Hal Duası
Kalpleri dünyanın dert duvarı arasında ezilmiş bizleriz.
Ruhları zehir parmaklıklar ardında tutuklu kalan bizleriz.
Bencilliğin dehlizlerinde ümitsizce sürünenler bizleriz.
Ellerine cimrilik kelepçeleri vurulmuş zavallılar bizleriz.
Ayaklarını dar zamanların prangalarına kaptırmış mazlumlar bizleriz.
Biz, gururun mahkûmları.
Biz, gerçeğin kaçkınları
Biz, günahın tutsakları..
Biz, sahte uzaklıkların sürgünleri.
Biz, gayr-i sahih coğrafyaların gurbetçileri.
Biz, sonsuz derinlikte uykuların yitikleri.
Biz, unutuş uçurumları dibinde unutulmuş cesetler
Biz, isyan çöllerinin çorağındaki Kerbelâ mazlumları
Biz, benlik ve bencillik yabancılıklarında evine yol bulamayan itilmişler
Biz, uzaklıklarız
Biz, uzaklardayız.
Biz leylî yakınlık sevdalarının Mecnun’u.
Biz, Şirin vuslatların özlemi içinde Ferhat.
Biz, Yusuf’unkinden (as) beter aldanış kuyularına atılmış Züleyha’larız.
Biz, tanımsız yabancılıkların, tarifsiz vahşetlerin, bitimsiz mesafelerin karnına yutulmuş Yunus’larız (as)
Biz.
Herbirimiz.
Ben.
Affeyle...
Bağışla
Berat ver
Ey Allah’ım
DUÂ AYNI DUÂ, AMA OKUYAN AĞIZ...
Muhyiddîn-i Arabî (kuddise sırruh) hazretlerinden:
'Fakirin biri, bir ağaç dibinde gölgelenmekte olan Hz. Ali (r.a.)'ye gelir, ihtiyaçlarını arz eder:
' Çoluk-çocuk sıkıntı içindeyim, ne olur bana biraz yardımda bulunun, der.
Hz. Ali (r.a.) hemen yerden bir avuç kum alır, üzerine okumaya başlar. Sonra da avucunu açar ki, kum tanecikleri altın külçeleri hâline gelmiş...
' Al, der fakire. İhtiyacını karşıla!
Fakirin gözleri yerlerinden fırlayacak gibi olur:
' Allah aşkına söyle yâ Emîre'l-mü'minîn! Ne okudun da kum tanecikleri altın oluverdi? der. Hz. Ali (r.a.) anlatır:
' Kur'ân-ı Kerîm, Fâtiha sûresine gizlenmiştir. Bende Kur'an-ı Kerîm'i okudum, yani Fâtiha sûresini okudum bu kumlara...
Bunu öğrenen fakir durur mu? O da bir avuç kum alır ve başlar okumaya. Okur, okur, okur... Ama kumlarda bir değişiklik yoktur. Altın filan olmuyor, aynen duruyor.tekrar gelir ve İmam Ali kerremallâhü vechehû hazretlerine:
' Ben de okudum, ama birşey değişmiyor; kumlar altın olmuyor, der. Emîrü'l- Mü'mînin Hz. Ali (r.a.) boynunu büker, mahcup bir edâ ile cevap verir:
' Ne yapayım, der. Duâ aynı duâ; ama, okuyan ağız aynı değildir! Duâ tamam; lâkin, okuyanın ihlâsı ve teveccühü tamam değildir!..
İşte bütün mesele buradadır. Okuyanın ihlâsında ve teveccühünde... Aynı duâ; aynı îman, aynı İhlâs ve aynı teveccühle okunacak ki, aynı netice elde edilebilsin. Yoksa kumu altın yapmak gibi bir iksire sahip olabilmek mümkün olmaz
Alıntı Yap
' Ne yapayım, der. Duâ aynı duâ; ama, okuyan ağız aynı değildir! Duâ tamam; lâkin, okuyanın ihlâsı ve teveccühü tamam değildir!..
İşte bütün mesele buradadır. Okuyanın ihlâsında ve teveccühünde... Aynı duâ; aynı îman, aynı İhlâs ve aynı teveccühle okunacak ki, aynı netice elde edilebilsin. Yoksa kumu altın yapmak gibi bir iksire sahip olabilmek mümkün olmaz
:x
Alıntı Yap
Biz, gururun mahkûmları.
Biz, gerçeğin kaçkınları
Biz, günahın tutsakları..
Biz, sahte uzaklıkların sürgünleri.
Biz, gayr-i sahih coğrafyaların gurbetçileri.
Biz, sonsuz derinlikte uykuların yitikleri.
Biz, unutuş uçurumları dibinde unutulmuş cesetler
Biz, isyan çöllerinin çorağındaki Kerbelâ mazlumları
Biz, benlik ve bencillik yabancılıklarında evine yol bulamayan itilmişler
Biz, uzaklıklarız
Biz, uzaklardayız.
Biz leylî yakınlık sevdalarının Mecnun’u.
Biz, Şirin vuslatların özlemi içinde Ferhat.
Biz, Yusuf’unkinden (as) beter aldanış kuyularına atılmış Züleyha’larız.
Biz, tanımsız yabancılıkların, tarifsiz vahşetlerin, bitimsiz mesafelerin karnına yutulmuş Yunus’larız (as)
:x :x