Sadakat islami Forum

EDEBİYAT KÖŞESİ => SERBEST KÜRSÜ => Konuyu başlatan: İsra - 03 Ağustos 2009, 05:07:34

Başlık: Moda ve tesettür
Gönderen: İsra - 03 Ağustos 2009, 05:07:34
Son günlerde " kızım tesettürü iyice dejenere etti, başörtüsü olsa da, görüntü olarak tesettür şartlarını taşımıyor, bu konuda bizi hiç dinlemiyor ne yapalım? Türünden sorular alıyoruz. Kuşkusuz tesettürün temel şartlarıyla ilgili bilgi ve kriterleri hocalarımız açıklamalarıyla belirtmekteler ve gerekli açıklamaları yapmaktalar. Ancak, bu sorunun sosyo psikolojik boyutuyla, kadınları ve genç kızlarımızı nasıl etkilediği konusu benim de ilgimi çekmiyor değil.

Gerek sosyal çevremde gerek iş ortamında gördüğüm ve şahit olduğum durumu dikkate alınca, bu insanların tesettürün yozlaştırıldığına dair ifadelerini daha iyi anlayabiliyorum. Maalesef, kariyeriyle ve mesleğindeki ciddiyetiyle önemli bir mevkide yer alan tesettürlü hanımlarımızın dahi, gündelik hayatlarında, vaktin çoğunu ne giyeceğiz, neyi nereden alacağız, hangi elbisenin üstüne hangi ayakkabıyı uyduracağız türünden konuşmalarına şahit oluyoruz.

Ve bu insanların vaktin büyük bir kısmını, sadece lüks ve şatafatlarına ayırarak büyük bir zaman israfına gittiklerini düşünüyorum. Öyle ki, eğitimle ilgili organizasyonlarda dahi burada bilgilendirme yapacak hanımların, ne konuşacakları, hangi konuların üzerinde duracakları, nelere parmak basacakları konusundan daha ziyade nasıl giyinecekleri, nereden giyinecekleri dikkate alınıyor ve bu kimseler, insanların eğitimine harcayacakları o değerli vakitlerini beyhude tüketiyorlar.

Bunun sonucunda da, kadın bir çıkmazın, bir çelişkinin içinde sıkışıp kalıyor. Bunun sonucunda kadın bir yandan eleştirilmekten kaçınarak ilgi odağı olmaya çalışırken diğer yandan çevresindeki hemcinsleri tarafından beğenilmek için vaktinin ve parasının büyük bir kısmını giysilere harcıyor. Bunun sonucunda da amansız bir rekabetin içinde varlığını sürdürmeye ve hayatta kalmaya çalışıyor...

Her iki durumda da kadın bütün ilgi ve alakasını, enerji potansiyelini sadece dış görünüşüne harcamakta ve bunun sonucunda da sığ bir hayat görüşüne, sığ bir yaşam alanına saplanmaktadır. Benim üzerinde durmak istediğim de bu... Çünkü, böyle bir hayat tarzı doğurduğu sonuç itibariyle kadının zihinsel üretkenliğini baltalıyor, onun okuma, araştırma, kendini geliştirme, toplumsal alanda kendini ifade etme, üretme yeterliliğine sahip olma yeteneklerini köreltiyor ve onları üretmekten çok tüketen bir kitleye dönüşüyor.

Günümüzde ister muhafazakar kesimden olsun, ister kendisini modern hayat görüşüyle tanımlayan kesimlerden olsun kadına biçilen değer yargıları salt ambalaj alanıyla, maddi boyutuyla ele alınıyor. Dindar kimselere ait bir iş yeri diyerek başvuru yapan tesettürlü kadınlarımız dahi ahlaki değerlerinden, iş becerilerinden önce, prazantabl olup olmadıklarıyla değerlendiriliyorlar.

Hatırlıyorum da, gençlik yıllarımda, insani ilişkilerimizde gerek giyim tarzımızın gerek hayat görüşümüzün İslami normlara uygunluğu öncelikli olarak dikkate alınırdı. Giyim tarzının tesettür şartlarını sağlayıp sağlamadığı göz önünde tutulur ve bu konuda israf ve gösterişe kaçmamaya özen gösterilirdi. Dolayısıyla böyle bir ortamda da kadınlar ilgi ve alakalarını okumaya, üretmeye ve öğrenmeye ayırma şansına ulaşırlar ve hayatlarının muhasebesini yapabilirlerdi.

