Sadakat islami Forum

SADAKAT DİNLENME TESİSLERİ => KÖŞE YAZISI VE MAKALELER => BASINDAN => Mehmet Şevket Eygi Bey'in Günlük Yazıları => Konuyu başlatan: Mücteba - 25 Temmuz 2013, 15:35:39

Başlık: Darbe Hıyaneti | Dağınık Haberler ve Yorumlar
Gönderen: Mücteba - 25 Temmuz 2013, 15:35:39
Darbe Hıyaneti

Bunlar geri zekalı mıdır? Yahut insanları aptal yerine mi koyuyorlar?

Mısırda olan bir darbe değilmiş? Peki ya neymiş?

Sen ordu gücüyle sandıktan çıkan meşru iktidarı devir, sonra da bu bir darbe değildir de... Olacak maskaralık değil!

Mısırdaki hadise bir darbedir.

Hukuka, ahlaka aykırıdır.

Gayr-i meşrudur.

Zaten büyük sıkıntılar içinde olan Mısıra büyük zarar verecektir.

Biz Türkiyeliler darbe ne demektir biliriz.

27 Mayıs 1960 darbesi.

12 Mart 1971 darbesi.

12 Eylül 1980 darbesi.

28 Şubat darbesi.

Bunların hepsi ülke olarak, halk olarak, devlet olarak Türkiyenin belini kırmıştır.

Bu darbelerin hepsi millî kimliğe, millî kültüre karşı yapılmıştır.

Hepsi halkın temel hak, hürriyet ve haysiyetlerini ayaklar altına almıştır.

Hepsi din, inanç, inandığı gibi yaşamak hakkını çiğnemiştir.

Bu darbelerin arkasında Büyük Finans vardır.

Faiz lobisi vardır.

Haim Nahum vardır.

Türkiyeyi sömüren çeteler vardır.

Dış güçler vardır.

Emperyalistler ve sömürgeciler vardır.

Resmî ideolojinin vampirleri vardır.

Darbe ne demektir?

Kanunsuz ve adaletsiz tutuklamalar demektir.

Adnan Menderesin ve iki bakanının asılması demektir.

Adnan Menderese asılmadan önce birtakım rezillerin cinsel tacizde bulunması demektir.

İçişleri Bakanı Namık Gedik'e işkence edildikten sonra pencereden atılarak intihar ettirilmesi demektir.

Din adamlarının, hocaların, şeyhlerin; Hitlerin toplama kampları gibi kamplara doldurulması demektir.

Keyfîlik, zulüm, kabalık, Vandallık, vahşet demektir.

Menderes iktidarı nümayiş yapan üniversiteli gençleri öldürdü, cesetlerini gübre fabrikalarına gönderdi gibi gülünç ve çirkin yalanlar demektir.

Hürriyet şarkıları okuyarak hürriyetin ırzına geçmek demektir.

Vesayet rejimi... Egemen azınlıklar faşizmi... Resmî ideoloji hegemonyası demektir.

Lozanın gizli protokolleri demektir.

Yakın tarihimizde yapılan bütün darbeler beyinsizlik, hıyanet, zulümdür.

Darbelere darbe diyelim ve karşı olalım.


* (İkinci yazı)

Dağınık Haberler ve Yorumlar


Güneydoğuda askere saldırmışlardı, asker de ateş açmak zorunda kalmıştı, bir kişi ölmüştü. Kürt meselesi yüzünden mi? Hayır, o bölgede Hint keneviri yetiştiriliyormuş; birileri ordu, jandarma, polis, karakol istemiyormuş. Hem bu işin arkasındaki asıl güç uyuşturucu babalarıymış...

Mısırda darbeci bir subay, halka ateş açmayan askeri tabancasıyla vurup öldürmüş...

Mısırda ordu, namaz kılan halka ateş açmış, 50 küsur kişi şehit edilmiş...

Mısır ihtilalinin ardında para babaları, faiz lobisi varmış.

Devrilen Mursî, Gazze ile Mısır arasındaki sınır kapısını açmaktan mahkemeye verilecekmiş.

Darbeciler bu sınır kapısını kapatmışlar, Gazze şimdi sıkıntı içindeymiş.

