Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: fırka-i naciye - 25 Ağustos 2005, 18:13:40

Başlık: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: fırka-i naciye - 25 Ağustos 2005, 18:13:40
Mezhepsizler değişiktir, kimi Mutezilenin, kimi Cebriyyenin, kimi Şianın, kimi Vehhabinin bazı fikirlerini, kimisi her gruptan bazı fikirleri benimsiyorlar. Fikirlerini benimsedikleri ve kaynak olarak gösterdikleri şahıslardan bazıları şunlardır:

Ahmet Kadiyani; Behaullah, Beykiyef, C. Efgani, Ebul ala Mevdudi, Hasan el Benna, Hasan Sabbah, İbni Hazm, İbni Kayyimi Cezviyye, İbni Rüşd, İbni Sebe, İbni Teymiye, İzmirli İsmail Hakkı, M. Şevkani, M. Abduh, Muhammed bin Abdülvehhab Necdi, Makdisi, M. Hamidullah, M. Ebu Zehra, Muhammed İkbal, Muhammed Sıddık Hasan Han, N. Elbani, Reşat Halife, Reşit Rıza, S. Kutup, Seyyid Sabık, Şeyh Bedrettin, Yusuf Kandehlevi, Yusuf Kardavi, Zuhayli vs.

Mezhepsizleri tanımak için fikirlerini, inançlarını bilmek gerekir. Fikirlerinden bazıları şöyledir:

Mezhep taassubu tabirini çok kullanırlar. İctihad kapısı açık derler, sapık görüşlerini ictihad gibi gösterirler.

Telfîkı savunurlar. Mezhepleri birleştirmeye kalkarlar. Hangi mezhepteki hüküm akıllarına yatarsa onunla amel etmeye çalışırlar. Abduh gibi masonları mezhepler üstü müctehid kabul ederler.

Mezhepler bid’attir, Sahabenin mezhebi mi vardı derler.

İmam-ı a’zama, imam-ı a’zam demezler, Ebu Hanife derler.

Eshab-ı kiramdan çoğunu kötülerler. [Halbuki hepsi Cennetliktir. (Hadid 10)]

Bir kısmı, cin ve miracı inkâr eder. Bir kısmı mucizeleri, bir kısmı da kerameti inkâr eder.

Cennette de Allahü teâlâ görülmez derler. Halbuki Kıyamet suresinin (Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, Rablerine bakacaklardır) mealindeki 22 ve 23. âyetlerini açıklayan Peygamber efendimiz, dolunaya bakıp buyurdu ki:

(Rabbinizi de, [ahirette] böyle göreceksiniz.) [Buhari]

Günah işleyen namaz kılmayan kâfirdir, amel imandan parçadır derler.

Peygamberden, evliyadan yardım istemek şirktir, çünkü ölü işitmez derler. Halbuki Kur’anda (Onlar ölü değildir) buyuruluyor. Hadis-i şerifte de, (Kâfir ölüsü de işitir) buyuruluyor. (Buhari)

Kabir sualini, kabir azabını inkâr ederler.

Ölüye, dua fayda etmez derler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Dirilerin duaları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet iner.) [Deylemi]

Sıratı, mizanı, şefaati inkâr ederler. Halbuki bunların hak olduğu âyet ve hadisle sabittir.

İskata, telkine ve kabir azabına inanmazlar. Halbuki bu konularda da sahih hadis-i şerifler vardır.

Yalnız Kur’an derler, bazıları da Kitap, Sünnet derler, dindeki dört delili inkâr ederler.

Bir çok hadis-i şerife uydurma damgasını basarlar, İsrailiyat derler. Halbuki hiçbir İslam âliminin kitabında uydurma hadis olmaz.

