Gülü sevdim solgunluk gördüm
Dostu övdüm dargınlık gördüm
Korku kavgam yılgınlık gördüm
Kim emindi her nefesinden
Kurtuldu ki mağrur nefsinden
Aynalarda makyaj çantası
Manalarda dublaj çantası
Sevdalarda kolej çantası
Çanta tabut içinde tağut
Tahta kanıt içinde ağıt
Yansa ateş külleri gördüm
Konsa beleş bedeli gördüm
Cana kardeş eceli gördüm
Kim emindi her nefesinden
Kurtuldu ki mağrur nefsinden
Saffet Kuramaz
Bir kaya sağır, sessiz ve serttir
Yalnızca oturmayı bilir, hareket etmeyi bilmez
Yeryüzünde bir noktayı tekil kılar
Ve onu işaretler…
Yükseldi yalnızca miraç gecesi
Cebrail “Yerinde kal! ” Dedi
Havada sabitlendi…
Hayallerde!
Âdemin getirdiği cennet kayası
Tavafta video kamera gibi sabit aynası
Şahit kılındı Hacer’ül Esved…
İbadetlere!
Kayalar olmasaydı
Dünyada dengeler bozulur
Hiçbir yer emin bilinmezdi…
Yalnızlıkta!
Everest kayası doruğundan
Dünyaya bak…
Cennete değer gibi baş, donarken göz yaş…
Açılır kör gözler!
Kayalar çevirir göller
Arasından akar nehirler
Üstünde bulutlar eksik olmaz
Hayat sanki onun içinde…
İnsan kabre konur
Kaya dikilir başucuna
Üstünde yazılır
“ Hüvel-Bakî ”
Saffet Kuramaz
Kiraz yiyeceğim diye direniyordu çocuk
Gözünde yaşlar dilinde haşlamalar bir hayli!
Anne boynunu bükmüş, duvarda asılı gömleğe bakmakta
Ebru sanatına bulanmış gömlekte kan lekeleri…
Gözünde Nuh Tufan’ı,
Yüreğinde sonbahar hazanı!
Eşini, İsrail askerleri şehit etmişti
Toprağa gömerken sanki ruhu onunla gitmişti
Gencecik ömür, umut ve gelecek bitmişti…
Çocuk hala kiraz derdinde,
Yok ki parası alsın, laf bilmez dert bilmez çocuk işte!
Görmüş İsrailli bebenin yediğini,
Yarım dişleyip yollara attığını,
Top oynar gibi birde vurduğunu,
Rızık işte, nimet… Kiminde olur bilmez kıymet
Kiminde olmaz bakarda ağlar duyar minnet…
“Yavrum şu gömleği görüyor musun? ”
“Üstündeki boya kirazdan değil kandan…”
“Kiraz yedikçe, İsrailli çıkıyor tenden! ”
“Babamız yok artık, erkeğimiz sensin! ”
“Bu eve kiraz girmeyecek, elin kalem tutsun! ”
“Babanı öldürenin silahı güç olsun damarlarında”
“Selahattin Eyyübi gölgesi izleyeceksin…”
“Allah ne emrettiyse onu öğren ve yaşa! ”
“Dünyana değil hesabını isteyene kul ol…”
Mum söndü,
Hıçkırıklar dondu,
Gömlek tuvale döndü,
Baktıran nefese çizildi yol…
Saffet Kuramaz
Sil Meryem gözyaşını nurdur mendil
Mağara kafesinde yanacak kandil
Rabbini bil, o herkese eşçe adil
Ölümsüzdür Hak merhametini iste…
Gerçek körler aynalarında karanlık
Sen onlara yansıyacaksın dargınlık
İhramına sarıl kalsan tek azınlık
Ölümsüzdür Hak merhametini iste…
Rızkı veren o, yersin cennet meyvesi
Dilinde zikir gönlün şükür secdesi
Açılır ebedi müjdeler perdesi
Ölümsüzdür Hak merhametini iste…
Yahudi gibi din düşmanı hainler
İsa mucizesine şer kusanlar
Meryem, yaşar hala Filistin’de bunlar
Ölümsüzdür Hak merhametini iste…
Saffet Kuramaz