Bizdeki Taksim Gezisi darbe teşebbüsü başarılı olsaydı, neler olurdu?

Oylarıyla seçtikleri iktidara sahip çıkan halka ne yaparlardı? Gaz ve tazyikli su mu sıkarlardı? Yoksa ateş mi açarlardı?

Yirmi üç yaşındaki başörtülü anneye ve bebeğine yaptıklarını biliyoruz. Anneyi dövdüler, bayılıp yere yığılınca üzerine işediler, bebeği de tırmıkladılardı. Özgürlük onların gözlerini döndürmüştü.

Camiyi işgal etmişler ve içinde bir sürü rezillik yapmışlardı.

Bir grup İslamcı da Taksimde darbecilerle birlikte namaz kılmıştı...

Mısır darbesi hatıra resminde Ezher şeyhi ile Kıbtî patriği yanyana oturup şecaat arz ederek poz vermişler...

IMF'ye borçlarını ödeyen ülkelerde kargaşa ve darbe teşebbüsü oluyor.

Mısırda Sünnî Müslümanlar bin parçaydı. Darbeden sonra uyanıp birleşirler mi? Kesinlikle birleşmezler. Müslümanlar birleşmemek konusunda tam ve sarsılmaz bir ittifak içindedir.

Türkiye Sünnîleri de bin parça... Gezi hadisesinden ibret alır da birleşirler mi? Kesinlikle birleşmezler.

Gezi darbe teşebbüsü bitti mi?.. Hayır bitmedi... Daha tecrübeli, daha birikimli, daha bilenmiş olarak tragedyanın ikinci perdesini sahneye koyacaklardır.

Bozuk düzenini haram nimet ve rantlarıyla şişip semirenler ne yapacaktır?.. Sanırım şu sıcaklarda gölgelik bir yere çekilip geviş getireceklerdir. Rahatları bozulmasa bari!..

Hararetli bir tartışma: Ramazan pidelerinin üzerine susam mı, yoksa çörek otu mu konulsun?

İçkili lüks mekanlarda verilen israflı, gösterişli, kibirli, gururlu iftar ziyafetleri konusunda İslam ne diyor?.. Haramdır, günahtır, ayıptır diyor ama kim takar...

Süslümanlar Ramazanda ne yapacak? Bol yemek yiyip kilo alacak. Bayramdan sonra pahalı kliniklerde perhiz ve zayıflama kürleri...

Gıybet yapmak orucu bozar mı? Bozmaz ama orucun sevabını ve mânevî kıymetini giderir.

Oruç tutan kişi sahurda ne yemelidir ki, uzun günde fazla acıkmasın? Yeşil mercimek ve bulgur pilavı insanı tok tutar ama bu iki yemek mütevazı ve ucuz olduğu için zenginler tarafından tercih edilmez.

Mısırda darbeci ordu tarafından şehid edilen Müslümanlar için ne yapabiliriz? Üzülmemiz, ağlamamız lazım. Fatiha okuyup sevabını bağışlayabiliriz.

Ramazan geceleri kadın erkek karışık şenlikler, etkinlikler, eğlenceler yapmak caiz midir? Değildir, yapanlara Cenab-ı Hak akıl, fikir, vicdan, iz'an, edep nasip etsin.

Ramazanı fırsat bilip Kur'ana, Sünnete, Şeriata, fıkha aykırı şekilde zekat toplayanların durumu nedir? Onlar ateş topluyorlar... Bunlara zekat verenler zekatlarını vermiş sayılır mı? Sayılmaz, dinî hükümlere uygun şekilde tekrar vermeleri gerekir.

Müslümanlar mübarek ayda halka ve gençliğe dağıtılmak üzere kaç çeşit faydalı, uyarıcı, aydınlatıcı, bilgilendirici, irşad edici broşürlerden kaç milyon adet bastılar?.. Bendenizin böyle bir çalışmadan haberim yok.

Büyük vilayetin kadın müftü yardımcısı, camilerde kadınlara ayrılmış yerlerdeki kafes ve perdelerin kaldırılması için emir vermiş ve emrimi yerine getirmeyen görevlilerin fena halde canlarını yakarım diye tehdit etmiş.

