da Allah'ındır. Artık nereye dönerseniz dönün, orası Allah'a çıkar. Şüphe yok ki, Allah(ın rahmeti) geniştir, O, her şeyi bilendir.

Bakara Suresi,64. Ondan sonra sözünüzden dönmüştünüz. Eğer sizin üzerinizde Allah'ın ihsanı ve rahmeti olmasaydı, muhakkak zarara uğrayanlardan olurdunuz.

...

Rabbinizden mağfiret istemeğe ve Cennet'e girmeğe koşunuz. Bunun için çalışınız! Cennet'in büyüklüğü, gökler ve yer küresi kadardır. Cennet, Allahü teâlâdan korkanlar için hazırlandı... (Âl-i İmrân sûresi: 133)
Allahü teâlâ buyurdu ki: "Ey âdemoğlu (insanoğlu) ! Sen benden ümidli bulundukça, senden meydana gelen günâhları mağfiret ederim. Ey âdemoğlu! Senin günâhların gökyüzünü dolduracak dereceyi de bulsa, benden mağfiret dilersen seni bağışlarım. Ey âdemoğlu! Bütün yer dolusu günahlarla gelip de, bana hiçbir şerîk (ortak) koşmayarak huzûruma çıkarsan, ben seni bütün yer dolusu mağfiretle karşılarım.

 (Hadîs-i şerîf-Riyâzü's-Sâlihîn)


..

Zuhruf Suresi,32. Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.


Başlık: Ynt: Hz. Allah'ın (C.C.) Rahmeti [14 Nisan 2008]
Gönderen: Lika - 17 Nisan 2008, 07:01:25
RİYAZ-US SALİHİN

İmam-ı Nevevi Hazretleri


Allah’tan Rahmetini Ümid Etmek

 

“Allah salih kuldan bahsederek: “Ben işimi ve durumumu Allah’a bırakıyorum. Muhakkak ki Allah kullarının her halini görür.” İman eden o adamı Allah kavminin kurduğu tüm tuzaklardan korudu...” (Mü’min: 40/44-45)

 

441. Ebû Hüreyre radıyAllahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Azîz ve celîl olan Allah, “Ben, kulumun beni düşündüğü gibiyim; beni andığı (her) yerde, onunlayım (rahmet ve yardımım onunla beraberdir)” buyurmuştur.

Allah’a yemin ederim ki Allah’ın, kulunun tövbe etmesinden dolayı duyduğu hoşnutluk, herhangi birinizin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden daha büyüktür. ” (Nitekim Allah şöyle buyurmuştur):

“Bana bir karış yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım, bir arşın yaklaşana bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelene ben koşarak giderim.”[1]

 

Bu, Müslim’in rivâyetlerinden birinin metnidir[2] ve önceki konuda açıklaması geçmiştir[3] Sahihayn’da[4], “kulum beni andığı zaman” şeklinde rivâyet edilmişken burada “beni andığı yerde” diye geçmektedir. Her ikisi de doğrudur, sahihtir.

 

442. Câbir İbni Abdullah radıyAllahu anhümâ şöyle dedi:

Vefâtından üç gün önce Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim:

“Her biriniz (başka şekilde değil) ancak Allah’a hüsnüzan ederek ölsün.”[5]

 

443. Enes radıyAllahu anh, ben Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:

“Allah Teâlâ:

Ey âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım.

Ey âdemoğlu! Günahların gökleri dolduracak kadar olsa, sen benden bağışlanmanı dilersen, günahlarını affederim.

Ey âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma gelsen, fakat bana hiçbir şeyi ortak tutmamış, şirke bulaşmamış olsan, ben de seni yeryüzü dolusu mağfiretle karşılarım” buyurmuştur.[6]           

 

* Müslüman kulun Allah hakkında beslediği kanaat böylesine olmalı ve Allah’ın kendisine merhametle muamele edeceğini bilmelidir ve o şuurda hareket etmelidir. Bu demek değildir ki kul boşu boşuna avunup aldanmamalı, gücü yettiği kadar ibadet ve kulluğuna devam edip Allah’ın rahmetini ümid ederek tam anlamıyla Allah’a hüsnü zan etmelidir. Şirke bulaşmadan yaşamak her türlü mutluluğun başıdır. [7]

 

[1] Buhârî, Tevhîd 15, 35, 55; Müslim, Tevbe 1, Zikir 2, 19. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 51, Daavât 131; İbni Mâce, Edeb 58.

[2] Tevbe 1.

[3] 414 numaralı hadis.

[4] Buhârî, Tevhîd 15; Müslim, Zikir 2.

Bu hadisin benzeri 15 ve 414 numarada geçmişti, 1436’da gelecek.

[5] Müslim, Cennet 81, 82. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 13.

[6] Tirmizî, Daavât 98.

1880’de tekrar gelecektir.

[7] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 160.


...

