Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => GÖNÜL SULTANLARIMIZ => Konuyu başlatan: aydeniz - 06 Şubat 2011, 01:15:48

Başlık: Hucviri Hz.kimdir?
Gönderen: aydeniz - 06 Şubat 2011, 01:15:48

Evliyanın büyüklerinden. Künyesi, Ebü’l-Hasan olup, ismi, Ali bin Osman bin Seyyid Ali bin Abdurrahman el-Cülabi el-Hucviri el-Gaznevi’dir. Seyyiddir. Sultan Gazneli Mahmüd zamanında 1009 (H.400) senesinde Gazne’de doğdu. 1072 (H.465) senesinde Lahor’da vefat etti. doğum ve vefatı için başka tarihler de rivayet edilmektedir. Dana Genc-i Bahş ve Data Genc-i Bahş lakabları, Gazne’de doğduğu için Gaznevi, bu şehrin Cüllab ve Hucvir isimli mahallelerinde ikamet edip yetiştiği için Cüllabi ve Hucviri nisbetlerini almıştır. Ömrünün sonunda Lahor şehrinde yerleşip, vefatına kadar orada kaldı.

Bu sebepten Lahori de denilmektedir. Babası ve annesi salih kimseler olan Hucviri, öğrenilmesi lazım olan temel bilgileri ve tasavvufa ait hakikatleri ba basından öğrendi. Küçük yaşta Gazne’de ilim tahsiline başladı. Kur’an-ı kerim’i ezberledi, edebiyat ve lisan öğrendi. Ebü Fadl Muhammed bin Hasan Hutli’ye talebe oldu. Onun yanında, fıkıh, tefsir, hadis ve başka ilimleri ve tasavvufun inceliklerini öğrendi. Arap ve Fars dillerine tam bir hakimiyeti vardı.

Daha sonra uzun seyahatler yaparak islam memleketlerini dolaştı. Süriye, Türkistan, Kazvin, Hindistan, Irak, Huzistan, Faris, Şam, azerbaycan, Gürcistan, Horasan ile Maveraünnehr ve başka yerlere gitti. Gezip gördüğü yerlerdeki velilerle görüşüp sohbet etti. Vefat etmiş büyük alimlerin de kabirlerini ziyaret edip, çok şeylere kavuştu.

Hucviri hazretleri bu uzun seyahatleri tamamladıktan sonra, hocasının işareti üzerine Lahor’a gelerek şehrin batı tarafındaki Reva Nehri kıyısında yerleşti ve orada bir mescit yaptırdı. Bu mescidin inşası devam ederken bazıları mihrabın güneye fazla dönülmüş olarak yerleştirildiğini söyleyip itiraz ettiler. Bunları toplayıp, mescide götürdü; “Bu mihraba uygun olarak kıbleye dönünüz. Başınızı kaldırıp bakınız. Bakalım Kabe-i muazzama yönünde bir yanlışlık var mı?” buyurdu. Onlar söylediği şekilde hareket ederek, başlarını kaldırıp baktıkları zaman, Allahü tealanın izniyle aradaki perde kalktı. Mescidin kıble istikametinde, tam karşılarında, Kabe’yi gördüler. Bunun üzerine itirazlarından vazgeçip, kendisinden özür dilediler ve evliyaya itiraz edilmeyeceğini hakkıyla anladılar.

Hucviri hazretleri bir yandan taliplere ilim öğretiyor, bir yandan da kitap yazıyordu. Binlerce talebe yetiştirdi. Oranın halkından bir çoğunun müslüman olmalarına vesile oldu. Hayatının sonuna kadar burada hizmet etti. Vefat edince, mescidinin yakınında bir yere defnedildi. Sultan Gazneli Mahmüd’un oğlu Sultan ibrahim Gaznevi, kabri üzerine mükemmel bir türbe yaptırdı. Kabri, ziyarete açık olup sevenler istifade etmektedir. Pakistan’da her yıl, bir hafta müddetle, Hucviri hazretlerini anma merasimleri düzenlenmektedir.

Ali Hucviri, herkese karşı merhametli, cömert, eli açık bir zat idi. Muhtaçlara çok yardım ederdi.

Hucviri’nin en önemli eseri Keşf-ül-Mahcüb’dur. Farsça yazılan ilk tasavvuf eserlerinin en önemlisi ve Farsça tasavvuf ıstılahları konusunda ilktir.
Yazar: admin