Sadakat islami Forum

SADAKAT DİNLENME TESİSLERİ => BASINDAN => KÖŞE YAZISI VE MAKALELER => Konuyu başlatan: Mücteba - 22 Mart 2012, 00:12:07

Başlık: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: Mücteba - 22 Mart 2012, 00:12:07
Prensib olarak uzun yazıları paylaşmamaya özen gösteriyorum. Ancak bu yazının tamamını okumanızı tavsiye ediyorum.



"Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi" mısrası ile uzun süredir tenkitlere maruz kalan M. Akif'in, Safahatında yer alan bir çok ifade de aynı tenkite maruz bırakacak tarzda. İstiklal Marşımızın şairine bir ülke vatandaşı olarak hürmet ve saygı ayrı olabilir ancak bazı hakikatleri de göz ardı ederek, milli şairi aynı zamanda milli bir Müslüman olarak görmekte doğru olmasa gerek..

Toplumları dizayn etmenin en geçerli yolu, o toplumun içinde yetişmiş popüler isimleri elde ederek onları eleştirilemez ulvi kişilikler kılmak, ve nesilleri onların düşünceleri etrafında toparlayıp-saflara ayırarak- kontrol edebilmektir. Bu mekanizma, eğitim sistemlerinin içine ustalıkla yerleştirilmiş özendirme politikalarıyla sağlanır. Eğitim sistemleri bu tür model kişiliklerle doludur. Tarih boyunca en geçerli hükmetme yolu bu olmuştur. Mehmet Akif’le ilgili eleştirilerimi dillendirmeye başladığım zaman çevremden aldığım tepkiler, nihai noktada bizim gibi sıradan yaşantısı olan insanların Akif gibi ulvi bir kişiliği eleştiremeyeceği noktasına bağlanıyordu. Bu yaklaşım Akif’in bir şair olmanın ötesinde bir kanaat önderi ve model kişilik olarak algılanmasından kaynaklanıyordu.

Bu eleştiri sahiplerine şunu söyledim. Mehmet Akif, Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han’a;

“Ah efendim o herif yok mu kızıl kâfirdi”(2) “Ah efendim o ne hayvan, o nasıl merkepti.”(3)

Dediği zaman; Cennetmekân koca bir imparatorluğun padişahı ve dünyanın çok yerinde adına hutbeler okutulan bütün Müslümanların halifesiydi. Akif’se heyecanlı sözler söyleyen genç bir baytardı. O zamanın şartları altında Akif’in yaptığı çılgınlığa karşı bizim kendi zamanımızda yaptığımızın kıymet hükmü sadece hiçtir. Akif’in cüretine karşılık biz Akif’e ne desek hiçbir şey demiş sayılmayız.

***

Mehmet Akif’in kişiliği bizim alanımız değildir. İyi ya da kötü ölmüş bir insanın işi artık Rabbiyledir. Bu ölen kişi üzerinden bir kısım toplum mühendisliği faaliyetleri yürütülüyor ise eserleri ve düşünceleriyle entelektüel yaşantımızda, fikir dünyamızda tesir sahibi ise, biz bu tesiri konuşmak, eleştirmek ve yorumlamak zorundayız.

Daha da önemlisi söz konusu kişi sadece sanatıyla anılmıyorsa, bugün bütün eğitim kurumlarında resmi asılı olan iki kişiden biriyse,(4) hayatımızın içindedir, her gün çocuklarımızın karşısındadır. 2011 yılının ülkemizde Mehmet Akif yılı olarak ilan edildiğini ve çok yoğun bir şekilde anılıp değişik açılardan işlendiğini hatırlatmakta fayda var. M. Akif’in sanatını ve kişiliğini aşan bir durumla karşı karşıya olduğumuzu anlamak hiçte zor değil. O, artık gençlere sadece “Milli Şair” olarak tanıtılmıyor, aynı zamanda “Milli Müslüman” modeli olarak sunuluyor.

Konu inancımız bağlamında ele alındığı zaman “Kişi sevdiği ile beraberdir” ölçüsü mucibince imanımızı kullanarak kalplerimize yerleştirilmek istenen kişilere karşı gereken özeni ve hassasiyeti göstermek vazifemiz olmaktadır.

Bütün bu gerekçeler benim gibi sıradan insanlara Akif’i değişik açılardan inceleme, sorgulama, yorumlama ve eleştirme hakkını vermektedir.

***

M Akif’in başyapıtı şüphesiz İstiklal Marşı’dır. Güftesi ile bestesi arasında ciddi uyumsuzluklar bulunması nedeniyle okunurken güfte anlamını yitirmekte daha çok bir karambol havasında terennüm edilmektedir. Her çalındığı ve söylendiği zaman ayakta ve saygı duruşunda dinlemek zorunda olduğumuz bu marş hakkında olumlu/olumsuz birçok eleştiri yapılmıştır. İçinde bir tek Türk kelimesinin geçmemesinden tutunda, ırkçı duygularda yazılmış olmasına kadar çok geniş bir yelpazeye sahiptir bu eleştiriler. 28 Şubat paşalarından Doğu Silahçıoğlu birçok meslektaşının taşıdığı duyguları dile getirip. Aşırı dinci bir söylem taşıdığı için bir ömür boyu selam durduğu İstiklal Marşı’nı hiçbir zaman içine sindiremediğini yazdı Cumhuriyet Gazetesinde ki köşesinde.

“O ezanlar ki şahadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.”


Ezan, şahadet, din… ilk bakışta mısralarda Paşa haklı dedirtecek bir görüntü var. Peki ya mana; inlemek sözcüğü acı ile feryat etmek, ızdırapla ses çıkartmak anlamlarına geliyor. “İnim inim inlemek” deyimi meşhurdur. Peki ezanlar neden ebediyen inlemeli? Gür bir sada ile coşmak varken. Dini terminoloji açısından ezanları inletmek-dindar için-ciddi bir edep ihlali olarak değerlendirilebilir.(5)

***

Akif’in yaşamı gibi sanatı ve fikride gelgitlerle, çelişki ve paradokslarla dolu. Safahat okumalarında dikkatimi çeken bir husus Arnavut babadan olma Milli Şairin, biyografilerinde bu hususun anne tarafından Türklüğe bağlanarak geçiştirildiğidir. Mehmet Akif’in resmi ideoloji doğrultusunda millileştirilmesinin ilk emarelerini bu biyografilerde gördüm. Bu durum Akif’in bir kabahati olmamakla birlikte Safahat yoluyla toplum mühendisliği yapma gayretleri hakkında ipuçları vermektedir.

***

Akif’le ilgili yaptığım incelemelerde mirasına, oğullarından çok damadı Ömer Rıza Doğrul’un sahip çıktığını gördüm. Bunun birinci sebebi Ömer Rıza’nın gerçekten Akif’in en özel talebesi olması İkinci sebebi evlatlarının Akif’in dünyasıyla pek alakadar olmamalarıdır.

Büyük oğul Mehmet Emin (Safahat-i bu oğluna ithaf etmiştir.) Uyuşturucu müptelası ve alkolik olarak feci bir yaşam sürmüş ve cesedi Beşiktaş’ta bir çöp konteynırı içinde bulunmuştur. Küçük oğul Tahir Ersoy ise kendi halinde bir yaşam sürmüş Ömrünün son demlerinde Üsküdar belediyesinin sahip çıkmasıyla hayata tutunabilmiştir.

