Sadakat islami Forum

EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK => KİŞİSEL GELİŞİM => Konuyu başlatan: Tuğra - 25 Ağustos 2008, 01:37:09

Başlık: Kredi Kartına Taksitle, Peşin Mutluluk Seninle!
Gönderen: Tuğra - 25 Ağustos 2008, 01:37:09
“Gün ışığından daha parlak bir ışık yansıyordu insan yüzlerine. İnsanlar, etkisi sabitlenmiş kahkahalarıyla birlikte, oldukları yerde dönüp duruyorlardı. Dans eden ateş böcekleri gibi bir yanıp, bir sönüyorlardı.
Güldüğünde, gözlerinin kenarında çizgileri olmayan insanlardı onlar. Kahkahalarıyla birlikte, beyaz ötesi dişleri sizi “samimiyet” rolünde selamlardı. Büyülü ses tonlarıyla, kulağınıza doğru eğilip

“Hazdan daha fazlası var” diye fısıldarlardı.

“Hani nerde?” diye sorduğunuzda da müjdeli cevapları gecikmezdi.

- TÜM MAĞAZALARIMIZDA! SEZON SONU İNDİRİMİNİ SAKIN KAÇIRMA!

Onlar, kusurları alınmış, tamamlanmış varlıklardı.Sevdiklerinde reddedilmezlerdi; çünkü onların saçları ahenkle dans ederdi. Kendine güvenlerini kaybetmezlerdi; çünkü arabalarının markası kişiliklerini koruyan bir kalkandı. Yüzlerindeki ışıltılı vaat hiç kaybolmazdı; çünkü geleceği sigortalatabilirlerdi. Güneşin her sabah doğacak oluşunu bile 2 yıl garantiyle alabilirlerdi.

Zamanı olmayan bir mekanda yaşıyordu onlar.

Hiçbir şey çürümüyor, kimse yaşlanmıyor, kimse acı çekmiyordu orda. Her türlü acının yatıştırıcısı, her türlü zevkin oyuncağı vardı. Mutluluk, huzur, güven, sevgi, güzelce paketleniyor, satın alınabiliyordu. Üstelik, insanlar zevklerini peşin alıp, bedellerini sonra ödeyebiliyorlardı. Hırsızlık, ufak değişikliklerle, “taksitle alış-veriş” olarak yeniden tasarlanmış ve kabul görmüştü.

Böylesi hem daha barışçıl hem de yasal oluyordu. Bedelsiz alış için silah yerine, plastik bir kart kasiyere uzatılıyordu. Alabilme gücü en yüksek olan kartlar “gold” olanlardı. Anlaşmaya göre herkes şimdi alsa bile, sonra ödeyebiliyordu. Taksitli harikalar diyarıydı orası ve her şey “güle-güle” kullanılmak içindi.

Günler güzelce geçiyordu ama bir süre sonra tuhaf bir şey oldu. Taksitli harikalar diyarı insanları, sebebini anlayamadıkları bir duyguya kapıldılar. Mutluluğa sahip olmuş olduklarını bilmelerine rağmen, kendilerini mutsuz hissetmeye başlamışlardı. Ölçümler yaptırıp, testlere girdiler ve neden mutsuz olduklarını düşündüler.

Bazıları, mutsuzluğunu, onlarca elbisesi olmasına rağmen O elbiseyi almayışına bağladı. Bazıları, o gün hiç para harcamadığı için canının sıkıldığını düşündü. Bir başkası, “yalnızca” öğle yemeğinde “fast-food” yiyebildiği için mutsuz olmuştu.

Bazıları, cep telefonunu yeni bir modeliyle değiştiremediği için mutsuzdu. Ölçümler sonucunda anlaşıldı ki; mutluluğun miktarı, tüketimin miktarıyla orantılıydı. Çözüm için, harikalar diyarının, harika insanları bir formül geliştirdi. Bu formül, süslü harflerle bütün insanlara duyuruldu;

“SAHİP OLDUKLARIN YETMEZ, DAHA FAZLASINI AL!”

O günden sonra, insanlar daha fazlasını almaya başladı. İnsanların daha mutlu olması için bulunmaz kampanyalar düzenlendi. Formüle göre de bu hikayenin  “…ve sonsuza dek mutlu yaşadılar” diye biteceği ümit edildi.”