 İyi iş yapan Hıristiyan ve Yahudiler de Cennete girecek derler. Halbuki Peygamber efendimiz buyuruyor ki:

(Bana iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan Cehenneme girecektir.) [Hakim]

Kur’an değişmiştir derler. Halbuki (Onu biz indirdik, biz koruruz) buyuruluyor. (Hicr 9)

Namaz üç vakittir derler. Hadis-i şerifte, (Namaz beş vakittir) buyuruluyor. (Buhari)

Yanlış olarak, dinimize aykırı olarak İslami görüş, İslam düşüncesi, İslam felsefesi, gibi tabirler kullanırlar.
Başlık: Ynt: mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: azizistanbul - 23 Nisan 2009, 19:38:04
aöf önlisan ilahiyat kitablarında cennet , cehennemi bulamadım. birçok farzı birçok haramı hiç göremedim.

onlara göre islam ahlaklı (sınırlarını bile insanların çizeceği ) yaşamaktan ibarettir.
Başlık: Ynt: mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: izmirli - 24 Nisan 2009, 02:30:32
S.A bu "mezhepsizleri nasıl tanırız?" sorusunun uzun cevabına girmeden şöyle bir " yüzlerindeki nursuzluktan" desem başlangıç sayılabilir mi?
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: Ay Işığı - 04 Eylül 2009, 18:50:43
Sayıları o kadar çoğaldı ki, saf müslümanları zehirliyorlar.
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: fasulye - 05 Eylül 2009, 01:12:43

Denk gelmedim bilmiyorum.
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: Kabristan - 05 Eylül 2009, 15:42:45
Gördüm tanıyorum maalesef ki akrabayız ...
Beyni yıkanmış üniversite yılların da...
Meslek olarak iyi bir konum da olmasına rağmen sosyal ve özel hayatın da oldukça yalnız...
İnsanlara para ile elindeki mevki ile bir şeyleri yaptırabiliyor ...    

S.A bu "mezhepsizleri nasıl tanırız?" sorusunun uzun cevabına girmeden şöyle bir " yüzlerindeki nursuzluktan" desem başlangıç sayılabilir mi?

Aynen durumunu anlatmış olur kısaca...Alllah (c.c) hidayet verir inş.
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: Günbatımı - 05 Eylül 2009, 17:15:39
Benim de yurtdışında yaşayan, uzaktan akrabalarım var böyle... Fikirlerini duyduğumda yıkılmıştım adeta... Allah c.c. hidayet versin! Zavallılar...
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: fasulye - 22 Şubat 2010, 14:12:36
Peygamber efendimizin mezhebi varmıydı, neydi.

Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: Günbatımı - 22 Şubat 2010, 14:30:34
Peygamber efendimizin mezhebi varmıydı, neydi.

 ş5))

Öğretmenler nasıl müdüre bağlı ise, tamamı müctehid olan Eshab-ı kiram da, Resulullah efendimize bağlı idiler. Tabiinde ise müctehidler ve halk var idi. Halk müctehidlere tâbi oluyordu. Halkın mezhebi tâbi olduğu müctehidin mezhebi idi. Mezhepsiz kimse yok idi.

Eshab-ı kiram, Resulullaha değil, biz yalnız Allah’a tâbiyiz demediler ve demeleri de mümkün değildir. Sıradan bir müslüman da, Müctehide tâbi olmam, ben yalnız Resulullaha tâbi olurum diyemez. Müctehid, Allah’ın ve Resulünün emirlerini bildiriyor. Müctehide uymak Allah ve Resulüne uymak demektir. Bugün ise, bazı mezhepsizler, müctehide değil, Resulullaha bile tâbi olmayı uygun görmüyorlar. Yalnız Kur’ana tâbiyiz diyorlar.

