Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAMİ SORULARINIZ VE CEVAPLARI => Konuyu başlatan: anisa19 - 04 Ekim 2007, 15:56:05

Başlık: Dinazorlar?
Gönderen: anisa19 - 04 Ekim 2007, 15:56:05
s.a arkadaslar
aklima takilan bir soruyu sormak istiyorum
cogunuzun gülüp gececegi bir konu belki ama ben yinede sormak istiyorum.
Arkeologlarin yaptigi arastirmalarda kazislarinda, bildigimiz üzre dinazor kemikleri bulunmakta. benim merak ettigim su. bu dinazorlar vardi evet, yani en azindan inkar edemeyiz, somut deliller ortada, vardilar ama iyide bu varliklar nezaman yasadi. yani kur´an-i kerimde böyle birseyden bahsedildigini duymadim. acaba bu  varliklar hz. ademden öncemi yasadilar yoksa sonrami diye merak ediyorum. sonra aklimi kurcalayan bisey daha var. tas devri antik cag gibi devreler gercekten varmiydi?

Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: tibet - 04 Ekim 2007, 17:24:23
Taş devri, tunç devrinin aslı yoktur. İnsanların maymundan gelmesi,gibi hayal mahsulüdür. Bir karıncayı, bir hücreyi bile yaratmaktan aciz olan dinsizler, bütün kâinatı yoktan yaratan Allahü teâlâyı inkâr maksadıyla böyle şeyler uyduruyorlar. Her şeye gücü yeten Cenab-ı Hak, ilk insan ve ilk peygamber olan Hazret-i Âdem'e her ilmi öğretti. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Âdem'e bütün isimleri öğretti.) [Bekara 31]

Bu husustaki hadis-i şeriflerden ikisi de şöyle:
(Âdem, Cennetten dünyaya inince, Hak teâlâ, ona her sanatı, her ilmi öğretti.) [Taberani]

(Allahü teâlâ, Hazret-i Âdem’e bin çeşit sanat öğretip buyurdu ki: Evlat ve zürriyetin, bir sanatla rızkını talep etsin! Dini geçim vasıtası yapmasın!) [Hakim]

İlk insanların işaretle anlaştıkları da yalandır. Hıristiyan ve yahudiler de, Hazret-i Âdem’in Cennette meleklerle konuştuğunu kabul ederler. Hadis-i şerifte, (Âdem, Allahü teâlâ ile konuşan bir peygamberdir) buyuruldu. (Beyheki)

Hazret-i Âdem’in çocukları, kafilelerle başka başka ülkelere gittiler. Ayrı dil ile konuştular. Böylece babalarının bildiği dilleri unuttular. (Mirat-i Kâinat)
Hazret-i Âdem’in çocukları
Hazret-i Âdem’in çocukları da, ilimsiz, fensiz, görgüsüz değildi. Hazret-i Âdem ve ona iman eden torunları şehirlerde yaşarlardı. Okumak, yazmak bilirlerdi. Demircilik, iplik yapmak, kumaş dokumak, çiftçilik gibi sanatları vardı. Yazı, ilk insan Hazret-i Âdemle birlikte dünyaya yayılmıştır. Bugün, Asya, Afrika çöllerinde ve Amerika ormanlarında vahşiler yaşadığı gibi, Hazret-i Âdem’den sonra da bilgisiz, basit yaşayanlar vardı. Fakat, bundan dolayı ne bugünkü, ne de ilk çağdakilerin hepsi için, vahşi denilemez. Allahü teâlânın, Hazret-i Âdem'e gönderdiği kitaplarda, iman edilecek hususlar, çeşitli dillerde lügatler, namaz, oruç, gusül, birçok sanatlar, tıb, ilaçlar, aritmetik, geometri gibi şeyler bildirilmişti. Altın para basılmıştı.
Hazret-i Âdem’den sonra medeniyette gerileyen kavimler olmuştur. Buna rağmen Hazret-i Nuh zamanında da maden ocakları işletilip, çeşitli aletler, makineler yapılmıştı. Hazret-i Nuh’un gemisinin, kazanı kaynayarak hareket ettiği, yani buharlı gemi olduğu Kur'an-ı kerimde bildiriliyor. (Hud 40)

Kazılarda medeniyetlere rastlanması, eski insanların vahşi olmadıklarını göstermektedir. Kazılarda ilkel toplumlara da rastlanması, medeniyetlerin, zirveye çıktığını, sonra çeşitli sebeplerle yıkıldığını göstermektedir. Her medeniyet yok olunca, yenisini kurmak için sıfırdan başlamak gerekir
Medeniyet grafiği inip çıkmıştır. Medeniyetlerin zirvedeki durumlarını görüp, eski insanların hepsine medeni demek nasıl mümkün değilse, medeniyetler yıkılınca yeni kurulan medeniyet seviyesi çok düşük olanlara da bakıp hepsi vahşi idi denilemez.

Putlara tapınılan bir toplum bulununca, ilk insanların çok tanrıya taptığı da söylenemez. Yani ilk insanlar çok tanrıya tapardı, sonra tek tanrıya taptılar görüşü çok yanlıştır. İlk insan ve aynı zamanda ilk peygamber olan Âdem aleyhisselam, Allahü teâlâya ibadet ederdi. Asırlar sonra puta tapanlar çıkmıştır. Şimdi bile yeryüzünde çeşitli dinler mevcuttur. Ateşe, ineğe tapanlar vardır. Herhangi bir sebeple bugünkü medeniyet yıkılsa, Hindistan’da bir kazı yapılsa, bütün dünya ineğe tapıyordu mu denir?
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: müteallim - 05 Ekim 2007, 01:22:55
evet biraz okumak lazim.amma aslini ögrenmek sartiyla
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: racül - 05 Ekim 2007, 02:48:53
Tibet,
gürül gürül ve icerikli bir cevap olmus. Tebrikler..

Adem (AS) yaratildiginda meleklerin "yine yeryüzünü fesada verecek birini mi halk edeceksin?" diye sual etmelerini, Adem (AS)'den önce yasamis ve bozgunculuk etmis ve helak edilmis bir takim mahlukatin var olduguna delil gösteriyorlar..

Rivayete göre Adem (AS)'dan önce 7 kavim gecmis..

Kurani kerimin yok olan türlerden bahs edip etmedigi hakkinda malumatim yok.. Kurani Kerime dair bilgisi genel kültür düzeyinde kalan bir cok insan icin Peygamberlerin sayisi 28dir ve hepsi de Israil ogullarindan gelmistir.
Ama aslinda bir rivayete göre 124bin diger bir rivayete göre 224 bin peygamber gelmistir. Bir solcu yayinda okumustum. Peygamberlik meselesine ve dine darbe vurmak istiyor ya, bütün peygamberler ortadoguda ve yahudielrden gelmistir diyor. Bir de soruyor: Büyük medeniyetlere besiklik etmis, dünya nüfusunun önemli bir kismini barindiran bir hindistinda niye peygamber gelmemis?

Iste genel kültür düzeyinin altinda bir din bilgisi ve ortaya koydugu mantik!!!

Imami Rabbani hazretleri Hindistan arzindan 70 bin peygamberin medfun oldugunu ifade buyuruyor.. Cahil de hindistanda niye peygamber gelmemis diye soruyor.

Kurani Kerimde su yok bu yok derken, yok oldugunu nereden biliyoruz? Belki bizim anlayamadigimiz bir ifadeyle ifade ediliyor...


Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: kutlu - 05 Ekim 2007, 21:46:22
Teşekürler Tibet.TAşdevri tunç devri bunların ollmadığını  ilk kez   duymuş oldum
okullarda öğretceğiz diye yanıp yakınıyorlar.
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: LuMi - 30 Eylül 2009, 18:09:54
Alıntı yapılan: racül - 05 Ekim 2007, 02:48:53
Adem (AS) yaratildiginda meleklerin "yine yeryüzünü fesada verecek birini mi halk edeceksin?" diye sual etmelerini, Adem (AS)'den önce yasamis ve bozgunculuk etmis ve helak edilmis bir takim mahlukatin var olduguna delil gösteriyorlar..

