Başörtüsü Yasağı Faşizmi
İngiltere, İsveç, Norveç, Avusturya, Kanada gibi medenî ülkelerde kamu alanında serbest olan başörtüsünün bizde hala yasak olması büyük bir zulümdür, eşitsizliktir, insan hakları ihlalidir. Vesayetçi egemen azınlıklar artık böyle zulümleri savunmakta direnmesinler. Ülkemiz Müslümanlarına kıyafet özgürlüğü tanınmalıdır. Kadınlar, kız öğrenciler her yerde İslama uygun kıyafetlere bürünebilmelidir.
Müslüman erkekler serbestçe fes, takke, imame giyebilmelidir. Şapka devrimi ve kanunu caduc olmuştur, çünkü Batı ve Hıristiyan alemi şapkayı terk etmiştir. Kamu alanında mini eteğin serbest, tesettürün yasak olması eşitsizliktir, insan hakları ihlalidir. İsteyen kadın hakimler, savcılar, polisler, avukatlar, doktorlar, öğretmenler, üniversite öğretim görevlileri, memureler ve kız öğrenciler başları örtülü olarak hizmet verebilmeli ve okuyabilmelidir. Başörtüsü konusundaki ideolojik yasaklar, tabular, engellemeler insan hakları ihlalidir, faşistliktir ve büyük zulümdür. Artık bunlara son verilsin. Başörtüsü konusunda İngiltere'yi, İsveç'i, Norveç'i, Avusturya'yı ve diğer medenî ve ileri ülkeleri örnek alalım.
Bazı büyük şehirlerimizin barolarının başörtüsü yasağı faşizmini desteklemeleri büyük ayıptır, rezalettir. Sen hem hukukçu ol, sen hem insan hakları taraftarı ol ve sen aynı zamanda başörtüsü düşmanlığı yap, olacak şey midir bu?
İngiltere, İsveç gibi Hıristiyan ülkeler başörtüsüne alabildiğine hürriyet tanırken, Türkiye gibi Müslüman bir ülkede İslam tesettürüne karşı çıkmak zulümdür, mecazî manada değil, gerçekten faşistliktir.
Müslümanlar Türkiye'de bir İslam devleti kurarlarsa, bütün kadınları tesettüre sokarlarmış da bizimkiler bu yüzden başörtüsüne karşıymış. Bunlar mantık dışı deli hezeyanlarıdır.
İslam devleti kurulursa elbette kadınlar tesettüre girecektir.
Sizler İslama taraftar değil, demokrasiye taraftarsınız, öyleyse, hiçbir bahane ile tesettüre, başörtüsüne karşı çıkamazsınız.
Müslüman kadın ve kızların tesettür ve başörtüsü hürriyetine karşı çıkanlar gerçekten demokrat değil, faşisttir.
Müslüman bir memlekette başörtüsünü engellemek vahim ve ağır bir insan hakları ihlalidir.
Devletin TC başlıklı vesikalarıyla seks köleliği yapılmasına, bu kölelik ticaretinden KDV alınmasına, genelevler imparatoriçesi Madama resmen ödül verilmesine karşı çıkmayanların başörtüsüne karşı çıkmaları korkunç bir çelişki değil midir?
Tekrar ediyorum: Türkiye çoğulcu bir demokratik sisteme sahiptir. Türkiyede din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti varsa isteyen bütün Müslüman kadınlar ve kızlar tesettür kıyafetine girebilmeli, başlarını örtebilmelidir.
İsteyen kadın profesörler doçentler asistanlar... İsteyen kadın avukatlar, hakimler savcılar... İsteyen kadın öğretmenler... İsteyen kadın memurlar... Evet isteyen herkes başı örtülü olarak çalışabilmelidir.
Mini eteğe, bikini mayoya evet, başörtüsüne hayır, böyle bir ayırım yapmak faşizmdir, zulümdür, vandallık ve barbarlıktır.
