FİLİSTİN DAVASINA ADANMIŞ BİR YAŞAM YASER ARAFAT
Adı Filistin davasıyla birleşmiş FKÖ’nün önderi ve Filistin Özerk Yönetimi(FÖY)nin başkanı Yaser Arafat RamAllahta 3 yıl ağır kuşatma altında İsrail siyonizmine karşı 2.intifadanın en önünde yürürken kahrolası hastalığa yaşlanmış vucudu daha fazla direnemiyerek tedavi görmekte olduğu Fransanın-Paris kentinde 11 Kasımda yaşama gözlerini yumdu.Arafat için Filistin halkı 40.gün yas ilan etti.Mısırda yapılana cenaze töreninin ardında 3 yıl kuşatma altında tutulduğu RamAllahda toprağa verilecek.
Emperyalist akbabalar,İsrail siyonistleri ve Filistin davasını pazarlama hazırlığında olan Filistinli reformist hainler,Yaser Arafatın daha ağır hasta olmasından başla yarak Filistin davasını teslim alma hazırlığına girişerek Yaser Arafat’tan bir an önce kurtulmanın hazırlığı içinde oldular.Ama emperyalistler ve uşakları yanılıyorlar.Nice zorlukları mücadele ile aşan Filistin halkı yeni tuzaklarıda aşarak bağımsız ve demokratik bir Filistin devleti kurma savaşımlarını kesintisizce sürdürecekler ve Arafatın yarım bıraktığı özgürlük davasını zafere taşıyacaklardır.75 yıllık ömrünün 56 yılını Filistin davasına hasretmiş olan Arafat, Filistin Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin başkomutanı ve halk önderi olarak her türlü saygıyı hak ediyor ve ezilen ve sömürülen emekçilerin kalbinde ve kavgasında yılmaz bir direnişçi olarak yaşamaya devam edecektir.
Arafatın yaşamı ve mücadelesi Filistin devrimiyle bütünleşmişti.Yaser Arafat, 1929 yılında Kudüs'te doğdu. Asıl adı Muhammed Yasser Abdürrauf Kudva el Hüseyni olan Arafat, Arap dünyasında Ebu Ammar (Kurucu) takma adıyla tanınıyordu. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) içindeki en büyük grup olan El Fetih'in kurucusu ve önderi Arafat,1969'dan, bağımsız Filistin Devleti'nin temeli diye düşünülen emperyalist Oslo Antlaşması'yla oluşturulan Filistin Ulusal Özerk Yönetimi'nin kurulduğu 1993'e kadar,24 yıl FKÖ Yürütme Kurulu'na başkanlık etti.Zengin bir tüccarın 7 çocuğundan biri olan Arafat'ın anneside,anti-Siyonist hareketin öncülerinden Kudüs Başmüftüsü Hacı Emin El Hüseyni'nin akrabasıydı.Arap-İsrail Savaşı'nın (1948) ardından ailesiyle göç ettiği Gazze'de orta öğrenimini tamamladıktan sonra, Kahire Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği öğrenimi gördü,Müslüman Kardeşler örgütü ile ilişkileri oldu.Filistin Öğrenci Birliği'ni kuran Arafat,1952-56 yılları arasında bu örgütün başkanlığını yürüttü.Öğrenciliği sırasında askeri eğitim de görerek,Mısır Ordusu saflarındaki Filistin Birliği'nde yer aldı,1956 Arap-İsrail Savaşı'na katıldı.Mısır'da bir süre inşaat mühendisliği yaptıktan sonra,mülteci olarak bulunduğu Kuveyt'te kendi işini kuran Arafat, 10 Ekim 1959'da Ebu İyad (Salah Halef) ve Ebu Cihad (Halil El Vezir) gibi arkadaşlarıyla birlikte FKÖ'nün belkemiği El Fetih'i (Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi) kurdu. Arafat, 1964'te düzenlenen gizli bir konferansta, silahlı mücadelenin başlatılmasını savunan kanadın içinde yer aldı ve 1 Ocak 1965'te, İsrail hedeflerine karşı ilk askeri harekatı gerçekleştiren birliğe komuta etti.