Rivayete göre Adem (AS)'dan önce 7 kavim gecmis..

  Ufak bir düzeltme yapmak istedim. Okuyanların aklında yanlış fikirler belirmesin diye.

  Meleklerin suali şuydu “Orada kan dökecek ve fitne çıkaracak birini mi yaratacaksın?” Peki kan döküleceğini nereden biliyorlardı. Hazret-i Adem'den önce yeryüzünde yaşayan cinler, dünyayı fesada vermişler, orada kan dökmüşler, zulüm yapmışlardı. Melekler bunları biliyorlardı. İnsanların da Allah’a isyan edeceklerinden, yeryüzünde tekrar fesat çıkaracaklarından korktular ve böyle bir sual sordular.
  Yani Hazret-i Ademden önce yeryüzünde yaşamış olan mahlukatlar insan değil cinlerdi.
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: dindandon - 16 Ekim 2009, 23:08:36
Alıntı yapılan: kutlu - 05 Ekim 2007, 21:46:22
Teşekürler Tibet.TAşdevri tunç devri bunların ollmadığını  ilk kez   duymuş oldum
okullarda öğretceğiz diye yanıp yakınıyorlar.

O kadar alim var diyor, sen forumda yüzünü bile görmediğin birinin demesiyle hemen tunç devrinin olmadığını kabul ediyorsun.

Bu doğru bir davranış mı tartışmaya açalım...
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: kutlu - 16 Ekim 2009, 23:25:03
Daha çok okuyarak istifade ettiğim bir mekan burası.Ancak bu arkadaşın mesajlarını görünce dayanamadım.

Dindandon yazdıklarınız dikkatimi çekti de siz stres atmak için mi buraya giriyorsunuz.Laf olsun torba dolsun diye yazıp durmuşsunuz.Okuma özrünüz mü var Ayeti inkar edecek kadar.

Yöneticilere sesleniyorum bu arkadaşın mesajları sorumsuzcadır.
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: fasulye - 16 Ekim 2009, 23:29:31
Tunç devri olduğuna dair ispatı yap öylece tartışalım.
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: dindandon - 16 Ekim 2009, 23:37:26
Alıntı yapılan: fasulye - 16 Ekim 2009, 23:29:31
Tunç devri olduğuna dair ispatı yap öylece tartışalım.



Forumda sana tunç devrini nasıl ispat ederim bilmiyorum ama en azından wikipedia dan istifade edersin inşAllah kardeşim. Ayrıca olmadığını iddia edenlerin ispatı var mı ki benden ispat istiyorsunuz?


Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: fasulye - 16 Ekim 2009, 23:42:08
Bizim klavuzumuz Kuranı Kerim tartışmasız evet deriz. şüphe duyanlar somut bilgiler ışığından kabul buyururlar. sizler var diyorsanız illaki somut bir malumatınız vardır bilmek isteriz.
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: Tuğra - 16 Ekim 2009, 23:44:30
Alıntı YapBütün ilimleri öğrettiden kastınız nedir? Bir çok ilim daha bugün yeni yeni bulunuyor... O zaman da fezaya gidiliyordu da biz mi bilmiyorduk

sizin ne bildiğinizi biz görelim! yada ne çeşit arızalısınız onu görelim ,sizin gibiler çok geldi buralara,arkalarına bakmadan kaçtılar...
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: dindandon - 17 Ekim 2009, 00:06:14
Alıntı yapılan: fasulye - 16 Ekim 2009, 23:42:08
Bizim klavuzumuz Kuranı Kerim tartışmasız evet deriz. şüphe duyanlar somut bilgiler ışığından kabul buyururlar. sizler var diyorsanız illaki somut bir malumatınız vardır bilmek isteriz.
kuran-ı kerimin hangi sayfasında tunç devri yok demiş sayın güzel kardeşim?

ayrıca insanlar mütemadiyen bir ilmi gelişme içinde bunu inkar etmek mümkün mü?

hadi tunç çağını bilmiyorsunuz da 2-3 yüzyıl önce bugün olan hangi icad vardı? mesela plastik daha 60 yıl önce keşfedildi. tunç çağı yoktur demekle kastınız nedir anlayamadım. dinde böyle bir şey var mı? lütfen.

selam ve dü-a ile.
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: Tuğra - 17 Ekim 2009, 00:09:46
Sizin Süleyman A.S. devrinden haberiniz yok galiba,önce araştırıp bir öğrenin,hiç bilmediğiniz konularda da iddaa etmeyin.
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: dindandon - 17 Ekim 2009, 00:12:20
Alıntı yapılan: Tuğra - 17 Ekim 2009, 00:09:46
Sizin Süleyman A.S. devrinden haberiniz yok galiba,önce araştırıp bir öğrenin,hiç bilmediğiniz konularda da iddaa etmeyin.

hakikaten yok sevgili kardeşim. Nedir bu devir bilgi verebilir misin? veya yönlendirebilir misin ben-cahili, öğrenmek isterim.

Allah (cc) razı olsun.

Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: racül - 20 Aralık 2009, 01:39:31
Sili civarindaki binlerce yillik bazi resimlerde insanlarin bir alet yardimiyla uctuklari anlatiliyor,
Süleyman A.S. devrinde rüzgarin insanlarin emrine verilmesi, bir alet yardimiyla olabilir diye de yorumlaniyor. Bugün de insanlar ucmak icin havayi kullaniyor. Ucmak konusunda bugünün insanlarin emrinde hava...
5000 yil önceki Misir yazitlarinda yildizlarin icinde kayb oldugu karadelikler anlatiliyor.
Ibrahim AS devrinde Nemrut astronomi ve astroloji sahasinda ileri düzeydeki bir medeniyetin kraliydi...

Eski dönemle ilgili ne biliyoruz?
Iskenderiye kütüphanesi yandiginda neler kayb ettik?
Cengizhanin yaktigi kütphanelerde neler vardi?
Ebül-iz'in robotlari o ve önceki dönemlere ait gelismeler baglaminda birer münferid olay miydi?

Gecmise dair ne biliyoruz??

Bugünkü ilim adamlarinin orda burda bulduklari kemikler ve testilerle puzzle oynayip, su kadar milyon sene önce söyle olmustu diye sallamalarini bilimsel veri diye yiyoruz...
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: müteallim - 21 Aralık 2009, 01:40:11
bunlari bilim adamalari cevaplasin
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: clausewitz - 21 Aralık 2009, 23:25:20
Alıntı yapılan: fasulye - 16 Ekim 2009, 23:42:08
Bizim klavuzumuz Kuranı Kerim tartışmasız evet deriz. şüphe duyanlar somut bilgiler ışığından kabul buyururlar. sizler var diyorsanız illaki somut bir malumatınız vardır bilmek isteriz.

s.a

bu çok sakıncalı bir tutum ve forumun geneline hakim sanki. bir şeyin Kuran'ı Kerim'de bahsi geçmemiş olması o şeyin yokluğunun delili olamaz. tunç, bakır, cilalı taş devirleri yaşanmıştır ve yontulmuş taş, bakır ve tunç kaplar tabletler gibi olgusal kanıtları vardır. öyle ki belli dönemlerde demir altından daha değerliydi, altın sonraları değer kazandı.

insanoğlu bilimsel gelişimini Adem'den bu yana sürdürmüştür, teknoloji bilimin meyvesidir. bilim-teknoloji bayrak yarışı gibidir, bir dönem Yunan'da kalmış sonra bize geçmiş, bizden tekrar batıya geçmiş ve orada ilerlemiş sonunda uzaya çıkılmış.

başlığı açan arkadaş dinozorları sormuş, cevap veren arkadaş buna değinmemiş bile. evet dinozorlar yaşadı, kanıtlarıyla herşey ortada. o kemiklerin etli hali filmlerdeki gibi midir o tartışılır (ki bence onu da tartıışmak gereksiz, anatomi uzmanları mevcut sürüngenlere ve benzer hayvanlara bakarak kas yapısını tasarlıyorlar).

gözle görüneni inkar etmek müslümana yakışmaz. Allah Kuran'da "-görmüyor musunuz?" diyerek yaklaşık 80 küsur ayette araştırmaya teşvik ediyor.