Hepsini kasd etmiyor ve suçlamıyorum ama birtakım Sabataycıların, Pakrudunilerin, Kriptoların, iki kimliklilerin, egemen azınlıkların çoğunluktaki Müslümanların kıyafetlerine, tesettürlerine, serpuşlarına karışmaları densizliktir.
İsteyen melon veya silindir, hattâ kolonyal şapka giysin, ben de bir Müslüman olarak zarif bir kalpak veya fes giyebileyim. Londraya gitsem, orada başımda Osmanî bir fes ile sokaklarda caddelerde dolaşsam, bana karışan, yan bakan olur mu? Kesinlikle olmaz. Türkiye kemalistlerinden, Sabataycılarından, Pakradunilerden, Kriptolardan, faşist egemen azınlıklardan rica ediyorum: Lütfen artık biraz medenî olunuz, hoşgörülü ve çoğunluğun insan haklarına saygılı olunuz.
Biz Müslümanlar Hz. Muhammed'in (Salat ve selam olsun ona) yolundan ve izinden gitmek istiyoruz.
Siz kimin peşinden gitmek istiyorsanız gidin ama bizi batıl ideolojinizi kabule zorlamayın.
Artık şu çağ dışı demode fosilleşmiş devrimlerinizi tabulaştırmayınız.
Müslüman kadın ve kızların başörtüsüne karşı çıkmaktan önce sizler, dininizin ve inançlarınızın gereği olarak başlarınıza melon, fötr, silindir, tüylü Bavyera ve kolonyal şapkalar(ı) geçirerek dolaşınız.
İşinize karışmak istemem ama size en fazla kolonyalist şapkaların yakışacağını düşünüyorum.
(Not: Ödüllendirdiğiniz Madamın akrostişli şiirini okudunuz mu?)
"İkinci yazı"
Küfürbaz Münekkitler
Herkesin ağzı torba değil ki, büzüp kapatasın. Bazı fikir ve görüşlerime kızan biri terbiyesizce ve densizce hakaret etmiş. Be adam, beğenmediğin fikirlerimi doğru dürüst, edeb ve terbiye dairesinde kibarca tenkit etsen olmaz mı? Küfür etmekle ne kazanacaksın?.. Avukatımla görüştüm, saldırgan küfürbaz aleyhinde Savcılığa müracaat ederek kamu davası (tazminat davası değil) açılmasını isteyeceğiz.
Ağzı bozuk kimseleri muhatap kabul etmemek lazım.
İlim, fikir, kültür adamları nezih tartışmalar yapar. Bayağıca ve seviyesiz saldırılar onlara hiç yakışmaz.
Müslümanların güzel ahlaklarından biri de yaşça büyüklere hürmet etmek, küçüklere şefkat ve merhametle muamelede bulunmaktadır.
Eski Osmanlı terbiyesi gün geçtikçe kayboluyor.
Tv'lerde zaman zaman ne kadar çirkin tartışmalar, bazen tartaklaşmalar yaşanıyor.
Eskiden medreselerde ilm-i cedel öğretilirmiş. O da hemen hemen tarihe karıştı.
Sokrates "Bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir" demiş. Zamanımızda bazı mürekkep cahiller her şeyi bildiklerini sanıyor.
Bazı Müslümanlarda Haricî ahlakı hakim. Hemen tekfir etmek... Techil etmek... Galiz ve kırıcı olmak... Dediğim dedik zihniyeti.
Mâlum: Haricî hiç yanlış yapmaz. Herkes hatâ edebilir ama Haricî hiç hatâ eder mi?
Haricînin lügatında hatanın tarifi şöyledir: "HATÂ-Başkalarında olan şey..."
Türkiyede bol miktarda neo-Haricî zuhur ve huruc etmiştir.
Dıştan çok sofu, çok dindar, çok ibadet eder görünen Haricîler Hazret-i Ali efendimizi sabah namazında camide şehid ettiler.
Eli kalem tutanlar edeb ve nezaket dairesinde tartışmalıdır.