Bayramdan sonra ne olacak?.. Ramazanda namaza başlayanlar bayramdan sonra kılmaya devam edecekler mi?

Sanırım bayramdan sonra eski hamam eski tas olacak.


Mehmet Şevket Eygi | 10 Temmuz 2013 Çarşamba 00:08
Başlık: Ortadoğu ve İslamcı akımların tasfiyesi!.
Gönderen: mazhar - 28 Temmuz 2013, 12:06:16
Ortadoğu ve İslamcı akımların tasfiyesi!..
   Egemen güçler; Ortadoğu'daki yeni yapılanmada rol almak isteyen siyasal İslamcı kadroları tasfiye etmeye çalışıyorlar. Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarının, Tunus'ta "Yasemin devrimi" sonrası ilk seçimlerde iktidara gelen Raşid El Gannuşi liderliğindeki Ennahda Partisi'nin ve Mısır'da ülke yönetimi konusunda belirleyici bir güç olan İhvan Hareketi'nin hedef alındığı açıkça görülmektedir.
Amaç; Ortadoğu ve İslam dünyasında kendileriyle işbirliğinde olup kendi halklarının isyanı sonucu devrilen diktatörler yerine yeni işbirlikçi aktörleri "kontrollü demokratik sistem" içinde iktidara taşımaktır.

TUNUS'TA KARŞI DEVRİM ARAYIŞLARI

Mağrip ülkelerindeki halk ayaklanmalarının fitilini ateşleyen Tunus'taki halk devrimi, sürekli ve düzenli olarak saldırıya uğruyor. Çiçeği burnunda "yasemin devrimi" daha ilk günlerinden beri bir karşı devrim tehdidi altında...
Plan şu... Cinayetler işlenecek ve suç iktidara yüklenecek, halk iktidara karşı sokaklara dökülecek, sendikalar greve gidecek ve ülke kilitlenecek. Oluşan aos ortamı içinde bir "karşı devrim" oluşturulacak... Bu senaryo şubat ayında laik kesimi temsil eden muhalif politikacı Şükrü Belayid'in suikastla öldürülmesinden sonrada denenmiş fakat başarılı olunamamıştı. Şimdi aynı senaryo yeniden sahneleniyor.   
Tunus'ta Milliyetçi çizgideki Halk Hareketi partisinin 58 yaşındaki lideri ve Ulusal Kurucu Meclis üyesi Muhammed Brahmi'nin evinde vurularak öldürüldü. Brahmi'nin  öldürülmesinden sonra sendikalar greve gidilme çağrısı yaptı.
Tunus havayolları şirketi Tunisair da yazılı açıklamasında tüm uçuş seferlerini iptal ettiğini duyurdu. Aynı anda çok planlı bir şekilde ülke çapında toplanan göstericiler hükümetin istifasını talep etti. İşbirlikçi muhalefet cephesi her iki cinayette hükümeti suçlayıp halkın sokaklara inmesini ve bir isyan başlatılması çağrısında bulundu.
Hiçbir iktidar, kendi döneminde muhalefet liderlerine yönelik cinayetlerin işlenmesini istemez. Çünkü Hükümetler kendi dönemlerinde ülkenin huzur ve güveninden sorumludurlar.
Bu cinayetler Tunus hükümetinin değil dış destekli eski rejim kalıntılarının devrime karşı bir operasyonudur. Tunus halk devrimine yapılan bir saldırıdır.
Brahmi'nin cenaze töreninde ve ayrıca da protesto gösterilerde Mısır darbesini destekler mahiyette "Dün Mısır'da bugün Tunus'ta ve yarın Tüm Ortadoğu'da" şeklinde sloganların atılması ve pankartların taşınması Ortadoğu ülkelerinde farklı zaman ve şekillerde bir ihanet planının sürmekte olduğunu göstermektedir.  
Asırlardır Fransız sömürgesi olan Tunus'la ilgili, geçmişe dönmek ve eski sömürge konumuna yeniden kavuşmak gibi çok yönlü gizli planlar yapıldığı bilinmektedir.
MISIR'IN YENİ FİRAVUNU SİSİ

