Yaşlı adam, bir konfeksiyon mağazasına ait vitrine uzun uzun baktıktan sonra, ilerideki yeşillikte oynayan çocukların en zayıfına dönerek:
'Küçüüük!...' diye seslendi. 'Bana biraz yardımcı olur musun?' çocuk, hafta sonlarında yaptıkları misket oyununu ilk defa kazanmış olmasına rağmen arkadaşlarını bırakıp geldi. 7-8 yaşlarındaydı ve üzerindeki elbiseler, tek kelimeyle dökülüyordu. Yaşlı adam, çocuğun saçlarını okşadıktan sonra:
'Vitrindeki elbiseyi giymeni istemiştim' dedi. 'Bakalım üzerine uyacak mı?' çocuk, bu teklifi ilk önce şaka sandı. Ama adam son derece ciddiydi. Onunla birlikte mağazaya girerken, ilk önce rüyâda olup olmadığını, daha sonra da şimdiye kadar yeni bir elbise giyip giymediğini düşündü. Genellikle ailedeki büyük çocuğa alınan veya komşular tarafından verilen giyecekler, elbiselerin ona dar gelmesiyle birlikte ortanca kardeşe kalır, birkaç sene sonra da dizleri aşınmış veya delinmiş vaziyette kendisine yamanırdı. Ama 'her zaman hasta' dedikleri babasının ne kadar zor para kazandığını bildiğinden, bu işe bir kere bile itiraz etmemişti. şimdi ise, ilk defa yeni bir elbisesi olacaktı. üstelik de bayrama üç gün kala.Çocuk, yaşlı adamın gösterdiği elbiseleri giydiğinde, büyümüş olduğunu ilk defa fark etti. çizgili kadifeden yapılmış pantolon, bacaklarının ne kadar uzun olduğunu ortaya koyarken, yeni ceketi de omuzlarını iyice geniş göstermişti. Fakat hepsinin üzerine giydiği kaban bir başkaydı ve artık üşümeyecekti. çocuk, biraz önce kazandığı misketleri onun cebine bıraktığında, iyice keyiflendi. irili ufaklı misketler, gayet derin olan ceplerin bir
köşesinde kalmıştı. Demek ki her bir cep, en az elli misket alabilirdi. Yaşlı adam, çocuğu sağa sola döndürdükten sonra, elbiselerin paketlenmesini istedi. Ve iş tamamlandığında, tezgâhtara dönerek : 'Elbiseleri torunuma alıyorum' dedi. 'Kendisine sürpriz yapacağım için, onları bu çocuğun üzerinde denedim. ikisinin de boyu falan aynı da..' çocuk, bir anda beyninden vurulmuşa döndü ve ne diyeceğini bilemedi.
Ama artık büyüdüğüne göre, bir şey belli etmemeliydi. Aynaya son bir defa baktıktan sonra, üzerindekileri yavaşça çıkartarak bir kenara fırlattığı eskileri giydi. Adam, elbiselerin torununa uyacağından emindi.
Yaptığı hizmet için çocuğa bir ciklet parası vermek istediğinde, onu yanında göremedi. Haylaz velet, belli ki bu işten sıkılmıştı. çocuk,arkadaşlarının yanına döndüğünde, bir kenara çekilerek onları seyretmeye koyuldu. Ve bütün ısrarlara rağmen oyuna katılmadı. Arkadaşları:
'Niçin oynamıyorsun?' diye sordular. 'En güzel misketleri sen kazanmıştın.' çocuk, inci gibi yaşlar süzülen gözlerini arkadaşlarından kaçırmaya çalışırken :
'Misketlerim, bu elbiselere yakışmayacak kadar güzeldi' dedi. 'Bu yüzden onları, bayramlık kabanımın cebine sakladım.
alıntı
Teşekkurler fatihan Kardeşim
Alıntı yapılan: "kenz"Teşekkurler fatihan Kardeşim
(http://img266.imageshack.us/img266/967/gzyawm8.jpg)
İçteki kiri su değil ancak gözyaşı temizler…
Hani doyasıya ağlamak istersin ya bazen, ama hep bir yerlerden engeller çıkar, ve gözlerinle ağlamayı ertelersin müsait bir zamana kadar...
Ama yüreğin ertelenmeyi kabullenmez…
Gözlerinle gerçekleştiremediğ in ağlama yüreğinde gerçekleşir ve için sırılsıklam olur!
Cam kesiği ağrılara gark olur yüreğin, için için kanar, için için yanar!
Ağlamak;
Rahmandan kuluna bir armağan, bir rahmet!...
Ağlamak;
İçteki sıkıntıları dışa atmaktır... sıkıntılardan arınmaktır!...
Bazen sevgiliye naz! Bazen sitemdir!
Bazen de anlaşılamamaktı r!...
Bazen pişmanlığın ifadesi...
Ağlamak;
Kaybedilene ağıt! Hüznün doruk noktası!...
Resulün kaybettiği oğluna hediyesi! ..
Ya ResulAllah! Sen de mi? Dedirten inci taneleri...
Bazen Rabbe yöneliş!...
Bazen af dileme!...
Bazen acının inci inci dışa vurumu!...
Adeta acının yıkanması... Toprağa karışıp yok olması!...
Bazen sevincin gözlere yığılması, ardından göz pınarlarından süzülen daneler!...
Yürekte sevinç fırtınaları koparken, gözlerin mahzunluğu!.. .
Söylemek! Hissettiklerini ifade etmek insana uzakken, süzülen damlalarla bunları tek tek yazmak!...
İçteki gök gürültüsünün adeta yağmuru davet edimi!...
Yakub’un Yusuf’a özleminin ifadesi!... Net, yalın, riyasız hiçbir kelime telaffuz etmeden tüm çıplaklığıyla, duyguların ifadesi!...
Ve ağlayabilmek;
Gece yarısı mahlukat uyurken, seccadesinde Rabbine huşuyla yönelmiş, alın secdede, Rabbi ile buluşmanın doruk noktasında... Bir müminin gözlerinden süzülen damlalar! Belki de diğerlerinin kurtuluşuna mütesebbib!.. .
Rabbinden rahmet olarak!...
Bir annenin yavrusuna özlemi, hasretinin ifadesi!...
Duygular kumkuması içindeyken kalbin birden infilak etmesi!..
Ve gözyaşı;
Rabbinden rahmettir mümine!...
Bir tesellidir anneye! Sevgiliye sığınak!...
Mecnundan Leyla ya kalan hatıra!...
ve Resulden ümmetine merhamet!...
Bırakın aksın gözyaşlarım...
Dokunmayın...
Bırakın..
-alıntı-
Teşekküler.
Gözyaşı hiç durmayan zamanın beyhude bekçisi
Gözyaşı rıhtımda bekleyenlerin tek tesellisi.
Sefa Eyup Gülüm