Akif oluşturduğu ideal genç tipi Asım’la yüceltilirken bunun pratik hayattaki karşılığı olan çocuklarının halleri hep göz ardı edilmiştir. Oysa muarızı Tevfik Fikret’in ideal genci Haluk öz oğluyla özdeşleştirilir ve akıbeti nedeniyle Fikret kınanır. Evet, Tevfik Fikret’in Haluk’u papaz olmuştur. Akif’in Asım’ı ise –ki oğlu Mehmet Emin olması gerekir.- üzüntü verici ama bir ayyaş olarak ömrünü nihayetlendirmiştir. İki şair içinde acı gerçek şu ki; ideallerini evlatları üzerinde gerçekleştirmeye çalışmışlar ve ikisinin sonu da hüsran olmuştur.

Akif’in oğlunun feci hali insanlık adına üzüntü verici. Ama Milli Müslüman modeli olarak tasarlanan bir kişilik için gözden kaçırılan bir husus hissi uyandırıyor bende.

“Babam bana Safahat’ı bırakacağına biraz para bıraksaydı keşke”(6)
dediği biliniyor ki. Bu onlarca baskı yapan Safahat’ın kaymağını başkalarının yemesine bir sitem olarak da algılanabilir.

***

Akif’le ilgili hatıralarda dikkat çekici bir başka husus arkadaşlarının ekser içki müptelalığı ile şöhret yapmış kişiler olması. Bunlardan biri Neyzen Tevfik’dir. Neyzen’in içkisiz sofraya oturduğu vaki değildir. Bir gün Akif’i misafir eder yer içerler. Yemekten sonra Akif ellerini yıkar ama havlu yerine kendi mendili ile kurulanmak ister. Neyzen havlu ile kurulanması için ısrar edince “–yapamam ellerim kirlenir” der. Damadı Ömer Rıza’nın anlattığı bu hatıra Akif’in zekâsına yorulsun diye anlatılmış ama derin bir çelişki taşıyor. Neyzen; havlusu kullanılmayacak kadar şerli/kirli (bazı yorumlarda havluyu kirinden ötürü kullanmadığı belirtilir.)biriyse ve Akif bu denli hassasiyet sahibi ise onun yemeğini nasıl yer onunla nasıl dostluk eder.

Damadı ve talebesi Ömer Rıza Doğrul’da meşhur içicilerdendir.(7) Hatta rakı içerek tefsir yazmak gibi bir küstahlığın sahibidir.(8)

Arkadaşları, evladı, damadı içici olunca insan kuşkuya kapılıyor. Üstüne üstlük Akif’in siroz’dan öldüğü de ortada. Ben merakımı zail etmek için erişebildiğim kaynaklarda aradım 24 yaşından sonra ağzına bir damla içki koymadığı bilgisine ulaştım.

***

Milli Şairin bir yönü de musiki şinaslığı. Mısır’da olsun Türkiye’de olsun musiki cemiyetlerinin müdavimidir. Ağır bestelerin çoğunu ezbere bildiği ve nısfiye denilen ney küçüğü aleti çaldığı biyografilerinde geçiyor.

Şiirlerinin bestelenmeye uygun olmasını çok önemser bu hususta hassasiyet gösterir üzerinden yıllar geçse bile kulağını tırmalamış her kafiye bozukluğunu giderirmiş. Hayattayken Safahat 3 defa Osmanlıca harflerle basılmış. (ayrı ayrı kitaplar halinde bazı kısımlar 4-5 kere basılmıştır.) Bu baskılarda sürekli düzeltmeler ve değiştirmeler yapmıştır.

***

Bu bilgi çok önemlidir zira Akif’in eserini bırakmadığını onu sürekli tetkik edip hata olarak gördüklerini düzeltme gayreti güttüğünü gösterir. Ama asıl düzeltmesi gereken, bütün imanlı kalpleri inciten bazı sözlerine aynı özeni göstermemiş olması çok şaşırtıcıdır. Bunların başında meşhur şiirlerinden Çanakkale Destanı’nda geçen

“Bedrin aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.” mısralarıdır.

Akif Çanakkale Savaşı esnasında Almanya ve Arabistan’da bulunmuş cepheyi görmemiştir. Buna rağmen cephedeymişçesine heyecanla yazdığı bu şiir, Ankara’da mecliste Türk’ün en büyük destanı, Türk olmayan biri tarafından yazılmıştır denilerek takdim edilmiştir.  Bir zaman sonra üyesi olacağı meclisin maalesef imparatorluk halklarına karşı bakışı budur.

“Bedrin Aslanları” yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük mücahitleridir. Hiçbir ordunun o ordudan hiçbir komutanın o şanlı komutandan üstün olma ihtimali yoktur.  Onların kahramanlığı ve komutanlarının büyüklüğü mümin kalpler için şüphe götürmeyecek derecede kesin ve nettir. Fatih Sultan Mehmet Han’ın peygamber duasına mazhar olmuş ordusu bile onların yanında hiç mesabesindeyken ve İslam tarihi boyunca nice savaşlar şanlı mücadeleler verilmişken Çanakkale’ye böyle cüretkâr bir yakıştırma nasıl yapılabilir?

Yeni bir ulus inşa etme gayretinde olan ittihatçı kalemler bu ve benzeri birçok sözler söyleyip İslami kaideleri tepetaklak etmeye çalışmışlardır ama onların hiçbirinin dindarlık gayesi olmadığı gibi inançsızlıklarını aleni olarak dillendirmişlerdir. Onların bu sebeple mümin kalplere sirayet etmesi mümkün değildir. Ama Milli Müslüman Akif’in bu sözleri imanlı kalpleri çok derinden sarsmış travma tesiri yapmıştır.

Akif bu mısraları ile “Bedrin Aslanlarını” aşağılamış ve ömrü hayatı boyunca bunu değiştirme, düzeltme gayreti gütmemiştir. Şu kedi aslan kadar cesur denirse. Aslanın üstünlüğü tescil edilip kedi yüceltilir. Ama şu aslan kedi kadar cesur denilirse bu aslana hakaret ve onu aşağılamak olur. Kedi de yüceltilmediği gibi komik bir duruma düşürülmüş olur.

***

Akif’in kafiyelerine gösterdiği hassasiyeti esirgediği bir diğer husus Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han’a yaptığı yakıştırmalardır. En son 1966 baskılı Safahat’ta bulunan ve sonraki baskılarda yer verilmeyen şu mısralar doğrusu; bırakın dindarlığıyla ile nam salmış Müslümanların halifesine söylenmeği sıradan bir Müslüman’a söylenemeyecek sözlerdir.

“Herifin sofrada şampanyası hala ayran, bari yirminci asırdan sıkıl artık hayvan”(9)

Evet, şairler normal insanlar gibi değildir, duyguları hissedişleri farklıdır, fakat imanının yerine kinini ikame eden bir kişi sadece bir şair olur, onun dindarlığından bahsedilemez. Çünkü kini dinini bastırmış en temel ve basit inanç ölçülerini çiğnetmiştir.  Bir Müslüman’a şampanya içmiyor, ayran içiyor diye ancak bir gayrimüslim söylerse mantık zemininde bu sözün bir anlamı olur. Bir Müslüman bir başka müslümanı şampanya içmiyor ayran içiyor diye kınayamaz.

Mehmet Akif’in Sultan Abdülhamid Han’a yaptığı hakaret ve iftiraların büyük kısmı yeni baskılı Safahat’larda da bulunmaktadır. Bunlar eleştiri hakkaniyet ve İslam ölçülerini aşmış sınırsız ve buutsuz, iflah olmaz bir kinin eserleridir. Oysa dindarlık numunesi olacak bir şahıstan, Müslümanlığın en ağır darbeler aldığı bir zamanda daha akıllı olması, esas bozguncuları görmesi beklenirdi.

***

Görmedi, görmediği gibi onlarla işbirliği içinde bulundu. Mısırlı Mason Abduh’u muhteşem üstad ve onun talebesi tescilli İngiliz ajanı Cemalettin Afgani’yi kendine ve yolundakilere rehber gösterdi.

