-
Bu basligi attim emire iteat nekadar onemlidir mecaz anlmi ve manevi yonden anlatir saniz ins selametle
-
Bu basligi attim emire iteat nekadar onemlidir mecaz anlmi ve manevi yonden anlatir saniz ins selametle
İtaatın farz oluşuna delil bu hususta varid olmuş ayetler ve hadis-i şeriflerdir. Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de."[1]
Buhari, Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan Ebu Hureyre'yi şöyle derken dinlediğini rivayet etmektedir: "Rasulullah (s.a.v) şöyle dedi: "Bana itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de Allah'a isyan etmiş olur. Benim tayin ettiğim emire itaat eden bana da itaat etmiş olur, tayin ettiğim emire isyan eden bana da isyan etmiş olur.” [2] Bir başka rivayette ise: "... kim emire itaat ederse bana da itaat etmiş olur..." denilmektedir.
Enes b. Mâlik'den gelen rivayette şöyle denilmektedir: Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki: "Başınıza başı kuru üzüm tanesini andıran Habeşli bir köle yönetici olarak tayin edilse dahi, dinleyip itaat ediniz.” [3] Amr b. el- As'dan: Nebi (s.a.v) şöyle dedi: "Her kim bir imama biat eder, ona eliyle musafaha eder ve kalbinin meyvesini ona verirse (kalbinden ona beyatta bulunursa) gücü yettiğince ona itaat etsin. Bir başkası gelip te onunla (yönetim hususunda) çekişecek olursa o diğerinin boynunu vurunuz.” [4]
İşte bunlar itaatın vücubu hususunda açık delillerdir. Çünkü yüce Allah emir sahiplerine, emire ve imama itaatı emretmiştir. İtaat emri ile birlikte yer alan karineler itaat emrinin kesin olduğunu ifade etmektedir. Bu karineler; Peygamber (s.a.v)'in emire isyanı kendisine ve Allah'a isyan gibi değerlendirmesi, yönetici Habeşli bir köle olsa dahi itaati emrederek bu hususta işi sıkı tutmuş olmasıdır. İşte bütün bunlar itaat isteğinin kesin bir istek olduğunun delilleridir. O halde yöneticiye itaat farz olmaktadır.
İtaat, belli bir yönetici ve belli işlerle kayıtlı olmaksızın mutlak olarak gelmiştir. O halde Müslümanlardan olan herhangi bir yöneticiye itaat vaciptir. İsterse bu yönetici zalim ve fasık olsa, batıl yollardan insanların mallarını yese dahi ona itaat farzdır. Çünkü deliller kayıtlı olmayıp mutlaktır. Bu nedenle bu deliller mutlaklığı üzere kalmaya devam ederler.
Bununla birlikte facir ve zalim bir kimse olsa dahi yöneticiye itaatın vücubunu ortaya koyan hadis-i şerifler de vardır. Buhari Abdullah'dan şunu rivayet eder: Rasulullah (s.a.v) şöyle dedi: "Benden sonra başkalarının size tercih edildiği, hoşlanmadığınız birtakım işler göreceksiniz.” Orada bulunanlar: “Bize ne emredersin ey Allah'ın Rasulü?” deyine Allah'ın Rasulü: “Onların hakkını onlara veriniz. Kendi hakkınızı da Allah'tan isteyiniz.” [5] Ebu Reca İbni Abbas'tan şu hadisi rivayet eder: Allah'ın Rasulü (s.a.v) şöyle dedi: "Kim emirinden hoşlanmadığı bir şey görürse sabretsin. Zira kim cemaattan bir karış kadar bile olsa ayrılırsa cahiliyye ölümü ile ölmüş olur.” [6]
Bu hadis-i şerifler her ne yaparsa yapsın yöneticiye itaatın vucubu hususunda açıktır. Peygamber (s.a.v) dikkati çekecek şekilde itaat hususunu oldukça sıkı tutmuştur. Nafi'den onun da Abdullah b. Ömer'den rivayetine göre Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Ben, Rasulullah (s.a.v)'ı şöyle buyururken dinledim: "Her kim emire itaattan el çekecek olursa kıyamet gününde elinde hiçbir delili bulunmaksızın Allah'ın huzuruna çıkacaktır. Her kim de boynunda bir biat bulunmaksızın ölürse cahiliye ölümü ile ölür.” [7]
Hakim'in kaydettiği şekliyle İbni Ömer'in rivayet ettiği hadis-i şerife göre Peygamber (u)şöyle buyurmuştur: "Her kim cemaatin dışına çıkacak olur ise, tekrar cemaata dönünceye kadar İslâm ilmiğini boynundan çıkarmış olur. Her kim başında cemaat imamı bulunmaksızın ölür ise şüphesiz onun ölümü cahiliye ölümüdür.” [8]
Bu hadislerden anlaşıldığı üzere, idarece ne yaparsa yapsın ona karşı isyan etmek, itaattan dışarı çıkmak ve onunla savaşmak helal değildir. Abdullah b. Ömer'den: Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Her kim bize karşı silah taşırsa o bizden değildir.” [9] Her ne olursa olsun velayet (yönetim yetkisi) hususunda onunla anlaşmazlığa, çekişmeye düşmek helal değildir. Ancak hakkında nass gelen hüküm bundan müstesnadır ki, o da apaçık küfrün ortaya çıkmasıdır.
