Sadakat islami Forum

EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK => KİŞİSEL GELİŞİM => Konuyu başlatan: ikra42 - 29 Ağustos 2008, 18:14:57

Başlık: En güzel yastığın nedir?
Gönderen: ikra42 - 29 Ağustos 2008, 18:14:57
EN GÜZEL YASTIĞIN NEDİR?

“En güzel yastığın nedir?” diye sorsalardı bana, hiç tereddütsüz “yarın” derdim. Yastık… Başımı usulca bırakıp kendimi unuttuğum yer. Yastık… Gözlerimi kapatıp gövdemi sessizce, dertsizce yarına taşıdığım dem. Yarın… Bugünün telaşlarını savurup fırlattığım loş uçurum. Yarın.. Bugünün ellerinden ellerimi çekip hayatla bağlarımı koparmama bahane eylediğim boşluk.

“Nasılsa yarın var!” deyip de an’ın üzerimizdeki keskin hükmünü törpülüyor değil miyiz? “Yarın yaparım!” deyip de günün içinden duygularımızı, aklımızı, yeteneklerimizi, hasılı varlığımızı çekiyor değil miyiz? Kapatmıyor muyuz gözlerimizi bugünün güneşine, nasılsa yarın güneş yeniden doğacak diye? Kapatmıyor muyuz gönlümüzü bugünün aşkına, önümde çok uzun yıllar var diye? Sevdiklerimizi küstürüyoruz, sevenlerimizi kırıyoruz, umarsız bir maske takıyoruz bugün. Nasılsa yarın telafi ederim diye. Çekmiyor muyuz ellerimizi en ciddi işlerin eteğinden daha zamanı gelmedi diye? Alıp gölgemizi her akşamın hüsranına yatırmıyor muyuz? Sanki hiç yokmuşuz gibi, hiç var olmamışız gibi geçmiyor muyuz günün içinden? Hasretlerimizi, hayallerimizi, ümitlerimizi, beklentilerimizi, özlemlerimizi zamanın kanına katmadan, elimizde meyvesiz kuru tohumlarla kala kalmıyor muyuz?

Yastığımızdır yarın. Alıp başımızı gittiğimiz isimsiz, sınırsız, kuralsız, tanımsız ülkemiz. Aklımızı başımızdan alıp götüren uykumuz. Bugünden kaçışın saydam, sessiz, itirazsız suç ortağı, sırdaşı. Gözümüzü bağlayıp bize habire sayılar saydıran saklambaç arkadaşımız. Sürekli bizi körebe eder yarın. Bizi topal bırakır. Bizi sığlaştırır. Bizi yok sayar. Kendi kıyılarımızdan çeker yüreğimizin inci mercanını. Kentin kuytularında nefesimizi boğuyor, sözümüzü kekeme ediyor.

Yo, yo, suç yarının değil. Yarının ayağımıza gelir gelmez adını “bugün” diye değiştirdiğini unutan bizlerin suç. Yarınlara güvenip de bugünü eğretileştirirken, yarınların birinde kendisine geniş zamanlar düşeceğini hayallerken, “dün”lerde “yarın” diye idealleştirdiği bir “yarın”ı daha elinin tersiyle ittiğini fark etmeyende suç… Bizde!

Şairin dediği gibi “yarın artık bugündür.” Yarın diye beleyip beslediğimiz, hayallerimizle emzirdiğimiz o gelecek günler, o bitmez zamanlar, o geniş zamanlar gelir gelmez, kendimizi içinde sıradanlaştırdığımız bir “bugün” oluveriyor. Yarına ideal yükleyenler, gelen yarının adı “bugün” olduğunda, bütün idealleriyle o günün sabahında var kılmaları gerekir kendilerini. Hayallerini yarınlara güvenerek erteleyenler, yarınlar sıra sıra gelip “bugün” olarak ellerine ayaklarına vardığında, her şeyi bir kenara bırakıp el üstünde tutmaları gerekir bugünü. Sanki son günleriymiş gibi, sanki başkaca ve bir daha yarın gelmeyecekmiş gibi, ruhlarını damıtıp bugünün imbiğinde damıtmaları gerekir yarın sevdalılarının.

Sahi, bugüne kadar kim “yarın” gerçekleştirmiş başarısını? “Yarın” ödev yapan öğrenci oldu mu acaba? Yazısını “yarın” yazmayı başaran bir yazar olmuş mudur?

Hayır, hayır, içimizden hiç kimse “yarın”ı yaşamadı, yaşamıyor, yaşamayacak. Yarınların hepsi bugün oldu, oluyor, olacak… Bugün’e kendini yakıştıramayan, yarınların hiçbirinde gününü gün edemeyecek.

