Sadakat islami Forum

EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK => KİŞİSEL GELİŞİM => Konuyu başlatan: Lika - 22 Eylül 2008, 07:12:25

Başlık: Sosyal Fobi
Gönderen: Lika - 22 Eylül 2008, 07:12:25
Gençler Soruyor



Ben bir üniversite öğrencisiyim. Benim sorunum, topluluk karşısında

rahat konuşamam. Derslerde sınıf içinde sunum yapma ödevi verildiği zaman

çok heyecanlanıyorum. Kendimi büyük bir yük altına girmiş gibi hissediyorum.

Ne kadar heyecanlanmak istemesem de, tahtaya kalktığım anda kalp atışlarım

hemen hızlanıyor ve söylemeyi tasarladığım her şey buhar olup uçuyor.

Kendimi aptal gibi hissetmeye başlıyorum. Acaba bu konuda bana

yardımcı olabilir misiniz? Şimdiden teşekkür ederim.



SEVGİLİ genç arkadaşım, bahsettiğin bu sorun, pekçok gencin sorunu aynı zamanda. Psikolojik olarak ifadesi ‘sosyal fobi.’ Yani sosyal ortamlardan aşırı korkmak anlamına geliyor. Özellikle topluluk karşısında konuşmacı olarak çıkıp da bütün gözler sana çevrildiğinde seni kıskıvrak yakalayan “kaçma psikoloji” bu fobinin bir sonucu.

En başta bilmen gereken şu ki, sosyal fobinin oluşmasında pekçok etken söz konusu olabilir. Onların başında da, çocukluk ve gençlik yaşantıları geliyor. Özellikle çocukluk yıllarında anne babası tarafından maalesef yeterince dinlenilmeyen, insan olarak değer verilmeyen ve tercihlerine saygı gösterilmeyen çocukların ileriki yıllarda tipik bir sosyal fobik olma olasılığı çok yüksektir. Yine, gençlik yıllarında arkadaş grubu içinde önemsenmeyen ve kenara itilen gençler içe kapanma eğilimi gösterirler. Bu içe kapanma, beraberinde bir özgüven azalımı ve nihayet sosyal fobiyi sonuç verebilir. Yani, sosyal fobinin özünde şahsiyetin çevre aktörleri (ebeveyn, arkadaş grubu, öğretmen vs.) tarafından incitilmesi yatar.

Genellikle sosyal fobi, ilk zamanlar belirgin biçimde farkedilmez. Ama ne zaman ki genç yetişkin sayılacağı yaşlara gelir ve bir topluluğa karşı tek başına kendisini ifade etme ya da belli bir konuyu anlatma mecburiyetiyle karşı karşıya kalır, işte o zaman sosyal fobi “Ben burdayım!” diye alarm vermeye başlar.

Sosyal fobi, çoğu psikoloğun halk arasında uyandırdığı yanlış izlenim gibi, insandan sökülüp atılamaz bir psikolojik rahatsızlık kesinlikle değildir. Bu konuda için rahat olsun. Çeşitli sebeplerle veya çeşitli sebeplerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan sosyal fobi, bu sebepler üzerine çalışılırsa ortadan kaldırılabilir. Yalnız burada en önemli görev, sosyal fobiden mustarip olan kişiye, yani sana düşmektedir.

Bu noktada ‘kendi üzerine düşünme’ yeteneğini biraz çalıştırman gerekiyor. Evvelâ geçmişinle barışman lâzım. Yani geçmişte yaşadıkların konusunda kendini affetmelisin. Çünkü o olayların yaşanması sadece sana bağlı değildi. Başta annen-baban olmak üzere pekçok kişiye bağlıydı. Olanlarda, hele çocukluk yıllarında yaşadığın olaylarda senin sorumluluğun neredeyse hiç yoktu. Dolayısıyla geçmişinle ilgili kendini aşırı suçlamayı bırak artık. Yaşananları, yaşanılan zamanda bırakmayı öğren. Ha bire, geçmişten bugüne kendine acı ve üzüntü verici hesaplar çıkarıp durma. Emin ol, bunu başardığında kendini çok daha rahat hissedeceksin.

İkinci olarak, mükemmeliyetçi yanınla biraz mücadele etmen gerekiyor. Topluluk karşısında konuşma, zaman içinde geliştirilebilecek bir yetenektir. Hiçkimse, ilk tecrübesinde mükemmel bir performans ortaya koyamaz topluluğa karşı. Bir konuyu bilmek ile o konuyu bir topluluğa anlatmak arasında büyük bir fark vardır. Bildiğim şeyi niye anlatamıyorum diye kendini suçlayıp durma. Bu ikisi arasındaki fark, zamanla ve tecrübeyle kapanır. Televizyonda ya da orada burada gördüğün güzel konuşan insanlar, önemli bir tecrübenin sonucunda o noktaya gelmiş kişilerdir. Sen de şahsiyetime zarar gelecek ve küçük düşeceğim endişesiyle topluluktan kaçma ki bu konuda mesafe alabilesin.

