Kader Risalesi" üzerinden kaderi inkâr - 2
3- İslamda, imanın bir şartı olarak kadere inanmak vardır. Yani kader, bir anlayış değil inançtır.
İslamoğlu ise tam aksini söylüyor:
"Kur'an'ın kader anlayışı." (Sa: 13)
Kur'an Allah kelamı olduğuna göre "Kur'an'ın kader anlayışı" demek –hâşâ- "Allah'ın kader anlayışı" deme kolun. Daha açıkçasıi "Allah kaderi şöyle anlıyor" demek olur ki bu sözün îmân bakımından tehlikesi ve bir müslümanın böyle bir söz söylemesinin mümkün olmadığı ortadadır.
4- Yazar, Hazreti Ali Efendimiz hakkında, "Kendisinden sonraki zalim iktidarların istismar edebilecekleri bir kapıyı ebediyen kapamıştır" diyor. (Sa:17)
Bay İslamoğlu ehl-i sünnet Müslümanların değil de şiîlerin ağzına yakışan bu sözü, aslında Peygamberimiz'in Kur'an âyetlerini yazmakla vazifelendirdiği Hazreti Muâviye'ye zalim demek için kullanıyor ama hırsla söylediği için bir gerçeği unutuyor: Hazreti Ali Efendimiz'den sonra idareyi ele alan kişi, Hazreti Muâviye değil Hazreti Hasan Efendimiz'dir. Dolayısıyla, "Kendisinden sonraki zalim iktidarlar derken zâlimlikle suçladıklarının içine Hazreti Hasan Efendimiz'i de kattığının farkında değil. Hırsı ilmini bastırmasa ve hırsına mağlup olmasaydı, elbette "Hazreti Hasan'dan sonraki zalim iktidarlar" derdi ama ne yapsın ki hırsı bilgisini geçmiş.
5- İslamoğlu öte taraftan Müslümanları suçlamada o kadar ileri gidiyor ki, risalesini tercüme ve istismar ettiği Hasan-ı Basrî Hazretleri'ni bile suçlamada liste harici tutmuyor.
Biz biliyoruz ki her Müslüman gibi Hasan-ı Basrî Hazretleri de ki Hz. Osman'ı sevmektedir. İslamoğlu, onun bu sevgisine bozulmakta ve "Onun Hz. Osman'a olan bu meylinin, onu muhakeme (düşünüp kara verme) zaafına sürüklediği söylenebilir" demektedir. (Sa: 18)
Evet... Dilin kemiği yok, isteyen istediğini söyleyebilir. Ama mühim olan söylenen sözün doğru olup olmadığı yani Hasan-ı Basrî Hazretleri'nin muhakeme zaafı içinde olup olmadığıdır.
Hasan-ı Basrî Hazretleri, Hazreti Osman'ın aleyhinde olsaydı, İslamoğlu asla onun muhakeme zaafı içinde olduğunu söylemeyecek ve tabii ki "Gördüğünüz gibi Hasan-ı Basrî bile böyle söylüyor" diyecekti.
İslam âlimleri içinde bu kanaatta olan hiçbir kimse olmadığı için olmadığı için, Hasan-ı Basrî Hazretleri'nde muhakeme zaafı olduğunu söyleyen İslamoğlu, bunu herhangi bir âlime dayandıramıyor. Çünkü bu haksız, yanlış ve sakim kanaat sadece kendisine ait...
İnsana sormazlar mı? Sayın İslamoğlu, muhakeme zaafı içinde olan bir zatın eserine nasıl güvenip de tercüme etmiş ve böyle bir eseri okuyucularına nasıl sunmuştur?
lslamoğlu, Hasan-ı Basrî Hazretleri'nin "Halk hiçbir hususta Osman'ı tenkit etmedi" sözünü de kabul edemiyor ve "Oysa hakikat bunun tam tersidir" diyor. (Sa. 18)
Ey İslamoğlu! Hakikatın tersine yalan denir. Size göre Hasan-ı Basrî Hazretleri hakikatın tersini söylediğine göre yalan söylemiş oluyor. Siz de bir yalancının eserini tercüme edip bile bile Müslümanlara sunmuş oluyorsunuz. Öyleyse, bir yalancının(!) sözlerine ve vebaline bile bile ortak olmuyor musunuz?
Hasan-ı Basrî Hazretleri'nin "Halk hiçbir hususta Osman'ı tenkit etmedi" sözüne gelince.
Siz kabul etmeseniz de, ashab-ı kiram içinde Aşere-i Mübeşşere yani cennetlik oldukları Peygamberimiz tarafından müjdelenen 10 mübârek zat var. Bunlardan üçüncü derecede olanı Hz. Osman radıyallâhü anhtir. Ashab-ı kiram bu 10 zata son derece hürmet gösterirlerdi.
