Sadakat islami Forum
EDEBİYAT KÖŞESİ => ŞİİR => Konuyu başlatan: Abi-hayat - 18 Eylül 2004, 00:31:30
-
Beni Yakisina
O esrarli yangina bu can nasil dayandi
Sahile vurdu kalbim su yandi, kum da yandi,
Bir mum gibi eriyip akti uykusuzlugum
Ölüme bas kaldiran dertli uykum da yandi
Yurdumdan mahrum edip dolastirdin cem gibi
Ruhumla söndü alev sonra ruhum da yandi
Kül oldu bir yigidin figaniyla her umut
Bülbülün küllerine konan puhum da yandi
Böylesi bir yangin görmedi Nemrut bile
Kaktüsün gölgesinde nazli ahim da yandi
Ahimdir zannederdim en belali kivilcim
Kirpigine dokunan kanli ahim da yandi
Bir damla su ver bana ey çöl, bari sen küsme
Kalmadi hiçbir seyim bak günahim da yandi
Yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme
Ülkem yikildi heyhat, ordugahim da yandi.
Köleleri her aksam duman kildi gözlerim
Basima tac ettigim padisahim da yandi
Ilk defa böylesine tutustu gökkusagi
Renklerim siyah oldu ve siyahim da yandi
Ondan baska ne varsa yandi, yandik sen ve ben
Onu göreyim diye kiblegahim da yandi
Nurullah Genç
-
Odasina
Birgün seni müzeler cavidani sayarlar
Ruhumu mumyalayip mahzenine koyarlar
En güzel rüyalari koyrnunda gördü gülüm
Iffetli aynalarda saçini ördü gülüm
Bilmiyor, hayalini duvara astigimi
Volkan gibi konusup, kan gibi sustugumu
Hangi kösene koydu oyuncak bebekleri
Ayilari, kuslari, islak kelebekleri
Kitaplar okudu mu acilarima dair
Düslerine girdi mi kan tüküren bu sair
Þair ki, doludizgin bir yanginda bunalan
Kendi ruhundan kopan çigin altinda kalan
Içinde ne belali yollarin kivrandigi
Cinnetlilerin bile O’nu deli sandigi
Bir dünya atlasinda vesikalik bir adam
Ardinda gölgesiyle kivrilan puslu idam
Ey nesih yüzlü oda, söyle bana derinden
Birgün bu gam heykeli ölürse kederinden
Gülüme haber salip çigliklar atarmisin
Sen de soylu sairi bir pula satar misin
Þair : Nurullah Genç
-
Yağmur
Yağmur, Seni bekleyen bir taş da ben olsaydı
Çölde Seni özleyen bir kış de ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılmış bir baş da ben olsaydım
Bahira’dan süzülen bir yaş da ben olsaydı.
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde Seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş’de ben olsaydım
Damar- damar Seninle hep Seninle dolsaydım
Nurullah Genç
-
ooo cok guzel siirler..
paylastigin icin saol..
edebiyat iyi olsa bi kac soz yazardim simdi..:D
-
Selamun Aleykum Verda,
Kardelen'in güzel şiirlerini okuyunca yazmadan edemedim.Allah'a emanet olun
-
Aleykum Selam duaekseni
sizin yazdiginizda cook guzel bi siir..
Allah razi olsun..
devamini bekliyorum.. :x
-
S.A. Ellerinize sağlık hatta şairin yüreğine sağlık çok güzel şiirler, ama maalesef şair hakkında hiçbir bilgim yok.. Bilgisi olan varsa bizleride biraz bilgilendire bilir mi acaba?? Teşekkürler paylaştığınız için... Allah'a (c.c.) emanet olun inş....
-
9 Eylül 1960 yilinda Erzurum' un Horasan Ilçesinde dogdu. 1983 Yilinda Atatürk Üniversitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi Isletme Bölümü’nü bitirdi. Ayni üniversitede Yüksek Lisansini tamamladi. Yine ayni üniversiteden Doktor, Doçent ve Profesör ünvanini aldi.