İÇ SAVAŞA HAZIRLANIYOR

Mısır'ın yeni diktatörü El Sisi sadece darbeyi yapmak ve yeni hükümette bazı önemli görevler üslenmekle yetinmiyor. Sisi, gelecekte, Mısır'da göstermelik seçimle Cumhurbaşkanı seçilip bir zamanların tartışılmaz olan darbeci Cemal Abdül Nasır, gibi bir diktatör olma hevesinde... Öyle ki konuşmalarındaki, tavır ve davranışlarına bakıldığında, Mısır'da geçici hükümetin başkanı Mansur değil kendisinin bizatihi yönetimin patronu olduğunu ortaya koymaya çalıştığı açıkça görülüyor.
Tahrir'de göstericilerin eline tutuşturulan El Sisi'nin posterleri ve onu öven pankartlar bu beklentinin bir göstergesidir.  
El Sisi haksız da sayılmaz. Çünkü demokrasiye müdahale ederek seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi'yi deviren o olduğuna göre!
El Sisi sadece ordu komutanı değil, aynı zamanda Başbakan Vekili ve Savunma Bakanı konumundadır. El Sisi geleceğe yönelik hedeflerinin başında seçimler değil, ilk olarak anayasanın mevcut duruma uygun hale getirilmesini istiyor.
Ancak onun ve yandaşlarının korkulu rüyası Mursi taraftarlarının ülke genelindeki barışçıl gösterilerdir.
Dünya da bu kadar kontrollü ve şiddet içermeyen ve milyonlarca büyüklükte katılım doğrusu beklenmiyordu. Belki de darbe hesaplarına katılmayan bir gerçekle karşılaşılmış oldu.
El Sisi'nin, Mursi taraftarlarını teröristler ilan ederek karşı görüştekileri Tahrire davet etmesi ise bir çılgınlıktır.
Helikopterlerden Mursi taraftarlarına yapılan"meydanları boşaltın aksi halde şiddet kullanılarak boşaltılacak"  bildirimlerine halkın aldırmadığı ve meydanlara akın ettikleri görüldü. Bu durum karşısında El Sisi'nin daha da gaddarlaşması ve elindeki kolluk kuvvetlerini halk kitleleri üzerine süreceği endişesi var.
Mursi taraftarlarının sürdürmekte olduğu "barışçıl gösteriler" şiddet kullanılarak bastırılmaya kalkışılır ise işte o zaman ülke bir iç savaşa sürüklenmiş olur. El Sisi bu yanlışlarıyla hem ülkesi Mısır'a hem de Mısır halkına ihanet etmiş olacağı gibi bunun bedelini Kaddafi gibi canıyla ödemek zorunda kalır.
Dileğimiz ve duamız; Suriye'de akan kan dursun, Tunus ve Mısır'da korkulan olmasın ve biran evvel yapılan hatalardan dönülsün!...



Mehmet Koçak .Haber vaktim.com
(http://www.habervaktim.com/mehmet-kocak-343y.htm)
Başlık: Mısır’daki katliama “Dinlerarası Hoşgörü” kör ve sağır!
Gönderen: mazhar - 02 Ağustos 2013, 08:08:02
Mısır'daki katliama "Dinlerarası Hoşgörü" kör ve sağır!

Mısır'da 3 Temmuz'dan bu yana darbecilerin gözaltında tuttuğu Mısır'ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin serbest bırakılması için Adeviyye meydanında toplanan kararlı Müslüman Kardeşler taraftarları, meydanları terk etmiyor.

Günlerce meydanlardaki sivil gösterilere katılanlar; Muhammed Mursi'yi sandığın seçtiğini ve ancak sandığın devireceğini söyleyerek, Mursi'yi darbeci generallerden geri alıncaya kadar hiçbir yere gitmeyecekleri konusunda verdikleri sözde duruyorlar.

Müslüman Kardeşler sözcüsü Adeviyye'de, "Direneceğiz ama asla şiddete başvurmayacağız. Kabil'e karşı Habil olacağız. Silahsız ama kanımızla canımızla direneceğiz" diyerek, kararlılıklarını ortaya koydu.