"-işleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi" batılılara söylemiş Mehmet Akif..

Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: Fatihan - 21 Aralık 2009, 23:34:39
clausewitz , foruma hoşgeldiniz üyeliğiniz hayırlı olsun.

Alıntı Yapbu çok sakıncalı bir tutum ve forumun geneline hakim sanki.

Forumu biraz daha inceleyin bu endişeniz kaybolur  :oops:
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: clausewitz - 21 Aralık 2009, 23:37:57
Alıntı yapılan: Fatihan - 21 Aralık 2009, 23:34:39
clausewitz , foruma hoşgeldiniz üyeliğiniz hayırlı olsun.

Alıntı Yapbu çok sakıncalı bir tutum ve forumun geneline hakim sanki.

Forumu biraz daha inceleyin bu endişeniz kaybolur  :oops:

bir kaç mesaja bakıp karar vermekle hata etmişim demek ki:)
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: racül - 23 Aralık 2009, 11:10:04
insanlligin ilkellikten modernlige kademe kademe düz bir cizgi halinde evrilddigi fosillesmis bir varsayim. Gelisme yerlere göre degisiklik arz eder. Mayalarin teknoloji kullandigi dönemde avrupada tasi yontup testi yapiyorlarsa yontma tas devri mi olacak? Bugün bile, ankaradaki üniversitelerde askeri yüksek teknolojiler üzerinde calisiliyor, ankaranin 20-30 km disinda ,tastan kerpicten, ahsaptan binalar var. USA'da uzay teknolojisi üstünde calisiliyorr, yeni zelanda'da aborjinler tabii hayatlarini devam ettiriyor...
Buluntulara göre faraziyeler uydurarak tarihi anlamaya calismak hic bi zaman dogru netice vermez. Bugünkü arkeolojinin bilim tarihinin bundan baska bir delili de yok...
Her sey tahmine dayaniyor.
Bilimsellik dedikleri sey a dan z ye faraziye...
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: akar - 23 Aralık 2009, 11:33:31
X=taş devri y= tunç devri gibi bizim anlamımızı kolaylaştırmak için tarihi tasnif etmiş olmaları mümkün olabilir mi? Arkadaşlar kafama takıldı da. . .
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: clausewitz - 26 Aralık 2009, 00:57:12

Alıntı Yapinsanlligin ilkellikten modernlige kademe kademe düz bir cizgi halinde evrilddigi fosillesmis bir varsayim. Gelisme yerlere göre degisiklik arz eder. Mayalarin teknoloji kullandigi dönemde avrupada tasi yontup testi yapiyorlarsa yontma tas devri mi olacak? Bugün bile, ankaradaki üniversitelerde askeri yüksek teknolojiler üzerinde calisiliyor, ankaranin 20-30 km disinda ,tastan kerpicten, ahsaptan binalar var. USA'da uzay teknolojisi üstünde calisiliyorr, yeni zelanda'da aborjinler tabii hayatlarini devam ettiriyor...
Buluntulara göre faraziyeler uydurarak tarihi anlamaya calismak hic bi zaman dogru netice vermez. Bugünkü arkeolojinin bilim tarihinin bundan baska bir delili de yok...
Her sey tahmine dayaniyor.
Bilimsellik dedikleri sey a dan z ye faraziye...

yöntem gereği tarihsel kronoloji olaylara ve nesnelere göre yapılır. bunun başka yolu yoktur. kalıntılara ve buluntulara göre tarih analizi yapılmayacak da neye göre yapılacak? insan yaşantısının geçmişten geleceğe değiştiğini inkar etmek mümkün değildir, bu gözlenen olgusal bir durumdur. bilmem kaç bin yıllık çekiçler bulundu, günümüze yaklaştıkça bu çekiçler, baltalar malzeme açısından nitelik değiştirdi. tunç çağının başında veya ortasında demirden silahlar bulunmadı mesela, o yüzden tasnif ederken o döneme tunç çağı denmiş. durum sadece buluntulara has tasniften ibaret. mesela kabaca yontma taştan yapılmış aletlerin arasında işlenmiş süper döğme çelik kılıç bulunmaz. çeliğin dönemi daha yenidir. dünyadaki askeri müzelerde bu aletler, silahlar sergilenmekte, gelişim izlenebilmektedir.

yanılmıyorsam şikayet ettiğiniz şeyi anladım. bakır, buz, tunç, yontma taş devrinin varlığının islam'ın herhangi bir öngörüsü veya verisi ile çelişik olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. böyle düşünmeniz normal çünkü veriler/bulgular teolojinin zıddına yorumlanabilmekte. ama bulgular gerçek ve o bulgular teolojiyle çelişmemekte.

günümüzde yontma taştan aletler yapan kabilelerin varlığı nasıl islam teolojisi ile çelişmiyorsa 100.000 yıl önceki kalıntılar da çelişmez.
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: racül - 26 Aralık 2009, 03:30:23
Bernard Shaw miydi onu söyleyen?:
"Tarih kötü yazilmis bir romandir" diye...

Insanligin gelismesinin ilkelden moderne dogrusal bir cizgi izledigi bir esatirül evveliyndir. Evvel zaman palavrasidir. Bulgu mulgu da hikaye...

Teoloji kullanimini ben sevmiyorum. Dinsiz gavurlarla pozitivist gözlüklerle güya bilimsel tartismalar falan yapmiyoruz. Hepsi müslüman site ziyaretcileriyle karsilikli yorumlasiyoruz.

Süleyman A.S. devrinin robotlarini bu yontma tas ince islemeli bakir, cifte su verilmis celik devri falan masallarinda nereye koyacagiz???

Buluntularla tarih yapacagiz ama,
Nuh AS gemisini kimse bulamiyor. Yok öyle sey deyip kesip atacak miiyiz? 1km uzunluugndaki bir gemi sadece düzgün motorlarla hareket eder ve ayeti kerimelerin tefsirinde geminin buharli gemi oldugu söyleniyor. Buharli motorlarla hareket eden bir geminin yapilabildigi o dönemi hangi caga koyacagi`z?

Birbiiriyle tezat teskil etme korkusundan degil, dini kaynaklara nisbetle bilimsel iddiali izahin yetersizligi burada sözkonusu olan...

Hemi son zamanlardaki bazi bulgular da bu cag hikayesini dumura ugratti...
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: alıntı - 26 Aralık 2009, 12:08:57
İlkelden moderne geçiş safsatası kimlere hizmet ettiği bilinen, medyanın pompaladığı bir unsur.
Ayrıca yukarıdaki yazıya ilaveten, netpano.com ekibinin ortaya çıkardığı haberde: Sultan Abdülhamit Han'ın Japonya'ya göndermiş olduğu bir robottan resimlerle, belgelerle bahsedilmekte.Buyrun burdan yakın...
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: clausewitz - 27 Aralık 2009, 00:04:10
Alıntı yapılan: racül - 26 Aralık 2009, 03:30:23
Bernard Shaw miydi onu söyleyen?:
"Tarih kötü yazilmis bir romandir" diye...

kimse tarihin mutlak doğru olduğunu iddia etmiyor racül, Bernard Shaw'ın bu sözüne bakıp koskoca tarihsel metodolojiyi çöpe atamayız, bunlar boş laflar. hem aynı metodu kısmen de olsa islam ilimlerinde de kullanıyoruz:)

Alıntı Yap
Insanligin gelismesinin ilkelden moderne dogrusal bir cizgi izledigi bir esatirül evveliyndir. Evvel zaman palavrasidir. Bulgu mulgu da hikaye...

bunu anlamak için bir müzeye gitmek yeterlidir, şişli'deki askeri müze mesela. oradaki silahlara bakarak bile gelişmenin tedrici olduğunu görmek mümkündür. aksi düşünceyle çocukları bile kandıramayız.