“Mısır’ın en muhteşem üstadı Muhammed Abdu “(10)

“Çıkarıp gönderelim hasılı şeyhim yer, yer; oradan Alemi İslam’a Cemaleddin’ler.”(11)

O Abduh ki (damadı Ömer Rıza Doğrul gibi) masondur.  Dinde reform teraneleriyle İslam alemini fitneye boğmuş ve bölük pörçük olarak İngilizlerin kucağına atmıştır.

***

Model kişilerin bu gibi yanılgıları ortaya çıkıp gözden düştükleri zaman hemen bir pişmanlık mekanizması devreye sokulur. Şartlar değişmiş ve hakikatler ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu model kişilikleri de dönüştürmek, revize etmek gerektir. Fakat bu tövbeyi mirasından geçinenlerin değil kendisinin yapıp/yapmaması önemlidir. Kendisinden böyle bir pişmanlık vaki olmadığı ortada iken, oluşturulmuş pişmanlık hikâyeleri toplum mühendislerinin değişen şartlara göre model kişilikleri dönüştürme gayretinden başka bir şey değildir.

Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han’a buğzedip düşmanlığından fena söyleyen ve daha sonra hakikati görüp nedamet getiren bu pişmanlığını destansı ifadelerle dile getirenler az değildir. Doktor Rıza Nur, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik Bölükbaşı bunların en çok bilinenleridir.

Rıza Tevfik’in “Sultan Abdülhamid Han’ın Ruhundan İstimdat” şiiri bütün ittihatçılar adına itiraf, kendi namına bir tövbe metnidir.


“Şevketlim Sultan Hamid Han
Feryadım varır mı barigahına
Ölüm uykusundan bir lahza uyan
Şu nankör milletin bak günahına.”

Milli şairin bilinen meşhur bir pişmanlığı vardır. Fes ve dualarla girilen meclisten kadeh ve fötr şapka çıkınca Akif soluğu Mısır’da almış, bir nevi yeni düzene küskünlük duymuştur. Mısır’dan son dönüşünde bu küskünlüğünden pişmanlık duyduğunu “Ne varsa bizim millette varmış.” Diyerek dile getirmiş ve yeni düzenin banisine(12) “Allah ömrüm kaldıysa benden alsın ona versin”(13) diyerek biatini bildirmiş birkaç ay sonrada sirozdan ölmüştür.

***

İlerleyen yıllarda İttihad Terakki’nin projeleri bir dizi inkılâplar olarak uygulamaya konulurken Akif’e Kuran-ı Kerim meali yazma görevi verilir. Hükümet neden özellikle Akif’in yazmasını istemiştir? Şimdilik meçhul. Ama onun da ortaya çıkacağına inanıyorum.

Akif bu teklifi kabul etmemiş ortaya konan büyük paraya rağmen bu işe temkinli yaklaşmıştır. Belki yeni düzene karşı duyduğu küskünlüğü naza çekerek ifade etmeye çalışmış olabilir.  Akif ikna olur, paranın bir kısmını alıp Mısır’a giderek yazmaya başlar. Aynı proje kapsamında Elmalı’lı Hamdi’de tefsir yazmaya başlar. Akif Mısır’da tanıştığı biricik talebesi (daha sonra damadı olacaktır) Ömer Rıza Doğrul’a da tefsir yazması konusunda rehberlik eder.

Bu meal biter ama yayınlanmaz. Akif, yeni düzenin ibadetleri Türkçeleştirme çalışmalarından ürkmüş olacak ki meal’i Mısır’da dostu Yozgatlı Müderris İhsan Efendi’ye bırakarak dönmezsem bunu yakın der. Hikmeti Huda dönemez. İhsan Efendi’de meali yakamaz. Akif’in damadı Ömer Rıza, meali İhsan Efendi’den almak için çok uğraşır, ama alamaz. Bu meali İhsan Efendi’den almak için devlet katından hatırlı kimseler araya girer, İhsan Efendi yakıldı diyerek mevzuyu kapatır.

İhsan Efendi ölüm döşeğindeyken oğlu Ekmeleddin’i çağırır yakmasını vasiyet ederek meali ona teslim eder. O Ekmeleddin; şimdiki İslam Konferansı Teşkilatı başkanı  Ekmeleddin İhsanoğlu’dur.

Ekmeleddin İhsanoğlu, Abdülhamid Han devri şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi’nin oğlu Prof İbrahim Sabri ve üç kişi daha Mısır’da bir evde buluşarak metal bir leğen içinde mealin mührünü sökerek sayfaları tek tek yakarlar. Yakma işlemi bitince Prof İbrahim Sabri Bey’in okuduğu dörtlük dünya durdukça mealden din öğrenmeğe kalkanların suratına şamar gibi inecektir.

“O bir eserdi ki, yangın denilse layıktı.
Eğer kalaydı yakar kül ederdi imanı
O bir ateşti ki, sönmezdi etmeden ihrak
Yakıldı, sönmesi kurtardı Nass-ı Kuran’ı”(14)

***

Hulasa M Akif milli şair olmaktan çıkartılıp Milli Müslüman modeli yapılmaya çalışılırken, onun dindarlığı resmi söylemin dışında incelenmeye ve araştırılmaya muhtaçtır. Bu hususta bazı çalışmalar vardır.
Ahmed Davudoğlu Hoca’nın Dini tamir davasında, din tahripçileri kitabında Akif önemli bir yer tutar. Adem Çevik’in Abdülhamid’de yanılanlar(15) kitabı da önemli bir araştırmadır. Rahmetli Necip Fazıl’ın ise Akif’i milli bir bozguncu olarak değerlendirdiği bilinmektedir.

Mehmet Akif’in dindarlığı/dindar modelliği mevzu yapıldığı zaman mümin tavrıyla asla bağdaşmayacak Allah’a isyan şiirlerini de görmezden gelmek mümkün değildir. Bu şiirlerde ki isyan vurgusu o kadar kuvvetlidir ki okuyucuyu ürpertip, titretir.

“Madem ki ey Adl-i İlahi yakacaktın, yaksaydın a  melunları….Tuttun bizi yaktın.”(16)
“Nur istiyoruz… Sen bize yangın veriyorsun. Yandık!  diyoruz boğmaya kan gönderiyorsun.”(17)
“Ey bunca zamandır bizi te’dibeden Allah; Ey Alemi İslam’ı ezen inleten Allah.”(18)

“Allah’a dayanmak mı? Asırlarca dayandık,
Düştükse bu hüsrana onun narına yandık,
Yetmez mi çocuklukta ki efsaneye hürmet,
Hala mı reşit olmadı, hala mı bu ümmet?
Maziyi ateşe vermeli baştan başa yansın
Ben kanmıyorum, git de sen aptalları kandır.”(19)

  
Sorun, Akif’in dindarlığından ziyade, dindarlara model olarak sunulmasındadır. Akif imanının/imansızlığının, günahının/sevabının hesabını rabbine verecektir. Fakat Müslümanlıkla bağdaşmayacak, binlerle yıllık İslam tefekkürünü kökten sarsıcı Şiirleri/tavırları Müslüman gençlerin imanını ifsad etmektedir. 999 satır “Allah var” yazıp bir satır (haşa) “Allah yok” yazarsan; O bir satır 999 satırı nehy eder. O bir satır daha çok iz bırakıp daha kalıcı olur. Akif’in dindarlığının özeti budur. Yazdığı doğru ve güzel olanların hükmü bahsi geçen satırlarla nehy edilmiştir.



