Mutezilîlerin fıkıh ve hadis âlimlerine karşı giriştikleri hücum şiddetlenmişti. Bunların hücumlarından ne bir tanınan fıkıh âlimi, ne de meşhur bir muhaddis kurtulabilmişti. Bu sebeple insanlar Mu'tezililerden nefret etmişlerdi ve bunların isimleri belâ ve musibetlerle anılırdı. Gitgide düşmanlık daha da kökleşmişti. Öyleki insanlar Mu'tezilîlerin iyiliklerini İslâmı savunmalarını, îslâm uğrunda çektikleri eziyetleri, zındıklara ve nefsine uyanlara karşı koymalarını unuttular. Bunları, insanlar; halifeleri, her takva sahibi imamı ve her doğru yolu gösteren muhaddîsi sorguya çekmeleri için kışkırtanlar şeklinde anıyorlardı.
Mütevekkil adlı halife, iktidara gelip Mu'tezilileri çevresinden uzaklaştırıp, hasımlarını kendisine yaklaştırınca ve âlimlerden zincirleri çözünce fıkıh âlimleri ve inanç meselelerini sünnetin ışığında anlamaya çalışan hadis âlimleriyle bunlara karşı koymaya girişti. Mutezilîlerin tartışma usûlünü iyi bilen ve onların görüşlerini kabullenmeyen bazı âlimler onlarla sert tartışmalara giriştiler. Arkalarından avam tabakası bunları destekliyor, bir kısım havas da bunlara katılıyordu. Ayrıca halifeler de bu âlimlere yardım ediyordu.
Gayret ve metanetleri ile seçilen iki âlim zât çıktı. Bunlardan biri Basra´da ortaya çıkan Ebu el-Hasen el-Eş´arî, diğeri ise Semerkant´da bulunan Ebu Mansur el-Mâtûridî idi, İmam-ı Eş´arî ile İmam-ı Mâtûridi´nin Mutezile mezhebine yakın ve uzak olma derecelerine göre aralarında ihtilaf bulunmasına rağmen, bunların her ikisi de Mutezileye karşı çıkmakta tam bir ittifak içinde idi.
Ebu Hasan El Eş'ari:(H.280-330)
İmam-ı Eş´ari, Mu'tezilîlerin sofralarından gıdalanması ve düşünce ürünlerinden faydalanmasına rağmen, Mu'tezilîlerden düşünce bakımından uzaklaşmaya karar verdi. Fıkıh ve hadis âlimlerinin görüşlerine meyletti, halbuki Eş´arî fıkıh ve hadis âlimlerinin meclislerinde bulunmamış ve akaîd ilmini bunların metoduyla okumamıştı. İşte bu nedenle İmam-ı Eş´arî belirli bir süre evinden dışarı çıkmadı. Mutezile ve ehl-i sünnet fırkalarının delillerini karşılaştırdı. Neticede belirli bir görüşe vardı, bunun üzerine evinden dışarı çıktı. İnsanları bir araya toplanmaya çağırdı, cum´a günü Basra şehrinde bulunan «el-Mescid el-Câm» adlı caminin minberine çıktı ve insanlara şunları söyledi:
"Ey insanlar! Şüphesiz ki beni tanıyan tanımıştır, tanımayana ise şimdi kendimi tanıtacağım. Ben filan oğlu filanım. Kur´an-ı Kerim´in mahluk olduğunu, Allah´u Tealâ´nın âhiretde gözle görülemeyeceğini, kötü fiillerin benim gibi kullar tarafından yapıldığını söylerdim. Şimdi ise ben tevbe ettim, kesinlikle vaz geçtim. Mutezililere karşı çıkmaya ve onların rezilliklerini ortaya koymaya karar verdim.
Ey insanlar topluluğu! Bu müddet zarfında sizin gözünüzden kayboldum. Çünkü ben delilleri inceliyordum, bana göre deliller birbirine denk geldi ve bunlardan herhangi biri diğerine tercihe şayan olmadı. Bunun üzerine Allah´ü Tealâ´dan bana doğru yolu göstermesini diledim. O da bana şu kitaplara yazdığım itikadı ilham etti. Şu elbisemden soyunduğum gibi, şimdiye kadar inandığım eski şeylerden soyundum."