26 Temmuz Cuma günü Mısır Genelkurmay Başkanı Abdulfettah el Sisi, kendi taraftarlarını "darbemize sahip çıkın" diyerek, Tahrir meydanına davet ederken, bu davetin ardından sabaha karşı Mısır tarihinde asla unutulmayacak bir katliama imza attı.

Darbeci General Sisi, halkını acımasızca katletti. Sisi'nin, silahsız, sopasız sivil gösteriye ateşle saldırması sonucunda 200 kişinin ölmesi ve 4500 kişinin yaralanması Mısır tarihinde, "kara cumartesi" olarak anılacak.

Silahlara, dua ve söz ile karşı koyan Müslüman Kardeşler, Adeviyye'de yüzlerce ölü ve binlerce yaralı verip meydanı terk etmeyerek, hakkını, emanetini canı pahasına da olsa almadan evlerine dönmeyeceklerini, sadece mezara döneceklerinin kararlılığını pekiştirdi.

Tahrir'de darbeci katiller kendi tarihlerini yazarken, Adeviyye'de Müslüman Kardeşler İslam dünyasına yeni bir sayfa açıyorlar.

Mısır'dan yayılan hak ve özgürlükler verilmezse alınır. Rüzgarı, ateşi Arap dünyasının diktatörlüklerini de ABD ve Batı'nın iki yüzlü emperyalist odaklarını da yakacak bir yangın olacak bu direniş...

Mısır, Tunus ve Libya; Batı dünyası ve Arap krallıklarının topyekûn savaşıyla karşı karşıyalar.

MISIR'DA YAŞANANLAR BİZE GERÇEĞİ HATIRLATIYOR

Ramazan'ın 20. gününde Mısır'da yaşananları değerlendiren CIA görevlisi Mıchel Scheuer; ABD ve Avrupa'nın Mısır darbesini tezgâhladığını ve sonuçta bunun kendilerine karşı bir cihada dönüşeceğini hesaplamaları gerektiğini söyledi.


Mısır'da yaşananlar tek kelime ile bize bir gerçeği hatırlatıyor. Batı dünyası, Arap halklarına demokrasi telkininde bulunur fakat sandıktan çıkan fikri beğenmediğinde o demokrasi, sandık fikrini tekmeler, boğar, katleder.

Mısır, Libya ve Tunus'ta sandıktan çıkan İslamcılara karşın topyekûn sol, liberal ve laik azınlık grupların, bir cephede toparlanarak, karşı saldırıya geçmeleri nasıl izah edilecek?

Tunus ve Libya'da muhalif figürlere suikast yapılırken, sokaklara çıkan gruplar Müslüman Kardeşler'in ofislerine saldırmaya başladılar.

Mısır'da yaşanan askeri darbe ve katliamlara karşı Batı dünyasından tek bir ses gelmedi.

Amerika, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Avrupa; adeta darbecilere işini çabuk bitirmesi telkinindeler. Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı ise sandıkla, demokrasiyle gelecek olan rüzgârın krallıklarını, diktatörlüklerini yerle bir edeceğinden korkmakta ve darbeci Sisi'ye her türlü maddi, manevi desteği vermektedir.

Mısır'da yaşanan bu katliam karşısında "Medeniyetler İttifakı" ve "Dinlerarası Hoşgörü" taraftarlarının sessiz, kör ve sağır bir haleti ruhiye içinde olmaları da izaha muhtaçtır.

Demek ki "Dinlerarası Diyalog" ve "Medeniyetler İttifakı" post modern bir melodiymiş!
Osman Atalay.timeturk
************************************
Türkiye ABye girmek için basamak, AB de Müslümanları kendince Ilımlılaştırmak için paravan yaptı.İspanya çekildi... Türkiyeden başka kimsenin sahiplenmediği medeniyetler ittifakı iflas etti...
http://www.milligazete.com.tr/haber/ADIOS_AMIGO__Elveda_Dostum/286760#.UfswXKznPr4
Başlık: İhvan'ın suçu
Gönderen: mazhar - 31 Ağustos 2013, 10:01:42
İhvan'ın suçu
                   

