Sadakat islami Forum

FORUM AKTİVİTELERİMİZ => HAFTANIN MEVZUU ARŞİVİ => Konuyu başlatan: SadakatNet - 27 Nisan 2008, 17:06:40

Başlık: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: SadakatNet - 27 Nisan 2008, 17:06:40
(http://img76.imageshack.us/img76/2940/yemeicmeadabcopyse4.jpg)

 
Hafta:    27


Mevzu: Yeme,İçme Adabı; Nimete Hürmet


Araştırmalarınızı bekliyoruz..


(Araştırma yapmak demek bildiklerimizi aktarmak demek değil, bu mevzu hakkında elimizdeki mevcut kitaplardan iktibas yapmak demektir. Her üyemizden bir iktibas yapmasını istirham ediyoruz.)
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: Ber-ceste - 27 Nisan 2008, 17:28:15
100) Yemek Yeme Usûl Ve Âdâbı
Yemeğe Başlarken Besmele Çekmek, Sonunda Elhamdülillah Demek


729. Ömer İbni Ebû Seleme radıyAllahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:
“Besmele çek! Sağ elinle ye! Hep önünden ye!”[1]

 

730. Âişe radıyAllahu anhâ Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi:
“Biriniz yemek yerken besmele çeksin. Şayet yemeğe başlarken besmele çekmeyi unutursa, hatırladığı anda ‘baştan sona bismillah’ desin.”[2]

 

731. Câbir radıyAllahu anh, Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:
“Kişi evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse, şeytan adamlarına, “Burada ne geceleyebilir ne de yemek yiyebilirsiniz” der. Eğer o kimse eve girerken besmele çekmezse, şeytan adamlarına, “Geceyi geçirecek bir yer buldunuz” der. O şahıs yemek yerken besmele çekmezse, şeytan kendi adamlarına, “Hem barınacak yer hem de yiyecek yemek buldunuz” der.”[3]

 

732. Huzeyfe radıyAllahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem ile birlikte yemek yiyeceğimiz zaman, o, yemeğe dokunmadan elimizi yemeğe sürmezdik. Yine bir gün onunla birlikte yemek yiyecektik. Derken küçük bir kız çocuğu geldi. Sanki biri onu arkasından itiyormuş gibiydi. Hemen elini yemeğe uzattı; fakat Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem elini tuttu. Daha sonra bir bedevî geldi; o da arkasından itiliyormuş gibiydi. Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem onun da elini tuttu ve sonra şöyle buyurdu:

“Şeytan besmele çekilmeden başlanan bir yemeğe katılmayı pek arzu eder. O, şu yemeğe katılmak için bu câriyeyi getirdi. Fakat ben elini tuttum. Bu bedevî sayesinde yemeğe katılmak için onu alıp getirdi; onun da elini tuttum. Nefsimi kudretiyle elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, şeytanın eli, onların eliyle birlikte avucumdaydı.”

Sonra Peygamber aleyhisselâm besmele çekip yemeğe başladı.[4]

 

* Şeytanlar peygamberlerin bulunduğu sofradan bile faydalanma yoluna giderler hiçbir sefer hiçbir şeytan tatile çıkmaz, izin kullanmaz. Herkesi nasıl Allah yolundan ayırabilecek, onun yollarını araştırır ve oradan faaliyete devam eder. En’am: 6/112’de beyan edildiğine göre herkes ve her peygamber için düşman olarak bir şeytan tayin edilmiştir. [5]

 

733. Sahâbî Ümeyye İbni Mahşî radıyAllahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem’in yanında birisi yemek yiyordu. Adam son lokmaya kadar besmele çekmedi. Son lokmayı ağzına götürürken “bismillâhi evvelehû ve âhirehû” (baştan sona bismillâh) dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem güldü ve şöyle buyurdu:
“Şeytan onunla birlikte yemek yiyordu. Adam besmele çekince, şeytan yediklerini kustu.”[6]

 

734. Âişe radıyAllahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem ashâbından altı kişiyle birlikte yemek yiyordu. Bu sırada bir bedevî geldi ve yemeği iki lokmada bitiriverdi. Bunun üzerine Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şayet o besmele çekseydi, yemek hepinize yeterdi.”[7]

 

735. Ebû Ümâme radıyAllahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm sofrasını kaldırdığı zaman şöyle derdi:
“Ey Rabbimiz! Sana tertemiz duygularla, eksilmeyip artan, huzurundan geri çevrilmeyip kabul edilen sayısız hamd ile hamd ederiz.”[8]

 

736. Muâz İbni Enes radıyAllahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse yemek yedikten sonra: Bana bu yemeği yediren, sonucu etkileyecek bir güç ve kudretim olmaksızın onu bana nasip eden Allah’a hamd olsun, derse, geçmiş günahları bağışlanır.”[9]

 

* Besmele müslümanın her yerde ve her zaman silahıdır. Besmelesiz yenen yemeğe şeytan ortak olur. Besmele şeytandan gelecek zararları yok eder ve yemeğin bereketini korur. [10]


 
--------------------------------------------------------------------------------
 
[1] Buhârî, Et`ime 2, 3; Müslim, Eşribe 108. Ayrıca bk. Tirmizî, Et`ime 47; İbni Mâce, Et`ime 8.

[2] Ebû Dâvûd, Et`ime 15; Tirmizî, Et`ime 47.

[3] Müslim, Eşribe 103. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 15; İbni Mâce, Duâ 19.

[4] Müslim, Eşribe 102. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 15.

[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 240.

[6] Ebû Dâvûd, Et`ime 15; Nesâî, es–Sünenü’l–kübrâ, Âdâbü’l–ekl, 15.

[7] Tirmizî, Et`ime 47. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ime 7.

[8] Buhârî, Et`ime 54. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 52; Tirmizî, Daavât 55; İbni Mâce, Et`ime 16.

[9] Ebû Dâvûd, Libâs 1; Tirmizî, Daavât 56. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ime 16.

[10] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 241.


RİYAZ-US SALİHİN -- SADAKAT KÜTÜPHANESİ
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: Ber-ceste - 27 Nisan 2008, 17:29:43
101) Yemekte Kusur Aramayıp Onu Beğendiğini Söylemek
 

737. Ebû Hüreyre radıyAllahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem yemekte hiçbir zaman kusur aramazdı. İştahı varsa yer, canı çekmiyorsa yemezdi.[1]

 

738. Câbir radıyAllahu anh şöyle dedi:
Bir gün Peygamber aleyhisselâm ev halkından ekmekle birlikte yiyeceği bir katık istedi. Onlar da:

– Evde sirkeden başka bir şey yok, dediler.
Resûl–i Ekrem onu getirmelerini söyledi. Sonra da:
– “Sirke ne güzel katık; sirke ne güzel katık!” diyerek yemeğini yemeye başladı.[2]

 

* En basit bir katık bile olsa onu küçümsememeli ve kötülememelidir. Kişi hoşlanırsa yemeli değilse kusur aramamalıdır. Sofraya konan herhangi bir yemek ne kadar az ve sade olursa olsun Allah’ın bir lütfu olduğunu bilmeli, şükrederek o yemek hakkında iyi şeyler söylemelidir. [3]


 
--------------------------------------------------------------------------------
 
[1] Buhârî, Menâkıb 23; Et`ime 21; Müslim, Eşribe 187, 188. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 13; Tirmizî, Birr 84.

[2] Müslim, Eşribe 167–169. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 39; Tirmizî, Et`ime 35; İbni Mâce, Et`ime 33.

[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 241.


RİYAZ-US SALİHİN -- SADAKAT KÜTÜPHANESİ
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: Ber-ceste - 27 Nisan 2008, 17:31:42
104) Yemeği Kendi Önünden Yemek, Sofra Edebini Bilmeyene Öğretmek
 

741. Ömer İbni Ebû Seleme radıyAllahu anhümâ şöyle dedi:
Ben Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem’in himâyesinde yetişen bir çocuktum. Yemek yerken, elim yemek tabağının her yanına giderdi. Bunun üzerine Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:

 “Oğlum, besmele çek! Sağ elinle ye! Hep önünden ye!”[1]

 

742. Seleme İbni Ekva` radıyAllahu anh’den şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Adamın biri Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem’in yanında sol eliyle yemek yedi. Resûl–i Ekrem ona:

– “Sağ elinle ye!” buyurdu.
Adam:
– Yapamıyorum, diye cevap verdi.
Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem o adama:
– “Yapamaz ol!” diye beddua etti.

Seleme’nin dediğine göre adam kibirinden dolayı böyle söylemişti. Resûlullah’ın bedduası üzerine elini ağzına götüremez oldu.[2]

 

* Büyüklenmesi sebebiyle Rasûlullah (s.a.v.)’in ikazına kulak asmayan ve “sol el ile yemek yemeyin, bir şey içmeyin çünkü şeytan sol eliyle yer ve içer” (Müslim, Eşribe 105) hadisin hükmüne girmiş olan bu kimse Allah Rasulüne muhalefet edip isyan etmiş olduğundan bedduasına uğramıştı. Kibir ve inadından dolayı Rasûlullah (s.a.v.)’in bedduasına uğrayan bu şahsın üzerinde bedduanın tesirini ashab ta görmüş oldular. Mazeretsiz sağ el ile büyüklenmesinden dolayı yemeyen kişi kibir ve inadından dolayı büyük günah işlemiş oldu. [3]


 
--------------------------------------------------------------------------------
 
[1] Buhârî, Et`ıme 2, 3; Müslim, Eşribe 108. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ıme 8.

[2] Müslim, Eşribe 107.

Önceden 160 ve 613’de geçmişti.