Alıntı YapTeoloji kullanimini ben sevmiyorum.

ben seviyorum, herhangi bir dilin kullanımına ifrit olmam:) ama bu konuda kastırmak istiyorsanız "motor" yerine dönergeç, "puzzle" yerine bulmaca, "arkeoloji" yerine kazıbilim, "astronomi" yerine yıldızbilimi ve "teknoloji" yerine uygulamabilimi kelimelerini kullanabilirsiniz.

hem şu da var; arapça da kullanmayalım o halde, türkiye'de yaşıyoruz sonuçta:)

Alıntı Yap
Süleyman A.S. devrinin robotlarini bu yontma tas ince islemeli bakir, cifte su verilmis celik devri falan masallarinda nereye koyacagiz???

ilk defa duydum, o devirde robotlar mı varmış, kalıntıları vesaire?  tamam onu geçelim, en basitinden elektrikle kıyaslayın, elektrik insanın kontrolüne geçeli 200 yıl oldu olmadı, mekaniğin keşfi ise yeni değil, antik çağlarda insanlar tulumba icat edip su çekmiş, ondan önce taşıma su kullanılmış, devasa küresel aynalarla gemiler yakılmış, bunlara masal demek beyhudedir. hem ileri-geri kavramlarının tanımı da yapılmalı, günlük kullanımdaki gibi ileri-geri dersek olmaz. tarihi akış tedricen ilerler, evler, silahlar, ulaşım, elbiseler daima değişir ve ekseriyetle gelişir.


Alıntı YapBuluntularla tarih yapacagiz ama,
Nuh AS gemisini kimse bulamiyor. Yok öyle sey deyip kesip atacak miiyiz? 1km uzunluugndaki bir gemi sadece düzgün motorlarla hareket eder ve ayeti kerimelerin tefsirinde geminin buharli gemi oldugu söyleniyor. Buharli motorlarla hareket eden bir geminin yapilabildigi o dönemi hangi caga koyacagi`z?

geminin bulunamaması geminin yokluğuna delil olmaz ama "gemi vardır" diyen tarihsel olarak gemiye ait en az bir kalıntı ile iddiasını doğrulamak zorunda, aksi takdirde bu sadece inanç meselesi olarak kalır. şöyle bir iddia ortaya attığımızı düşünelim; "eskiden başı bulutlara değen büyük adamlar yaşardı", bu iddiada kanıt yükü müddeinindir. çünkü müddei dışındaki kimselerin "eskiden başı bulutlara değen büyük adamların yokluğunu gösterme" gibi bir yükümlülüğü yok.

ben geminin buharlı ve çok büyük olduğuna iman ediyorum mesela, bana göre böyle bir şeyde illa da kanıt aramanın anlamı yok. kuran'da yazıyorsa iş bitmiştir, onu bir takım nesnel bulgularla temellendirmek zorunda hissetmiyorum kendimi:)

Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: helps - 27 Aralık 2009, 00:37:08
Alıntı yapılan: clausewitz - 21 Aralık 2009, 23:25:20
. tunç, bakır, cilalı taş devirleri yaşanmıştır ve yontulmuş taş, bakır ve tunç kaplar tabletler gibi olgusal kanıtları vardır.

gardas

o devirlerin yasandigindan nasil bu kadar eminsin??

o devirlerden kalmis dedigin kalintilar evrimcilerin uyduruk kalintilarindan olmasin????
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: clausewitz - 27 Aralık 2009, 01:29:18
Alıntı yapılan: helps - 27 Aralık 2009, 00:37:08
Alıntı yapılan: clausewitz - 21 Aralık 2009, 23:25:20
. tunç, bakır, cilalı taş devirleri yaşanmıştır ve yontulmuş taş, bakır ve tunç kaplar tabletler gibi olgusal kanıtları vardır.

gardas

o devirlerin yasandigindan nasil bu kadar eminsin??

o devirlerden kalmis dedigin kalintilar evrimcilerin uyduruk kalintilarindan olmasin????

bu işin benim eminliğimle veya evrim teorisi ile doğrudan alakası yok. insanoğlu belli dönemlerde savaş araçlarını tunçtan, sonra demirden, sonra çelikten yapmış, askerî müzelerde sergileniyor bu araçlar, inanmayan gider bakar.

siz sanıyorsunuz ki bunlar evrim teorisinin "yorumları", hayır değil. bunlar yorumdan bağımsız somut kanıtlar.

hem öyle olsa bile evrim teorisinin tüm öngörüleri islam'la tenakuza düşmez. meselâ evrim teorisinin ana savı olan "doğal seçilim" islam'la uyum içindedir, şöyle ki; doğal seçilim'e göre canlılar ortama uyum sağlar, uyum sağlayan yaşar, sağlayamayan yok olur, bunu evrim teorisi dedi diye inkar mı edeceğiz? etmeye gerek yok, çünkü o deyiş canlıların evrim geçirdiğine delil olmaz. aslanın ceylanı avlaması doğal seçilimdir ve evrimleşmeyle doğrudan ilgisi yoktur. virüslerin mutasyon sonucu sürekli değişime uğraması evrim teorisinin öngörüsüdür ve gerçektir. ama dediğim gibi bunlar canlıların evrimleştiğini kanıtlamıyor.

Hz. Ali'nin dediği gibi, söyleyene değil söylenene bakmak gerek.




Başlık: Evrimcilerin Hayali Kronolojisi
Gönderen: helps - 27 Aralık 2009, 02:26:23
 Evrimciler tarihi sınıflandırırken, buldukları eserleri teorilerine uygun olacak şekilde, dogmaları doğrultusunda yorumlayıp değerlendirirler. Bronz eşyaları çokça buldukları dönemi bronz çağı olarak adlandırır, demirin çok daha yakın bir dönemde kullanılmaya başlandığını öne sürerler. Metallerin en eski medeniyetler tarafından bilinmediğini iddia ederler.

Oysa, daha önce de belirttiğimiz gibi demir, çelik ve pek çok metal çabuk okside olup, aşınırlar. Taşa oranla çok daha kısa sürede, çürüyüp yok olurlar. Okside olması daha zor olan bronz gibi metaller ise diğer metallere oranla daha uzun süre muhafaza edilebilir. Bu durumda bronzdan yapılmış eserlerin daha eski tarihli olması, demirden yapılmış eserlerin ise daha yeni tarihli olması son derece doğaldır.

Ayrıca bronzu elde edebilmeyi bilen bir toplumun demiri bilmediğini öne sürmek, bronz elde edebilecek bilgiye ve teknik alt yapıya sahip olan bir toplumun diğer metalleri kullanmadığını iddia etmek mantıklı bir yorum değildir.

Bronz, bakıra kalay, arsenik ve antimon katılarak ve biraz da çinko eklenerek elde edilir. Bronzu elde eden kişi, öncelikle bakır, kalay, arsenik, çinko ve antimon gibi elementlerin kimya bilgisine sahip olmalıdır, bunları hangi derecelerde eritmesi gerektiğini bilmelidir, gerekli eritmeyi ve alaşımı yapabileceği fırına ve malzemelere sahip olmalıdır. Bu sayılan bilgilerden habersiz olan birinin başarılı bir alaşım elde etmesi oldukça zordur.

Örneğin bakır cevherleri, yaşlı ve sert kayalarda, kristal veya tozumsu mineral olarak bulunur. Bakırı kullanan toplumun öncelikle kayalarda bulunan toz halindeki cevheri tanıyabilecek bilgi seviyesinde olması gerekir. Daha sonra bulduğu bakırı yer altından çıkarabilmek için maden inşa etmesi, cevheri kayadan söküp çıkarabilmesi ve yüzeye taşıyabilmesi gerekir. Tüm bunların taştan tahtadan aletlerle yapılamayacağı açıktır.
(http://www.kabatasdevri.com/res/119.jpg)

EVRİMCİLERİN AÇIKLAYAMADIĞI MİLYONLARCA YILLIK PARÇALAR

Evrim teorisine göre, canlılar belli aşamalar içinde evrimleşmiş, bakteriden insana kadar uzanan hayali gelişim senaryosunda her şey milyonlarca sene içinde, hayali bir evrim süreci dahilinde olmuştu. Bu senaryoda insan, en son evrimleşen canlı olmalı ve son 20.000 yıl içinde gelişimini tamamlamalıydı. Ama bilimsel bulgular ve fosil kayıtları, böyle bir gelişimi gösteren tek bir kanıt bile vermemiş, hatta bunun imkansızlığını göstermiştir.
(http://www.kabatasdevri.com/res/120.jpg)

Resimde görülen metal küre, Güney Afrika'da milyonlarca yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen bir yer katmanında bulunan birkaç yüz tane küreden biridir. Küreler, doğal herhangi bir olayla meydana gelmiş olması mümkün olmayan, çok ince işlenerek şekil verilmiş oluklar içermektedir. Bu bulgu, metalin en eski tarihlerden beri kullanıldığını, milyonlarca yıl önce de insanların metal üzerine ince oluk yapabilecek aletlere sahip olduklarını göstermektedir.