Münker işleyecek olsalar dahi yöneticilere karşı savaşmak açık bir şekilde yasaklanmıştır. Ümmü Seleme'den: Rasulullah (s.a.v) şöyle dedi: "Sizin başınıza öyle kimseler emir olacak ki, bazı davranışlarını güzel bulup memnun kalacaksınız. Bazı davranışlarını da çirkin bulacaksınız. Onların iyi davranışlarını bilen kimse (onların münkerinden) uzak olur. Her kim (münkerlerine) karşı çıkarsa kurtuluşa erer. Razı olup tabi olan ise.” Orada bulunanların: Onlarla savaşmayalım mı? diye sormaları üzerine Allah'ın Rasulü: “Namazı kıldıkları sürece hayır.” buyurdu.” [10]
Müslim'in rivayet ettiği Avf b. Malik yoluyla gelen hadiste de şöyle denilmektedir: "...Ey Allah'ın Rasulü! Kılıçla bunlara karşı çarpışmayalım mı?" denilince, Peygamber (s.a.v): “Aranızda namazı kıldıkları sürece hayır.”” diye cevap verdi...” [11] Übade b. es-Samit yoluyla gelen biata dair hadis-i şerifte de şu ifadeler yer almaktadır: "... ve yönetim hususunda yöneticiler ile çekişmemek üzere (biat ettik) Ancak yöneticilerin açık küfür içerisinde bulunduklarına dair Allah'tan elimizde kesin bir apaçık bir küfür görmemiz müstesna.” [12]
İşte bütün bunlar, yöneticiye karşı çıkmanın, onunla çarpışmanın ve yönetim hususunda onunla çekişmenin nehyedildiğine dair açık nasslardır. Diğer taraftan ne kadar zalim ne kadar münker işleyen kimse olsa dahi ona itaatın vücubuna delil olan hadis-i şerifler de vardır. İşte bütün bunlar, yöneticiye mutlak olarak itaati teşvik etmektedir. İyiliği emredip münkerden alıkoyup münkeri el ile ortadan kaldırmayı emreden eden hadis şerifler varid olmuş ise de bu hadisler bunları tahsis etmekte ve bundan yöneticiyi istisna etmektedir. Bundan dolayı Müslümanların yöneticiye (Halife’ye) itaatı istisna edilen şey dışında herhangi bir kayıt söz konusu olmaksızın mutlak bir itaattır.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Nisa: 59
[2] Buhari, 6604; Müslim, 3418; İbni Mace, 4122; Ahmed b. Hanbel, 7335, 10226
[3] Buhari, 652, 6609; İbni Mace, 2851; Ahmed b. Hanbel, 11683
[4] Müslim, 3431; Nesei, 4120; İbni Mace, 3146; Ahmed b. Hanbel, 6214
[5] Buhari, 6529
[6] Buhari, 6531; Müslim, 3438
[7] Müslim, 3441
[8] Hakim
[9] Buhari, 6366, 6543, 6544; Müslim, 143, 145, 146; Tirmizi, 1379; Nesei, 40331; İbni Mace, 2565, 2566; Ahmed b. Hanbel, 4237, 4420, 5990, 9027
[10] Müslim, 3445
[11] Müslim, 3445
[12] Müslim
-
tesekkürler :x :x :x
-
Allah razı olsun Ahi ve El-Ensar kardeşim...