Nasıl ki öğretmen müdüre, müdür de Milli eğitim Bakanına, Milli eğitim bakanı da Başbakana bağlı ise, insanlar bir müctehide, müctehidler mutlak müctehide, mutlak müctehidler de Resulullah efendimize bağlıdır. Bağsız yani mezhepsiz kimse yok idi.....................



http://www.sadakat.net/forum/fikih-ve-itikad/mezheplerle-alakali-yeni-yazi-dizimiz-okuyunuz-t13574.0.html;msg125627#msg125627


Eshab-ı kiramın herbiri müctehid ve mezhep imamı idi. Herbiri kendi mezhebinde idi. Hepsi de, mezhep imamlarımızdan daha üstün idi. Mezhepleri daha kıymetli idi. Fakat, bunlar kitaplara yazılmadığı için, mezhepleri unutuldu.

Peygamberin, sahabenin mezhebi nedir demek, Ordu kumandanı, hangi bölüğün eridir veya Fizik öğretmeni, hangi sınıfın talebesidir demeye benzer. Çünkü sahabenin herbiri bir mezhep imamı, hatta mezhep imamlarının hocaları idi. Resulullah efendimiz de kâinatın hocası idi. (Mizan, Hadika)
............................


http://www.sadakat.net/forum/fikih-ve-itikad/ehli-sunnetin-icini-bosaltmak-t40330.0.html;msg209174#msg209174



Özellikle ilk verdiğim linkte sorunuzun apaçık cevabı mevcuttur.

 
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: tefhim - 23 Şubat 2010, 17:32:46
Mizanın önsözünde buyuruluyor ki:
(Dört mezhepten birini taklit etmeyen dalalete düşer, zındık olur, başkalarını da yoldan çıkarmakta şeytana yardımcı olur. Bugün var olan 4 mezhebin hepsi haktır, sahihtir. Birinin, ötekisi üzerine üstünlüğü yoktur. Çünkü, hepsi aynı din kaynağından alınmıştır.

Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: Tuğra - 09 Ağustos 2011, 23:02:02
Teşekkür ederiz
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: Mücteba - 10 Ağustos 2011, 01:42:26
En önemli mevzulardan ...
Allah razı olsun.
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: tevekkülcü - 10 Ağustos 2011, 02:21:39
evet çok mühim bi konu bu ve ayağı kayanlarda çok malesef,ayrıca haç ve umre yapan orada daha iy anlıyor bu mezhep dışı fırkaların yaptıklarını,Allah cc hidayet versin onlara
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: mazhar - 10 Ağustos 2011, 02:31:25



16 Temmuz 2007 Pazartesi


Sual: Mezhepsizleri iyi tanıyabilmek için onların taktiklerini bilmek gerekmez mi? Bu taktiklerden önemlileri nelerdir?



