Sadakat islami Forum

EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK => SAĞLIKLI YAŞAM => YİYECEK VE İÇECEKLER => Konuyu başlatan: Tuğra - 11 Şubat 2011, 01:44:58

Başlık: Doymayan Şişman Olmayın!
Gönderen: Tuğra - 11 Şubat 2011, 01:44:58

(http://www.aktifhaber.com/saglik-surup-kalp-damar--211118h.jpg)

Bu Şurup Doymayan Şişman Oluşturuyor!

Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, ''gıda üreticilerince şekerden daha ucuz olduğu için tercih edilen mısır şurubu şerbetinin, kalp ve damar sağlığını önemli ölçüde tehdit ettiğini'' belirtti.

Prof. Dr. Bingür Sönmez, mısır şurubu şerbetinin, kalp ve damar sağlığı üzerindeki etkileriyle ilgili yaptığı yazılı açıklamada, şurubun, mısır nişastasının glukoz ve fruktoza dönüştürülmesiyle elde edildiğini ve şeker pancarından sağlanan şekerden hem daha tatlı hem de daha ucuz olduğunu ifade etti. Birgün, mısır şurubunun bu özellikleriyle tatlı sektöründe imalatçılar tarafından tercih edildiğini aktardı.

Batılı ülkelerde mısır şurubu kullanımı için kotalar bulunduğunu, ABD'de yüzde 2, Almanya'da yüzde 8, Fransa'da yüzde 5 olan bu oranın, Türkiye'de yüzde 15 olduğunu vurgulayan Sönmez, mısır şurubunun, doymayan şişmanlar yarattığını kaydetti.

Şeker pancarından elde edilen çay şekerinin yüzde 50 glukoz ve yüzde 50 fruktozdan oluştuğunu, mısır şurubunda bu oranın fruktoz lehine artarak yüzde 80'i bulduğunu ifade eden Sönmez, glukoza göre daha kuvvetli bir tatlandırıcı olan fruktozun emilerek karaciğere geldikten sonra metabolize edilmek için insüline gerek duymadığını ve hızla trigliseride dönüşerek depo yağ haline geldiğini bildirdi.

Fazla fruktoz kullanılan hayvanlarda obezite, diyabet, kan yağları yüksekliği, karaciğer yağlanması, yüksek tansiyon ve koroner kalp hastalıklarının görüldüğüne işaret eden Sönmez, son 30 yılda şeker pancarından elde edilen şeker yerine mısır şurubu şerbeti kullanılmasının obezite ve buna bağlı hastalıkların salgın şeklinde ortaya çıkmasına neden olduğunu belirtti.

''NBSŞ'' VE ''NBŞ'' İBARELERİNE DİKKAT

Sönmez, obezite sonucu oluşan insülin direncinin de reaktif hipoglisemi ve açlık duygusuna neden olarak, sürekli yemek yiyen ve doymayan şişmanlar yarattığına işaret ederek, bisküvi, kolalı içecekler, şekerlemeler, çikolata, gofret, ucuz hamur işi tatlılar, hazır pasta ve keklerde şuursuzca mısır şurubu şerbeti kullanıldığını ve bilgi olarak sadece ''Nişasta Bazlı Sıvı Şeker'' ifadesinin baş harfleri, ''NBSŞ' hatta sadece ''NBŞ'' ibaresinin bulunduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Sönmez, ''Gıda üreticileri tarafından tatlandırıcı olarak kullanılan ve şeker pancarından elde edilen şekerden daha ucuz olduğu için tercih edilen mısır şurubu şerbeti, kalp ve damar sağlığını önemli ölçüde tehdit etmektedir'' değerlendirmesinde bulundu.

Kimyasal tatlandırıcılardan aspartam ve sakarinin diyet kola, meyve suları, hamur işi tatlılar, şekerlemeler, dondurma, reçel, jöle, marmelat, reçel, helva, sütlü tatlılar gibi birçok yiyecekte kullanıldığını da bildiren Sönmez, şekerden 200 kat daha fazla tat veren aspartamın hipoglisemiye neden olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Sönmez, özellikle Çin lokantalarında lezzet ve iştahı arttırmak için kullanılan Mono Sodyum Glutamat (MSG) adlı tuzun, iştah ve doyma merkezini etkileyerek yenilen maddeden daha çok yenmesini sağladığına da dikkati çekerek, kalp sağlığının yanı sıra birçok rahatsızlığa neden olan MSG'li yiyeceklerden uzak durulması gerektiğini de kaydetti.