İnsanlar, uzun zamandan beri mutluluğu, sahip olduklarıyla ölçmeye çalışıyor. Bazen bir ütü, bir spor ayakkabısı mutluluğumuzun derecesini belirleyebiliyor. Televizyonumuzu, çalıştığı halde atıp, yenisini alamıyorsak, mutluluk katsayımız düşebiliyor. Bilgisayarımızı, yeni modeliyle değiştiremediğimizde hayatımızın olumsuz etkileneceğini düşünebiliyoruz. On bıçaklı jiletleri alıyoruz; çünkü almazsak tıraş keyfimizin kaçacağına inandırılıyoruz.

Daha fazla mutluluk için etrafımız, satın alınmayı bekleyen vaatlerle dolu;
Aşk, bir parfüm şişesinin içinde bizi bekliyor. Öz güven, bir kol saatiyle elde edilebiliyor. Cesareti, bir otomobilin beygir gücüyle kazanabiliyoruz. Saygınlığı, bir gömleğin çarpıcılığıyla elde edebileceğimize inandırılıyoruz.

“Reklamlar bizi arabaların ve giysilerin peşine düşürdü. İhtiyacımız olmayan şeyleri satın alabilmek için
sevmediğimiz işlerde çalışıyoruz. Bizler tarihin üvey evlatlarıyız. Hayatta ne bir hedefimiz var, ne de bir yerimiz. Televizyonla büyütüldük ve bir gün milyoner, film yıldızı ya da rock star olacağımıza inandırıldık.”
                                                                                                        Chuck Palahniuk-Dövüş Kulübü

Tüketim anlayışımız, ihtiyaçlarımızı karşılamaktan ziyade, kendimize oyuncaklar alabilmeye dönüşüyor.
Gereksiz tüketim düşkünlüğümüz arttıkça, üretim becerilerimiz giderek zayıflıyor. Yaşadığımız problemlere üretmeye çalıştığımız çözümler bile çoğu zaman tüketim odaklı. Sıkıntımızı geçirebilecek, bizi yatıştırabilecek her türlü oyuncağa hazırız;

Antidepresanlar, çikolatalar, kıyafetler, ayakkabılar, fotoğraf makineleri, makyaj malzemeleri… Her gün ihtiyacımız olduğuna inandırıldığımız onlarca yeni ürünle karşılaşıyoruz. Bazılarımız buna gerçekten inanabiliyor ve o ürün olmadan yaşayamayacağını düşünüyor.

Mutluluğumuzu, sahip olmak istediğimiz ürünlerin eline verebiliyor ve mucizeler bekliyoruz. Kendi kendimizi mutlu edebildiğimiz günler geçmişte kalmaya başladı. Canımız sıkkın olduğunda artık birbirimize “Hadi alış-verişe çıkalım, iyi gelir” terapileri uyguluyoruz.

Alış-veriş sepetimizle birlikte bir raftan diğer rafa koşturuyoruz. Rengarenk ambalajlar, pırıltılı ışıklar, indirimli ürünler başımızı döndürebiliyor.

Peki, kaçımız o rafların arasında dolaşırken “Bu ürünü almaya gerçekten ihtiyacım var mı?” diye sorabiliyor. Kaçımız ihtiyacı olmadığı halde “Nasıl olsa sonra ödersin” diyen kampanyalara direnebiliyor? Kaçımız henüz taksiti bitmemiş ürünleri kullanıyor? Kaçımız bu taksitleri ödeyebilmek için daha çok çalışıyor?

“Sahip olmak istediklerin gün gelir sana sahip olur”                  Chuck Palahniuk-Dövüş Kulübü

Geleceğimizin ipotek altına alınmasına aldırmadan, hayatlarımızı taksitlere böldürebiliyoruz. Sonrasında da bütün emeğimizi o taksitleri ödemeye harcıyoruz. Anlık bir mutluluğun bedelini, bir sene ödemeye razı olabiliyoruz. Bir süre sonra kendimiz değil, sahip olduklarımız için yaşamaya başlıyoruz.

Çoğumuz kredi kartlarımızla, her şeyi alacağımıza inanabiliyoruz. Ne kadar alırsak, hayattan o kadar puan kazanacağımızı düşünüyoruz. Bununla birlikte çoğumuzun kredi kartı limiti, durmadan artıyor. Kazancımızda değişiklik olmasa bile limitlerimiz artmaya devam ediyor. Freni olmayan bir arabanın içinde son sürat gider gibiyiz. Bize “dur” diyebilecek olan tek şey ise kendi irademiz.