Mısır, Suriye ve Ürdün'ün, Haziran 1967'de İsrail karşısında bozguna uğraması üzerine, işgal altındaki Batı şeria'da filistin direniş hareketini örgütlemeye çalışan Arafat, şeria Irmağı boyunca üsler oluşturarak gerilla savaşını yönetti.Aynı yıl El Fetih sözcüsü olarak uluslararası kamuoyunun önüne çıkan Arafat, 1969'da Filistin Ulusal Konseyi'nin beşinci toplantısında, bütün Filistin gruplarını bir çatı altında toplayan Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) kuruluşuna öncülük etti ve yürütme kurulu başkanlığını üstlendi.Arafat, Filistinli gerillaların Ürdün'ü terk etmeye zorlandığı ve yaklaşık 40 bin kişinin yaşamını yitirdiği iç savaşta (1970-71), Filistin kuvvetlerinin başında çarpıştı.Ürdün'den ayrıldıktan sonra da siyasal ve askeri merkezini Beyrut'a taşımak zorunda kaldı.
FKÖ'nün bütün Arap devletlerince Filistin halkının tek yasal temsilcisi sayıldığı 1974'te, BM Genel Kurulu'na gözlemci olarak katıldı ve bir konuşma yaptı. Filistin davasını tanıtmak için birçok ülkeyi ziyaret etti. Bu yıllardan itibaren , Filistin' davasının silahlı direniş yerine emperyalist ve Arap devletlerinin insafına terkedilerek diplamasiye önem veren reformist bir çizgide ilerlemeye çalıştı .Neki emperyalistler ve uşak Arap devletleri her fırsatta Fiistin direnişini boğmaya çalıştılar.1975-76 Lübnan İç Savaşı'nda Lübnan'a giren Suriye ordusunun saldırılarına karşı koydu.Lübnan'ın fiilen bölünmesi üzerine, Filistinlilerin denetiminde kalan bölgelerde FKÖ'nün gitgide devlet yapısı kazanması için çaba harcadı.
Bu dönemde gittikçe artan siyasi ağırlığı sayesinde, Mısır ile Libya arasında (1977), ABD Büyükelçiliği'nin işgal edilmesi üzerine, İran ile ABD arasında (1979) ve İran ile Irak arasında (1980) arabuluculuk yaptı. Haziran 1982'de, şu anki İsrail Başbakanı Ariel şaron'un savunma Bakanı olduğu dönemde, Güney Lübnan'a giren İsrail'in Beyrut kuşatması sırasında, yaklaşık iki ay süren çetin bir direniş gösteren Arafat, diplomatik manevralarla zaman kazanarak, Filistin gerillalarının kenti boşaltmasını sağladı.
Ardından Beyrut'tan ayrıldı ve Tunus'ta FKÖ'nün yeni merkezini kurdu. 1983'te Suriye ile FKÖ arasındaki uyuşmazlığın alevlenmesi üzerine, Şam'dan sınır dışı edildi. Aynı yıl El Fetih içinde Arafat'a karşı başlatılan ayaklanma, önderlik konumunu sarsmaya başladı.Uzun süreden beri arasının açık olduğu Mısır ile yeniden ilişki kurdu ve Filistin sorununa BM kararları çerçevesinde, görüşmeler yoluyla barışçıl bir çözüm bulunması doğrultusunda, yoğun çaba içine girdi. Ürdün ile barış masasına oturmayı kabul etmesine karşın, Kral Hüseyin'in son anda vazgeçmesiyle bu girişimi sonuçsuz kaldı.
Arafat 1970'te Ürdün'den sınırdışı edildikten sonra yeniden Lübnan'a yerleşti. Ancak 1982'de İsrail güçlerince buradan da çıkmaya zorlandı.Lübnan'dan ayrıldıktan sonra,örgütün yeni karargah merkezi olarak seçilen Tunus'ta İsrail'in bir hava operasyonuna ve ölüm timlerinin saldırılarına hedef oldu. Bu saldırıların yanı sıra, uçağının Libya Çölü'ne düşmesinden ve uğradığı felçten de kurtuldu.