Şimdilerde her şey değişti, sizin ne okuduğunuz, neler yapabileceğinizden, hangi şartlara sahip olduğunuzdan önce, nasıl göründüğünüz ve giyim tarzınız dikkate alınıyor. Modern dünyanın kriterlerine göre, ne kadar şıksanız, ne kadar modaya uygunsanız, iş alanında ve sosyal hayatınızda aynı şekilde dikkate değer görülüyorsunuz. Kadının içine düştüğü bu içler acısı durum ne yazık ki, yazılı ve görsel medya aracılığıyla sürekli lanse edilmekte ve örnek modellerle gündeme getirilmektedir.

Beni asıl yaralayan da, hayat boyu, din, kültür, değer, ahlak, Peygamberin örnek hayatı, vahiy diye yola çıkan ve bu değerler uğruna bir çok şeyden vazgeçen bedel ödeyen bizlerin nasıl bu hale geldiğimizdir. Nasıl oldu da giyim tarzımız, tesettürümüz, böylesine bir dejenerasyonun içinde yer almaya başladı? Ve nasıl oldu da, bizler bu dejenerasyonun birer üyesi olduk? Böyle giyinmesem işyerimde adam yerine koymuyorlar diyor çalışan bir arkadaşım...

İyi de bizlerin şu soruyu kendimize sormamız gerekmez mi?... Başkalarının ne dediği mi önemli, inancımızın kriterleri mi? Eminim ki, bu soruya her birimiz hiç düşünmeden dinimin ne dediği daha önemli diyeceğiz... Ama nedense hayatımızın pratik yansımalarında her zaman ötekilerin dediğini önceliyoruz... Öyleyse durum gerçekten vahim ve bizler demek ki, artık inandığımız gibi yaşamamaya başladık... Ve artık söylemlerimizle hayat tarzımız arasında mesafeler örüldü...

Her şeyi bir kenara bırakıp önce bu sorunu çözmeliyiz... Neye inanıyorsak, neyi ifade ediyorsak, hayat tarzımız da buna uygun olmalı aksi takdirde gerek tesettürümüzde olsun, gerek sıradan hayatımızda her zaman bir çelişki bir belirsizlik içinde yaşamaya devam edeceğiz... Beni korkutan da bu....

Fatma Tuncer 
Başlık: Ynt: Moda ve tesettür
Gönderen: mazhar - 23 Eylül 2011, 23:42:12



Kuran ve Sünnette tesettürün ölçüleri




Müslüman kadının kılık-kıyafeti; şartları, özellikleri ve ölçüleri nasıl olmalıdır? Başörtüsü veya örtünmenin Kuran ve sünnetten delilleri var mıdır?
Soru 60: Müslüman kadının kılık-kıyafeti; şartları, özellikleri ve ölçüleri nasıl olmalıdır? Başörtüsü veya örtünmenin Kur’an ve sünnetten delilleri var mıdır? Ana hatlarıyla konuya açıklık getirmenizi istirham ediyorum, selam ve hürmetlerimle.

Cevap 60: Müslüman kadının tesettürünün ölçülerini, temellerini ve şartlarını belirleyen açık âyet ve hadisler vardır. Yüce Kur’an’ın, kadın-erkek her Müslümanın nezih bir hayat yaşamasını hedeflediği ilgili âyetleri şöyledir:

“Mümin erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) esirgesinler ve namuslarını korusunlar! Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Gerçekten Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) esirgesinler, namus ve iffetlerini korusunlar! Açıkta kalan/kendiliğinden görünen kısmı müstesna olmak üzere, zinetlerini göstermesinler”(Nûr 24/30-31).

Bu âyette geçen “Açıkta kalan / kendiliğinden görünen kısmı müstesna” tabiri, hemen bütün ulema tarafından yüz ve eller şeklinde anlaşılmış; yüz ve ellerin örtülmesi gerekli (avret) uzuvlar olmadığı ifade edilmiştir.

