Sadakat islami Forum

EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK => SAĞLIKLI YAŞAM => YİYECEK VE İÇECEKLER => Konuyu başlatan: Tuğra - 02 Mart 2010, 03:06:21

Başlık: 'Son 20 yıldır ekmeği unuttuk'
Gönderen: Tuğra - 02 Mart 2010, 03:06:21
"Eskiden elektrikle çalışan fırınlar vardı, bir gün hiç unutmam annem babamla birlikte ekmek yapmıştık, elim tepsiye değip yanmıştı...."
Dr. Murat Kınıkoğlu'nun yazısı...

EKMEK

İnsanoğlu tam on iki bin yıldır ekmek yiyor... Son 20 yıldır ekmeği unuttuk...

Benim kuşağım ve bizden önceki kuşaklar ekmekle büyümüştür... Üç öğünün ikisi ekmek peynir desem yalan olmaz... Akşama da mercimekli bulgur pilavının yanında ayran... Sonra ne olduysa birden ekmek beğenilmez oldu...

O zamanın çokbilmiş diyetisyen ve bilim adamları sayesinde, etin önemi abartılıp ekmeğe ise değersiz saman muamelesi yapılmaya başlandı.

Eksik ve yanlış bilgilerle doldurulan anneler birbirlerini "Aman çocuğa fazla ekmek yedirme, akıllı olmaz..." diye uyarmaya başladılar. Sabahtan akşama köy ekmeği yiyen çocukların, cin gibi gözleri, kırmızı yanakları herkesi şüphelendiriyordu ama gene de bir kez ekmek gözden düşmüştü...

O yıllarda piyasada gariban Anadolu köylüsünün değil de Amerikan üreticilerinin buğdayı ve mısırı satılsaydı, onun ne kadar kıymetli besinlerle ve vitaminlerle dolu olduğunu çoktan ezberlemiş olurduk.  

Yıllar geçti şimdi biz çokbilmiş doktorlar bu sefer hastalarımıza "Aman fazla et yemeyin, kepekli ekmek yiyin" diyoruz. Bu arada ekmeği azaltıp ete yönelmek hepimize pahalıya mal oldu. Toplumdaki kalp hastalıkları yüzdesi arttı, kolesterol seviyeleri yükseldi, yalnız onunla kalsa iyi, mide barsak kanserleri daha fazla görülmeye başladı...

Eh, on bin yıldır sabah akşam yediğimiz, üç kere öpüp başımıza koyduğumuz, genetik kodlarımıza işlemiş ekmek yeme alışkanlığını 20 yılda pat diye değiştirmeye çalışırsak olacağı buydu...

Çocukluğumla ilgili hasretle hatırladığım şeylerden birisi ekmek kokusudur. Evimizin bahçesinde komşularla birlikte, yılda birkaç kez -sanki kutsal bir ayin gibi- günler öncesinden hazırlıkları başlayan ve birkaç gün süren ekmek yapımını, tandır ateşinde pişen ekmeğin ve Biliğin kokusunu unutamam.

Bahsettiğim ekmek, tabi ki şimdi fırından aldığınız -değerli kısmı atılmış- beyaz ekmek değil, esmer ekmektir. Kepeği atılmamış tam buğday ununda, embriyo, yani yeni buğday başağının oluşmasını sağlayan en değerli öz vardır.

Rüşeym dediğimiz proteinden zengin bu kısım buğdayın cücüğü olup %3 gibi çok küçük bir kısmını oluşturur ve bilinen en zengin vitamin E kaynağıdır. Ayrıca, A, B kompleks vitaminleri ve mineraller açısından da çok zengindir. Zengin fiber içeriğini de düşünürsek kepekli köy ekmeğinin nasıl mükemmel bir besin maddesi olduğu daha iyi ortaya çıkar.

Size bir önerim var...  

Bu Pazar günü çocuklarınızla birlikte ekmek yapın. Onları yanınıza alın, hamuru nasıl kardığınızı, nasıl mayalandığını, fırına nasıl verdiğinizi ve nasıl piştiğini sizinle birlikte görsünler.

