Sadakat islami Forum

SADAKAT DİNLENME TESİSLERİ => KÖŞE YAZISI VE MAKALELER => BASINDAN => Mehmet Şevket Eygi Bey'in Günlük Yazıları => Konuyu başlatan: Mücteba - 01 Temmuz 2012, 09:59:35

Başlık: Feminizm Bid'ati ve Dalâleti
Gönderen: Mücteba - 01 Temmuz 2012, 09:59:35
Feminizm Bid'ati ve Dalâleti

Feminist İslâmcı olabilir ama feminist Müslüman olamaz. Çünkü feminizm, İslâm dinine uymayan hayli vahim bozukluklar sergileyen bir ideolojidir. İslâmcılık bir ideoloji, feminizm bir ideoloji... Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş... Lâkin hem mümin olacak hem feminist işte bu biraz zor.

Biyolojik olarak erkekle kadın bir ve eşit değildir. Erkeğin üstünlükleri vardır, kadının üstünlükleri de...

Elbette kadın ve erkek insan olarak, Müslüman olarak hukuk önünde eşittirler. Feminizm sadece İslâm'a aykırı değildir, Museviliğe ve Hıristiyanlığa da aykırıdır.

Bana dünyada yarısı erkek yarısı kadın bir ordu gösterebilir misiniz?

Yarısı kadınlardan oluşan bir millet meclisi, bir kabine var mıdır?

Dünyanın her yerinde büyük otellerin, büyük restoranların şef aşçıların yüzde 90'dan fazlası erkektir.

Zamanımızda İslâm'ı içinden yıkmak için kadınları kullanmak istiyorlar.

Piyasada başları örtülü bazı feminist yazarlar var. Kur'an'a, sünnete, fıkha, şeriata, icmâ-i ümmete aykırı laflar ediyorlar.

Birtakım agresif dinsiz gazetelerde feminist İslâmcı yazarlar... FesubhanAllah!.. Hatırlayacaksınız, geçen sene Ankara'da Hacı Bayram Camii'nin içine bir yatsı-teravih namazında erkek cemaat sokmadılar. Otobüslerle, minibüslerle kadın taşıdılar. Erkekler dışarıda kıldı. 1400 senelik İslâm tarihinde görülmemiş bir bid'at...  Nereden çıktı bu adet? Müftülere kadın yardımcılar verildi. Bu da İslâm tarihinde görülmemiş bir bid'attir.

İslâm'ın kadınlarla ilgili sınırlamaları onları alçaltmak için değil, yükseltmek içindir. İslâm dini ve şeriatı kadınların ayağa düşürülmesine izin vermez. Bu yüzdendir ki bir İslâm rejiminde toplu taşıma vasıtalarında kadınlar ayrı oturur, rahat ve huzur içinde seyahat eder. Şu çağdaş yaygaracılara bakın: Kadınlar ve kız öğrenciler için ayrı otobüs tahsis edilmesi gericilikmiş. Hezeyan!..

Kadınlara, kızlara ayrı otobüs tahsis etmek, trenlerde, metrolarda, vapurlarda onlara özel yerler ayırmak gericilik değil medeniyet, insanlık, saygı, incelik ve zarafettir.

Herkes elbette edepsiz değil ama toplumda hiç edepsiz yoktur diyemeyiz. Kalabalık zamanlarda toplu taşıma vasıtalarına binen birtakım kendini bilmez reziller, kadınlara kızlara sarkıntılık ediyor. Çağdaşlar bunu mu istiyor?

Avrupa medeniyeti bundan 100 sene önceki medeniyet değildir. Bundan 100 sene önce kiliselerde eşcinsellerin nikâhları kıyılamazdı. Avrupa, cinsel azgınlık ve kadına saygı konusunda çok kötü bir uçuruma yuvarlanmıştır ve bu yüzden akıbeti Sodom ve Gomore gibi olacaktır.

İslâm'da kadınların, kızların elbette hakları, hürriyetleri ve haysiyetleri vardır ama feminizmin istediği gibi değil.

Kadınlar seks ve cinsellik aleti olarak görülemez. Kadın, anne, zevce, kız kardeş olabilir.

Osmanlı Devleti'nde Sultan Abdülhamit'e kadar İslâm hanımlarının fahişelik yapması yasaktı. Bu kötü çığırı mason, dönme, ittihatçı dinsizler çıkartmıştır. Cumhuriyet'in ilânından sonra da T.C vesikalarıyla kurumsallaşmıştır.

İslâm'da zina hürriyeti yoktur. Zina Kitap'la, sünnetle, icmâ ile kesin bir haramdır. Haramlığını inkâr eden kâfir olur. Zina büyük günahtır, büyük suçtur, evli olanlar tarafından işlenirse cezası idamdır. Bazı Batılılar böyle düşünmüyormuş, o onların bileceği iştir, bizi bağlamaz.

Şer'i tesettür doğrudur, haktır, zarurat-ı diniyyedendir. Münkiri kâfir olur.

Şer'i olmayan şeytanî tesettür yanlıştır, günahtır, çirkindir. Bu ikisini birbirine karıştırmamak gerekir.

Netice: Başları örtülü de olsa, Feminist İslâmcı yazarların Kur'an'a, sünnete, icmâ-i ümmete, şeriata aykırı bütün düşünceleri, görüşleri, hezeyanları, saçma sapan fetva ve içtihatları bâtıldır.

