Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: Togika - 12 Mart 2014, 00:32:03

Başlık: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 12 Mart 2014, 00:32:03
Selamun Aleyküm
( İnci Dizileri )
Akifpaşazâde
Seyyid Mehmet Nail Efendi yazar Akif Paşa'nın oğludur. İstanbulda doğmuştur 1856 yılında
istanbul'da vefat etmiştir.

Tabhâne-i Âmire
müdürlüğü ve Vakânüvisliği yapmıştır.

NOT;Tarih yazarına
'müverrih' vekâyinâme yazarınada ' vakanüvis' denir.

Vekâyinâme ( olayları
anılaştıran )

ÖNSÖZ

Azizi Okuyucu,

Rasülüllahın (sav) 4.
halifesi olan Emiri'l Mü'minin Hz Ali KerremAllahü Vechehü, Sahabe-i Güzin
arasında ilmi ve isabetli görüşleri ile temayüz etmiş bir zât-ı âlişândır.

Muallimi Âlem Fahr-i
K'ainât'ın '' Ben ilim ve hikmet şehriyim. Ali onun kapısıdır; ilim isteyen
kapısına müracaat etsin'' ve Yâ Ali! Sen ve Ben ilim ve nesebde bitişik
vaziyetteyiz'' hadis-i şerifleri Hz Ali'nin ilimdeki şânına şahâdet eder...
İbni Abbas R.A. ''
İlmin onda dokuzu Hz Ali'ye verilmiş, diğer kısmında da insanlara ortaktır ''
buyurmuştur.
İlim şehrinin kapısı
Hz. Ali K.V.' nin ruhlara lezzet ve imana kuvvet veren ve DURÜB-Ü EMSÂL ismiyle
dere edilmiş bulunan hikmetli sözlerinin hakimâne bir uslupla tercüme ve
izahlarının yapıldığı RİŞTE-İ CEVÂHİR isimli eseri istifadenize arz etmek
niyetindeyim.
Cenâb-ı Hak cümlemize
envâr ve eârından istifade etmeyi nasib ve müyesser eylesin.

Âmin, Bihürmeti Seyyidi'l Mürselin
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 13 Mart 2014, 13:00:55
Kişinin imanı(ndaki kemâli), yeminlerinden belli olur.

Kâmil mümin, Hakk'ın azametini idrak eder de Allah'a yemin etmekten korkar. İmanı zayıf olan da Allah'ın yüce ismini maksada ulaşmak için âlet edip çok yemin eder.
İmam-ı Azam Hazretleri: '' Doğruya da olsa gücü yeten, on altın verip yemin etmesin.''
İmam-ı Şafii Hazretleri ; Ömrümde ne yalan ne de doğru için bir defa dahi yemin etmedim.'' buyurmuşlar.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 15 Mart 2014, 00:05:13
Şu zamanda kardeş (geçinen)ler, ayıp araştıran casuslardır.
bu zamanda kardeş görünen niceleri halkın ayıplarıyla uğraşır ve gördüğü kusurları başka meclislere hediye gibi götürür ortaya koyarlar. Bu itibarla akıllı olan dilini tutar sözüne sahib olur, hâlini korur. Hz. İmam (R.A.) kemâl-i vukufla bu kelâmı bindörtyüz sene evvel söylemiştir.
''Sırrına sahip olan, her şeye mâlik olur''
İmam-ı Cafer Hz.leri  ''Bu zamanda halkın halleri değişik... Dilleri kalblerine, sözleri hallerine uymaz. Cefâsı çok, vefâsı yoktur. Hile, riyâ, oyun ve hud'a çoğaldı. Muhabbeti izhâ, düşmanlığı izmâr ederler  ( Sevgi gösterir, düşmanlığı gizlerler. )  Mâr-ı menküş  ( nakışlı yılan ) gibi dışları güzel, içleri zehir dolu.. Onlardan az da olsa uzak kalmak menfaatdir''. buyurdular. ( Mektubat-ı İmam-ı Masum C;1 M:12 )
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 17 Mart 2014, 22:40:58
Hakiki kardeş, dar günde yetişendir.
Hakikatte vefâkâr kardeş, dost ve arkadaş, kardeşinin sevinmesiyle sevinen, mihnetinden de müteessir olandır.
Kardeşlik ve dostluğun hakikatı, geçim hususunda dahi, kardeşini kendi nefsi gibi düşünmek, mâlik olduğu nimete hased etmemek, güçlük anında da ondan ayrılmadan sadık kalmaktır ki böylesi, akrabadan üstündür.
Gönül kâbesi olan kalbi imar etmek ve insan hatırını saymak, ancak ezeli istidât ehli olan asilzâdelere nasiptir.
Sıddık-ı Ekber (R.A) bu mevzuda misâl...
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 21 Mart 2014, 23:47:38
Hikaye :
Zinnüni Mısri (K.S), mânevi serhoşluk zamanında, insanlara uymayan halleri görüldüğü için tımarhaneye alınmıştı. Dostlarından ziyarete gelenlere ;
- '' Kimlersiniz ? Ne maslahat için geldiniz ? diye sordu.
Dostları,
- '' Sizi sevenlerdeniz. Gönül almaya, derde derman olmaya geldik.'' dediler.
Hz. Pir sözlerindeki sıdk'ı ( doğruluğu) anlamak için, eline geçen taş ve ağaç parçalarından bir miktar üzerlerine atıverdi. Hepsi dağıldılar. bu hal üzerine Hazret:
- '' Az evvel Sadık dostlarız''  diyordunuz. Sözünüz doğru ise haliniz neden sözünüze uymuyor ? Dost dostun siteminden gücenip kaçmaz. Sadık kişi cefâ görmekle sevdiğini terk edip uzaklaşmaz.'' buyurdular.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: eflin21 - 24 Mart 2014, 23:56:49