Haaa ....Hazreti Osman hiç tenkit edilmedi değil. İcraatta sıradan herkesin sebebini anlamadığı bazı durumlar olmuştur. Ancaaak! Gerekli izahı dinleyenler ikna olmuşlar ve mesele bitmiştir. Dinlemeyenler ve art niyetliler ise ne olursa olsun tenkite devam etmişlerdir ki bu da gayet normaldir.
Şimdi siz bunları tenkit mi kabul edeceksiniz?
Ama ille de tenkit kelimesini kullanmak istiyorsanız size yardımcı olalım. Hazreti Osman radıyallâhü anh Efendimiz öyle şiddetli tenkitlere maruz kaldı ki sonunda şehit edildi.
Bu hadiseye karışan isyankâr ve söz dinlemez güruhu siz İslamın emirlerine boyun eğen Müslüman halk sayarsanız, Hazreti Osman halk tarafından hem de en şiddetli şekilde tenkit edilmiş demektir.
6- Kitabını, "Kaderi inkâr ve Emevî kabilesini, özellikle Hazreti Muaviye'yi kötülemek" üzerine bina eden İslamoğlu, bazen de gerçekleri yazmak mecburiyetinde kalmış. Bunlardan biri şöyle:
"Hasan el- Basrî, Muâviye b. Ebi Süfyan'ın yirmi yıllık iktidarında ve ardından oğlu Yezid'in dört yıllık iktidarında açık bir muhalefette bulunmadı. Fakat ehl-i beytin başına gelenlere de duyarsız kalmadı." (Sa: 18)
Evet aynen öyle yaptı. Yani tam bir denge halinde oldu. Allah bilir ya, bu hareket de İslamoğlu'na göre yanlıştı.
7- İslamoğlu'nun, Hazreti Osman Efendimiz'in mensup olduğu Emevî sülalesine düşmanlığı, Şiîlerin düşmanlığıyla tıpatıp aynı. Şiîler duydukları her sözü mantıklı olsun olmasın nasıl Emevîler aleyhinde kullanıyorlarsa, o da öyle yapıyor.
Müslümanlar, kalplerini dünya sevgisiyle doldurmamaları lâzım ya. Hasan-ı Basrî Hazretleri de bu mânâda dünya malına değer verilmemesine işaret olarak şöyle buyurmuş:
"Vallâhi bu dünya, kocalarını öldüren gelinler kadar zâlimdir."
Burada "Kocalarını öldüren" sözü geçiyor ya, artık İslamoğlu durur mu? Hasan-ı Basrî Hazretleri'nin bu sözünü şöyle değerlendiriyor:
"Emevîler tarafından karısına zehirletilen Hz. Hasan'ı ima etse gerektir." (Sa: 18)
İslamoğlu'ndaki şu objektif ve ilmî(!) tavra bakın dostlar!
"Emevîlerin Hazreti Hasan'ı zehirlettiğini söylüyor" diyemiyor.
"Zehirlettiğini îmâ ediyor" da diyemiyor.
Kendini zorlaya zorlaya ancak "Îmâ etse gerektir" diyor. Ve bu da ilmî bir söz oluyor.
Ama ne yapsın, bu kadarcığını da söylemese şiî dostları gücenebilir.
İslamoğlu, "Hasan-ı Basrî Hazretleri'nin, Hazreti Muâviye zamanında ordu ile sefere çıktığını, Emevîlerin Horasan Valisi'ne kâtiplik ve tercümanlık yaptığını" yazıyor. (Sa: 18)
Doğrudur, itirazımız yok.
Ey İslamoğlu! Hasan-ı Basrî Hazretleri'nin yerinde siz olsaydınız, Hazreti Muâviye'nin –hem de İran'a- gönderdiği fetih ordusuna katılır mıydınız? Emevîlerin vâlisine kâtiplik ve tercümanlık yapar mıydınız?
"Evet" diyerek beni şaşırtırsanız sizi tebrik ederim. "Hayır" derseniz -ki Hazreti Muaviye muarızlığınız bunu icap ettiriyor- o zaman da şunu sorarım:
Bizzat hadiselerin içinde olan, gören yaşayan biri olarak, Hasan-ı Basrî Hazretleri bu vazifeleri kabul ettiğine göre, siz ondan daha mı anlayışlı daha mı hassassınız?
Ali EREN | 11.10.2013 16:36 | www.haberkita.com (http://haberkita.com/kader-risalesi-uzerinden-kaderi-inkar--2_130932.html)