Sadakat islami Forum

SADAKAT DİNLENME TESİSLERİ => KÖŞE YAZISI VE MAKALELER => BASINDAN => Mehmet Şevket Eygi Bey'in Günlük Yazıları => Konuyu başlatan: Mücteba - 26 Mayıs 2012, 11:50:52

Başlık: Sevgili Müslüman Kürt Kardeşlerime
Gönderen: Mücteba - 26 Mayıs 2012, 11:50:52
Sevgili Müslüman Kürt Kardeşlerime

Bendeniz, bir Müslüman olarak ırkçılık yapmam. Sâlih bir Kürdü, fâsık bir Türke tercih ederim. Sâlih bir Türkü de fâsık bir Kürde tercih ederim.

Müslüman Kürtler benim din ve iman kardeşlerimdir. Bu ülkeyi, diğer çeşitliliklerle birlikte paylaşıyoruz. Üzerinde yaşadığım geminin parçalanıp batmasını istemem.

Türklerin sâlihleri ve fâsıkları olduğu gibi, Kürtlerin de vardır.

Dünyada her zaman kavimlerin, ırkların, toplumların içinde iyiler ve kötüler olagelmiştir.

Önemli olan sâlihlerden olmaya çalışmak, onları sevmek, onları desteklemektir.

İzin verirseniz siz Kürt kardeşlerimi bazı hususlarda uyarmak istiyorum:

1. "Gemiyi" batırmaya yönelik terörist Kürt hareketinin yaptıkları gerçek Kürtlerin, sâlih Kürtlerin işi değildir.

2. Şu anda kendilerini Kürt gösteren hayli Kripto Hıristiyan ve Kripto Yahudi vardır.

3. Onların amaçları, ülkede iç barışı ve toplumsal mutabakatı sağlamak değil, Ermeni ve Yahudi emellerine hizmet etmektir.

4. Kürtlere en fazla zarar ve ziyan verecek şey, Kripto Hıristiyanların, Kripto Yahudilerin, Pakradunilerin planladığı, kışkırttığı ve yönettiği terör hareketidir.

5. Cumhuriyet devrinde Kürtlere çok zulm edilmiştir, bunu kabul ediyorum ama zulme uğrayanlar sadece onlar değildir. Sünnî Müslümanlara, gerçek Alevîlere de korkunç zulümler yapılmıştır.

6. Kürt Türk demeden nice ulema, fukaha, meşayih idam edilmiştir.

7. "Gemi" batarsa, parçalanırsa hepimiz bundan zarar göreceğiz, bir kısmımız feci şekilde yok olacaktır.

8. Müslüman Kürt kardeşlerime gerçek ulemaya, gerçek fukahaya, gerçek şeyhlere, Bediüzzaman'a tâbi olmalarını, onların sözlerini dinlemelerini, öğütlerini tutmalarını acizane tavsiye ediyorum.

9. Bir Müslümanın Kripto Hıristiyanlara, Kripto Yahudilere, Zerdüştîlere, fasık ve facirlere tabi olması ayıptır, günahtır, suçtur, beyinsizliktir.

10. Ulema, fukaha ve meşayihe tabi olan Mevlasını bulur, insî şeytanlara tâbi olan belasını...

11. Hangi ulemaya, hangi fukahaya, hangi şeyhlere tabi olmalıyız?.. Gerçek olanlarına... Geçerli icazet sahibi olanlarına... Dünyalık için dini satmayanlara... Resulullahın ve Sâlih Seleflerin yolundan gidenlere...

12. Sakın biri çıkıp da "Bu herif bozuk düzeni savunuyor..." demesin, bendeniz ömrüm boyunca bozuk ideolojik düzene, sapık sisteme karşı olmuşumdur. Mahkemelerde sürünmüş, cezaevlerinde, gurbetlerde çile çekmişimdir.

13. Irkçılık ve kavmiyetçilik 19'uncu asırda çıkartılmış bozuk ideolojilerdir. Hiçbir Müslüman bunları benimsemez, benimseyemez.

14. Ülkemizde irili ufaklı 78 etnik kökene mensup halk yaşamaktadır. Bunların barış ve mutabakat içinde yaşamaları selametimiz ve geleceğimiz için şarttır.

15. PKK terör hareketini Müslüman Kürtler değil derin devlet, vesayet sistemi, resmî ideoloji, Kriptolar çıkartmıştır.

16. Hangi ırka ve cemaate mensup olurlarsa olsunlar, bütün Türkiye Müslümanların hak, âdil, doğru bir sistem için elbirliğiyle çalışmaları gerekir.