Sual: Mezhepsizleri iyi tanıyabilmek için onların taktiklerini bilmek gerekmez mi? Bu taktiklerden önemlileri nelerdir?
CEVAP: Doğru bilinirse, yanlış meydana çıkar. Doğru tektir, yanlış çoktur. İlim öğrenmek için yanlışları değil, doğruyu öğrenmek gerekir. İki noktadan, ancak bir doğru geçer. Sayısız eğri çizgiler çizilebilir. Eğriyi öğrenmek lüzumsuzdur. Çünkü doğru bilinince, ondan başka her şeyin yanlış olduğu meydana çıkar. Mesela, imanın şartının altı olduğu öğrenilince, beş veya yedi diyenlerin yanlış olduğu kendiliğinden meydana çıkar. Ehl-i bid’atin taktiklerinden bazıları şöyledir:
1- Bid’at ehli birini büyük bir zat olarak takdim edebilmek için, büyük zatların arasına sokarlar. Mesela derler ki: (Ebu Hanife, imam ibni Teymiye ve Gazzali gibi büyük zatlara dil uzatılmaz.) [Burada, ibni Teymiye iki büyük zat arasına sokulmuştur.]
Bir Maocu da aynı taktikle şöyle demişti: (Fatih ve Mao gibi büyük zatların kıymetini bilmeli.)
2- Hurafeleri sayıp, araya sünnet olanları katarlar. Mesela derler ki: (Yatırlara çaput bağlamak, mum dikmek ve ölü için Kur’an okumak, hurafedir.)
Çaput bağlamak, mum dikmek caiz değil, ama ölü için Kur’an okumak sünnettir. Mason Abduh gibi reform istiyorum diyenler de, aynı teraneyi okur:
(Bu Kur’an inmemiştir, ne fal bakmak için, ne de kabirde okumak için.)
Aynı taktik! Elbette Kur’an fal bakmak için inmedi, ama ölülere okunmasını Resulullah efendimiz bildirdi. Evliyadan yardım istemeye karşı çıkarak, yatırdaki evliya zata leş diyor: (Bu hakkı ne taştan, ne de leşten istemeli.) [Burada da taşın yanı sıra, asıl maksadını bildiriyor.]
3- Rahmet için söylenmiş farklı hadisleri bahane edip diyorlar ki: (Peygamber bir öyle bir böyle söylemez, onun için hadisler bize delil olamaz. Kur’andan başkasına bağlanmamak gerekir.)
4- Mezheplerdeki rahmet olan farklı ictihadı bahane edip, ehl-i bidatin sözlerine de ictihad diyorlar: (İmam ibni Teymiye’nin de, imam Şevkani’nin de farklı ictihadları tenkit edilmemeli.)
5- Hakiki İslam âlimlerini gözden düşürmek için şöyle diyorlar: (Her âlim bir şey söylüyor, hangisinin doğru olduğunu nereden bilelim? Onun için yalnız Kur’ana uymak lazım.)
6- Tesettürün aleyhine konuşurlar. Kapanmayı emreden açık bir âyet yok derler. Mevcut âyetleri de değiştirerek şöyle diyorlar: (Allah başınızı örtün demiyor, yakanızı, göğsünüzü örtün diyor.)
7- Namazdaki tesettürü inkâr edip diyorlar ki: (Allah her şeyi görür. Onun için hiçbir şey perde olmaz. Karanlıkta da görür, elbiseli iken de görür. Onun için, kimse yok iken namazı çıplak kılmanın mahzuru olmaz.)
8- Dini hükümleri bozmaya çalışıp diyorlar ki: (Kur’anda sadece inek ve koyun kurban edilir demiyor, balıktan da olur horozdan da olur, herkes gücünün yettiğini keser.)
9- Ezanı ve namazı bozmak için Türkçe yapılmasını isteyerek diyorlar ki: (Anlamadan yapılan ibadetin faydası olmaz. Ezanda da, namazda da, her millet kendi dilini esas almalıdır.)
10- Dinde reform yapmak, yani dini değiştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Diyorlar ki:
(Zaman sana uymazsa sen zamana uy demişler. Luther’i örnek alarak dinin zamana uymayan yönlerini değiştirmek gerekir.)
Bunların oyununa gelmemelidir.
Alıntı..
Türkiye .com
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: mazlum - 10 Ağustos 2011, 08:26:22
Çok  önemle ele alınması gereken bir konu , sıklıkla güncelleşme"sinde fayda var ,günümüz mülüman"larını , bekleyen büyük tehlike"lerden bir meselede bu , malesef bir çok İnsanımız işin önem ve çiddiyet"inden çok uzak .
Hz. Allah Kardeş"lerimizden Rağzı olsun .
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: Mücteba - 10 Ağustos 2011, 12:23:55
Yanlış konuşanları tenkit etmek

Sual:
Cübbeli hoca; Vehhabilik, mutezile gibi sapık mezheplerin yanında, İbni Teymiyye, M. Abduh, Ali Şeriati, M. İslamoğlu, Y. N. Öztürk, Z. Beyaz, A. Oktar, A. R. Demircan, H. Karaman, A. Bulaç gibi yazarları da tenkit ediyor. Tenkitlerinde, kiminin Cehennem ebedi değil dediğini, kiminin mason Abduh’u övdüğünü, kiminin kendisini Mehdi sandığını, kiminin mezhepsizliğini ilan ettiğini, kiminin kaderi, kabir azabını ve şefaati inkâr ettiğini, kiminin Hıristiyanları Cennete sokmaya çalıştığını, kiminin de, Kur’an-ı kerimdeki bazı âyetlerin tarihsel dediğini bildiriyor. Bu tenkitleri yerinde midir?