Bu önemli gerçeği gösteren diğer bulgular ise, milyonlarca yıl öncesinden kalan, insanlara ait kullanım gereçleri, aletler ve süs eşyalarıdır. Darwinistler, günümüzden 100 milyon yıl önce, hatta 500 milyon yıl önce - ki bu tarih evrimcilerin yeryüzünde bakteri dışında hiçbir canlının yaşamadığını iddia ettikleri bir zamandır - yaşamış olan insanları, hayali evrim şemalarının hiçbir yerine yerleştirememektedirler. Elbette bunu yapmaları imkansızdır çünkü Allah, her canlıyı olduğu gibi insanı da yoktan yaratmış, "Ol" emri ile var etmiştir. Dolayısıyla bundan 100 yıl öncesinde yaşamış insanlara ait bulguları keşfetmek ne kadar olası ve makul ise, günümüzden 500 milyon yıl öncesine ait insanların eserlerini bulup incelemek de o kadar makuldür. Yoktan yaratan Allah, kuşkusuz tarihin her döneminde dilediği canlıyı var edebilir. Elbette bu, üstün güç ve kudret sahibi Allah için çok kolaydır. Darwinistlerin anlayamadığı gerçek budur ve bu nedenle Yaratılış Gerçeğini delillendiren bulgular karşısında bir açıklamaları yoktur. Bilimsel gerçeklerin çürüttüğü senaryolarını yinelemek dışında bir çözüm bulamazlar. Ama yapılan kazılar, her geçen gün, giderek artan delillerle evrim dogmasını yok etmektedir.


(http://www.kabatasdevri.com/res/121.jpg)

912'de Oklahama'daki Thomas Büyükşehir Elektrik fabrikasında, iki işçi, fabrika kazanına kürekle kömür atarlarken şaşırtıcı bir bulgu ile karşılaştılar. Kömür parçalarından biri kaldırmak için oldukça büyüktü, bu nedenle işçilerden biri kömürü kırdı. Kömür parçasını kırdığında içinde demir bir çömlek olduğunu gördü. Çömlek kömürden çıkarıldığında, çömleğin kalıbı iki parça içinde de görülebiliyordu. Pek çok uzman, demir çömleğin etrafındaki kömürü inceledi ve çömleğin yaklaşık 300 - 325 milyon yıl önce yapıldığını belirlediler. Bu, demirin, MÖ 1200 yılları civarında kullanılmaya başladığını iddia eden evrimciler için açıklanması mümkün olmayan bir bulgudur.

(http://www.kabatasdevri.com/res/123.jpg)

Scientific American dergisinin 1852 yılında yayınlanan 5 Haziran tarihli sayısında, yaklaşık 100 bin yıllık olan bir metal kabın kalıntılarının bulunduğu haberi yer almıştır. Araştırmalar, çanak şeklindeki bu kabın yapıldığı metalin, çinko ve yoğun gümüşün kullanıldığı bir alaşımdan meydana geldiğini göstermiştir. Ayrıca vazonun üzerinde ince işçilikle çiçek buketleri, üzüm asması ve taç desenleri işlidir. En eski çağlarda insanların metali kullanmadığı iddiasında olan evrimcilerin bu bulguyu açıklayabilmeleri mümkün değildir. Açıktır ki bu eseri meydana getiren kişiler, metal alaşımlarını yapan, metali işleyebilen gelişmiş bir kültür birikimine sahiptirler.

Bakır cevherinin metale dönüşümü için cevherin kor ateşle karşılaşması gerekir. Bakırın eritilerek arıtılması için gerekli sıcaklık ise 1084.5ºC'dir. Bu esnada ateşe hava akımı sağlayan bir cihaz ya da körük kullanılması gerekir. Bakırla işlem yapan bir toplumun bu ısının sağlanabileceği bir fırını inşa etmiş olması, ayrıca bu fırında lazım olacak pota, maşa gibi aletleri de yapmış olması şarttır. Burada sadece bakırın işlenmesi için gerekli olan alt yapı, kısaca özetlenmiştir. Bronzun elde edilmesi için bakırın, kalay, çinko ve diğer elementlerle karıştırılması ise çok daha kapsamlı bir iştir. Çünkü her metal için farklı işlemler uygulanması gerekir. Tüm bunlar, metali işleyen, alaşımlar meydana getiren, madencilikle uğraşan toplumların detaylı bilgi sahibi olduklarının göstergesidir. Bu derece kapsamlı bilgiye sahip olan kişilerin, demiri bulamamış olduklarını iddia etmek ise mantıklı ve tutarlı bir açıklama değildir.

(http://www.kabatasdevri.com/res/122.jpg)

Öte yandan arkeolojik bulgular da, evrimcilerin eski dönemlerde metalin bilinmediği ve kullanılmadığı iddialarının doğru olmadığını göstermektedir. 100 bin yıllık metal kap kalıntısı, 2.8 milyar yıllık metal küreler, 300 milyon yıllık olduğu tahmin edilen demir çömlek, 27 bin yıllık kil parçaları üzerinde bulunan tekstil kalıntıları, magnezyum, platinyum gibi Avrupa'da birkaç yüzyıl önce eritilmesi başarılan metallerin bin yıllık kalıntılardaki izleri gibi sayısız buluntu, evrimcilerin iddia ettiği, kabataş devri, yontma taş devri, cilalı taş devri, bronz çağı, demir çağı sıralamasını alt üst etmiştir. Pek çok bilimsel yayında yer alan bu bulguların önemli bir kısmı, evrimci bilim adamları tarafından ya göz ardı edilmiş ya da müzelerin bodrumlarına saklanmıştır. Gerçek insanlık tarihi yerine, evrimcilerin hayal ürünü hikayeleri, insanlık tarihi gibi toplumlara tanıtılmıştır.
Başlık: Taş Devri Hiçbir Zaman Yaşanmadı
Gönderen: helps - 27 Aralık 2009, 02:32:45
Evrimci tarih anlayışına göre insanlık tarihi, insanın sözde evrimine paralel olarak çeşitli dönemlere ayrılarak incelenir. Pek çoğunuzun okul yıllarında ya da çeşitli gazete ve televizyon haberlerinde duymaya alışık olduğu taş devri, yontma taş devri, cilalı taş devri, bronz çağı, demir çağı gibi hayali kavramlar söz konusu evrimci kronolojinin önemli parçalarıdır. Çoğu insan bu hayali tabloyu hiç düşünmeden kabul eder ve insanlığın bir zamanlar sadece kaba taş aletler kullanılan, medeniyet ve teknolojinin bilinmediği bir dönem yaşadığını sanır.

Oysa arkeolojik bulgular ve bilimsel veriler incelendiğinde ortaya çok daha farklı bir tablo çıkar. Geçmişten günümüze kalan izler,     insanların, tarihin her döneminde kültürleriyle ve sosyal yaşamlarıyla medeni bir hayat sürdüklerini göstermektedir. Arkeolojik kazılarda bulunan aletler, dikiş iğneleri, flüt kalıntıları, süs eşyaları, dekorasyon malzemeleri, geçmiş insanların kültürel olarak gelişmiş bir yaşam sürdüklerinin göstergelerindendir.