Eserleri: Intizar, Yagmur, Rüveyda, Ask Ölümcül Bir Hülyadir, Gül Ve Ben, Hüznün Lalesidir Dünya, Sensiz Kalan Bu Þehri Yakmayi Çok Istedim, Yürüyelim Seninle Istanbul'da, Müpteladir Gemiler Benim Denizlerime
Netten buldum ins yeterlidir:) degilse googleden istedigin kadar bilgi bulabilirsin :wink:
-
SENI BENIM KADAR SEVEMEYENLER
seni benim kadar sevecek olan
basini taslarda çürütmelidir
yarasina dikenleri sarmali
kalbinde daglari yürütmelidir
gözleri her sabah baska bir çesme
her aksam krater, her gece duman
gökleri günboyu alevlenirken
boynunda bir kement olmali zaman
yollar dügüm dügüm bogmali onu
izdirap sizmali baktigi yerden
kaplan tutusmali, kurt inlemeli
saçindan bir teli yaktigi yerden
sana benim kadar tutulmak demek
vurulmak demektir kartallar gibi
tâcini, tahtini kaybetse bile
gülümseyebilmek krallar gibi
seni benim kadar sevecek olan
ruhunu kapindan kovabilir mi
seni benim kadar sevemeyenler
seni benden fazla sevebilir mi
-
UNUTURSUN " DEYIÞINE
unutmak, yildizlarin cigerine saplanan
bir lâle yapragina gömmektir sevgiliyi
unutmak, bir kaktüsün küllerinde ansizin
alevli bir tapinak eylemektir sevgiyi
unutmak, semendere zehir sunmaktir, gülüm
tas dolu yüreklerin lügatinde bulursun
unutmak, sessizlige yine kanmaktir, gülüm
unutulursa sair, sen de unutulursun
bir dagin bir kuyuya tohum ektigi yerde
baligin yüzgecinden irin döktügü yerde
kralin, kölelerin emrinde yürüdügü
geminin bir köpükte okyanus aradigi
ay’in arzi terkedip gökte durdugu ânda
serseri bir kursunun ay’i vurdugu ânda
basini ellerinin arasina al ve dur
iste o lahza gülüm, bu can seni unutur
unutmak, bir saatin kirilan camlarinda
zamani çürüterek öldürmektir sevgiyi
unutmak, bayramligi giydirilen çocugun
aldatilan gögsünde vurmaktir sevgiliyi
unutmak, bir ülkenin tozlu kaldirimlarinda
taslara bogdurmaktir yagiz atli yigidi
unutmak, susturmaktir yollarin ayriminda
sairlere can veren muhtesem bir agidi
unutmak, koparmaktir çiçekleri dalindan
sisli bir yalnizligin ekseninde bulursun
unutmak, ayirmaktir arilari balindan
unutulursa sair, sen de unutulursun
-
Aşk Cefâ Ülkesinde Umudun Rüyasıdır
aşk ölümcül bir hülyadır
anlayamadığım
ey sarı gök bulutu, ey ıstırab gülşeni
son bir karanfil gibi
taşıyacağım seni
kalbimin hüsnüyusuf mahrem bahçelerinde
derindesin, rüya kadar derinde
aşk ipek bir karanlıktır
kollayamadığım
gecenin bir vaktinde gelen çiçekler için
tenhâsında kuşlar uçan
sulara karışıp akmak isterim
kan çölünün ıssız vâhalarından
saâdet burcuna çıkmak isterim
gitmeliyim buralardan seninle
kalırsam, surları yıkmak isterim
aşk gizemli bir şarkıdır
dinleyemediğim
ayrılığın arkasından duyulan
gün doğuyor, neden gülemiyorum
siyah bir tanyerinde
beklemek yakışmaz bana geceyi
eylül mü vurdu güllerimi, bilemiyorum
aşk isyankâr bir korkudur
sonlayamadığım
gece yolculuğuna takılır ayakları
özlem beyaz bir gül, açar bağrında
yâr kokusu yayılsın diye kaldırımlara
ölü ve gözüyaşlı bırakır çocukları
arıbeyi konunca ruhun zümrüt taşına
mor gülüşlü haramî çıkar dağlar başına
diriltir sarı saçlı, kırılgan aynaları
aşk veremli bir türküdür
söyleyemediğim
nağmeleri doruklardan yayılan
anılar sehpasında
takıyor boynumuza kırmızı urganları
kötürüm bir vâdide geziyor kurbanları
her aşkı dâre çeken vefâsız leylâsıdır
alır avuçlarına, öper ısırganları
aşk cefâ ülkesinde umudun rüyasıdır
.
