Sadakat islami Forum

SADAKAT MEDRESESİ => METİNLER MÜZAKERELERİ => Konuyu başlatan: Miftahulkuluub - 03 Ocak 2009, 23:09:23

Başlık: İlmi mantık mevzu gayesi musanıfı önemi
Gönderen: Miftahulkuluub - 03 Ocak 2009, 23:09:23
İlmi mantık: Şartlarına riayet etmek (Kıyas yaparken suğra ve kübra şartlarına riayet etmek) fikirdeki hatadan zihni muhafaza eden kanunu ilahidir.
 
Mevzusu: Malum tasavvur, ve malum tasdiktir. ( Mantığın mevzusu malum tasavvur ve malum tasdikten meydana gelir. Tasavvur zihinde meydana gelir. Tasdik ise o zihinde olan şeyin dışarıda hariçte tezahür etmesidir. Bunlar ise malumdur meçhul değildir. Çünkü mantığın konusu malum, bilinen şeylerden bahs eder.)
Gayesi:Bedihiyatdan nazariyatı elde etmenin yollarını ve bu yollarda vaki olan fikri sahih ile fikri fasidi bir birinden ayırmayı Öğreten bir ilimdir. Hulasa olarak; Fikri sahihi fikri fasitten ayırmaktır. Bedihiler ilmi mantıkta malum olan şeylerdir. İlmi mantık malum olan şeyleri kullanarak nazarileri Yani meçhul olan şeyleri malum hale getirmeyi öğretir.
Mantığın matlabı a’la ve maksadı aksası gıyas kurmayı öğretmektir. Bu mantığın nihayi gayesidir.
Kıyas suğra ve kübra dan meydana gelir. Şu iyi bilinmesi lazımdır ki; dava ve netice kıyasa dahil değildir.
Bir kıyasın doğru olup olmaması suğra ve kübranın doğruluğuna bağlıdır.     
Eğer suğra ve kübra doğru ise ise neticenin çıkması biz-zaruredir. Ama şu da iyi bilinmelidir; Her kıyas doğru değildir.Eğer  suğra ve kübra fasid ise kıyasta fasittir.
 Kıyas fikir ile hasıl olur. Fikir ise; malum emirleri(bedihileri) tertip ederek
Meçhule(nazarilere) ulaşmaktır. Mantıkta malum den meçhule gidilir. Yani malum olanlar kullanılarak meçhuller malum hale getirilir. Netice olarak mantık bedihileri kullanarak  nazarileri bedihi hale getirmeye çalışır.
        Bir kıyasta ilk etapta dava vardır. Ortaya konulan, ispat edilecek bir tez vardır. Bu meçhuldür. Daha sonra kişi bu tezini, ortaya koyduğu bu fikri ispatlamak için çeşitli fikirler ortaya koyar, ve delilleri ile beraber bunu ispatlamaya çalışır. İşte ortaya delilleri ile beraber koyulan bu fikirlere Suğra ve Kübra denir. Bu suğra ve kübra malum olursa başlangıçta meçhul olan dava malum hale gelir. Artık o dava malum hale geldikten sonra onun ismi netice olur. Dava ile netice aynıdır. Sadece dava meçhuldür, netice malumdur.

           İlmi mantığı belki diğer ilimlerden farklı kılan şey şudur: ‘’İlmi mantıktaki bütün kaideler küllidir.’’ ‘’İlmi mantık külliyatın mecmu’udur’’
İlmi mantıkta hiçbir kaidenin istisnası yoktur. Usul-ü fıkıhta geçen;Umumi hiçbir şey yoktur ki; kendisinden bir ba’z bir cüz istisna edilmesin. Bu Usul-ü fıkıhta geçen kaide mantıkta işlemez. Mesela; mücibe-i külliyenin aksi mücibe-i cüziyedir. Mücibe-i külliyenin mücibe-i külliye olarak aksettiği yerde vardır.Mesela;Her nâtık insandır.Her insan da nâtıktır. Ama bu her yerde böyle değildir. Yani her yerde mücibe-i külliyenin aksi mücibe-i külliye olarak aksetmez. Onun için mücibe-i külliyenin aksi mücibe-i cüziyedir.
         Bu verilen kaidenin hiçbir istisnası yoktur. Bu her yerde geçerlidir. Bu dikkati şayandır.
          İlmi mantığı öğrenmek çok mühimdir. Onu için şöyle buyurmuşlardır;
‘’Kim mantığı bilmezse, ilimlerde asla kendisine itibar yoktur.’’ İlmi mantığı öğrenmek bu kadar zaruridir.


         İlmi mantığın musannıfı; Ömer-ül Kâtibi Hazretleridir.
         İlmi mantığın vazı: Aristo’dur. Asıl ismi Aristoteles’tir.  Şunu da unutmamak lazımdır; bütün ilimlerin asıl  vazıî Hazreti Allah’dır Ve Rasûlüllah’tır.  Yani bu zatlar aslında hiç olmayan bir şeyi vaz etmişler veya ilk defa bunlar ortaya çıkarmış değildir. Belki bu zatlar olan şeyleri tedvin edip derleyip, toparlayıp ortaya koymuşlardır.   Aristoteles Eflatun’un talebesidir. Büyük İskender’in akıl hocasıdır. Milattan evvel 384 senesinde yunanlara ait bir sahil şehrinde dünyaya gelmiştir.  Küçük yaşta büyük bir deha haline gelmiş, yazdığı kitaplar bu güne kadar tedavülde kalmıştır. Muhtelif mevzularda kitaplar yazmış, akli ilimlerde kendisinden evvel ve sonra hiçbir kimse bu kadar mevzu’u  bu keyfiyet de kucaklayamamıştır.

        İlmi mantığa ait bazı kitaplar  ve müellifleri;
İsa goci:El-müfaddal bin, Ömer bin, El-Müfaddal El-Ebheri’dir. Esiruddin diye meşhur olmuştur. Kati olarak belli olmamakla beraber hicri 200 senesinde Gazvin’i Hemedan arasında olan Ebher garyesinde dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Hicri 663  senesinde vefat etmiştir.

       Risale-i şemsiye;
Musannıfı: Necmüd-din, Ömer bin, Aliy-yil Gazvini’dir   El-Kâtibi ile maruftur. Nasırud-din Et-tusinin talebesi olup 293 senesinde Gazvin de vefat etmiştir.

                    Mantık!......
Lisanı arab da  kalp kelimesinin hem uzvu marufe ve hem de  hakikati insaniye ye delalet ettiği gibi nutuk kelimesi de hem nutku zahiriye(konuşmak) ve hem nutku Batıniye (konuşulanı anlayan, müdrik olan)  ye delalet  eder.

Arşiv