CEVAP
Dine aykırı konuşan kimseleri tenkit etmek, elbette yerindedir. Tenkit etmezse, o zaman suç işlemiş olur. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ortalık karıştığı, yalanlar yazıldığı, âdetlerin ibadetlere karıştırıldığı ve Eshabıma dil uzatıldığı zaman, doğruyu bilenler herkese bildirsin! Allahü teâlânın, meleklerin ve bütün insanların laneti, doğruyu bilip de, gücü yettiği halde bildirmeyene olsun!) [Deylemi]

(Bid’atler yayılıp, sonra gelenler, öncekilere lanet ettiği zaman, doğruyu bilenler herkese söylesin! Söylemeyip gizleyen, Allah’ın indirdiği Kur’anı gizlemiş olur.) [İ. Asakir]

Cübbeli hoca, bu hadis-i şeriflerin gereğini yerine getirmeye çalışıyor. Kendisini tebrik ediyor, Allahü teâlâ yardımcısı olsun diyoruz.

Aynı konuların bir kısmına kısaca dokunalım:
1- Hazret-i Mehdi gelmemiştir. Hiç kimse kendinin veya hocasının Mehdi olduğunu söyleyemez; çünkü Mehdi’nin birçok alametleri vardır. Bu alametler günümüzdeki insanlarda yoktur. Hazret-i Mehdi’nin adı Muhammed, babasının adı Abdullah ve kendisi seyyid olacaktır. Gökten bir melek, (Bu Mehdi’dir) diyeceği hadis-i şerifle sabittir. Daha başka alametleri de vardır. Bu vasıfları taşıyan hiç kimse gelmedi.

2- İbni Teymiyye gibi cehennem ebedi değil denmesi Kur’an-ı kerime aykırıdır. Birçok âyet-i kerimede cennet ve cehennemin ebedi olduğu bildiriliyor. (Bekara 25, Al-i İmran 116, Maide 85, Enam 128, Tevbe 68, Hud 107)

3- İmanın altı esasından biri kadere imandır. Kaderi inkâr eden kâfir olur. Kader hakkında birçok âyet-i kerime vardır. Birkaçının meali şöyledir:
(Ölüm zamanını takdir eden ancak Allah’tır.) [Enam 2]

(Yaptıkları küçük büyük her şey, satır satır kitaplarda yazıldı.) [Kamer 52, 53]

(Biz, her şeyi kaderle yarattık.) [Kamer 49]

(Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey, Ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de, apaçık kitaptadır.) [Sebe 3]

Birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Kadere inanmak, iman esaslarındandır.) [Ebu Davud, Tirmizi]

(Kaderi inkâr edenin İslam’dan nasibi yoktur.) [Buhari]

(Ahir zamanda kaderi inkâr edenler çıkacaktır.) [Tirmizi]

(Kaderi inkâr edene, bütün peygamberler lanet eder.) [Taberani]

(Kadere, hayra ve şerre inanmayan iman etmiş sayılmaz.) [Tirmizi]

4- Kabir azabını inkâr eden Ehl-i sünnetten çıkar. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kabir azabı haktır.) [Buhari]

İmam-ı a’zam hazretleri buyurdu ki: Kur'an-ı kerimde (Onlar, sabah akşam ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı günde, “Firavun hanedanını azabın en çetinine sokun!” denilecek) buyuruldu. (Mümin 46) [Sabah akşam görecekleri azap, Kıyametten öncedir. Âyetin devamında onların şiddetli azaba sokulacağı bildiriliyor. Birincisi kabir azabı, ikincisi ise cehennem azabıdır. (El-Kavl-ül fasl)]