Evrimcilerin sözde taş devri olarak nitelendirdikleri dönemde insanlar ibadetlerini yerine getiriyor, gönderilmiş elçilerin tebliğlerini dinliyor, binalar inşa ediyor, mutfaklarında yemek pişiriyor, aileleriyle sohbet ediyor, komşu ziyaretlerine gidiyor, terzilere kıyafetler diktiriyor, doktorlara tedavi oluyor, müzikle ilgileniyor, resimle uğraşıyor, heykel yapıyor kısaca normal bir yaşam sürüyorlardı. Arkeolojik bulguların da gösterdiği gibi teknolojide ve bilgi birikiminde tarih boyunca değişiklikler olmuş, ama insan hep insanca yaşamıştır.

(http://www.kabatasdevri.com/res/104.jpg)

Geç Neolitik döneme ait taşlardan ve kabuklardan yapılmış bu kolye, dönemin insanlarının sanat ve estetik zevklerinin yanı sıra, böyle bir süs eşyasını meydana getirebilecek teknolojiye de sahip olduklarını göstermektedir.


--------------

(http://www.kabatasdevri.com/res/105.jpg)

MÖ 7-11 bin yıllarına ait olan kaplar, masa modeli ve kaşık, dönemin insanlarının yaşam düzenleri hakkında önemli bilgiler vermektedir. Evrimcilerin iddiasına göre bu dönemde insanlar henüz yerleşik düzene geçmişler ve yeni yeni medenileşmeye başlamışlardır. Oysa bu malzemeler, dönemin insanlarının kültürlerinin eksiksiz olduğunu, tam anlamıyla medeni bir yaşam sürdüklerini göstermektedir. Bu insanlar, tıpkı günümüzdeki insanlar gibi masalarda oturmakta, tabaklarda, çatal, kaşık, bıçak kullanarak yemeklerini yemekte, misafirlerini konuk etmekte, onlara ikramda bulunmakta, kısaca düzenli bir hayat yaşamaktaydılar. Elde edilen bulgular bütünüyle incelendiğinde, sanat anlayışlarıyla, tıp bilgileriyle, teknik imkanlarıyla, günlük yaşantılarıyla Neolitik çağ insanlarının tıpkı kendilerinden öncekiler ve sonrakiler gibi insani bir yaşam sürdükleri görülmektedir.

---------

(http://www.kabatasdevri.com/res/106.jpg)

12 BİN YILLIK BONCUKLAR

Yaklaşık MÖ 10 bin yılına ait olan bu taşlar, arkeologların bulgularına göre bir tür boncuk olarak kullanılmaktaydı. Taşlardaki muntazam delikler dikkat çekicidir. Bu delikler, taşa taşla vurularak açılamaz. Böyle sert taşlarda bu derece düzgün delikler açabilmek için çelik veya demirden yapılmış aletler kullanılmış olmalıdır.

-----------------

(http://www.kabatasdevri.com/res/107.jpg)


12 BİN YILLIK DÜĞME

MÖ 10 binli yıllarda kullanılmış olan kemikten yapılmış bu düğmeler, dönemin insanlarının kıyafet kültürlerinin olduğunu göstermektedir. Düğmeyi kullanan bir toplumun dikişi, kumaşı, dokumacılığı da bilmesi gerekir.


-------
(http://www.kabatasdevri.com/res/109.jpg)


MÖ 10 binli yıllara ait olan bakır tığ, söz konusu dönemde madenlerin ve metallerin bilinip kullanıldığının bir delilidir. Kristal ya da tozumsu mineraller halinde olan bakır cevherleri, yaşlı ve sert kayalarda damarlar halinde bulunur. Bakırdan tığ yapan bir toplumun, bakır cevherini tanıması, bu cevheri, kayanın içinden çıkarmayı başarması ve işleyebilecek teknik imkanlara sahip olması gerekir. Bunu da evrimcilerin iddia ettiği gibi sözde ilkellikten yeni kurtulmuş varlıkların yapamayacağı açıktır.


---------
(http://www.kabatasdevri.com/res/110.jpg)

9-10 BİN YILLIK TIĞ ve İĞNELER

MÖ 7 - 8 bin yıllarına ait olan bu tığ ve iğneler, dönemin insanlarının kültürel yaşamlarının önemli birer delilidir. Tığı ve iğneyi kullanan insanların evrimcilerin iddia ettiği gibi hayvani değil, tam anlamıyla insani bir yaşam sürdükleri açıktır.

--------


Bundan yüz binlerce yıl önce de tıpkı günümüzdeki gibi, insanlar evlerinde yaşıyor, tarımla uğraşıyor, alışverişlerini yapıyor, tekstil ürünleri meydana getiriyor, yemeklerini yiyor, akraba ziyaretlerine gidiyor,resim yapıyor, hastalıkları tedavi ediyor, ibadetlerini yerine getiriyor kısaca normal günlük hayatlarını yaşıyorlardı. Allah'ın gönderdiği peygamberlere uyan insanlar Bir olan Allah'a iman ediyor, bazıları ise sapkınça putlara tapıyordu. Peygamberlere uyan müminler Allah'ın emrettiği ahlakı yaşarken, birtakım insanlar da batıl uygulamalarda bulunuyor, sapkın ayinler gerçekleştiriyorlardı. Günümüzde olduğu gibi tarihin her döneminde de, hem Allah'ın varlığına iman eden insanlar vardı, hem de putperest ve müşrik insanlar.

Elbette tarih boyunca bir yanda medeni bir yaşam süren insanlar varken bir yanda da daha basit ve ilkel koşullarda yaşayan toplumlar var olmuştur. Ancak bu, insanlık tarihinin sözde evrimine delil teşkil edecek bir durum değildir. Zira günümüzde de dünyanın bir köşesinde uzaya araç gönderilirken, bir diğer köşesinde insanlar henüz elektriğin varlığını dahi bilmemektedir. Ama bu durum ne uzay aracını yapanların zihinsel ve fiziksel olarak daha gelişmiş -sözde evrim sürecinde ilerlemiş-, ne de diğerlerinin daha geri -sözde hala maymun-insanlara daha yakın- olduklarını göstermez. Bunlar sadece kültür ve medeniyet farklılığının göstergeleridir, kültürel bir evrim yaşandığının değil.


Başlık: Evrimciler Arkeolojik Bulguları Açıklayamaz
Gönderen: helps - 27 Aralık 2009, 02:36:22
(http://www.kabatasdevri.com/res/111.jpg)

Koyu renkli camımsı bir kaya olan obsidyenden yapılmış bu alet yaklaşık MÖ 10 bin yılına aittir. Sadece taş darbeleriyle, obsidyenin böyle inceltilip şekillendirilmesi mümkün değildir.


İnsanlık tarihini anlatan evrimci bir eseri incelediğinizde ilk dikkatinizi çekecek hususlardan biri, insanın sözde ilkel atalarının günlük hayatlarına dair detaylı tasvirlerdir. Kullanılan üsluptaki eminlikten, konu hakkında bilgisi olmayan biri, tüm bu anlatılanların bilimsel delillere dayandığını düşünebilir. Evrimci bilim adamları sanki o dönemde yaşamış, gözlem yapma imkanına sahip olmuş gibi detaylı hikayeler anlatırlar: İki ayağı üzerinde durmaya başlayan sözde atalarımızın elleri boş kalınca alet yapmaya başladıklarını, uzun dönemler boyunca sadece taşı kullandıklarını, tahtalar ve taşlardan başka hiçbir alet edavatlarının olmadığını, demiri, bakırı, tuncu kullanmayı çok daha ilerleyen dönemlerde öğrendiklerini söylerler. Ancak bu anlatılanlar bilimsel delillere değil, evrimcilerin ön yargılarına göre bulguları yanlış yorumlamalarına dayalı hikayelerdir.
(http://www.kabatasdevri.com/res/112.jpg)

Tarihte hiçbir zaman ilkel zihne sahip varlıkların yaşamadığının delillerinden biri de, 40 bin yıllık bu flüttür. Bilimsel çalışmalar, günümüz Batı müziğinde kullanılan 7 nota esasına dayalı flütlerin on binlerce yıl önce de kullanıldığını göstermektedir.