“Hayatta önemli olan ne kadar çok şeye sahip olduğun değil, ne kadar az şeye ihtiyaç duyduğundur.”
Eflatun

Kamer Gündüz
Başlık: Ynt: Kredi Kartına Taksitle, Peşin Mutluluk Seninle!
Gönderen: ikra42 - 25 Ağustos 2008, 13:50:14
tuğra teşekkürler çok güzel bir yazı...artık kendimizi aşmış vaziyetteyiz tüketim konusunda...gözümüz doymaz oldu...
kredi kartı çıktı israf aldi başını yürüdü...aslında düzgün ,aklı başında kullanılsa bence iyi birşey ama...biz insanlar herşeyi en lüzumsuz şekilde kullanma becerisine sahip olduğumuz için bu konudada aşırıya gidiyoruz...
Başlık: Ynt: Kredi Kartına Taksitle, Peşin Mutluluk Seninle!
Gönderen: Nur-u evveL - 25 Ağustos 2008, 13:55:28
Teşekkürler...
Başlık: Ynt: Kredi Kartına Taksitle, Peşin Mutluluk Seninle!
Gönderen: Tuğra - 25 Ağustos 2008, 18:59:27
Rica ederim,insanlar kartla alınca yani cepten para çıkmayınca hiç ödemeyeceklerini sanıyorlar.
Başlık: Ynt: Kredi Kartına Taksitle, Peşin Mutluluk Seninle!
Gönderen: elzem - 25 Ağustos 2008, 20:29:37
gerçekten çok güzel bir yazı...

teşekkürler tuğra :)
Başlık: Tüketiciyi ‘çeşitli’ tüketme yolları
Gönderen: Ber-ceste - 27 Ağustos 2008, 13:58:24
Her yıl gıdada 10 bin çeşit yeni ürün karşımıza çıkıyor. Diğer sektörlerde ise sezonun değişmesiyle çeşitlenen ürünler sayılamayacak boyutlarda. Satıcı şaşkın, tüketicinin kafası karışık.

Hiç aklınızdan geçti mi alışveriş yapmak için girdiğiniz ortalama büyüklükteki bir markette kaç bin çeşit ürün vardır diye? Ya da kıyafet almak isteği ile çıktığınız çarşıda kaç yüz çeşit kıyafet arasından seçim yaptığınızın farkında mısınız? Ama farkında olduğunuz/olduğumuz bir gerçek var ki birkaç ay önce satın aldığımız bir kıyafet ya da ürün gözümüze modası geçmiş ve eski görünüyor.

Çünkü eskiden “evladiyelik” diye satılan bir ev eşyasının bile şimdilerde kullanım ömrü 3 yıl, bir kıyafetin sezon ömrü 15 güne kadar düştü. 20 yılı aşkın süredir ticaretle uğraşan Yakup Suat, ‘Biz bile şaşırıyoruz.’ diye başlıyor söze ve 5 gün önce getirdiği modellere bakan müşterinin “Yeni modelleriniz gelmedi mi?” sorusuna şaşırdığını anlatıyor. Seri sonu etiketiyle sattığı etekleri göstererek; “1 ay öncesinin malları.” diyor. “Eskiden insanların 3 tane seçeneği vardı, birini alıyordu. Ama şimdi sezon bitmeden müşteri sezon malına bakmıyor bile. ‘Farklı bir şeyler çıktı mı?’ sorusunu soruyor.” diyor Suat ve bunu müşterinin hep yeniyi aramasına ve piyasanın bu kadar hızlı bir tüketime tabi olmasını da ürün çeşidinin bolluğuna bağlıyor.

Ortalama büyüklükteki bir markette 8 bin çeşit ürün var. Bu rakam Migros gibi büyük marketlerde 35 bin farklı ürüne kadar çıkıyor. Migros için bu ürünlere her gün 27 farklı çeşit ürün daha ekleniyor. Yani yılda 10 bin farklı çeşit ürün dahil oluyor hayatımıza. Arasından seçim yapmamız gereken 10 bin farklı çeşit bu. Yakup Suat ise 50 çeşit etek satıyor. Müşterileri ise bu 50 çeşitten seçim yapamadıkları için ‘Farklı bir modeliniz var mı?’ diye soruyor ona. Her geçen gün, bu kadar çeşit ürüne yenileri ekleniyor.