[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 242.


RİYAZ-US SALİHİN -- SADAKAT KÜTÜPHANESİ
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: mustantık - 27 Nisan 2008, 17:59:14
                      YEMEK ADABI
   Yemekten evvel elleri yıkamak
   Yemeğe tuz ile başlamak
   Yemekleri mümkün olduğu kadar aynı saatlerde yemek
   Yemek yerken etrafı rahatsız etmemeye çalışmak
   Müşterek yemeklerde önünden yemek
   Tabak üzerine haddinden fazla eğilmemek ve üflememek
   Yemekleri arttırmamak artanları değerlendirmek
   Yenilmeyen kısımları servis tabağına koymak, masalar kirletmemek
   Yemeklerde evvela arkadaşlarına ikramda bulunmak
   Arzu ettiği yemek ve v.s. yi münasip şekilde istemek
   Yemek esnasında fazla konuşmamak, yemekten tam doymadan kalkmak
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: ruy-ı zemin - 27 Nisan 2008, 20:59:22
İslam açısından yemek yeme sırasında uyulması gereken ahlâk ve sıhhî kurallar.

İslâm dini, Müslümanın günlük hayatının düzenli bir şekilde olmasını istemiş ve bu hususu Kur'ân-ı Kerim
ve Hadis-i Şeriflerle açıklamıştır.

Günlük yaşayış hakkında Peygamber Efendimiz (s.a.s)'den rivayet edilen hadislerden pek çoğu yemek âdâbına dâirdir. Rasûlüllah (a.s) her işine Allah Teâlâ'nın ism-i şerifini zikrederek başlamayı severdi. Bu mübarek âdetleri, yemeğe başlarken de aynıydı. Yemekten evvel ellerini yıkamayı ihmal etmez, sağ eliyle ve önünden yerdi. Başlarken "Bismillâh" veya "Bismillâhirrahmânirrahîm" derdi (Buhârî, Et'ime, 2). Hz.
Peygamber (a.s), yemeğe başlarken besmele çekmeyi unutan kimsenin "Bismillâhi evvelehü ve
âhırehü" demesini tavsiye buyurmuştur (Ebû Dâvud, III, 475).

Peygamber efendimiz (s.a.s) yemeğin önünden yenmesini isteyerek, aynı tabaktan yemek yeniden bir sofrada, başkasının önüne uzanmanın çok çirkin olduğunu belirtmiştir. Sahabe,"Yâ Rasûlüllah! Yiyoruz da
karnımız doymuyor" diye sorduklarında Hz. Peygamber (a.s) "İhtimal ki ayrı ayrı yiyorsunuz"buyurdu; "Evet" karşılığını verdiklerinde Peygamber Efendimiz "Bir arada yeyiniz;
besmele çekiniz, yemeğiniz bereketli olur" buyuruyorlar (Ebû Dâvud, İmâre, 20).

Yemek âdâbı konusunda dikkat edilmesi gereken diğer hususlar, maddeler halinde şöylece
sıralanabilir:

a- Lokmayı, ağıza göre almalı ve iyice çiğnedikten sonra yutmalı;

b- Lokmayı, yutmadıkça ikinci lokmayı el uzatmamalı;

c-Ekmeği dişlerle koparmamalı;

d- Ağızda ekmek varken kimse ile konuşmamalı;

e- Yemeğin soğutulması için içine üflememeli;

f- Başkalarını tiksindirecek, iğrendirecek davranışlarda bulunmamalı;

g- Başkalarının lokmasına ve yemesine bakmamalı;

h- Lokmayı ağıza koyarken, başı tabağa doğru uzatmamalı;

ı-Yemekte israf etmemeli, lokmayı ve verilen yemeği bitirmeye çalışmalı;

i- Ağızdan bir şey çıkarmak gerekirse, yüzü sofradan çevirmeli ve o şeyi sol el ile olmalı;

j- Koparılan lokmayı yemeklerin içine banarken dikkat etmeli, parmakların yemeğe girmemesini sağlamalı;

k- Toplu yemek yenirken, herkesin yeyip bitirmesini beklemeli, daha önce sofradan el çekilmemeli ve kaldırılmamalı;

l- Yemeğe önce yaşça veya mevki yönüyle büyük olan kişinin başlamasını beklemeli;

m- Sokaklarda ve ayakta ekmek yememeğe dikkat edilmeli;

n-Ekmek kırıntılarının nimet olduğunu unutmamalı ve onlara gereken özen gösterilmeli;

o- Yemek yeme işi bitince Allah'ın verdiği bunca nimetle karşı bir şükür ifadesi olarak dua etmeli ve kısaca
"Elhamdülillah" demeli ;

ö- Yemekten sonra eller iyice yıkanmalı, dişler fırça veya misvak
ile temizlenmelidir.

Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: maslak - 27 Nisan 2008, 23:58:08
İnanan insanın en önemli görevlerinden biri de şükretmesidir. Biz insanlar genellikle sahip olmadığımız şeylere bakıp yakınırız. Onun için de bir türlü Allah'a şükretme görevimizi hakkı ile yerine getiremeyiz. Ayet-i Kerime'de bu husus şöyle ifade edilir:
"O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız." (7)
Mesela her nefes alıp verdiğimizde Allah'a iki can borçluyuz. Çünkü, nefesimizi alamazsak havasızlıktan ölürüz. Nefesi aldıktan sonra onu dışarı salamazsak yine boğuluruz. Dakikada kaç kez nefes alıp veriyorsak, onun en az iki katı Allah'a şükretmeliyiz. Çünkü bize nefes alma imkanı veren Allah'tır.
Öte yandan, her birimizin milyarder olduğu söylense bunu garipsememeliyiz. Oysa biz elimizdeki servetin farkında değiliz. Mesela, hangimiz gözümüzü milyarlara değişir? Ellerimizi trilyonlara satarız? Bütün dünyayı verseler aklımızı verir miyiz? Akıl olmadıktan sonra bütün dünya bizim olsa ne önemi var ki? Peki milyarlara, trilyonlara ve dünyalara değişmediğimiz bu organlar için Allah'a şükretmemiz gerekmez mi?
Pek çok âyet-i kerime; "Rabbinizin rızkından yiyiniz ve O'na şükrediniz." (8)
"Şükretmeniz gerekmez mi?" (9)
"Hala şükretmiyorlar mı?" (10)
"Bana şükredin, nankörlük etmeyin..." (11) buyurulur.
Şükür Nedir Ve Nasıl Yapılır?
Şükür; verilen herhangi bir nimetten dolayı, bu nimeti verene karşı söz, fiil veya kalp ile gösterilen saygı, karşılık, iyiliğin kıymetini bilme ve iyilik yapana bu hissi gösterme, nimet ve iyiliği anıp sahibini övme demektir. Şükür üç şekilde yapılır; ilim, hal ve amel:
1-Nimetlerin Allah'tan olduğunu bilmek.
2-Nimetleri vereni sevmek ve O'na karşı saygılı olmak.
3-Nimetleri verene itaat etmektir.
İşi sadece dille söylemekle bırakmamak, fiili olarak şükür işini gerçekleştirmek gerekir. Nimetleri Allah'ın yolunda kullanmakla yapılır. Bu da İslam'a uygun yaşamakla gerçekleşir.
İnsan şükür sayesinde en yüksek mertebelere yükselir, nankörlükle ise aşağıların aşağısına düşer.
Nimete saygı duymak, değerini bilmek, en önemlisi onun Allah'ın bir hediyesi olduğunu, onunla bize iltifatta bulunduğunu, denediğini düşünmek ve nimeti hor görmemek de bir şükürdür.
Şükrün ölçüsü kanaattir, iktisattır, Allah (cc) az veya çok ne verirse rıza göstermek ve halden memnun olmaktır. Şükürsüzlüğün ölçüsü ise hırstır, israftır, nimete hürmet duymamaktır, haram helal demeyip rast geleni yemektir, almaktır.
Şükür, nimetleri artırır ve bereketlendirir (12), nankörlük ise batırır, helaka götürür (13). Allah herkese amelinin karşılığını verir ve şükredenleri mükafatlandırır. (14)
Sözün özü; nimetler içinde sıkıntı çekiyorsak, şükür görevimizi yapmadığımızdandır. Zira nimetler arttıkça şükrümüzün artması gerekirken tersi oldu, isyanımız arttı, şükür kalktı. Sıkıntılarımızın temelinde şükürsüzlük, kanaatsizlik, ikti-satsızlık yatmaktadır.
Hz. Ömer (ra) bir adamın: "Allah'ım, beni azlardan kıl." diye dua ettiğini işitir ve "Bu nasıl dua!" diye çıkışır.
Adam: "Allahu Teala'nın "Kullarımdan şükre-denler azdır" (34 Sebe, 13) buyurduğunu işittim ve beni de bu az olanlardan kılması için dua ediyorum" deyince Hz.Ömer (r.a.): "İnsanların hepsi Ömer'den daha iyi bilmektedir." diye hayretini ifade eder. (15)
Aslında şükreden kendisi için şükretmiş olur. Rabbimizin kulların şükrüne ihtiyacı yoktur. (16)
Öyleyse şükredenlerden olalım ki, hem dünyada hem ahirette kazanalım.
Şükrümüzün artması için, kendimizden daha zor durumda olanlara bakalım.

Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: maslak - 27 Nisan 2008, 23:58:36
Allah c.c hepinizden razı olsun
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: aşk hamalı - 28 Nisan 2008, 12:31:30
Efendimiz'in Yeme İçme Adabı

--------------------------------------------------------------------------------


Allah, insanı adeta bütün varlıkların merkezine yerleştirmiş. Canlı ve cansız her şeyi onun etrafında pervane etmiş. İnsanlık aleminin merkezine de rızkı koymuş. Tüm insanları rızkın etrafında döndürüyor.
İnsana verilen bunca yetki ve gösterilen bunca özenin de, rızka muhtaç yaratılıp bir ömür boyu onun peşinden koşturulmasının da temel amacı şükürdür.
Şükür, muhtaç olduğumuz maddî ve manevî her türlü rızkın kimin tarafından gönderildiğini bilmek, O'na yürekten minnettarlık duymak, bunu yeri geldiğinde ifade etmek, sağladığı her türlü imkan ve enerjiyi O'nu hoşnut edecek şekilde kullanmaktır.

Bu temel ölçüyle, yeme içme adabının ana hatları ortaya çıkar. O da, istifade edeceğimiz bir nimeti, elimize aldığımız bir rızkı Allah'ın adıyla yemeye başlamak; nimete saygılı olmak, taşıdığı sanat incelikleri üzerinde tefekkür, yedikten sonra da Allah'a hamd etmektir.

İkinci önemli adabı, yeyip içtiklerimizin helalden olmasıdır. Bu da hem dinen kullanımı yasak olmaması, hem de hakkımız olmasına bağlıdır. İslamî usullerle kesilmemiş hayvan eti, domuz ve diğer yenmeyen canlılardan beslenmek ve şarap içmek yasak olanlara örnektir. Allah'ın yer yüzünde bizim için serdiği nimet sofrası gerçekten çok geniştir. Helal olanlar, yasaklardan mukayeseye gelmeyecek kadar fazladır. Yasak edilenler de, bildiğimiz ve bilemediğimiz zararlarından dolayıdır. Helal dairesi her türlü ihtiyaç ve arzumuza yetecek kadar geniştir. Harama girmeye hiç gerek yoktur. Aslında helal olmakla birlikte, başkalarının hakkı olan şeylerin, rızaları alınmadan yenilip içilmesi de haramdır.

Konunun diğer temel bir adabı da, yeyip içerken, aşırıya kaçmamaktır. Fazla kullanım gibi, gereğinden az kullanım da helal olmaz. Bu hem tıbben, hem de ahlakî açıdan uygun görülmemiştir. İbadet düşüncesiyle de olsa gereğinden az beslenmek doğru değildir. Peygamberimiz, ömür boyu her gün oruç tutmayı uygun görmemiştir. Ayrıca, midenin üçte birinin yemeğe, üçte birinin suya ayrılmasını, diğer üçte birinin ise boş bırakılmasını tavsiye etmiş, tıka basa yemeyi onaylamamıştır. İyice acıkmadan sofraya oturulmamasını, oturunca da tam olarak doymadan kalkmasını tavsiye etmiştir.


Peygamberimiz, bu konuda da bizim için güzel bir örnektir. Hadis kitaplarından öğrendiğimize göre, onun sofrası çok çeşitli yemeklerden meydana gelen zengin bir sofra değildi. Sade bir hayat yaşadığı için sofrası da sadeydi. O, yemek için yaşamaz, yaşamak için yerdi. Eve geldiğinde yemek yoksa bunu problem etmez, bazen bir iki hurma ile yetindiği olurdu.



Hz. Peygamber, günde iki kere yemek yerdi.

Az yemeyi tavsiye ederdi. Haram
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: y-ünal - 04 Mayıs 2008, 11:08:56
yemek ve içmek sadece hayatımızı devamettirmek için değil, Allaha kulluk için gerekli güç ve kuvveti sağlamak için olmalı.zaten yemekte farz olanda o yediyimiz midemizde iken asla Allaha isyan olmamalı.vede o nimetin bizzat hz. Allah tarafından kendisine verildiğini bilmiş olmalıdır. Çalışmanızda muvaffakiyetler temennisi ile Allaha emanet olun.
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: Ber-ceste - 27 Mayıs 2008, 11:48:37
 Enes İbni Mâlik radıyAllahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ, kulunun bir şey yedikten sonra hamdetmesinden, bir şey içtikten sonra hamdetmesinden hoşnut olur.”

Müslim, Zikir 89. Ayrıca bk. Tirmizî, Et’ime 18.
Başlık: Kulluğun başı az yemektir
Gönderen: Ferzin - 20 Temmuz 2008, 22:01:49
Abdullah-i Ensari buyurdu ki: "İmam-ı Şafii'yi çok severim. İmam-ı Şafii, az yer, az uyurdu. "On altı senedir, doyasıya yemek yemedim" buyurdu. Sebebi sorulunca, "Çok yemek bedene ağırlık verir, kalbi zayıflatır, anlayışı, idraki azaltır, çok uyku getirir ve böylece insanı ibadetten alıkoyar. Kulluğun başı az yemektir. Evliyalıkta hangi makama baksam, onu herkesin önünde görüyorum " buyurdu


Selman Farisi hazretleri gayet az yerdi. Bir sofrada kendisine daha ziyade yemesi için ısrar edilince, Peygamber efendimizin kendisine; "İnsanların ahirette çok açlık çekecek olanları, dünyada doyuncaya kadar yemek yiyenlerdir" buyurduğunu haber verirdi.


 İnsanın kazançlı olmasının esası; az yemek, az uyumak, az konuşmak ve nefsin arzu ve isteklerini terk etmektir. Çok yiyerek kalbini öldürmemeli, şeytanı kendine güldürmemelidir! Çok yemek, organları çok çalıştırıp yıpratır, tedavi için doktor aratır. Çok yiyen hakikati göremez, haramlardan çekinemez. Haram yiyenin işleri harama yönelir, her bela haramdan gelir. Helalden bile fazla yiyenin yersiz olur sözleri, hem de ibretsiz bakar gözleri. Deme çok yemek çok yakıt olur, çok yiyenin anlayışı kıt olur.


Çok yiyenin ibadeti,az olur, bunun için kaçırır ebedi saadeti. Çok yiyenin gözü doymaz, ibadetten zevk almaz. Çok yemek her derdin kaynağıdır, az yemek ise ilacıdır.


Az ye, az uyu, az söyle, nimete kavuşulur böyle. Çok yiyenin diridir nefsi, gönlü uyur çıkamaz sesi. Gönlü uyandırmak için bu sözü tutmalı, az yiyerek nefsi uyutmalı. Çok yiyen kötü fikirler güder, her an günaha meyleder. Gaflet istersen durma mideyi doyur, çünkü tok yatan çok uyur. Çok yemeyi unutmalı, sık sık oruç tutmalıdır. Yaşlı bir âlime, çok yaşamasının sırrını sormuşlar. O da, “Biz iki günde üç defa yemek yeriz. Yemeği iyi pişiririz, iyice çiğnemeden de yutmayız, acıkmadan yemeyiz, henüz iştahımız varken sofradan kalkarız. Sabah kahvaltısını erken yaparız, akşam yemeğini geç yeriz, tok karnına uyumayız” demiştir.


Midenin üçte biri yemeklere, üçte biri içeceklere ayrılmalıdır. Üçte biri hava payı olarak ayrılmalıdır. Yemekten sonra dişleri misvak ile temizlemek sünnettir. Az yemeli ve az uyumalıdır. Tok olarak yatmamalıdır. Hadis-i şerifte, “Tok olarak yatmayın, kalbiniz katılaşır” buyuruldu.

Mehmet Oruç
Başlık: Yeme ve icmenin hukmu ve adabi
Gönderen: civan - 23 Temmuz 2008, 15:50:02
 Yemege baslarken besmele cekilmelidir eger unutulursa bismillahi ala evvelihi ve ahirihi denilmelidir.Yemege tuzla baslayip tuzla bitirmek sunnettir.Olumu def edecek kadar yemek farz kilindi.Namazi ayakta edaya,ve oruc tutmaya kadir olacak kadar yemek mustehaptir.Kuvveti artmasi icin doyuncaya kadar yemek mubahtir.Doyduktan sonra yemek haramdir ancak yarinki orucuna kuvvet kasdiyla yerse veya musafiri utanmasin diye fazla yerse haram degildir.Cesit cesit yemekler hazirlamak israfdir iki  cesit yemek ve yemeklerde genislik(bol ve cesitli)yapmak caizdir.Elinden duseni yememek israfdir.Yemek yerken hc konusmamak mecusilerin adeti oldugu icin mekruhdur.Yemekte guzel seyler konusulur hastaliktan olumden bahsedilmez.Ayakta su icmek ekseri fukaha indinde tenzihen mekruhdur.MEKRUH olmasinin sebebi ciger hastaligi meydana getirmesidir.
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: Ferzin - 27 Temmuz 2008, 01:49:58
H.Ş.:
''İnsan yemesini azalttığı zaman içi nur dolar '' (Ramuz 177/2)

Çok yiyen kıt anlayışlı olur,çünkü devamlı tok olmak (oburluk) zekayı geriletir. (S.Hadisler S-14 Mükaşefetü'l-kulup )

Abdullah-ı Tüsteri K.S. Buyurdu:

-Gökten yere inen her iyiliğin başı açlıktır,her kötülüğün başı tokluk.