Arafat, Filistin toprakları üzerinde Müslüman, Hıristiyan ve Musevilerin bir arada özgürce yaşayabileceği laik ve demokratik bir Filistin Devleti'ni savundu .1948’de İsrail tarafından işgal edilen Filistin topraklarında direniş ateşini yakan ilk direnişçilerden olan Arafat acı çeken ama kahramanca savaşan bir halkın önderliğini kazandı.İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalizmin bir devlet olarak şekillendirdiği İsrail ve gerici Siyonizme karşı Arap dünyasının direniş merkezi Filistin’de büyük acılar ve nice katliamların tanığı olan Filistin ulusal önderi Arafat, birçok suikast, çatışma ve saldırı atlattı. Ürdün, Lübnan, Mısır, Suriye gibi Arap ülkelerinde mülteci olarak yaşayan Filistin halkının kendi toprakları olan Filistin’de bir araya gelmesi ve bağımsızlığına kavuşması için yılmadan mücadele etti. Filistin yanlısı gözüken ama emperyalizmle işbirliği içindeki Arap ülkelerinin feodal-burjuva kliklerinin etkisiz kılma ve tasfiye çabalarına karşı da direnen Arafat, teslimiyet ve ihanet içindeki Arap milliyetçileriyle de ayrıştı.
Bağımsızlık için bütün ömrünü harcamış, derin yurtseverlik aşkı ve bağımsızlık ateşiyle dolu olan Arafat ne yazı ki, Filistin halkının kendi topraklarında rahata kavuştuğunu göremeden yaşama veda etti. Kuşatma altında tutulan ve Şaron’un bombaları sonucu yerle bir edilen edilen Batı Şeria Bölgesi’nde, RamAllah’taki karargâhında 3 yıl boyunca kuşatma altında kötü günler geçiren, mum ışığında ve zor koşullarda Filistin halkını temsil eden ve direnişi ve diplomatik mücadeleyi sürdüren Arafat’ın vucudu fazla dayanamadı. Ne acıdır ki Filisinin ulusal lideri Arafat ancak Kasap Şaron’un kuşatmaya ara vererek izin vermesinden sonra RamAllah’taki karargahından ayrılıp Fransa’ya tedavi için gidebildi.
Batı Şeria ve Gazze’ye sıkıştırılmış, İsrail Siyonizmi tarafından ikiye parçalanmış olan ve her gün yeni katliamlara maruz kalan, önemli bir bölümü hala mülteci durumda olan, açlık, sefalet içinde yaşayan ve ölüme direnen Filistin halkının acısı Arafat’ın kaybıyla daha da artmıştır. Ancak onyıllardır tüm katliamlara, sürgün ve saldırılara karşı kahramanca direnmiş olan, Filistin halkı ve onun evlatları olan ‘Arafat’ın küçük generalleri’ taşlar ve sapanlarla da ede silah özgürlüğe kadar direnişe devam edecek,bağımsız ve demokratik bir Filistin’in kuruluşunu sağlayacaklardır.
Özellikle 70’lerden itibaren emperyalizm ve gerici Arap rejimlerine karşı uzlaşmacı ve pragmatik politik duruşu,El-Fetih çizgisini liberalleştirme yönelimi ve yönetiminde yaşanan mali yolsuzluklar vb. Arafat’ın hanesine kaydedilecek olumsuzluklardı.Önemli hata ve olumsuzluklarına ve Filistin sorunun emperyalistlerin savrulmalarına insafına bırakan tutum ve yaklaşımlarına karşın o yinede Filistin halkının ulusal kahraman ve halk önderi olmayı hak etti.Şimdi artık dikkatler Filistin’deki yeni yönetime ve nasıl bir yol alınacağına çevrildi.Filistin halkı Arafatın ardında kendi önderliğini sçme yada yaratmada inatla yürürken Arafat gibi bir önderi kaybetmenin acısını yaşayacak ve yerini dolduramıyacaktır.Bütün dünya halkları nezdinde derin sevgi ve sempati yaratan Filistin halkı haklı direnişini zaferle perçinlemek için emperyalist tuzaklara ve uşaklık namelerine fırsat vermeden kendi yolunda ısrarla yürüyecektir. Emperyalistler,İsrail siyonistleri ,Arap gericileri ve dava satıcıları boşuna umutlanmasınlar.Ebu Ambarın yaktığı ve on binlerin şehit olduğu ve milyonların mülteci yaşama itildiği,her gün topraklarının işgalcilerce kirlendirildiği bir halk,er ya da geç mutlaka siyonist işgale son verecek ve bağımsız Filistin devletine kavuşacaktır.Bunu ne emperyalistler ne siyonist işgalciler ve nede gerici Arap rejimleri engelleyecektir.Arafat yaptıkları ve yarattıklarıyla Filistin direnişinde yaşayacak ve ölümsüzleşecektir.
10, 2004
halkinbirligi.de
Kalin saglicakla...garsli36