17. Müslümanlar böyle yaparlarsa, bu amaçta birleşirlerse güçlü bir çoğunluk olur, aksi takdirde bir sürü azınlık ve parça haline düşer zillet, esaret ve rezalet içinde yaşar.

Allah hepimize akıl, fikir, vicdan, basiret, firaset, hikmet nasip etsin.

Cenab-ı Hak Türk, Kürt, Arnavut, Çerkez, Gürcü, Sünnî, Alevî... cümlemize akıl, fikir, vicdan ihsan buyursun.

Üzerinde yolculuk yaptığımız Türkiye gemisinin batması bir felaket olur.

Ne Kürt kalır, ne Türk...

Selam ve hürmetlerimle.


Mehmet Şevket EYGİ - 26 Mayıs 2012 Cumartesi
Başlık: Ynt: Sevgili Müslüman Kürt Kardeşlerime
Gönderen: mazhar - 26 Mayıs 2012, 20:24:50
http://www.sadakat.net/forum/islamgenel/islamda_kavmiyetcilik_yoktur-t58300.0.html
Başlık: Ynt: Sevgili Müslüman Kürt Kardeşlerime
Gönderen: mazhar - 22 Eylül 2013, 22:02:53
Bir başka açıdan çözüm süreci

Henüz ilkokul çağlarındayken Babamın taini Ardahan'dan Sakarya'ya çıkmıştı. Ardahan'dan ayrılırken komşularımızın ardımız sıra hıçkırarak ağlayışı bunca yıl sonra bu gün hala hatıramda taptazedir.

Neticede yeni kasabamıza ulaştık evimize yerleştik. Ancak garip bir durum vardı kapımızı tıklayıp "hoş geldiniz" veya " bir ihtiyacınız var mı" diyen olmamıştı. Nihayetinde birkaç gün geçtikten sonra yoldan geçen bir hanım bahçenin dış kısmından anneme seslendi."Hoş geldiniz komşu nereden geldiniz". Annem soruyu sevinçle cevapladı "Hoş bulduk Erzurum'dan geldik". Kadın durdu düşündü ve "hım Kürtsünüz yani" deyiverdi.

Zavallı anneciğim dumura uğramıştı. Onun için Kürt demek; daha gencecik yaşta kucağında on günlük bebeği ile gittiği Sarıkamış'ta iki odasının birini kendisine tahsis eden "gade nene" demekti. Her akşam "gurbettesin" diyerek pişirdiği yemeği bölüp sofrasına koyan ve bu gün hala minnetle yâd ettiği Kürt kökenli komşularıydı. Bu kimlik nasıl olurda bir insanı küçümseyici bir ifade olarak dillendirilebilirdi ki.

"Kürt" ifadesinin kimi insanları neden bu kadar rahatsız ettiğini o yaşlarda algılayamamış olsam da hadisenin ülkemizin ve insanımızın bu konuda ne denli çıkmazlarda olduğunun bilincine varmamda bir milat olduğunu söyleyebilirim.

Konuya romantik baktığımı düşünenler olacaktır eminim, ancak politik çıkarların ve stratejik hesapların merkezinde, üstelikte kanlı bir süreçle günümüze taşınan meseleye birazda duygu yönüyle bakmaya hakkımız olsa gerek diye düşünmekteyim.

Ki, bir yandan Cumhuriyet sonrası yanlış politikaların bir sonucu olarak ötelenen, diğer yandan da ekonomik anlamda hiçbir yatırım ve hizmete layık bulunmayan doğu ve güneydoğu halkalarının (ki batılılara göre tamamının sıfatı Kürttür) politik ve çıkar hesaplara kurban edildiğini ayrıca ifade etmeye gerek var mı bilmem.

Tüm bu hesapların bir sonucu olarak bölge halkları PKK gibi ne idüğü belirsiz ama neye hizmet ettiği belli olan bir örgütün kucağına atılmış ve mazlum insanların üzerinden pek çok pis oyunlar döndürülmüştür.

Nitekim zaten ciddi anlamda geçim sıkıntıyla baş etmeye çalışan insanlar uzun yıllar çift taraflı tehdit altında yaşamlarını (yaşamak denirse) sürdürmek zorunda kalmışlardır.

