Sadakat islami Forum

SADAKAT DİNLENME TESİSLERİ => KÖŞE YAZISI VE MAKALELER => BASINDAN => Mehmet Şevket Eygi Bey'in Günlük Yazıları => Konuyu başlatan: Mücteba - 17 Aralık 2012, 12:30:00

Başlık: İslamî Rehabilitasyon Tedavisi | Türkçemi Eski Bulanlara
Gönderen: Mücteba - 17 Aralık 2012, 12:30:00
İslamî Rehabilitasyon Tedavisi

Adam zil zurna içiyor her gün küp gibi sarhoş oluyor... Alkol alamadığı zamanlar delirium tremens sarsıntılarıyla ağzından köpükler saçarak kendini yerden yere atıyor... Biraz düzelmesi için bir iki kadeh rakı, iki bardak şarap içmesi gerekiyor.
Böyle bir alkoliğe ne yapılır?
Rehabilitasyon tedavisi... Bir hastaneye yatırılır, ilaçlar verilir, doktor nezaretinde şifa bulması için çalışılır.

Eroin, kokain, uyuşturucu bağımlılarının da böyle rehabilitasyon tedavisi görmesi gerekir.

Gelelim nazik bir konuya:
Zavallı Müslüman doğru dürüst gerçek bir din eğitimi, kültürü, terbiyesi almamış...
Okullarda Atatürk portreli, Gençliğe Beyannameli laik ve Kemalist din dersi okumuş ama bu okuma ona bir faide sağlayamamış. Beş vakit namazın farz olduğunu hayal meyal biliyor lakin namaz kılmıyor... İçkinin haram olduğunu biliyor arada bir alkol kullanıyor. Faizin kesin haram olduğunu bilmiyor, gırtlağına kadar faize batmış...
Şimdi bu Müslümana ne yapmak lazım?
Ona İslami bir rehabilitasyon tedavisi uygulamak gerekir.

Bu Müslümancağızın eline 10 ciltlik bir Türkçe Kur'an tefsiri, 8 ciltlik bir hadîs külliyatı, fıkıh, siyer, ahlak kitapları versek, o bunları kendi kafasına göre okuyarak düzelebilir mi?
Düzelemez...
Mutlaka icazetli, 'âbid, 'âmil, takvalı yüksek kültürlü ulemanın fukahanın mürşitlerin kendisini eğitmesi aydınlatması bilgilendirmesi gerekir.

Çağımızda milyonlarca Müslüman, tarihî ârızalar, kopukluklar, kazalar yüzünden manen hasta durumdadır.

Doğrudan doğruya veya dolaylı haram yeme yaygın hale gelmiştir.

Tedâvüldeki kâğıt banknotlar bile faizli paradır... Eskiden altın, gümüş, bakır sikkeler vardı, haram şekilde kazanılanı haramdı, helâl şekilde kazanılanı helal...

Kazâzede Müslümanların kafaları ve gönülleri bin türlü hurafe ile doldurulmuştur.

Kâfirler, münâfıklar, mürtedler, insî ve cinnî şeytanlar, Dönmeler, Kriptolar, CIA'lar, Mossad'lar Müslümanları sayısız hiziplere, fırkalara, gruplara bölmüşlerdir. Bir sürü İslamcılık fırkası ve cereyanı icat edilmiştir. İslamî kesimde dehşetli bir kaos ve anarşi görülmektedir. İnsanların kafaları ve gönülleri karmakarışıktır. Ümmet ve imamet şuuru yitirilmiştir.

Gözler var görmüyor... Kulaklar var işitmiyor... Kalpler var nasır tutmuş... Beyinler çalışmıyor... İşte bu duruma düşmüş Müslümanlara mutlaka İslamî bir rehabilitasyon tedavisi uygulanması gerekir.

Milyonlarca Müslümanı fırka, hizip, cemaat, sekt, klik taassubundan (fanatizm, bağnazlık), militanlığından, holiganlığından, çılgınlığından sadece 'Yapma etme... Ayıptır günahtır...' demekle kurtaramayız.