Küçük bir örnek vereyim: "Muhterem efendim... Filan tarihli yazınızı okudum, üç noktada yanıldığınızı söylememe izin veriniz. Aşağıda gerekçeleriyle kısaca beyan ediyorum. Yanlışlarınızı tashih buyurmanızı istirham eder, sizi üzdüysem bağışlanmamı rica eder, selam ve hürmetlerimi sunarım..."
Muhatabı ya yanlışlarını kabul eder, yahut tenkitleri çürütür...
Bugünkü kötü örneklerden biri:
"Cahil herif, sapık herif, alçak herif!.. Ulan sen bunadın mı?.. Ulan sen nasıl bir yazı yazmışsın öyle!.." üslubuyla karşısındakinin üzerine kova kova pislik döker, hakaretler savurur.
İnternet ortamındaki tenkitlerin bir kısmı çok nezih ve edeplidir. Bunları yazanları tebrik ve tahsin etmek gerekir. Bir kısmı ise, takma isimlerin ardında kabaca söver sayar. Bunların ıslahına dua etmek gerekir. Bu dua da şöyle yapılır: Ya Rabbi bu zatı, beni, hepimizi ıslah et... Sadece Allah onu ıslah etsin demek eksik bir dua olur. Çünkü hepimiz ıslaha muhtacız.
Zamanımızda ilim sadırlarda değil, satırlarda kaldı. Gerçek alimlerin sayısı çok azaldı.
İrfan, ilimden de az...
Niceleri edeb, nezaket, terbiye şişelerini taşa çalıp kırdı.
Söz genellikle ayağa düştü.
Ağzı bozuk Haricîler dehşet saçıyor.
Fikir ve görüşlerimi doğru veya yanlış fakat edeb ve terbiye dairesinde tenkit eden herkese selam ve hürmetlerimi sunuyor, teşekkürler ediyorum.
Saldırgan küfürbaza da teessüfler. Az buçuk ilim okumuşsun, böyle küfürler ve hakaretler savurmak sana yakışır mı?
Mehmet Şevket EYGİ| 20 Mart 2013 Çarşamba 00:36
Başörtülülere Laikçi Zorbalık
LYS için Ankara Yenimahalle’deki Mehmet Akif Ersoy Lisesi’ne gelen Tuba Alkoç adlı öğrenciden başörtüsünü çıkarması istendi. Alkoç, örtüyü çıkardıktan sonra sınava girebildi.
18 Haziran 2013 Salı 00:39
Başörtüsü yasağı uygulayan laikçi zihniyet yeniden hortladı. Asım Ülker Çok Programlı Lisesi’nde başörtülü olarak karne almak isteyen Elif İşcan isimli öğrenci Okul Müdiresi tarafından hakarete uğrayıp aşağılandı.
Ankara Yenimahalle Mehmet Akif Ersoy Lisesi’ne LYS sınavı için giden Tuba Alkoç adlı öğrenciden ise başörtüsünün çıkarılması istendi. Başörtüsünü çıkararak sınava giren Alkoç, psikolojisinin bozulduğunu ve ağladığını belirterek “Sınavım çok kötü geçti” dedi.
KARNE ALIRKEN OKUL MÜDİRESİNDEN HAKARET
Asım Ülker Çok Programlı Lisesi Okul Müdiresi Beyhan Sönmem, 11/C sınıfında okuyan Elif İşcan’ın başörtülü olarak karne almasını engelledi. Sönmem’in, Elif İşcan’o 35 kişinin arasında “Siz kimsiniz bu şekilde okula gelirsiniz” diyerek azarladığı öğrenildi. Elif İşçan, okuldaki öğrenciler karnesini aldıktan sonra karnesini alabildi.
Elif İşcan’ın ağabeyi Doğan İşcan, Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) başvurdu ve Okul Müdiresi Beyhan Sönmem hakkında şikayetçi oldu.
