Sadakat islami Forum

SADAKAT DİNLENME TESİSLERİ => KÖŞE YAZISI VE MAKALELER => BASINDAN => Mehmet Şevket Eygi Bey'in Günlük Yazıları => Konuyu başlatan: Mücteba - 19 Ağustos 2012, 09:22:08

Başlık: Kim Faziletlidir? / Dindargillerin Bayramı Kutlu Olsun!
Gönderen: Mücteba - 19 Ağustos 2012, 09:22:08
Kim Faziletlidir?

İSLÂMÎ değer, ölçü ve kriterlere  göre kimler faziletli insandır?.. Bu konuda birkaç  madde  yazmama izin veriniz lütfen.

1. Hiçbir faziletli insan kendine faziletli demez. Ben faziletliyim diyen kimse faziletsizdir.

2. Nitekim hiçbir ihlaslı Müslüman kendine ihlaslı demez. Ben ihlaslıyım, ben çok ihlaslıyım deyip duranlar ihlassız kişilerdir. Bir kimsenin kendisine ihlaslı demesi, onun ihlassız olduğuna delil olarak yeter de artar.

3. Hakiki bir seyyid veya şerif ben seyyidim, ben şerifim diye reklam yapmaz, davul çalmaz.

4. Gerçek bir veli kerametini açıklamaz, söylemez, duyulursa  sıkılır, üzülür, utanır.

5. Gerçek bir şeyh, muhiblerinin ve dervişlerinin  kendisi hakkında keramet edebiyatı yapmalarından hoşlanmaz, onları böyle bir şeyden alıkoyar.

6. Beş vakit namaz kıldığı için övünenler, fahr edenler  nâ-puhte insanlardır.

7. Farz namazlar âşikâre kılınır, nafile namazların gizlenmesi gerekir.  Dün gece kalktım, Allah kabul etsin bir miktar teheccüd  kıldım edebiyatı yapanlar münafıktır.

8. Bir Müslüman  düşürülmüş bir cüzdan buldu. Beş parası yok, yemek bile yiyememiş... Yapacağı iş cüzdanının içindeki karttan sahibine ulaşmak,  yitiği  ona teslim etmek, bir ödül beklememek, verilirse kabul etmemektir. Bu yaptığını bir fazilet değil, normal bir şeydir.

9. Fazilet nedir?.. Bir örnek vereyim:  Biri ona çok kötülük, zulüm, düşmanlık etti... O bunlara sabr etti. Sonra devran değişti,  kötülük eden  kişinin başına bir felaket geldi. Mazlum (zulme ve düşmanlığa uğrayan)  kimse hemen koştu,  aralarında hiçbir şey yokmuş gibi ona yardım etti, onu teselli etti, onu bağrına bastı...

10.  Bir  taksi şoförünün, müşterinin unuttuğu çantayı sahibine ulaştırması çok normal bir hadisedir. Bir ülkede  böyle bir şoföre fazilet ödülü veriliyorsa o ülke batmış demektir.

11. Gıybet etmemek fazilet değildir, bir Müslümanın normal ve tabiî ahlakıdır. Gıybet edilen kimse gıybetçiye  (beni gıybet ederek günahlarımı yüklendin, sevaplarını bana verdin niyetiyle) hediye verirse belki bu ameli küçük bir fazilet olabilir.

12. Lise sonda okuyan bir gencin Fuzulî divanını, manasını anlayarak okuması bir fazilet sayılmaz. Pek başarılı olmasa da, aruz vezniyle Fuzulî'ye nazire yazabilirse, bu devirde o genç edebiyat sahasında biraz faziletli sayılabilir. Bir lise çocuğu Su Kasidesini ezberlerse, (Eskiden fazilet sayılmazdı ama) bu devirde ufak bir fazilettir.

13. Suriyede Müslümanlar öldürülüyor diye biraz üzülmek fazilet değildir.  Canlarına kıyılan, perişan olan Müslümanlar için hastalanmak, yemeden içmeden kesilmek, yataklara düşmek... işte bu, belki bir fazilettir.

14. Darülharbten Darülislama hicret bir fazilettir. Allah rızası için olursa...

15. Her gün en az bir kere aynaya tükürmek bir fazilet olabilir.

16. Ben namazımı kılıyor, orucumu tutuyorum, Cennetlik bir Müslümanım demek fazilet değil rezalettir.

15. Sultan Abdülhamid zamanında çarşaflı peçeli dolaşmak bir fazilet değildi. Bu devirde gerçek tesettür kıyafetine halis bir niyetle bürünmek bir fazilettir.

16. On beş yaşına gelmiş Müslüman bir gencin bin yıllık İslamî yazımızla okuma yazma bilmemesi büyük bir ayıp, noksanlık ve cahilliktir.  Bu yazımı okuduktan sonra hemen öğrenmeye başlaması fazilete doğru atılmış bir adım olacaktır.

17. Gelelim bendenize:  Faziletli, iyi, vasıflı bir Müslüman değilim. Bunu tevazudan dolayı söylemiyorum, gerçekten böyle olduğu için beyan ediyorum.

18. Erbab-ı fazl  u kemalin ellerinden ve pây u dâmenlerinden   hürmetle bûs ederim.






Dindargillerin Bayramı Kutlu Olsun!

ÇOKDİNDAR ailesi iftar sofrasına oturdu. Karşıda kocaman bir plazma tv arz-ı endam ediyor. Ekranında mavimtrak şeytanî ışıklar, bir yanıyor bir sönüyor.