Bu memlekette hiç akıllı, sâlih, dengeli, vicdanlı, firâsetli Müslüman yok mu?
Yok demiyorum. Elbette var ve ben böylelerinin ellerinden değil ayaklarından öperim. Böyle 'sağlıklı' Müslümanların sayısı ne kadardır, yüzde kaçtırlar, kesin bir rakam veremem.

Sanırım ortaya yeni bir kavram yeni bir konu atıyorum:
Yeniden İslamlaştırma, İslamî bir rehabilitasyon tedâvisi...

Bütün Müslümanlarının dikkatlerine, kemal-i hürmetle arz ederim.


* (İkinci yazı)

Türkçemi Eski Bulanlara


Bazı okuyucularım şikayet ediyorlar, 'yazılarınızda anlamadığımız kelimeler var' diyorlar. Bendeniz 1950'lerin henüz bozulmamış Türkçesiyle çok sade, çok basit, anlaşılması çok kolay genellikle kısa cümleli yazılar kaleme alıyorum. Uzun cümleler ve paragraflar yazmıyorum... Kabahat bende değil vesayet rejimimin lisan, eğitim, kültür politikasındadır.

1920'lerin 1950'lerin Türkçesi ölmüştür, öldürülmüştür.

Yakın tarihimizde ülkemizde maddî soykırımları yapıldığı gibi, mecazî manada soykırımlar da yapılmıştır. Bunlardan biri zengin edebi, güzel, ahenkli, geniş ufuklu Osmanlı Türkçesinin katledilmesidir.

Medenî bir toplum üç beş yüz kelimelik günlük iletişim lisanıyla ayakta duramaz. Konuşma dilinin yanında yazılı ve edebi zengin bir lisan olması gerekir. Türkiye bu ikinci lisanını büyük ölçüde yitirmiştir.

Halkımızın bir kısmı doğru dürüst Türkçe konuşamamaktadır. Nicemiz ünlemlerle konuşuyor da farkında değiliz: Yuh be!.. Amma da kral be!.. Aha oho!.. Lan!..

Bir milletin kültür ve medeniyet seviyesi ana dilinin edebiyat ve kültüründeki seviyesinden anlaşılır. Bu açıdan bakılırsa bugünkü halimiz iç açıcı değildir.

Zengin Türkçe, nazmında ve nesrinde ahenkli ve müzikal bir dildir. Osmanlı Türkçesinin güzel metinleri bülbül ötüşüne benzer, bugünkü Türkçe karga ötüşüne, leylek lâklakına benziyor.

Türk dil kurumu genel yazmanı A. Dilaçar (Agop Martayan) gayesine ulaşmıştır.

Ülkemizde milli kimliğe, milli kültüre, tarihi devamlılığa bağlı bir düzen kurulduğu vakit yapacağı ilk iş, lisan konusunda 1920'lerin güzel zengin ahenkli Türkçesine dönmek olmalıdır.

Bir itiraz: Her lisan değişime uğrar, evrim geçirir, sadeleşir... Sen buna mı karşı çıkıyorsun?

Cevap: A beyim!.. Bu dediğinizi elbette kabul ediyorum, lakin lisanın faşist devlet terörü ile değiştirilmesine, bozulmasına, kıyıma uğramasına karşıyım... Dil kıyımı yüzünden Türkçemiz çok fakir çok zayıf çok ahenksiz, sade suya tirit bir ucubeye çevrilmiştir... Olanak... Olasılık... Betik... Tümleç... Dilmaç... Danıştay... Özveri... Böyle binlerce uyduruk kelime lisanımıza tabii evrim yoluyla değil, zoraki devrim terörü ile sokulmuştur. İşte bunlara karşıyım.

Fazla konuşmaya hacet yok, Ömer Seyfeddin'in 20'nci asrın ilk çeyreğinde yazdığı hikayelerin bile sadeleştirilmiş metinlerinin yapılması, Türkiye'de bir lisan trajedisi yaşandığını göstermeye yeter de artar.

Ölümden başka her şeyin çaresi varmış...

Müslümanların başını çeken ziyalılar lisan, edebiyat, eğitim, kimlik, kültür konusunda, bugünkü krizlere çareler ve çözümler arasınlar.

Bugünkü Türkçenin nesi varmış; olanak, olasılık, tümleç yuvarlanıp gidiyoruz; sen de çok aşırısın diyenlere 'ne haliniz varsa görün derim'.