Şeref Aktaş, terlik satıyor, o ise daha çok çeşitten daha çok alarak tüketim toplumu olduğumuzu söylüyor. Daha çok çeşit demek daha çok farklı beğeniye sahip insanın ürün alması anlamına geliyor. Buna dikkati çeken Aktaş bu durumu, “tüketicinin zararına, üretici ve satıcının yararına” diye yorumluyor. İhtiyaçların sürekli artma eğiliminde olduğunu söyleyen Aktaş, her ürünün, yeni çeşide insanları ihtiyacı olsun olmasın sürekli satın almaya yönlendireceğini söylüyor. Onlar da çeşitlerini 15 günde bir yeniliyorlar zaten.

Elindeki onlarca çeşit kazağı gösteren 10 yıllık esnaf Hasan Vural ise “Müşterinin istediğini hiçbir zaman bulamazsın, modeli beğenir rengini beğenmez, rengini beğenir fiyatını beğenmez. Müşteriyi bir türlü memnun edemeyiz.” diye yakınıyor. İsmail Demirci ise 10 yıldır takı satıyor. Müdavimleri olan Demirci, son 5 yılda ürün çeşitlerinin çok fazla arttığını söylüyor. “Ürün çeşitliliğinin artması satışlarınızı artırdı mı?” diye soruyoruz, cevabı “hayır” oluyor. Zira çeşitle birlikte satıcı sayısı da arttı. Demirci, müşterilerinin yüzlerce çeşit takı arasından seçim yapmakta zorlandıklarını gözlemlediğini anlatıyor. Hatta o kadar çeşit içinden seçim yapamadığı için almadan gidenler bile oluyormuş.

Çok çeşit olmasının tüketici için avantaj olduğunu söyleyen Hepyy Center Mağaza Müdürü Ömer Faruk Uzuntaş, “İnsanlara seçme şansı sunuluyor.” diyor. Ama çeşitlere yetişemediklerini de belirtiyor. Uzuntaş sözlerine; “Mutasyon (değişim) bu işlerde gerekli bir şey. Nüfus genç olduğu için yenilikçi ve yenilik arıyor. Bu sebeple firmalar ya ambalajı değiştiriyor ya da aynı özelliğe sahip alternatif bir ürün çıkarıyor.” şeklinde devam ediyor.

İhtiyaç değil, heves için tüketiyoruz

“Eskiden çok fazla ürün ve üretici yoktu ve tüketici bulduğunu tüketmek zorundaydı. Şimdi ise tüketici gördüğünü tüketmek istiyor.” diyen satış ve pazarlama uzmanı Özlem Seller; günümüz tüketicilerinin eskiye oranla daha bilgili ve bilinçli olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Daha fazla seçeneği olan bu modern zaman müşterileri daha talepkar ve sadakatsiz.”

O kadar ki çevresinde ne nereden nasıl alınır konusunda uzman olarak tanınan nam-ı diğer ‘bilinçli tüketici’ Esra Sarıçayır; “Satın aldığımız bir şeyi bitirmeden ya da giymeden hatta üzerinden bir ay bile geçmeden gözümüz başkasına kayıyor. Yeni çıkan çeşidine hevesleniyoruz.” diyor. Sarıçayır üniversite öğrencisi ve bu kadar çok çeşitlilikten faydalanmanın da zarar görmenin de mümkün olduğunu düşüyor. Müsriflikten kaçınmak gerektiğini dile getiren Sarıçayır, bilinçli ve ihtiyacı olanı alan tüketici olmak gerektiğini söylüyor.

Doç. Dr. Selim Zaim, ürün farklılaştırması ve çeşitlendirmesinin 1970’lerden bu yana gelişen üretim sisteminin bir getirisi olduğunu, sistemin devam etmesi ve kazanması için daha çok tüketime ihtiyaç olduğunu söylüyor. Tüketimin olması için de ürün çeşitlenmesi ve farklılaşması dolayısıyla kaçınılmaz oluyor. Ancak tüketiciler bu çeşit çeşit ürünler içinde kaybolabilmekte ve 1 kazanıp 3 harcamaktadır. Tüketici dernekleri ise ürün çeşitliliğinden oldukça şikâyetçi.