-Nefsini aç bırakan vesveseden kurtulur..
Başlık: Doymadan Kalkarız
Gönderen: Ber-ceste - 10 Ağustos 2008, 13:24:04
Peygamberimiz (s.a.v.)’in mektup göndererek İslam’a davet ettiği hükümdarlardan birisi de Mısır hakimi Mukavkıs idi. Mukavkıs, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mektubuna şöyle cevap verdi:

"Besmele ve selamdan sonra derim ki: Mektubunuzu okudum, dediklerinizi, neye davet ettiğinizi anladım. Gelecek bir peygamber kaldığını biliyordum. Ancak bunun, Şam tarafından çıkacağını zannediyordum.."
Bu mektupla birlikte hediye olarak, iki cariye, bir katır, bin miskal altın, billurdan bir kadeh, altın ibrişimden murassa kemer, deriden kalkan, bir miktar bal, yirmi kat iyi elbiselik ve bir de doktor gönderdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Mukavkıs için “Yaramaz adam, saltanatına kıyamadı! Halbuki esirgedigi saltanatı, kendisinde kalmayacaktır!” buyurdu.

Medine’de kaldığı süre içinde Mukavkıs’ın gönderdiği doktora, tedavi için müracaat eden olmadı. Doktor, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e Medine’de hiç hasta bulamadığından şikayet edince Peygamber Efendimiz (s.a.v.),

“Biz, acıkmadan yemek yemeyen bir kavimiz. Yemek yediğimiz zaman da, doymadan kalkarız. Sen, ailenin yanına dönebilirsin” buyurdular.
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: Ferzin - 11 Ağustos 2008, 02:00:40
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Sofrada yemeğe önce kavmin emiri veya ev sahibi veya kavmin iyisi başlasın.) [İbni Asakir]
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: gamzeli - 26 Ekim 2008, 14:15:39
Peygamberimiz buyurdular:

 yemeğe ;- besmele ile başlayın
             - sol elle yemeyin (şeytan sol elle yemek yermiş)
             - yere düşen lokmayı alın
             - tabağınızı sünnetleyin
             - çok yemeyin
             - sıcak yemeyin
             - ayakta yemeyin ve içmeyin
             - ailecek birlikte yeyin
         - yemekten sonra dişlerinizi temizleyin(dişlerinizin incelmemesi için) 
Başlık: Yeme, İçme Adabı;
Gönderen: februli - 20 Ekim 2009, 19:01:09
Yemeğe başlarken niyet:
Yemeğe başlarken, Allahü teâlâya ibadet etmek, Allahü teâlânın kullarına faydalı olmak, Allahü teâlânın dinini, ebedi saadet ve huzur yolunu bütün insanlara yaymak için kuvvet elde etmeye niyet etmelidir.

Yiyip içmenin farzları:
1- Yediği zaman, doymayı ve içtiği zaman kanmayı, Allahü teâlâdan bilmek.
2- Helalinden yiyip içmek.
3- O yemekten kuvveti geçinceye dek, Allahü teâlâya kulluk etmek.
4- Eline geçene kanaat etmek.

Sünnetleri:
1- Yemeye ve içmeye başlarken, Besmele okumak, [Herkese hatırlatmak için Besmele, yüksek sesle söylenebilir.]
2- Yemeğin sonunda (Elhamdülillah) demek,
3- Yemekten önce ve yemekten sonra el yıkamak, [Yemekten evvel el yıkarken, önce gençler, yemekten sonra, önce yaşlılar yıkar.]
4- Sağ elle yiyip içmek.
5- Tabağın kenarından, kendi önünden yemek,
6- Sağ ayağı dikip, sol ayak üstüne oturmak, [Otururken bir şeye dayanmak ve başı açık yemek caizdir.]
7- Yemeğe tuzla başlamak ve yemeği tuzla bitirmek, [Tuzla başlayıp bitirmek şifadır. İlk ve son lokma ekmekle yapılır ve ekmekteki tuza niyet edilirse, bu sünnet yerine getirilmiş olur.]
8- Elle yenebilenleri, üç parmakla yemek.
9- Ekmekle karpuz yerken, ekmeği sağ eliyle alıp, sonra karpuzu sol eliyle yemek.
10- Kapta kalanı sıyırıp, yemek, [Hoşaf, ayran gibi şey artığına su koyup, çalkalayıp içmek çok sevabdır. Sonra yemek şartıyla, tabakta, bardakta artık bırakmak caizdir. Resulullah efendimiz, müminin artığını yemesini severdi.]
11- Elini yıkamadan veya bezle silmeden önce, parmaklarındaki yemek artıklarını yalamak.
12- Yemekten sonra dişleri misvakla veya kürdanla temizlemek. Dişler arasından kürdanla çıkarılan şeyleri yutmamalıdır. [Bu temizliği musluk başında yapıp, diş arasından çıkan kırıntıları, lavaboya atmalı, sofrada bulunanları iğrendirmemelidir.]

Müstehabları:
1- Sofrayı yere kurmak,
2- Elbisesi temiz olarak sofraya oturmak,
3- Arpa ekmeği yemek,
4- Ekmeği elle parçalamak. Ekmek bıçakla kesilebilirse de, bıçakla lokma haline getirilmez. Yemeği başkası için, bir yaşlı için hazırlayan, onun yiyebileceği şekilde lokma haline getirebilir. Pişmiş eti bıçakla kesmemelidir,
5- Ekmek ufaklarını zayi etmemek,
6- Sirke yemek,
7- Lokmayı küçük almak,
8- Lokmayı iyice çiğnemek.

Mekruhları:
1- Sol eliyle yiyip içmek,
2- Yiyeceği yemeği koklamak,
3- Besmeleyi terk etmek. [Yemek arasında da olsa hatırlayınca Besmele çekmelidir.]
4- Yerken hiç konuşmamak, [Ateşe tapanların âdetidir. Neşeli şeyler konuşmalıdır.]
5- Tuzluğu, tabağı ekmek üstüne koymak, elini, bıçağı ekmeğe silmek, [Bu ekmek yenirse, mekruh olmaz.]
6- Küflü ekmek, kokmuş yemek ve su mekruhtur.

Haramları:
1- Doyduğu halde yemeğe devam etmek, [Misafiri varsa, onun yemesine mani olmamak için, yer gibi davranmak gerekir.]
2- Sofrada çalgı, yabancı kadın, içki, kumar ve başka haram şeyler bulundurmak.
3- Yemekte israf etmek, [Gıda maddelerini, lüzumu kadar ölçerek almalı, ölçüsüz, çok almamalıdır. İsraf olur.]
4- Başkasının malını haksız olarak yerken Besmele çekmek,
5- Ziyafete davetsiz gitmek,
6- Başkasının malını izinsiz yemek,
7- Bedenine hastalık verecek şeyi yemek,
8- Riya ile hazırlanan yemeği yemek,
9- Adadığı şeyi yemek.

Dikkat edilecek diğer hususlar:
1- Ekmeğin içini yiyip kabuğunu bırakmak, pişkin yerini yiyip, gerisini bırakmak israftır. Kalanı başkası veya hayvan yerse israf olmaz.
2- Yol üstünde, ayakta, yürürken yiyip, içmemelidir.
3- Sağına, soluna, havaya bakmamalı, lokmasına ve önüne bakmalıdır.
4- Yiyip içerken ağzını çok açmamalıdır.
5- Sofrada elini, üstüne, başına sürmemelidir.
6- Öksüreceği ve aksıracağı zaman, başını geriye çevirmelidir.
7- Davette çağırılmadan, sofraya oturmamalıdır.
8- Sofrada herkesten çok yememelidir.
9- Açken de, yavaş yavaş yemelidir.
10- Önce büyükler başlamalıdır.
11- Üçten çok (Ye!) diyerek, kimseye sıkıntı vermemelidir.
12- Ev sahibinin sofraya oturmayıp hizmet etmesi caizdir. Birlikte yediği zaman, misafirleri doymadan, yemekten elini çekmemelidir.
13- Yemekte korkunç ve iğrenç şeyler söylememelidir. Ölümden, hastalıktan, Cehennemden konuşmamalıdır.
14- Misafir, sofraya gelen yemeklere dikkati çekecek şekilde bakmamalıdır.
15- Bir lokmayı yutmadan önce, ikinciyi eline almamalıdır.
16- Yemek arasında, bir şey için, hatta namaz için, sofradan kalkmamalıdır. Namazı önce kılmalıdır. Eğer, hazırlanmış yemekler soğuyacak veya bozulacaksa ve namaz vakti, yemekten sonra kılmaya elverişliyse, namazdan önce yemelidir.
17- Yemek kaldırıldıktan sonra, sofradan kalkmalıdır.
18- Ev sahibinin, misafire lokma uzatması ve eline su dökmesi iyi olur. Şimdi musluklar olduğu için su dökmeye gerek kalmaz. Elini kurulaması için havlu tutabilir.
19- Yemekten sonra ev sahibine, bereket, rahmet ve mağfiretle dua edilir. Giderken izin istenir. Siz de bize buyurun denir.
20- Ağzında, elinde et, yemek kokusu varken yatmamalıdır.
21- Çocukların elini de yıkamalıdır.
22- Tokken yatmamalıdır.
23- Yiyecek ve içecek kapları, kapaklı olmalıdır.
24- Nehirden, havuzdan eğilip, ağızla içmemelidir.
25- İçi görünmeyen ibrik, testi gibi kapların ağzından içmemelidir. Bardağa koyup içmelidir.
26- Fincanın, bardağın kırık yerinden ve sap kısmından içmemelidir.
27- Akşam yatarken yiyecek ve içecek kaplarının üstü örtülmelidir.
28- Müslüman’ın ve hele salih insanların artığını içmek bereketlidir.
29- İhtiyaçsız fâsıklarla birlikte yiyip içmemelidir.

Sıcak yemenin zararları:
1- Kulağı sağır olmaya sebep olur.
2- Benzi sarı olur.
3- Gözlerinin feri olmaz.
4- Dişleri sararır.
5- Ağzının lezzeti olmaz.
6- Karnı doymaz.
7- Anlayışı azalır.
8- Aklı az olur.
9- Hastalığa sebep olur.