-
İtaatin kazandırdığı ameli hiç bir amel kazandıramaz, kaybettirdiğini de hiç bir amel kaybettiremez.
Ekabir.
-
İtaatin kazandırdığı ameli hiç bir amel kazandıramaz, kaybettirdiğini de hiç bir amel kaybettiremez.
Ekabir.
:x :x
-
İtaatin kazandırdığı ameli hiç bir amel kazandıramaz, kaybettirdiğini de hiç bir amel kaybettiremez.
Ekabir.
:x :x
-
EMRE İTÂAT
Ebû Zerri'l-Gıfâri (r.a.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hizmetini görüyor, akşam olduğunda da, yatacak başka bir yeri olmadığı için, mescide gidip, orada istirahat ediyorlardı. Bir gece Peygamber Efendimiz (s.a.v) mescide girdiğinde, Ebû Zerr'il-Gıfârî (r.a.)'yi, mescidin toprak zemininde uyuduğunu gördüler. Onu uyandırıp,
"Niçin burada yatıyorsun." diye sordular. Ebû Zerr (r.a.);
"Yatacak başka yerim yok, yâ Rasûlallâh." dedi. Resûlullâh (s.a.v.), Ebû Zerr'in yanına oturarak, onunla konuşmaya başladılar:
"Peki, seni bu mescidden çıkarırlarsa ne yaparsın?" Ebû Zerr (r.a.);
- "Şam'a giderim. Çünkü Şam hicret toprağıdır, mahşer yeridir, peygamberler diyarıdır. Oranın halkından olurum." dedi,
"Ya seni Şam'dan da çıkartırlarsa?"
"Tekrar bu mescide gelirim." dedi.
"Peki bu mescidden tekrar çıkartılırsan?" Ebû Zerr,
"Kılıcımı alır, ölünceye kadar dövüşürüm!" şeklinde cevap verdi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), bu cevaba gülümseyerek, elini, onun omuzuna koydu ve:
"Ben sana bundan daha iyi bir yol göstereyim mi, yâ Ebi Zerr?
"Evet yâ Resûlullâh."
"Seni nereye çekerlerse oraya gidersin, nereye gönderilsen oraya gidersin. Bunu emreden siyâhî bir köle de olsa (emrini dinlersin)." buyurdu.
-
Seni nereye çekerlerse oraya gidersin, nereye gönderilsen oraya gidersin. Bunu emreden siyâhî bir köle de olsa (emrini dinlersin)." buyurdu.
Allah razı olsun kardeşim.
-
İtaatin kazandırdığı ameli hiç bir amel kazandıramaz, kaybettirdiğini de hiç bir amel kaybettiremez.
Ekabir.
:x
-
itaatsizligin acdigi yarayi kapatacak ibadet yoktur.büyüklerden.
-
"Seni nereye çekerlerse oraya gidersin, nereye gönderilsen oraya gidersin. Bunu emreden siyâhî bir köle de olsa (emrini dinlersin)." buyurdu.
:x
-
Allah razi olsun kardeşlerim Mevla itaati nasip etsin
amin...
-
itaatsizligin acdigi yarayi kapatacak ibadet yoktur.büyüklerden.