 Mısır darbesi üzerine yazılan bazı yazılarda İhvanın Mısır'da Mübarek sonrası başlayan ve bugüne kadar gelen süreçte iktidara talip olarak yönetime gelmesi ve iktidar süresinde hatalar yapması   ve darbe sonrasında ki süreçte direnmesi ciddi olarak eleştirilmiştir. Rahmetli Erbakan Hoca yıllarca 28 şubat darbesine direnmemekle itham edilmişken bugün Muhammed Mursi ve İhvan Mısır darbesine direnmekle itham edilmektedir ve bu yaklaşım iyi niyetli eleştiri olarak izah edilmektedir.

Akif Emre'den Mustafa İslamoğlu'na Abdülhamit Bilici'ye kadar uzanan bu gruba en son Rasim Özdenören büyüğümüz de katılmıştır. Temel söylem bir mahalleyi bile yönetmesine izin verilmeyen İhvan'ın Mısır'ı yönetmesine nasıl izin verildiğini sorgulamadan hemen iktidara talip olması ve süreci kötü yönetip darbe öncesi uzlaşmayı becerememesi olarak ifade edilmektedir. Rasim Özdenören İhvan'ın tavrını kuru bir inatlaşma olarak yorumlamakta ve İhvan'a kendi iktidarından bir nebze fedakarlıkta bulunması gerektiğini ama bunun yapılmadığını yazmıştır. Bir başka yazısında ise Yaşar Yakış'ın "Türkiye'nin bu yaptığı doğrudur. Ancak bunu yaparken Türkiye'nin Mısır'daki darbe rejimi ile kavgalı hale gelmesine gerek yoktur. Mısır'ı şu anda yöneten rejim Sisi rejimi olduğuna göre Türkiye'nin bu rejimle normal diplomatik ilişkilerini sürdürüp, Mısır'daki gelişmelerde etkili olma imkânını iyice ortadan kaldırmamalıdır. Adına diplomasi denilen ince sanat işte böyle zamanlarda lazımdır." sözleri ile içinden geçenleri nakletmektedir.
Yazılanları ve söylenenleri şöyle de okuyabiliriz bu krizde darbeyi davet eden ortam hazırlayan Mısır'ı yönetmek isteyen yönetime talip olan ve hakları için meydanlara inen İhvan'dır. Global dünyanın köylüleri plan strateji bilmez bir mahalle yönetmesine bile izin verilmemiş slogan meraklıları siyonist işgale karşı çıkarak uluslararası dengeleri göz ardı ederek Mısır ordusunu ciddiye almayarak Filistin'i düşünerek İsrail'e "one minute" diyerek iktidarı isteyerek darbeyi davet etmişlerdir. Tabii ki bu krizde darbecilerin ve darbeye destek veren selefilerin diğer grupların da suçu vardır ama uluslararası dengeleri okuyamayan cemaatleri takmayan iktidara balıklama atlayan inatlaşan fedakarlıkta bulunmayan strateji ve derinlik yoksunu İhvan'ın sorumluluğu hatta suçu göz ardı edilemez.

Yazılanlardan ve söylenenlerden bu krizde sorumluluğu ve suçu aşikar olan İhvan için en uygun reçetenin aşağıdaki olduğu sonucunu çıkarıyorum. Göründüğü kadarı ile İhvan bizde bol miktarda olan akil insanlardan değerli müslüman alimlerden ve köşe yazarlarından mahrumdur ( acilen bunlardan temin edilmeli eğer temininde güçlük çekiliyorsa biz yardımcı olmalıyız ve elimizdekilerden göndermeliyiz ) . Başkanları Bedii hemen Amerika'ya sağlık sorunları nedeni ile gitmeli ve oraya yerleşmeli yer olarak da mümkünse Pensilvanya'yı tercih etmeli ( ev alma komşu al ). Bedii Amerika'ya yerleştikten sonra NYT ve Washington Post gazetelerine cumhurbaşkanlığının fürüattan olduğunu söylemeli ve otoriteye karşı gelinmemesi konusunda bazı ifadelerde bulunmalı Adeviyye meydanında ve diğer yerlerde öldürülenler içinde bazı yorumlar yapmalı. Eğer bütün bunları yaparlarsa saygın bir kanaat önderi olur ve diğer adımları atabilirler. Önce bürokraside arkadaşlarının atanması için pazarlık ederler bu taleplerine cevap verilmezse Mısır istihbarat başkanını yerinden edebilirler .