Dipnotlar:
(2-3) 1966 baskılı Safahat sayfa 421-422
(4) İstiklal Marşı metinlerinin arkasında Akif’in fotoğrafı vardır..M Kemal’in resmi ile yan yana bütün eğitim kurumlarında bulunması yasal zorunluluktur.
(5) İnlemek sözcüğünün Safahatta coşkulu ses anlamında kullanıldığını gösteren örnekler olduğu gibi, esas anlamında kullanıldığı örneklerde çoktur. Dini litaratürde böyle bir kullanıma başkaca rastlanılmamıştır.
(6) 05 Şubat 2005, Cumartesi Zaman Gazetesi  Hekimoğlu İsmail imzalı makale
(7) Ömer Rıza Doğrul Kimdir Akşam Gazetesi 11 Eylül 2011Gürkan Hacır imzalı makale.            
(8) Ömer Rıza Doğrul’un Tefsiri, Tanrı Buyruğu adıyla yayınlanmıştır
(9) 1966 baskılı Safahat sayfa 422
(10) 1966 baskı Safahat sayfa 440
(11) 1966 baskı Safahat sayfa 440
(12) M Kemal Atatürk
(13) Muhittin Nalbantoğlu’nun Yeniçağ’da 27-28 aralık 2003 tarihlerinde yayınlanan yazı dizisinden
(14) Dil ve Edebiyat dergisi sayı 37 makale Mehmet Karagözoğlu
(15) Adem Çevik kitabında düşmanlıkları belgelemiş, pişmanlığı ise gönlünden geçtiği gibi yorumlamıştır.
(16) 1966 Baskılı Safahat Sayfa 214
(17) 1966 Baskılı Safahat Sayfa 213
(18) 1966 Baskılı Safahat Sayfa 301
(19) 1966 Baskılı Safahat Sayfa 490

*Akif’in şiirlerinin tamamı İnkılap ve Aka Yayınları 1966 baskılı Safahat’tan alınmıştır.

Mazhar Candan
incemeseleler.com (http://www.incemeseleler.com/sahsi-meseleler/1750-m-akifin-siirleri-uzerine-bir-inceleme.html)
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: zaman_1453 - 22 Mart 2012, 00:31:24
Teşekkür ediyoruz . . .
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: mazhar - 22 Mart 2012, 08:35:56
Demek'ki: Müslüman,Türk milletine bir önder olarak pazarlanan M.Akif'in aslında ne olduğu yukarıdaki yazıdan da ortaya çıkıyor...
Bilmediğimiz duymadığımız daha neler duyacağız !
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: ıssızada - 22 Mart 2012, 09:43:10
Teşekkür ederiz.. Güzel bir yazı ; ezberleri bozacak cinsden ...
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: yku20 - 22 Mart 2012, 13:22:57
çok güzel bir çalışma.emeği geçenden ve bizimle paylaşandan Allah razı olsun.
yıllar önce lisedeyken safahatı okumuş ve birçok yerinde acabalarla duraksamıştım.daha sonra okurum diye bırakmıştım.ama durakasdığım yerleri çevremdekilere anlatamadım.inşAllah bu yazı bir başlangıç olur.
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: yusufs - 22 Mart 2012, 15:09:50
Yukarıda yazılanları okuyunca diken diken oldu tüylerim. Safahatı hiç okumayarak büyük bir ayıp ettiğimiz ortaya çıkıyor bu yazı vesilesiyle. Biz yıllarca 18 Martlarda, 12 Martlarda veya diğer milli günlerde, ders kitaplarında yazılan mısralarla avunmuşuz demek ki. Unutmadan birde ne sınavıydı hatıramıyorum ama, bir sınava girmek için uzun yallır önce gittiğim Karatay İmam Hatip Lisesinin çatısındaki şu mısralar ile (hala duruyorsa) : Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol! Yol varsa budur bilmiyorum, başka çıkar yol...
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: selcuklu - 22 Mart 2012, 15:21:55
Teşekkür ederiz.. Güzel bir yazı ; ezberleri bozacak cinsden ...
paylasim icin tesekkürler
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: mazhar - 23 Mart 2012, 04:36:47
Alıntı
Sorun, Akif’in dindarlığından ziyade, dindarlara model olarak sunulmasındadır. Akif imanının/imansızlığının, günahının/sevabının hesabını rabbine verecektir. Fakat Müslümanlıkla bağdaşmayacak, binlerle yıllık İslam tefekkürünü kökten sarsıcı Şiirleri/tavırları Müslüman gençlerin imanını ifsad etmektedir. 999 satır “Allah var” yazıp bir satır (haşa) “Allah yok” yazarsan; O bir satır 999 satırı nehy eder. O bir satır daha çok iz bırakıp daha kalıcı olur. Akif’in dindarlığının özeti budur. Yazdığı doğru ve güzel olanların hükmü bahsi geçen satırlarla nehy edilmiştir.


Evet,Müslümanları yıllarca Akif'in nesli diye kandırmışlar,uyutmuşlar
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: ıssızada - 23 Mart 2012, 09:39:21
Sual: Mehmet Akif Ersoy’un, Müslümanların halifesi olan Sultan ikinci Abdülhamid’e, (Korkak, baykuş, hayvan, merkep, zalim, mel’un, kızıl kâfir… ) gibi çirkin sözler söylediği ve mason Abduh gibi reform istediği doğru mudur?


CEVAP
Maalesef doğrudur. En kötüsü de, bu duruma tevbe de etmemiştir.

1966 baskılı SAFAHAT isimli kitabında diyor ki:

Ortalık şöyle fena böyle müzebzep işler,
Ah o Yıldızdaki baykuş ölüvermezse eğer” (s. 402)
“Çoktan beridir vardı benim bir derdim,
Gideyim zalimi ikaz edeyim isterdim.
Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid,
Al-i Osmandan bu korkaklık edilmezdi ümid.” (s. 415)
“Ah efendim o ne hayvan o nasıl merkepti.” (s. 421)
“Ah efendim o herif yok mu kızıl kâfirdi.” (s 422)
“Mısırın en muhteşem üstadı Muhammed Abduh.”
“Çıkarıp gönderelim hâsılı şeyhim yer yer,
Oradan âlem-i İslama Cemaleddinler.”

Mezhepsizler isimli kitapta, Akif için deniyor ki:

Baytar idi. Şiirleri çok heyecanlıdır. İstiklâl marşını yazmışsa da,Safahat’ta, Allah’a dil uzatmakta, Müslümanların halifesi ikinci Abdülhamid hanın şanını zedeleyen çok çirkin iftiralar atmakta, sicilli mason Abduh’u övmekte, onun gibi dinde reform istemekte ve bir çalgıcıyı, çalgısının seslerini ilahi sese benzetmektedir. Ahmed Davudoğlu hoca, Din tahripçileri kitabında Âkif’in de diğer reformcular gibi, ilhamı doğrudan doğruya Kur’andan aldığını bildirmektedir.

İstibdat isimli şiirinde Halife-i müslimine diyor ki:

Düşürdün milletin en kahraman evladını ye’se,
Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun ruh-i İblis’e.

Bir İslam halifesine mel’un diyene ne demeli?

Şeytana rahmet okutmak tabiri de çok çirkindir.
İslam halifesi için yazdıkları çoktur. Akif, bu çirkin hakaretleri için tevbe etmemiştir.

Abdülhamid han hazretleri tahttan indirildikten sonra da yine düşmanlığı bitmemiş, İSTİBDAT şiirini yazmıştır. Şiirinin başı şöyledir:

Yıkıldın gittin amma ey mülevves devr-i istibdad,
Bıraktın milletin kalbine çıkmaz bir mülevves yad.

Mülevves = Kirli, pis demektir. Mülevves yad = Kirli hatıra demektir.

Hâlbuki Rıza Tevfik Bölükbaşı, Süleyman Nazif gibiler tevbe etmişler ve tevbelerini de dile getirmişlerdi.

