merhaba sayın hocam ömer nasuhi bilmem hoca efendinin ilmihal kitabını aldım bu kitap da abdesti bozmayan şeyler konu başlığında kokusu olsun veya olmasın erkek ve kadının tenasül organın dan cıkan yel diye ifade edilmiş yani yellenmenin abdes bozmadığı söyleniyor lakin Bu konuda hadis-i şerifler de var. Birkaçının meali şöyle
(Namaz kılarken yellenen namazdan çıkıp abdest alsın, namazı da iade etsin.) [Tirmizi, Nesai, Ebu Davud, İ.Ahmed, Beyheki, Taberani]
(Yellenenin abdesti bozulur.) [Ebu Davud, İ.Ahmed]
(Şeytan namaz kılanın makadına hafifçe dokunur. O kimse bunu yel zanneder. Böyle durumda, koku veya ses duymadıkça namazınızı bozmayın.) [İ.Ahmed]
(Abdesti olmayanın namazı kabul olmaz. Makattan sesli veya sessiz yel çıkınca hades vaki olur, yani abdest bozulmuş olur.) [Buhari]
(Makatında bir kıpırtı hisseden, ses ve koku duymadıkça, mescidden çıkmasın [namazına devam etsin].) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
BU KONUDA YARDIMCI OLURSANIZ COK SEVİNİRİM SAYGILARIMLA SELAM VE DUA İLE HAYIRLI
Alıntı yapılan: mucahid-58 - 21 Mart 2010, 18:24:33
kokusu olsun veya olmasın erkek ve kadının tenasül organın dan cıkan yel diye ifade edilmiş yani yellenmenin abdes bozmadığı söyleniyor
Tenasül organıyla makad aynı şey değildir kardeşim!.. Ayrıntılara dikkat!
önden gelen yellenme abdesti bozmaz dogru arkadan gelen yellenme abdesti bozar.bunlari biribirinden ayirmak lazim.
sebebine gelince arkadan gelen yellenme dogru bagirsakdan gelmekle necistir.önden gelen yellenme zaten fark edilmez
anlattıklarınızı tam anlayamadım .Tenasül den cıkan yel denilirken önden cıkan bi yelmi bu ,tenasülden yellenme olurmu ben tam anlayamadım
ABDESTİ BOZAN ŞEYLER:
(Halebî) kitâbında diyor ki, (Hanefî mezhebinde yedi şey, abdesti bozar: Birincisi, önden ve arkadan çıkan şeyler, meselâ yellenmek, abdesti bozar. Yalnız, erkeğin ve kadının önünden çıkan yel, abdesti bozmaz. Bu, az kimsede olur. Ağızdan, kulakdan ve derideki yaradan çıkan kurtlar, bozmaz. İhtikan, yanî lâvman âletinin ucu ve insan parmağı, arkadan sokup çıkarılınca, etrâfı yaş ise bozar. Kuru ise, yine abdesti tâzelemek iyi olur. Bir parçası sokulup, bir parçası dışarda kalan herşey de, böyledir. Birşeyin hepsi girip çıkarsa, abdesti de, orucu da bozar. Bâsur memesi çıkan, eli ile veyâ bez gibi birşey ile sokarsa, abdesti bozulur.
Erkek, idrâr yoluna yağ sokup, sonra dışarı akarsa, İmâm-ı a’zama göre bozulmaz. Kadın, vajinal lâvaj yapınca, çıkan sıvı, abdesti bozar.
Erkek, idrâr kaçırmamak için, idrar yoluna nebâtî pamuk koyması câizdir. Sızdığında vesvese, şübhe ederse, koyması müstehab olur. Sızmağa mâni’ olursa, koyması vâcib olur. Sun’î pamuk kullanmamalıdır. Pamuğun dışarda kalan kısmı ıslanmadıkca, abdesti bozulmaz. Pamuk, kuru olarak çıkarsa, yine bozulmaz. Kadınların önlerine sokduğu, kürsüf denilen bez de böyledir. Fakat sokmayıp, aralığa koyarsa, iç tarafı ıslanınca, bozulur. Pamuğun hepsi girmişse, yaş olarak çıkınca, bozar. Arkaya sokulup, kaybolan nebâtî pamuk, kuru çıkınca da bozar. Bâkire kızların yalnız hayz zamânında, evli ve dul olanların ise, her zemân kürsüf kullanmaları müstehabdır. İstincâdan sonra, çamaşırında leke olanlar, iki kaba eti arasına uzunca pamuk koyarak, makadı örtmeli, abdest alacağı zamân pamuğa bakıp, temiz ise tekrâr yerine koymalı, kirlenmiş ise, değişdirmelidir.