Kâmil mümin, Hakk'ın azametini idrak eder de Allah'a yemin etmekten korkar. İmanı zayıf olan da Allah'ın yüce ismini maksada ulaşmak için âlet edip çok yemin eder

imanımız zayıfmış demek
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 25 Mart 2014, 00:23:52
Kişinin edebi, altınından hayırlıdır.
'' Beni Rabbim terbiye ettiği için güzel terbiye etti'' buyuran Seyyidül Vücüd ( S.A.V)'e tâbi olup da kişi sevilen ve muhitinde aranan insan haline gelince, edebin altından üstün olduğu anlaşılır.
Hikâye :
Mısır Sultanı dostluk icabı Rum Kayseri'ne yazdığı mektubta;
- Zübde-i hayatım ( hayat hülasası olan oğlum)'a vefatımdan sonra saltanatı idare etmesinde kolaylık olsun diye bir çok mal, köle, nakit vs. hazırladım. Zât-ı devletiniz oğlunuza ne hazırladınız? diye sormuştu. Kayser gülümsedi ve :
- '' Mal, kararı olmayan vefasız yâr gibidir. Akıllı kişi, âhirette hükmü geçmeyen dünya malına ehemmiyet vermez. Ben oğlumu güzel ahlâk ile  süsleyip onun iki cihanda aziz olmasını düşündüm. Zira mal zevâla uğrar, fakat edep bâki kalır'' diye cevap verdi. Bu söz üzerine Mısır Sultanı:
-'' Edeb altından hayırlıdır.'' demiştir.
Edep: Akıl ve ahkâma uygun hal ve harekettir.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 27 Mart 2014, 22:45:02
Zenginliği izhar, şükürdendir.
Eşyanın iyisini kullanmak, elbisesi iyi olmak... bunlar şükrün ızhârıdır. İmkan sahibi iken yoksullar ve fakirler gibi yaşamak doğru değildir.
Malın şükrü: Cenâb-ı Hakk'ın ihsanı olan servetten müstahak olanlara haklarını verdiği gibi, ihtiyacı olanların hacetini görmek suretiyle servetini göstermekdir; âleme çalım satmak değil...
İbrahim Havas (K.S) bir gün ne zuhür ederse, kendisine hürmetkâr olan ve meccânen tıraş eden berbere Hakk'ın rızası için vermeyi niyet eder. Tıraş biterken de, kendisine bir kese gümüş verirler. Niyet ettiği gibi o keseyi berbere verir. Lâkin berber kabul etmez ve şöyle der:
-'' Ey Şeyh-i Kamil, ben seni Allah rızası için tıraş ettim. Hâlen de bu niyetteyim. Keseyi dolduran gümüşler kalbimi döndürmüş değil.. Rıza'ya tâlibim. Hâşâ Allah'ın rızasına karşılık dirhem ve dinar kabul edemem. Benim altına gümüşe ihtiyacım yok. şu halim riya sanılmasın. Muhtaç olduğum şeyi, san'atım sebebiyle Rabb'im bana ihsan ediyor.'' 
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 31 Mart 2014, 00:01:57
[b Kötüye iyilik et. seyyid ol ![/b]
Ey hakiki mü'min! Sana kötülük eden kimseye iyilik ve kerem göster ki, Allah yanında makbul ve seyyitliğe nail olasın. Nebiler ahlakı budur...
Bir veli:
Yıkanlar hâtır-ı nâşâdımı, yâ Rab şâd olsun.
Benimçün nâmurâd olsun diyenler, bermurâd olsun.
demiş... '' Ya Rab! viran gönlümü yıkanlar şâd olsun. Arzusuna ulaşmasın diyenler, maksadına ulaşsın'', demektir
'' Allah'ın ahlâkı ile ahlâklanın!'' hadisi şerifine uyan sadıklar: '' Her zuhüru Hak'tan ve her işi, Feyyaz-ı mutlak'tan bil'' buyurmuşlar.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 18 Nisan 2014, 02:16:51
Büyükler: '' Kişi kendisine gelen kötü bir iş sebebi ile üzülmeden önce kalb gözü ile bir baksa, gazabı gider, Zira eğer gazap etmesi, o kötülüğe sebep olan işe veya kişiye ise, ârifler makamında bu hal şirk sayılır, tevhid inancına zıttır. Eğer gazaplanması Hak Teâlâ'ya olursa haram olup, kulluk vazifesine muhâliftir. Her iki halden de Allah'a sığınmalı...'' demişler.
Kişi kötülük ettiği kimseden kötülük beklerken iyilik görünce, ona karşı olan fenâ düşünceleri bir anda değişir, düşmanlık dostluğa dönüşür, iyilik edende şeref kazanır.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 21 Nisan 2014, 02:55:49
Borcun edâsı dindendir.
Borca ehemmiyet vermek ve geciktirmeden ödemek, dinin kemâlindendir.
Mahşer gününe ve oradaki hesaba iman eden herkes, o gün hayır amellerinden borçluya verileceğini bilir de borcun edâsında acele eder. Zira Hadisi Şerifte: ''İmanı kâmil olan, borcunu süratle verendir.'' buyuruluyor. Rasülul-lah, borçlu olan birinin cenaze namazını kılmadı. Biri ödemeyi kabul etti de öyle kıldı.
Mü'min olan, ahirete hazırlanır, borcunu harcını verir; kimseye keder veren bir şey bırakmaz.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 23 Nisan 2014, 01:57:35
Musibetleri gizlemek, mürüvvettendir.
Mürüvvet: karşılıksız, daimi yardım ve iyiliktir.