Aktif Haber
Başlık: Mısır Şurubu
Gönderen: Tuğra - 08 Mart 2011, 03:34:21
Son senelerde tüm dünyada hızla artan obezitenin ve bununla ilgili hastalıkların bir numaralı sebebinin neredeyse tatlandırılmış tüm yiyecek ve içeceklerde bulunan yüksek früktoz ihtiva eden “mısır şurubu” olduğundan artık kimse şüphe duymuyor.

Früktoz da glikoz da her ikisi de basit şekerler olmakla beraber bunların vücuttaki metabolizmaları ve sağlığa olan etkilerinin çok farklı olduğu biliniyordu ama yeni bir araştırma früktozun glikozdan çok farklı bir “özelliğini” gözler önüne serdi.

Diabetes, Obesity and Metabolism isimli dergide yayınlanan bu çalışmada beyin korteksindeki kontrol merkezlerinin glikoz ve früktoza zıt reaksiyonlar gösterdiği ortaya çıktı.

Araştırma nasıl yapıldı?

Sağlıklı ve normal kiloda olan 9 kişiye damardan kilo başına 0.3 miligram glikoz, aynı miktarda früktoz veya fizyolojik tuzlu su iki dakika içinde çift-kör yöntemle, randomize olarak verildi. Başlangıçte ve her 5 dakikada bir kan örnekleri alınarak glikoz, früktoz, laktat ve insülin düzeyleri ölçüldü.

Beynin iştah kontrolü ve metabolik hormonların üretiminde anahtar rol oynayan hipotalamus bölgesinin ve çevresindeki korteksin glikoza ve früktoza gösterdiği tepkiler fonksiyonel manyetik rezonans yöntemi ile incelendi.

Beyin fizyolojik tuzlu suya karşı hiçbir BOLD sinyal değişikliği göstermezken; glikoz verilmesi sırasında kanda glikoz ve insülin düzeyleri artarken beyin korteksindeki kontrol merkezlerinde BOLD sinyallerinin arttığı belirlendi.

Früktoz verilmesi sırasında ise kandaki früktoz ve laktat artarken bu bölgelerdeki BOLD sinyallerinin tam tersine azaldığı ortaya kondu. Buna karşılık ne glikozun ve ne de früktozun hipotalamustaki sinyalleri etkilemediği görüldü.

Uzmanların bu çalışmadan çıkarttıkları sonuç şu: Hayvanlarda yapılan araştırmalardan beyin içinde bulunan ventrikül adı verilen boşluklarda bulunan glikoz ve früktozun iştah ve kilo regülâsyonu üzerine zıt etkileri olduğu biliniyordu.

İnsanlarda da fonksiyonel manyetik rezonans araştırmalarında glikozun hipotalamustan gelen sinyalleri baskıladığı gösterilmişti ama glikoz ve früktozun etkilerini kıyaslayan bir çalışma yapılmamıştı.

Bu çalışma ile normal kilodaki insanlarda beyin korteksinin her ikisi de basit şekerler olan glikoza ve früktoza farklı cevaplar verdikleri kanıtlanmış oldu.

Bu çok ilginç bulgunun ne manaya geldiği şu aşamada tam belli değilse de yapılacak araştırmalarla pek çok yeni bilgiye ulaşılması mümkün olabilecek.

Früktoz daha çabuk şişmanlatıyor!

Früktozun diğer şekerlerden en önemli farkı vücutta hızla göbek bölgesinde toplanan ve kalp hastalıkları riskinin artmasına yol açan yağa çevrilmesi.

Ayrıca früktozun tüm gazlı içeceklerde sıvı şeklinde olması olumsuz metabolik etkilerinin daha da artmasına sebep oluyor.

Şeker kamışında da mısır şurubundaki kadar früktoz olmasına rağmen şuruptaki früktozun serbest formda olması ve diğer karbonhidratlarla bağlanmamış olması onu daha zararlı hale getiriyor.

Şeker kamışı ve meyvelerdeki früktoz diğer karbonhidratlara bağlı olduğundan toksisitesi de azalmış oluyor.

Fazla miktarda früktoz ihtiva eden beslenmenin sebep olduğu sağlık tehditleri şunlar:

BİR: Obezite, insülin drenci, metabolik sendrom, tip 2 diyabet

İKİ: Kanda trigliseritlerin ve LDL’ nin artması

ÜÇ: Kan basıncının yükselmesi

DÖRT: Karaciğer hasarı

BEŞ: Kalp-damar hastalıkları, gut, artrit, kanser.