Az yemenin faydaları:
1- Bedeni kuvvetlenir.
2- Kalbi nurlanır.
3- Hafızası kuvvetlenir.
4- Geçimi kolaylaşır.
5- Yaptığı işten zevk alır.
6- Allahü teâlâyı, çok zikretmiş olur.
7- Ahireti tefekkür eder.
8- İbadetlerinden aldığı zevk çoğalır.
9- Her şeyde isabeti çok olur.
10- Hesabı kolaylaşır.

Hadis-i şerifte, (İyiliklerin başı açlıktır. Kötülüklerin başı tokluktur) buyuruldu. Yemeğin tadı, açlığın çokluğu kadar artar. Tokluk, unutkanlık yapar. Kalbi kör eder, alkollü içkiler gibi, kanı bozar. Açlık, aklı temizler, kalbi parlatır.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (İnsan kalbi, tarladaki ekin gibidir. Yemek, yağmur gibidir. Fazla su, ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda kalbi öldürür). Bir hadis-i şerifte, (Çok yiyeni, çok içeni Allahü teâlâ sevmez) buyuruldu. Çok yemek, hastalıkların başı, az yemek [yani perhiz etmek] ilaçların başıdır.

Midenin üçte biri yemeklere, üçte biri içeceklere ayrılmalıdır. Üçte birinin hava payı, yani boş olması, en aşağı derecedir. En iyi derece, az yemek ve az uyumaktır
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: xyz - 18 Kasım 2011, 02:05:07
Benim iki tane sorum var, vereceginiz cevaplar benim icin cok onemli.
Birinci sorum, mezhep sahibi olmak sartmidir? Yani herhangi bir mezhebin kurallarini takip etmesem de sadece Kuran ve sunneti uygulamaya calissam olmazmi?
Ikinci sorum, istakoz ve midye yemek harammidir?
Bu sorularima internette verilmis degisik cevaplar buldum ama genellemeler ve degisik fikirler benim de neye inanacagimi ve cocuklarima neyi ogretecegimi zorlastiriyor. Yardimci olmanizi rica ediyorum.
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: Mücteba - 18 Kasım 2011, 04:22:59
Benim iki tane sorum var, vereceginiz cevaplar benim icin cok onemli.
Birinci sorum, mezhep sahibi olmak sartmidir? Yani herhangi bir mezhebin kurallarini takip etmesem de sadece Kuran ve sunneti uygulamaya calissam olmazmi?
Ikinci sorum, istakoz ve midye yemek harammidir?
Bu sorularima internette verilmis degisik cevaplar buldum ama genellemeler ve degisik fikirler benim de neye inanacagimi ve cocuklarima neyi ogretecegimi zorlastiriyor. Yardimci olmanizi rica ediyorum.


1- http://www.sadakat.net/forum/fikih_ve_itikad/itikadi_ve_ameli_mezhepler-t10778.0.html

2- http://www.sadakat.net/forum/islami_sorulariniz_ve_cevaplari/midye_yemek_haram_mi-t17010.0.html;msg226557#msg226557
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: xyz - 18 Kasım 2011, 16:11:15
Benim iki tane sorum var, vereceginiz cevaplar benim icin cok onemli.
Birinci sorum, mezhep sahibi olmak sartmidir? Yani herhangi bir mezhebin kurallarini takip etmesem de sadece Kuran ve sunneti uygulamaya calissam olmazmi?
Ikinci sorum, istakoz ve midye yemek harammidir?
Bu sorularima internette verilmis degisik cevaplar buldum ama genellemeler ve degisik fikirler benim de neye inanacagimi ve cocuklarima neyi ogretecegimi zorlastiriyor. Yardimci olmanizi rica ediyorum.


1- http://www.sadakat.net/forum/fikih_ve_itikad/itikadi_ve_ameli_mezhepler-t10778.0.html

2- http://www.sadakat.net/forum/islami_sorulariniz_ve_cevaplari/midye_yemek_haram_mi-t17010.0.html;msg226557#msg226557

Degerli Mucteba kardesim, gostermis oldugunuz ilginize oncelikle tesekkur ediyor ve Allah cc'den razi oldugu kullari arasina sizleri de dahil etmesini niyaz ediyorum.
Yukarida vermis oldugunuz linklerin her ikisine de girdim ve yazilanlari dikkat ile okumaya calistim. Ancak okurken yine sormak istedigim sorular ortaya cikti. Bu sorulari asagiya ozetliyorum. Eger degerli dusuncelerinizi ve bilgilerinizi bu konularda paylasirsaniz sevinirim.
Selam ve dua ile..


1.   ‘Muctehid sifatini kazanmis bir Islam aliminin, hukum bakimindan kapali veya kesin olmayan ayet ve hadisleri Islam’in temel esaslarina aykiri olmayacak sekilde yorumlayarak getirdigi cozumler topluluguna MEZHEP denir’ seklinde ifade edilmis.
Ayrica, Muctehid ya da Mukallid olsun, her muslumanin guvenli bir yol oldugu dusuncesiyle illa mezheplerden BIRISINE bagli kalmasi da tavsiye ediliyor.
ACIKLANMASINI RICA EDECEGIM KONU: Eger uyma konusu bir tavsiye ise, her hangi bir ihtilaf ya da suphe halinde bu konuda herhangi bir yasaga Kur-an’da ya da hadislerde rastlamadim, o halde yasak olarak degerlendirmeyecegim dendiginde ne olur? Ayrica, hak mezhep imamlarinin hangisinin izni varsa benim soruma ben onu uygularim, izin vermeyenin sozune uymam denirse ne olur? Yani illa bir imamin sozu yerine, butun imamlarin sozlerine bakip hepsinin birden yasaklamadigini, yasak olarak almazsam ne olur? Burada ‘nefse uymaktan’ ziyada akla ya da mantiga uygunlugun ve gosterilen ‘delillerin’ imamdan imama farklilik gostermesi halinde kendine mantikli gelen yolun secimi konusunu kast ediyorum.

2.   Ogle ile ilkindinin Arafat’ta, aksam ile yatsinin Muzdelife’de birlestirilerek kilinabilecegi ancak bunlarin disinda baska hicbir yerde cem etmenin olamayacagi da bildiriliyor.
ACIKLANMASINI RICA EDECEGIM KONU: Belki o gunun yolculuk ya da guvenlik sartlari geregi bu uygun gorulmus olabilirdi. Eger oyle ise, buzamanin sartlarinda neden bu cem etme konusuna yer veriliyor bunu anlamadim.

3.   ‘Devamlı olarak suda yaşayıp barınan hayvanlardan her nevi balık etleri yenebilir, helaldir. Kalkan balığı, sazan balığı, yunus balığı, yılan balığı bunlardandır. Fakat diğer su hayvanları çirkin şeylerden sayılır, yenmeleri caiz olmaz. Yengeç, midye, istiridye, istakoz gibi olanlar helal değildir, etleri yenmez.’
ACIKLANMASINI RICA EDECEGIM KONU: Yukarida adi gecen deniz canlilarinin ‘cirkin seyler’ sayilmalari nedeniyle yenmelerinin haram oldugu izah edilmis. Bu canlilarin ‘cirkin’ olduklari ve ‘haram’ olduklari konusunda kimin hukum verdigini net olarak izah edilmesini rica ediyorum.

4. Safi mezhebinde kedi ya da kopegin kisinin elbisesine ya da tenine degmesi halinde abdestinin bozulacagini ancak Hanefi mezhebinde bunun soz konusu oladigini duymustum.
ACIKLANMASINI RICA EDECEGIM KONU: Yanilmiyorsam eger, evde kedi beslemek Hanefi mezhebine gore caizdir. Ancak kedinin herzaman temiz olmasi mumkun degil ve bunu saglamak da mumkun degil. Eger evde beslenen kedinin buyuk abdestini yapmis oldugunu namazinizi kilarken gelen kokusundan hissederseniz ve o esnada kedi seccadenize ya da namaz entarinize oturursa ne olur? Bu konuda Hanefi mezhebine uyan birinin, Safi mezhebini sirf pisliginden emin olmak adina tercih etmesi soz konusu olurmu? Olursa neden olur ya da olmazsa neden olmaz?
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: Mücteba - 18 Kasım 2011, 22:28:20
Sorularınızdan anladığım kadarıyla mezhepler mevzuunda kafanız oldukça karışmış.
Müsade ederseniz size birkaç soru sormak isterim.

Dini eğitiminizi ve öğretiminizi nasıl ve nereden edindiniz/ediniyorsunuz?
İtikadde mezhebiniz nedir?
Amelde mezhebiniz nedir?
Yaşınız kaçtır?



Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: Tuğra - 18 Kasım 2011, 23:48:49
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Âlimlerin farklı ictihadları, [mezheplere ayrılmaları] rahmettir.) [Beyheki]

(Âlimlere tabi olun!) [Deylemi]

(Ulema, enbiyanın vârisidir.) [Tirmizi]

İslam’a uymak demek, dört hak mezhepten birine uymak demektir. İslam ayrı, mezhep ayrı değildir.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdular ki;

Bir mezhebe tâbi olmayan mülhid olur. (Mebde ve Mead)

Yine İmam-ı Rabbani Hz'leri Mektubat-ı şerif de;

(Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiğine uymayan, her mana yanlıştır. Çünkü her sapık, Kur'an-ı kerime ve hadis-i şeriflere uyduğunu sanır ve iddia eder. Kısa görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış manalar çıkarır, doğru yoldan kayar. Felakete gider. Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde mealen, (Kur'an-ı kerimde bildirilen misaller, çoklarını küfre sürükler, çoklarını da hidayete, doğru yola ulaştırır) buyurdu. (Bekara 26)
[cilt-1/mektup-286]

Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: mazhar - 18 Kasım 2011, 23:49:09
Çok yiyen kıt anlayışlı olur,çünkü devamlı tok olmak (oburluk) zekayı geriletir. (S.Hadisler S-14 Mükaşefetü'l-kulup )


Teşekkürler.
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: xyz - 21 Kasım 2011, 13:44:54
Alıntı
Sorularınızdan anladığım kadarıyla mezhepler mevzuunda kafanız oldukça karışmış.
Müsade ederseniz size birkaç soru sormak isterim

Dini eğitiminizi ve öğretiminizi nasıl ve nereden edindiniz/ediniyorsunuz?
=> Okudugum kitaplardan edinmeye calisiyorum. Imam Gazalinin kitaplarini severek okurum. Cok fazla okumaya zaman ayiran birisi degilim ancak ikilemde kaldigim konulari illaki arastiririm.

İtikadde mezhebiniz nedir? Amelde mezhebiniz nedir?

=> Itikat ya da amel diye ayirmadim hic bugune kadar, dahasi her hangi bir mezhebe gore birseyleri takip etme imkanim da olmadi. Ancak, bu benim icin dinimi etkileyecek bir eksiklik ise, mutlaka gidermek isterim. Bu nedenlede mezhep konusunu arastirmaya calisiyorum. Rahmetli annemin ve babamin Hanafi mezhebinden olmalari ve dort buyuk mezhep diye anilan mezheplerin adlarini ve aralarindaki bazi farklari bilmis olmamin bana cok fazla bir kazandirdigi olmadi.

Yaşınız kaçtır?
=>50.

Ben sizin sorularinizi yanitladim ama benim sorularima cevap verecekmisiniz?
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: Mücteba - 21 Kasım 2011, 16:29:55
Sorularıma vermiş olduğunuz cevaplar için teşekkür ederim.

Sorularınızın cevabına geçmeden önce mezhepler konusunda kısa ve öz birkaç temel bilgiyi vermenin uygun olacağını düşünüyorum.


Mezhebler

Mezheb, büyük din müctehidlerinin edille-i şer'iyye (http://www.sadakat.net/muhtasar-lmihal/575-edille-i-eriyye.html)'den çıkardıkları mes'eleler ve hükümler topluluğudur.

Mezheb iki kısımdır:

İ'tikadda mezhep,
Amelde mezhep.

İ'tikadda Hak Mezheb

İ'tikadda hak mezheb, Ehl-i sünnet ve Cemâat mezhebi'dir. Bu da Peygamber Efendimizin ve Ashâbının i'tikad (inanç) ve ameli üzere olanların mezhebidir.

Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebinin i'tikatta imamları:

İmam Ebû Mansûr Mâtüridî
İmam Ebü'l Hasen Eş'ârî.
Biz Müslüman Türkler'in umûmiyetle İ'tikatta imamı, İmam Ebû Mansûr Mâturidî hazretleridir.

İmam Ebû Mansûr Muhammed Mâturidî, hicrî 280 (M.894) tarihinde Türkistan'da, Semerkant şehrinin Mâturid köyünde doğmuş ve 333 (M.945) tarihinde Semerkant'ta vefat etmiştir.

İmam Eş'arî hazretleri H. 260 (M.873) tarihinde Basra'da doğmuş, 324 (M.936) da Bağdat'ta vefat etmiştir.

Amelde Hak Mezhebler

Ehl-i Sünnet ve Cemaat'in amelde mezhebi dörttür:

Hanefî Mezhebi: İmamı, İmâm-ı Â'zam Ebû Hanife'dir. Adı Nu'man, babasının adı Sâbit'tir. Hicrî 80 (M.699) tarihinde Kûfe'de doğmuş, 150 (M.767) tarihinde Bağdat'ta vefat etmiştir.
Mâlikî Mezhebi: İmamı, İmam Malikü'bnü Enes'dir. Hicrî 93 (M.711) tarihinde Medîne-i Münevvere'de doğmuş ve 179 (M.795) tarihinde yine Medîne-i Münevvere'de vefat etmiştir.
Şâfiî Mezhebi: İmamı, İmam Muhammedü'bnü İdrîs-i Şâfiî'dir. Hicri 150 (M.767) tarihinde Gazze'de doğmuş, hicri 204 (M.819) tarihinde Mısır'da vefat etmiştir.
Hanbelî Mezhebi: İmamı, İmam Ahmedü'bnü Hanbel'dir. Hicri 164 tarihinde Bağdat'ta doğmuş, hicri 240 (M.780-855) tarihinde yine Bağdat'ta vefat etmiştir.*

Amelde birer hak mezhep olan yukarıda zikrettiğimiz bu mübârek imamların mezhepleri, Kitap, Sünnet, İcmâ-i ümmet ve Kıyas-ı Fukahâ üzerine kurulmuştur.

* Peygamberimiz hayatta iken müslümanlar her türlü meselelerini Efendimizden, ondan sonra ise Sahâbe-i Kirâmın büyüklerinden sorup öğreniyorlardı. Mezheb İmamları diye bilinen bu mübârek zatlar dînî meseleleri Sahâbe-i Kirâmdan öğrenmişler ve bunları bir araya toplamışlardır. Âyet, hadis ve sahâbede bulunmayan hususlarda da kendi görüşlerini yani ictihadlarını bildirmişler, böylece mezhebler meydana gelmiştir.



Edille-i Şer'iyye

Edille-i şer'iyye, dînî ve şer'î hükümlerin çıkarıldığı ve dayandıkları kaynaklardır ki, bunlar da dörttür:

Kitap: Kur'an-ı Kerîm.

Sünnet: Peygamberimizin mübârek sözleri, işle-dikleri ve başkaları tarafından yapılan işlerde o işi tasvip mâhiyetindeki sükûtlarıdır.

İcmâ-ı ümmet: Bir asırda, Ümmet-i Muhammed'in müctehidlerinin bir mesele hakkında ittifak etmeleridir.

Kıyâs-ı Fukahâ: Bir hâdisenin kitap, sünnet ve icmâ-ı ümmetle sâbit olan hükmünü; aynı illete, aynı sebebe ve aynı hikmete dayandırarak o hâdisenin tam benzerinde de isbat etmekten ibârettir.

İctihad: Şer'î hükmü, şer'î delîlinden çıkarma hususunda olanca ilmî kuvvetini sarfetmektir.

Müctehid: Herhangi bir şer'î hükmü âyet-i kerîme ve hadîs-i şeriflerden çıkaran, kıyas yapabilen büyük âlimdir.
Müctehid olabilmek için, bütün islâmî ilimlere vakıf olduktan sonra mevhibe-i ilâhî (Allâh vergisi) olan ledünnî ilme de mazhar olmak lâzımdır.




Bilinen yazdığı kitapların sayfa sayısı ömrünün gün sayısına bölündüğünde 17-18 sayfa düşen Hûccet-ül İslam(İslamın delili/senedi) lakabı ile tanınan kelam(İslamın İnanç esaslarını inceleyen) ilminde aydınlattığı bilgilerle çağ açan büyük İslam alimi İmam-ı Gazali hazretleri  Şâfiî Mezhebine mensuptu.

Müceddid-i elf-i sânî(Hicri İkinci bin yılın yenileyicisi) lakabıyla bilinen Büyük İslam alimi İmam-ı Rabbani hazretleri Meb'de ve Me'ad isimli eserinde "Mezhepten ayrılmak, mezhepsiz olmak ilhaddır(doğru yoldan ayrılmaktır.)" buyuruyor.



Bu noktada;

İlk olarak itikadde Ehl-i sünnet vel Cemâat mezhebinin mensubu olduğunuzu kabul etmelisiniz.
İkinci olarak  Ehl-i sünnet vel Cemâat mezhebinin hususiyetlerini öğrenmelisiniz.
Üçüncü olarak ta Ehl-i sünnet vel Cemâat mezhebiyle çelişen itikad ve inançlarınızı düzeltmeli, Ehl-i sünnet vel Cemâat mezhebinde olmayan itikad ve inançlarınızdan sıyrılmalısınız.

Doğru itikad 1 rakamı gibidir. İhlaslı ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10, iki sıfır konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar. 1 çekilirse hepsi 0 olur.

Ehl-i sünnet itikâdı nedir?  (http://www.sadakat.net/forum/fikih_ve_itikad/ehli_sunnet_itikadi-t3482.0.html;msg23315#msg23315)

Daha sonra;

Ehl-i sünnet vel Cemâat mezhebinin ameldeki 4 mezhebinden birini kabul edip tüm amellerinizi mezhep imamınızın söylediği şekilde yapmalı diğer mezhep imamlarının söylediklerine istisna bazı durumlar dışında itibar etmemelisiniz.
Aileninizin Hanefi mezhebine mensub olması hasebiyle sizde amellerinizi büyük olasılıkla hanefi fıkhına göre işliyorsunuzdur.
Hanefi mezhebine mensub müslümanlara tavsiye edilen öncelikle muhtasar dediğimiz kısa öz 3-4 günde okunabilecek ilmihal kitablarıdır. Daha detaylı bilgi için Ömer NASUHİ BİLMEN'in Büyük İslam İlmihali muteber bir eserdir.