Ayrıca şunu unutma: Hepimiz insanız, hata yaparız. Hata yapa yapa daha iyisini yapar hale geliriz. O bakımdan dil sürçmelerini, ifade bozukluklarını göze alarak “bismillah” de ve konuşmaya başla.

Toparlarsak, sosyal fobinin ilacı, kişinin dengeli ve kendisiyle barışık bir şahsiyet geliştirmesidir. Geçmişinle bunun için barışman gerekiyor. Ve yine şimdi ve geleceğinle de barışman, bunun için gerekli. Geleceğinle barışmanın yoluna gelince, sana anlamlı gelecek bir hedef sahibi olmandır. Eskilerin “gaye-yi hayal” dediği bu hedef, seni kendinle ilgili duyguların etrafında dönüp durmaktan alıkoyar. Senin önüne bir yol çizer ve seni yola koyar. Yola koyulmuş biri ise, kendi olmayı başarmış birisidir. Yani kendisiyle barışıktır.

Şahsiyetini bu kıvama getirdiğinde, heyecan ve duygularını topluluk karşısında dahi kontrol altında tutmayı başaracağını da müjdelemek isterim. Bu noktadan sonra geriye bir tek şey kalıyor: Dersten önce anlatacağın konuya iyi hazırlanmayı ihmal etmemek!


Zafer Dergisi
Başlık: Sosyal Fobik misiniz?
Gönderen: Tuğra - 08 Eylül 2009, 01:49:55

Toplum içinde her birimizin iletişim tarzı farklıdır. Kimimiz yeni tanıştığımız bir grup içinde rahatlıkla konuşup keyifli zamanlar geçirirken kimimiz için adeta bir işkencedir orada bulunmak. Ne konuşacağımızı, elimizi nereye koyacağımızı, yemeği nasıl utanıp sıkılmadan yiyeceğimizi düşünedururken ter içinde kalanlarımız vardır.

Sosyal ortamlarda ya da performans gösterilmesi gereken durumlarda bireyin, başkaları tarafından aşağılanacağına veya utanılacak biçimde davranacağına ilişkin belirgin bir korku duyması durumu olan sosyal fobi utangaçlıktan öte bir durumdur. Çünkü oluşan korkuya bağlı kaçınma davranışları geliştiğinde bireyin iş, sosyal veya özel yaşam alanları kısıtlanmaya başlar.

Örneğin bir arkadaş toplantısına katılan sosyal fobik birey: bana bir soru sorulacak nasıl cevap vereceğim? , acaba konuşurken sesim titrer mi?, kekeler miyim?, yüzüm kızarır mı? şeklinde bir çok kaygıyla yola çıkar. Bu fiziksel belirtilerin başkaları tarafından da fark edileceği düşüncesi onu iyice endişelendirir.

Gerçekte sosyal fobik bireyler bu tür olumsuz düşünceleri ile aşırı meşgul olduklarından, tüm ilgi ve dikkatlerini kendilerine yöneltmekte ve böyle kendi kendilerini gözlemlemeye koyulmaktadırlar.

Yani sosyal ortama girdiklerinde artık çevrede neler olduğuna dikkat etmeksizin kendi olumsuz düşüncelerine odaklanmaktadırlar. Diğer yandan sosyal tehdit hissettiklerinden korkularının gerçekleşmesini engellemek amacıyla bazı güvenlik sağlayıcı önlemler almaya başlarlar.

Örneğin, göz teması kurmamaya çalışırlar, ellerinin titreyeceği korkusuyla bir şey içmemeye çalışırlar ya da ellerindeki bardağa elinin titrememesi için sıkıca yapışırlar, yine de titrediğini düşündükçe sıkıntı düzeylerini artırıp aslında kimsenin farkında olamayacağı titremelerini kendi kendilerine artırırlar. Oradan ayrıldıklarında ise bir daha bu tür ortamlara girmemek için çeşitli bahaneler bulmaya hazırdırlar.

Bu kaçınma davranışı zamanla sosyal işlevlerde belirgin sorunlar yaşamalarına da zemin hazırlar.

Toplumda yapılan çalışmalarda bu hastalığın kadınlarda daha sık görüldüğü belirtilse de klinik gözlemlerde cinsiyet farkı olmadığı düşünülmektedir. Belirtiler sıklıkla 13-20 yaşlarında başlar ve hastalar genellikle durumlarını şu cümleyle aktarırlar: "Kendimi bildim bileli çekingen, utangaç biriyim".

