Sadakat islami Forum

SADAKAT DİNLENME TESİSLERİ => KÖŞE YAZISI VE MAKALELER => BASINDAN => Mehmet Şevket Eygi Bey'in Günlük Yazıları => Konuyu başlatan: Mücteba - 05 Aralık 2011, 13:15:09

Başlık: Pazar Sabahı Saat 5.30'da Yola Çıktık
Gönderen: Mücteba - 05 Aralık 2011, 13:15:09
Pazar Sabahı Saat 5.30'da Yola Çıktık

Pazar günü sabah saat 5,30'da evden çıktım, yanımda iki kişi var. Galata köprüsünden geçerken iki tarafın otomobillerle dolu olduğunu ve meraklıların bu soğuk kış gününde titreye titreye balık tuttuğunu gördük. Allah akıl fikir versin... Boğaz köprüsü geçtik. Otoyola girdik, İzmit yönünde ilerliyoruz. Aman sabah namazını kaçırmayalım... Yan yollardan birine saptık, kubbeli bir caminin önünde durduk. Sancaktepe Veysel Karani camii. Namazı 2o kişilik bir cemaatle kıldık. Üç kişi biziz, mahalleden 17 kişi gelmiş. Bir tek genç var. Sonradan öğrendiğimize göre onu da babası getirmiş...

Bendenizi tanıyanlar çıktı, cami avlusunda musafaha ettik, ayak üstü konuştuk..

Genç nesil camiye gelmiyor.

Hele sabah namazlarına...

Diyanet'in, camileri kadınlarla doldurma faaliyetine gülmek mi ağlamak mı lazım... Hatırlıyor musunuz, Ramazanda yatsı ve teravih namazında Hacı Bayram camiine erkekleri almamışlardı...

A muhteremler, camilere öncelikle erkekleri ve bilhassa gençleri sokmak gerekmez mi?.

Samandıra bitpazarına gittik ki, vakit erken olduğu için daha kapılar açılmamış. (Bitpazarının etrafı telle çevrili...)

Aman çok erken gidelim, kıymetli antikalar varsa onları kaçırmayalım diyen dostuma biraz çıkıştım.

Pazar açılıncaya kadar civarda kahvaltı edelim dedik.

Bir yerde yan yana iki dükkan var. Biri büyük bir çorbacı, biri börekçi.

Biz börekçiye girdik. Birer porsiyon börek ile ikişer bardak çay içtik. Üçümüzün hesabı 13 TL tuttu.

Sonra bitpazarına yollandık.

Porselen ve seramik birkaç eşya, biri (sanırım) el dokuması iki güzel örtü, birkaç kitap aldım.

Aldığım seramiklerin üçü Endonezya malı. Tabanlarında Keramik Jogja yazıyor. Sanatlı güzel şeyler.

Doğuda olsun Batıda olsun dünyanın nice ülkesinde başta çömlekçilik olmak üzere geleneksel el sanatlarına çok önem veriliyor, bu gibi ürünler turistlere satılıyor, ihraç ediliyor ama bizde geri bir zihniyet çömlekçiliği çağdışı sayıyor ve önemsemiyor.

Eskiden çömlek eşya evlerde, günlük hayatta kullanılıyordu. Zamanımızda ise turistik hatıra eşyası, sanat eseri olmuştur.

Keşke bizde de bu sanat canlandırılsa,

Turistlere satılabilecek, medenî yerlilerin severek alıp evlerine süs olarak koyacakları güzel objeler üretilse.

Bizde sanatlı çömlek hiç yok değil ama çok yetersiz...

Bitpazarından aldığım kitaplardan biri Fransızca Sahih-i Buharî'den seçme hadîsler. Derleyen Bosquet. Böyle kıymetli bir kitap bitpazarına nasıl düşmüş? Fiyatını sorduğumda 1 lira dediler.

Samandıra'dan sonra Kartal bitpazarına da uğradık.

Sonra fakirhaneye döndük.

Eskiden Beyazıt meydanında pazar günleri çok büyük bir pazar kuruluyordu. Kafkasya, Ortaasya ülkelerinden gelenler bavul ticareti yapıyordu. Medresenin yanında kitap ve dergi satılıyordu. Caminin önüne Türkmenistan halıları seriliyordu. Her hafta gidiyor ve neler buluyordum.

Yine Pazar günleri Kadıköy tarafında Salıpazarı mevkiinde muazzam bir pazar kuruluyordu.

Bu iki pazarı da kaldırdılar, yasakladılar.

Bir yığın fakir vatandaşın ekmek parası kazanmasına engel oldular, büyük vebal altına girdiler. Vatandaşın helalinden ekmek parası kazanmasına mani olmak büyük bir zulümdür.

Benim gibi meraklıların kitap, antika veya antikamsı eşya almasına da mani oldular.

Bütün medenî ülkelerde bitpazarları kurulur. Bizde niçin yasaklanıyor?

Köprüde balık tutmayı, Tophane'de nargile içmeyi yasak etmeyen zihniyet niçin Beyazıt'ta bitpazarı kurulmasını istemiyor?

Yoksa bitpazarında bit mi olur sanıyorlar?


Mehmet Şevket EYGİ - 5 Aralık 2011 Pazartesi