Bunlara bir de mısır şurubunun genetiğiyle oynanmış mısırdan üretilmiş olmasını ve bunun yaratacağı alerji ve kısırlık gibi problemleri de eklemek gerekiyor.

http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/03/01/yazilar/tip-yazilari/modern-hayat/misir-surubu-beyindeki-sinyalleri-de-azaltiyor/

KAYNAKLAR

http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1463-1326.2010.01340.x/abstract

http://www.chicagotribune.com/health/la-heb-fructose-021011,0,4723004.story

Başlık: Ynt: Doymayan Şişman Olmayın!
Gönderen: omur - 08 Mart 2011, 13:56:38
Paylasimlarini çok begenerek okuyorum.
Tesekkür ederim..  :)
Başlık: Ynt: Doymayan Şişman Olmayın!
Gönderen: Tuğra - 09 Mart 2011, 02:38:17
Teşekkürler :)
Başlık: Ynt: Doymayan Şişman Olmayın!
Gönderen: tepeltepe - 09 Mart 2011, 11:12:54
paylaşmış olduğun değerli  bilgilerden dolay tşk
Başlık: Mısır Şurubu Neden Zararlı?
Gönderen: Tuğra - 11 Mayıs 2011, 11:16:05

Mısır Şurubu Neden Zararlı?

Bu sefer tatlı yiyip tatlı konuşamayacağız çünkü konumuz mısır şurubu, iddialar ise ürkütücü...

Neredeyse yediğimiz her tatlı gıdanın üretiminde kullanılan mısır şurubu, vücudumuzu yağ üreten bir makineye dönüştürüyor.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) gibi, nişasta bazlı sıvı şekerler yani bilinen adıyla "Mısır Şurubu" da gündemimize bomba gibi düştü. Zararlı olup olmadığı hararetle tartışılan mısır şurubuyla ilgili bilmediklerimizi Prof. Dr. Ahmet Aydın'a sorduk; korkmamız gerekenin mısır şurubunun yanı sıra, aslında "ŞEKER" olduğunu öğrendik.

Daha tatlı daha ucuz

Mısır şurubu, mısır nişastasının işlemden geçirilmesi ile elde ediliyor. Nişasta parçalanarak glikoza, ardından glikoz fruktoza dönüştürülüyor. Mısır şurubu, yüzde 80 oranında fruktoz, yüzde 20 oranında glikozdan oluşuyor. Fruktoz, glikoza göre daha güçlü bir tatlandırıcı olduğu için daha az kullanılması yeterli oluyor ve dolayısıyla üretimde maliyeti düşürüyor.

Prof. Dr. Ahmet Aydın, günümüz piyasa koşullarında maliyeti bu kadar düşüren bir seçenek varken, firmaların normal şeker kullanmalarının iflas etmekle aynı anlama geldiğini ifade ediyor.

Bunu biliyor muydunuz?

Mısır şurubunda yüzde 80 oranında bulunan fruktoz, glikoza göre daha güçlü bir tatlandırıcı... Bu nedenle geçmiş yıllarda daha az kalori ile daha fazla tat sağlandığı ve böylece alınan kalorinin azaltıldığı düşünülüyordu. Hatta bir dönem uzmanlar tarafından diyabet ve şişmanlık tedavisinde kullanılıyordu. Prof. Dr. Ahmet Aydın, bu yöntemin bazı hekimler tarafından hala kullanıldığının da altını çiziyor.

Hızla yağa dönüşüyor

Mısır şurubunu diğer şekerlerden daha korkunç hale getiren ise içindeki fruktozun yüzde 80 gibi yüksek bir orana sahip olması. İnce bağırsaktan emilerek karaciğere gelen fruktoz metabolize edilmek için insüline gerek duymuyor. İlk bakışta sanki bu bir avantajmış gibi görünüyor. Fakat değişik metabolik süreçler için vücut çok az fruktoz kullanabiliyor.

Geri kalan tüm fruktoz ise trigliseridlere, yani kan yağlarına dönüşüyor. Tüm şekerler arasında en hızlı yağa dönüşen de fruktoz.

Fazla fruktoz tüketiminin hayvanlar üzerindeki araştırmalarda diyabet, hipertrigliseridemi, koroner kalp hastalığı, karaciğer yağlanması, hipertansiyon ve kansere yol açtığına dair sonuçlar bulunuyor.