Binlerce yıl önce atalarımızın yaptığı ekmekten çıkan kokuyu içlerine çeksinler.. Gerçi onlar ateşin ellerini yakmasını hissedemeyecek, sıçrayan kıvılcımlardan kikirdeyerek kaçamayacak, duman gözlerine kaçınca birbirlerine gülemeyecekler ama gene de bırakın yanınızda hamura dokunup, yumuşaklığını hissetsinler, nasıl mayalandığını öğrenip sizinle birlikte on iki bin yıldır yapılan ritüelin belki de son tekrarlayıcıları olsunlar....

İşte malzemeler: (Bir değirmenden kepeği ayrılmamış tam buğday unu bulun, bu imkanınız yoksa marketlerde paket içinde satılan tam buğday unundan alın.) Üç su bardağı tam un, yarım küçük paket yaş maya, bir çorba kaşığı pekmez, iki çorba kaşığı süt, 1 çay kaşığı tuz, bir çay kaşığı şeker, üç çorba kaşığı keten tohumu, 1 su bardağı iri parçalanmış ceviz....

1. Yarım bardak sıcak suda maya, şeker ve tuzu karıştırıp eritin, üzerini kapayarak mayalanmasını bekleyin. Sonra kabaran mayayı unun ortasına döküp, pekmez ve sütü ekleyip gerektiği kadar ılık su ilave ederek hamur yapın. Keten tohumu ve cevizi de karıştırarak yoğurun. Üzerini bir bezle örtüp mayalanması için tekrar 45 dakika kadar bekleyin. Hamur kabararak mayalandığını belli edecektir.
2.  Fırın tepsinin tabanına yapışmaması için biraz un döküp, yaptığınız küçük ekmekçikleri tepsiye yerleştirin....
3.  Önceden 180 derece ısıtılmış fırına yerleştirip 30 dakika kadar pişirin. (Pişip pişmediğini anlamak için ekmeğe bir bıçak batırın; hamur bıçağın üzerine yapışmıyorsa ekmek pişmiş demektir.)  

İşte bitti... Böylece çocuklarınıza yıllar sonra kendi çocuklarına anlatacakları bir anı da vermiş oldunuz... İlerde bir gün, siz bu dünyadan göçtüğünüzde, onlarda kendi çocuklarını yanlarına alıp, son model dondurucularından çıkardıkları garip şeyleri ultra-süper-mikrovave'lerin de ısıtırken "Eskiden elektrikle çalışan fırınlar vardı, bir gün hiç unutmam annem babamla birlikte ekmek yapmıştık, elim tepsiye değip yanmıştı...." diye iç çekerek anlatacaklar, aynı şimdi benim yaptığım gibi....

drmurat.net
Başlık: Ynt: 'Son 20 yıldır ekmeği unuttuk'
Gönderen: Günbatımı - 02 Mart 2010, 10:28:50
Tarifteki ekmek hem vitaminli, hem de lezzetli gibi. Denemek lazım... s13))

Teşekkürler Tuğra...
Başlık: Sağlıklı bir beyin için...
Gönderen: Tuğra - 21 Aralık 2010, 02:38:27
Sağlıklı bir beyin için...

Araştırmacıların son yıllarda üzerinde kafa yorduğu konuların başında “beynin yaşlanması” geliyor. Peki, beyni korumanın yolu ne? Dr. Murat Kınıkoğlu açıklıyor...

Amerikan Sağlık Teşkilatı geçtiğimiz Nisan ayında “Bunama ve Alzheimer hastalığı’ndan korunma” konulu bir konferans düzenledi. Dünya çapındaki uzmanların katıldığı toplantıda ister bitkisel ister farmakolojik olsun halen bunamayı engelleyecek ilaç olmadığı konusunda fikir birliğine varıldı.

Bu şu anlama geliyor, eğer şu anda hafızanıza iyi geldiği düşüncesi ile bir herhangi bir ilaç yutuyorsanız boşuna yutuyorsunuz. (Ben şahsen bu tip ilaçları hastalarıma yazmıyorum ancak hasta alıyorsa ve (plasebo etkisi ile) faydalandığını düşünüyorsa kesmesi için ısrar etmiyorum.)

