Zal Mahmud Paşa Camii'nde Sabah Namazı
PAZAR günü sabah namazını Eyüb Sultan'daki Zal Mahmud Paşa Camii'nde kıldım. Biz üç kişiydik, yekûn cemaat yirmi bir kişiydi.
Müslümanlar kurtulmak istiyorlarsa, bilhassa sabah namazlarında camileri doldurmalıdır.
Cuma namazlarında olduğu gibi mi?
Yetmez.
Bayram namazları gibi mi?
Yine yetmez.
Camilerin içleri, son cemaat mahalleri, avluları lebaleb dolmalı, cemaat sokaklara meydanlara taşmalıdır.
İslam dini bunu emr ediyor.
Dört mezhebin fıkhına göre hür ve mukim erkeklerin vakit namazlarını cemaatle kılmaları gerekir.
Târik-i cemaat yani cemaati devamlı olarak terk eden, cemaatten kopan kişi günahkâr olur, hattâ eskiden böylelerinin İslam mahkemeleri huzurunda şâhitlikleri kabul edilmezdi.
Tashih-i itikattan sonra Müslüman sorumluların, âqillerin, ulema ve fukahanın, üstadların, ağabeylerin, şüyûhun, hocaların, hocaefendilerin namaz ve cemaat konusunda Müslümanları bilgilendirmelerinde, uyarmalarında, onlara öğüt vermelerinde çok büyük hayırlar vardır.
Camilerin boşalmasının sebeplerinden biri de imamlığın namaz kıldırma memurluğu haline getirilmiş olmasıdır.
İstanbul'da en az 300 camide icazetli ve hilafetli imamlar vazife görmelidir. İmamların hem şer'î ve zâhirî ilimlerde, hem de mânevî açıdan Resulullah salllAllahu aleyhi ve selemle irtibatlı olması gerekir.
Ülkemizde yeni bir Fütüvvet Teşkilatı kurulmalıdır.
Bir cami düşünelim, etrafında beş bin kişi yaşıyor, bunların bin beş yüzü erkek. O caminin imamının ilminin, irfanının, karizmasının, cazibesinin, Şeriat ve Tarikat bağlarının en az beş yüz kişiyi sabah ve yatsı namazlarında mâbede (ibadet edilen yere) çekebilmesi gerekir.
Sabah babası camiye giderken, sekiz yaşındaki oğlu "Baba ne olur beni de götür" diye ağlamalıdır.
Adamcağız biraz üşütmüş, hafif kırıklık ve ateş var. O da, imamın cazibesi dolayısıyla paltosuna sarınarak camiye gelmelidir. Cami onu mıknatıs gibi çekmelidir.
Sabah namazlarında bazı uzak camilerin etrafı otomobil dolmalıdır.
Camiler ilim, irfan, kültür, nur merkezleri olmalıdır.
Yakın tarihimizde (çok nâdir istisnâlar dışında) zengin, şehirli, varlıklı, tuzu kuru, seçkin Müslüman aileler yeterli sayıda çocuklarını imam, öğretmen ve subay olarak yetiştirmediler. Onları hep parlak ve paralı mesleklere yönlendirdiler.
Osmanlılar zamanında çok alim, çok fazıl, çok değerli, çok vasıflı, çok yüksek imamlar yetiştirilmiştir.
Üsküdar'da imamlık yapan merhum hezarfen Necmeddin Okyay hocaefendi cami derslerinden icazet almıştı; Osmanlıcaya, Arapçaya, Farsçaya vakıftı, bu üç lisanda ebced hesabıyla aruzla tarih düşürürdü, çok büyük bir hattattı, büyük bir ebru sanatkarıydı, tasavvuf neş'esine sahipti, bahçesinde 400 çeşit gül yetiştirir, bunların Latince isimlerini bilirdi, ok ve yay yapardı. Bu konuda uzmandı, harika Osmanlı ciltleri yapardı.
Sultan Ahmed Camii'nin imamlarından Gönenli Mehmed Efendi bir derya idi.
Ayrı camide imamlık yapan Arvasî Şefik efendi alim ve fazıl bir zattı.
Beyazıt Camii'nin imamı Hendekli Abdurrahman Güzelses çok kaliteli bir imamdı.
İskender Paşa camii imamı Şeyh Muhammed Zahid efendi bütün Türkiye'ye nasihat eden ve çok büyük tesiri olan kâmil bir mürşitti.
Saymakla bitmez.
İslam'da namaz kıldırma memurluğu diye bir şey yoktur.
İmam önder demektir.
Mahallenin bir evinde mâtem olur, imam efendi oradadır.
Nerede bir problem varsa imam efendi yetişir.
Okul çocukları, liseliler, üniversite öğrencileri imam efendiyi çok severler, sık sık camiye gelirler.
Maddî ve mânevî sıkıntı çekenleri imam efendi bilir ve imdatlarına koşar.
İmam efendi hayatını dine ve ümmete hizmete adamıştır.
Diyanet personelini suçlamıyorum. Hepsine hürmet ve selamlarımı sunar, dualarını beklerim.
Ülkemizdeki kötü vesayet düzeni ve resmî ideoloji büyük tahribat yapmıştır.
Küfrün açtığı rahneleri kapatmamız, yaraları sanmamız gerekiyor.
Büyük camilerimizin bazılarında Harvard, Oxford, Heidelberg mezunu imamlar olması lazımdır.
Arapça ve İngilizce araştırma kitapları yazan imamlar.
Dinî tahsillerini İslam dünyasındaki Ehl-i Sünnet medreselerinde yapmış imamlar.
Cahillerin ve gizli müşriklerin taptığı parayı ayaklarının altına alan imamlar.
Monla-i Rûm Mevlana Celâlüddin Rûmî kaddesAllahu sirrehüssamî efendimiz vekilharcına sormuş: Bugün evde ne var?... Vekilharç: Kiler tamtakır, mutfakta tencere kaynamıyor, yiyecek bir şey yok... cevabını verince, "Yâ Rabbi çok şükür, evim Hazret-i Peygamberin evine benzedi" demiş. Böyle imamlar da lazım...
Zengin ailelere mensup ve rantı olan imamlar, maaşlarını alınca sadaka olarak dağıtmalıdır.
Müslümanların böyle imamlar yetiştirecek medreseler kurmaları gerekiyor.
Böyle imamlar yetiştirecek tasavvuf tekkeleri...
Mehmet Şevket EYGİ - 22 Kasım 2011 Salı