Dua edildi, Ezan okundu ve oruçlar açıldı.

Haberler başladı... Suriye'de Müslüman kıyımı bütün şiddet ve vahşetiyle sürüyor.  Nuseyrî rejimi kara ve hava kuvvetleriyle, uçaklarla tanklarla Müslümanları vuruyor. Binalar yıkılmış, sokaklar enkaz dolu.  Bazı camiler bile isabet almış. Halk perişan vaziyette...

Baba, eşi Hürmüz hanıma "Bu ezme mercimek çorbası da nefis olmuş doğrusu..." diyor. Çocuklar annelerini tebrik ediyor, "Senin yemeklerine doyum olmaz, sen bir tanesin valla" diyorlar.

Tv ekranındaki haber konusu değişiyor. Sıra Arakan Müslümanlarında... Öyle zavallı, öyle acınacak durumdaki onlar, hallerini  gören taş olsa merhametinden ikiye ayrılır.  İçlerinden birkaçı Türkler  bize yardıma geliyor demişler ve katl edilmişler. Kan, gözyaşı, sefalet, yıkım...

Çokdindar'lar keyif ve iştah içinde  yemeğe devam ederken bir yandan da tv seyrediyor.  Hürmüz hanım "Çocuklar, bakalım bu pazı dolmasına ne diyeceksiniz. Harika demezseniz sütümü size helal etmem, tam üç saat bu yemeği sizin için aşkla şevkle pişirdim..." diyor. Sofradan koro halinde "Sen annelerin annesisin..." haykırışı duyuluyor.

Üçüncü haber Filistinden. Yahudi işgalindeki o ülke Müslümanların zindanı olmuş. Şu mübarek Ramazanda Mescid-i Aksaya gidip ibadet etmelerine bile izin verilmiyormuş...

Yerli ve millî haberler sökün ediyor peşpeşe.  Vurulup şehit olan askerlerimiz... Hepsi de fakir fukara çocukları. Şehitler içinde bir tek kodaman zade yok. Şehidin birinin babasının cenaze namazında resmini çekmişler, ayakkabısı delik deşik. Bir anne şehit oğlunun tabutuna sarılmış yürek parçalayan yeri göğü inleten  hıçkırıklar içinde ağlıyor.

Bizim Dindar'ların yemeği devam ediyor... Zeytinyağlı bakla ezmesi nefis... Kol böreği harika...

Tv feci bir trafik kazasını gösteriyor. Ölüler, yaralılar yollara saçılmış.  Yemek sofrasından  kulağa sevinçli ve mutlu şapırtılar,  yutkunurken çıkartılan gluk gluk sesleri, keyifli geğirtiler  geliyor.

Aaaa ekranda şimdi Ramazan etkinlikleri, eğlenceleri ve şenlikleri ile ilgili haberler  akıyor. Eskiden Şehzadebaşı  Direkler arasındaki tiyatrolarda  kantocu Şamran  gevrek gevrek Ermeni ağzıyla kantolar okurmuş... Komik-i şehîr Kel Hasan sahneye çıkar çıkmaz bina alkıştan yıkılırmış... Peruz şöyleymiş, Kemanî Tatyos böyleymiş...

Sonra bir mankenle mini röportaj yapılıyor. Manken ben orucumu da tutarım mayo defilesinde işimi de yaparım. Yakında da umreye gideceğim, Zam Zam Tower'in tepesinden dürbünümle Kabe'ye  bakacağım diyor.

Sıra olimpiyat  müsabakalarına geliyor. Dindargiller ailesi biraz kederleniyor. Güreşçilerimiz elenmiş.

Haberler akarken arada raklamlar veriliyor...  Deterjanlar.... Böcek öldürücü ilaçlar... İnsanların  mahrem yerlerindeki tüyleri döken müstahzarlar... Neler neler...

Yemekler ve tatlılar yeniyor, sıra çaya geliyor. Çaylar nefis!.. Çaylar şehitlerin kanları gibi kıpkırmızı!..

MaşaAllah Dindar ailesinin iştahı, keyfi, huzuru yerinde. Ramazanda kilo bile aldılar.

Suriye...  Arakan... Hakkarî... Tunceli...  Filistin... Şehitler... Ezilen Müslümanlar... Sefalet... Rezalet... Nefis süzme mercimek çorbası... Pazı dolması... Kol böreği... Billuriye tatlısı...  Sıcacık aile yuvası...  Huzur saadet...

Dindargil ailesi!.. Ne mutlu size... Kutlu olsun size... Bayram... İyi eğlenceler baylar bayanlar bayaniçeler...  Çalsın kemençeler...

Şehitlerin kanları... Dolmanın salçası...

Ramazan etkinlikleri, şenlikleri, eğlenceleri...

Kantocu Perûz avaz avaz "Yangin var, yangin var, amanin dostlar ben yaniyuruuuum" diye haykırıyor.

Benim dindargillerim, bayramınız kutlu olsun!..

Size bol dolmalar, bol keyifler ve hazlar, bol  iştihalar, hazım kolaylıkları diliyorum.

O güzel sofralarınızda  bol acı biberli vicdan   salatası bulunsa ne iyi olur.  Belki  içiniz yanar biraz.


Mehmet Şevket EYGİ - 21 Ağustos 2012 Salı