İmam-ı Gazali hazretleri de, (Bu âyet kabir azabını gösteriyor) buyurdu. (İhya)

İmam-ı Süyuti hazretleri, kabir azabı ile ilgili Şerhussudur isminde müstakil bir eser yazmıştır. Buhari ve Müslim ve diğer hadis kitaplarındaki kabir azabıyla ilgili hadis-i şerifleri nakletmiştir. Her hadis kitabında kabir azabı bildirilmektedir. Kabir azabını inkâr eden, bütün hadis kitaplarını inkâr etmiş olur. Ehl-i sünnetin dışında kalır.

5- Şefaati inkâr eden de Ehl-i sünnet olamaz. Şefaatle ilgili birkaç âyet-i kerime meali:
(O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.) [Taha 109]

(Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.) [Meryem 87] (Bu iki âyette, Allahü teâlânın izin verdikleri şefaat edecek, başkaları edemez diyor.)

(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.) [Zuhruf 86] (Putlar elbette şefaat edemez. Ama hak yoldakilerin şefaat edeceği bu âyette de açıkça bildiriliyor.)

(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bekara 255] (Bu âyet de Allah’ın izniyle şefaat edileceğini gösteriyor.)

(Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44] (Demek ki çok şefaat edecekler vardır ki, hepsi de Allahü teâlânın iznine bağlıdır.)

Şefaatin hak olduğunu bildiren çok hadis-i şerif var bir tanesi şöyledir:
(İmanla ölen günahkârlara şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]

Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan İmam-ı a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)

6- Ehl-i kitab olan Yahudi ve Hıristiyanların cennete gideceğini söylemek Kur’an-ı kerime de hadis-i şeriflere de aykırıdır. Bir âyet-i kerime meali:
(Elbette, ehl-i kitab [Yahudi ve Hıristiyan] veya müşrik olan bütün kâfirler cehennem ateşindedir, orada ebedi kalırlar.) [Beyyine 6]

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan elbette Cehenneme girecektir.) [Hâkim]

7- Kur’an-ı kerime tarihsel diyen, hükmü kalmadı diyen, Ehl-i sünnetten çıkmakla kalmaz, kâfir olur. Bir âyet-i kerime meali:
(Bugün, dininizi ikmal ettim. Size olan nimetlerimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim, beğendim, razı oldum.) [Maide 3]

İslamiyet’ten başka din aramak kâfirliktir. Allah başkasını kabul etmez. Bir âyet-i kerime meali:
(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]

Bid’at ehlini tenkit etmek

Sual:
Cübbeli Ahmet hoca, mezhepsizleri, dinde reformcuları, kendini veya hocasını Mehdi sayanları, (Yahudiler ve Hıristiyanlar da Cennete gidecek) diyenleri tenkit ediyor. Ayrıca bir konuşmasında, Rusya’da bir Hıristiyanın, bir hocaya Müslüman olduğunu söyleyince, o hocanın, (Hıristiyanlar da Cennete gideceğine göre, Müslüman olmana gerek yok) dediğini, hatta yazar Ali Eren’de bu kimsenin telefon numarasının olduğu, isteyenlerin arayıp sorabileceğini de söyledi. Cübbeli hocanın böyle şeyler anlatması ve bid’at ehli sapıkların yanlış görüşlerini açığa çıkarması, tasvip edilir mi?

CEVAP
Elbette tasvip edilir. Herkesin gücü nispetinde, emr-i maruf ve nehy-i münker yapması gerekir. Cübbeli hocanın bu konularda anlattıkları doğrudur.
 
Başlık: Ynt: Mezhepsizleri nasıl tanırız ?
Gönderen: Mücteba - 10 Ağustos 2011, 13:45:40
Mezhepsiz İlahiyat Profesörlerine Verilen Emirler …

...

