Sadakat islami Forum

SADAKAT DİNLENME TESİSLERİ => KÖŞE YAZISI VE MAKALELER => BASINDAN => Ali EREN Bey'in Kaleminden => Konuyu başlatan: Fatihan - 20 Şubat 2013, 11:43:57

Başlık: Din Kültürü kitapları niçin yanlışa yönlendiriyor?-1-
Gönderen: Fatihan - 20 Şubat 2013, 11:43:57
lk cümlemize, insan ve ilk peygamber olan Âdem Aleyhisselam'ı anarak başlayalım. İnsanlık tarihi onunla başlar. Yani din/inanç, insanlık âleminin başlamasından beri vardır. Esasen insanoğlu için inançsızlık mümkün de değildir. Çünkü inanç/din, -dedelerimizin tabiriyle- insanın "lâzım-ı gayri mufârıkı" yani ayrılmaz bir parçasıdır.
Âdem Aleyhisselam ile başlayıp bu güne kadar devam edegelen din/inanç elbette bundan sonra da var olacaktır. Allah (c.c.) insanoğlunu kâinatın en üstün varlığı olarak yarattığına göre, onu başı boş bırakacak değildi. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:

"İnsan başıboş bırakılacağını mı zannediyor!" (Kıyamet sûresi, âyet: 36)

İnsanlara yön veren birinci kuvvet dindir/inançtır, inançtan daha mühim bir şey de yoktur. Bu değişmez kaide, şahıslar hakkında da aileler hakkında da milletler hakkında da aynıdır.

Gönlümüz, çocuklarımıza dinimizin doğru olarak okutulup öğretilmesini arzu eder. İsteriz ki, dinimiz evlatlarımıza sevdirilsin ve o doğru olarak öğretilsin...
Bu haklı ve masum arzumuzu dile getirmemizin sebebi var. O da şudur:
Bu arzumuzun zamanımızda ne kadar yerine getirildiğini görmek için ilköğretimde ders kitabı olarak okutulan "Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi" kitaplarına kabataslak bir göz atmak istedik ve umulmadık şeylerle karşılaştık. Bunların ne olduğunu aşağıda okuyacaksınız.

GAYE İSLAMI ÖĞRETMEK İSE...

Okullarımızda verilen "Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi" dersiyle gaye, çocuklarımıza İslam dinini doğru olarak öğretmekse, en önce bir müslümanın günlük hayatının nasıl başlayıp nasıl devam edeceği ve en baştan Müslümanın sabah kalkar kalkmaz dininin icabı olarak ne yapması gerektiği öğretilmeli diye düşünülür. Öyleyse bu ders kitaplarına, "Bir Müslümanın sabah kalkar kalkmaz sabah namazını kılmak için önce abdest alacağını düşünerek" bir göz atalım. Görelim, bakalım bu konuda çocuklarımıza neler öğretiliyormuş...

Elimizde 4. sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi kitabı var. Bakıyoruz, ama bakar bakmaz maalesef düşüncemizin tersini görüyoruz. Meselâ sabah kalkınca abdest alınacağı değil, aksine yüz yıkanacağı öğretiliyor. (Sahife:34)
Hemen, "Efendim, o yaştaki çocuklara namaz farz değil ki abdest anlatılsın" şeklindeki bir itirazın doğru olmayacağı açık. Konumuz dinî olduğuna göre gelin bu meselede biz karar vermeyelim de işi Resûlüllah'a bırakalım. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) bunun yolunu bildirmiş. İşte Resûlüllah'ın ölçüsü:

"Çocuklarınıza, 7 yaşına gelince namaz kılmayı emredin."
Demek ki çocukların o yaşta namaza başlatılması gerekiyor. Ancak namaz kılınabilmesi için önce abdest alınması şart.
Değerli okuyucu!

Şimdiye kadar ilköğretime başlama yaşı 7 idi. Demek ki tam namaza başlama yaşı. Dördüncü sınıftaki çocuk ise en az 11 yaşına gelmiş oluyor. Dördüncü sınıftaki bir çocuk hâlâ namaza başlamadıysa, Peygamberimiz'in ölçüsüne göre 4 sene gecikmiş demektir. Halbuki, bu çocuğun namazı yanlışsız kılabilmesi için, dört sene öncesinden namaza başlaması lâzımdı. O yaşa kadar namaza başlatılmamış olmanın eksikliği bir tarafa, ona hâlâ abdest bile öğretilmemişse ve hâlâ öğretilmiyorsa, burada bir yanlışlık yok mudur?

Dikkatinizi çekmek isterim! Peygamberimiz, "7 yaşına gelen çocuklarınıza abdest almayı öğretin" demiyor, namaz kılmasını söyleyin buyuruyor. Abdestsiz namaz olmayacağına göre, o yaştaki çocukların namaz kılabilmeleri için daha önceden abdest almayı öğrenmeleri icap eder.