1- Muhtasar ilmihal (http://www.sadakat.net/muhtasar-lmihal.html)
2- Büyük İslam İlmihali (http://www.sadakat.net/bueyuek-slam-lmihali.html)

Kulaktan dolma bilgilerle, televizyondan radyodan, iş yerinde namaz kılan bir ahbabtan din öğrenilmez. Din icazetli hocalardan ve ilmihal kitablarından öğrenilir. Zira “Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder.” (http://www.sadakat.net/forum/fikih_ve_itikad/yarim_hoca_dinden_eder-t18437.0.html;msg157951#msg157951)

Son olarak;
Yukarıdaki yazılanlarda ve verilen linklerde sorularınızın cevabları mevcuttur.
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: xyz - 22 Kasım 2011, 00:13:38
Degerli Mucteba kardesim, Oncelikle vermis oldugunuz detayli bilgilerden ve ayirmis oldugunuz degerli zamaninizdan dolayi tesekkur ederim. Allah CC sizden razi olsun, hakkinizi helal edin lutfen.

Fikih, ilmihal ve sunnet kitaplarindan bazilari benimde kitapligimda mevcut, genellikle aradiklarimi oralarda bulurum. Ancak sizin sitenize de tesadufen bir konuyu arastirirken rastgeldim. Aradigim konuyu elimdeki kitaplarda bulamadim. Bilirsiniz ki deniz canlilarinin hepside birbirlerinden farklidirlar. Benim oglum karidesi cok sever ancak, haram olabilecegini dusunerek on senedir almadim. Yakin bir zaman once bana neden haram olabilecegini sordu ve yaptigi arastirma neticesinde, deniz urunlerinin hepsinin yenebilecegini dusundugunu soyledi. Kenisine yeterli bilgi veremedim ve carsiya ciktigimizda karides aldik.

Simdi ben bu yaptigimin yanlis olup olmadigini arastirmak istedim cunki icime kurt dustu. Sitenizdeki yiyecekler ile ilgili kisma baktim ancak tatmin edici bir cevaba rastlayamadigim icin sormak geregini gordum.

Vermis oldugunuz o linklerin her ikisinede girdim, ilgili yazilari okudum. O linklerdeki yazilara iliskin olarak yine aklima takilan sorular oldu ve ben de bunlari 4 madde halinde siraladim ve samimi olarak mumkun olursa sizin ya da bir baskasinin cevap vermenizi rica ediyorum.
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: mazhar - 22 Kasım 2011, 00:36:54
Selamünaleyküm.

Değerli kardeşim Şafi mezhebinin imamı İmam-ı Şafi Hazretleri deniz canlılarının tamamının helal olduğunu belirtmek için "Denizden babam çıksa yerim" ifadesini kullanıyor.Bu ifadisine delil olarak;
“Taze et yemeniz için denizi sizin hizmetinize veren Allah’tır” (Nahl Sûresi, 14.) mealindeki âyet-i kerime ile, Denizde avlanmak ve onları yemek size helâl kılındı ki; hem size hem de yolcu olanlarınıza faydalı olsun”(Mâide Sûresi, 96.) mealindeki âyet, denizlerin birer ilâhî nimet deposu olduğunu ve onlardan insanların faydalanabileceğini ifade etmektedir.



Bilindiği gibi, yaşadıkları yerler bakımından hayvanlar kara ve deniz hayvanları olmak üzere ikiye ayrılır. Karada yaşayan hayvanların hangilerinin yenip yenmeyeceği fıkıh kitaplarında belirtilmiş, ayrılmıştır. Denizde yaşayan hayvanların hangilerinin yenilmesinin helâl, hangilerinin haram olduğu hususunda ise mezhepler arasında farklı görüşler mevcuttur.
Yukarıda meallerini verdiğimiz âyet-i kerimeden hareket eden Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhebi âlemlerine göre, deniz hayvanlarının, yani suyun içinden başka bir yerde yaşayamayan hayvanların hepsi, nerede bulunursa bulunsun, ister balık şeklinde olsun, isterse başka cins ve şekide bulunsun, helâldir, yenebilir. Yine aynı mezheplere göre, bu hayvanların isimlerinin farklı olması, diri veya ölü olması; yakalayanların Müslüman veya gayrimüslim olması hükmü değiştirmez.


Mâlikî mezhebi hiçbir deniz hayvanını istisna kılmazken, Hanbelî mezhebi yılan balığını habis saydığı için; Şâfiî mezhebi de kurbağa, yengeç ve timsah gibi hem denizde, hem de karada yaşayabilen hayvanların etinin yenilmesini haram olarak vasıflandırmaktadır.

Hanefî mezhebine göre ise, balık sûretinde olmayan deniz hayvanlarının etlerini yemek haramdır. Buna göre, daima suda yaşayan, suda barınan hayvanlardan her çeşit balık eti yenebilir. Kalkan balığı, sazan balığı, yunus balığı, yılan balığı bu kabildendir. Fakat, diğer su hayvanları caiz değildir. Midye, istiridye, istakoz ve yengeç gibi hayvanların yenilmesi helâl olarak kabul edilmemektedir, haram sayılmaktadır.(el-Mezâhibu’l-Erbaa, 2: 5)


Sonuç Olarak;

Bu esaslara göre, midye, istiridye gibi deniz hayvanları Şâfiî, Mâlikî ve Hanbeli mezheplerine göre yenebilirken, Hanefî mezhebine göre yenilmemektedir. Hanefî mezhebinin haram saymasının sebebi, bu çeşit hayvanları gerek görünüş, gerekse yenen kısımları itibariyle hoş olmaması, çirkin ve pis sayılmasıdır.


Selam ve dua ile...
Kaynak Forum Ankebutnet
Başlık: Ynt: Yeme, İçme Adabı; Nimete Hürmet [28 Nisan 2008]
Gönderen: mazhar - 22 Kasım 2011, 00:38:59
Teknik Olarak Midyeler
Midye [mussel] [Mytilus galloprovincialis] : Çift kabuklu yumuşakçalar sınıfına mensup bu canlı Yassısolungaçlılar ya da basitçe midyeler birçok adla anılırlar. Yumuşakçalar (Mollusca) kabilesinin (Bivalvia) sınıfındaki canlıları kapsar. Bu sınıfta Protobranchia, Pteriomorphia, Pale eterodonta, Trigoinoida, Unionoida (tatlısu), Heterodonta, Anomalosdesmata altsınıflarına ayrılır. Bireyleri iki parçalı ve az çok bakışımlı kabuktan oluşurlar. Toplam 30,000 türü kapsar. Bu familyanın en önemli türleri ise Mytilus galloprovincialis (kara midye veya Akdeniz midyesi) ve Mytilus edulis (mavi midye veya Avrupa midyesi), Modiolus barbatus (at midyesi) ve Perna sp., (Afrika midyesi)’dir. Ülkemiz sularında ise Mytilidae familyasının ekonomik olarak değerlendirilen yukarıdaki türlerden Mytilus galloprovincialis ve Modiolus barbatus olmak üzere 2 türü bulunmaktadır. Mytilus galloprovincialis İzmir’den Karadeniz sularına kadar bulunabilirken, Modiolus barbatus en fazla Ayvalık ve civarında görülebilir.

Midyeler solungaçlarını kullanarak suyu filtre ederek beslenirler. Dolaşım sistemleri açıktır. Bir kısmı kayalara tutunarak dururken diğerleri kendilerini çoğunlukla kumlu tabana gömer ve sifonlarını taban yüzeyi üstüne uzatarak beslenir. Kabuk şekilleri çok değişiktir. Yuvarlak, küremsi, yassı, uzunlamasına yassı fromları vardır. Karın bölgelerinde bulunan kaslı ayakları ile hareket ederler. Kara salyangozları hariç diğer yumuşakçalar suda yaşarlar ve solungaç solunumu yaparlar. Midye vücudunun gerisinde biri su girişi diğeri su çıkışına yarayan ve karın ve sırt sifonları adlarını alan iki delik bulunur. Su arkadan öne doğru üzerinde titrek tüyler bulunan solungaçlardan geçerek hareket eder. Su içerisindeki besin maddeleri ağız kısmından geçerken yakalanır. Sudaki malzemenin olduğu gibi filtrelenmesi nedeniyle suyu temizlerler. Sudaki kirleticilerin birikmesi çalışmaları ile kirliliğin izlenmesinde kullanılan önemli organizmalardır.Midyeler suyu filtreleyen tek canlılar değillerdir. Midyelerle birlikte tarak, istiridye gibi yumuşakçalarda, deniz sularında bulunan Dinoflagellalar ismi verilen kamçılı ve ışık saçan deniz algleri (ateş algleri) ve deniz yüzeyinde kırmızı, kahverengi ya da yeşil renkte bir akıntı oluşturup (kırmızı akıntı) ve özel toksinler saçan canlılarla beslenirler. Kabuklu su ürünleri için dinofilagellatalar en önemli besin kaynağıdır. Kabuklu su ürünleri organizma ile birlikte toksini alırlar ve vücutlarında biriktirirler. Dinofilagellatalar tarafından üretilen yaklaşık yirmi kadar toksin bilinmektedir


Midyelerin ve diğer deniz kabuklularının yol açtığı hastalıklar
İnsanlarda paresteziden çizgili adele paralizilerine kadar varabilen nörolojik semptomlara yol açan bu toksinler, bu deniz kabuklularını öldürmemekle birlikte, dokularında birikir. Bunları yiyen balıklar, deniz kuşları ise ölürler. Dinoflagella ve ürettiği toksinlerdeki farklılığa göre üç değişik tablo gelişir. Her üç farklı tabloda da aşağıda belirtilecek olan temel farklılıklar dışında genelde benzer semptomlar görülmektedir. Dilde ve ağız çevresinde uyuşma çoğunlukla başlangıç belirtisidir. Bunu, sorumlu toksine göre değişen birçok çeşitlilikteki nörolojik semptomlar izler. Kollarda ve bacaklarda genel uyuşukluk, koordinasyon bozuklukları, baş dönmesi, uykuya meyil, mantıksız konuşma ve hareketler gelişmeye başlar. Çoğu hastada bulantı, kusma, karın ağrısı, kaşıntı, eklem ağrıları ve titreme gibi belirtiler de bulunabilir.