Allah dostları, belâları Hak'tan bilir, defini de ondan dilerler, hastalık, ağrı ve sızılardan dahi şikayetlerde bulunup da yakınlarını, eşini dostunu mahzun ve düşmanlarını memnun etmeyi doğru bulmaz, mürüvvet icabı gizlerler..
Hadis-i Şerif: '' Düşmanın sevinmesinden Allah'a sığınırız.'' 
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 27 Nisan 2014, 16:54:39
Zühdün efdali, gizli olanıdır. 
Zühd!:  Cümle eşyadan muhabbet ve alâkayı kesmek, dünya ve içindekilerden yani Allah'dan gayri her şeyden yüz çevirmek olup, bunun hayırlısıda gizli olandır.
Dünyayı terk edip, Allah'dan gayri her şeyden yüz çeviren kişiye zahid denir.
Zahidler zümresi nazarında dünyanın değeri bundan ibarettir.
Hadis-i Şerif: 'Muhakkak ki Allahü Teâlâ gizli olarak kendisinden korkanları sever.'' Zira gizli yapılan ibadet riyadan uzak ve Hakk'a yakındır. Suret değiştirerek sofi görünmek kâr getirmez, ona itibar edilmez.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 07 Mayıs 2014, 13:46:52
Aile efradına edep öğret! Onlara menfaat verir..
Ve hizmetçilerine... İslâmi edeplerle terbiye edilen iyâlin dünya ve ahiretine menfaati büyük olmakla beraber, ilim öğreterek ikmâl edilen bir evlâd da, kıymeti târife sığmayan bir devlettir.
Terbiye işine vaktinde ehemmiyet vermeli.. Fırsatı kaçırmak nedâmete sebeptir. Kart ağaç aşı tutmaz, yaşlı kişi ve koca kurt terbiye almaz.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 19 Mayıs 2014, 01:27:41
Ana- Babaya iyilik, amellerin en üstünüdür.
Fahr-i Âlem S:A:V. '' Allah'ın indinde en sevgili amel hangisidir.'' suâline: '' Vaktinde kılınan namaz; sonra, ana babaya hizmet, ikram; sonra Allah yolunda cihad..'' buyurdular.
Kuran-ı Mecid: '' Onlara üf deme.'' emri celili ile ana babaya en küçük üzüntü ve sıkıntı vermekten insanları men etmiş. Valide hakkında Allah'ın Resülü S:A.V. Cennet anaların ayakları altındadır.'' buyurmuştur.
Ana ve babası hayatta olmayanların, onlar namına hayır yapmaları ve beş vakit namaz sonunda dua ederek ruhlarını şâd etmeleri üzerlerine borçtur.
Hadis-i Şerifde: '' Sadakanın on'dan yediyüz'e kadar ecri beyan edilmekle beraber, ahirete göç etmiş olan ana baba ve yakın akrabalar için verilen sadaka ve yapılan hayrın sevabı hesapsızdır. Çünkü onların derecelerini yükseltir; onları azaptan kurtarır, rahmete çevirir.'' buyurulmuştur.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 31 Mayıs 2014, 03:46:02
Ömrün bereketi güzel ameldedir.
'' Cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.'' (Sureyi Zâriyât 56 ) ayet-i celilesi hükmüne uymayan bedbahtlar, iki cihanda ziyandadır. İbâdetin güzelliğide, hamurun mayası gibi ihlâstadır. Kişi ihlas ile kalbini karışık şeylerden kurtarıp, safâ mertebesine erer, ömrünün bereketini bulur.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 07 Haziran 2014, 01:30:52
Cumartesi ve Perşembe sabahları berekettir.
Cumaya yakın olan bu iki günün meziyetine işaret buyuruluyor.
Razzâk-ı Âlem olan Allahü Teâlâ insanların rızıklarını sabah namazının akabinde, bazı rivayette de fecrin başlamasıyla güneşin doğmasına kadar olan zaman içinde taksim buyurduğundan o güzel vakti uykuda geçirmek büyük ziyandır.
Hadis âlimleri bu vakti uykuda geçiren kelb ile, o saatte uyanık olan koyun hayvanı hakkında kıyas yapmış. '' Kelp o saati uykuda geçirdiğinden, dokuz doğurduğu halde, nesli kısa, rızkı dar, dirliği bozuktur. O vakitte uyanık olan koyun ise tek doğurduğu ve kuzu iken kesildiği halde, sürüleri var, uyum içinde yaşar ve rızkı boldur'' demişler...
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 23 Haziran 2014, 01:01:43
Sabrettiğin zaman, nefsini zaferle müjdele !
Sabır, hevâ-yı nefsine uymayıp onu defetmek olup, iki kısımdır:
1. Nefis ve şeytan günahlara davet ettikçe Allah korkusuyla sabretmek.
2. Musibet ve belâya  ( nefse ağır gelen işlerde ) feryad etmeyip metânet göstermektir ki ikisi de farzdır...
Şu halde, muradın husülü için meyvenin güneşe katlandığı gibi, insan da hâcetin husülüne kadar sabır ve tahammül etmelidir. ''Allah sabredenlerle beraberdir.''  ve ''Allah sabredenleri sever.'' nazm-ı celili buna delildir.
Hadis-i Şerif: Sabır, ferahlığın anahtarıdır.''
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 28 Haziran 2014, 02:32:44
Hikaye:
Gencin biri evlenip bir başka beldeye ilim tahsiline gitti. on yedi sene çalışıp ilmini tahsil ettikten sonra memleketine dönerken bir pir-i kâmile uğradı.