Doğan İşcan; 14 Haziran 2013 tarihinde okula karne almaya başörtülü bir şekilde gittiğini, sınıfına girip sırasına oturduğunu belirterek, “Bu sırada Okul Müdiresi Beyhan Sönmem sınıfa girerek kardeşimi ve arkadaşını 35 kişinin gözü önünde, ‘Siz ikiniz dışarı çıkın’ diyerek dışarı çıkarttı ve ardından ‘Siz kimsiniz. Bu şekilde okula gelirsiniz’ diye bağırdı. Kızkardeşim Okul Müdiresi’nin odasında tüm okul karnesini alıp çıktıktan sonra karnesini verdi ve çocuk arkadaşları karşında rezil oldu. Kardeşim bir daha okula gitmek istemiyor. Kardeşim, neden bir ikaz olmadan dışarı atıldı? Ergenlik çağındaki bir çocuğa niye böyle yapılıyor? Bu okul müdürü hakkında gerekli işlemlerinin yapılmasını istiyorum” dedi.
“PSİKOLOJİM BOZULDU SINAVIM KÖTÜ GEÇTİ”
Lisans Yerleştirme Sınavları’nda da (LYS) başörtülü bir öğrenci sıkıntı yaşadı.
Ankara Yenimahalle Mehmet Akif Ersoy Lisesi’nde; sınava giren Tuba Alkoç adlı öğrenci de başörtülü olduğu gerekçesiyle önce girişte üst kontrolü yapan bayan polis memuru tarafından, ardından ise sınav salonu görevlisi bayan tarafından uyarıldı ve başörtüsünde bulunan toplu iğnenin ve başörtüsünün çıkartılması istendi.
Tuba Alkoç, sınav görevlilerinin müdahalesi karşısında psikolojik olarak çok etkilendiğini belirterek, “Girişte üst kontrolü yapan bayan polis başörtümdeki iğnemi çıkartmamı söyledi ve ben de çatal iğneyi çıkarttım fakat başımın üstünde bulunan küçücük iğneyi de çıkartmamı istedi. Ben de ‘Bunu çıkarırsam başörtüm düşer’ dedim. Bunun üzerine bayan polis diğer kontrol eden (polis olmayan) görevli bayanı çağırdı. O görevli de ‘Sana ne diyorsak onu yap. Çıkart başörtünü de ne varsa görelim hatta başörtünü çıkart içine de bakacağız’ dedi. Bu esnada babam da görevlilere ‘Siz ne yapıyorsunuz. Kuralsız despotluk yapıyorsunuz’ diye bağırdı. Ardından bağrışma ve tartışma büyüdü. Ben bundan çok etkilendim ve psikolojim çok bozuldu, ağlamaya başladım. Bu psikoloji ile girdiğim sınavda haliyle çok kötü geçti Dershanede ortalama 20 net çıkarttığım Matematik sınavından 4-5 soru ancak yapabildim” dedi.
YENİAKİT
Haber vaktim.com
Mahalle baskısı müslümanlara yapıldığının apaçık örneği. Bu günlerde açıklanacak olan "Demokratikleşme" paketinde müslümanların sıkıntılarına dertlerine çözüm var'mı?
Başörtüsü yasağı bitti diyenlere sunarım
Bir mektup. Pırıl pırıl genç bir dimağın yazdığı iç acıtan mektup. Onu paylaşacağım sizinle. Üniversite yerleştirme sınavında ilk 600'e girecek kadar "beyin"li bir genç kızdan gelen esef dolu mektup. "Maalesef" diye başlıyor ve şöyle devam ediyor: "Bir başarısızlık hikayesi benim yaşadığım. Lisede başarılı bir öğrenciydim, bilim olimpiyatlarında ulusal çapta madalya almıştım... Üniversitesi'ni burslu kazandım. Mühendislik fakültesine girdim, istediğim bölümü okuyabilirdim. Mühendisliği seçtim ve severek okudum. Aynı yerde aynı bölümde yüksek lisansı da tamamlayıp mezun oldum. Doktora için yurtdışında başvurduğum yerlerden kabul alamadım. Türkiye'de doktora yapsam da bilimsel/akademik anlamda daha fazla birşey öğrenemeyeceğimi düşündüğüm için, psikolojik olarak yorgun hissettiğim için ve doktora da asistanlık yaparken başımı açmak zorunda olduğum için 'bari bu noktadan sonra bildiklerimle bir işe yarayayım, nasıl olsa başörtüsü sorunu eskisi kadar sert değil ve ben de büyüdüm, artık 'bir açık bir kapalı' bir hayat istemiyorum', diyerek iş aramaya başladım. O meşhur örtü sorununun çözüldüğü efsanesi beni de etkisi altına almış o zamanlar.