Yüce Kur’an’ın şu beyanları da evrensel nitelik taşır: “Kadınlar başörtülerini (humur) yakalarının üzerine (kadar) koysunlar / örtsünler”(Nûr 24/31). “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaçtan dolayı dışarı çıktıkları zaman) dış elbiselerini / örtülerini (cilbâb) üstlerine almalarını söyle. Onların tanınıp incitilmemeleri ve taciz edilmemeleri için en uygun olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir”(Ahzâb 33/59).

Müminlerin annesi Ümmü Seleme’nin (r.a) şu tesbiti, bu âyetin nasıl yorumlanması ve uygulanması gerektiği hususuna ışık tutar: “Kadınlar başörtülerini yakalarının üzerine (kadar) örtsünler” âyeti nâzil olunca, Ensâr kadınları, başları üzerinde âdeta kargaları andıran (siyah) örtüler olduğu halde, evden dışarı çıkarlardı”(Ebû Dâvud, Libâs 29).

Arap dili ve tefsir âlimi Ebû Zekeriyyâ el-Ferrâ (v. 207/822) diyor ki: “İslâm öncesi câhiliye devrinde kadınlar, başörtülerini arkalarına salıverirler ve ön taraflarını (boyun ve yakalarını) açarlardı. Bunun üzerine Müslüman kadınlar tesettürle emr olundular”.

Konuyla ilgili burada kaydedilmesi gereken hadisler ise şöyledir:

a)      Hz. Âişe’den rivâyet edildiğine göre, Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ, giydiği ince elbise ile huzuruna gelmesi üzerine Rasûlullah (s.a) ondan yüzünü çevirir ve şöyle buyurur: “Ey Esmâ! Kadın büluğ çağına eriştiği zaman, artık onun şu ve şu yerleri dışında bedeninin görülmesi uygun olmaz”. Rasûlullah (s.a) bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etti(Ebû Dâvud, Libâs 31).

Bu hadis, örtünmede istisna edilen yerlerin yüz ve eller olduğunu gösterir. Hanefî fıkıh âlimi Cessâs, evlenme niyetiyle ve şâhitlikte şehvetle de olsa yabancı kadının yüzüne bakılabileceğini ifade eder. Fakat yüzün ve ellerin açılmasını câiz gören âlimlerin çoğu şehvet, fitne ve fesat korkusunun bulunmaması şartını ileri sürer. Kadına fiilen musallat olmak, şehvet duymak, laf atmak veya kötü duygu ve düşüncelere kapılmak gibi bir fitne korkusu ve fesat ortamının olmaması durumunda, Hanefîler’in de içinde bulunduğu âlimlere göre, yüz ve eller açık olabilir.

b)      Hz. Âişe, yakasını gösteren ince bir başörtüsü ile yanına gelen yeğeni (Abdurrahman’ın kızı) Hafsa’nın başörtüsünü yırtmış ve “Sen, Allah’ın Nûr sûresinde indirdiği âyetleri bilmiyor musun?” demiş ve ona kalın bir başörtüsü takmıştır(İbn Sa’d, Tabakât, VIII, 71-72; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, II, 235).

c)      Bazı sahih hadislerde, “kırıtarak ve salınarak yürüyen, meylettiren-meyleden” diye nitelenen, güzelliğini teşhir düşüncesiyle vücudunun bazı yerlerini gösterecek şekilde ince, şeffaf ve dar elbise giyen veya giyinmiş olmalarına rağmen hareket ve davranışları ile karşı cinsi tahrik ve taciz eden kadın anlamında “giyinmiş çıplak” tabiri geçer(bkz. Müslim, Libâs, 125; Cennet, 52; Muvatta’, Libâs, 4).

Rasûl-i Ekrem’in “Ben onları henüz görmedim” diyerek nitelediği bu anormal görüntü, çok geçmeden İslâm dünyasında ortaya çıkar ve Nevevî’nin de ifade ettiği gibi hadis, “nübüvvet mucizelerinden biri” sayılır.

d)     “Allah, kadın gibi giyinen erkeğe ve erkek gibi giyinen kadına lanet etmiştir”(Ebû Dâvud, Libâs 28; Ahmed b. Hanbel, II, 325).

