عندما كان ابن جحا يدرس في قونيا، بعث رسالة الي ابيه قال فيها: يا ابتي اني ادعو لكم خلال صلواتي في الليل و خلال النهار. فرد عليه جحا بخظاب قال فيه: ارجو ان تستيقظ وتدعو لي عند صلاة الفجر.. ايها الكسلان.
دُعَاءٌ : dua
الفَجْرُ : fecir, sabah namazı
قُونْيَا : Konya
بَعَثَ اِلَي : ...e göndermek
رِسَالَةٌ : mektup
خِلاَلَ : esnasında
رَدَّ عَلَي : ....e cevap vermek, karşılık vermek
اِسْتَيْقَظَ : kalkmak, uyanmak
صَلاَة : namaz
الكَسْلاَنُ : tembel
Türkçesi
Sabah Duası
Hocanın oğlu Konya�da tahsil görürken babasına bir mektup gönderir ve şöyle yazar: �Babacığım sizlere gece gündüz namazlarımda dua ediyorum.� Hoca hemen şu yazıyla cevap gönderir: �Lütfen erken kalkıp bana sabah namazında dua eder misin? Ey tembel!�
العلاج
جاء احد الاشخاص الي جحا و شكا له الما في عينيه و طلب منه علاجا لايقاف الالم، فقال جحا: اوصيك بقلع عينيك، لانني حين اوجعتني سني مرة.. قلعتها فتخلصت من الالم
شَكَا : şikayet etmek, şikayetçi olmak
اَلَمٌ : acı, elem, ızdırap
إِيقَافٌ : durdurmak
قَلَعَ : çekmek, sökmek
أَوْجَعَ : acı vermek
سِنٌّ : diş
تَخَلَّصَ مِنْ.. : ..den kurtulmak
Türkçesi (Serbest tercüme)
Birisi Hoca�ya geldi ve gözlerinde bir ağrı olduğundan şikayet ederek bu acıyı durduracak bir ilaç vermesini istedi. Bunun üzerine Hoca ona şöyle dedi: Sana gözlerini çektirmeni tavsiye ediyorum. Çünkü bir keresinde dişim bana çok acı veriyordu, ağrıyordu. Ben de onu çektirdim böylece ızdıraptan kurtuldum!..[/size]
الضرورة
جاع جحا واحتاج الى طعام. فذهب عند تناول طعام الظهيرة بالضبط الى بيت شخص مقامة عنده حفلة زفاف و سلمه ورقة. ثم جلس امام مائدة الطعام وبدأ الاكل على الفور. فلما فتح صاحب الدار الورقة وجدها خالية من الكتابة. فاستغرب، وسأل جحا عن السبب. فاجابه:استمحيك العذر يا صاحب الدار. لقد اجبرتني الضرورة على تسليم الورقة اليك على عجل. فلم اكتب شيئا عليها
جَاعَ : acıkmak
قَإحْتَاجَ إلى : ...e ihtiyaç duymak
حَفْلَة زِفَاف : düğün yemeği
إسْتَغْرَبَ : garipsemek
يَسْتَمْحِي العُذْر : içten özür dilemek
أجْبَرَ على : ...e zorlamak
عَجَلٌ : ecele etmek, acele
طَعَمُ الظَّهِيرَةِ : öğle yemeği
بِالضَّبط بِـ : tam, tamamen
Türkçesi
Zaruret
(Birgün) Hoca acıktı ve yemeğe ihtiyaç duydu. Tam da öğlen yemeği vaktinde düğün yemeği tertip eden bir şahsın evine gitti ve ona bir kağıt verdi. Sonra hemen sofraya oturup acele acele yemek yemeğe başladı. Evin sahibi Hoca�nın verdiği kağıdı açınca kağıtta herhangi bir yazı olmadığını gördü ve bu tuhafına gitti. Hoca�ya bunun nedenini sordu. Bunun üzerine hoca şu cevabı verdi: Sayın ev sahibi sizden gerçekten çok özür dilerim. Zaruretten dolayı bu kağıdı size acilen vermek zorunda kaldım. Bundan dolayı da üzerine birşey yazamadım.
سلام و رحمة الله عليكم و علينا يا ايها الاصدقاء
ماشاء الله اكبر
Hüzünle titreyen gönle ince bir âh dokunur,Kalbi kırık olann kalbine Allah dokunur...
هذه الجملة مفيدة جدا و معناها جميلة جدا من كتب لهذا المنتدي رضي الله عنه كثيرا كثيرا