Arkeolog Paul Bahn, insanlık tarihinin evrimi senaryosunun bir masaldan ibaret olduğunu şöyle ifade eder:

    Bilimin o kadar büyük kısmı hikayelere dayanıyor ki! Hikayeyi iyi bir anlamda kullanıyorum, ancak yine de hikaye işte. İnsanoğlunun evrimine dair geleneksel senaryoları düşünün: Av ateşi, kamp ateşi, karanlık mağaralar, ayinler, alet yapımı, yaşlanma, mücadele ve ölümle ilgili hikayeleri. Ne kadarı kemik ve kalıntılara, ne kadarı edebiyat ölçülerine dayanır? (Paul Bahn, Arkeolojinin ABC'si, s.16; Burak Eldem, 2012: Marduk'la Randevu, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2003, s. 23)
(http://www.kabatasdevri.com/res/113.jpg)

Kaşıklar, dönemin insanlarının bir mutfak kültürleri olduğunu göstermektedir. Bu, evrimcilerin iddia ettiği gibi sözde ilkel bir yaşantılarının olmadığının delilidir.

Paul Bahn'ın net olarak ifade etmekten çekindiği sorunun cevabı açıktır, insanlık tarihinin sözde evrimi bilimsel değil tamamen "edebi" ölçülere dayanmaktadır.

Nitekim bu hikayelerde pek çok cevapsız husus, mantık çelişkisi ve bozukluğu vardır. Ancak evrimci dogmalarla düşünen bir kişi bu çelişkileri fark edemez. Örneğin evrimciler yontma taş devrinden bahsederler, ama o döneme ait aletlerin veya kalıntıların nasıl yontulup şekillendirilmiş olabileceğini anlatmazlar. Tıpkı "dinazorların sinekleri kovalarken kanat geliştirip uçmaya başladıklarını öne sürüp, sineğin ise nasıl uçtuğunu" hiçbir zaman açıklayamadıkları gibi, on binlerce yıl öncesine ait kalıntıların nasıl yapılıp biçimlendirildiğini de açıklayamazlar. Konunun bu yönünü tamamen unutmaya ve unutturmaya çalışırlar.

Oysa taşı yontup şekillendirmek çok zor bir iştir. Taşı taşa sürterek, tarih öncesi kalıntılarda olduğu gibi, mükemmel düzgünlükte ve sivrilikte kesilmiş aletler elde etmek mümkün değildir. Granit, bazalt ya da dolerit benzeri sert taşların, parçalanıp dağılmadan, ağaç hamuru gibi incecik kesilmesi ancak çelik eğelerin, tornaların, levyelerin, rendelerin, taş kesimi ve şekillendirilmesinde kullanılan diğer aletlerin varlığıyla mümkündür. Yine on binlerce yıl öncesine ait bileziklerin, küpelerin, kolyelerin, kürelerin taş kullanılarak yapılamayacağı bellidir. Bu eşyalardaki ufak delikler taşla vurarak açılamaz. Üzerlerindeki süslemeler taşı sürterek meydana getirilemez. Söz konusu eserlerin muntazamlığı, bunları meydana getirmek için demir, çelik ve diğer metallerden yapılmış aletlerin kullanılmış olduğunu göstermektedir.

Pek çok arkeolog ve bilim adamı, söz konusu tarihi eserlerin veya kalıntının evrimcilerin iddia ettiği koşullarda yapılıp yapılamayacağını test etmiştir. Örneğin, 11 bin yıl önce inşa edilmiş olduğu tahmin edilen Göbekli Tepe'de bulunan blok taşlar üzerindeki işlemelerin nasıl yapılmış olabileceğini araştıran Prof. Klaus Schmidt şöyle bir deney yapmıştır: Evrimcilerin o dönemde kullanıldığını iddia ettikleri taşları işçilerin ellerine vererek, kayaların üzerine benzer kabartmalar çizmelerini istemiştir. Kayaları taşla şekillendirmeye çalışan işçiler 2 saat boyunca aralıksız çalışmaları sonucunda kaya üzerinde sadece belli belirsiz bir çizgi çizebilmişlerdir.

Başlık: Cilalı Taş Aldatmacası
Gönderen: helps - 27 Aralık 2009, 02:41:04
Eski medeniyetlerden günümüze kalan kalıntılarda taş işlemeciliği dikkat çekmektedir. Taşa bu derece detaylı ve düzgün şekil verilebilmesi için, çoğunlukla güçlü çelik aletler kullanılması gerekir. Taşı taşla yontarak, taşı taşa sürterek ince desenlerin ve şekillendirmenin yapılması mümkün değildir. Granit gibi sağlam taşların bu derece düzgün kesilmesi, üzerlerine desenler işlenmesi bunu yapabilecek teknik alt yapıyı gerektirir.

(http://www.kabatasdevri.com/res/114.jpg)

Yukarıdaki resimlerde görülen bileziklerden soldaki mermerden, sağdaki de bazalttan yapılmıştır. MÖ 8500-9000 yıllarına aitlerdir. Evrimciler bu dönemde, sadece taştan yapılmış aletlerin kullanıldığını iddia ederler. Bazalt ve mermer çok sert taşlardır. Bu taşların böylesine düzgün yuvarlak halkalar haline getirilmesi için, çelikten yapılmış keski ve işçilik malzemeleri kullanılmalıdır. Bileziklerin çelik aletler kullanılmadan kesilip şekillendirilmiş olması mümkün değildir. Bir kişiye bir parça taş verip, elindeki taşla, bazalt kitlesini, resimdeki gibi bir bilezik haline getirmesini istesek, bunda başarılı olabilir mi? Elbette taşı taşa sürterek, taşa taşla vurarak bileziği meydana getiremeyecektir. Ayrıca bu bulgular, o dönemde burada yaşayan insanların estetik anlayışa ve sanat zevkine sahip olan, kültürleri gelişmiş bireyler olduğunu göstermektedir.

(http://www.kabatasdevri.com/res/115.jpg)   (http://www.kabatasdevri.com/res/115.jpg)


Resimlerde elle yapılmış obsidyenler, kemik aletler, kancalar ve taştan yapılmış çeşitli malzemeler görülmektedir. Kemiğe taşla vurarak böyle düzgün şekillerin elde edilemeyeceği açıktır. Kaba taş darbeleri, kemiği sürekli dağıtıp parçalayacak, istenildiği gibi şekillendirilmesini engelleyecektir.
Aynı şekilde granit ve bazalt gibi en sert taşlardan yapılan bu malzemelerin de, taş darbeleriyle bu derece düzgün kesilmesinin, sivriltilip şekillendirilmesinin mümkün olmadığı açıktır. Bu taşlar, meyve keser gibi düzgün kesilmiştir. Taşların parlaklığı da evrimcilerin iddia ettiği gibi cilalanmış olmalarından değil, kesimden kaynaklanmaktadır. Bu eşyaları yapan insanlar, ellerindeki malzemeyi diledikleri gibi şekillendirebilecekleri demir veya çelikten yapılmış teknik cihazlara sahip olmalıdır. Sert taş parçaları ancak çelikle bu derece düzgün kesilebilir.





Pek çok taş kalıntıdaki parlama da, keskin ve düzgün kesimden kaynaklanmaktadır. Evrimci bilim adamlarının bu parlaklığı cila olarak nitelendirmeleri, bu dönemi de "cilalı taş devri" olarak kabul etmeleri bilim dışı bir yorumdur. Cilanın binlerce yıl boyunca muhafaza edilmesi mümkün değildir. Söz konusu taşlar iddia edildiği gibi cilalandığı için değil, düzgün kesildikleri için parlamaktadırlar. Bu, taşın kendi yapısından kaynaklanan bir parlamadır.