Bireyin aile ve arkadaşlık ilişkilerini, eğitim ve kariyer çalışmalarını olumsuz yönde etkileyen sosyal fobinin bir "huy" ya da "kişilik özelliği" olmadığının ve tedavisinin mümkün olduğunun bilinmesi ve profesyonel hekim desteğine başvurulması önemlidir. 

Dr. Oya Bozkurt
Başlık: Ynt: Sosyal Fobi
Gönderen: fasulye - 08 Eylül 2009, 12:02:46
Bilakis çok rahatımdır.
Başlık: 'Efendi' veya 'Hanımefendi'lik hastalıkmış!
Gönderen: Tuğra - 21 Ekim 2009, 00:36:38

''Efendi'' ya da ''hanımefendi'' olarak tanımlananların sosyal fobik olabileceği, tedavi edilmezse bu kişilerin evlenemeyeceğini hatta işsiz bile kalabileceğini savunuldu. Nasıl mı?

Akdeniz Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özmen Metin, sosyal fobinin, utangaç, çekingen insanların rahatsızlığı olduğunu belirterek, çevresinde ''efendi'' veya ''hanımefendi'' olarak tanımlanan kişilerin sosyal fobik olabileceğini, bunun da uygun tedaviyle aşılabileceğini bildirdi.

Yrd. Doç. Dr. Özmen Metin, yaptığı yazılı açıklamada, sosyal fobinin sessiz, utangaç ve çekingen insanların rahatsızlığı olduğunu ifade etti. Bu tür kişilerin çevresi tarafından genellikle ''çok efendi'' veya ''çok hanımefendi'' şeklinde tanımlandığına işaret eden Yrd. Doç. Dr. Özmen Metin, bunun uygun tedaviyle aşılabileceğini vurguladı.

Açıklamasında, ''Merak etmeyin. Tedavi olunduğunda efendilik yine sizde kalacaktır'' diyen Özmen Metin, bu tür kişilerin tedavi olmadığı takdirde, okulda başarısız olmasının yanı sıra evlenemeyeceğini hatta işsiz bile kalabileceğini savundu.

Bu kişilerin mesleklerini uygularken yaşadıkları kaygı ve kaçınma davranışları nedeniyle iş yaşamlarında başarılı olamama ihtimalleri bulunduğunu belirten Özmen Metin, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

''Bu kişiler karşı cinsle tanışmada, ilişki kurmada yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle evlenme eğilimi göstermeyebilirler. Yaşadıkları güçlükler nedeniyle, potansiyelleri olduğu halde uzun süre işsiz kalabilirler.

Sosyal fobisi olan kişiler genellikle çevreleri tarafından çok sevilir. Kişi çoğunlukla bu durumu kendi kişiliğinin doğal bir özelliği olarak görür ve yardım arayışına girmez. Oysa sosyal fobi kişinin mesleki, akademik ve kişilerarası ilişkilerindeki işlevselliğini belirgin olarak etkiler. Psikiyatrik bir rahatsızlıktır.''

Sosyal fobinin tedavisi için son derece etkili tedavi seçenekleri bulunduğunu bildiren Özmen Metin, yapılması gereken tek şeyin bu durumun farkına varmak ve değiştirmek için adım atabilmek olduğunu kaydetti.

Özmen Metin, bu kişilerin bir psikiyatriste başvurması gerektiğine işaret ederek, açıklamasını şöyle sürdürdü:

''Herhangi bir etkinliğe katılmak kişide hemen her zaman bir kaygıya neden olur. Bazen günler, haftalar öncesinden o etkinliğe katılacak olmanın kaygısını yaşamaya başlarlar. Bir süre sonra bu sıkıntıları yaşamamak için kaçınma davranışları gelişir.

Çok önemli toplantılarını, iş görüşmelerini, buluşmaları gibi birçok etkinliği iptal edebilirler ya da başka nedenler ileri sürerek bunlardan kaçınırlar. Ancak tüm bu kaçınma davranışlarına rağmen bu etkinliklerde bulunmak zorunda kaldıklarında yoğun bir heyecan, sıkıntı, korku ve kaygı yaşarlar.

Alay edileceği, rezil olacağı, küçük düşeceğine dair yoğun kaygıları olur. Bunu kontrol etmekte güçlük çekerler.

Bu belirtilere ilave olarak yüz kulak kızarması, çarpıntı, terleme, titreme, gerginlik, midede rahatsızlık, sık idrara çıkma gereksinimi, ağız kuruluğu, nefes almada güçlük, bayılma hissi, baş dönmesi ve kulak çınlaması gibi bedensel belirtiler eşlik eder.

Bu belirtiler bazen o kadar şiddetlidir kişi yazı yazamaz, kahve fincanını tutamaz, konuşamaz ya da kekeleyerek konuşur.''