Mesela Rıza Tevfik Sultan Abdülhamid han için diyor ki:

Târihler adını andığı zaman,
Sana hak verecek hey Koca Sultan,
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsî pâdişâhına.

Süleyman Nazif de diyor ki:

Pâdişâhım gelmemişken yâda biz,
İşte geldik senden istimdâda biz,
Öldürürler başlasak feryâda biz,
Hasret olduk eski istibdâda biz.

Maalesef Akif’in tevbesini bildiren bir satırı yoktur.
Akif sadece Müslümanların halifesine dil uzatmakla kalmıyor, o halifenin yaratıcısına yani Allahü teâlâya da saldırıyor:

Ey bunca zamandır bizi tedib eden Allah,
Ey âlemi islamı ezen, inleten Allah!

diye başlayan şiirinde (Yeter artık çektirdiğin cezalar) diyor.

Allah’a böyle nasihat verilir mi hiç? Allah bize zulüm mü ediyor hâşâ? Herkese layık olduğunu veriyor. Bunun için, Nahl suresinin 33. âyet-i kerimesinde bildirildiği gibi, ilim ehli buyuruyor ki:


Hâşâ zulmetmez kuluna Huda’sı,
Herkesin çektiği kendi cezası.

Yine bir şiirinde diyor ki:

Nur istiyoruz, sen bize yangın gönderiyorsun,
Yandık diyoruz boğmaya kan gönderiyorsun,
Mademki ey adl-i ilâhi, yakacaktın,
Yaksaydın ya melunları, tuttun bizi yaktın,
Yetmez mi musap olduğumuz bunca devahi?
Ağzım kurusun yok musun adl-i ilâhi?

Devahi’ye musap olmak = büyük belalara uğramak demektir.

Akif özetle demek istiyor ki:

Ya Rabbi, gâvurları yakman gerekirken Müslümanları yaktın. Bu nasıl ilahi adalet?

Allah’a böyle söyleyenin elbette ağzı da kurur dili de.
Bu şiirinin sonunda da Allah’a diyor ki:

Böyle bir şehidin mükâfatı ancak zaferdir,
Vermezsen ilahi dökülen hunu hederdir.

Hun, kan demektir. Allah’a öğüt veriyor, bak zafer vermezsen şehidlerin kanı heder olacak, boşa gidecek diyor. Zafer olmasa bile şehidin kanı heder olur mu hiç? Sonra hâşâ Allah bilmiyor mu bunları?

Vehhabiler, Allah Arş’a istiva etti ayetinden, hâşâ Arş Allah’ın mekânıdır diyorlar. Akif de, Allah’a öğüt veriyor, Eğer bu zulümleri durdurmazsan, Arşın yanar, yani evin başına yıkılır diyor. Süleyman Nazif’e başlıklı şiirinde diyor ki:

Yakmaz mı bu tufan bu duman gitgide Arş’ı,
Hissiz mi kalır lücce-i rahmet buna karşı?

Lücce = deniz demektir. Rahmet denizin niye hissiz kalıyor diyor. Hâşâ Allah’ın hissi mi olur? Allah’ı da insanlar gibi sanıyor. Allah Arş’ı çok övüyor, Arş asla Akif'in sözü ile yanmaz.

Firavun ile yüz yüze isimli şiirinin son satırında, vehhabiler gibi, evliyadan, yatırlardan yardım istemeye karşı çıkarak diyor ki:
Bu hakkı ne taştan ne de leşten istemeli?
Vehhabiler Eshab-ı kiramın kabirlerindeki taşları söküp kabirlerini dümdüz ettikleri gibi, bu da yatırdaki zata leş diyor.
Bir de şehitleri överken yine türbelere çatarak diyor ki:

Hakkın bu veli kulları taş türbeye girmez.
Yine bir şiirinde diyor ki:
Bu Kur’an inmemiştir, ne fal bakmak için,
Ne de kabirde okumak için.
Kabirde Kur’an okunmaz mı? Tam Vehhabi zihniyeti. Kabirde okumayı fala bakmakla eş tutuyor.

Akif’in mason Efgani ve mason Abduh’u öven şiirleri, onlar gibi inkılap (reform) istemesi, onun da onlar gibi bir reformcu olduğunu gösteren en bariz delillerdendir.

ASIM isimli çok uzun bir şiirinin son kısmında diyor ki:
Mısır’ın en muhteşem üstadı Muhammed Abduh,
Konuşurken neye dairse Cemaleddinle,
Der ki Tilmizine Afganlı,
Muhammed dinle,
İnkılab istiyorum hem çabucak,
Öne bizler düşüp İslam’ı da kaldırmazsak,
Nazariye ile bir şeyler olur zannetme,
O berahini de artık yetişir dinletme.
İnkılab istiyorum ben de, fakat Abduh gibi.

Berahin, burhan = hüccet, delil kelimesinin çoğuludur. Teselsülün butlanı demek, her şey bir sebebe bağlıdır yani her şeyi bir yaratan vardır, yaratanın da yaratanı vardır şeklindeki silsile bâtıldır. Bunları reddeden delilleri bana söyleme diyor. Yani inkılap (reform) isteyen bu reformcu, dine aykırı konuşuyor.
İslam’ı kaldırmak tabiri de hoş değildir. Yere düşmüş olan Müslümanlardır. İslam yücedir, yerde değildir. Yerdeki Müslümanlar da, İslam’a yapışıp yükselebilirler.

Süleymaniye kürsüsünden isimli uzun şiirinde Japonları anlatırken diyor ki:
Misyonerler, gece gündüz yeri devretmedeler,
Ulema, vahy-i ilahiyi mi bilmem bekler?

Herkes bilir ki vahy-i ilahi ancak peygamberlere gelir. Ulema, o kadar cahil mi de kendilerini peygamber zannetsin? Ulemaya böyle çirkin iftira atması, Abduhçu olmasından ileri gelmektedir.

Şiirleri buna benzer hatalarla doludur.
Resmi için diyor ki:

Dış yüzüm ağardıkça ağarmakta fakat,
Sormayın iç yüzümün rengini: Yüzler karası.
Beni kendimden utandırdı şimdi hakikat,
Bana hiç benzemeyen suretimin manzarası.

O kadar yanlış söz arasında bir de doğru söz söylemiş. Doğru sözüne ne denir?

Sevenlerinin dili ile Akif

Mezhepsizler kitabından alınan aşağıdaki ifadelerin tamamı mezhepsiz Süleyman C.Oğluna aittir. Bu kişi, Meyal dergisinde diyor ki:
Mehmet Akif hazretlerini sevişimin birçok sebepleri vardır. En başta Akif, Şeyh Abduh’u, Şeyh Afganî'yi çok severdi. Onlar gibi bir inkılap yapmayı arzulardı.

Akif de, Abduh gibi teselsülün butlanına da muhalifti.
“O berahini de yetişir artık dinletme” derdi.

Her ne kadar Ahmed Davudoğlu Hoca ve diğer mukallitler bu ifadeyi küfür saymışlarsa da Selefiyye yolundakiler daima takdir etmişlerdir. Akif âlem-i İslam’a Cemaleddinler salarak bir Âsım nesli meydana getirmek istiyordu. Bunu Meyal dergisinin başaracağını sanıyorum. Sonra Akif'in cesaretini hiç kimse inkâr edemez. Ne diyor büyük şair:

Nur istiyoruz, sen bize yangın gönderiyorsun,
Yandık diyoruz boğmaya kan gönderiyorsun,
Mademki ey adl-i ilâhi, yakacaktın,
Yaksaydın ya melunları, tuttun bizi yaktın,
Yetmez mi musap olduğumuz bunca devahi?
Ağzım kurusun yok musun adl-i ilâhi?