-
(Ey iman edenler! Allah’a, Resulüne ve sizden olan emirlere itaat ediniz.) [Nisa 59]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Emirin beğenmediğiniz işlerine sabredin! Zira cemaatten bir karış ayrılan, cahiliyet ölümü ile ölmüş olur.) [Buhari]
(Emire itaat etmeyip, cemaatten ayrılan, cahiliyet ölümü ile ölmüş olur.) [Müslim]
(Bana itaat, Allahü teâlâya itaattir. Bana isyan, Allahü teâlâya isyandır. Başındaki emire itaat, bana itaattir, ona isyan ise, bana isyandır.) [Buhari]
(Başınızdaki emir, siyah Habeşli bir köle olsa da, ona mutlaka itaat edin!) [Buhari]
(Öyle emirler gelir ki, yalan söyler ve zulmederler. Onların yalanlarını tasdik eden ve zulümlerine yardım edenler, benden değildir, ben de onlardan değilim. Onların yalanlarını tasdik etmeyen ve zulümlerine yardımcı olmayanlar bendendir, ben de onlardanım.) [Taberani]
(Bazı emirler gelir, rızklarınıza el atar, yalanlarla sizi avutmaya çalışır. En kötü tarafları da kötülüklerini güzel görmedikçe, yalanlarını tasdik etmedikçe sizden razı olmazlar. Yine de emirlik haklarını tanıyın.) [Taberani]
(Bazı idareciler gelir, iyileri de, kötüleri de olur. Hakka uygun her şeyde kendilerine itaat edin. Arkalarında namaz kılın. Eğer iyilik yaparlarsa, hem size, hem onlara olur. Kötülük ederlerse, sizin lehinize, onların aleyhine olur.) [Taberani]
(Günahı emretmedikçe, emire itaat Müslümana vaciptir. Allah’a isyanı emredene itaat yoktur.) [Beyheki]
(Hoşuna gitse de, gitmese de, emirin sözünü dinle ve ona itaat et! Emir, günah olan bir şeyi emrederse, o emri dinlemek gerekmez.) [Buhari]
(Bir hayvanın ayağını kesenin ve yaş hurma ağacını yakanın ecrinin dörtte biri gider. Ortağına hıyanet edenin de ecrinin dörtte biri gider. Emirine isyan edenin ise, ecrinin tamamı gider.) [Beyheki]
Hz. Huzeyfe diyor ki:
Peygamber efendimiz, (Bir zaman sonra, benim yoluma, sünnetime uymayan, görünüşleri insan, kalbleri şeytan gibi emirler gelecektir) buyurunca (Ya ResulAllah bu zamana yetişirsem ne yapayım?) diye sual ettim. (Müslümanların cemaatine ve imamına uy! Sırtına vurup malını alsa da, emirin sözünü dinle ve ona itaat et) buyurdu. “Müslümanların cemaati ve imamı yoksa, ne yapayım?” dedim. (Ölünceye kadar hepsinden uzak kal) buyurdu. (Buhari)
Dinimizde birlik ve beraberliğin sağlanması için âmire itaatin önemi büyüktür.
Âmirimiz kötü diye yakınmamız doğru değildir. Önce kendimize bakmamız, kendi kusurlarımızı düzeltmemiz gerekir.
Acaba kendimiz iyi miyiz? Kendimizi düzeltirsek, âmirlerimiz de düzelir. Nitekim hadis-i şerifte (Siz nasılsanız, başınıza öyle âmirler geçer) buyuruluyor. (Deylemi)
-
güzel ifadeler buna ne söyleyebiliriz rabbim itaatden ayirmasin.
-
güzel ifadeler buna ne söyleyebiliriz rabbim itaatden ayirmasin.
Amin.. cümlemizi
-
her ne kadar emiril müminin sevilmese bile emiril müminine iteat etmek mecburidir.(BÜYÜKLERDEN)
-
her ne kadar emiril müminin sevilmese bile emiril müminine iteat etmek mecburidir.(BÜYÜKLERDEN) :x
-
her ne kadar emiril müminin sevilmese bile emiril müminine iteat etmek mecburidir.(BÜYÜKLERDEN)
:x
-
güzel ifadeler buna ne söyleyebiliriz rabbim itaatden ayirmasin.
Amin.
-
her ne kadar emiril müminin sevilmese bile emiril müminine iteat etmek mecburidir.(BÜYÜKLERDEN)
Emiral müminin sevilmezmi yahu.Biiznillah canımız fedadır yoluna. :)
-
Beni sevmeyebilirsiniz ama bana itaat etmeye mecbursunuz demişti büyüğümüz bir sohbetlerinde. müteallim hocamın dediği gibi mevlam itaattan ayırmasın.
-
her ne kadar emiril müminin sevilmese bile emiril müminine iteat etmek mecburidir.(BÜYÜKLERDEN)
Emiral müminin sevilmezmi yahu.Biiznillah canımız fedadır yoluna. :)
:x
-
canımız fedadır O' na :x
-
canımız fedadır O' na :x
:)
:x :x :x
-
canımız fedadır O' na :x
gh8)) gh8))
-
Emiral müminin sevilmezmi yahu.Biiznillah canımız fedadır yoluna
-
İtaat, belli bir yönetici ve belli işlerle kayıtlı olmaksızın mutlak olarak gelmiştir. O halde Müslümanlardan olan herhangi bir yöneticiye itaat vaciptir. İsterse bu yönetici zalim ve fasık olsa, batıl yollardan insanların mallarını yese dahi ona itaat farzdır. Çünkü deliller kayıtlı olmayıp mutlaktır. Bu nedenle bu deliller mutlaklığı üzere kalmaya devam ederler.