İslâm'ı bütünüyle yıkamayacaklarını anlayan dinsizler, sinsice içten yıkmayı, dejenere etmeyi deniyorlar. Onların tuzaklarından kurtulmak için en ufak bir ödün vermeden Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâmlığına sımsıkı bağlanmalıyız.

Kadın konusunda ve diğer her konuda Kur'an'a, sünnete, icmâya, şeriata aykırı görüşleri, fetvaları, ruhsatları, içtihatları nefretle reddetmeliyiz.

Günümüzde sözde tesettürlü, başları örtülü, İslâmî ve şer'i ölçülere vurulduğunda "kapalı çıplak" denilebilecek kadınlar ve kızlar türemiştir. Bunlara nasihat edilmelidir. Bunlar bilgilendirilmelidir. Direnir ve inat ederlerse dışlanmalıdır.


Mehmet Şevket EYGİ - 1 Temmuz 2012 Pazar
Başlık: Edep, nezaket, tevazu, kadın, yazar
Gönderen: mazhar - 26 Ocak 2013, 10:00:29
Edep, nezaket, tevazu, kadın, yazar


Comte de Bonneval yazıyor: “Osmanlılar’ın edep, nezâket ve terbiyesi başka hiçbir millette yoktur. Onların âdâb-ı muâşeret anlayışı, görülmemiş bir mükemmellik ve inceliktedir.”

Edmondo de Amicis yazıyor: “Tetkîk ve tesbîtlerime göre İstanbul’un Türk halkı, Avrupa’nın en nâzik ve en kibar topluluğudur.”
Eskiden edepsizlik, nezaketsizlik ve gurur bilmezdik. Bunlar bir “Avrupalı hastalığı”ydı ve ölesiye sakınırdık.

Ne edepsizlik bilirdik, ne kabalık, ne gösteriş, ne gurur, ne tepeden bakma...
Koskoca sadrazamlar bile mütevazı konaklarda otururlardı. Hiyerarşik açıdan Avrupalı krallarla eşit sayılan Osmanlı sadrazamlarının konakları Avrupalı kralların saraylarıyla boy ölçüşmeli iken, sıradan aristokratların oturdukları şatolarla dahi boy ölçüşemezlerdi: Onların yanında “müştemilat” gibi kalırlardı. Bu yüzden pek az sadrazam konağı günümüze gelebilmiştir.

Çünkü Osmanlı “görüntü”nün değil, “muhteva”nın peşinde idi. Biz muhtevayı saf dışı ettik, görüntüyü kurtarmaya kilitlendik…


Giyim-kuşam, hal-tavır, eda-gurur!

Kulakları duymayan biri ekrandaki görüntülerimizi seyretse, hangi dinden, hangi milliyetten olduğumuzu kestiremez.

“Bazı kadın yazarlarımız en azından başörtülü!”
diyeceksiniz.

Evet öyle, ama o da iğreti: En azından ekrandaki bazı kadın yazarlarımızın başında, “Önemli değil, öylesine başıma attım” der gibi duruyor!

Savruk tavırlarıyla, bazı kadın yazarımız tam bir Batılı: Biraz havai, biraz bilgiç, biraz edalı, oldukça gururlu, fevkalâde saldırgan, biraz tenezzülsüz, biraz da “küçük dağlar benden sorulur” havasında…

“İlginç” görünüp “şöhret” olma çabası sırıtıyor!


Biraz dikkatli bakanlar, fıtratlarındaki “Müslüman kadın” kimliğiyle, sonradan eklemlenen “Batılı kadın” kimliğinin, bünyesinde kıran kırana savaştığını görebilirler...
Batılılaşma konusunda daha istekli olan hemcinslerimden çoktan umut kesmiş, fıtratının gereği olan sevgisinden, şefkatinden, merhametinden, inceliğinden ve hayatı derinden kavrama kabiliyetinden dolayı kadın yazarlarımızı umutlaştırmıştım (yazdıklarım şahit), fakat o konuda da hüsrana uğramış bulunuyorum.

Son yıllarda kadın yazarlarımıza da bir haller oldu; kadınlaştıkça güçleneceklerini unutup “erkeksi”leştiler. O kadar ki, “Batılı kadın” görüntüsünü artık başörtüsü de kurtaramıyor. Baş örtme stillerinde bile “entel” bir “büyüklenme” saklı gibi…
Şöyle de söylemek mümkün: Gururu başörtüsü bile örtemiyor! Sanırım bunu “modern Müslüman”lık sanıyorlar.


İslâm ebediyetin adı ise, “modern olmayan Müslüman” olur mu?

Elbette “çağın idrakine” sesleneceğiz! Tabii “modernite”nin tuzağına düşmeden…
Kadınımızla, erkeğimizle bu tuzağa düştük gibi. Bekleyin biraz, bu gidişle “Çağdaş Müslüman” kavramının “bizim mahalle”de de benimsenmesi yakındır.

Merak ediyorum: Acaba hem “yazar” olmak, hem de “kadın” kalmak mümkün değil mi?.. Bazıları bunu nasıl başarıyor?
Yavuz Bahadıroğlu. Habervaktim.com