İslâm âlimleri, söz konusu âyet, hadis ve tarihsel uygulama ışığında Müslüman kadının tesettürünün / kıyafetinin model ve stilinden ziyade, nasıl olması gerektiğine dair şu esasları ortaya koymuşlardır:

a) Kadın, Kur’an’ın ve sünnetin istisnâ ettiği yerler hâriç, bütün bedenini örtmelidir.

b) Dışarıda giyilen üst elbise (cilbâb) bizâtihi zinet olmamalıdır. Dış giysiler, erkekleri etkileyecek ve rahatsız edecek kadar süslü ve alımlı olmamalı, renk ve model itibariyle sade, mütevazı ve ağırbaşlı olmalıdır.

c) Tenin rengini belli edecek ve altını gösterecek şekilde ince ve şeffaf olmamalıdır.

d) Vücut hatlarını, yani göğüs, bel, kalça gibi uzuvları belli etmeyecek şekilde geniş olmalıdır.

e) Erkeklerin elbiselerine benzememelidir. Kadın ile erkek, kendine özel elbise giymeli, birbirlerinin kıyafetine özenti duymamalıdır.

Sonuç itibariyle, kadının örtünmesi, salt geleneksel bir uygulama veya politik-ideolojik bir simge değil, zarûrât-ı dîniyye yani, dinin kesin hükümleri (farzları, vecîbeleri) arasındadır. Kur’an, sünnet, icmâ ve fiili tatbikatla sâbit olan örtünme hükmünü hafife alarak veya alay konusu yaparak reddetmek, dinî şiar ve değerlere hakaret sayılır. Bilinçli yapılan bu nevi hakaretler inkar / küfür niteliği taşır. Allah’tan af dileyerek örtünme hükmünü tatbik edemediğini itiraf eden kimse ise günahkâr kabul edilir. Çünkü burada bir nakisa, yani farz olan bir hükmün ihmal edilmesi söz konusudur.

Kadının tesettürü, onun iç dünyasını dışa yansıtan kimlik ve kişiliğinin bir şiarı / tezahürü olduğundan insanlar üzerinde itibar ve hürmet uyandırmalıdır. Onun taşıdığı bu dinî şiar, karşıtları tarafından yöneltilen tepkiler veya bazı Müslümanlarca yapılan tuhaf teviller karşısında gevşeklik göstererek kaybedilmemeli, aksine dinî inanç ve bilinç gereği savunulmalıdır.

Günümüz şartlarında başörtüsünün, okuyan veya çalışan bayanlar için serbest bırakılması halinde, kamu düzenini bozacağı, bir siyasal simge ve bir tehdit olacağı, dindar-dinsiz ayırımcılığına imkân vererek toplumsal kargaşaya götürebileceği ileri sürülemez, sürülmemelidir. Bilinmelidir ki, toplumun huzur ve sükûnu, sorumluluğunun farkında olan, dinin hüküm, hikmet ve şiarlarına saygı gösteren şahsiyetlerin varlığına ve iyilerin (ebrâr) kötülerle (füccâr) yapacakları mücadeleye bağlıdır.

Prof- Dr- Zekeriya Güler . Haber yedi 7

zguler59@ hotmail com
Başlık: Ynt: Moda ve tesettür
Gönderen: Seriyye_ - 25 Eylül 2011, 18:09:37
Acaba bu hükümlerden haberleri yokmu da halen kafalarına ,nefslerine göre giyim kuşama bürünüyorlar.Aklıma bir ayet geldi ; nasılda bile bile saptırılıyorlar , diye başlıyordu.

Bu arada bilgiler için teşekkürler.
Başlık: Tesettür modaya kurban mı?
Gönderen: İsra - 16 Ekim 2011, 03:48:39
Başörtülü kadınların da güncel ve güzel giyinmek istemesi doğal. Ancak son yıllarda modada öne çıkan bazı eğilimler, tesettür giyimde hoş olmayan görüntülere neden oluyor. Düşündürücü olan bunların hemen benimsenmesi ve normalleşmesi.