Eş´ari bunları söyledi ve üzerinde bulunan elbisesini çıkardı, fıkıh ve hadis âlimlerinden oluşan ehl-i sünnet vel-cemaat yoluna göre yazdığı şeyleri insanlara dağıttı."
Eş'ariyye itikadına genel bir bakış..
1-Cenabı Hak Ahirette Mü'minler tarafından gözle görülebilecektir...Bu hususta Sahabe i Kiram Efendilerimizin Efendimiz aleyhı efdalussalavattan rivayetleri vardır ve sahihtir...
2-Allah Rasulu aleyhı efdalussalavatın Mahşerde şefaati haktır...
3-Kabir Azabı Haktır...
4-İyi kötü bütün işler Cenabı Zülcemal tarafından yaratılır...Beşerin kisbte parmağı yoktur...Meyilde vardır..
5-Allah(subhanehu ve teala)nın dilediği olur,dilemediği olmaz..
6-Cenabı Allahın dilemediği kimseye ne bir fayda dokunur ne bir zarar...
*Yani beşerin hayırlı işlerde katkısı yoktur Cenab-ı Hakkın yaratması ve lutfu olmasa idi o iş olmayacaktı...
7-Cenab-ı Hakkın "vech"i "yed"i gibi ayet ve hadislerde geçen kavramlar akla yakınlaştırmak için kullanılan teşbihtir..Fakat gerçek manaları bilinmez...
8-Cenabı Hakkın ayetleri,Rasuli Ekrem Aleyhı efdalusselamın Hadisi Şerifleri Sahabe-i Kiramdan ve tabiinden nakledilene sımsıkı sarılmak gerekir..
9-Hadis İmamı olarak ve itikad olarak Ahmed İbni Hanbeli İmam kabul etmiştir...
Temel İtikad...
Allah Tealâ´ya, meleklere, kitaplara, peygamberlere, Allah katından bize gelenlere, güvenilir zatların, Resulullah (S.A.V.)´den naklettikleri şeylere iman ederiz.
Bunlardan herhangi birini reddetmeyiz.
Yine Allah subhanehu ve Tealâ´nın yalnız bir tek ilah olduğuna,hiçbir kimseye muhtaç olmadığına, O´ndan başka hiçbir ilah bulunmadığına,eş ve çocuk edinmediğine,Muhammed´in(aleyhi ekmelttehaya),O´nun kulu ve peygamberi olduğuna, cennet ve cehennemin hak olduğuna, kıyametin mutlaka kopacağına, Allah u subhanehu ve Tealâ´nın, kabirlerde bulunanları mutlaka dirilteceğine iman ederiz.
Yine biz, Allah u subhanehu Tealâ´nın; «Rahman olan Allah, arşı kuşatmıştır.» buyurduğu gibi, O´nun, arşın üzerinde bulunduğuna ve yine şu âyette buyurduğu gibi «Bakî olan sadece azamet ve ikram sahibi olan Rabb´in yüzüdür.» Allah Teaîâ´nın vechi bulunduğuna, şu âyette buyurulduğu gibi «Yahudiler, «Allah´ın eli sıkıdır» dediler... Aksine, Allah´ın iki eli açıktır...»elleri bulunduğuna, ve şu âyette buyurduğu gibi «İnkâr edilen Nuh´a bir mükâfat olarak o gemi, nezaretimizde akıp gidiyordu.» bilmediğimiz bir keyfiyette, elleri ve gözü bulunduğuna iman ederiz.(Taha suresi âyet 5;Rahman suresi âyet 27;Maîde suresi âyet 64;Kamer suresi âyet 14)
Ve Keza biz, ´Allah u subhanehu ve Tealâ´nın, şu âyet-i kerimede bildirdiği gibi «...Allah onu bilerek indirmiştir...»O´nun ilmi olduğuna, şu âyet-i celilede beyan ettiği gibi «Kendilerini yaratan Allah´ın, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmüyorlar mıydı?..» Allah´ın kudret ve kuvveti olduğuna iman ederiz.(Nisa suresi, âyet 166;Fussilet suresi âyet 15)
