Cennet kuşu/devlet kuşu manasındaki “Hüma” ismiyle müsemma olan Hatice Alime Hatun, geleceğe saadet ve mutluluk bahşedecek bir kadere sahiptir. Zira, İsfendiyaroğullarından Tacettin İbrahim Bey’in güzelliği ile ünlü bu kızı, Sultan II. Murad ile izdivacından 1432 senesinde, Fatih Sultan Mehmet’i dünyaya getirecektir.
Gerçekleştirdiği fetihle çağ kapayıp çağ açmış bir lideri anlayabilmek için ilk eğitimcisi olan annesini tanımak ve bu bağlamda “Her başarılı erkeğin arkasında kutlu bir anne vardır” anlayışını özümsemek gerekiyor. İslam’ın zahir ve batın edeplerine teslim olmuş bir Hüma Hatun karakteridir ki, gayretle, İslami ahlak ve edeple donanmış bir Fatih Sultan Mehmet yetiştirebilmiştir. Bu bir sabır, irfan ve irşat meselesidir. Öyle ki, fethi zor, fatihi tek olan bir beldeye oğlunu sultan eyleyebilmiştir.
“Mehmet’i emzirmeye başlarken Yasin suresini okurdum...”
Bir taraftan Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) müjdelediği komutanın annesi olabilme şerefi, diğer taraftan “Kızıl Elma” olan şehr-i İstanbul’un fethedilememesi, Osmanlı hanedanında bütün anaların gayretini Fatih’ler yetiştirmek yönünde artırmıştır. Bu şerefe nail olmak için tüm emeğini ortaya koyan analar arasında Hüma Hatun da vardır.
Bir keresinde sorarlar Hüma Hatun’a “Fatih Sultan Mehmet’i nasıl yetiştirdiniz?” diye. Cevabı kısa olur: “Mehmet’i emzirmeye başlarken Yasin suresini okurdum... O, hep Yasin suresini okuyarak büyümüştür.” Hüma Hatun’un bu hassasiyeti, Fatih’in ruh yelkenlerini fetih rüzgarlarıyla doldururken, derinlemesine bir şuur oluşumuna da zemin hazırlar. Kur’an ahlakı ile bezenme ve bunu Mehmet’ine de aktarma gayreti, İstanbul’un Fatih’i ile şereflenmemize vesile olur.
Oğlunu manevi büyüklere emanet eder
Büyük Evliya Hacı Bayram Veli’nin Sultan II. Murat’a verdiği “Bu şehri sen de ben de göremeyeceğiz ama beşikteki şehzade ‘Fatih’ olacak ...” müjdesi Hüma Hatun’un gayretini bir kat daha arttırır. Henüz beşikte iken Fatih’in üstüne titrer, tahsil ve terbiyesini Muhammedi aşkla nakış nakış işler. Bu anlamda annesi, Fatih’in ilk fikir ve ilim terbiyecisi olur. Oğlunun eğitiminin en üstün şekilde olması için, devrin sadece en büyük alimlerini değil aynı zamanda ahlaken en sağlam, amelen en muttaki ve her bakımdan en kıymetli hocalarının da Şehzade Mehmet’inin yetiştirilmesinde rol almasını sağlar. Mehmet’ini, başta Akşemseddin olmak üzere Molla Gürani, Molla Fenari ve Şeyh Sinan gibi mümtaz alimlere emanet eder. Hocalarından, disiplinin elden bırakılmamasını, onu cesaretli ve fetih ruhuyla yetiştirmelerini ister.
“Hocaların vurduğu yerde gül biter”
Mehmet, çok hareketli ve ele avuca sığmayan bir çocuk olduğu için bir keresinde hocalarından Molla Gürani tarafından dövüleceği yolundaki şikayetini annesine söyler. Hüma Hatun onu korumak şöyle dursun, “Hocaların vurduğu yerde gül biter” deme basiretini göstererek, hocaların otoritesini kırmamaya dikkat eder. Geleceğin Fatihi’ni, kurduğu bu şefkat ve otorite dengeleriyle yetiştirir. Daha gencecik bir delikanlı iken evladına gözünden sakınırcasına davranmaz. Hz. Peygamber’in müjdesine vasıl olabilmesi adına onun türlü zahmetler çekmesine göz yumar. Böyle bir şuurla büyüyen Fatih, annesi ve hocaları sayesinde cengaver ruhunu Muhammedi nefesle bütünleştirebilmiştir.
Hatice Alime Hüma Hatun, konduğu yere zenginlik ve mutluluk getirdiğine inanılan efsanevi Hüma kuşu misali, Osmanlı’ya saadet getiren kutlu bir annedir. Henüz beşikteyken Yasin suresinin bereketiyle emzirdiği oğlunu, salihlerin duasıyla büyütür. İstanbul’u fethetmesi gayesiyle yetiştirdiği oğlunu son derece şuurlu bir eğitimden geçirir. Cihan sultanı olan Fatih’in son saltanatını göremeden, 1449 yılında ebedi istirahatgahında yerini almıştır. Necip Fazıl’ın dediği gibi annelerin Fatihler doğuracağı günleri bekleyerek…
Bekleyin görecektir duranlar yürüyeni
Sabredin gelecektir solmaz pörsümez yeni
Karayel bir kıvılcım, simsiyah oldu sancak
Gün doğmakta, anneler ne zaman doğurac
Sümeyye NİHAL Semerkantalie
“Mehmet’i emzirmeye başlarken Yasin suresini okurdum...”.. Fatihleri doğuracak annelere örnek
Fatih sultan Mehmetin annesi müslüman değil deniliyordu.