Felç yapıcı deniz kabuklusu zehirlenmesinde, toksini (saksitoksin) dokularında bulunduran deniz kabuklusunu yiyen insanlarda 30 dakika içinde; yüz felci, bulantı, kusma, bazen de alınan toksin miktarına göre değişmek üzere solunum adalelerinde, mekanik ventilatör tedavisi gerektirecek boyutlarda paraliziler gelişebilir. Midyeler, felç yapıcı kabuklu su ürünü zehirlenmesi için
en büyük tehlikeyi oluşturmaktadır. Zehirlenme, Kaptan George Vancouwer tarafından 1793 yılında tanımlanmıştır. Tıp literatürüne geçen ilk olay 1903 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde meydana gelmiştir. Literatür kayıtlarında, 1927 yılında meydana gelen çok şiddetli salgınlar bulunmaktadır. Amerika’da 1985 yılına kadar 1 000’den fazla olay kaydedilmiştir (8). Daha çok Mayıs-Kasım ayları arasında görülür.

Kış aylarında görülen nörotoksik (brevitoksin) deniz kabuklusu zehirlenmesinde ise tablo daha hafif şiddettedir. Besinin yenmesinden üç saat sonra paresteziler, soğuk-sıcak hissi bozuklukları, bulantı, kusma ve ataksi gelişebilmektedir. Paralizi görülmez. Kırmızı akıntılı denizde sörf yapanlarda toksinin inhalasyonu sonucunda solunum yolu ve mukozalarda irritasyon gelişebildiği rapor edilmiştir.

Kanada dışında görüldüğü rapor edilmeyen toksik ensefalopatik deniz kabuklusu zehirlenmesinde de bulantı, kusma, baş ağrısı, ishal, kısa süreli anterograd hafıza kaybı görülmektedir. Bazı olgularda ciddi boyutlarda hafıza kaybı geliştiği, bu hastaların hipokampusunda nöron kayıplarının görüldüğü bildirilmiştir. Sorumlu toksin, glutamik asit ve kainik asit gibi eksitatör nörotransmitterlere benzer yapıya sahip olan domoik asittir.

Hastalığın spesifik bir tedavisi yoktur, çoğu olgu kendiliğinden ve hızla düzelir.


Felç Yapıcı Kabuklu Su Ürünü Toksinleri (FKT)
Özellikleri ve Bulunuşu : FKT’ler Protogonyaulax, Gonyaulax ve Pyrodinium türü dinofilagellatalar tarafından üretilir. Midye, istiridye ve deniz tarağı gibi su ürünleri bünyelerinde taşırlar. Saksidomus giganteus’dan (bir çeşit deniz istiridyesidir) dolayı saksitoksinler olarak da anılırlar. Formülü C10H15N7O3-2HC ‘dir. Suda çözünebilen, ısıya, soğuğa, asit ortamda, pişirme, haşlama, buhara karşı dayanıklı ve bazik ortamda dayanıksız bir yapıya sahiptirler. Tetrodotoksin gibi guanidium bileşiğidirler ve tetr idropurin yapısı içerirler. Bu toksinler aynı zamanda kürar benzeri etki yapan azot bileşikleridir. Kürara oranla daha iyi emilir ve elli kez daha iyi sindirilir. Esasen Protogonyaulax türlerinin karakteristik atıklarıdır ve dokuz farklı tipi izole edilmiştir. Bunlar; saksitoksin, gonyatoksin 1, gonyatoksin 2, gonyatoksin 3, gonyatoksin 4, gonyatoksin 5, gonyatoksin 6, gonyatoksin 7 ve neosaksitoksin olarak anılırlar. Çoğunlukla birbirleriyle karışmış olarak bulunurlar. En zehirli olanları saksitoksin ve gonyatoksin 3’dür. FKT-Protoksinlerin Toksinlere Dönüşümü Protogonyaulax türlerinin B1, B2, C1 ve C2 olarak dört ön madde ürettiği tespit edilmiştir. Bunlar düşük zehirliliğe sahiptir. Özellikle yüksek sıcaklıklarda; B1 saksitoksine, B2 neosaksitoksine, C1 gonyatoksin 2’ye ve C2 gonyatoksin 3’e dönüşür. Bu dönüşüm ısıtma ile 25 dakikada, ya da 100 derecede daha kısa sürede ve oda sıcaklığında daha uzun zamanda olmaktadır. Bu dönüşümü sağlayan faktörlerin belirli bazı bağların hidrolizi ile ilgili olduğu saptanmıştır. Bu dönüşümler, yukarıdaki dört maddenin zehirliliklerini sırasıyla 10, 6, 20 ve 5 kat daha artırır. Gonyatoksin 1 ve gonyatoksin 4’ün kendiliğinden varsayılan protoksinleri A1 ve A2’dir. Dönüşümleri sağlayan biyotransformasyon işleminin dinofilagellatalarda olduğu varsayılmaktadır. Protoksinlerin yapısının saptanması gerekmektedir.

Etki Şekli ve Etkileri : Saksitoksin son derece güçlü bir nörotoksindir. Sinir ve kas hücre zarlarında sodyum kanallarını bloke ederler. Solunum güçlüğüne, yüz felcine ve kan basıncının düşmesine sebep olur, damar düz kaslarını doğrudan etkiler ve vazomotor sinirlerde uyarılmayı önler. Etkileri tetrodotoksinden daha kısadır, sinir ve kas aksiyon potansiyel artışını engeller. Saksitoksinin kan basıncı üzerine etkisi doza bağlı olarak değişir. Öldürücü dozun altında veya düşük dozda (örneğin 1.5-2.0 pg/kg’dan az ) kan basıncı ilk önce düşer, yeniden yükselir, sonra muntazaman
ve yavaşça yeniden düşer. Yüksek dozlarda kan basıncı daha hızlı düşer. Bu etki FKT’lerin damar düz kaslarını doğrudan etkilemesi ve vazomotor sinirlerin blokajı ile açıklanabilir.

Zehirliliği : Bu toksinler, renksiz, kokusuz bir sinir zehridir. İnsanlardaki öldürücü dozu 0.3 mg kadardır. Su ürünlerinin yenilebilir et kısmı için belirlenen tolerans limiti 80µg/ 100g’dır. Avrupa Birliği’nin 91/492/EEC sayılı direktifleri ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Su Ürünleri Yönetmeliği’nde FKT oranının (yumuşakçanın tümü veya tüketim ayrılmış parçalarında) biyolojik analiz metoduna veya bilinen diğer bir metoda göre 80µg/ 100g’ı geçmemesi gerektiği ve sonuçlardaki anlaşmazlık durumlarında da referans metodun biyolojik metot olduğu bilinmektedir.

Felç yapıcı kabuklu su ürünü toksinlerine duyarlılık bakımından türler arasında farklılık vardır. Memeliler içerisinde en duyarlı olan insandır. Yaş, cinsiyet, vücut büyüklüğü, metal iyonlarının varlığı zehirliliği etkileyebilir. Arıtılmamış toksin arıtılmış toksinden daha zehirlidir. Sodyum iyonu zehirliliği azaltırken, Ca+2, Ba+2, Sr+2, Mg+2, Ni+2 ,Co+2, Fe+2, Fe+3 iyonları zehirliliği artırır. Zehirlilik birimi olarak “Fare Ünite (FÜ)” kullanılır; 1FÜ = 0.18 pg saksitoksin dihidrokloriddir ve 20 g’lık bir fareyi 10-20 dk içerisinde öldüren toksin miktarıdır (6). Bu zehirler, felç yapıcı kabuklu su ürünü zehirlenmesine sebep olur. Kabuklu su ürünleri bu toksinleri üreten mikroorganizmaları taşımak suretiyle zehirlenmeye sebep olurlar. Felç yapan nörotoksik kabuklu su ürünü zehirlenmesine sebep olan zehirleri alan her organizma onlardan etkilenmez. Örneğin, midye, istiridye vb. deniz kabukluları bu zehirleri hepato-pankreaslarında biriktirerek kendilerini korurlar. Zehir, bu canlılar yardımı ile besin zincirine katılır ve bu canlılar aracılığıyla tüketiciye ulaşır.

Sonuç Olarak
Bunca şeyi okuduysanız ve azda olsa anlayabildiyseniz, midyeler yenmesi durumunda tehlike arz edebilecek ve insan vücuduna ciddi zararları, felç dahi edebilecek olan canlılardır. Özel çiftliklerde yetiştirilen midyeler için Tarım ve Köyişleri Bakanlığının belirlediği, kabul edilebilir bir zehir oranı mevcuttur. Fakat dışarıdan satın alıp yediğiniz o midyeler direk olarak denizden toplandığı için herhangi bir kontrol mevcut değildir ve yemesi daha çok tehlike arz eder. İçlerinde bulundurdukları onlarca toksik madde sayesinde sizi bir çok hastalık ve sinirsel bozukluklara çağırırlar. Kısacası ve bencesi, yenilmemeliler! Lakin, her hâlukar’da yerin ben, “atın ölümü arpadan olsun” diyorsanız.. Afiyet olsun!
Forum Ankebutnet