Allah'ın Rasulü (s.a.v) şöyle dedi: "Kim emirinden hoşlanmadığı bir şey görürse sabretsin. Zira kim cemaattan bir karış kadar bile olsa ayrılırsa cahiliyye ölümü ile ölmüş olur.” [6]
Bu hadis-i şerifler her ne yaparsa yapsın yöneticiye itaatın vucubu hususunda açıktır.
Ahi kardeşimiz burada müslümanlardan olan her hangi yöneticiye itaat vaciptir, diyor. Burada söylenmek istenen yanlış anlamadıysam, Emir-ül Mü'minin olan,ve Sahibuzzamana bağlı yönetici kastedilmiş olmalı. Eğer bu bunu kasdetmemişse zahir anlamda herhangi bir müslüman liderden bahsediyorsa yanlıştır. Burada müslümanlardan olan herhangi bir yöneticiye itaatin vacip olma şartı ise de Sahibuzzamana bağlı olma şartı ile geçerli olması gerekir...diye düşünüyorum,yanlışsa lütfen düzeltin...
-
Olmazsa Olmaz Bir Kale: Emre İtaat
İtaat müessesesi İslam dininin manevi derinliklerinde bel kemiği mesabesindedir. Zira kendisine yapılan riayet neticesinde ameller ile elde edilemeyecek hasene kazanılırken, dikkat edilmediği zamanda müminin sevap hazinesinde derin yaralar açmaktadır. İşte itaat ile alakalı Âyet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler…
“Ey Mü'minler, Allahü Teâlâ'ya ve Resûlüne ve sizden olan (halife, kadı, âlim ve diğer hak ve adâlet üzere hükmeden) emir sahiplerine itâat ediniz. Eğer (din işlerinden) bir şeyde ihtilâf ederseniz, -Allah'a ve âhiret gününe îman ediyorsanız- Allah'(ın kitâbın)a ve Resûlü'(nün sünneti)ne mürâcaat ediniz. Bu (sizin için) daha hayırlı ve neticesi daha güzeldir.” (Sûre-i Nisa, âyet 59)
“Neşede, kederde, zorlukta, kolaylıkta ve başkaları kendi arzûlarını senin haklı durumuna tercih ettiklerinde, her hal ve kârda, emîre itâat etmek vâciptir.” (Müslim 6/1856)
“Emire itâat, bana itâat; ona isyan bana isyandır.” (Râmuz 405/5)
“Emîre itâatin mükâfâtı harp meydanında alınan sevaba müsâvîdir. (Birlik ruhunu korumak, muvaffakiyetin sırrıdır. İdâreci muhîtinin itâatiyle muvaffak olur. Tefrika yıkılmaya yol açar.) Emîre isyan eden kimsenin ecri tamâmen yok olur.” (Râmuz 431/2)
“Üzerinize, sizi Allah'ın kitabına göre sevk ve idâre eden burnu kesik siyah köle de olsa, itâat ediniz.” (Müslim 6/1838)
“Kim emîrinin bir hareketini beğenmezse, sabretsin. (Ona karşı isyankâr tavır takınmasın). İtâatten bir karış dışarı çıkan, muhakkak câhiliyet ölümüyle (küfür üzere) ölür.” (Müslim 6/1849)
“Emîre itâat etmeyene cennet helâl olmaz.” (Bu hadis-i şerif Hayber Günü, harbin kesilmesi îlan edildiği halde kıtâle devam edip o anda öldürülen kişi hakkında vâkî olmuştur.)
“Âdil olan imama isyandan ve yer yüzünde fesat çıkarmaktan sakın! Emir, halife, vâli... hâsılı sultan, baba; sen evlâtsın Sultan hata etse de itâat şarttır.” (İhya C.2 S.843)
“Ulûl’emre itâatten elini çeken, kıyâmet günü Allah'ın huzûruna hiçbir hucceti bulunmadığı halde çıkar. Ülül’emre bîat etmeden (tâbi olmadan) ölen, cahiliyet (küfür) üzere ölür.” (Riyazü’s-Sâlihîn C. 2 S.83) (Onu bulamayan, ruhuna bir Fâtiha üç İhlas hediye edip medet dilesin, denilmiş.)