Zararlı olmadığı ispatlanmadı

Prof. Dr. Ahmet Aydın, ürün paketlerinde mısır şurubunun yanı sıra, "nişasta bazlı sıvı şeker" ya da "NBŞŞ" tanımlarının yer alabildiğini belirtiyor. Prof. Dr. Aydın'ın "Hangi ürünlerden uzak durmalıyız?" sorusuna verdiği yanıt ise ürkütücü: "Paketlenmiş tüm şekerli hazır gıdalar, meyve suları ve pastane ürünleri..." Yani sanılanın aksine sadece market raflarında değil, pastane vitrinlerindeki göz alıcı tatların da mimarı artık mısır şurubu. GDO'lu mısır ithalatının serbest olduğu ülkemizde mısır şurubunun hangi tür mısırdan elde edildiğini bilmek ise tüketiciler için imkansız.

Bu da mısır şurubu ile ilgili soru işaretlerini artıran bir faktör. Ulusal Beslenme Platformu ise geçen ay bir bildiri yayınlayarak "Mısır şurubunun kanser, obezite, diyabet, insülin direnci ve karaciğerde yağlanma gibi hastalıklara neden olduğunun bilimsel olarak ispatlanmadığını" açıkladı.

Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın konuyla ilgili yorumu ise şöyle: "Bir ürünün sağlığa zararlı olup olmadığını bilimsel olarak ispatlamak için birkaç aylık çalışma yeterli değildir. Gerekirse 20 yıl denemek gerekir. Mısır şurubunun zararlı olduğu kanıtlanmadı diyenlere soruyu tersten sormak gerekiyor. Peki zararlı olmadığı kanıtlandı mı?"

En tehlikelisi, tatlandırıcılar

Son yıllarda tatlı ve pasta sektöründe aşırı derecede tatlandırıcı kullanıldığını belirten Prof. Dr. Ahmet Aydın, Türkiye'de aspartamın sağlık sektöründen çok gıda sektöründe kullanıldığını anlatıyor. Çünkü tatlandırıcılar şekerden yüzlerce kat daha tatlı. Örneğin aspartam şekerden 200 kat, asesülfam K 200 kat, sakarin 300 kat, sükraloz 600 kat daha tatlı.

Türk Gıda Kodeksi hangi üründe ne kadar yapay tatlandırıcı kullanılacağını belirlemiş olsa da, bazı firmaların bu rakamlara uymadığı yönünde şüpheler var. Diyet ürünlerin neredeyse hiçbirinde, kullanılan tatlandırıcı oranı yazmıyor.

Aspartamın içinde yüzde 40 oranında sinirsel bir uyarıcı olan aspartik asit, yüzde 50 oranında fazla alındığında beyin için zararlı fenilalanin ve yüzde 10 oranında metil alkol (ispirto) bulunuyor. İspirto, birçok zararlı etkilerinin yanı sıra kanserojen "formaldehit"e dönüşüyor.

"Aspartam şişmanlatıyor"

Prof. Dr. Ahmet Aydın, aspartamın şişmanlığa çare olmadığını şöyle açıklıyor: "Aspartamın içindeki aspartik asit ve fenilalanin isimli iki amino asit, insülin salgısını artırıyor. Ortamda şeker olmadığı için insülin kanda açlık şekerini düşürüyor. Doğal olarak karnınız acıkıyor ve daha fazla yiyorsunuz. Ayrıca yüksek miktarda fenilalanin, serotonin gibi sinir ileticilerini azaltıyor. Serotonin azlığı depresyona yol açıyor ve iştahı da açıyor."

Diğer şekerler günahsız mı?

Prof. Dr. Ahmet Aydın bu soruya, "Mısır şurubu en zararlı şekerlerden biridir ancak diğer şekerler de masum değil" şeklinde yanıt veriyor. İnsanın dışarıdan şeker almadan yaşayabileceğini, bu şekerlere ihtiyacı olmadığını belirten Prof. Dr. Aydın, buna örnek olarak da sadece balık ile beslenen Eskimoları gösteriyor.

Şekerle ilgili ilk belgeler M.Ö. 510 yılına dayanıyor, rafineri şeker üretiminin hızlanması ise 19. yüzyıldaki Sanayi Devrimi ile başlıyor. Bu tarihlerden itibaren insanoğlu Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın tabiri ile yasal bir uyuşturucu olan şekere bağımlı hale geliyor.