Tek bir taş atmamış meydanlarda gasp edilen haklarını esir edilen seçilmiş cumhurbaşkanlarını almak talebi ile beklemiş ve çocuklarını şehit vermiş bir harekete bu insanlara sadece saygı duyulur. Bunun adına kuru bir inat demek çocuklarını şehit verenleri fedakarlıkta bulunmamakla itham etmek bize yakışmamaktır. Yukarıda bahsedilen yazılar şanlı bir direnişi kıytırık protesto gösterisi algısına taşımıştır. 80 yıllık tarihinde devletinden ve ordusundan sadece baskı ve zulüm gören bir hareket elbette ne olacağını tahmin etmiş ve tahmin edilenler olmuştur. İyi niyetli eleştiri adı altında İhvanı basiretsizlikle suçlamak ince ayar vermeye çalışmak darbeye meşruiyet kazandırmaktan başka bir işe yaramaz.

80 yıllık ihvan hareketinin temsilcilerinin kendi kararlarını kendileri verecek bilgi ve donanıma sahip olduklarına inanıyorum. Eğer İhvan seçimlere katılmasaydı sorumluluktan kaçmakla veya darbe karşısında Mursi şapkasını alıp gitseydi bu seferde darbeye direnmemekle suçlanacaktı yani her türlü durumda haksız olan ihvan ve taraftarları olarak sunulacaktı.

Dünyadaki sıcak çatışmaların tamamına yakını bizim topraklarımızda olmakta ve maalesef ölende öldürende bizim insanımız olmaktadır. Sadece Ramazan ayında 3000 den fazla insan sıcak çatışmalarda öldürüldü ölenlerin çoğu kadın ve çocuktu. Yani biz zaten yanıyoruz . Meşru siyaset hakkınız gasp edilmekte en basit talepleriniz şiddetle bastırılmakta iken sizi koruması için beslediğiniz ordunuz silahlarını size yöneltmişken uzlaşma dediğiniz sadece teslim şartlarını konuşmaktan ibaret olabilir. Libya'da Suriye'de Mısır'da başınızdakiler ve onları orada tutanların sizden istedikleri sadece rıza göstermeniz ve itaat etmenizdir.
Mevlüt Yurtseven
29 Ağustos 2013 PerşembeTimeturk
Başlık: ‘Medeniyetler Çatışması’ (Moderate Islam)
Gönderen: mazhar - 26 Ocak 2014, 16:36:04
Ilımlı İslâm projesi