“Kafası kuru üzüm gibi küçük (siyah) bir Habeşî köle dahî üzerinize âmir olsa, onu dinleyin ve itâat edin.” (Riyazü’s-Sâlihîn C. 2 S.83)
“Bir kimse imama (emire) bîat eder, (elini tutar) ve ona uyarsa, elinden geldiği kadar ona itâat etsin. Sonra birisi çıkıp ondan idâreyi almak isterse sonuncunun boynunu vurun.” (Riyazü’s-Sâlihîn C. 2 S.85)
Birliği bozmak maddî ve mânevî zararlara yol açar. Tevâzu ve teslimiyetin kâr u kerâmeti de izaha muhtaç değildir. Hak dostları tevazu edip isimlerini dahî ortaya koymamışlar. Misal: “İmam-ı Rabbânî Yolu – İmam-ı Rabbânî Evlâtları – İmam-ı Rabbânî Kerâmeti” buyurmuş, kendilerini gizlemişlerdir. Ancak ağaç meyveyi gövdesinden değil dalından verir...
Süleyman (a.s.), veziri Asıf İbn-i Berhayâ Hazreti Belkıs’ın tahtını bir anda getirmesi üzerine, “Bu Rabb’imin fazlındandır” diyerek hamd etti. Çünkü tahtı getiren vezirse de o, Süleyman (a.s.)’ın meyvesidir...
Benzeri bulunmayan eserlerle hizmet eden Hak dostlarına iftira etmek, küfre yardım olur; Müslüman’a yakışmaz... Bunun şuuru içinde fitneden vazgeçmeli, bilmiyorsa araştırıp öğrenmeli, yerli yersiz konuşmak, dirlik ve düzeni bozmak, hadis-i şeriflerle sâbit olduğu üzere, nifak alâmetidir.
Takva ile Amel Eden Site : www.incemeseleler.com (http://www.incemeseleler.com/index.php/itikadi-meseleler/162-olmazsa-olmaz-bir-kale-emre-itaat)
-
Bir Allah dostu şöyle buyurmuş:
"Deseler ki 'Duâların kabul olduğu bir cuma günü duâ edeceksin, Hazreti Allah'ta duânı kabul edecek.' Hazreti Allah'a 'Emir'ül mü'minini muvaffak eyle Yâ Rabbi' diye duâ ederdim'"
-
Güzel bir çalışma ve derleme.
Ellerinize sağlık Allah razı olsun.
Emirül Mü'minine itaat ile ilgili Hadis-i Şerifler de gösteriyor'ki, bu itaat meselesi oldukca hassas bir konu...
Günümüz de bu meseleyi tam kavramamış insanlara anlatılması gereken bir mesele...
Bir topluluğa, cemaate, gruba, meşrebe bağlı olmak demek, bağlı olduğun cemaatin başındaki zata bağlanmak demektir. Misal vermek gerekirse, askere gittiğiniz zaman Ordu'ya kaydınız yapılır, ve o andan itibaren o komuta kademesine girersiniz...
Yani, artık siz bir zincirin halkası olmuşsunuzdur. Komutanınız ne derse onu yapmak zorundasınız..! hayır deme, yapmıyorum deme şansınız yoktur. Ne söylenirse o orduda iseniz yapmak zorundasınız...
Yani, emre itaat etmek zorundasınız... Ordu da emre itaat etmeyenler, neyse cezasını çekerler. Cemaatde de böyledir. Verilen emri sorgulama diye bir şey olamaz. Şimdi, askerdesiniz komutan bir emir verdi, neden ? diye sorgulayabilirmisiniz ? Emire itaat de böyledir.
İnşAllah o itaat edenlerden oluruz.
-
Peygamber Efendimiz aleyhisselâm buyurdular:
"Benim sünnetime ve benden sonra râşid ve mehdî halifelerimin sünnetine uyunuz, uymanız vacibtir... "
(Sünen-i Ebû Davûd)
-
(http://i.imgur.com/IqaWdMY.png)
-
Emeginize saglik.Resim seklinde yaptiginiz cok iyi dusunulmus.Indirip paylasmasi daha kolay oluyor.