Nurullah Genç
Bu son aktardigim uc siir cok begendigim siirler arasinda..gerci hepsi guzel..
-
Henüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk
Kalbine çivilerle gömülmedi ayrılık
Görmedin bir arslanın can çekişen resmini
Yalnızlık kitabında okumadın ismini
Bir takvim yaprağında yanmadı bakışların
Dökülen tüylerine tutunmadın kuşların
Karanlık köşelerde acı acı gülmedin
Sen henüz kovulduğun kapılarda ölmedin
O Celali uykudan uyanmadın, uyanma
Düşlerimin rengine boyanmadın, boyanma
Bir kuş gibi çırpınan kalbimin kafesine
Bir avuç yem bıraksan ölür müsün, a gülüm
Feryadı kayaları parçalayan sesine
Ömür boyu yabancı kalır mısın, a gülüm
Sen henüz bir zindanın küflü duvarlarına
Çarpmadın gözyaşıyla boğulan gözlerini
Sen henüz diken diken saplamadın göğsüne
Dudağında kuruyup dağılan sözlerini
Sen henüz dokunmadın yalnızlığa kan gibi
Acıyı kaynatmadın içinde volkan gibi
Karalar bağlamadın beni anlayamazsın
O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın
.
hala anlayamadım
bizi bizden ayıran ısırgan otlarını
sen orda, bulutların arasında sessizce
ya da bilmem hangi şehrinde arzın
garip bir türkünün ardında yürüyorsun
benimse avuçlarında
gözlerinden artakalan
bir kaç yeşil renkli hayal denizi
iki gözüm iki çeşme
neye yanıyorum, biliyor musun
birleştiremedik kalplerimizi
rengarenk bir damla usare olup
sessizce içine dalmak isterim
tuttuğun aynalarda birden kaybolup
yılarca yüzüne bakmak isterim
“şehirde tükenen sihri bul!” deme
“kuru!” de, “çürü!” de, sakın “kal!” deme
kalırsam , surları yıkmak isterim
Kim bilir belki bir gün kapıma geleceksin
Kollarında rüzgarlı bir deprem karanlığı
Kapı aralığında sessizce gireceksin
Işıldayan bu gönül şahikası önünde
El pençe divan durup sen de eğileceksin
Bülbülün lalezardan neden kovulduğunu
Bu hayal zindanını yıktığım gün hatırla
Balığın susuz kalıp suda boğulduğunu
Acılar evreninden çıktığım gün hatırla
Umut
revamı beni böyle kurşunlamak derinden
ruhum bakamaz oldu güllere kederinden
revamı içimde soluklanan kuşların
kırmak kanatlarını
sonrada bakmaksızın arkaya bir defa
bırakıp adım adım istihza tohumları
bu zamansız şairi incitmek reva mıdır
sevindirmek dururken
öldürmek reva mıdır
.
Nurullah Genç
Farkli renklerde olanlarin hepsi farkli siirlerden alinti yaptim..Butun siirlerini yayinlamaktansa sevdigim kitalarini paylastim sizinle...