Son yıllarda modada öne çıkan bazı eğilimler, tesettür giyimde pek de hoş olmayan görüntülerin oluşmasına neden oluyor. Mesela ipek etoller, başörtülü gençlerin daha çok tercih ettiği ürünler oldu hep. Son zamanlarda vual şallar ve ipek şallar daha çok gündemde. Özellikle 18-24 yaş aralığında başörtülü gençlere dikkat ettiğinizde çok azının klasik ipek eşarp taktığı görülür. Bunda öğrenci olmalarının ve şalların hareket rahatlığı sağlamasının etkisi büyük.

Fakat şalların bağlanma şekilleri uyumdan uzak bir hal almaya başladı. Normalde düzgün durması için çaba sarf edilen başörtüler, yerini oldukça biçimsiz sivri üçgen tepelere bırakmış. Kimin şalları daha sivri ise o kadar havalı sanki! Dahası şalları iğnesiz takmak oldukça moda. Özellikle yazın şal takanların birçoğunun iğnesiz, öylece serbestçe omzuna attığını ve bunun ne kadar çoğaldığını gördük.

Boyunları açıkta bırakan, kulaklardaki küpelerin bile çok rahat görüldüğü bu şal bağlama tarzı hızla yayılıyor. Hatta bu şal bağlama modası, bone ya da iç başörtüsü kullanmadan saçların ön kısmının göründüğü bir tarza doğru gidiyor. Kimin nasıl örtündüğü elbette kendisini ilgilendirir ama bu görüntüler İslam'daki 'örtünme' tanımından oldukça uzak. Bana trajikomik gelen yanı ise internet sitelerinde genç kızların birbirlerine nasıl bu şekilde bağlayabileceklerine dair tarifler vermesi.

Midi boy etek derdi

Bir de midi etekler var. Kısa desen değil, uzun desen hiç değil. Kışın uzun çizmelerle giyildiğinde fazla dikkat çekmiyordu bu etekler ama bu moda yazın da devam edince başörtülü insanların giyim tarzıyla uyuşmayan bir sonuç ortaya çıktı. Fatih gibi tesettür giyim müşterisine hitap eden bir semtte bile birçok eteğin boyunun kısa olduğunu görmek mümkün. Ya eteği bir beden büyük alıp düşük bel giyeceksiniz ki, bazen bu da yetmiyor ya da almayacaksınız. Mağazalara sorunca, "Müşteri bunu istiyor." diyor. Ama istediği boyda etek bulamayanlar da çoğunlukta.

Fakir kollar

Eskiden kolluklar vardı. Her rengini bulabiliyordunuz. Nerdeyse bone gibi bir ürün olmuşlardı. Şimdi pek gündemde değiller. Zira bilekleri açıkta bırakan fakir kol bluzları artık kolluk takmadan kullanmayı sorun etmiyor birçok insan. Global markaların yaz-kış her sezon ürettiği fakir kol gömlek tunikler neredeyse klasikleşti. Dahası birçok başörtülü kadın bu kol boylarını özellikle yazın içine body giymek istemediği için modelini çok beğense de almıyor. Tesettür giyime yönelik ürünler satan mağazaların birçoğunda ise kol boylarının yine kısa olduğunu görüyoruz. Tesettürlü insanların ihtiyaçlarına yönelik ürünler satılacağını düşündüğümüz mağazaların da bu ihtiyacı görmezden geldiğini görmek şaşırtıcı. İnsanların bu ürünlerin kısa olmasını artık dert etmemesi de bu durumun sebeplerinden biri muhtemelen.

Pardösü markası bazı firmaların kataloglarında yarım kollu modellerin, gömlek ya da body ürünler kullanılmadan çekildiğini görmek de üzücü.

Liste aslında şallar, fakir kollar ya da midi eteklerle bitmiyor. Birçok farklı detay var konuşulabilecek. Başörtülü insanların da güncel ve güzel giyinmek istemesi çok doğal. İnsani bir durum. Fakat bunu yaparken örtünme ölçüleri artık çok fazla göz ardı ediliyor. Şal moda diye boyunların açıkta bırakılması, küpeli kulakların görünmesi vs. Düşündürücü olan bu görüntülerin hızla benimsenmesi ve gittikçe normalleşmesi...

***

Neler göz ardı ediliyor?

Boyunları ve kulakları açıkta bırakan şal başörtüler.

Fakir kol gömlekler.

Midi boy etekler. Ne uzun ne kısa.