Mehmet ŞEVKET EYGİ - 17 Aralık 2012 Pazartesi
Başlık: Ynt: İslamî Rehabilitasyon Tedavisi | Türkçemi Eski Bulanlara
Gönderen: mazhar - 17 Aralık 2012, 22:55:26
"Dil Yarası" konferansı

“Dil Yarası” başlıklı konferans, Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Mavi Salon’da verildi.



Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Argunşah, “Birçok insan kısa mesaj dilinin Türkçeyi bozduğunu düşünmektedir. Bu konuyla ilgili yapılmış hiçbir araştırma yoktur” dedi.


OMÜ Sağlık Kültür ve Daire Başkanlığı Türkçe Topluluğu tarafından düzenlenen “Dil Yarası” başlıklı konferans, Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Mavi Salon’da verildi. Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Argunşah’ın konuşmacı olarak davet edildiği konferansa; OMÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Akan, dekanlar, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Prof. Dr. Mustafa Argunşah verdiği konuşmasında, “Konferans afişinde ‘Dil Yarası’ yazısından kanlar sızıyordu. Acaba Türkçemiz gerçekten yaralı ve kötü bir durumda mı, buna bakmak lazım. Dil alanı dışındaki insanlar bile Türkçenin bugünkü durumuna bakıp hayıflanıyorlar. Biz dilciler, Orhun yazıtlarından günümüze kadar gelen bütün metinleri okur ve okuturuz. Ama dilin içerisine girip, bu metinleri kıyasladığımızda dilimizin o kadar yaralı olmadığını görüyoruz. Bugün bu konferansta, özellikle son yıllarda internet ve mesaj dilinin tolum üzerinde oluşturmuş olduğu olumsuzlukları bertaraf etmeye çalışacağım” şeklinde konuştu.


“Bildiğiniz gibi Türkçe tarihsel derinliği olan bir dildir. Sıradan bir dil değildir” diyen Prof. Dr. Argunşah sözlerine şöyle devam etti: “Türkçe yüzyıllar öncesine dayanan, geniş bir coğrafyada konuşulup yazılmış bilim, edebiyat ve kültür dilidir. Destanlardan günümüze gelen bir uzun tarihi olan, o dönemde tıp kitapları ve edebi eserler yazılmış bir dildir. Bugün dünyada yaşayan ilk beş dili saydığımızda Türkçeyi bu sıralamada görebiliriz. Türkçe en eski dillerden biridir, İngilizce yokken Türkçe vardı. Hatta Amerika yokken Türkçe vardı. Türkçe 1500 yıldır kesintisiz yazı dili olarak kullanılır. En eski Çin kaynaklarında Türkçe yazıtlardan bahsediliyor. Yani bizim kaynaklarımızdan daha eski zamanlarda Türkçenin varlığından bahsediliyor. Türkiye Türkçesiyle ilgili birçok endişe var. Dil kirliliğinden bahsediliyor. Bunlarla ilgili düşüncelerimi paylaşacağım. Zaman bazı dillerin aleyhine işliyor, ama Türkçenin değil. Bu asrın sonunda 6000’den fazla dil yok olacak. Nesiller bilinçlendirilirse dilimiz bu yüzyılın sonunda Avrasya coğrafyasında güçlü bir iletişim dili olacak. Bilimsel bir dayanağı olmadığı halde birçok insan kısa mesaj dilinin Türkçeyi bozduğunu düşünmektedir. Bu konuyla ilgili yapılmış hiçbir araştırma yoktur. Bu durumdan sadece biz değil; Almanlar ve İngilizler de dahil olmak üzere herkes şikayetçidir. Avrupa ülkeleri dillerinin İngilizce tarafında istila edilmekte olduğundan korkarken, İngilizcenin ana dili olduğu ülkeler de dillerinin bozulduğunu düşünmekteler. Dünyada dil ölümlerinin arttığı bir gerçektir, ama bunun sebebi konuşucu sayılarının binleri hatta yüzleri aşmaması ve o dilin iletişimi imkansız hale getirmesidir.”


Konferans, Prof. Dr. Mustafa Argunşah’a eski OMÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Özbalcı’nın plaket ve çiçek takdim etmesiyle sona erdi.
İnternet Samsun.com