Hatta annesi adına kilise yaptırmış diye biliyordum..
Tarihe pek aşinalığım yok gerçi.
Alıntı yapılan: fasulye - 01 Ekim 2009, 13:36:01
Fatih sultan Mehmetin annesi müslüman değil deniliyordu.
Hatta annesi adına kilise yaptırmış diye biliyordum..
Tarihe pek aşinalığım yok gerçi.
.aşinalığın yoksa neden işgal edersin .
Ögrenmek için işgal ediyorum..
yersiz bir deyiş.. öç alır gibi.. daha zekice olabilirdi..
fasulye efendi.yukarıda yazdığınla,öğrenmek babından ne ilişki olabilir.öncelikle fatihin annesi hakkında bilmeden yazdıklarını sil.sonrada sor sorunu ehli olan cevap verir.
Yazdıklarımın arkasındayım herdaim... Osmanlı padişahları sisteme dayalı ecnebi hanımla izdivaç ederlerdi ...
Müfredata dayalı öyle biliyordum..
Önceki malumatı ve sonrakini karşılaştırıp sentezlemek, hakikati ögrenmek adına en doğru yöntemdir..İhvan Hanım..
Tarihçiler kadar bu konuyu bilmesekde hatta tarihçiler bile ayrılıyor...Padişah annelerinin bazılarının ecnebi olduğunu fakat saray erkanıyla yetişip müslüman hanım olduklarını neredeyse herkes biliyor.
Burada şunu vurgulamak isterim islamiyette yabancı arab,türk,çerkez,abaza,azeri,kürt, diye hiç bir etnik baz alınmaz osmanlıdada böyle olmuş. Müslüman oldumu hepsi ortadan kalkar o kişi sırf müslümandır ancak "ahlaklı,dininde münbit,muhlis yada bunların tersi" diye ayrım yapılabilir. Padişah anneleride,sarayda yetişmiş bir çoğu tasavvufla iştağal etmiş hanım olduğu tarihciler tarafından bildiriliyor.Bunun yanında bazı yabancı tarihcilerde hiristiyan asıllı,devşirme diye basitleştirici bilgiler versede, müslüman oldukları bizim için kafidir.
Fatih Sultan Mehmet annesi adına Kilise yaptırmış olması asparagasmı ?
Aslıhal'a katılmakla beraber,
Hz.Fâtih'in üvey annesi Mara ile öz annesi Hüma Hâtûn bazılarınca yanlışlıkla ve bazılarınca da kasden birbirine karıştırılmaktadır. Bunlardan Mara, Fâtih'in üvey annesidir ve Sırp Kralı George Bronkoviç'in kızıdır.
Çocuksuzdur ve ömrünün sonuna kadar Ortodoks olarak yaşamıştır. II. Murad vefat edince, başkasıyla evlenmeyi kabul etmeyip Sırbistan'a dönmüştür. Sonra 1457'de İstanbul'a kaçmış ve Fâtih de üvey annesine her türlü yardımı yapmıştır.
Nitekim temliknâmeleri vardır ve bu belgeler de edeb gereği validem de demiş olabilir. Sonra da Serez'deki bir Manastır'a çekilmiş ve 1487 yılında II. Bâyezid devrinde ölünce, Kornea Manastırına gömülmüştür. Selanik'teki Manastır'ın üvey annesine tahsisini ifade eden fermanı, Fâtih'in Hıristiyan olduğuna delil göstermek (bazıları da fetihden sonra gayr-i müslimlere tanıdığı hakları sebep olarak zikretmektedir), tarihi çarpıtmaktan başka bir şey değildir.
Şimdi anlaşıldı.
Hayret bişey.... İzahatını yapan Tarih hocamızdı..
Bu bilgiler orjinal belgelerinden,araştırılarak çıkarıldı.Bilinmeyen Osmanlı kitabında geçer kaynaklı olarak.
Teşekkürler Tuğra...
Tarihle alakalı bize yanlış lanse edilen konular çok ama açıklayıcı isbatta zorlanılıyor,çünkü bizim tarihimizi anlatan vesikaları zamanı mazide kendimiz elimizden çıkarmışız. Netice; tarihine süizan ile bakan bir millet...
Alıntı yapılan: fasulye - 01 Ekim 2009, 20:59:35
Şimdi anlaşıldı.
Hayret bişey.... İzahatını yapan Tarih hocamızdı..
tarih hocalarıyla ,tarih öğrenirsen(istisnalar kaideyi bozmaz)nasıl dini Ehl_i sünnet alimlerimizden öğrenmek gerekiyorsa.Tarihimizide,ecdadını seven,sayan,belgelerle konuşan,dürüst tarihçilerden öğrenmek gerekir.liselerdeki tarih hocalarıyla tarih öğrenilmez.bardakçıoğluyla bu işler olmaz.eğer tarihi en doğru şekilde öğrenmek istiyorsanız.PROF .Ahmed akgündüzü takip edin.
Amaçlı bir öğrenim değildi....müfredat dahilinde anlatmak durumundaydı...neticede Kpss de çıkan sorular bu bilgiler ışığında oluyor...