Ilımlı İslâm dendiğinde aklınıza "ılımlı" kelimesinin Türkçe'de çağrıştırdığı, "aşırı olmayan, mutedil, itidalli, ölçülü" gibi dinde de yeri olan ve Müslümanların itiraz etmeyecekleri müsbet manalar gelmesin. 
Buradaki "ılımlı" oryantalistlerin teklif ettiği, Batılı think-thank kuruluşlarının kullandığı ve siyasi karar merkezlerinin dillerine pelesenk ettikleri "moderate" kelimesinin Türkçe'ye tercüme edilmiş hâlidir. Oysa bu kavramın o dünyada dini literatürde çok farklı bir karşılığı vardır. Bununla tam neyi kastettiklerini yazmadan önce meselenin arkaplanını çok özetle ele almak faydalı olacaktır.
İslâm son 20 yıldır Batı'da terörle beraber anılmaktadır. 1994 yılında Dünya Ticaret Merkezi'nin bombalanmasıyla başlayan süreçte Batı basını İslâm'ı yavaş yavaş, kötüden daha kötüye evrilen bir uslûpla şeytanlaştırarak gündem maddesi yaptı. 
'Medeniyetler Çatışması' teorisi bu zeminde dünyanın gündemine sokuldu. Hollywood film endüstrisi bu algıyı oluşturmak üzere onlarca film, dizi ve belgesel yaptı. Uluslararası haber kanalları en çok bu konuyu yayımlarında işledi, tartıştı.
İslâm sistemli olarak karalanırken iyi polis kötü polis rolüne bürünenler de vardı. Meseleye objektif yaklaşan az sayıdaki kesimi bundan istisna tutarak söylüyorum bunları. 
"Hangi İslâm?" sorusuna kötü polisi oynayan kesimler, İslâm'ın iyisi olmaz, farklı renkleri olsa da tüm renkleri özde aynıdır, kabullenilemez, tehdittir diyordu.
İyi polisi oynayanlar ise, "cihatçı İslâm, radikal İslâm, fundemantalist İslâm, geleneksel İslâm.." diye kategorize ettikleri Müslümanları Batı sistemine tehdit olarak gösteriyor, onlarla uzlaşmanın pek mümkün olmadığını söylüyorlardı. "Ilımlı İslâm, modern İslâm, kalkınmacı İslâm" dediklerini de bunlara bir alternatif olarak sahaya sürüyorlardı. 
Onların zarureten kabullenilebilir dedikleri İslâm, Batı dünya görüşüne, yaşam tarzına ve bahusus sekülerizme itiraz etmeyen genetik yapısı değiştirilmiş, içine ibahiyeci hümanist söylemler enjekte edilmiş İslâm'dır. 
Onlar, İslâm'ın fert, aile, toplum ve devlet hayatını fizik ve metafizik dengesinde kuşatan tasavvurunu benimsemiş tüm Müslümanları tehdit olarak görmektedirler. İslâm'ın varoluşsal anlamı kendi etrafında toplayan konsantre özüne ve bu zeminde oluşmuş Müslüman tasavvuruna itiraz ediyorlar.
Ontolojik ve epistemolojik çerçevesini vahyin çizdiği kendine has bir medeniyet tasavvurunun yeniden bedenlenmesini en büyük tehdit olarak görüyorlar. Müslümanların referans kaynaklarına, bundan beslenen şuurun canlı hayata müdahalesine tahammül edemiyorlar. Tarih tecrübemiz onları korkutuyor. İslâm'ın potansiyel gücünü kontrol altında tutmak istiyorlar. 
Çünkü onlar dünyadaki Müslümanların inkâr edilemez varlığını ve moderniteye teslim olmayan karakterini iyi biliyorlar. Bu hakikatle nasıl bir ilişkiye girecekleri temel meseledir. 
Bunun için 'İslâm'a evet ama ılımlı olanına', çözümünü geliştirmişlerdir. Onayladıkları İslâm, anglo-sakson postmodern sekülerliği onaylayan, bağımsız olma iradesi elinden alınmış, bir diğer ifade ile protestanlaştırılmış İslâm'dır. 
Kur'an ve Sünnet dinin aslî iki kaynağı olarak da kalabilir, ancak hermenotik okumalarla bu projeye uygun hâle getirilmeli, bu iki kutsal etrafında oluşturulmuş kadîm din tasavvuru yapıbozuma uğratılmalıdır.
Metafizik âlemle fizikî dünyayı buluşturan, bu zeminde siyasi, ictimaî ve iktisadî hayatı tanzim etmeyi teklif eden her hareket, cemaat potansiyel tehdittir. Küresel sisteme muhalefet eden İslâm'ı ehlileştirmek üzere bir din mühendisliği bağlamında; "Ilımlı İslâm"a davet edilmektedir.  
Hem Batı'dan hem de onların yerli acentaları tarafından pompalanan "Ilımlı İslâm" (Moderate Islam) İslâm'ın genetik yapısını bozmakla alakalı bir projedir.  Bunun bizdeki "vasat İslâm"la uzaktan yakından bir alakası yoktur.
Bangladeş'te, Libya'da, Mısır'da, Suriye'de, Türkiye'de ve diğer Müslüman coğrafyalarda yaşananlar bu projenin hayata geçirilmesiyle birebir ilişkilidir.
Serdar Demirel. Haber Vaktim.com
26 Ocak 2014 Pazar 11:00

serdard22@hotmail.com