Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: Mücteba - 12 Ocak 2012, 15:00:34

Başlık: Böyle Başarı Yere Batsın
Gönderen: Mücteba - 12 Ocak 2012, 15:00:34
Razı ol! Şan da senin nam da...

Hikem-i Ataiyyesinde böyle diyor Ataullah İskenderi. Çünkü hayatla barışık olmak için, doğru olmak için, iyi insan olmak için öncelikli şart Yüce Allah’ın kendisine bağışladığı hayata razı olmak!

Ancak modern insan “razı olmak” düşüncesini bile tehlikeli buluyor.

Kadercilik ile suçlanıyor ve bunun karşılığı ise miskinlik ve tembellik olarak algılanıyor. Oysa razı olmak tembellik değildir. Kendisi için hayırlı olanın peşinde gitmek, gereken çabadan sonra sabretmeyi bilmektir razı olmak.

Çağımız insanı her dem kendisi için daha iyiyi ve daha güzeli aramak için bütün şartları zorluyor, kendini yoruyor, koşturuyor, ciddi bir güç ve enerji harcıyor. Adeta kaderini zorlarcasına hayatla güreşenler var. Nefesi kesilenler, yolda kalanlar gayr-ı meşru yollara dahi başvuruyor.

Peki değer mi?

Makul sayılacak bir yere kadar evet, bu dünya için de elbette koşturup çalışacaksın, hayallerini gerçekleştirecek, şartlarını iyileştireceksin. Fakat buraya kadar normal gözüken bu çaba daha sonra yerini hırsa ve inada bırakıyor ve asıl tehlike de sanırım o zaman başlıyor.

İnsan bu hırsının esiri olarak o kadar çok yorulup hırpalanıyor ve bileniyor ki bir süre sonra acımasız, amacına ulaşmak için önüne geleni ezip geçen, her türlü haksızlığı, kötülüğü ve yanlışı yapan, başarıya ulaşmak için her yolu mübah gören bir zihniyetle yaşamaya başlıyor.

İşte hepimizin bir yerinden bulaştığı bu ruh hali ülkenin bugünki halinin biricik müsebbibidir.
Hiç kimse kendini temize çıkarmasın. Zira bu ancak hakkın divanında ifşa olacaktır!

Kimse kimseyi suçlamasın, çünkü o suçladığınız fiilin bir başka hali sizde de bizde de vardır muhtemelen.

Toplumun her yanı dökülüyor!


Modernizm ve kapitalizm dedikleri bu olsa gerek. Seküler dünyaya öylesine bodoslama daldık ki, öylesine aceleye getirdik ki bir şeyleri paraya ilah gibi tapınanlarımız maddenin şehvetine öylesine kendilerini kaptırdılar ki en kıymetli şeyleri bir kenarda unuttuk ve unutturduk.

Üniversiteye giriş sınavı, sporda şike, reyting şikeleri, hileler hileler…

Kimse hakkına razı değil.

Kimse elindeki ile yetinmiyor, daha fazlasını ve daha iyisini istiyor. Bu istenilen şeyler de nedense birilerinin sırtına basılarak veya ayağına çelme takılarak alınıyor, birilerinin alın teri çalınıyor, birlerinin hakları gasp ediliyor, birilerinin hakkına giriliyor. Helal ve haram birbirine karışmış.

Bizim dinimiz, bizim kültürümüz bize bunları mı öğretmişti?

Biz altı yüz yıl imparatorluk kurup dünyaya nizam ve intizam götürmüş, adaleti pay etmiş bir milletin torunları, hak adalet, sevgi, şefkat, merhamet temelli bir hak dinin mensupları hayatta öğrene öğrene şike ve hileyi mi öğrendik? Sahtekârlık, kandırmaca, yalan, düzenbazlık bu toplumda bir zamanlar başıbozukların işiydi ve tek tük görülen şeylerdi.

Şimdi koca koca adamların, anlı şanlı insanların böyle işlerle ne işi olur diyoruz! Şaşırıyoruz haklı olarak. Bütün inandığımız, güvendiğimiz huzur duyduğumuz her ne varsa üzerine sağanak sağanak hile yağıyor! Bütün bunlar sadece Aysbergin görünen üst yüzeyi! Ya altındakiler, ya görünmeyenler?

Daha neler çıkacak ortaya, ne hayret duygularımız alabora olacak, ne hayret gemilerimiz batacak ve ne dağlarımız yıkılacak?

“Başarı Hakk’a uygun düşmektir!”

Aslında bütün mesele yukarıdaki sözlerin manasına yabancı oluşumuzdur. Bu dünyada başarı, geçici başarılar, kazanımlar, kazançlar, sizi hayallerinize taşıyabilir ancak ya hakikat?

Gerçekten de hakikate uygun olarak mı başardınız?

Yoksa sizden daha başarılılar olduğu halde siz başka terazilerlerde mi değerlendirildiniz, başka faktörler mi sizi o başarı noktasına taşıdı? İşte hepimiz ama hepimiz oturup bu sorulara içtenlikle cevap verebiliyorsak ve vicdanımız hak veriyorsa siz başarılısınız evet.

