Duygusallık, din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda olumsuz bir tavır olarak algılanmaz.
Hatta duygusallığın aslında her insanın karakterinde az çok olması gereken önemli bir özellik olduğuna inanılır. Bu düşünceye göre duygusallığın neden olduğu tavırlar, yaşanması gereken insani duygulardır.
Bu nedenle duygusallıktan kaynaklanan ?alınma, yakınma, darılma, ağlama, içine kapanma, durgunluk, kıskançlık, kızgınlık? gibi tavır bozukluklarının, ?insanın içinden gelen duygular? olduğunu öne sürerek olabildiğince teşvik ederler.
Oysa bu düşünce tümüyle yanlıştır. Özellikle de cahiliye toplumlarında yaşanan kadın karakterinde görülen duygusallık, insanın zayıf bir kişilik göstermesine neden olur. Kişi olaylar karşısında duygularının kendisini yönlendirdiği şekilde hareket ettiği için akılcılıktan büyük ölçüde uzaklaşır.
Mantıklı ve doğru düşünemeyecek, isabetli çıkarımlar yapamayacak hale gelir. Müslüman kadın, tüm hayatını ve kişiliğini Kur-an'a göre belirlemesi sebebiyle, nefsin bu özelliği ve ona karşı nasıl bir mücadele verilmesi gerektiği konusunda en doğru bilgilere sahiptir.
Duygusallığın, insanın aklını perdelediğini, doğru düşünebilmesini, gerçekleri olduğu gibi görebilmesini engellediğini, insanı zayıf, dirençsiz ve güçsüz hale getirdiğini bilir. Ayrıca cahiliye ahlakının getirdiği kadın karakteriyle özdeşleşen duygulanmak, üzüntüye kapılmak, ağlamak, söylenmek, öfkelenmek, kıskançlığa kapılmak, içine kapanmak gibi tavırların, iman sahibi bir insanın karakteriyle bağdaşmayacak özellikler olduğunun da şuurundadır.
Çünkü tüm bu tavırlar, Allah?ın beğenmediği ve sakınılması gereken davranışlardır. Bu olumsuz tavırların her biri, insanın temeldeki bazı inanç bozukluklarından ve birtakım gerçeklerin yeteri kadar şuuruna varamamış olmasından kaynaklanmaktadır.
Kolaylıkla hüzne kapılan, ağlayan, öfkesine yenik düşen, kıskançlığa kapılan, durgunlaşıp sessizleşen, içlerine kapanan insanlar, Allah'ın gücünün, her şeyi hayır, hikmet ve adaletle yarattığının, istediği an istediği her şeyi gerçekleştirebileceğinin, insanların dualarına karşılık vereceğinin bilincinde değillerdir.
Olaylar karşısındaki tüm üzüntüleri, öfkeleri, kıskançlıkları hep bu bakış açısındaki yanlışlıklardan ve inanç bozukluklarından kaynaklanmaktadır. Allah'a gönülden bir bağlılık, içten bir teslimiyet, her olayın Allah'ın kontrolünde olduğunu bilerek, her şeyi hayır gözüyle değerlendirmek, insanın duygularına kapılıp olumsuz tavırlarda bulunmasını engeller.
Müslüman bir kadın Allah'a olan güçlü sevgisi ve derin Allah korkusu nedeniyle duygusallığın neden olduğu tüm tavır bozukluklarından titizlikle sakınır. Müslüman kadın, Allah'ın ''
Ve onlar: ?Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl? diyenlerdir? (Furkan Sûresi, 74) ayetiyle bildirdiği şekilde, tüm tavırlarıyla, kişiliğiyle, yüksek ahlakıyla insanlara örnek olmayı hedefleyen bir insandır.
Bu da ona hiçbir olay karşısında yıkılmayan güçlü bir kişilik kazandırır. Mü'min kadınlar, özellikle kadın ahlakında yaygın olarak görülen bu tavırdan sakınıp güçlü bir kişilik sergilemenin, bu karakteri benimseyen kadınlar için güzel bir örnek olacağını bilir, bu şuur ve sorumluluk bilinciyle hareket ederler.
Allah'ın ... ''Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır'' (Haşr Sûresi, 9) ayetiyle bildirdiği gibi, nefislerini kötülüklerden arındırdıkları için dünyada ve ahirette nimete, huzura kavuşur ve mutluluğu en güzel şekilde yaşarlar. Duygusallığın insanlara yaşattığı tüm sıkıntılardan, üzüntülerden uzak kalmış olurlar.