Biz, Allah u subhanehu Tealâ´nın, işitme ve görme sıfatlarının bulunduğunu ikrar ederiz. Mutezile ve Cûheymiye gibi, bu sıfatları inkâra kalkışmayız ve deriz ki; «Allah Tealâ´nm kelamı mahluk değildir. O, yarattığı herhangi bir şeye sadece «ol» demiştir. O da hemen oluvermiştir. Yeryüzünde herhangi bir hayır veya şer, O´nun iradesi dışında bulunamaz. Bütün eşya, O´nun iradesiyle olmuştur. Allah Tealâ birşeyi yapmadıkça herhangi bir güç, o şeyi yapamaz. Biz, hiçbir zaman, Allah´a muhtaç olmaktan beri kalamayız. Allah´ın ilminin dışına çıkamayız. Allah´dan başka hiçbir yaratıcı yoktur. Kulların amelleri, Allah tarafından yaratılmış ve takdir edilmiştir. Nitekim Allah Tealâ bir âyet-i kerimede şöyle buyurmuştur: «Sizi de, işlediğiniz amelleri de Allah yaratmıştır.»Kullar, herhangi birşey yaratmaya, kadir değillerdir. Kendileri de Allah tarafından yaratılmıştır. Nitekim Allah Tealâ şöyle buyurmuştur: Onlar, bir yaratıcıları olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendi kendilerini mi yarattılar?»Bu gibi âyetler Kur´an-ı Kerim´de pek çoktur.(Saffat suresi âyet; 96... Tur suresi âyet; 25)
Müminleri kendine itaat etmeye muvaffak kılan, Âllah´dır.
Onlara lütufta bulunan ve onları gözeten O´dur. Eğer Allah, kullarını, zorla düzeltmeyi dilese, onlar düzelirler. Ve onları, zorla doğru yola iletecek olsa, doğru yolu bulurlar. Nitekim; Allah Tealâ şöyle buyuruyor : "Allah, kimi hidayetine erdirirse, muhakkak ki o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptınrsa işte onlar, hüsrana uğramış kimselerdir."(A´raf suresi âyet; 178)
Biz,Allah´ın kazasına kaderine, hayır'ına şer'rine, acısına tatlısına iman ederiz. Ve biliriz ki, bizim başımıza gelecek şey, mutlaka gelecektir. Bize dokunmayan bela ise, bize dokunmayacağı takdir edilenlerdendir. Ve deriz ki; Kur´an-ı Kerîm, Allah kelâmıdır. O, yaratılmamıştır. Kim, Kur´an-ı Kerim´in yaratıldığını söylerse, o kimse, Kur´an-ı Kerim´i inkâr etmiş olur.
Allah Tealâ´nın, kıyamet gününde ayın ondördünde açıkça görüldüğü gibi, mü´minler tarafından görüleceğine inanırız. Nitekim Resulullah (S.A.V.)´den bu hususta birçok hadis-i şerifler rivayet edilmiştir. Ve deriz ki, kâfirler, kıyamet gününde Allah´ı göremeyecektir. Allah Tealâ bu hususta şöyle buyurmuştur. «Hayır, hayır o gün yalancılar, Rablerini görmekten mahrum olurlar.»(Mutaîfifin suresi âyet; 15)
Biz, ehl-i kıbleden herhangi bir kimseyi zina, hırsızlık ve içki içme gibi günahlarından dolayı kâfir saymayız. Haricîler, bu işleri yapanların kâfir olduklarını iddia ederler.
Biz deriz ki; "Büyük bir günah işleyen herhangi bir kişi, ancak o haram işin, helâl olduğunu iddia ederse kâfirdir"
Yine deriz ki; "Allah Tealâ cehennemde yandıktan sonra, belirli bir topluluğu,
Muharnmed aleyhı efdalusselamın şefaati ile oradan çıkaracaktır"
Kabir azabının varlığına iman ederiz. İmanın, dil ile ikrar, amel ile ispattan ibaret olduğuna, artıp eksilebileceğine inanırız.
(*İmam Eş´ari´ye göre, iman, artıp eksilebilir. Çünkü amel imandandır, îmam Matüridi´ye göre ise; imanın artıp eksilmesi söz konusu değildir. Çünkü iman «kalb ile tasdiktir.» tasdikin ise eksilip artması söz konusu değildir.)