Pir halinden sual edip: '' Sana üstadın İsmi-i Âzamı öğretti mi ?'' dedi Adamın '' Hayır öğretmedi'' , demesi üzerine, '' Üç gün hizmet edersen ben öğretirim'' teklifinde bulundu. O da kabul edip, Pir'in emri ile üç gün çift sürmeye gitti.
Döndüncü gün de çifti sürmeye gitmeye hazırlanırken Pir-i Kâmil kendisine: '' Ben senin sadâkatını anlamak istemiştim. Şimdi, bildim ki asilzâdesin. İsmi Âzam'ı söyleyeyim: O, sabırdır. Saklanması icâbeden bu ism-i şerifin doğruluğuna delil, Esmâ-ül Hüsna'nın sonunda vâki oluşudur'' dedi.
Adam memleketinde evine vardı ve kim olduğunu belli etmeden misafir olarak kabulünü teklif etti. Evinde delikanlı birinin de olduğunu görünce, hanımının onunla evlendiğine hükmederek ikisini de öldürmek istedi. Birden Şeyh-i Kâmil'in İsmi Âzam talimini ve SABÜR ism-i celilini hatırladı ve sabretti.
Sonra sohbet sırasında o delikanlı. '' benim pederim de ilim tahsilinde.. Onyedi sene oldu. Ne nâmı, ne nişânı var... Vâlidemle ben bu hanede gurbet yolu gözleriz'' deyince adam durumu anladı ve sarmaş dolaş oldular.
Sabrın kerâmetine dair nice âyet-i celile, hadis-i şerif ve nice misâller vardır.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 04 Temmuz 2014, 01:21:03
Kişinin midesi, düşmanıdır.
Hazret-i  İmam R.A. bu hikmetli beyanıyla, haram helâl demeden nefsin arzülarını yerine getirmek ve sünnete uygun yemeği terk etmek süretiyle cihâd-ı ekberi kaybedip mağlup olanların hâlini beyan ve az yemeye işâret ediyor.
Midenin düşmanlığı, fazla yemek suretiyle illetlere sebep olmasındandır.
Büyükler: '' Açlık Allah'ın (cc) taâmıdır; sıddıkların bedenlerini diriltir.'' demişler...
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 15 Temmuz 2014, 17:11:22
Erken kalk, mes'ud ol! 
Seyyid-ül Vücud ( SallAllahü Aleyhi Vessellem ) '' Allah'ım!' Ümmetim için seher vaktini mübârek kıl'' diye dua ederler, bir yere asker gönderirken de günün evvelinde gönderirlerdi.
Hadis-i Şerif: '' Seher vakti uyanık olun. O, bereket ve necat vaktidir.'
Aliyyül Havas Hazretleri; '' Hak Celle ve Âlâ, mahlükâtın rızıklarını sabah namazı sonunda, mânevi rızıkları da ikindi namazından sonra taksim ve ihsan buyurur. Bu sebeple, bu iki vakitte biz uyumaktan men olunduk. Zira bu vakitlerde uyumak, rızkın noksanlığına sebep olur''. demişdir.
Kezâ, sabah namazından sonra güneş doğmadan evvel uyumanın, böğür ağrısına sebep olduğu da hadis-i şeriflerle sabittir.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 03 Ağustos 2014, 17:47:27
Güleryüz ikinci bir ihsandır
İkram,ihsan ve iyilik yaparken güleryüz göstermek ikinci bir ihsandır. Büyükler fukaraya ikram ederken, sanki kendileri fakir, ihsan eden de karşısındakiymış gibi bir tavır takınırlar.
Zenginler, Rahman'ın vekilleri'' hadis-i şerifi îcâbı, iki cihan sahibi'nin vekilleri olmakla, zenginler iyâullah olan fukaraya güleryüzle hizmette sür'at ve müsabâka etmelidir.
Hz. Ali R.A. kendisine gelen fakirlere güleryüzle: Hoş geldiniz! Merhaba!  Benim hayır-hasenâtımı huzûr-ı Bâri'ye ücretsiz götüren dostlarım'' diye iltifat ederek mümkün olan ihsanda bulunurdu.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 24 Ağustos 2014, 21:14:32
Dünyayı ahiret mukaabilinde sat da kazan!
Akıllılar daima değişen, bir hal üzere kalmayan, vefasız ve fâni dünyaya ehemmiyet vermez, bütün amellerini ebedi saadet mahalli olan âhiret için yaparlar...
Dünyanın değersizliğine şu hadis-i kudsi ne güzel delildir. '' İzzet ve celalime yemin olsun ki ind-i ulûhiyetimde dünyaya muhabbet etmekten daha büyük günah yoktur.''
Fukaha '' Bir kimse. '' Malım en akıllı kimseye verilsin'' dese, dünyayı bırakıp âhirete ehemmiyet veren zâhid kimseye verilir. Zira en akıllı, odur.'' demişler...
Otuz cüz olan Kur'ân-ı Kerim'in belki bir cüz'ü dünya işlerini beyan ederse, diğer 29 cüz'ü sârahat ve işaretle ahiret işlerini beyan ve ona teşvik buyurmuştur.
İmam-ı Şâfîî Rh.A.'in: ''Merdut ve menfûr dünya, kalbimde o kadar sevimsiz ki, cümle nimetleri ile onu bana bir dilim ekmeğe verseler almam.'' sözü ne kadar mânîdar!...
Dünya hayatı ancak oyun ve oyuncaktan ibâret olup, âhiret evi bâki ve dâimidir, şunu bilseler( S. Muhammed/36) âyeti celîlesi buna delil-i kat'i, hırs illetine tutulanlara da kâfidir...
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 21 Eylül 2014, 16:47:19
Belâ, insana dilinden gelir.
ŞİİR:

Bana benden gelir, her ne gelir ise;
Başım selâmet bulur, dilim durursa.
Hadis-i Şerif: '' Belâ, kişinin konuşmasına bağlıdır.'' Akıllı olan otuziki diş ve iki dudakla çevrilmiş olan dili dikkatli kullanır.
Hallâc-ı Mansur (KS) bir sohbette cezbenin tesiriyle:
'' Seyyidül Enam S.A.V. Mirac-ı Gûzîn'de, eğer müslüman ve kafir bütün insû-cinnin affını dileseydi, Rabb-ı Kerim'i kabul eder, ilahi rahmet hazinesinden de bir şey eksilmezdi.'' diye söz etmişti. Rasûlullah ( S.A.V.) kendisine mânâ da zuhûr edip. '' Ey Hüseyin Mansur! Niçin edep dışı söz edersin? Enbiya zümresi meşiyet-i İlahi'ye ve irâde-i Rabbâni'ye muvafık olmayan bir şey istemezler''. buyurdu...
Hûlâsa akıllılar söze değil, sûkûta itibar ederler. Zira çok konuşan çok hata eder, çok hata eden de çok elem çeker. Hak olan sözü yerinde konuşmak müstesnâ...
ŞİİR:
Kelâmın fıdda ise sûkût eyle olsun zeheb.
Kemâl ehli kemâlâtı sûkût ile buldular hep.