Diz altı etekler de artık başörtülü kadınların kullandığı bir ürün. Ten rengi çorap, diz altı etek ve başörtüsü oldukça çelişkili bir görüntü.

Dar kot pantolonların üstüne giyilen kısa tunikler.

Kuş yuvası gibi birçok iç başörtüsü kullanılarak şişirilen baş bağlama yöntemi. Hem estetik değil, hem de örtünmekten uzak.

Örgü gibi tepeye dolanan başörtüler.

Bone ya da iç başörtüsü kullanmadan saçların önden göründüğü yeni stiller.

Şu an çok moda olan skini jeanler. Bunlar bildiğimiz tayt gibiler ve kısa tuniklerle kullanılıyor.

Kezban Karagöz
Başlık: "Başörtülü çıplaklık ve ahlaki çöküş"
Gönderen: mazhar - 12 Ağustos 2012, 09:04:46
Başörtülü çıplaklık ve ahlaki çöküş"

Sorunun büyüğü"nü görüyor, ama nedense bir türlü üzerine gidip çözmeye çalışmıyoruz. Müslümanların nesli ahlaki çöküşe doğru yuvarlanıyor, ya biçare kalınıyor, ya da kimse umursamıyor. "İslam Toplumu"nun oluşmasına engel çirkin ve acı manzara; ahlaki çöküşün aleni belgesi. Güya "başörtülü", ama aslında çıplak!

Öyle başörtülüler var ki, başlarını niçin kapattıklarını anlamak imkânsız. Yarım yamalak bir örtünün dışında tesettür namına bir şey göremezsiniz. Başörtüsü dediysem, onun da İslami ölçülere uygun olduğunu sanmayın. Başı açık ile kapalı arasındaki tek fark, başa öylesine dolanmış bir bez parçası.

Müslüman ve mütesettir bir bayanın mahremiyetinden, edep ve hayâsından eser yok. Başlarındaki örtü hariç, tesettürlü olduklarının başka hiçbir alâmeti de yok!

Büyük sorunlarımızdan biri bu değil mi? Nelerle uğraşıyoruz, ama aslında hangi sorunların üstesinden gelmemiz gerekiyor, bunun farkında mıyız? Kadınıyla, erkeğiyle İslam ahlâk ve edebinden nasibini alamamış bir "İslam gençliği" ile gideceğimiz tek yer "çürümüşlük ve çöküş" değil mi? "Müslüman toplumun yarınları"nı böyle bir gençliğe mi emanet edeceğiz?

Manzarayı biliyorsunuz ama yine de kısaca tasvir edelim:

Kızımızın başı örtülü, ama bacağına giydiği sımsıkı bir pantolonla dolaşıyor! Başı örtülü, ama yakasını-bağrını, ya da belini de açmak suretiyle, iç çamaşırını dahi gösteren bir gömlek giymiş! Başı kapalı, ama kısa kollu bir tişört var üzerinde! Başı kapalı, ama giydiği etek şeffafa yakın, ışık vurduğunda altını gösteriyor! Başı kapalı ama şeffaf bir elbise ya da etek giymiş, ama bacağında bir şey yok; rüzgar estiğinde, elbisenin etekleri kalkıyor, ortada ne tesettür kalıyor, ne mahremiyet!

Başı kapalı, ama sokak ortasında bir herifle -kocası da olabilir, ama ne fark eder ki-, öpüşüyor! Başı kapalı, ama sevgilisiyle/kocasıyla sarmaş-dolaş sokaklarda, gezi ve eğlence yerlerinde uygunsuz davranışlar sergiliyor! Başı kapalı, ama erkeklerle birlikte öyle bir diyalog ve şaka/şamata içinde ki, kulağına geldiğinde utancından yerin dibine giriyorsun da kızımız/oğlumuz gayet rahat!

Başı güya kapalı, ama başörtüsü öyle küçük ki, saçları sığmıyor örtüye, dışarı fırlıyor! Başı kapalı, ama saçını "deve hörgücü" gibi yapmış, çağdaş bir görüntüye özendiğini belli ediyor. Başı kapalı, ama başörtüsü öyle ince ki, örtünün altındaki saçları, kullandığı tokanın rengi ve şekli bile görünüyor! Başı kapalı, ama giydiği ince elbise göğüslerini bütünüyle belli ediyor! Başı kapalı, ama yırtmaçlı bir etek giymiş, adımını attığında -afedersiniz- kıçına kadar meydana çıkıyor!