Tehdidin bir tarafı olan PKK mazlum insanların çocuklarını kaçırmış veya kandırmış, yetişkinleri ise silahların zoruyla pek çok şeye zorlanmıştır. Diğer yandan TC ise bu duruma çözüm üretemediği gibi "yardım ve yataklık" suçlamasıyla çaresizlikten kıvranan bölge halkları için başka bir tehdit unsuru olmuştur. İçinde bulundukları cendereden kaçıp batıya gelenler ise ötelenmiş, dışlanmış ve "fazlalık" olarak muamele görmüştür.

Öte yandan bölgede var olan PKK terörüne karşı çok sayıda vatan evladı şehit edilmiş, ana babaların ocaklarına sönmeyecek ateşler düşmüştür.

Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda Hükümetin başlattığı "Çözüm sürecine" her kesimin destek vermesi zorunludur. Bazıları tarafından sorunun çözümü "İmralı"daymış gibi düşünülse de sorunun tek çözümü kardeşliğin tesisi ve Ümmet bilincine dayanmaktadır.

PKK'nın misyonunu tamamen ayrı tutarak ifade ediyorum ki; sahip olduğumuz etnik kimlik her ne olursa olsun, bu asla aynı topraklarda kardeşçe yaşamamıza engel değildir.

"Ne mutlu Türküm diyene" ifadesi ne kadar ötekileştirirse, Türk kimliği karşısında sadece Kürt kimliği ile varlık göstermekte aynı amaca hizmet eder.

Ortak kimliğimiz İslamlığımızıdır. Bu öylesine evrensel bir kimliktir ki "ne Acemin Araba ve nede Arabın Aceme karşı üstünlüğünü" kabul etmez. Üstünlüğün Takva, yani; Rabbin memnun olacağı iyilik, adalet ve doğrulukla kazanılacağı hakikatine dayanmaktadır.
Bu gerçekler etrafında toplanan her etnik kimliğin, ayrıca kendi dil kültür ve geleneği ile var olması ise en doğal hakkıdır. Kaldı ki bu sadece İslam'ın evrensel değerleri ile birleşmiş halkalara değil, gayri Müslim kimliklere dahi tanınması gereken bir "hak" tır.
Geçmişte Rahmetli Erbakan Hocamız ne güzle ifade etmişti "Irkçılık diye bir ideoloji olamaz! Sömürüldükten sonra Kürt olsan ne olacak Türk olsan ne olacak!"diye.

Erbakan Hocamızın Kürt kökenli kardeşlerimizi kendi menfaatleri için kullanan tek gücün PKK olmadığı ve ardı sıra pek çok dış güç tarafından Türkiye'nin parçalanması amacına hizmet için kullanıldığını ve esasında bu güçler için "Kürt kökenli insanların menfaatlerinin hiçte önde ve önemli olmadığına" dair kanaatlerine bu gün katılmamak mümkün müdür.

Şimdi, uzun seneler boyu yıpratılmış ülke evlatlarının geçmişe dönük tüm süreçleri tekrar ve dikkatle gözden geçirmeleri ve bu noktadan hareketle İslam'ın evrensel değerleri etrafında ırk, mezhep ve kültürleri ötelenmeden kardeşçe, tek vücut olup, aynı topraklar içerisinde yaşama katkı sağlamaları zorunludur.

Bunu istemeyecek pek çok şer odağının var olduğunu bilmekteyim elbet ve yaraların kolay sarılmayacağının da farkındayım. Ancak bir yerden başlamak elzemdir ki bu konuda çok da geç kalınmış ülkemiz ve halkımız açısından telafisi imkânsız kayıplar olmuştur.
Söz konusu meselede eğitmecilere, akademisyenlere, din adamlarına, fikir adamalarına çok büyük görevler düşmektedir. Ve elbette siyasilerin de ferasetli olmaları bu meseleyi siyasi çıkarlar kapsamında değil insani açıdan ve ülkenin geleceği açısından ele almaları ve bu denli hassas bir konunun çözümünde isabetli kararlar ışığında yürümeleri gerekmektedir.

Son olarak bu anlamda otoritelerin geçtiğimiz hafta İHH tarafından açıklanan "Kürt raporunun" da dikkate alması gerektiği kanaatindeyim ki rapor bu güne dek ele alınmış en isabetli ve cesur satırlara sahiptir. Hatta Çözüm sürecindeki hassas yolculuğa ışık tutacak mahiyetteki en ciddi çalışma olduğunu rahatça ifade edebilirim.
Ayşe Müzeyyen Taşçı.timeturk
21 Eylül 2013 Cumartesi