-
İslâm'da Emre İtaatin Önemi-Örneği ve Bir Mûcize
Ashâb-ı kiramdan Avf bin Amr (r.a.) anlatıyor:
“Ben, Selmân-ı Fârisî, Huzeyfe bin Yeman, Nûman bin Mukarrin ve Ensar’dan altı kişi, bize ayrılmış olan kırk arşınlık yeri kazıyorduk. Zübab dibinden kazarak nemli tabakaya kadar inmiştik ki; Allah Teâlâ, hendeğin karnından karşımıza ak ve parlak bir kaya çıkardı. Onunla uğraşırken balyoz, kazma-kürek ve külünk gibi demir âlet ve edevâtımız kırıldı. Âciz kaldık. Bunun üzerine Selman’a,
— Ey Selman, Resûlüllah (s.a.v.)’a git de, şu kayadan dolayı çektiğimizi haber ver, dedik.
Resûlüllah Efendimiz, o sırada kıldan dokunmuş bir Türk çadırının içinde dinleniyordu. Selmân (r.a.),
— Yâ Resûlellah, analarımız-babalarımız sana fedâ olsun! Hendeğin karnından karşımıza ak bir kaya çıktı. Onunla uğraşırken, bütün demir âlet ve edevâtımız kırıldı, âciz kaldık. Çizmiş olduğunuz çizgiden sapılacak yer yakın olduğuna göre, o kayanın yanından biraz sapıverelim mi, yoksa, bu hususta bize vereceğiniz bir emir var mı? Biz, sizin çizdiğiniz çizgiyi aşmak istemiyoruz, dedi.
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz,
— Ver bana balyozunu, ey Selmân! buyurdu.” (Tabakâtu İbn-i sa‘d, 4/83)
Selmân-ı Fârisî (r.a.) der ki: “Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, kayaya bir darbe indirince, balyozun altından bir şimşek parladı. Sonra ona bir darbe daha indirdi. Yine balyozun altından bir şimşek daha parladı. Daha sonra kayaya üçüncü darbeyi indirdi ve gene balyozun altından bir şimşek daha parladı. Bunun üzerine,
— Anam-babam sana fedâ olsun yâ Resûlellah! Kayaya balyozla vurduğunuz zaman, balyozun altından çıkan şu görmüş olduğum parıltılar nedir? diye sordum.
— Ey Selman! Sen, onları gördün mü? buyurdu.
— Evet, gördüm, dedim.
— Birinci parlamada, Allah Teâlâ bana Yemen’i feth etti, açtı. İkinci parlamada, Allah bana Şam ve Mağrib’i feth edip açtı. Üçüncü parlamada, Allah bana Meşrık’ı feth edip açtı, buyurdu. (İbn-i İshak, İbn-i Hişam, Sîre, 3/230)
Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) tarafından haber verilen bütün bu fetihler, Hz. Ömer, Hz. Osman (r.anhümâ)’ın hilâfeti zamanında ve ondan sonraki devirlerde birer birer tahakkuk etmiştir. İbret almasını bilenlere, istikbâle ait ne büyük bir mûcize!
Burada çok mühim bir diğer hâdise de; bu mûcizenin ortaya çıkışına vesîle olan ashâb-ı güzînin, emre itaat noktasında göstermiş oldukları güzel örnektir. Eğer onlar, taşın vaziyetini Resûlüllah’a (s.a.v.) arz etmeyip, kayayı olduğu gibi bıraksalar ve ‘bu kadarcık bir sapmadan bir şey olmaz’ diyerek kendi düşüncelerine göre hareket etselerdi; belki de hendeğin o kısmında bir zaaf meydana gelecek ve bu zaaf sebebiyle Müslümanlar, büyük sıkıntılara mâruz kalacaktı. Ayrıca, zikri geçen mûcize zuhûr etmeyeceği için, ileride vukûa gelecek fetihlerden de haberdâr olamayacaklardı.
İşte bu hâdise bizlere, dinimizde (dünyevî-uhrevî) emre itaatin ehemmiyet ve lüzûmunu ortaya koymaktadır. O bakımdan, ‘aman dikkat!’ diyoruz; herkes kendine düşen dersi almalı, almasını bilmeli... Bahusus tasavvuf erbabı olan kardeşlerimiz emre itaatin, teslimiyetin ne demek olduğu üzerinde dikkatle düşünmeliler… Yapmaları gereken zahirî ve bâtıni vazifelerinde fazlalık ve eksikliklerden mutlaka kaçınmalı; denileni, denildiği miktar yapmaya gayret göstermelidir.
http://www.mollacami.com/konu/islam-da-emre-itaatin-onemi-ornegi-ve-bir-12828.html
-
(http://i.imgur.com/lYk42Kc.png)