E, o zaman niye örtünüyorsun kardeşim? Açıver de bari "İslam'ın ahlâk ve âdâbı"na, "Müslümanın izzet ve onuru"na, gerçekten örtünen "mü'mine kadının mahremiyet, edeb ve hayâsı"na zarar verme! Git, ne halt edersen et, ama dinime bulaşma!

Kadınlarımız böyle de, erkeklerimiz sütten çıkmış ak kaşık mı? Hangi melaneti ararsan, genciyle yaşlısıyla, "Müslümanım" diyen erkeğimizde bulabilirsin. Karısını, kızını, kızkardeşini yukarıda sergilediğimiz manzara içinde gördüğü halde buna ses çıkarmayan baba, koca, kardeş sanki daha mı edebli? Ya da az önce çizdiğimiz manzaranın bir yarısında da güya Müslüman erkeklerimiz yok mu?

Böyle bir manzarayı görüyoruz da uyarıyor, "nasihat görevimiz"i eda ediyor muyuz? Her şeyden önce, böyle bir derdimiz var mı? Bundan da önce, "İslam'ın ahlâk ve edebi"nden ne biliyoruz? İkaz edersek bizi terslerler, hakaret ederler; bize bulaşmasınlar da, ne halleri varsa görsünler" mi diyoruz yoksa?

İyi de, onlar senin dininin mensubu olarak algılanıyor; yaptıkları her şey İslam'a mal ediliyor! Buna nasıl duyarsız kalırsın? Yoksa, Rasulullah'ın, kıyamet alâmetleri arasında saydığı, yol üstünde zina edenlerin olacağı, ama hiç kimsenin, "ne yaparlarsa yapsınlar, ama bana bulaşmasınlar" diye müdahale etmeyeceği dönem acaba bu dönem mi?
Sözün kısası, tam bir "ahlâki çöküş" yaşanıyor!

Böyle giderse, bugünümüz pislik içinde, geleceğimiz ise içinden çıkılması imkânsız görülen zifiri karanlık!... Ne yapıp edip, bu "ahlâksız gidişat"a dur demeli, bu rezalete, böyle çirkin bir kepazeliğe son verecek etkili ve kesin çarelere başvurmalı. Evet, "etkili ve kesin çareler"e!...

Ahlâken çökmüş, edebini kaybetmiş, gençliğini boşvermiş bir toplum, bir gün devrilip gidecektir de kimse farkına bile varamayacaktır. Bunun hesabını vermeyi göze alacak biri var mı?
Faruk Köse.Haber Vaktim.com
Başlık: Ynt: Moda ve tesettür
Gönderen: mazhar - 14 Ağustos 2012, 05:02:30
Son yıllarda para hırsının yani sıra bir de aşağılık kompleksi gelişti bazı Müslümanlarda. Başka bir yazar da konuya bu açıdan yaklaşıyor. (Bazı ifadeler için affınıza sığınıyorum)

“Müzik, ışıklar, renkler... Manken kızlar... "Tak... tak... tak..." yürüyecekler. Podyumun sonuna gelecekler... "Rak..." diye dönecekler... Tesettürlü giysiler içinde endam kıracak, kalça sallayacaklar. Abdestli, namazlı, örtünmüş hanımla evli erkekler, "tesettürlü mankenlerin" bacaklarını, kalçalarını, mahrem yerlerini gözleriyle soyacaklar. Göz zinası yapacaklar. Olacak sana tesettür defilesi. Hayata bak dincileri ne hale getirdi. Laikler gibi olacaklar ya. Onlarla yarışacaklar ya. Örtünmenin defilesini yapıyorlar. Örtünmenin defilesi mi olur? Altı kaval, üstü şişhane! İslam kültüründe defile mi vardı? İslamcı kadın, laik kadına yaklaşıyor. Aslında  İslamda reform yapıyorlar. Aslında "Yapın yapın..." demeli... Daha çok tesettür defilesi yapın. Ne kadar çok yaparsanız iyidir, demeli.”