Şimdiye kadar böyle cesur şair çıkmamıştır. Kâfirleri yakacağın yerde bizleri yaktın, bu adalete uygun mudur, yok musun adl-i ilâhi? gibi sözlerle Akif çok büyümüştür.

Bu büyük sözlere mukallitler karşı çıkarak diyorlar ki:
“Cenâb-ı Hakk’ın hikmetinden sual olmaz. Nur isteyene yangın gönderiyorsa demek ki hak etmişler ki yangın gönderiyor. Kâfirleri, melunları yakmayıp da Abdulhamid Han'ın düşmanlarını yakmışsa bunun da bir hikmeti vardır. Yok musun adl-i ilâhi diye Cenâb-ı Hakka dil uzatmak Akif'ten başka kimseye nasip olmamıştır. Her şey adl-i ilâhinin içinde cereyan etmektedir. Bazı gözler bunu görmüyorsa adl-i ilâhiye hücum etmek mi gerekir? Var olan adl-i ilâhiye yok musun denir mi?”

İşte mukallitler Akif gibi büyük bir zatı böyle tenkit ettiler. HeleDavudoğlu bu hususta kitap bile yazdı. Abduh’u ve onun yolunda olan Akif'i seven herkes Davudoğlu’na düşman olmalıdır. Akif, müctehidler müctehididir. Akif için fukahanın sözü ve kıyası mühim değildir. İcma da mühim değildir. Hattâ hadîs bile. Akif için tek kaynak vardı: Kur'an. Akif'in ilham aldığı tek yer Kur'ândı. Onun için Akif, mukallitleri kızdıran şu mısraları söylüyordu:


Doğrudan doğruya Kur'andan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı.

Zaman sana uymazsa sen zamana uy demiş atalar.
Akif gibi İslam’ı asrın anlayışına uydurmak lâzımdır.

Akif her ne kadar İslâm âlimlerinden nakli esas almamışsa da tek ilham aldığı yer Kur'an olduğunu bildirmişse de onun da bu yolda üstatları vardı. Bunu şöyle anlatıyordu:

İnkılâp istiyorum ben de, fakat Abduh gibi...”
Zırva tevil götürmez
Sual: Bektaşi’ye, (Niye namaz kılmıyorsun) demişler. (Kur’anda Allah, “Namaz kılmayın” buyuruyor. Ben de onun için kılmıyorum) demiş. Hemen âyetin devamında “Sarhoş iken” diye yazıyor. Onu gizliyor. Siz de, Akif’in şiirinin sadece bir kısmını cımbızla alıyorsunuz, anlam değişiyor. Mesela, (Bu Kur'an fala bakmak ve kabirde okumak için inmemiştir) demişse de, bu mısraların başına bir sadece eklenirse anlam düzelir. (Bu Kur'an sadece fala bakmak ve kabirde okumak için inmemiştir) olur ve eleştirecek yeri kalmaz.


CEVAP
Biz cımbızla değil, kopyalayarak alıyoruz. Sadece kelimesini biz niye ekleyeceğiz ki? Ekleme çıkarmalar manayı değiştirir. Sizin dediğiniz gibi sadece kelimesini eklersek, (Sadece fala bakmak için inmemiştir) olur ki bu da, (Kur'an fala bakmak için de inmiştir)demek olur. Görüldüğü gibi tevil edilirse daha kötü oluyor. Onun için atalarımız, (Zırva tevil götürmez) demişlerdir. O kadar yanlışın hangi biri tevil edilir ki? Ulu Hakan’a melun, kızıl kâfir demesini mi tevil edeceğiz? Yoksa (Abduh gibi reform) istiyorum sözünü mü? Hâşâ Allah’tan hesap soran (Ya Rabbi, gâvurları yakman gerekirken Müslümanları yaktın. Bu nasıl ilahi adalet?) sözü mü tevil edilecek?
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: Fatihan - 23 Mart 2012, 09:44:42
Yazanın ellerine sağlık. Necip Fazıl'ın da aynı şekilde irdelenmesi temennisiyle...
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: azizistanbul - 23 Mart 2012, 11:54:51
Hislerime tercüman oldu. Çok güzel bir yazı . Dünyadan, tarihten , yakın tarihten bihaber ; bağsız, bağlı olsa bile bağlandığı yer icazetsiz olan. Bununla beraber konuştukları zaman mangalda kül bırakmayan kesimleri aydınlatacak bir yazı.

  Bu forumdakiler dini hizmetlere gözlerini açar açmaz "Bedrin arslanlarını Çanakkaledeki mehmetçiklerimizle kıyaslama gafletine düştüğünü öğreniyorlar zaten. Ama bu yazı forum sakinleri için gafilleri bilgilendirmek üzere güzel bir çalışma olmuş.
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: mazhar - 23 Mart 2012, 23:02:52
Alıntı
Baytar idi. Şiirleri çok heyecanlıdır. İstiklâl marşını yazmışsa da,Safahat’ta, Allah’a dil uzatmakta, Müslümanların halifesi ikinci Abdülhamid hanın şanını zedeleyen çok çirkin iftiralar atmakta, sicilli mason Abduh’u övmekte, onun gibi dinde reform istemekte ve bir çalgıcıyı, çalgısının seslerini ilahi sese benzetmektedir. Ahmed Davudoğlu hoca, Din tahripçileri kitabında Âkif’in de diğer reformcular gibi, ilhamı doğrudan doğruya Kur’andan aldığını bildirmektedir


Değişen sadece isimler torunları onların yolundan gitmeye devam ediyor.

Alıntı
İhsan Efendi ölüm döşeğindeyken oğlu Ekmeleddin’i çağırır yakmasını vasiyet ederek meali ona teslim eder. O Ekmeleddin; şimdiki İslam Konferansı Teşkilatı başkanı  Ekmeleddin İhsanoğlu’dur
.


Bu bilgiyi de öğrenmiş olduk.Teşekkür.
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: Günbatımı - 24 Mart 2012, 16:45:56
... 999 satır “Allah var” yazıp bir satır (haşa) “Allah yok” yazarsan; O bir satır 999 satırı nehy eder. O bir satır daha çok iz bırakıp daha kalıcı olur. Akif’in dindarlığının özeti budur. Yazdığı doğru ve güzel olanların hükmü bahsi geçen satırlarla nehy edilmiştir.

Daha neler duyacağız?! :(  Gerçekten de bizlere böyle çok tipleri "kahraman" diye yutturmuşlar.



Yazanın ellerine sağlık. Necip Fazıl'ın da aynı şekilde irdelenmesi temennisiyle...

O da mı? Necip Fazıl'ın gençlik yıllarının rezillik olduğu biliniyor ama tevbe etmiş diye biliyorum.
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: Fatihan - 26 Mart 2012, 12:03:45
Alıntı
O da mı? Necip Fazıl'ın gençlik yıllarının rezillik olduğu biliniyor ama tevbe etmiş diye biliyorum.

Necip Fazıl'ın da bir kısım insan tarafından eleştirilemez, çok büyük bir islam alimiymiş gibi gösterilmesine karşıyım.Eleştirelecek yönleri vardır.

Tevbe ettikten yıllar sonra bile kumar oynarken polise yakalandığı iddiası vardır.Son nefesini sigara içerken verdiği  de başka bir iddiadır.


http://akademim.blogspot.com/2011/06/polis-necip-fazl-ksakureki-kumarhanede.html

Bu linkten ayrıntısını okuyabilirsiniz.
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: azizistanbul - 26 Mart 2012, 13:55:30
Ben necip fazılla hapiste yatan bir kişiden rivayet eden hocamızdan duydum. Yani necip fazılın hapishanedeki halini bizzat gören kişiden bizzat dinleyeni dinledim. Yaşantı islami çizgiden çok ama çok uzak ancak itikatta islamı sahiplenme ve muhafaza var. o sebepten itikadı tarafına bakarak sempati duyanların yanılgısını hafifletmiş oluruz. Amma bir islam önderi gibi görmek , bu şekilde bakanları birgün duvara toslatır.