Biz, Allah Tealâ´nın, Peygamberinin sohbetine mazhar kıldığı selef-i salihîn´i severiz. Biz onları, Allah Tealâ´nın övdüğü gibi överiz. Onları önderler kabul ederiz ve deriz ki: «Rasulullah (S.A.V.)´-den sonra ilk halife Hz. Ebubekir´dir. (Allah, onunla dini aziz kılmış ve onu mürtedlere karşı galip getirmiştir.) Bundan sonraki halife Hz. Ömer, ondan sonra Hz. Osman´dır. (Allah, yüzünü ak eylesin. Bu zatı haksızca ve düşmanca, bir kısım caniler öldürmüştür.) Bundan sonraki halife ise Hz. Ali (R.A.)´dir.
Evet, Resulullah (S.A.V.)´den sonra, imam ve halifeler, bu zatlardır. Ve bunların hilafeti, peygamberlik hilafetidir. Resulullah (S. A.V.)in, cennetle müjdelediği on kişinin, cennetlik olduklarına şehadet ederiz.Resulullah (S.A.V.)´in diğer sahabîlerini, önderler kabul ederiz.. Aralarında geçen ihtilaflara karışmayız. Dört halifenin, doğru yolda bulunan, güzel ahlâklı ve faziletli kimseler olduklarına başkalarının, fazilette ASHABI KİRAMA erişemeyeceklerine inanırız.
Müslümanların imamlarınca, iyi olarak tanınan rivayet âlimlerinin bütün rivayetlerini tasdik ederiz. Bunların imamlığını kabul eder, bunlara karşı gelenleri, doğru yolu terketmeleri halinde sapık kabul ederiz. Bunlara kılıçla karşı çıkmayız, fitne ânında savaşmayız.
Deccalın çıkacağına, kabir azabına Münkir ve Nekirlerin bulunduğuna iman ederiz. Allah Tealânın salih kullarına bazı özel haller ihsan edeceğini kabul ederiz,..
-------------------------
Bi inayetilleh devam edeceğiz...
Teşekkürler efendim. Bekliyoruz devamını..
Alıntı yapılan: Miftahulkuluub - 19 Şubat 2008, 18:55:45
Teşekkürler efendim. Bekliyoruz devamını..
Allah razı olsun hazret...
--------------------------------------------------------------------------
Önemli Hususlar:1-Salih kulların kendilerine ait birtakım halleri olabilir. Bu hallere, âlimler, mucizelerden ayırarak, «Keramet» adını vermişlerdir. Ölü için dua edilmesi ve sadaka verilmesi caizdir. Bunlar,öluye fayda sağlayabilir.
2-Eş´ari, sünnet yoluyla gelen bütün itikadı meselelerin kabul edilmesi görüşündedir. Ona göre,
mütevatir bir hadisle, tek yoldan rivayet edilen hadis arasında bu hususta fark yoktur.îmam Eş´ari, sünnet ile sabit olan bütün itikadı meselelere her türlü delili getirir ve tek yolla gelen hadislerle sabit olan hususlara inandığını ilan eder.
3-Eş´ari, müteşabih âyetlerde, nassların zahirlerini alır, nassların zahirini almanın, benzetmeye yol açacağı kanaatinde değildir.
*Eş'ari itikadının büyük imamlarından Hüccetül İslam İmamı Gazali(k.s)bunların akla yakınlaştırmak için teşbih amaçlı kullanıldığını ifade etmiştir...4-İmam Eş´ari, inançlarının, îmam Ahmed b. Hanbel´in görüşlerine mutabık olduğu kanaatindedir. Eş´ari´ye göre, imam Ahmed öncü bir imam ve büyük bir âlimdir.
Pekii besmelenin ayet mi değil mi olduğu hususundaki muhalefette Eş'ariyye ne diyor, bir malumatınız vr mıdır?
Cenabı Hakkın Sıfatları Hakkında...Eş´ari, Allah Tealâ´nın sıfatları hakkındaki görüşünde, Mutezile ve Cüheymiyye ile Haşviye ve Mücessime arasında orta bir yol tutmuştur.
Birinciler,Kur´an-ı Kerim´de zikredilen, Allah Tealâ´nın sıfatlarından sadece,
vücud, kıdem, beka ve vahdaniyeti kabul etmişler; semi, basar, kelâm ve diğer sıfat-ı zatiyeleri inkâra kalkışmışlar, «Bunlar zatın aynıdır» demişler, bu sıfatlar, Kur´an-ı Kerîm´ de zikredilen «rahman» ve «rahim» gibi, Allah Tealâ´nm isimleridir, şeklinde iddiada bulunmuşlardır.(Ehl-i Sünnet ne ayrıdır ne gayrıdır yani hem aynı hem gayrıdır manasını kabul etmiştir)
Haşviye ve Mücessime ise, Allah Tealâ´nm, zatını sıfatlandırırken onu, mahlukların sıfatlarına benzetmeye kalkışmışlardır. Allah Tealâ bundan beridir, yücedir, büyüktür.