Başlık: Ynt: Hz. Allah'ın (C.C.) Rahmeti [14 Nisan 2008]
Gönderen: mustantık - 17 Nisan 2008, 15:19:20
Hiç şübhesiz Allah-ü Teâlâ’nın rahmet ve merhameti, fazl-ü keremi hudutsuzdur. İnsan onun esirgemesi ve rahmeti ile, dünya ve âhirette pek çok felâketlerden uzak kalmakta ve ilâhî ikrâma vâsıl olmaktadır. Yine insan eğer bu geniş rahmet kapısına elini açarsa, eli boş dönmeyip ilâhî mağfirete nâil olmaktadır. Eğer Mevlâmız’ın rahmet ve merhameti olmasaydı maddî ve ma’nevî sâhada hüsrâna uğrar, felâketlerden uzak kalamaz ve hidâyete yol bulamazdık. Halbuki; Rahîm olan Rabbımızın rahmetinin genişliği sebebiyle en günahkâr insanlar hatâlı yollardan sırât-ı müstekîme avdet etmekte ve mağfiret-i ilâhiyeye mazhar olmaktadırlar. Bu hususla alâkalı olarak Cenâb-ı Hakk âyet-i kerîmesinde: “De ki; Ey kendilerinin aleyhine (günahda) haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyin. Çünki Allah bütün günahları bağışlar. Şübhesiz ki O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” buyurmaktadır. Fahr-i Kâinât Efendimizde bir hadîs-i şeriflerinde meâlen: “Azîz ve Celîl olan Allah, gökleri ve yeri halk ettiği gün yüz rahmet yarattı. Onlardan birini yeryüzüne koydu. Bu rahmet sebebiyle anne evlâdını, dört ayaklı canlılar ve kuşlar birbirini esirgemektedirler. (Geriye kalan) doksandokuz (rahmeti) Âhiret gününe bıraktı. Kıyamet günü olduğunda Allah onu bununla (yüze) tamamlayacaktır.” buyurmaktadırlar.
   Dünyevi ve uhrevi sahib olduğumuz ve olacağımız bütün nimetler de yine Mevlamızın Rahmetinin bir tecellisidir. Peygamber (sav) Efendimiz Hz.’nin şefaat-ı uzması, piranımızın her zaman muhtac olduğumuz himmet ve teveccühleri, büyüklerimizin duaları; hep Hz. Allah(cc)’ın Rahmet-i İlahiyesinin tezahürüdür.
   Dahilde nefs-i emmare ve şeytan (aleyhilla’ne), hariçte de şeytanlaşmış ve nefsinin zebunu olmuş kötü kimselerin tesîri altında bulunan insan, eğer kendisi ile başbaşa bırakılmış olsaydı, Allah-ü Teâlâ rahmeti ile muâmele etmeseydi birtek günahkâr bile temize çıkamaz, afv-ı ilâhîye nâil olamaz, azâbdan kurtulması ve Cennet’e girmesi mümkün olmazdı. Yüce Rabbımız âyet-i kerîmesinde: “Ya sizin üzerinizde Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, ya hakîkaten Allah Raûf ve Rahîm olmasaydı?(Haliniz nice olurdu?)” buyurmaktadır.
   Bu sebeble Cenâb-ı Hak’kın rahmet-i ilâhiye ve rızâ-i ilâhîsine nâil olabilmenin yollarına tevessül etmeli, yine Mevlamızın rahmetinin büyüklüğü neticesi biz kullarına bahşettiği maddi ve manevi fırsatları iyi değerlendirmeli ve her zaman için, “Ey rahmet isteyen kullarını hüsrâna uğratmayan Rabbımız! Bizi rahmetinin içine koy. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.” diye duâ etmeliyiz.
Muhterem Mü’minler!
   Her mü’min sahîh bir i’tikâda sâhib olduktan sonra Kitabımız Kur’ân-ı Kerîmden ve Resûl-ü Ekrem Efendimizin sünnetinden ayrı bir yol takîb etmemeli, amelî bakımdan üzerine düşen vazîfeleri zamanında ve eksiksiz yapmaya âzamî gayret göstermeli ve bunları yaparken de ihlas ve samimiyetle sırf Cenab-ı Hak’kın rızâsını kazanmak ve rahmetine nâil olmak için yapmalıdır. Allah-ü Teâlâ’nın gadab-ı ilâhîsinden korkmakla beraber rahmet-i ilâhiyesinden de ümîdi kesmemelidir. Mevlâmızın rahmetinden ümîd kesmek ve insanlarıda bu istikâmette düşünmeye sevketmek i’tikâdî ve amelî cihetten hatalı olub Rahmet-i İlâhiye’den mahrum kalmaya sebep olur. Bu hususla alakalı olarak, bir rivayete göre Hz. Ömer (ra) Efendimize atfolunan şu veciz söz dikkati şayandır. Buyuruyorlar ki: “Cennet’e dünyada tek bir insan girecek olsa, Rabbımın inayetinden ümid ederim ki, o ben olayım.... Yine cehennem’e tek bir insan girecek olsa, korkarım ki o ben olurum.”