Ancak çoğunluk artık “vicdan; o da ne ki” diyenlerden olduğu için bunu ölçmek zor! Doğru tartan kaç vicdan terazisi kaldı acaba?

Şu var ki bir zamanlar bu topraklarda adalet, şefkat, merhamet, medeniyet pınarları olan o büyük insanlara sorsanız toplamda kırk yıl sürecek bu suni başarı hikâyelerine gülüp geçerlerdi muhtemelen. İyi insan, iyi kul olmak asıl başarıdır derlerdi sanırım.

Bu dünyanın ölçüleriyle başarılı olmuş insanlara iç geçirip gıpta ile bakanlara deriz ki yarın ulu divanda belki de o, sizin başarılı kulluğunuza, insanlığınıza gıpta edecektir. Hayat kırk yıl ile sınırlı değildir, değildir, değildir!

Eğitimcilerin, pedagogların, anne babaların, yazar çizerlerin yeni yetişen çocuklarımıza bu farkı iyi anlatmaları gerekiyor zira yeni yetişen gençliğin başarılı olma hırsı asla makul bir düzeyde değil. Bu ürkütücü durum, testçi kriterleri öne çıkaranlar tarafından doğal karşılanabilir ama bunun faturasını bu toplum, geleceğimiz ve insanlığımız ödeyecek!

Razı olmak ve razı olunmak!

Sanırım sözün özü bu.

Muhabbetle kalınız.


Meryem Aybike Sinan - 9 Ocak 2012 Pazartesi
Başlık: Ynt: Böyle Başarı Yere Batsın
Gönderen: plevne - 14 Ocak 2012, 00:08:47
Çok teşekkürler çok güzel yazılmış bir konu.
Başlık: Ynt: Böyle Başarı Yere Batsın
Gönderen: serr - 14 Ocak 2012, 23:58:55
ÇOK GÜZEL
Başlık: Ynt: Böyle Başarı Yere Batsın
Gönderen: mazhar - 16 Ekim 2012, 20:55:32
Başarı Allah’tandır

Sual: Bir genç, Hud suresi 88. âyetindeki, (Başarım ancak Allah’tandır) ifadesinden, başarıyı Allah’ın verdiğini, başarılı olmak için çalışmak gerekmediğini söyledi. Başarılı olmak için çalışmak gerekmez mi?
CEVAP
Âyet veya hadislerden böyle hüküm çıkarmak çok yanlış olur.


İyiyi de, kötüyü de, hayrı da, şerri de yaratan Allah’tır. Kul, hayır veya şer ister, Allahü teâlâ da dilerse kul, irade-i cüziyyesi ile onu işler. Allah izin vermezse kul, hayrı da, şerri de işleyemez. Onun için Peygamberimiz, (Hayır da, şer de Allah’tandır) buyurmuştur. Yoksa kimseye, zorla hayır veya şer işletmez. Öyle olsa, şer işleyen kimse, (Falancaya hayır işlettin, bana niye şer işlettin?) der. Cebriye fırkası, hayrı da, şerri de Allah zorla işletir der. Mutezile ise, hayra da, şerre de Allah karışmaz, ikisini de kul yaratır der. Bunun ikisi de yanlıştır. Doğru olan Ehl-i sünnet itikadıdır.

Başarı Allahü teâlâdan olduğu gibi, Allah’tan olmayan hiçbir şey yoktur. İki âyet-i kerime meali:
(Sizi de, işlerinizi de yaratan Allah’tır.) [Saffat 96]

(Her şeyin yaratıcısı Allah’tır.) [Zümer 62]

İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bütün işler Allahü teâlâdandır; hayır olanı da, şer olanı da.) [Taberani]

(Allahü teâlâ buyurur ki: “Ben âlemlerin Rabbiyim, hayrı da, şerri de ancak ben tayin ederim.”) [İ. Neccar]

Her şeyde olduğu gibi, başarı da Allah’tandır. Müslümanın başarılı olmak için çalışması gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, hayır murat ettiğini, iyi işler yapmakta başarılı kılar.) [Hâkim]

(Herkes, kendisi için mukadder olan neyse, o işte başarılı olur.) [Taberani]

(Allah sabredeni başarılı kılar.) [Hâkim]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Bütün insanların ihtiyaçlarını gidermek için Cenâb-ı Hak size başarılar vermiştir. Allahü teâlâ başarılarınızı arttırsın. (1/25)

Evinden çıkarken Âyet-el-kürsi’yi okuyan, her işinde muvaffak olur ve hayırlı işler başarır. (İslam Ahlakı)

Başarmak için çalışanın emeğini, Rabbimiz boşa çıkarmaz. İki âyet-i kerime meali:
(Biz, iyiliğe çalışanların ecrini, mükâfatını zayi etmeyiz.) [Araf 170]

(İnsana, ancak dünyada çalışarak yaptığı işler fayda verir.) [Necm 39]

Bu kadar vesikaya rağmen, başarmak için çalışılmaz demek, cahillik olur.
dinimizislam.com