İmam Eş´arî ise, Kur´an-ı Kerîm ve sünneti seniyyede zikredilen Allah´ın bütün sıfatlarının varlığını kabul etmiş, bunların, Allah´ın zatına yakışan sıfatlar olduğuna ve yaratılanlardaki sıfatlara asla benzemediklerine karar vermiştir. Meselâ, Allah Tealâ´nm görmesi, işitmesi ve konuşması, yaratılanların görmesine, işitmesine ve konuşmasına benzemediğini ifade etmiştir.
Alıntı yapılan: Miftahulkuluub - 19 Şubat 2008, 21:14:27
Pekii besmelenin ayet mi değil mi olduğu hususundaki muhalefette Eş'ariyye ne diyor, bir malumatınız vr mıdır?
Kurban bu sualin İmamı Eş'ari tarafından verilen cevabını bilmiyorum...Fakat İmamı Şafii hazretleri ayettir ve 114 defa inmiştir diye buyurmuş...Şafii mezhebince İtikadda Eş'ari ekolu takib edildiğinden belki bir şeyler denilebilir fakat net bilgim yok..Dilerseniz sorayım inşaAllah...
Birde bildiğiniz gibi bu husus tefsir ulemasının alanında daha çok giriyor akaidi bir problem değil...Fakat kasır ilmimle diyebilirim ki Ayettir görüşü İmamlar arasında daha çok kabul görmüştür..
Eş´arî´nin,Allah Tealâ´nın kudreti ve insanın fiilleri hakkındaki görüşü de Cebriye ile Mutezile arasında orta bir görüştür.
Mutezile, «Kul,Allah´ın, ona verdiği bir güçle kendi işlerini kendi yaratır.» demiş.
Cebriye ise «İnsanın, herhangi bir şeyi icadetmeye veya kazanmaya gücü yoktur. İnsan, rüzgârın önündeki tüy gibidir.(iradeyi hiçe saymışlardır)» demişlerdir.
İmam Eş'arî ise, «İnsanın bir şeyi icadetmeye gücü yetmez ama,fakat iradesiyle meyleder ve Cenabı Hak o fiili yaratır"Yani meyletme iradesi kula aittir demiştir...
*Bu hususta Ehli Sünnetin Makbul diğer itikadı olan Maturidiyyeden ayrılmaktadır...Sual edilirse inşaAllah ayrıntısına inilir...
Büyük günah işleyen kimse hakkında Mutezile, "iman ve itaatiyle beraber, günahlarından tevbe etmezse, cehennemden ebediyyen çıkamaz." demiştir.
Ehl-i sünnetten olmayan Mürcie ise, «´Allah´a samimiyetle iman eden kişiye, büyük günahları ne olursa olsun, zarar vermez.» demiştir.
İmam Eş´ari, bu hususta da orta yolu seçmiş ve şöyle demiştir: «Allah´ı birleyen ve doğru yoldan ayrılan günahkâr bir mü´min, Allah´ın iradesine havale edilmiştir. Allah, dilerse onu affedip cennetine koyar, dilerse, yoldan çıkmasından dolayı onu cezalandırır, fakat daha sonra yine cennetine koyar."
--------------------------------------------------------
Şefaat hususunda «İmamîyye» fırkası, hem Hz. Muhammed´in hem de imamlarının, şefaat edeceklerini söylemişlerdir. Mutezile ise, hiçbir kulun şefaat edemiyeceğini iddia etmişlerdir,
İmam Eş´ari ise, orta yolu seçmiş ve şunları söylemiştir; Peygamber Efendimiz (S.A.V.), mü´minlerden, cezaya layık olanlara makbul bir şefaatte bulunacak, Allah´ın emri ve izni ile, şefaatçi olacak ve diğer peygamberler gibi, ancak, kendisinden razı olduğu kimselere şefaat edecektir.
Akli deliller-Nakli deliller..