Tüketicinin aldatıldığı görüşündeler. Zira daha çok tüketmeleri ve daha çok harcamaları için ihtiyaç arz etmeyen ürünlere ihtiyaç hissettirildiğini söylüyor. Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Avukat Bülent Deniz çeşit bolluğunun tüketiciyi zorladığını düşünüyor. Tüm Tüketicileri Koruma Derneği Başkanı Mehmet Barak da tüketicinin zihninin karıştığını söylüyor. Psikiyatrist Mustafa Güveli çok çeşidin tüketimi körüklediğini ve insanı alışveriş yapmaya şartlandırdığını söylüyor ve uyarıyor: Alışveriş merkezlerini sosyal aktiviteymiş gibi gezmeye gitmeyin.

Artık almıyor, seçiyoruz

Esra Sarıçayır (üniversite öğrencisi): Rekabet biz tüketicilere inanılmaz bir ürün çeşitliliği sağlıyor. Bu durum kimi zaman işimizi kolaylaştırıyor; ama kimi zaman da bilinçsizce tüketen bir toplum haline getiriyor bizi. Daha düne kadar ihtiyacımız doğrultusunda alışveriş yaparken, şimdilerde elleri alışveriş paketleriyle dolu; ama hâlâ gözü vitrinlerde olan tüketiciler haline geldik. Ürünleri önce alıyoruz, sonra birkaç kez kullanıyoruz, bitmeden yeni çıkan çeşidine göz dikiyoruz.

Geliştirilmiş formüllü yüz temizleyicileri, patlayan kürecikli diş macunları, bitki özlü ve vitaminli şampuanlar, makyajsız gibi gösteren fondötenler, spa mineralli nemlendirici kremler, bronzlaştırıcı mendiller, çift taraflı kot pantolonlar, payet işlemeli gömlekler, trençkotlar, tüvit ceketler, tatlılı dondurmalar, formunu korumak isteyenlerin baş yardımcısı müshiller ve farklı çeşitleriyle sunulan farklı sektörlerden birçok ürün... Bu çeşitlilikten faydalanmak da mümkün zarar görmek de. Bilinçsizce tüketen müsrif bireyler olmak yerine, kendi tarzını oluşturan bilinçli tüketiciler olmalıyız.

Şartlandırılıyoruz

Mustafa Güveli (psikiyatrist): Çok çeşit ürün olmasına iki açıdan yaklaşmak lazım; alım gücü olanlar ve maddi gücü bunları almaya yetmeyenler diye. Tüketemeyecek insanların ciddi anlamda sıkıntı yaşadıkları bir gerçek. Bu reklamlar ve çok çeşit, ihtiyaç olmayanları ihtiyaç haline getirdi. Olmaması büyük sıkıntı. Cep telefonları buna bir örnek; onlarca çeşit cips çıktı filan. Tüketemeyecek durumda olunması bireyler açısından büyük sıkıntı. Özellikle çocuklar satın alamamaktan büyük üzüntü duyuyor.

Çeşidin artması tüketimi körüklüyor. Psikolojik olarak insanları tüketime yöneltiyor. İnsan psikolojisi lükse, rahata çok çabuk adapte oluyor. Buna hizmet veren ürün satılmaya ve sahiplerine ekonomik kazanç getirmeye hazırdır. Daha fazla şeye sahip olma dürtüsüne hizmet ediyor. Benim önerim insanlar temel ihtiyaçlarını tespit etsin, onları alsın. Alışveriş merkezlerine gezmeye gitmesinler. Zira ihtiyacı olmayan şeyleri de alıyorlar. Benim hastalarım var, evinde ihtiyacı olmayan o kadar çok şeyleri olduğunu söylüyor ve şikayet ediyorlar ki. Koyacak yer bulamadıklarını söylüyorlar. İnsanlar alışverişi bir deşarj olma aracı olarak görüyor. Sosyal faaliyet gibi yaklaşıyorlar. İhtiyacınız ne bilin ve sadece onu almaya çalışın.

Tüketici çaresiz ve sorgulayamıyor

Mehmet Barak (Tüm Tüketicileri Koruma Derneği Başkanı): Her gün bir ürün geliştiriliyor. Firmaların Ar-Ge laboratuvarları dışında bunlar incelenmiyor. Bence bunlar kavram kargaşasına yol açıyor ve marka güvenilirliğine zarar veriyor. Bu kadar serbestlik fazla. Tüketicinin kafası karışıyor. Tüketici sorgulayamıyor. Tükettiğimiz malları tanıyamıyoruz. O kadar çok ürün çıkıyor ki ne rekabet ne de Reklam Kurulu yetişemiyor. Biz tüketici dernekleri de yetişemiyoruz.