Rakamlar ortada! ABD'de 1973-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat, 15 kg. daha fazla tatlandırıcı madde ve 30 kg. daha fazla unlu mamul tüketmişler. ABD'de son 35 yılda fruktozdan zengin mısır şurubu tüketimi kişi başına yılda 200 gr.'dan 34 kg.'a yükselmiş. Üstelik bu rakamlara sahip ABD'de mısır şurubu üretim kotası yüzde 2'lerde iken, ülkemizde yüzde 15'e çıkarıldı.

Şeker-kanser ilişkisi

Prof. Dr. Ahmet Aydın, her türlü şeker kullanımının insan sağlığına nasıl zarar verdiğini şöyle anlatıyor: "Beyaz un ve rafine şeker bağırsaktan hızla emilerek kana geçiyor. Artan kan şekerini düzenlemek için hızla insülin salgılanıyor. Buna bağlı olarak kan şekeri hızla düşüyor. Fakat insülin bu hıza ayak uyduramıyor ve kanda normalden daha uzun süre yüksek kalıyor.

Fazla miktardaki insülin ise birçok doku için zararlı etkilere sahip. Bu nedenle önce karaciğer, daha sonra da kas hücreleri insülin reseptörlerini kapatıyor. Başlangıçta yağ dokusunda direnç olmuyor ve fazla şekerin tamamı yağ olarak depolanıyor.

Yani insülin beyaz unu ve diğer hızlı emilen şekerli yiyecekleri hızla yağa çeviren bir makine gibi! Üstelik yüksek insülinin tek kabahati bu değil! Sadece yağ depolamakla kalmıyor, bu yağın daha sonra enerji olarak kullanılmasına da izin vermiyor. İki yemek arasında enerji kazanabilmek için yağ yakmamız gerekiyor.

Ancak bu sistemde yağ kullanamayan vücutta kan şekeri düşüyor ve bu sefer yorgunluk, huzursuzluk ve baş ağrısı başlıyor. Kişi, tıpkı bir morfinman gibi ancak şekerli bir şeyler yiyip içtikten sonra kendine geliyor."

Her esmer şeker doğal değil

Şekerin doğal hali diye düşünerek tükettiğimiz esmer şekerler konusunda da dikkatli olmak gerekiyor. Kahverengi toz şeker, şeker kamışı veya şeker pancarından elde edilen rafine toz şekerin beyazlatılmamış hali. Ancak bazı hilelerle, rafine edilmiş beyaz toz şeker karamela ile renklendirilerek kahverengi şeker haline getirilebiliyor.

Kahverengi kesme şeker ise rafine toz şekerin beyazlatılmamış, ancak kimyasal yapıştırıcılarla şekillendirilmiş hali. Doğal şeker tüketmek için beyaz şekerden daha zararlı bir ürüne, üstelik de daha fazla para ödüyor olabilirsiniz.

Prof. Aydın, mutlaka şeker tüketmek isteyenlere halis bal ve köy pekmezi kullanmalarını, kuru ve yaş meyve tüketmelerini öneriyor. Şu sözleri ise çarpıcı: "Raf ömrü uzun olan ü rünleri tüketmek sizin ömrünüzü kısaltır."

"Şeker, kanser dokusunu besliyor"

Kanser ve şeker arasındaki ilişkiyi ilk kez Alman tıp adamı Otto Warburg ortaya koydu. 1931 ve 1944 yıllarında iki kez Nobel'i alan Warburg'un çalışmaları, kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelerden farklı bir metabolizması olduğunu gösteriyor. Buna göre kanser hücreleri sağlıklı hücrelere göre 3-5 kat daha fazla şeker kullanıyor.

Ancak şekerin tek zararı kanser dokusunu beslemesi değil. Aşırı un ve şeker tüketimi insülin direncine (metabolik sendrom) yani hiperinsülizme yol açıyor. Hiperinsülizm, insüline benzer büyüme faktörü (IGF-1) düzeyini artırıyor. Serbest IGF bütün dokularda hücre üremesini kontrolsüz bir şekilde artırarak kansere neden oluyor.

Şeker sözlüğü

Tek şekerler Fruktoz: Meyve veya bal şekeri
Glikoz: Üzüm şekeri
Galaktoz: Süt şekeri
Çift şekerler
Sükroz: Çay şekeri (glikoz+fruktoz)
Laktoz: Süt şekeri (glikoz+galaktoz)
Çoklu şekerler
Nişasta: Glikoz moleküllerinden oluşan bileşik bir şeker

Aktif Haber
Başlık: Ynt: Doymayan Şişman Olmayın!
Gönderen: omur - 28 Mayıs 2011, 12:56:27
Tesekkürler.