îmam Eş´arî, itikadi meselelere delil getirirken, hem nakli ve hem de aklî metodları kullanmıştır. Eş´ari, Kur´an-i Kerîm ve hadîs-i şeriflerde zikredilen, Allah´ın sıfatlarını, peygamberlerini, âhiret gününü, melekleri, hesabı, cezayı, sevabı olduğu giib kabul eder, Kur´an-ı Kerim ve hadîs-i şeriflerde zikredilen bu hususları ispat etmek için akli ve mantıkî delillere başvurur.
Eş´ari, aklî delilleri, hiçbir zaman, nakli delillerden üstün sayarak onları te'vile kalkışmaz veya zahirlerinden uzaklaştırmak istemez. Bilakis o, aklî delilleri nakli delillere hizmetçi olarak kullanır.
Eş´arî, bu hususta felsefî kaziyelerden mantıkçıların ve felsefecilerin daldıkları aklî meselelerden istifade etmiştir. İmam Eş´ari´nin, nakli deliller yanında aklî metodu da işletmesi, şu sebeplerden ileri gelmektedir.
1-İmam Eş´arî, Mutezile âlimlerinden ilim tahsil etmiş, bunların sohbet meclislerinde yetişmiş ve bunların kaynaklarından su içmiş, Kur´an-ı Kerim´deki itikadi meselelere delil getirme hususunda bunların yolunu seçmiş, fakat Kur´an-ı Kerîm´in ve hadîslerin metinlerini anlamakta bunların metodlarını kullanmamıştır. Malûm olduğu üzere, Muteziîiler, delil getirme bakımından, mantıkçıların ve felsefecilerin yolunu tutmuşlardır.
2-Eş´arî. Mutezilîlere karşı çıkmış ve bunlara cevap vermeye girişmiştir. Bu sebeple Eş´arî´nin, onların delilleri gibi delillere başvurması gerekmiş, onlara galip gelmesi, onların ortaya attığı şüpheleri bertaraf etmesi, onları susturması ve onların delillerini çürütmesi için, Mutevilîlerin, delil getirme metoduna uyması icabediyordu.
3-Eş´ari, felsefecilere, «Karamita»lara, Batmîlere ve benzeri guruplara cevap vermeye girişmişti. Bunların çoğu ise, ancak mantıkî kıyaslarla susturulabiliyordu. Yine, bunlardan bazıları felsefeci idi, ancak aklı delillerle önleri kesilebiliyordu.
---------------------------------------------------------------------
Mutezilîler zayıflayınca, ehl-i sünnet âlimlerinin arasında bu vazifeyi yürütecek zatlar ortaya çıkmalıydı. Bu, ağır ve tehlikeli işe, Ebu Hasan el-Eş´ari´nin sahip çıkması gerekmiştir. Çünkü o, Mutezilîlerin talebesi idi. Bu hususta Mutezililerin gayretlerini biliyordu.Ayrıca o, zamanında, Mutezililerin otoriteleri sarsıldıktan sonra, ehl-i sünnet vel cemaatin tanınan bir imamı olmuştu.
îşte bu sebeplerle İmam Eş´ari, büyük bir itibar kazanmış, pek çok taraftar bulmuş ve idareciler tarafındanda yardım ve destek görmüştür. Bunun üzerine Eş´ari, hasımları olan, Mutezilîleri, heva ve heveslerine uyanları ve kâfirleri takib etmiş, bütün bölgelere taraftarlarını göndererek, ehl-i sünnet vel cemaatin hasım ve muhaliflerine karşı savaş açtırmıştır.(ilmi)
Asrında yaşamış olan âlimlerin çoğu onu, "ehl-i sünnet vel cemaat imamı" diye adlandırmışlardır. Bununla beraber, Eş´ari´nin muhalifleri, İslâm tarihinin dalgaları arasında kaybolup gitmiş, taraftarları ise nesilden nesile güçlenmiş ve onun yolunu izlemişlerdir. Eş´ari´nin taraftarları, onun gibi, Mutezililere ve dinden çıkanlara karşı, her alanda savaşmışlar ve her itikadı meselede, karşı koymuşlardır.
Eş'ariyye İmamları
*Ebu Bekir el-Bakıllânî.(k.s)
*İmam-ı Gazali(k.s)
*İmam Beyzavi(k.s)
*Esseyyid Şerif El Cürcani(k.s)
.....