Bu tür faaliyetler İslama büyük zarar vermektedir. Tesettür defilesi ve bunun gibi gayri İslami davranışlar ya İslamın tesettür emrinin ne olduğunu bilmemenin veya para hırsının gözleri bürüdüğünün ifadesidir.

Tesettür yani hicab ayetinin içinde yapılanların tam aksıne; kadının teşhir edilmemesi, gözden ırak olması, zaruret olmadıkça sesini duyurmaması, erkelerin arasına karışmaması, sokağa çıktığında giyinişinin sade olması, dikkati celbedici giyim ve hareketler içinde bulunmaması, tahrik edici olmaması... gibi davranışlar da vardır.

Nitekim, Tergib’te bildirildiğine göre: Hz.Fâtıma’ya sorarlar: “Kadınlar için en iyi olan nedir?” cevâbında, “Erkeklerden uzak durmalarıdır” buyurur.

Âişe validemize, kadın sokağa çıkmak zorunda kaldığında nasıl olmalı diye sorulduğunda; başörtüsünün üstüne eski bir örtü almalı, belini büküp yeni elbise giymemelidir. Konuşmasının düzgün olmaması için ağzına bakla gibi bir şey koymalıdır.” buyurur. Bugün belki böyle yapmak mümkün olmayabilir. Fakat, dikkati çekmeyen “Ben buradayım bana bakın!” dan uzak, sade bir giyim pek ala mümkün. Defilecilerin yaptığına bir bakın bir de bu hükümlere. Nereden nereye değil mi?

Yanlış anlaşılmasın; İslamiyet, papazlar gibi kadından uzak durun demiyor. Meşru şekilde evlenin, yuva kurun; komşunun karısını, kızını baştan çıkarmayın, onların haya perdelerini parçalamayın, aile yuvalarını yıkmayın diyor. Tesettürün gayesi de bu değil mi zaten!..

http://www.sadakat.net/hka/index.htm




ibrahim Kara'nın Küresel Kuşatma ve Siyonizm kitabını okurken, 9 Mayıs 1956 tarihinde yapılan Siyon Protokolü'ndeki 22 maddelik kararlar dikkatimi çekiyor.  Çünkü kararlar arasında ailenin parçalanmasını hedef alan maddeler var. Ne yazık ki, aile değerlerini ortadan kaldırmayı hedefleyen bu maddeler etkilerini göstermiş durumda

Maddeler şöyle:

-Gelecek nesilleri ahlâka aykırı telkinlerle ifsat etmeli.

-Aile hayatını yıkmalı.

-İnsanlara aşağı sınıflarla tahakküm etmeli.

-Sanatı zayıflatarak edebiyatı müstehcen ve şehevi hale sokmalı.

-Mukaddesatı, hürmeti yıkmalı, hürmetle anılan kimseler hakkında rezil vakalar uydurulmalı.

-Hudutsuz bir lüks, baş döndürücü modalar icat etmeli, çılgınca sarfiyatı teşvik etmeli.

-Kalabalıkların vakitlerini eğlencelerle oyunlarla oyalamalı, herkes düşünmekten alıkonulmalı

-Mal sahibi ile işçilerin arasını bozmalı ve grevler, sabotajlar tertip etmeli.

-Yüksek tabakanın manie kuvvetini her çareye başvurarak kırmalı.

Milli Gazete


Başlık: Ynt: Moda ve tesettür
Gönderen: mazhar - 04 Ekim 2012, 00:00:31
Alıntı YapÖrtün namusun senin, ey müslüman kadını,
Tesettürle dünyaya duyurdun sen adını

Ne demişti vatanı dört bir yandan kuşatan:
«Hanımının örtüsü bu milleti yaşatan»

Sende bir sır gizlidir, ey gönüller fatihi,
Senin örtüne bağlı, milletimin talihi

Annesin; olacaksın, genç nesiller annesi,
Yırtacak engelleri, nûrunun pervanesi

Vatanımın mührüsün, gözümüzün nûrusun,
Yüce Allâh’ım seni kem gözlerden korusun

http://www.sadakat.net/forum/kissadan_hisseler/bir_ziyaretci_uc_keramet-t60757.0.html;msg267003;topicseen#msg267003