İmrendiğimiz o başarı öykülerinin hepsi kahramanlarının “bugün”ünde gerçek oldu. Bir ömre rengini, istikametini veren kritik kırılmaların hepsi sıradan bildiğimiz herhangi bir saatin içinde olup bitti. “Yarın”a, “az sonra”ya, “hele dur, zamanı değil!”lere yaslananlar, “bugün”lerin içinde siliniverdi, “şimdi”nin kalbine can olamadı, “an”ın göğsünden çekildi. Hiç dokunmadan geçtiler zamanın içinden. Hiç yaşamamış gibi sürüklendiler bugünden yarına..

İspat etmemi ister misin? Ben de bu kısa yazıyı sürekli “yarın”lara erteledim. Ama sonunda oturdum ve yazdım. Ellerimi bilgisayarımın tuşlarına bağladım, koltuğumda hapsettim gövdemi, kalbimi bu satırların karasına mahkûm ettim. Yazıyı, “bugün” yazdım, “şimdi” bitirdim. Sen de “yarın” okuyamayacaksın bu yazıyı. Eminim “bugün” okuyor olacaksın…

Bugünü uyanık geçirmek istersen, “yarın” yastığını başının altından çek, sevgili zamane!

İyi uykusuzluklar!

S.DEMİRCİ
selam ve dua ile..
Başlık: Ynt: En güzel yastığın nedir?
Gönderen: Tuğra - 29 Ağustos 2008, 21:32:29
Teşekkürler güzel bir yazı.
Başlık: Can kırığı
Gönderen: Tuğra - 29 Ağustos 2008, 23:08:57
Hayatın kabuğu

Bir çekirdeği düşünün. Toprağın altında, kabuğuna sarılmış, sımsıcak bekliyor. Ne üzerine gelip geçen mevsimlerden haberlidir, ne kuş cıvıltılarına ilgi duyar, ne de rüzgarlara kulak verir. Çekirdeğin bir ağaç olup sıcak meyvelere durması için kabuğunu kırması, bütünlüğünü bozması gerekir. Yoksa, toprak altında sıradan bir çekirdek olarak çürüyüp gidecek, kimse onun varlığını bilmeyecek, dallarında kuşlar cıvıldaşmayacak, rüzgarları tanımadan dünyaya veda edecektir.

Çekirdek toprak altına, toprak altında kalsın diye değil, topraktan çıksın diye atılır. Bunun için de bir varlık imtihanından geçer. Kabuğunu kırıp kendini mahveder ve varlığından vazgeçerse, ağaç azametinde bir varlığa kavuşur. Dallar sayısınca göğe uzanır, çiçek çiçek güler, meyvelerce konuşur. Kabuğuna dokundurmaz ve çekirdek olarak var olmak isterse, derin bir yokluğa düşer, toprağın karanlığında mahvolur.

Dünya hayatı üzerimize atılmış bir toprak gibidir. O keskin varlık imtihanı bizi de bekler dünya hayatında. Tenimiz alabildiğine gömülüdür dünyaya, hazlarımız ve lezzetlerimiz kadar derinleşir dünya toprağımız. Varlığımıza dokunulsun isteyemeyiz, konforumuz bozulsun arzu etmeyiz. Tenimizde ince bir sıyrık bile rahatsız eder bizi.

Ne ki bu hayatın akışı keyfimize tamı tamına uymaz. Lezzetlere ne kadar aşina isek, acılar da o kadar tanıdığımız. Keyiflere tiryaki olduğumuz kadar, hüzünler ve kederler de sarıyor bizi. Yaşamak sancısız olmuyor, ağrı her yanımızda nöbet bekliyor.

Eğer kendimizi bu dünya toprağında kalacak diye bellemişsek, acı ve ağrıya anlam veremeyiz, hastalık ve hüzün sırf zulme dönüşür ve o ölçüde çekilmez olur. Kendi kabuğunu kırmak istemeyen, toprağın üzerine çıkma cesaretini yitirmiş çekirdeğin çelişkisidir bu. Hayatın ötesini keşfettiğimiz ölçüde, hayatımızın kabuğunun çatlamasına, keyfimizin bozulmasına anlam verir, daha kolay katlanırız. Kanaatimce ahireti yaşamak da burada başlar.

Nedense, ahireti ancak öldükten sonra yaşacağımızı düşünürüz. Ahiret şimdi ve buradadır oysa. Hayatın ötesine açık oldukça, hayatın başına gelenleri güzel görebilir, hayatı güzelleştirebiliriz. Bir ağaç gibi çiçek çiçek semaya uzanır, varlığımızı ebedi zamanlara taşırız. Hayatımızın kabuğuna acılar ve sancılarla akmaya dokunur tenimize, dirlik taze bir bahar gibi varlığını yeniden yaşatır.

Senai Demirci
Başlık: Ynt: En güzel yastığın nedir?
Gönderen: ikra42 - 31 Ağustos 2008, 16:05:39
ben teşekkür ederim tuğra..senin paylaştıklarının yanında neki...hocamın yazılarını okumaya doyamam gercekten...harika şeyler yazıyor bence...