İdrâr kaçıran, çamaşırının kirlenmemesine çok dikkat etmelidir. Kenâr uzunluğu onbeş santimetre kadar murabba’ [kare] şeklinde bir bezin bir köşesine elli santimetre kadar ip bağlanır. İpin diğer ucu halka yapılıp, dona takılı olan çengelli iğneye geçirilir. Bez zekerin ucuna sarılır. Kenârları üzerine ipi sarılıp, ilmik yapılır. İdrâr, fazla sızıyorsa, bezin içine pamuk konur. İdrâr kaçırınca, yaş pamuk atılır. Beze de bulaşmış ise, ipin ucundan çekilir, ilmik açılır. Bez yerinden çıkar. İpin diğer ucu, iğneden çıkarılıp, bez yıkanıp ve kurutulup, tekrâr kullanmak için saklanır. Bir bez, bağı ile birlikde aylarca kullanılabilir. İhtiyârlarda zeker küçülüp, ucuna bez sarılamıyor. Bunlar, küçük bir naylon torbaya bez koyup, zekeri ve husyeleri torbaya sokar. Ağzını bir ip ile bağlar. İdrâr yapacağı zamân, ipi çözer. İçindekileri çıkarır. Bez ıslanmış ise değişdirir. Böyle temizlik yapan, prostat hastalığına yakalanmaz.
Abdesti bozanların ikincisi, ağızdan çıkan necs şeylerdir. Bunlardan kay ve katı kan, kan, safra, mideden gelen yemek, su, ağız dolusu olunca, abdesti bozarlar. Hepsi kaba necsdirler. Süt emen çocuğun kusduğu şey de, kaba necsdir. Balgam kusmak bozmaz. Başdan gelen sıvı kanı kusunca, tükrükden az ise bozmaz. Ağzın içi, abdestin bozulmasında, iç organ sayılır. Orucun bozulmasında, bedenin dışı sayılır.
Bunun için, dişden ve ağızdaki yaradan çıkıp ağızdan dışarı çıkmıyan kan abdesti bozmaz. Ağızdan dışarı çıkınca, tükrükden çoksa bozar. Başdan gelen katı kan, çok olsa dahî bozmaz. Mideden, ciğerden gelen kan sıvı ise, Şeyhayna göre “rahmetullahi aleyhimâ”, az olsa dahî abdesti bozar. Kulağa damlatılan yağ, kulakdan veyâ burundan çıkınca bozmaz. Ağızdan çıkarsa bozar. Buruna çekilen şey, burundan, günlerce sonra da, geri gelirse bozmaz.
Üçüncüsü, deriden çıkan kan, cerâhat, sarı su, ağrılı çıkan renksiz su, hanefîde bozar. Bunların, mâlikîde ve şâfi’îde abdesti bozmadıkları, fârisî (Menâhic-ül-ibâd) kitâbında yazılıdır.
Çiçek hastasından ve herhangi bir çıbandan, kulakdan, burundan, yaradan çıkan kan, sarı su ve elem ile, ağrı ile akan renksiz su, gusl abdestinde yıkanması lâzım olan yere yayılırsa bozar. Meselâ, burundan gelen kan, kemikleri geçerse, kulakdan gelen, kulak deliğinden çıkarsa bozar. Çıbandaki, yaradaki kanı, sarı suyu pamukla emerse bozar. Bunlardan elemsiz, ağrısız olarak çıkan, akan renksiz su bozmaz
[Tahtâvî]. Birşeyi ısırınca, o şey üzerinde kan görürse, bozulmaz. Misvâk, kürdan üzerinde kan görünce, ağzına bulaşmadı ise, bozulmaz.
Yanî oraya parmağını koyunca, parmağında kan görürse bozulur. Gözü ağrıyan kimseden, hep yaş akarsa, özür sâhibi olur. Ağrı olmadan, herhangi bir sebeble ağlamakla ve soğan, duman, gazlar te’sîri ile, göz yaşı akınca bozmaz. Şâfi’îde ikisi de bozmaz. Kadın, çocuğunu emzirince bozmaz. Çok da olsa, terlemekle bozulmaz. Kulak, göbek, memeden ağrı, hastalık ile gelen sıvı bozar. Sülük, çok kan emerse, bozar. Sinek, sivrisinek, pire, tahta biti gibi haşereler, çok emseler de bozulmaz. Az olup yayılmayan derideki kan ve ağızda hâsıl olup, ağız dolusu olmıyan kan ve dışarı çıkan az kay, abdesti bozmadıkları için, necs değildirler.
Abdesti bozanların dördüncüsü, uyumak, dört mezhebde de bozar. Hanefîde, makadın gevşek olacağı bir hâlde, meselâ yan veyâ sırt üstü yatarak veyâ dirseğine yâhud birşeye dayanıp uyumakdır. Dayandığı şey çekilince düşmezse, bozulmaz. Namâzda uyumak, dizleri dikip, başını dizlerine koyarak, diz çökerek, bağdaş kurarak, teverrük ederek uyursa, bozulmaz. Teverrük, kadınların namâzda oturdukları gibi oturmakdır. Bir dizini dikip, diğer uyluğu üzerine oturup uyursa bozulur. Çıplak hayvan üstünde uyursa, hayvan yokuş çıkıyor veyâ düz yerde gidiyorsa, bozulmaz. Palan ve eğer üzerinde uyursa hiç bozulmaz.
Beşincisi, bayılmak ve deli olmakla ve sar’a tutmakla bozulur. Yürürken sallanacak kadar sarhoş olmak da bozar.