(Fıdda: Gümüş: Zeheb: Altın...)
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 22 Ekim 2014, 03:08:40
Allah korkusuyla ağlamak, göze nurdur.
''Kurretülayn'' sevinçten kinâye olup, hüzün ve kederle gelen gözyaşı sıcak olduğu gibi, sevinçle gelen de serindir. Resûlullah (S.A.V) Kim Allahû Teâlâ'yı zikreder, Allah korkusu ile gözyaşı dökerse Allahû Teâlâ o kula kıyamet günü azap etmez''  keza ''Allah korkusundan ağlayan kişi cehenneme girmez'' buyurmuştur.
Eserlerde gelmiş; Kıyamet günü ümmetin asileri üzerine cehennem kükreyip hücum ettiği zaman, Sâhib-i Şefâat Efendimiz S.A.V. karşı çıkıp mani olmak ister ve Cebrail A.S'a nida edip. Ya Cebrail! Yetiş! Cehennem dertli ümmetime hücum etmekte!  diye çığırdıklarında Cibril-i Emin bir şişe su getirip. '' Ya Resulullah! Bunu cehennem üzerine serpiniz'' der. Fahr-i Cihan o suyu cehennemin üzerine serper ve cehennemin ateşi söner. Resûlullah'ın : Yâ Cebrâil' Bu nasıl iştir ki az bir şeyin tesiri büyük?''  suâline Cibril A.S. Yâ Resûlullah! O su, değil. Ümmetinden tenhâ yerlerde Allah korkusundan ağlayanların gözyaşlarını fermân-ı ilahî ile toplamıştım. işte odur...''
Hz. Ömer R.A. Efendimizin nurlu yüzünde Allah korkusu ile akan gözyaşları sebebiyle iki çizgi hasıl olmuştu.Ah edip inleyerek, '' Ne olaydı, anam beni doğurmayaydı'' derdi. Bir gün hayvan üzerinde giderken Kur'an-ı Kerim okuyan birinden, '' Muhakkak Rabb'in azâbı vâkidir'' âyet-i celilesini işitince, ruhunu ve bütün letâifini saran Allah korkusu ile bayılıp düştü ve bir ay hâne-i saadetlerinden çıkamadı.
Süfyân-ı Sevri Hazretlerinin leğenini gösterdiklerinde doktor '' Tıp ilmine göre bu kişinin ciğeri korku sebebiyle kopmuş'' demiş..
Herkesin Hak Teâlâ'dan korkması, irfan ( anlayışı ) mertebesindedir.
Gaflete dalıp nefse esir olanlara Cenâb-ı Hakk'ın hitab-ı izzeti:
Onlar, hayvanlar gibi, belki daha da aşağı'' ( S. ^râf / 179)
Kezâ:
Ancak âlim kullarımız Allah'tan korkar.'' (S. Fâtır / 28 )
Muhlisler için ''korkulu geçit'' vardır. Padişaha yakın olanlara hem ikramın, hemde cezanın büyük olduğu malûm... Bununla beraber korkan kurtulur.
''Dikkat edin! Allah dostlarına korku ve hüzün yoktur.''  ( S. Yunus / 62 ) âyet-i celîlesi delildir...
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 07 Aralık 2014, 01:43:03
Malın bereketi, zekâtın verilmesindedir.
Zekâtı, malın en iyisinden vermek lazım geldiğine Nazm-ı Celîl'in delâleti vardır. 'Mal'' denilmesi, kalblerin ona meyletmesindendir.
Zekât islamın esaslarındandır. Rabb-i Kerim'in emridir. Razzâk-ı Âlem'in rızâsını düşünerek, zekâtı sevinçle ehline vermeli... Aksi halde asfalta atılan tohum gibi heder olur. Sahibi de borçlu kalır. İnsanların, dünya işlerinde dikkatli oldukları gibi, din işlerinde de dikkatli olmaları icabeder. İyilerin alâmeti budur.
Âyet-i Celîle meâli:
O kimseler ki, altın-gümüş cem ederler de Allah rızası için fukaraya vermezler. Onları elem veren azapla müjdele!''S. Tevbe/34 )
Zekât: Namaz, oruç, hac, şehâdet gibi farzdır. Âyet-i Celilede: Allah'a ve Resûlûllah'a itaat et'' buyurulmuştur.
'' Salih mal salih kişi için ne güzel!'' hadis-i şerifindeki ''Salih mal'', zekâtı verilen mal, '' Saih kişi'de zekât veren ... denilmiştir.
Aşere-i Mübeşerre'den Abdurrahman ibni Avf R.A. '' Ben Resûlûllah'dan işittim. muhâcir ve müslümanların fukaralarını koşarak cennete girerken gördüm, zenginleri görmedim. Ancak Abdurrahman müstesna.'' hadis-i şerifini Hz. Aişe ( R. A) 'den  işitince develerini, yükleriyle köle ve çobanlarıyla cümlesini Allah yolunda tasadduk etmiştir.
Hadis-i Şerif: '' Her müslim için sadaka vermek lâzımdır. malı yoksa, eliyle amelde bulunup hem kendisine yardım eder, hemde sadaka verir. Eliyle çalışmaya gücü yetmezse, zulme uğrayıp kendisinden yardım isteyen kimseye yardım eder. Bun da gücü yetmezse, şer işlemekten sakınmalı. Bu hal dahi sadakadır.''
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 12 Ocak 2015, 03:35:26
İhsanını minnetle yok etme!
Minnet: iyilik ettiği kişiye, yaptıklarını saymaktır.
Âyet-i Celile: Ey iman edenler, minnet ve ezâ ile sadakalarınızı yok etmeyin'. ( S. Bakara / 264 )
Riyâ, minnet ve ezâ, ittifakla, küffar sıfatı sayılıyor. İnsan, hakikatte ihsan edenin Hak Teâlâ olduğunu bilip, kulların sadece sebep kılındığını idrak etmeli ve yalnız Mevlâ'ya minnet ve şükretmek sûretiyle mânevi ecrini korumalıdır.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. Ali R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: eflin21 - 08 Şubat 2015, 23:58:02
Büyükler: '' Kişi kendisine gelen kötü bir iş sebebi ile üzülmeden önce kalb gözü ile bir baksa, gazabı gider, Zira eğer gazap etmesi, o kötülüğe sebep olan işe veya kişiye ise, ârifler makamında bu hal şirk sayılır, tevhid inancına zıttır. Eğer gazaplanması Hak Teâlâ'ya olursa haram olup, kulluk vazifesine muhâliftir. Her iki halden de Allah'a sığınmalı...'' demişler.
Kişi kötülük ettiği kimseden kötülük beklerken iyilik görünce, ona karşı olan fenâ düşünceleri bir anda değişir, düşmanlık dostluğa dönüşür, iyilik edende şeref kazanır.
tam anlayamadım yani başımıza kötü bişey gelmesine sebep olan kişilere gazaplanmamız şirk midir
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 01 Mayıs 2015, 16:39:25
Ömrün sonu için kıymet yoktur.
Her mü'min, kulluk vazifesine devam ederek vakti nakit bilmeli ' Geçen gün, atılan ok gibidir. Geri gelmez'' demeli... '' Yaşımız genç , sonunda ibadet ederiz'' diye gaflete düşmek pişmanlık getirir. Çünkü, geçen vakitle beraber imkanda elden gider.
Cüneyd Hz.'ni müridleri düşünceli görüp kendisine sebebini sordular. '' Evradımdan birini geçirdim. Onun kederi...'' dedi. '' Kaza edersin'' dediler.
- '' Her günün kendisine mahsus işi var.'' buyurdu.
Çeşitli dertler. ömrün sonu olan ihtiyarlıkla artar, ibâdetlerin imkanı ve zevki azalır da bakiye-i ömrün kıymeti kalmaz.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 03 Ağustos 2015, 00:36:50
selamun aleykûm değerli arkadaşlarım elde olmayan bazı sıkıntılardan ötürü uzunca bir süre sizlerle bir arada bulunamadım. Allah (cc)'ın izni ile kısa bir süre sonra inşaAllah tekrar kaldığımız yerden devam edeceğiz.  Hayır dualarınızı ister selamlar ederim.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 31 Ağustos 2015, 20:50:38
Ömrün evvelinde kaçırdıklarını ömrün ahirinde tedârik et!