Yani 7 yaşında namaz, daha önce de abdest. Peygamberimiz'in istek ve arzusu bu...

Peygamberimiz böyle buyuruyor ama Milli Eğitim'imizin okuttuğu 4. sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi kitabı öyle demiyor. Bırakın 7 yaş öncesini -yukarıda okuduğunuz gibi- 11 yaşındaki çocuklara bile abdest değil de "Sabah kalkıldığı zaman yüzün yıkanması gerektiği" öğretiliyor... (Sahife: 34)

DUŞ ALMAK MI ZOR ABDEST ALMAK MI?
İşin garibi, çocuklar elleri sabunlamaya, dişleri fırçalamaya teşvik ediliyor, kendi ağızlarından "Gerekiyorsa duş alırım" dedirtilerek daha zor olan duş almaya teşvik ediliyor da, abdest almaya teşvik edilmiyor...

Kitabın ileriki sahifelerinde abdestle ilgili âyetin manası verilirken bile, "Abdestin bir ibâdet olduğu ve namaz için şart olduğu" değil de "Bir temizlik olduğu" anlatılarak abdestin sadece maddî cihetine vurgu yapılıyor.

Halbuki, öğrencilere abdestin sadece "Bir temizlik olduğu"nu anlatmak, abdesti adeta anlatmamak olur.

Oysa abdest bir ibâdettir ve abdest alan kimse sevap kazanır. Abdest suyu vücuttan damlalar halinde ayrılırken, insanın günahı da o damlalarla beraber dökülür gider.
Çocuklara bunlar anlatılamaz mıydı? Abdest, ibâdet niyetiyle değil de sadece temizlik kastıyla alınırsa, olur mu? Ve bu bilgiye dini bilgi denir mi?

İşin özeti şudur:
Eğer bu ders Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi ise, çocukların o yaşa kadar namaza yönlendirilmemesi bir yanlış, o yaşta hâlâ sabah kalkınca abdest alması değil yüzünü yıkaması gerektiğini öğretmek de ikinci bir yanlıştır.

İkinci husus:
Bu ders kitabında, az bir kısmı çekim, çoğu el çizimi olan birçok resim kullanılmış. Saydık; kadın/kız resmi olan tam 41 resim var. Bunlardan sadece birisinde bir kadının başörtüsü var, kalan 40 resmin tamamında, kadın ve kızların başları açık.

Peki niçin?

Bunda bir art niyet yoksa, niçin 41 tanede 40'ının başı açık?

Üçüncü husus:

Kitapta, 50-60 kişiyi gösteren ve kadınların çoğunlukta olduğu kalabalık bir fotoğraf var. (Sahife 51, resim: 31)
Bu fotoğraftaki kadınların da hiç birinin başörtüsü yok, tamamının başı açık...

Bu durum karşısında insanın aklına "Bunun sebebi ne? Çocuklarımıza İslamda başörtüsü olmadığı fikri mi aşılanmak isteniyor?" sorusu gelmez mi?


KÖTÜLERİ DE SEVMELİ MİYİZ?

Aynı resmin altına, öğrenci ağzıyla şöyle bir de yönlendirme sözü konulmuş:

"Hiçbir ayrım yapmadan tüm insanları sever ve onlara saygı duyarım."

Şimdi bu ne demek?

İnsanların iyisi var kötüsü var. İyi ile kötü aynı mıdır ki, tüm insanlar hiç ayırım yapılmadan sevilsin!

İyileri sevelim, tamam. Kötüyü ve kötülüğü niçin seveceğiz? Çocuklarımız niçin sevecekler?

Gerçek bu iken, çocuklarımız açıkça hiçbir ayrım yapmadan bütün insanları sevmeye ve saygı duymaya yönlendiriliyor.
Ayırım yapmaksızın kötü insanları da iyileri sevdiğimiz gibi sevecek olursak, bir mânâda kötülüğü mühimsememiş üstelik takdir etmiş olmaz mıyız?

Müslümanların yavrularını böyle düşüncelere yönlendirmek –en hafif değerlendirmeyle- büyük bir yanlıştır. Onun için, kabul edilmesi mümkün olmayan bu yönlendirmenin üzerinde biraz durmak isteriz:

Bütün insanları, "Hiçbir ayrım yapmaksızın sevmek ve saygı göstermek" İslam diniyle taban tabana zıttır. Çünkü yeryüzünde nice din, vatan, millet, bayrak düşmanları, nice caniler, nice müzmin esrarkeşler, ırz ve namus düşmanları var. Çocuklarımız, bu kötülüklere ayrılmamacasına yapışmış olan insanları, bu huzur düşmanlarını iyi insanlardan ayırmadan sevmeli midirler!


ALİ EREN-13/02/2013-haberkita.com (http://www.haberkita.com/haberdetay.asp?Newsid=28829)