Canan Kütahnecioğlu
bu açıdan bakmamıştım..aslında duygusallığın iyi bir şey olduğu yani insanı bir şey olduğu söylenir ama acıklama beni ikna etmeye yetti doğrusu..teşekkürler ferzin...
Rica ederim:)
Alıntı Yap..Hz.Hatice, Hz.Aişe,Hz.Fatıma validelerimize bir bakalım.Onlar hiç mi üzülmediler, hiç mi ağlamadılar,
O mubareklerin yaşları,Rıza-i İlahi için akardı.
Elbetteki ölçüsüz olan herşey zarar,aşırı duygusal yaklaşımlar insanı yanlış düşüncelere, hareketlere, söylemlere itiyor.Çoğu zaman Sui-zan edilip başkalarının günahı alınıyor.Gerçi duygusallığın azıda çoğuda zarar veriyor.En fazlada insanın kendisine.
Zaten bu tip davranışları ''İnsani Tabii duygular'' olarak lanse edilmesinin nedeni,çok kolay olan bu tuzağa düşürülmesi olsa gerek.
Bu tip hissiyat selinin sonu yoktur.İnsan bu anafora kapılınca,kötülükler kilidi serbest kalıp,kendini ve etrafını çok zor duruma düşürebiliyor.
sanırım yazıda anlatılmak istenende bu.
konu duygusallıksa.....olmayan insan düşünemiyorum.
Konu duygusallıkta aşırıya kaçanlar,kendilerine ve çevrelerine zarar verenler,bencede yazıda anlatılmak istenenler bu.Hayatta örneklerini fazlasıyla gördüğümüz bir durum olsa gerek.
Ve müslüman bir kadının bu şekilde olmaması gerektiği,seninde söylediğin bu değilmi Lika? :) Sanırım aynı şeyleri söylüyoruz hepimiz.
Duygusallığı İslami açıdan hiç düşünmemiştim. İnsan zaten istese de tamamen duygusuz olamaz. Yani bir robot gibi... Bana göre yazıda anlatılan; "duygusallık içinde kaybolup yolunu şaşıracaksan, kendine gel..." mesajı. Öyle ya çağımızın hastalıkları olan depresyon, stres vs. şeyler aşırı duygusallıktan kaynaklanmıyor mu sizce? İşte iş bu noktalara gelmeden bu yazıdaki anlatılanları hatırlayıp, insan kendini toparlamalıdır.
Çok güzel bir yazı Ferzin. Benim için çok yararlı oldu. Allah razı olsun... &)) &) s4))
evet ne yazıkki bende duygusallığın kişiye üstün meziyet katan bir üstünlük olduğunu düşünenledendim.bu yazıyı okumak bana daha ölçülü olmam gerketirdiğini anlattı.sonsuz teşekkürler ellerinize sağlık
Duygusallık sınıfına girermi bilmem ama Resulullah amcasını şehid eden sonra iman edip eshabı kiramdan olan Hz Vahşiye gözüne görünmemesini rica etmiş, onu görünce amcasını hatırlayıp üzüldüğünü söylemiştir.
Hz Aişe RA validemiz Resulullahla fikir farklılığı esnasında kızarak " Hz İbrahimin rabbine yemin ederim ki ... " diye yemin ederdi.
Allah CC cümlesin şefaatlerine mazhar eylesin !
Alıntı YapHz Aişe RA validemiz Resulullahla fikir farklılığı esnasında kızarak " Hz İbrahimin rabbine yemin ederim ki ... " diye yemin ederdi.
İlk kez duyuyorum.Acaba kaynak verme imkanınız var mı?
Alıntı yapılan: fatihan - 13 Şubat 2009, 20:17:18
Alıntı YapHz Aişe RA validemiz Resulullahla fikir farklılığı esnasında kızarak " Hz İbrahimin rabbine yemin ederim ki ... " diye yemin ederdi.
İlk kez duyuyorum.Acaba kaynak verme imkanınız var mı?
Bende ilk kez duyuyorum kaynak imkanı vardır umarım.
Ben bunu daha önceden de duymuştum...
Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- bana:
“– Âişe, senin benden memnun olduğun zamanları da kızdığın zamanları da çok iyi biliyorum.” dedi.
Ben:
– Nasıl anlıyorsun, diye sorduğumda şöyle cevap verdi:
“– Benden râzı olduğun zamanlarda yemin ederken: «Muhammed'in Rabbine yemin ederim ki hayır» diyorsun, bana kızdığında ise: «İbrahim'in Rabbine yemin ederim ki hayır» diye yemin ediyorsun.” dedi.
– Evet öyle vAllahi yâ ResûlAllah! Sana kızdığımda sâdece ismini söylemeyi bırakıyorum o kadar, dedim.
(Buharî, Nikâh, 108; Müslim, Fedâilü's-sahâbe, 80)
Alıntı yapılan: günbatımı - 13 Şubat 2009, 21:49:04
Ben bunu daha önceden de duymuştum...
Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- bana:
“– Âişe, senin benden memnun olduğun zamanları da kızdığın zamanları da çok iyi biliyorum.” dedi.
Ben:
– Nasıl anlıyorsun, diye sorduğumda şöyle cevap verdi:
“– Benden râzı olduğun zamanlarda yemin ederken: «Muhammed'in Rabbine yemin ederim ki hayır» diyorsun, bana kızdığında ise: «İbrahim'in Rabbine yemin ederim ki hayır» diye yemin ediyorsun.” dedi.
– Evet öyle vAllahi yâ ResûlAllah! Sana kızdığımda sâdece ismini söylemeyi bırakıyorum o kadar, dedim.
(Buharî, Nikâh, 108; Müslim, Fedâilü's-sahâbe, 80)
Kaynak için teşekkür ederiz Günbatımı...
İnsanın olduğu her yerde duygusallık vardır.
Alıntı yapılan: fatihan - 13 Şubat 2009, 21:53:10
Kaynak için teşekkür ederiz Günbatımı...
Birşey değil... :)
Duygusallık bu kadarda kötü birşey olmasa gerek!!
Sadece müslüman bir bayan ferasetli,dengeli ve kontrollu olmalı...
Üzüntüsünü,sevincini,kıskançlığını aşırıya kaçmadan yerliyerinde yapmalı değilmi??
Bunları gizlemesi kimsenin malesef mümkün değildir...
RABBİM isteseydi bu duyguları yaratmazdı...
Demekki buda bir sınav sebebi...Dikkat edilmesi gereken bir husus...Duygularımızıda kontrol altına almamız gerekiyor.
İnşaAllah bu sınavlardan hakkıyla geçenlerden oluruz...
VESSELAM...
Günbatımı teşekkürler :)
Yazının anlatmak istediğini az çok tahmin etmişiz ama yazı bunda yetersiz kaldığı gibi bazı yanlış anlaşılmalara sebebiyet verecek genellemelerde bulunmuş. Çoğu zaman kısıtlı bir anı kapsayan duygusallık hissiyatını insanların kişiliklerinde bir gedik olarak görmek ve bunu tüm hayatı kapsayan iman ile bağdaştırmak kabul edilecek bir durum değildir. İman gözle görülecek, insanların duygusal anları baz alınarak kanaat getirilecek bir şey değildir. Metanetli olmak nitelenebilirdi ancak yazı daha sert genellemelerle kesin hükümlerde bulunuyor.
Böyle genellemeler yaparken duygudan ne anlıyoruz ? Mutluluk, huzur, güven, kuşku, endişe duygu değilmidir tıpkı öfke, kıskançlık, korku vs. gibi. İnanç aşk ile kalbi kuşatan duygular bütünlüğü değilmidir ? İçine kapanıp sükun etmek neyin göstergesidir diyebiliriz? İnsanları cahiliyet hapishanesine atmak yerine daha yönlendirici olmalıyız.
Bence anlatılması gereken öfke,kıskançlık,kibir gibi bizi güç duruma düşürecek insani zaafların Müslümanlığın kişiliğimize getirileri çerçevesinde kontrol altına alınması gerekliliğidir ki bazı duygularında yeri ve zamanı vardır mesela öfke duygusu sadece İslami ve mahremiyet taşıyan değerlere küfürde bulunanlara karşı kullanılmak için vardır. Bunun yanında aşk,sevgi,mutluluk,hüzün gibi duyguları insan bünyesinden nehiy etmek değil, ulu orta, feryat figan yaşanmaması, metanetli ve sabırlı bir şekilde içerimizde yaşanması gerekliliğidir. Zira şimdiki zamanda insanlar gizli kalması gereken şeyleri açık ettikleri için basiretsiz ve zayıf düşüyorlar. Daha içeride yaşanması gereken duygularda ise hoyrat davranıp bazı zenginlikleri ıskalıyorlar.