Araştırmacıların son yıllarda üzerinde kafa yorduğu konuların başında “beynin yaşlanması” geliyor. Beyin yaşlanmasında en önemli faktörün, beyninin kan dolaşımı olduğu konusunda fikir birliği var. Eğer beyine kan yollayan kalp (yani pompa) sağlıklı, beyne kan getiren damarlar da açık ise (damar sertliği ve plaklar yoksa) beyin sağlıklı kalıyor.

Buradan şu sonucu çıkarıyoruz: “Hafızamızı ve beynimizi korumanın yolu beyin damarlarımızı ve kalbimizi korumaktır.” Aslında yalnız beyin için değil tüm organlarımızı için aynı şeyi söyleyebiliriz. (Örneğin sertleşme sorunu olan erkeklerin çoğunda asıl sorun cinsel organın kendisinde değil kan damarlarındadır.)

Hafızayı güçlendiren, bunamayı engelleyen ilaçların olmaması erken bunama için bir şey yapamayacağımız anlamına gelmiyor. Hafıza zayıflamasından korunmak isteyenlerin üç hususa dikkat etmesi gerekiyor.

1-Sigara içmeyenlerde bunama daha az görülüyor = SİGARA KULLANIYORSANIZ  BIRAKIN.
2-Tansiyonu kontrol altına alınanlarda bunama daha az görülüyor.

Larson ve arkadaşları 65-80 yaşları arasındaki hastaların tansiyonlarını kontrol altına almanın gelecekteki bunama riskini azalttığını gösterdiler. 85 yaşının üzerindeki hastalarda ise bunama açısından tansiyonu düşürmenin bir faydası olmuyor. (Bu bilgi, 85 yaşından sonra tansiyonun tedavi edilmesinin bir yararı olmadığı anlamına gelmez. Yaşlılarda tansiyonun kontrol altında tutulması kalp ve böbrek yetmezliğini azaltır.) TANSİYONUNUZU MÜMKÜN OLDUĞU KADAR DÜŞÜK TUTMAYA ÇALIŞIN.

3-Düzenli spor yapanlarda hafıza daha geç bozuluyor.

Sporun beyne iyi geldiğini gösteren çalışmalardan birisi Avustralya’da yapıldı. Yaşıtlarına göre bunama belirtileri gösteren 170 kişi 6 ay süreyle ekstra 20 dakikalık bir egzersiz programına alındı. Bu kişilerin zihinsel fonksiyonlarında düzelme tespit edildi. İşin enteresan tarafı, spor yapmak, Alzheimer tedavisinde kullanılan donezepil (Aricept) isimli ilaçtan bile (iki misli) etkili, dahası, elde edilen fayda egzersize son verdikten sonra bir yıl daha devam ediyor.

Sporun beyne nasıl iyi geldiği tam olarak bilinmiyor ancak Amerikan Yaşlanma Enstitüsündeki doktorlar spor yapmanın beyinde yeni sinir hücreleri oluşturan faktörleri uyardığını söylüyorlar. Oluşan bu yeni hücreler eski beyin hücrelerinin birbirleriyle olan ilişkilerini kuvvetlendiriyor. HERGÜN EN AZ YARIM SAAT SPOR YAPIN, KALBİNİZİ HIZLANDIRIN.

Bunama olayında tek sorunun damarlar olmadığını, başka pek çok faktörün de rolü olduğunu biliyoruz. Örneğin geçici de olsa felç geçiren kişilerde bunama daha erken görülüyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar bazı kişilerin beyninde felce neden olmayan çok minik kanamaların olduğunu ve bunlarında da erken bunamadan sorumlu olabileceğini gösterdi. (Doktor önerisi olmadan kendi başlarına Aspirin yutanların kanama riskini unutmamaları gerekir.)


doktormurat.net- Dr. Murat Kınıkoğlu