Yavuz sultan selim han her zaman sade giyinir, ve devlet malının israf edilmesine asla müsamaha göstermezdi. Elbiseleri iyice eskiyinceye kadar giyerdi. Onun bu hareketine devlet erkanı birazda sıkılarak riayet ederlerdi. hatta öyle olmuş ki bütün devlet erkanı elbiseleri eskimiş halde idiler. Bu sıralarda Venedik elçisinin İstanbula geleceği ve padişahın huzuruna çıkacağı duyuldu.
Devlet erkanı bu eski elbiseler meselesini elçi gelmeden evvel padişaha arz etmeyi ve elbiselerin yenilenmesi için izin almaya karar verdiler, ve bu işi padişaha arz etmesi için sadrazam Hersekzade Ahmet paşayı aracı olarak padişahın huzuruna gönderdiler.
Sadrazam ezile büzüle meseleyi arz etti .fakat sultan beklenenin aksine hiç kızmayarak .Doğru söylersin paşam iyi olur dedi. Cümleye yeni elbiseler giymek münasiptir'' diyerek izin verdi.
Devlet ricali hemen kendilerine sırmalı muhteşem elbiseler diktirdiler ve elçinin geleceği gün sarayda kubbe altında toplanıp hep beraber arz odasına sultanın huzuruna çıktılar.
Padişahın huzuruna çıkan devlet ricali gördüklerine inanamayıp donup kaldılar.Çünkü sultanın üzerine yine o eski elbiseler vardı.
Sultan ise arz odasında taht üzerine oturmuş ve meşhur keskin kılıcını taht'ın basamağına koymuştu. Karşı pencereden güneş ışığı vurdukça kılıcın parıltısı gözleri kamaştırıyordu.
Sultan elçiyle tercüman vasıtası ile konuştuktan sonra çıkmasına izin verdi.
Bulunduğu meclisin heybetinden serseme dönen elçi dışarı çıkınca SULTAN sadrazama hitab ederek:Paşa var git elçiye sor. Bizi nasıl bulmuşlar?
Sadrazam bir süre sonra geri dönünce SULTAN sordu.
''SORDUNMU AHMET?''
''Sordum saadetlü hünkarım''
Peki bizi nasıl bulmuş?
O kılıcın parıltısı öyle gözümü aldı ki, kendilerini göremedim bile diye cevap verdiler Sultanım.
Padişah tebessüm ederek ayağa kalktı ve parmağıyla kılıcı işaret ederek:
'
'İşte kılıcımızın ağzı kestikçe kafirin gözü ondan ayrılıp bizi göremez.Ama Allah esirgesin bir gün kesmez olur ve parlamazsa bizi hem hor görür hem de tepeden bakar diyerek devlet ricaline büyük bir ders verdi.
KILICIN KESKİNLİĞİ VE PARILTISI DEVLETİN GÜCÜ VE İHTİŞAMI DEMEKTİ.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HAN VE KARINCALAR
Zigetvar muhasarası sırasında padişahın çadırının direklerini karıncalar sarmıştı. Padişahın emrindekiler telaşlandı. İlk önce karıncaları süpürüp atmak istediler.
Çadır etrafında bir telaş olduğunu farkeden Sultan Süleyman Han karıncalara henüz bir zarar verilmeden meseleyi öğrenince , karıncalara bir zarar vermemelerini emretti.
Ardından Ebussuud Efendiye bu meseleyi şiire benzer bir soru ile sordu.
''DİREKLERİ SARINCA,
KARINCA,
ZARARI VARMI?
KARINCAYI KIRINCA''
Ebussuud Efendi de padişaha aynı uslub ile cevap verdi.
''Yarın huzur-u HAKK'A
Varınca
Sultan Süleyman'dan
Hakkını alır
Karınca
Padişah hemen çadırın yerini değiştirdi. Karınca yuvasına dokunmadı.
BİZ SENİ UYANIK BİLİRDİK
İstanbulun kenar semtlerinden birinde oturan yaşlı bir kadın padişah Kanuni Sultan Süleyman Han'ın huzuruna gelerek ''evinin soyulduğunu ve bundan padişahın sorumlu olduğunu '' şikayet edince,Kanuni hiddetlenerek:
''Bana bak kadın,sen niçin bu kadar derin uyku uyudun da evinin soyulduğunu duymadın''deyince. kadın
''Padişahım ! biz seni uyanık bilirdik.onun için evimde rahat uyuyorduk'
demişti.Bu cevap üzerine Kanuni Sultan Süleyman Han:
''Haklısınız''cevabını vermiş, kadının çalınan mallarının bedelini kendi malından(Hazine-i Hassa'dan)ödemişti.
Alıntı yapılan: "FAHRİNİHAT"KILICIN KESKİNLİĞİ VE PARILTISI DEVLETİN GÜCÜ VE İHTİŞAMI DEMEKTİ.
:roll:
Şu anda biz bunun neresindeyiz :?:
S.A
henüz kılıcın yapıldığı metali madenden çıkarma aşamasındayız yada madeni arama aşamasında.. :(
aleyna ve aleyküm selam..
Aslında kılıç mavcutta...Keskin hale getirmek ne kadar zamanımızı alır bilinmez :roll:
Mesele aşşağı yukarı doğrudur.Ama beyitler biraz değişime uğramış.Şöyle ki;
Dönemin şeyh-ül islamı Zembilli Ali efendiye bir beyitle sual eder Kanuni;
Draht-ı ger sarmış olsa karınca,
Zarar varmı karıncayı kırınca?
Zembilli Ali Efendi cevabı yine beyitle verir;
Yarın hakkın divanına varınca,
Süleymandan hakkın alır karınca.
Kanuni Deyince yine o mükemmel o enfes beyitleri aklıma geldi paylaşmak istiyorum izninizle;
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda,bir nefes sıhhat gibi
Saltanat dedikleri bir cihân kavgasidir
Olmaya saltanat cihanda vahdet gibi
.
.
Paylaştıklarınız için teşekkürler..