(http://www.kabatasdevri.com/res/116.jpg)


Bu taş kabartması 11 bin yıllıktır. Evrimcilerin iddialarına göre bu dönemde sadece kaba, taş aletler kullanılmaktadır. Oysa, taşı taşa sürterek böyle bir eser yapılamaz. Söz konusu kabartmanın nasıl böyle biçimli ve düzgün yapılmış olduğunu evrimciler akılcı ve mantıklı bir şekilde açıklayamaz. Bu ve benzeri eserlerin yapılabilmesi için demir veya çelikten aletler kullanan, akıllı insanlar olması gerekir.

Benzer bir denemeyi herkes kendi evinde de yapabilir. Elinize granit gibi sert bir taş alıp, bundan 100 bin yıl önce yaşamış insanların yaptıkları mızrak uçlarının bir benzerini yapmaya çalışın. Ancak bunun için bu granit parçası ve bir taştan başka elinizde hiçbir malzeme olmasın. Bu işlemde ne derece başarılı olabilirsiniz? Tarihi kalıntılardaki gibi mükemmel keskinlikte, simetride, düzgünlükte ve parlaklıkta bir parça meydana getirebilir misiniz? Daha da ileri gidelim 1 m2 büyüklüğünde bir kaya alıp üzerine derinlikli bir hayvan resmi yapmaya çalışın. Kayaya elinizdeki taşla vurarak nasıl bir sonuç elde edersiniz? Çok açıktır ki çelik ve demirden yapılmış araç gereç olmadan, ne basit bir mızrak ucunu ne gösterişli bir taş işlemesini yapabilirsiniz.


Bu aşamada şunu da unutmamak gerekir ki, kullanılmış olan taş kesme ve biçimlendirme aletlerinin yapılması da ayrı bir uzmanlık alanıdır. Eğenin, levyenin, rende ve diğer aletlerin yapılabilmesi için de gerekli teknik alt yapının bulunması şarttır. Bu da, bu eserlerin meydana getirildiği dönemde koşulların oldukça iyi ve ileri olduğunu göstermektedir. Yani, evrimcilerin basit taş aletlerin kullanıldığı, tekniğin ve teknolojinin olmadığını iddia ettikleri "kabataş devri" sadece bir hezeyandan ibarettir, gerçekte böyle bir dönem yaşanmamıştır.

Öte yandan taşların kesilmesinde, düzetilmesi ve şekillendirilmesinde kullanılmış olan demir ve çelik malzemelerin günümüze kadar ulaşmamış olması da son derece doğaldır. Doğal koşullar altında, özellikle de nemli ve asitli ortamlarda, her türlü metal malzeme okside olacak, çürüyüp bozulacak ve yok olacaktır. Geriye ise yok olması çok daha uzun süre alan taş parçalar kalacaktır. Bu taş parçalara bakarak, dönemin insanlarının sadece taşı kullandıklarını öne sürmek ise bilimsel bir yaklaşım değildir.

Nitekim artık pek çok evrimci de, arkeolojik buluntuların Darwinizm'i desteklemediğini kabul etmektedir. Evrimci arkeolog Richard Leakey, arkeolojik bulguların özellikle de taş aletlerin evrim teorisiyle açıklanmasının mümkün olmadığını şöyle itiraf eder:

    Aslında, Darwinist tezin yetersizliği arkeolojik kayıtlarla kesin olarak kanıtlanmıştır. Eğer Darwinist sunum doğru olsaydı, bu durumda hem arkeolojik kayıtlarda hem de fosil kayıtlarında iki ayaklılığın, teknolojinin ve gelişen beyin ölçülerinin delillerini görmemiz gerekirdi. Ama bunu görmüyoruz. Tarih öncesi kayıtların tek bir yönü dahi bu tezin yanlış olduğunu göstermek için yeterli: taş aletler. (Richard Leakey, The Origin of Humankind, Basic Books, New York, 1994, s. 12)



(http://www.kabatasdevri.com/res/117.jpg)

550 bin yıllık bu taş aletin, bu derece düzgün kesilip biçimlendirilebilmesi için demir veya çelik gibi sağlam metallerden yapılmış aletler kullanılması gerekir. 


(http://www.kabatasdevri.com/res/118.jpg)

(1) MÖ 10 binli yıllara ait taş kakmalar

(2) MÖ 11 bin yılına ait havan tokmakları

(3) MÖ 10 bin yıllarına ait obsidyen alet

(4) MÖ 11 bin yılına ait taş eşyalar

(5) Malakit (bakır taşı) dolgu malzemesi kullanılarak yapılmış MÖ 9-10 bin yıllarına ait taş eşya

(6) MÖ 10 binli yıllara ait çivi örünümünde dolgu taş

(7) MÖ 10 bin yılına ait çekiç  ucu

Bu resimde görülen taş aletler, ortalama MÖ 10 -11 bin yıllarına aittir. Buradaki taşlardan herhangi birini, evrimcilerin, o dönem insanlarının yaptıklarını iddia ettikleri gibi, bir başka taşla vurarak yapmaya çalıştığınızı düşünelim. Örneğin 4 numarada görülen taşlardaki düzgün oyukların aynısını açmaya çalışın. Elinizdeki kaya parçasına istediğiniz kadar taşla vurun, böyle düzgün bir delik açamazsınız. Bunu yapabilmek için, çelik gibi sağlam metallerden yapılmış aletler kullanmanız gerekir.
Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: racül - 27 Aralık 2009, 03:02:35
helps,
bunlari darwinle ilgli ayri bir konu acin oraya koyun

dinozor diyoruz evrime giriyoruz, standard konulara ikiye bir de dönüp durmayalim..

...........


teoloji kelimesini degil, kavramin kullanilisinin altindaki mantigi yadirgiyorum..

Biz müslümaniz elhamdülillah. Dinimizden bahs ederken nesnel bir olgudan bahs etmek, bizim dine teslim olmak ve müslim olmak noktasindaki nakisamizi ortaya koyar.

yoksa secilen kelimenin hangi dilden geldiginin önemi yok. Ben de yazarken bir araba dolusu yabanci kelime kulllanirim.

...

Gercek sadece bulgularin ortaya koydugu degildir.

Söyle düsünelim:

Gece yolculugunda genellikle kedi gözlerinden yararlaniriz. Yolu tam fark edemeyiz, kedi gözleri yardimiyla yolu biraz da tahmin ederek seyrü sefer eyleriz. Engebeli arazide, virajlarla dolu bir yolda,

dümdüz giderken, arada uzuun bir viraj dönüp yollun tekrar devam ettigini düsünün.

virajli kisimlardaki kedi gözleri kayb olmussa,

yolu büyük ölcüde kedi gözlerinden tahmin eden, kedi gözlerinin yol göstericiligine tam itimad eden soför, fullgaz giderse,
yolu düz sanir ve tarlaya girer....

...

Gelismelerle ilgili verilerin cogundan mahrum bir ülke olan türkiyedeki alelade bir müzeye bakarak silahtaki tarihi evrimi anlamak zor olur..

Dünyanin diger yerlerindeki konu ile ilgili adam gibi müzelere bakmakta yarar var..


...

silahtan acilmisken,

Halife harun resid döneminde bulunan ve bir anda bagdad gibi bir sehri yok edebilecek gücte oldugu anlasilan bir patlayici maddeden bahs olunur. Insanliga verecegi büyük zarardan dolayi yok edilir ve onunla ilgili her türlü arastirma durdurulur.
Bunu hangi bulgu ile ispat edeceksiniz.
Bir sey bulamadiginiz icin de yok sayacaksiniz..

...

Avrupada herkes kayip kita Atlantisin varligina inanir. Ama bir bulgu olmadigi icin, bilimsel olarak da vardir denemez. Ama bu atlantisin hic mevcud olmadigini göstermez..

...

Bulgularla ilgiili ortaya cikan scharlatanlik iddialarinin boyutu, tüm arkeolojiye olan itimadi sarsacak boyutta bugün. Ortaya cikan scharlatanliklar bu kadar, cikmayani kimbilir ne kadar???

...

Başlık: Ynt: Dinazorlar?
Gönderen: racül - 27 Aralık 2009, 03:05:08
helps,

son mesajini okudum da,

yani

iste mesele bu...