İlk gittiğim iş görüşmesinde kantin görevlisi kadın bana şöyle dedi: 'Siz buraya nasıl geldiniz buraya çaycı bile almıyorlar başörtülü!'. O zaman çok iyimser olduğum için umudumu pek etkilemedi bu sözler ancak mülakat yapacağım müdür kantine girdiğinde önce bana fazla dikkat etmeden önümden geçti, ancak kantinde başka birini göremeyince biraz da tereddütle adımı söyleyerek 'siz misiniz?' dedi ve evet cevabım üzerine ilk defa yüz ifadesindeki o değişimi gördüm. Sonucu baştan belli olan mülakatı yaptık ve benim o iş için ne kadar uygun bir eleman olmadığım üzerine epey açıklamalar dinledim.
Sonraki iş görüşmelerimde de benzer tepkiler aldım. Bir danışmanlık şirketinde 'Muhafazakar bir aileden geliyor gibisiniz, bizim çalışma tempomuza ayak uydurabilecek misiniz, akşamları buralar çok karışık olur' dediler. Ben üniversite mezunu olduğumu kimi zaman gece geç saatte servisle okula gittiğimi, modern hayatın nasıl birşey olduğunu bildiğimi söyledim. Bana bir case stüdy vereceklerini ve onlara bir sunum göndermemi söylediler. Case stüdy konusunda çok şanslıydım çünkü sunum hazırlamam için verdikleri konuda (enerji) uzman bir arkadaşım vardı. Bana en güncel verileri nereden alabileceğimi gösterdi, nasıl bir plan hazırlamam gerektiğini gösterdi, o arkadaşımda bir gün bir gece kaldım ve sürekli feedback alarak sunumumu hazırladım. Elimden gelen herşeyi yapmıştım ve içim çok rahattı. En azından başörtülü olduğum için ismimi direk silmediklerini düşünüyordum ve mutluydum. Elbette o sunumu gönderdikten sonra bana hiç geri dönmediler, birkaç kez aradığımda geri döneceklerini bildirdiler sadece. Bugün bakınca beni sadece oyaladıklarını daha açık seçik görebiliyorum. Hiçbir danışmanlık şirketi başörtülü çalışan almaz. Onların hep müşterileri vardır ve müşterileriyle muhatap olacak yüzlerin müslüman bir imajı olmamalıdır. Ama çaresizlik işte.
Merter'de bir tekstil firması 'patron'u ayda 900 liraya sekreter/yönetici asistanı olarak işe alabileceğini, boş durmaktansa cep harçlığımı çıkarabileceğimi söyledi ve ertesi gün orada bir gün çalıştım. Fakat elbette bu seçenek benim için en kötüsüydü. Kasiyerlikten daha küçük görülen bir iş sekreterlik. Babam bu işe devam etmeme izin vermedi, seni bunun için okutmadık dedi. -Artık ne için okuduğumu ben de bilmiyorum gerçi.- Ertesi gün patronu telefonla aradım, gelmeyeceğimi söyledim. Bana zaten acımış olduğunu ama benim nankör olduğumu söyledi. Bu patron gibi insanların zihniyeti maalesef başörtü mücadelesine çok ama çok zarar veriyor."