SOSYAL FOBİNİN BELİRTİLERİ

Özmen Metin, açıklamasını şöyle tamamladı: ''Bir toplantıda, kalabalık bir grup önünde konuşma yapmak, statü olarak sizden yüksek kişilerle ve karşı cinsle konuşmak, geniş katılımlı bir yemekte bulunmak, sokakta bir kişiyi durdurup adres sormak, başlamış bir toplantıya sonradan katılmak, gözlerin üzerinizde olduğu bir etkinlikte bulunmak sizde aşırı derecede heyecan ve kaygıya yol açıyorsa,

Bir sınava girdiğinizde çok heyecanlanıyor ve bu nedenle bildiğiniz halde birçok soruyu yanlış yapıyorsanız,

Alay edileceğiniz, rezil olacağınız, küçük düşeceğiniz ve utanç duyulabilecek bir şeyler yapabileceğinize dair yoğun korkularınız oluyorsa,

Bu durumlarda bulunduğunuzda çarpıntı, terleme, titreme, kas gerginliği, yüz kızarması, konuşmada tutukluk gibi belirtiler yaşıyorsanız, siz bir sosyal fobik olabilirsiniz''

Haber Aktüel
Başlık: Türklerde en çok rastlanan 5 fobi
Gönderen: Ay Iıığı - 17 Aralık 2009, 00:30:35
Sizin de bir fobiniz var mı? Kimimiz hiçbir nedeni yokken yüksekten korkuyor, kimimiz örümcekten, kimimizse asansörde kapalı kalmaktan...

Normal dışı korkularımız fobi olarak adlandırılıyor. Bir korkunun fobi sayılması için, bir hayvan ya da eşya gibi belirli bir nesneye ya da kapalı yerde kalma gibi bir duruma yönelik olması gerekiyor.

Bazıları asansörde boğulacakmış duygusuna kapılıyor, bazıları yüksek bir binadan aşağıya bakınca bayılacak gibi oluyor... Kısacası fobiler yaşamımızı yönetiyor ve hayat kalitemizi olumsuz etkiliyor.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vedat Şar, "Tedavi edilmeyen fobiler depresyon ve alkolizm gibi sorunlara yol açabilir" diyor. Tüm bunlar performans azalması, sosyal ilişkilerde bozulma ve evlilik problemleri anlamına geliyor.



YAŞAMI KISITLIYOR

Fobinin kişinin günlük yaşamını etkileyecek boyutta olması, "ruhsal bozukluk" olarak kabul ediliyor. Ancak her fobi aynı şiddette olmadığı için, normal kişilerde de fobi benzeri davranışlar görülebiliyor. Gök gürültüsünden korkma bu örnekler arasında yer alıyor. Buna karşın uçak korkusu, yalnız kalamama ya da sosyal fobi durumlarında kişinin yaşamı ciddi biçimde etkilendiği için tedavi gerekiyor.

TÜRKLERİN 5 KORKUSU

KLOSTRO VE AGORAFOBİ: Kapalı yerlerde veya kalabalıkta yalnız başına kalamama.

SOSYAL FOBİ: Topluluk içinde bulunma ve yeni insanlarla tanışmaktan kaçınma.

HAYVAN FOBİSİ: Kedi, köpek gibi evcil hayvanlardan şiddetle korkma.

YÜKSEKLİK FOBİSİ: Yüksek yerlere çıkma ve aşağı bakmaktan korkma.

HASTALIK FOBİSİ: Bulaşıcı ve benzeri bir bedensel hastalığa yakalanma korkusu.

Anne babası fobik olan çocuk da fobik oluyor

Prof. Dr. Vedat Şar, "Fobik anne ya da baba elinde büyüyen çocuğun fobik özellikler geliştirmesi beklenen bir durumdur, ama şart değildir" diyor. Hastalık ya da kir bulaşma korkuları olan titiz bir anne babanın uyarıları ile yaşamaya alışmış çocukların benzer korkular geliştirmesi doğal karşılanıyor. Prof. Dr. Vedat Şar, sorunun çözülmesi için aile içindeki sıkıntıların aşılması gerektiğini söylüyor.

Kadınlarda daha sık

Fobilere erkeklerde de rastlanmakla birlikte birçok fobi türü kadınlarda daha sık görülüyor. Bunda evrimsel özelliklerin yanı sıra erkek ve kadına yüklenen farklı sosyal rollerin varlığı da etkili oluyor. Agorafobiye özellikle kadınlarda daha sık rastlanmasında kadınların bağımlı bir konumda olup birçok kültürde erkeğe oranla daha fazla kabul görmesinin etkisi olduğu düşünülüyor.



Kaynak: Ajanslar