-
Netten buldum ins yeterlidir:) degilse googleden istedigin kadar bilgi bulabilirsin :wink:
Teşekkürler K@rdelen abla sanırım bu yeterli.. :oops: :)
-
LİLİ'YE MÜTEKERRİR MÜSEDDES
Nurullah Genç / Yankı ve Hüzün
Gözlerimden kıpkırmızı damlayan hüzündür, Lili
Beni Vâmık'a çeviren bengisu yüzündür, Lili
Cimri davranma, belki de, gelen son güzündür Lili
Hâmil-i sevdâdır içim, senin öksüzündür, Lili
Gözlerini yavaş yavaş gözlerime döndür Lili
Ya gel, parlasın yıldızım; ya nazınla söndür Lili
Ne mihrüvefâdır benim sıkıntılarımı çeken
Ne de ölüm meleğine teslim olup, boyun büken
Sen, yeryüzü kültürümde tatlı bir muammâ iken
Vuslat ankâ yurdundadır; hicran yüreğimde diken
Gözlerini yavaş yavaş gözlerime döndür Lili
Ya gel, parlasın yıldızım; ya nazınla söndür Lili
-
Benden anlamadın şiirden anla
Senin gülüşünle yaşadığımı
Akşamı ettiğim senden kalanla
Sabaha seninle başladığımı
Benden anlamadın şiirden anla
Nurullah Genç
-
ellerinize saglik.. :x
devamini bekliyorum.. :)
-
Siyah gözlerine beni de götür(RÜVEYDA)
Ağlama ki aynalar kırılıyor içimde
Bulutlara değdirme ellerini,ne olur
Sanki görmüş gibisin bir pencere önünde
Sessiz hıçkırıklara gömülen bedenimi
Ruhuma dokunduğun fırtınalı bir günde
Ağlama,bakışların deli divane olur
Yüzüm ya ayrılıktır,ya kan gibi karanlık
Kehkeşanlar gizlidir oysa senin yüzünde
Ne kadar beklesem de gelmeyecek ,bilirim
Seni bende eriten bir muştu,yüreğime
O nergis edasıyla soluklanan gözlerin
Zindanıma pencere olmayacak bilirim
(Nurullah Genç)
-
İHANET ETMEDİM EYLÜL
İhanete uğramış bahar gibisin
İhanet etmedim eylül
Gönlümün en vefasız yanılgısıydın
Çürüttün aşka dair umutlarımı
Halbuki fetretli mahzenlerime
Ulu bir gölden yansıyan
Mehtabını düşledim
Mehtabını son defa anıyorum eylül
Sen ki, kızgın ve çelik bir ruhla geliyorsun
Yanardağ beslediğini biliyorum aslında
Gülüyorsun; kokusunu alıyorum yıldırımların
Ellerindi beni böyle dağıtan
Züleyha bakışınla beni zindana sürüp
Yusuftan alıkoyan felaket gözlerindi
Koruduğumu sandım hüznün ve intiharın
Mel’un saldırısından
Uçurumuna düştüm olumsuz duyguların
Karabasan ve korku darağacında
Sevgiye yönelip çamurlara bulandım
(Nurullah Genç)
-
Sen miydin beni saracak evren
Gecenin ortasında gözlerim için
Parlayan ay sen miydin
Sen miydin hep bana doğru
Deli divane akan ırmak
Yalnız benim için yağan yağmur
Sen miydin
Yıllarca beklediğim gökkuşağı
Parmaklarından mı sızıyor yüreğime
Sen miydin bir tabutun içinden
Çekip çıkaran duygularımı
Dumanlı bir gökyüzü olmadım senin için
Hayal gergin, umut yılgın olmadı
Sevmedi yeryüzü delikanlı gönlümü
Sen miydin aynada kıvranan alev
Ardına gizlenip maviliklerin
Bakıyordun öyle şehla ve derin
Nurullah Genç
-
Ben dermanı sen olan hastalığım
Mezmur olur ayrılığın günlerce
Okuyup dururum;dilim bin parça alev
Kalbimin ahı geçer boğazından kedilerin
Yalınayak çocukların;dilencilerin
Yüzlerine gri lekeler bırakır gidişin
Dolunay vaktinde terk etsen de beni
Çocukça atıyor kalbim; engelleyemiyorum
Sana uzanmak istiyorum,türküler yakmak yıldızlara gözlerinde
Yolumu kesiyor karanlığın korkunç haramileri
Nasıl bozuluyorum bir bilsen