Bitmedi, devam edeceğiz inşAllah.
Habervaktim.com.13 Eylül 2013 Cuma 00:25.Merve kavakçı İslam
Türkiye de yirmi yıl evvel kürt sorunu yoktu, başımıza Kürt sorunu çıkardılar. Türkiye de yirmi yıl evvel Alevi sorunu yoktu, şimdi başımıza bir de alevi sorunu çıkardılar...
Türkiye de seksen yıldır başörtüsü sorunu var... Müslümanların bu sorununu çözmediler...Açıklanacak paket de bu mesele hakkında çözüm var'mı... ?
İkna Odası Hortladı
(http://www.habervaktim.com/d/news/608352.jpg)
Yeni eğitim-öğretim yılının ilk gününde Başkent'te bir okulda, 28 Şubatvari "ikna odası" kuruldu. Furkan Güler adlı Edebiyat Öğretmeni, Milli Eğitim tarafından sözleşmeli öğretmen olarak görevlendirildiği Güzide Ülker Ticaret Meslek Lisesi'nde "başörtülü olduğu" gerekçesiyle kapı dışarı edilmek istendi. Okul Müdiresi Dilek Ok, "Buna hakkının olmadığının" söylenmesi üzerine okulda "ikna odası" kurarak, başörtülü öğretmen Furkan Güler'i başına açmaya ikna etmeye çalıştı...
Olay Ankara'nın Pursaklar ilçesinde Ülker firması sahipleri tarafından yaptırılarak, devlete bağışlanan MEB Güzide Ülker Ticaret Meslek Lisesi'nde yaşandı.
Pursaklar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Edebiyat mezunu başörtülü Furkan Güler'in sözleşmeli öğretmenlik başvurusunu kabul ederek, Edebiyat öğretmeni ihtiyacı olan Güzide Ülker Ticaret Meslek Lisesi'nde görevlendirdi. Okulların açılmasıyla görev yerine giden Furkan Güler, Okul Müdiresi Dilek Ok'un muhalefetiyle karşılaştı.
Müdire, başörtüsü öğretmene "Başörtüsüyle görev yapmasına izin veremeyeceğini, yürürlükteki mevzuatın buna müsaade etmediğini, ancak başını açması halinde göreve başlayabileceğini" söyleyerek, göreve başlamasını engellemek istedi. Furkan Güler yasakçı müdireye, buna ilçe milli eğitimin karar verebileceğini ve nitekim ilçe milli eğitim tarafından görevlendirmesinin yapılmasında bir mahzur görülmediğini hatırlattı.
BAŞLARINI AÇIP GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİ ÖRNEK GÖSTERDİ
Öğretmenin sessizce çekip gitmeyip, hakkını araması karşısında Müdire Ok, çareyi 28 Şubatvari "ikna odası" kurmakta aradı. Başörtülü iken başlarını açarak görev yapan 2 öğretmeni yanına alan Müdire Ok, odada Güler'e "Bak, bu arkadaşlar da burada bu şekilde çalışıyorlar. Sen de başını aç, çalış, memnun da kalacaksın" dedi. Müdire Ok, Güler'i "kendisinin de inançlı biri olduğunu, ailesinde hacı-hoca bulunduğunu" anlatarak ikna etme çabasını sürdürdü.
İLÇE MİLLİ EĞİTİME MEYDAN OKUDU
Müdire Ok'un yasakçı tavrından vazgeçmeyerek, başörtülü öğretmene şu sözleri sarf ettiği öğrenildi: "Siz beni nasıl şikayet edersiniz, hayatım boyunca böyle bir şey görmedim. Dik duruşumu sergileyeceğim. Sizin bu şekilde çalışmanıza asla izin vermeyeceğim. Ya başı açık şekilde çalışırsın ya da al belgelerini seni buraya gönderen ilçe milli eğitime git. Bu okula sakallı, mini etekli ve başörtülü kimse giremez. Görevine başlamak istiyorsan başını açmak zorundasın."