Alıntı yapılan: Emir-ül Bahr - 14 Şubat 2009, 16:14:47
Yazının anlatmak istediğini az çok tahmin etmişiz ama yazı bunda yetersiz kaldığı gibi bazı yanlış anlaşılmalara sebebiyet verecek genellemelerde bulunmuş. Çoğu zaman kısıtlı bir anı kapsayan duygusallık hissiyatını insanların kişiliklerinde bir gedik olarak görmek ve bunu tüm hayatı kapsayan iman ile bağdaştırmak kabul edilecek bir durum değildir. İman gözle görülecek, insanların duygusal anları baz alınarak kanaat getirilecek bir şey değildir. Metanetli olmak nitelenebilirdi ancak yazı daha sert genellemelerle kesin hükümlerde bulunuyor.
Böyle genellemeler yaparken duygudan ne anlıyoruz ? Mutluluk, huzur, güven, kuşku, endişe duygu değilmidir tıpkı öfke, kıskançlık, korku vs. gibi. İnanç aşk ile kalbi kuşatan duygular bütünlüğü değilmidir ? İçine kapanıp sükun etmek neyin göstergesidir diyebiliriz? İnsanları cahiliyet hapishanesine atmak yerine daha yönlendirici olmalıyız.
Bence anlatılması gereken öfke,kıskançlık,kibir gibi bizi güç duruma düşürecek insani zaafların Müslümanlığın kişiliğimize getirileri çerçevesinde kontrol altına alınması gerekliliğidir ki bazı duygularında yeri ve zamanı vardır mesela öfke duygusu sadece İslami ve mahremiyet taşıyan değerlere küfürde bulunanlara karşı kullanılmak için vardır. Bunun yanında aşk,sevgi,mutluluk,hüzün gibi duyguları insan bünyesinden nehiy etmek değil, ulu orta, feryat figan yaşanmaması, metanetli ve sabırlı bir şekilde içerimizde yaşanması gerekliliğidir. Zira şimdiki zamanda insanlar gizli kalması gereken şeyleri açık ettikleri için basiretsiz ve zayıf düşüyorlar. Daha içeride yaşanması gereken duygularda ise hoyrat davranıp bazı zenginlikleri ıskalıyorlar.
zs2))
teşekkürler günbatımı :)
esselamü aleyküm.evet,sayın arkadaşlar belirtilen hususları yukarıdan aşağıya okudum,birazda yaş ve tecrübem ışığınnda,bu günümüzde sık karşılaşılan bir durum olduğundan,ehemmiyetine binaen manevi gözlüklerimizle olayı incelediğimizde! elbette,duygusallık hemcinslerden soyutlanamaz,bugün ricalin ve nisanın bir ölçüye göre aşırıya kaçmadan duygusallık içinde normal görülür, yalnız bu görünüş hanımları namahreme karşı bir özellık göstermesi gerekir o da şöyle ifade edilebilir,namahreme karşı duygusallıktan uzak,ciddi,vakarlı bir tavırla,,,,hepinize teşekkürlerimi takdim ediyorum...kuruhüyük.
Konu belki değişik ele alınması gerekirdi. Duygusallığın verdiği kötü neticeler olduğu gibi çok müsbet neticeleride var. Yoksa o kadar sıkıntı çeken bir kadının çocuğuna veya kendisini inciten eşine hala bağlı kalabilmesi duygusallık değilde nedir?
Resulu Ekremin emirlerine "anam babam sana feda olsun" diye karşılık veren Eshabı Kiram duygusallığın ve bağlılığın en mükemmelinin serglemişlerdir.
Günahkarın da tevbe ederken ağlamasıda bir nevi duygusallıktır.
Netice olarak her şeyin iki yönü olduğu gibi duygusallığında iyi ve kötü örnekleri vardır. Yoksa duygusallık tamamen menfi değildir.
Teşekkürler :)