Ömürden murad, bulduğun zamandır.
Günah ve kusurlarına tevbe et. Hakk'ın rıza ve rahmetini umarak gönül hânesini Allah'dan gayriden boşalt. Zikri ilâhi ile rızâ-i Bârî'yi kazan.
Hadis-i Şerif: '' Uzun ömürle tevbeye devam etmek kişinin iyiliğine delildir.''
Halis niyetle günahlardan dönüp tevbe etmeli.. Ruh bedende iken her zaman tevbe makbuldür. her an tevbeye devam etmeli. Farz namazların sonunda üç adedi;
استغفر الله العظيم الكريم اللذي لا الاه الاهو الحي القيوم واتوب اِليْهِ
bakisi:
  استغفر الله - استغفر الله
olmak üzere yetmiş istiğfar okumak, gelen belâyı def eder, geleceğe mâni olur ve rızık genişliğine sebeptir.

Akşam ve sabah namazlarından sonra  yüz defa ;
SübhanAllahi ve bihamdihi SübahnAllahil azîm ve bihamdihi estağfirullah okumak sünnete mutabık ve büyük kerâmete sebeptir.

Hz Ömer R. A. Resûlûllah'ın meclisine geldiğinde:
- Ya ResûlAllah! Kapıda bir genç ağlıyor. Onun perişan hali beni de ağlattı. Huzurunuza gelmeyi diler''. dedi.
Rasûlullah S.A.V. kabul buyurup, günahını sordu,
Genç: Günahım büyük.. Onun için Kahhar olan Allah Azimüşşan'dan korkar ağlarım'' dedi.
- Seyyidül Beşer S.A.V..;
- Senden Cenâb-ı Kibriyâ'ya şirk vâki oldu mu? Yahut adam öldürdün mü?'' buyurdu.
Genç; - Hayır,'' dedi.
Rasûlullah;
- Cenab-ı Gaffar-ı Kerim, senin günahın arz ve semâ kadar olsa gene affedip, ceza gününde rahmet eder..'' buyurdu.
Adam tekrar:
- Ya ResûlAllah! Benim cürmüm dağlardan, taşlardan, semâdan ve arz'dan da büyük'', dedi.
  Sultan-ül Enbiyâ S:A:V.;
- Senin günahın mı büyük, Arş-ı Âzam mı ?'' buyurdu.
O kişi;
- Günahım büyük'' dedi.
Rasûlullah S.A.V.;
_ Senin cürmün mü büyük, Rahmân'ın rahmeti mi ?'' buyurunca,
Adam;
- Rahmân'ın rahmeti, avf ü merhameti benim günahımdan büyüktür'' dedi,
Öyle ise günahını söyle'' buyurdu,
- Yâ ResûlAllah! Huzur-u saadetinizde söylemeye hayâ ederim'', dediyse de, mutlaka söylemesi istenince:
- '' Yedi sene kefen soyup, islam erkeklerini uryan ( çıplak ) bırakmak âdetim iken, sonra bir bâkirenin kefenini soydum. Şeytanın tesiri ile nefse uydum... Gideceğim vakit o ölü bâkire yakama yapıştı ve;
- Ey Zalim! Kıyamet gününün sahibi hazret-i Kahhar'dan utanmadın mı! İlâhi adâlet kürsüsü önünde zalimden mazlumun hakkı alındığı gün, böyle uryan ve kirlenmiş şekilde nasıl çıkarım?.. diye beni hırpaladı deyince; Fahr-i Âlem S.A.V. yerinden kalkıp, başka bir tarafa oturdu ve o genci huzur-u saâdetlerinden reddetti. Genç sahraya düşüp. tam yedi gün yemek, içmek, uyumak gibi ihtiyaçları nefsine haram etti. Tâkatsız düşüp yüzünü topraklara sürdü ve şöyle yalvardı:
- İlâhi! Bu zalim ve câni kulun günahkârlara şefaatçi olan Habib'in huzuruna şefaat dilemeye gitti. O, günahımın büyüklüğünü işitip, beni huzurundan reddetti. Şimdi senin rahmet kapından gayrıya ilticâ etmem. Yâ Rabbi, bana inayet ve merhamet eyle. cürmüm bağışla ve Habib'in S.A.V. mâlûm eyle. Böyle eylemezsen bu dünyada bir ateş ile bu kötü cismi yakıp yok et de, âhirette nâr-ı cehenneme bırakma!...
Bu esnada Cebrâil A.S. gelip;
- ' Yâ HabibAllah! Hak Teâlâ sana selâm edip buyurdu ki;
- Kullarımı halk eden o mu ben miyim?
Resûlûllah;
- Onları ve beni yaradan O'dur.''
- Rızıklarını veren o mu ben miyim?''
- Onların ve benim rızkımı veren O'dur,''
- Tevbe edenlerin tevbelerini kabul eden o mu, ben miyim?''
- Kullarını affedip tevbesini kabul eden O'dur.''
- '' Günahkâr kullarından biri günahını beyan etmekle halinden gücenip mütessir oldu. Ya kıyamet günü dağlar misâli isyanla gelen mücrimlerin günahlarına nasıl tahammül eder? Benim Resûlûm âlemlere rahmettir, Lâkin zât-ı ûlûhiyetim daha merhametliyim. Kullarımın hâline vâkıfım. O küstah kulun niyazını kabul ettim. Kendisine beyan eylesin...''
Aff-ı ilâhiyi bildirmek için o kişiyi huzûr-u saadete getirdiklerinde akşam namazı kılmakta olan iki Cihan Güneşi S.A.V. birinci rek'atta Süre-i Tekâ'sür'ü okuyordu.
HATTÂ ZÜRTÜM-ÜL MEKAABİR kelâmını işiten o kişi '' Allah'' diye bir nârâ vurup, teslim-i ruh eyledi.
Bu hadisede ilâhi rahmetin vüs'ati, kulun cürmü ne kadar büyük de olsa Mevlâ'dan  mağfiret dileğinde affu mazhar olacağı, ümit kesmenin yasak olduğu beyan buyuruluyor...
Kişi sünnet-i Resul'e uyarak tevbe, istiğfar ve salât-ü selâma devamla tedârik görmelidir.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 22 Mayıs 2016, 22:40:48
Namazda tembellik, iman zâfiyetindendir. 

Burada '' Tekâsül'', terk manasınadır.
Merdut şeytan, yediyüzbin yıl Cenâb-ı Hakk'a ibadetle meşgul olmuşken, bir secde ile emrolunduğunda fâsit kıyasla '' Beni ateşten, Âdem'i topraktan yarattın. Ateş efdaldir'', diye emr-i Hakk'a itâat etmeyip, Dergâh-ı İzzet'ten ebediyyen kovulmuştur. Ya gece ve gündüz beş vakit namazda otuzdört secdeyi terk eden kişinin iman kuvveti ne derecedir.
Namazın farziyetini inkâr etmedikçe, İmam-ı Âzam'a göre kişi kâfir olmaz. Ancak, terkettiği farzı kaza ettiğinde, borcu ödense de cezâsı vardır. Yetmiş bin yıl cehennemde azap göreceği eserde beyan olunmuştur. Farz oluşu âyet ve hadislerle sabit olan bu hükm-ü ilâhiyi edâ etmeyen kişi, kendisini yaradanı düşünmez mi ?...   
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 28 Haziran 2016, 21:05:37
Büyükler buyurmuşlar:

'' Beş vakti cemaatle edâ eden kimseye Hak Teâlâ beş şeyi ihsan eder:
1- Geçim darlığı çekmez.
2- Kabir azabı görmez.
3- Kıyamet günü kitabı sağından verilir.
4- Sıratı şimşek gibi geçer.
5- Cennete hesap sorulmadan girer.
Namaz kılmayan kimseye Cenâb-ı Hak 12 çeşit belâ verir:
a- üçü uykuda.
b- Üçü ölüm anında.
c- Üçü kabirde.
d- Üçü mahşer gününde...
a. Dünyadaki belâlar:
1. Kazancından bereket kaldırılır. Uğraşır uğraşır, iki yakası bir araya gelmez. Eli hamur, karnı açtır.
2. ( Yüzünden) salihler sîmâsı kaldırılır.
3. Mü'minler  kalben ona buğz ederler.
b. Ölüm anındaki belâlar:
1. Ruhu aç ve susuz olarak alınır. Yanında her şey olduğu halde aç ve susuzdur. '' Fırat nehri başından aşşa yine susuz..''
2. Ruhun bedenden ayrılması şiddetli olur. Kimse çare bulamaz.
3. İmansız gitmesinden korkulur.
c. Kabirdeki belâlar:
1. Suali şiddetli olur.
2. Karanlığı ziyâde olur.
3. Kabir, kemiklerini birbirine geçirircesine sıkar.
d. Mahşer günündeki belâlar:
1. Hesabı şiddetli olur.
2. Allah'ın gazabına uğrar.
3. Cehennem azabı ile azap görür.''
Hadis-i Şerif: ''Namaz dinin direğidir. Kim namazı kılarsa dinin direğini diker. Kim namazı terk ederse, muhakkak dinini yıkar.''
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 01 Temmuz 2017, 04:55:23
İmam-ı Âzam Hz'ne göre:
Bir kimse mazeretsiz üç günden ziyade namazını terk ettiği halde tevbe etmezse dinini yıkmış olur. Dini yıkanda evini yıkmış, çoluk çocuğunu, efrad-ı ailesini kaybetmiş gibidir.
Namaz kılanın haline göre değer taşır. Avâmın namazı, ( ehli gafletin, cahillerin namazı ) cansız kalıp gibidir. Kalıbı seccâdede kalbi  başka yerde... Halbuki namazda elzem olan kalbin hazır olmasıdır.
Namaza uyanık olarak girmeli. Edep ve hayâ ile  başlamalı. Azamet-i ilâhiyi düşünerek korku içinde bitirmeli...
Bu iyilerin namazı...
Seçilmişler, namazı Allah'tan gayriyi kalbinden çıkarıp, müşâhede deryâsına dalarak kılarlar. Resülüllah S.A.V.'in : '' Gözümün aydınlığı, kalbimin rahatlığı namazdadır.'' buyurduğu işte bu namazdır.
Hadis-i Şerifte: '' Namaz kılan Rabbine yakarıyor'' buyurulmuştur.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 04 Temmuz 2017, 02:16:45
Yemekte Elin Çokluğu Berekettir.
Kinâyeten misafire ikrâmı tergib eder.
Hadis-i Kudsi: İnfak et ki, infak olunasın.
Hadis-i Şerif: '' Kulların geçirdiği hiç bir gün yok ki, onun sabahında iki melek dünya semasına inerek, biri '' Allah'ım! Sen, veren kuluna hemen ihsan et'' diğeri de:  '' Bahil olan kişinin malını telef et'' diye dua etmesinler.''
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 12 Aralık 2019, 16:30:56
Allah'a tevekkül et o sana yeter!!
Âyet-i Celile:
''Kim Allahü Teâlâ'ya tevekkül ederse Allahü teâlâ ona kâfidir.'' (S. Talâk 3 )
Rızık hususunda ve herşeyde tam tevekkülle haramdan korkup, şüpheli olmayan helâli seçmek vaciptir.
Tevekkül: İşin her hususta tamamını mâlikine bırakmak ve onun vekâletine hakkıyla itimat etmektir. Bu husus, avâma güç gelir. Zira onlar sebeplere bağlıdır. Bu hal ise sebebin sahibini ( Mevlâ'yı) bilmeye perdedir. Onların sebeplere itimatları, Allahü Teâlâ'ya itimat etmekten ziyâdedir. Sebepsiz bir iş hasıl olmaz sanırlar da tevekkül yoluna gidemezler.
Cenâb-ı Hakk'ın '' Muhakkak her iş Allah'ındır'' ( Âli imrân / 154 ) fermanı ile Habib'ine '' Senin elinde onları cezalandırmak veya affetmek hususunda) bir şey yok.'' ( Âli imrân / 158 ) buyurması kâfi değil mi ?
Bu itibarla has kullar: '' Mülk Mevlâ'nındır. Kimi kime vekil edelim'' diyerek cümle hallerini Hakk'a havâle ve teslim etmişler; fakirlik, zenginlik, ibtilâ... başlarına gelen her şeyi Hak'tan bilip razı olmuşlar. '' Can O'nun, cihan O'nun, hüküm O'nun, fermân O'nun...'' demişler...
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 04 Mayıs 2020, 19:51:04
Hayra yor, hayra er!
'' Hayr söyle işine, hayr gelsin başına'' darb-ı meseldir.
Resûlüllah S.A.V. hadsi-i şeriflerinde
'' Muhakak Allahû Teâlâ hayr söyleyeni sever, şer söyleyeni sevmez.'';
''Ümmetimden yetmişbin kişi cennete hesapsız girecektir. Onlar hırsızlık etmez, Rab'lerine tevekkül eder, arzularına göre bir şey istemez, hakkı olmayan işi talep etmezler; dostu düşmanı kendilerinden hoşnut ederler. Bu hal doğruya delâlet eder, hayra sebeptir.'' buyurmuştur.
Buradaki yetbişbin adedi, tahdid değil, çokluğu ifade içindir.
Hâsılı, dost ve düşmanın hatırını tamir etmek, kişiyi elbette hayra ulaştırır.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: Togika - 19 Mayıs 2020, 23:36:04
Günahı terkederek köşeye çekil!
Uzlet et, günah işlemekten kurtul! İnsanlar arasında bulunan kimsenin günahtan kurtulması zordur. Gemiyi limana çek, fırtınadan koru. Bu zamanda insanlar başkalarının ayıbı ile uğraşır, gıybet eder ve sevaptan kalırlar... Fiilen terk kaabil değilse hükmen terk et!... Bilhassa sâlikler için nefs-i emmâre sahipleriyle görüşmek mânevi maraz ve bir nevi zehirdir...
Efendimiz S.A.V.'in:
-'' Sizi mevtâlar meclisinden men ederim'' emri vukû bulunca,
- Yâ ResulAllah! Mevtâlar kimlerdir?'' sualine:
- '' Dünya ehli ve bahil zenginlerdir'' buyurdular.
Başlık: Ynt: Rişte-i Cevâhir ( Hz. ALİ R.A'dan Hikmetler )
Gönderen: bayernonline - 27 Haziran 2020, 13:44:18
Kâmil mümin, Hakk'ın azametini idrak eder de Allah'a yemin etmekten korkar. İmanı zayıf olan da Allah'ın yüce ismini maksada ulaşmak için âlet edip çok yemin eder.