Müdire Ok'un aynı gerekçeyle bir başka başörtülü öğretmeni de okula almadığı, bu öğretmenin de sessiz sedasız okulu terk ettiği öğrenildi.
Talha Çolak / Yeni Akit.17 Eylül 2013 Salı 08:42.Habervaktim.com.
Müdür Bakan'dan Yazı İstedi
"Başörtülü olarak okula gelemezsin, hatta sırada bile duramazsın" denilen Gaziantep Özel Asım Kökoğlu Anadolu Lisesi 10. sınıf öğrencisi Merve Safa Yıldırım, okuldan kovuldu. Okul müdürü Adnan Kızıloğlu, başörtülü öğrenciyi okula almak için "Bakanlık yazı
26 Eylül 2013 Perşembe 00:33
Gaziantep'te bulunan ve yeni açılan Özel Asım Kökoğlu Anadolu Lisesi'nde 28 Şubat zihniyeti hortladı. Okula giden 10. Sınıf öğrencisi Merve Safa Yıldırım başörtülü olduğu gerekçesiyle okuldan kovuldu.
MAĞDUR ÖĞRENCİ OLAYI ANLATTI
Merve Safa Yıldırım yaşadığı mağduriyeti gazetemize anlattı. Okulun ilk gününde başörtülü olarak İstiklal Marşı için okul bahçesindeki sıraya girdiğini hatırlatan Yıldırım, şunları söyledi: "Sıradayken yanıma bir başörtülü bir öğretmen gelerek 'Başını açman gerekiyor' dedi. Daha okula girmemiştik, okulun bahçesindeydik. Öğretmenin uyarısı üzerine kendisine 'Hayır, ben başımı açmayacağım' dedim. Bunun üzerine öğretmen uzaklaştı ve bir süre sonra tekrar yanıma gelerek biraz yüksek sesle 'Kızım başını açman gerekiyor' dedi. Ben kendisine 'O zaman müdürle konuşurum' diye cevap vermem üzerine 'Bu şekilde sırada da duramazsın o halde çık sıradan' dedi. Ben de sıradan çıkarak okula girmeden müdürü bekledim. Bir süre sonra Müdür Yardımcısı Gülhan hanım geldi. Kendisine 'Hocam devlet okullarında serbest iken neden burada serbest değil?' diye sordum. Gülhan Hanım 'Biz devlet değiliz, özeliz. Bu okulda başörtülü öğrenci okuyamaz, serbest değil' şeklinde cevap verdi. Kendisine 'Ama başörtülü öğretmenleriniz var' dedim, ama bana cevap veremedi. Gülhan hanım bana 'Bugünlük sınıfa gir ama bundan sonra başörtülü olarak okula gelemezsin' dedi. Ben sınıfa girdim. Okula yeni geldiğini öğrendiğim Almanca dersi veren başörtülü öğretmen yine bana başörtülü sınıfa giremeyeceğimi söyledi ve beni müdürün yanına gönderdi. Ben de yine Müdür Yardımcısı Gülhan hanımın yanına gittim durumu anlattım ve bana 'Böyle sınıfa giremezsin. Böyle yaparsan müdürün yanına gidersin ve kendine başka okul ararsın' diyerek beni okuldan kovdular. Ben de okuldan çıkarak eve gittim."
"KIZIMI OKULDAN KOVDULAR"
Merve Safa Yıldırım'ın babası Cevdet Yıldırım da, kızının okuldan kovularak eve gelmesinin kendisini ve ailesini üzdüğünü ifade ederek, "Kızım eve gelince ben okul müdürü Adnan beyi aradım ve olayı anlattım. Adnan Bey bana 'Evet doğru. Başörtülü olarak öğrenci almıyoruz. İsterseniz bakanlığa bir dilekçe yazın okula başörtüsüyle girebileceklerine dair bize cevap verilsin ancak o durumda izin veririz' dedi. Ben de kendisine bu söylemlerin yanlış olduğunu ve ipe un sermek olduğunu söyledim. Türkiye'nin birçok devlet kurumunda başörtüsüyle çalışıldığını ve özellikle devlet okullarında başörtülü olarak öğrencilerin okula gidebildiğini söyledim ve özel okulda neden böyle bir sorun yaşandığını anlayamadığımı okul müdürüne söyledim. Okul müdürü yapacak bir şeyinin olmadığını söyledi ve ben de kızımın psikolojisi bozulmasın diye başka okula gönderdim" dedi.