AB sürecinde ithalat da serbest bir hale geldi. Denetim yapılamıyor. Bunu tüketici örgütleri yapsın deniliyor; tüketici örgütlerinin laboratuvarları yok. Biz bu kadar çok çeşidin olmasını protesto ediyoruz. Tüketicinin kafası karışıyor. Biz tüketici olarak reklâmlarla aldatılıyoruz. Gıda sektöründe piyasaya sürülen yeni ürünün ne olduğunu bilmiyoruz, ne değişikliklerle karşı karşıya olduğumuzu, vücutta ne olduğunu bilmiyoruz. Bizim önerimiz tüketici piyasaya sunulan her ürünü almasın. Açıkgözlülük yapsın, araştırsın, güvenirse alsın.

Zihinler bulandırılıyor

Av. Bülent Deniz (Tüketiciler Birliği Genel Başkanı): Biz, tüketicilere ürünlerin içerisinden seçmelerini tavsiye ediyoruz. Çok çeşit ürün demek çok çeşit fiyat anlamına gelmiyor. Aynı konsepte 7-8 alternatif veriliyor. Bu kadar opsiyonel tercihin olması tüketicinin zihnini bulandırıyor. Kaldı ki tüketicinin bütün bu opsiyonları değerlendirecek kadar zamanı da yok. Çok fonksiyonel ürün çeşitliliği tüketiciyi zorluyor. Çok çeşit olması tüketimi artırmaya yönelik bir uygulama. Tüketicinin zararına.

Marka ve çeşit cümbüşü var

Doc. Dr. Selim Zaim (Fatih Üniversitesi öğretim görevlisi): Ürün farklılaştırmanın ve çeşitlemelerin bu denli artması bir yanda bireyselleşen toplumlarda bireysel tatmin düzeyini artırırken diğer yandan da bazı mahzurlu sonuçlara da yol açıyor. Örneğin, birçok tüketici bu marka ve çeşit cümbüşünde yolunu şaşırıp kaybolabilmekte, kısıtlı mali kaynaklarını en rasyonel biçimde harcama imkanını bulamamakta, pazarlamacıların beyin yıkama çabalarına kolaylıkla teslim olmaktadır.



GÜLİZAR BAKİ

Zaman/Turkuaz eki
Başlık: Kart harcamaları ortalama 1000 YTL
Gönderen: Tuğra - 30 Ağustos 2008, 13:34:39
Altı ayda bir düzenlenen ve Türkiye'nin kentsel nüfusunu temsil eden 11 il merkezinde bin kişi üzerinde yapılan MasterIndex Araştırma sonuçlarına göre, kredi kartı harcamaları kullanıcıların yaş grubuna göre de değişiyor.

İSTANBUL(ANKA)

MasterCard'ın Türkiye'de kredi kartı kullanım alışkanlığını belirleyen araştırmasına göre kredi kartı sahiplerinin yüzde 65'i kartları ile ayda ortalama 1000 YTL harcama yapıyor gelir arttıkça harçama oranı da yükseliyor ve bin 400 YTL'ye yükseliyor.

Altı ayda bir düzenlenen ve Türkiye'nin kentsel nüfusunu temsil eden 11 il merkezinde bin kişi üzerinde yapılan MasterIndex Araştırma sonuçlarına göre, kredi kartı harcamaları kullanıcıların yaş grubuna göre de değişiyor.

En fazla harcama yapan yaş grubunu ayda ortalama bin 307 YTL ile 35 - 44 yaş arasındaki kullanıcılar oluşturuyor. 30 - 44 yaş grubu bin 175 YTL, 45 - 54 yaş grubu ise bin 120 YTL harcıyor. MasterIndex Araştırması'nda sorulan "Kredi kartlarının sundukları olanaklardan en önemlisi nedir?" sorusunu yanıtlayan kredi kartı kullanıcılarının yüzde 90'ı indirim olanakları, yüzde 88'i taksit olanakları, yüzde 80'i kredi kartının kampanyalarının daha fazla işyerinde geçerli olması ve yüzde 76'sı ise nakit olarak kullanılabilecek para puanı cevabını veriyor.