Altıncısı, rükü’ ve secdeleri olan namâzda kahkaha ile gülmek, abdesti de bozar. Çocuğun bozulmaz. Namâzda tebessüm, namâzı da, abdesti de bozmaz. Yanındakiler işitirse, kahkaha denir. Kendi de işitmezse, tebessüm denir. Yalnız kendi işitirse (Dahk) denir. Dahk, yalnız namâzı bozar.
Yedincisi, (Mübâşeret-i fâhişe) ya’nî çıplak olarak, (Sev’eteyn)i, yanî çirkin yerlerini sürtünmek, erkeğin de, kadının da abdestini bozar). Kadının derisine şehvet ile dokunmak, hanefîde abdesti bozmaz.
Saç, sakal, bıyık, tırnak kesmek abdesti bozmaz. Kesilen yerleri yıkamak lâzım olmaz. (Fıkh-i Gîdânî)nin fârisî şerhinde diyor ki, (Tırnak kesince, abdest bozulmaz. Elleri yıkamak müstehab olur). Yara kabuğunun düşmesi ile de bozulmaz.
Abdest alırken, deri üzerindeki yarık yıkanır. Su değdiremezse, mesh eder. Mesh edemezse, terk olunur. Ayağındaki yarığa merhem sürmüş ise, merhemin üstünü yıkar. Yıkamak yaraya zarar verirse, mesh eder. Yıkadıkdan sonra merhem düşerse, altı iyi olmuş ise, altını yıkar. İyi olmamış ise, yıkamaz. [55. ci maddeye bakınız!] İki elinde yarık, yara olup su zarar verirse teyemmüm eder. Bir eli sağlam ise, bunun ile abdest alır. Eli dirsekden, ayağı topukdan kesilmiş ise, kesik yeri yıkar.
(Halebî-i kebîr)de diyor ki, (Abdest aldığını bilip, sonra bozulduğunda şübhe ederse, abdesti var kabûl edilir. Abdesti bozulduğunu bilip, sonra abdest aldığında şübhe ederse, abdest alması lâzım olur. Abdest arasında, bazı yerini yıkadığında şübhe ederse, orasını yıkar. Abdest aldıkdan sonra şübhe ederse, yıkamak lâzım değildir. Abdest aldıkdan sonra, üzerinde yaşlık gören, idrâr mı, su mu şübhe etse, ilk olarak başına geldi ise, yeniden abdest alır.
Birkaç defa, böyle şübhe etti ise, şeytânın vesvesesi olduğu anlaşılır ve abdesti tâzelemez. Vesveseyi önlemek için, abdest aldıkdan sonra, donuna, peştemalına su serpilmesi (Kimyâ-yı se’âdet)de de yazılıdır. Veyâ nebâtî pamuk kullanmalıdır. Kab, kaçak, elbise, bedenin, suyun, kuyunun, havuzun ve câhillerin, kâfirlerin hâzırladığı yağ, ekmek, elbise, yemek ve sâirenin pis olmasında şübhe etse, temiz kabûl edilir.)
Kur’ân-ı kerîmi abdestsiz tutmak harâmdır. Ezberden okumak câizdir. Yatağa abdestli girmek sünnetdir. (Şir’at-ül-islâm) şerhinde diyor ki, (Kur’ân-ı kerîmi yatakda, yatarak ezberden abdestsiz okumak câizdir ve sevâbdır. Fakat, başını yorgandan dışarı çıkarmalı ve bacakları bitişdirmelidir.)
Vedî, mezî çıkınca dört mezhebde de abdest bozulur. Hanbelîde gusl abdesti de lâzım olur. (İnâye). Cünüb ve hayzlı olarak câmi’e girmek harâmdır. Abdestsiz girmek mekrûhdur. (Dürer Gurer). Önden, arkadan çıkarak abdesti bozanlar, hastalıkla çıkar, sızarsa ve abdest almakda, şiddetli soğuk, hastalık, ihtiyârlık gibi sebeblerle, harac [güçlük] olursa, Mâlikîde abdest bozulmaz.
(Kitâbürrahme)de diyor ki, (Devâmlı idrâr kaçırmağa (silis-ül-bevl) denir. Bundan korunmak için, bir kaba bir fincan nohud ve iki fincan sirke konur. Üç gün sonra, her gün üç kerre üçer nohud yenir ve birer çay kaşığı sirke içilir. Yâhut, bir kaşık yüzerlik tohmu ve zencefil ve tarçın ve karabiber, ince toz edilip karışdırılır. Sabâh aç karna ve yatarken bir çay kaşığı toz, su ile yutulur.) 986 da yazılmış olan türkçe (Menâfi’ unnâs) da, silis-ül-bevl için muhtelif ilâclar vardır. Bunlardan biri, iki dirhem günnük, iki dirhem çörek otu, dört dirhem bal ile karışdırıp, sabâh akşam birer ceviz mikdârı yenir. Günnük, bir ağaç zamkıdır. Sakız gibidir. Kokusundan belli olur.