Nasıl çağırıyorum bazen pervasızca ölümü
Seni üzdükleri için düşmanım hastalıklara
Bukadar sevdikleri için,sahip oldukları için sana
Nasıl kıskanıyorum bir bilsen, nasıl kinleniyorum
Sen mi çağırıyorsun hastalıkları benim güzel papatya
Yüzüme bak, parmaklarıma, sararan gözlerime bak
Senden başka ilacı olmayan hastalığım
Yazmak istiyorum sevdamı genlerine, tutunmak istiyorum
Rahatlamak öldürerek umarsız acılarımı
Nasıl hırçınlaşıyor hayallerim bir bilsen
Ölü bir kuş gibi düşüyorum ellerine
Nedendir,köpekler yüzüme baktığında gülümsüyor
Bakışları müstehzi kirpilerin, tarla farelerinin
Böyle mi olacaktın diyorlar, düşlerimi kemiriyorlar
Ne duysam bir yerinin ağrıdığını, canım yanıyor
Ağrıların içimde, yedi yaşında bir çocuğun kalbine
Ucu akkor bir mızrak gömüyor alabildiğine
Köstebek oluyor, çürütüyor toprağını mutluluğumun
Bir yolcu var içimde; tanımadın, dinlemedin kanayan sesini
Geçer engereklerin arasından, duru yamyam duraklarda
Hep seni bekler, o mağrur tebessümünü vurgun yediğim gözlerini bekler
Birde ben beklerim yolcunun yanında, öyle avare
Şimdi beklediğim gibi omuzlarımda taşıyacak bir Neron cesedini
Olmadığın zamanlarda bu şehri yakmayı çok istedim
Gel artık bulutlarından eriyen kalbimin
Doldurmak istiyorum testimi göz pınarlarımdan
Bir gün kum fırtınalarına yakalanınca bir insanlık çölünde
Yudum yudum içeriz, unutacağımız güzel yanlarını sevdamızın
Şimdi bir belediye kireç kuyusunun tam kenarında
Vurmak istiyorum bu hain hasretin mührünü alnının tam ortasına
Nasıl ağlıyorum, kırılıyorum kendime bir bilsen
Umut benim de ekmeğim elbette, ekmeğimi elimden
Alamaz gardiyanlar, savcılar, gece bekçileri
Ve bir gün, sen iyileşeceksin papatyam
Dikenli tellere, kahırlara, infazlara rağmen
Hoşuna gidecek tüm fillerin
Öznesi olacağım senin için.
Nurullah Genç
-
Büyük aşkın büyük olur her şeyi
Güneş bir defa doğar; akşam nedir bilmeyiz
Biz yorgun nefeslerin adamları değiliz
Kaypak serüvenlerin, küçük efsanelerin
Her ırmağı en derin yerinden bir defa geçeriz
Dağ bu yüzden büyük, çöl büyük, vadi büyük
Ağrı büyük,hasret büyük, kahır ve isyan büyük
Büyük aşkın büyük olur her şeyi
Kum fırtınalarında boğulan kervanların
Aşk sızmıştır tozlu dudaklarından
Alevlerin burcundandır ahımız
Öyle her sevdalının gücü yetmez yanmaya
Her yüreğin harcı değildir bu yük
Selamlamalı bir şairi, büyük seviyorsa
Büyük yürüyorsa bir adam dağlara doğru
Selamlamalı ellerindeki menekşeleri
Büyük dalgalarla boğuşuyorsa bir kaptan
Selamlamalı onu da deniz fenerleriyle
Yanından geçerken hafif eğilmeli, gülümsemeli
Sonra selamlamalı gündüzlerle, gecelerle
Taşıdığı büyük acıyı damıtan
Toprağa bir servi fidanı gibi
Diken delikanlıyı
İncinmesin diye omuzlarında
Denize armağan götürdüğü
Sevdasını sızdıran testileri
Yıllar yılı döner diye yolunu beklediği
Sevgilisine adayan güzeli
Selamlamalı bulutlarıyla gökyüzünün
Ansızın sel gider bozkırından, sevmeyi bilmeyen
Yürümeyi bilmeyen adamların
Develer bilse de sevmeyi,çöller
Anlamaz ki, neyi, niçin sevdiğini
Küçük sever sevse de bezirganlar
Onlar hala öğrenemediler büyümeyi
Nurullah Genç