"Köpekte kurt cinsindendir amma sürüyü kurtlardan korur" diye veciz bir sözü büyüğümüzün"

Tabii burada teşbih vardır. bu teşbihte koyun  kelimesiyle bazılarını koyun yerine köpek kelimesiyle de bazılarını köpek yerine koymuyoruz. sadece teşbih.
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: mazhar - 26 Mart 2012, 22:50:26
(http://www.timeturk.com/resim/tr/2012/03/26/abdulhamit.jpg)

Mahmut Şevket'ten Sultan Abdülhamit Han'a hakaret
Sultan Abdülhamit Han'ın tahttan indirilmesinde büyük rol oynayan Mahmut Şevket Paşa'ya ait şok bir ses kaydı ortaya çıktı. Sultan Abdülhamid Han'a 'Baykuş', diyen Mahmut Şevket Paşa, İstanbul için ise 'Köhne Bizans yurdu' tabirinde bulunuyor.


26 Mart 2012 Pazartesi - 12:49

 A Haber'de yayınlanan "Eski Defterler" programında 31 Mart Vakasında Padişah Abdülhamit’in tahttan indirilmesinde büyük rol oynayan Mahmut Şevket Paşa'nın ilk kez yayınlanan ses kaydı da yer aldı.

ABDÜLHAMİT HAN'A 'BAYKUŞ' DEMİŞ

Mahmut Şevket Paşa'nın, isyanın bastırılmasından sonra ordu birliklerine yaptığı konuşmada hedefteki kişi ise Sultan Abdülhamit. Öyle ki, İstanbul için "Köhne Bizans yurdu" tabirini kullanan Şevket Paşa, Sultan Abdülhamit' Han'a da  "Baykuş" demekten de kaçınmamış.
 
Ses kaydı, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Mehmet Ö. Alkan'ın arşivinde yer alıyor.

31 MART OLAYI NEDİR?

31 Mart İsyanı (31 Mart Vakası ya da 31 Mart Ayaklanması), II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'da yönetime karşı yapılmış büyük bir ayaklanmadır. Rumî Takvim'e göre 31 Mart 1325'te (13 Nisan 1909) başladığı için bu adla anılmıştı. Meşrutiyetçi hareketin en güçlü kanadı olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin iktidarı tam olarak ele geçiremeyerek dolaylı bir denetim kurması, ve İngilizlerin İttihat ve Terakkicilere söz geçiremeyeceğini fark etmesi, politik istikrarsızlığa yol açmış, halk arasında da yaygın çalkantılar doğurmuştu.
Tımeturk
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: tk1978 - 27 Mart 2012, 03:25:10
Bediuzzaman denilen, Said Nursi hakkinda´da net arastirmalar yapilmasi gerektigini düsünen biriyim. Bunlar bilinen kisiler. Ama asil Tehlike farkli. Kuran Ayetlerin´de kendisine isaret olundugunu diyenler var. Abdulhamid Han Hz. ters düsüp bunlara uyanlar, arkalarin´dan milyonlari sürüklüyorlar. Hepsine isik tutulmasi gerek.!!
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: azizistanbul - 27 Mart 2012, 10:49:25
Bediuzzaman'a bediüzzaman ismini ümmet mi vermiş ? Hayır . Siirtli hocası Fethullah Efendinin verdiğini söylüyorlar. Bir hocaefendinin verdiği isim tüm ümmetin icmai sayılır mı ? Bence hayır. Çünkü öyle bir intiba oluşuyor ki sanki 1900-2000 li yılların zamanının en güzeli imiş te başka güzel yokmuş gibi.

Ayrıca bende Said Nursi hakkında geniş bir araştırma yapılmasını ve ulusal gazetelerin köşelerinde yer aldığı günü canı gönülden bekliyorum.


Bu arada moderatör artık bu konunun da kapatılma zamanı geldi sanırım. Çünkü insanlar fikirlerini özgürce söylemeye başladığı zaman birilerine hoş görünemeyeceğinizi düşünerek hemen konuyu kapatıyorsunuz. Biraz forum gezin görün millet Anayasanın dokunulmaz maddelerine bile dokunuyor.
Başka forumlarda bu forum sakinlerinin fikirleri yerden yere vuruluyor. hiç kimse sadakatlilere hoş görünmek için konu kapatmıyor.

Ayrıca burası internet mantıklı ve delilli konuştuktan sonra ucu nereye giderse gitsin konu kapatılmaması lazım.

Ben bu başlıkların kaldırılması olayına iyice sinir oldum. En son Diyolog ile alakalı bir başlığı kaldırdınız. Kardeşim bu dönemde diyologtan daha sıkıntılı bir tehlike var mı şu islam ümmeti için. Bunu derin derin irdeleyeceğinize konuyu kapatıyorsunuz.  Tamam diyolog karşısındaki hassasiyetiizi biliyorum. Ama siz böyle yapınca diyologa farkında olmadan da olsa hizmet etmiş oluyorsunuz.


Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: Fatihan - 27 Mart 2012, 11:57:52
Diyalogla ilgili konuların kapatılması birilerine hoş görünmek için değil; bu forumun kurulduğu günden bu güne kadar  yüzlerce başlık açıldı.(Hatta şu an arşivde bu konuda 450'nin üzerinde başlık var).
Konuşuldu tartışıldı.Amma bunlar hep neticede kavgaya, hakarete, hatta küfür etmeye kadar gitti.
Yani neticeler hasıl olmadı bir türlü.

İnsanlar bir konuyu eleştirmekle, insanlara hakaret etmeyi ayırt edemiyorken tecrübe edileni tekrar denememiz zaman kaybından başka bir şey değildir.Burada bile konu, Mehmet Akif'ten diyaloğa doğru kaydı.

Forumu, bir çok forumdan ayıran bir çizgisi var; o da ehli sünnet çizgisinin geneline hitap etmek.Kuruluş gayesi  de bu zaten.
Herkesin de kendi gayesine göre hizmet etme özgürlüğü var.  :oops:

Beğenilmekle övünmüyoruz ve gayemiz değil ama bu yönüyle Sadakat'in bir sürü insan tarafından beğenilmesi ehlince malumdur.
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: azizistanbul - 27 Mart 2012, 14:58:51


Beğenilmekle övünmüyoruz ve gayemiz değil ama bu yönüyle Sadakat'in bir sürü insan tarafından beğenilmesi ehlince malumdur.

bu siteyi beğenenler, takip edenler, emek verenler ekseriyetle aynı kaynaktan feyz alanlardır. Bunların haricinde bir selefçi, bir vehhabi, bir modernist veya hakiki diyologçunun bu siteyi beğenmesi veya takip etmesi mümkün değildir. Bu siteye üye olsa bile mesaj sayısı 1-10 arasında değişen fitne suallerinden başka amaç için siteye girmezler.
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: tk1978 - 27 Mart 2012, 23:04:17
Bunlar AKP yide gect Kardesim yahu.
AKP bile bu kadar Sayfa kapatmadi ;-) Isin espirisi....

Velhasil Kelam Azizim, derin sular´da yüzmemek gerekir ;-)
Diyalogcu Diyaloguna, Milliyetci Milliyetine, Tarikatci Tarikatina devam etsin.
Hesap günü´de, herkez sevdigi ile beraber olacak InsaAllah.