Kemalist vesayet rejimi, ilahiyat fakültelerindeki elemanlarına ve işbirlikçilerine şu misyonu vermişti:

1. İslam dininde reform yapılacak.

2. Dinde köklü değişim yapılacak.

3. Dinde yenilik yapılacak.

4. Şeriatsız ve fıkıhsız yepyeni bir İslam türetilecek.

5. Müslüman halk sekülerleştirilecek, yani din ile hayat birbirinden ayrılıp kopartılacak.

6. Pakistan’dan kovulan Fazlurrahman’ın Tâtiliye (tarihsellik) mezhebi hâkim mezheb haline getirilecek.


7. Diyanet, Sünnî bir kurum olmaktan çıkartılacak ve mezhepler üstü yapılacak.

8. Kemalizme uygun bir İslam oluşturulacak.

9. Yeni bir İslam Protestanlığı çıkartılacak.

10. Peygamberin (Salat ve selam olsun ona) hadîsleri AB standartlarına, Kemalist ideolojiye ve Feminizme göre ayıklanacak. (BBC News’de yayınlanan “Turkey in radical revision of Islamic texts” başlıklı ve Robert Pigott imzalı yazıyı veya Türkçe tercümesini (internette var) okuyunuz.)

11. Türkiye’deki Sünnî halk mümkün olduğu kadar fazla hizip ve fırkaya ayrılacak.

12. Farmason Afganî büyük bir din imamı (önderi) olarak gösterilecek.

13. Yeni naylon “müctehidler” çıkartılacak.

14. İslam’ın tek hak din olduğu inancı kırılacak, üç hak ibrahimî din vardır akımı çıkartılacak.

Bu planlar maalesef hayata geçirilmiş bulunmaktadır. Müslümanlar onlarca büyük, yüzlerce orta, binlerce küçük hizip ve fırkaya ayrılmıştır. Ortaya, bazıları küfre giden ve götüren bir yığın bozuk fetva ve ictihad konulmuştur. Ümmet paramparça edilmiş, Müslümanlar birbirleriyle çekişmeye başlamıştır.
 Halk ve gençliğin önemli bir kısmı, gerçek dindarlıktan uzaklaştırılmış, faydasız veya zararlı münakaşaların içine itilmiştir.

Dinde bid’atler çıkartılmıştır.  
Sünneti yıkmak için yoğun faaliyet yapılmıştır.  
Mezhepsizlik yangını körüklenmiştir.

İslam’ı, Tevhid’i, Kur’anı, Resulullahı, Şeriat-ı Ahmediye’yi red, inkar ve tekzib eden kafirler de Cennetliktir bozuk inancı ortaya atılmıştır.

Farmason Afganî’nin tezi olan “Her Müslüman Kur’andan kendi re’y ve hevasına göre hüküm çıkartıp ictihad yapabilir” yolu açılmıştır.

Televizyonlarda, basında seviyesi çok düşük dinî programlar tertiplenerek en mukaddes konular ayağa düşürülmüştür.

Birtakım reformculara milyonlarca dolarlık servetlere kavuşma yolları açılmıştır.

Reform, yenilik ve değişim konusunda çok yüksek telif ücretleri dağıtılmıştır.


Ehl-i Sünnet İslamlığını yıkıp yerine yüzlerce ayrı ve birbirinden kopuk kiliselerden oluşan bir İslam Protestanlığı için hayli yol alınmıştır.

İslam’ı ve Ümmet’i içinden çökertmeye yönelik yıkıcı, tahrip edici faaliyetlere son verilmezse, Ümmet olarak geleceğimiz karanlıktır.

Bugünkü kaos, tefrika, çekişme ve anarşi içinde din ve iman kardeşliği kavramı yerlere serilmiş, çiğnenmektedir. Kimler tarafından? Maalesef bir kısım Müslümanlar tarafından.


...


Mehmet Şevket EYGİ - 25 Temmuz 2011 Pazartesi