ALMANCA ÖĞRETMENİ: EVET BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRENCİ ALINMIYOR
Asım Kökoğlu Anadolu Lisesinde başörtülü olarak Almanca öğretmenliği yapan Betül Ocak ise, "Öğrenciler bu okulda başörtüsüyle giremiyorlar. Kesinlikle başörtüsüyle derse girilmesi söz konusu değil. Sadece başörtülü öğrenciler ancak okula gelirken, giderken başı kapalı olabilir derslere kesinlikle alınmaz" dedi.
Ocak, muhabirimizin "Ancak siz de başörtülü olarak çalışabilirken neden başörtülü öğrencilere yasak uygulanıyor?" sorusu üzerine ise, "Sendikaların kararına göre başörtülü öğretmenler okulda çalışabiliyor ancak öğrenciler için sendika kararı olmadığı için okulda okutulamıyor" dedi.
"BAKANLIK YAZI YAZSIN"
Özel Asım Kökoğlu Anadolu Lisesi Müdürü Adnan Kızıloğlu da, yaşanan olayı doğruladı. Kızıloğlu, "Eğer başörtülü öğrenci alınabilecekse bakanlık bize yazı yazsın. Başörtülü öğrenci alınabileceğine dair henüz bir yönetmelik yok. Bildiğim kadarıyla başörtülü derslere girilebilir diye bir şey yok. Öyle değil mi? Yönetmelikte herhangi bir değişiklik olmadı. Eğer valilik veya bakanlık 'Başörtülü öğrenci derslere girebilir' diye bir yazı yayınlamışsa bundan benim bilgim yok. Dolayısıyla yönetmelikte ne varsa onu uygulamak zorundayım. İşte sadece öğrencilere yönelik uygulama bu. Öğretmenlerden de isteyen başlarını açabiliyor isteyenler kapatabiliyor. Bu da sendikaların olumlu tavırlarından dolayı başörtülü öğretmenleri okulumuzda çalıştırıyoruz. Hassasiyet meselesi şahsi bir şeydir. Ben şahsi yaşantımda hassas olurum ama kurumumla alakalı, kurumun yönetmeliği vardır, idare şekli vardır onda ben şahsi uygulama yapamam" dedi.
"OKULUN İŞGÜZARLIĞI"
Eğitim-Bir-Sen Gaziantep Şube Başkanı Mithat Sevin da, "Burada tamamen işgüzarlığından başka birşey değil. Üstelik başı kapalı öğretmenlerimiz bu okulda görev yaparken başı örtülü öğrencilerin okuldan atılması kadar yanlış bir olay olamaz. Başörtülü öğretmen çalıştırıyorsun ama başörtülü öğrenci okutmuyorsun, bu işgüzarlıktır. Kaldı ki sözü edilen okullarımız sözde manevi değerlere önem veren okullar olarak bilinir. Manevi değerlere önem veren bir okulda böyle bir sorunun ortaya çıkması bizi şaşırttı. Gaziantep'te hiç dini değerlere önem vermeyen bir başka okulda benzer bir olay yaşanmıştı ve görüşmelerimiz sonrasında okul yönetimi anlayışla karşılayarak sorunu giderirken manevi değerlere önem verildiği bilinen bir grubun okulunda böyle sorunun yaşanmasını anlamak mümkün değildir" dedi.
YENİAKİT.Habervaktim.com.