Bir Mevzuyuda ögrenmis olduk.....
VesSelam
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: Günbatımı - 30 Mart 2012, 21:11:55
...
Konuşuldu tartışıldı.Amma bunlar hep neticede kavgaya, hakarete, hatta küfür etmeye kadar gitti.
Yani neticeler hasıl olmadı bir türlü.
Böyle sitelere, yazılara rastladığımda hala şaşıp kalıyorum. Boş ve gereksiz kavgalar, hatta küfürleşmeler... Fikir özgürlüğü bu olmamalı, insanların adı İslami olan sitelerde bile çirkefleşmesi çok yazık!  :usgunn:


İnsanlar bir konuyu eleştirmekle, insanlara hakaret etmeyi ayırt edemiyorken...

...Forumu, bir çok forumdan ayıran bir çizgisi var; ...
Bu çizgiyi koruyanlardan Allah c.c. razı olsun. Küçük büyük herkese rahatlıkla tavsiye edebileceğim, herkesin faydalanabileceği bir site Sadakat'imiz.
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: İsra - 30 Mart 2012, 22:24:34
Alıntı
Bu arada moderatör artık bu konunun da kapatılma zamanı geldi sanırım. Çünkü insanlar fikirlerini özgürce söylemeye başladığı zaman birilerine hoş görünemeyeceğinizi düşünerek hemen konuyu kapatıyorsunuz. Biraz forum gezin görün millet Anayasanın dokunulmaz maddelerine bile dokunuyor.
Başka forumlarda bu forum sakinlerinin fikirleri yerden yere vuruluyor. hiç kimse sadakatlilere hoş görünmek için konu kapatmıyor.

Bizim kimseye hoş görünme gibi bir derdimiz yok bunca zamandır aramızda olmanıza rağmen bunu anlamamış olmanız şaşırtıcı.

genelde konular fatihan'ın belirttiği gibi tartışmalar çizgyi aşınca uygunsuz mesajları silip kilitliyoruz

Lütfen sadakati diğer forumlarla kıyaslamayın sadakat sadakattir başka bir foruma benzemez özelliğide bu olsa gerek :)

Ayrıca siz dert etmeyin gerektiğinde hemen müdahele ederiz :)





Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: Günbatımı - 12 Mayıs 2012, 11:32:16
Bir konferansından sonra bazı gençler “Sakarya Türküsü”nün büyük şairi Necip Fazıl’ın etrafında toplanırlar. İçlerinden biri,
“Anlattığınız fikir hayatı içinde sizi de görmek istiyoruz” deyince üstat şu cevabı verir:
” Ben, özlenen İslam çiçeğinin sadece gübresiyim.”

************************

Buradan anladığım: "İnanıyorum, kabul ediyorum ama uygulayamıyorum!" ilkesi. Özellikle günümüzde bir çok insanda olan durum...

Mehmet Akif'le kıyaslanamaz. En azından eserlerinde (tevbe ettikten sonra) küfür yok. Davranışlarıyla olmasa da dile getirdikleriyle olumlu, dine aykırılık teşkil etmeyen ifadeler kullanmış...





Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: Günbatımı - 12 Mayıs 2012, 11:59:50
...
Evet... Herkes neticede insan.. Artıları var, eksileri var...
Necip Fazıl da kendi çapında mücadele vermiş bir insan... Bu gün O'nu olduğundan çok büyük gösterme gayreti içinde olanlar, O'nu sanki bir islam alimi, bir mürşid/üstad olarak göstermek isteyenler ve eksi yönlerini gizleyenler ne büyük bir hata yaptıklarının farkına varmalılar... 

... İSLAM'A HİZMET ETMEK İSTEYEN EHL-İ SÜNNET GENÇLERİ, N.F.K. NIN ARTILARINI GÖRDÜĞÜ KADAR EKSİLERİNİ DE GÖRMELİDİR. O, NE EVLİYADIR, NE DE ÇOK BÜYÜK BİR AKSİYON ADAMIDIR. KALEMİ VE ZEKASI KESKİNDİR O KADAR...

(http://akademim.blogspot.com/2011/06/polis-necip-fazl-ksakureki-kumarhanede.html)'den alıntı.

Zengin içerikli bir site, ezberleri bozacak cinsten...


Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: Eymen - 30 Mayıs 2012, 16:47:52
................... Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri Cilt 1 (Kadir Mısıroğlu) Kitabından bir bölüm

<< Akif!in silüetini çizebilmek için Efganlı Cemaleddin  (http://www.sadakat.net/forum/islamgenel/abduhafgani_kimlerdir-t52191.0.html;msg109314#msg109314)ile Mısırlı Abduh'un (http://www.sadakat.net/forum/islamgenel/dini_tamir_davasinda_din_tahripcileri-t54970.0.html;msg253299#msg253299) portlerini bir an bile gözden ayıramayız. Sırat-ı Müstekim, mücahid-i İslam Şeyh Cemaleddin ile... şakırdi ve muhibb-i sadıkı Mısır müftüsünün izinden ayrılmamıştır... Akif'in Efgnalı hakkında hükmü şudur:
<<Şarkın yetiştirdiği fıtratların en yükseklerinden biri!..>> (S.389)

.................................
Cemil Meriç Bey'in burada dokunup geçtiği, Mehmet Afif Bey' İn Efgani ve Abduh hayranlığı Fevkalede ehemmiyetli bir meseledir. Zira siyasi meseleleri anlamaktaki kifayetsizliği, cennetmekân Abdulhamid Han Hazretleri hakkındaki pek çirkin sözleriyle sabit olan Mehmet Akif'in bu medihkarlığı, bunlar hakkında hala devam eden yanlış değerlendirmelerin en büyük bir müessiri olmuştur.
Not; Bu yanlış değerlendirmenin şampiyonlarından olan Hayreddin Karaman'ın takdir ve tahsisleri için şu esere bakılabilinir: Hayreddin Karaman Gerçek İslam'da Birlik, İstanbul(Tarihsiz) sh:1-167.

Şu neticenin husulünde -hiç şüphesiz- Mehmed Akif Bey'in Müslümanlar arasında, hak ettiğinden yüzlerce kat fazla itibar sahibi olması rol oynamış bulunmaktadır. Sh: 390



Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: tk1978 - 30 Mayıs 2012, 22:09:38
Mehmed Akifin Imanla göc ettigini Sahibi zaman dile getirmis.
Elbette hesabini verecek...
Fazla irdalamamak gerek ...
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: osmanlı - 31 Mayıs 2012, 02:07:57
Tk kardes biz imanımı imansiz mı diye irdelemiyoruz ki?

Sadece balonları patlatıyoruz.  Boooooom. Bı tane daha patladı.
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: tk1978 - 31 Mayıs 2012, 08:08:43
Tk kardes biz imanımı imansiz mı diye irdelemiyoruz ki?

Sadece balonları patlatıyoruz.  Boooooom. Bı tane daha patladı.
Oooo Patlat patlat bitmez bu balonlar. Balonu sisirenler devamli olacak. Balonda sisdikten sonra kendini bir sey saniyor ya, asil sasilacak bu olsa gerek....
Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: Günbatımı - 22 Ocak 2013, 13:44:56
http://videonuz.ensonhaber.com/izle/kadir-misiroglu-nun-necip-fazil-yorumu (http://videonuz.ensonhaber.com/izle/kadir-misiroglu-nun-necip-fazil-yorumu)

Başlık: Ynt: Mehmet Akif'in Şiirleri Üzerine Bir İnceleme
Gönderen: mazhar - 22 Ocak 2013, 19:00:56
Kadir Mısıroğlu'nun bu önemli açıklamalarını bizimle paylaştığınız için teşekkürler. Türk milleti gerçekleri er veya geç duyuyor ve duyacaktır. Aslında 'sahte kahramanlar' hakkında bilmediğimiz çok şeyler var.Kadir abimiz gibi değerli insanlar vasıtasıyla da bizler duymuş oluyoruz.