Mûsikî - Oyun - Eğlence
Oyun ve eğlence birçok yönlerden meselâ şahsî, sosyal ve dinî yönlerden ele alınabilir.
Biz dinî yönüne bakmaya çalışacağız.
Konuya Peygamberimiz'in şu hadisiyle girelim: "Ben eğlenceden uzağım."
Oyun ve eğlenceler çok kere çalgılarla beraber icra ediliyor. Kendilerini böyle şeylere kaptıranlar, o hal içindeyken yapmaları gereken esas vazifelerini yapamaz hale geliyorlar. Herkesin görüp bildiği gibi, böyle şeyler insana önemli ve ciddi meseleleri düşündürtmüyor, boş şeylerle vakit geçirmeye alıştırıyor ve gittikçe kulluk vazifelerinden uzaklaştırıyor.
Tabiî ki her oyun ve eğlence böyle değildir. Yüzme ve güreş oyunları, düğün-nişan gibi sevinçli günlerde yapılan, aşırıya kaçmadan yapılan eğlenceler, çocukların mendil kapmaca, çelik çomak oyunu gibi oyunlar zararsız olanlardır.
Peygamberimiz (s.a.v.) çocukluk yıllarında Mekke'de çobanlık yaparken bir defasında eğlence ve çalgı sesi duymuş, merak edip koyunlarını bir arkadaşına emanet ederek sesin geldiği yere gitmek istemiş, fakat yolda kendisini bir uyku tutup uyuyakalmış ve çalgı çalınan yere gidememiştir. Başka bir zaman yine çalgı sesi duymuş, yine gitmek istemiş, yine önceki gibi uyku bastırıp uyuyakalmıştır. Peygamberimiz (s.a.v.) bunu daha sonra "Allahü Tealâ'nın kendisini kötülüklerden koruması" olarak değerlendirmiştir.
Peygamberimiz'in (sav) meşru gördüğü oyun, yarış, eğlence ve şakalaşmalar da vardır. Meselâ Hz. Aişe Vâlidemiz bir kızı evlendirmişti. Resûlülllah (s.a.v.) "Kızı kocasına götürdünüz mü? Keşke beraberinde bir de türkücü gönderseydiniz de; size geldik, size geldik, bizi selamlayınız, sizi selamlayalım diye türkü söyleseydi. Çünkü ensar (Medineliler) böyle şeyleri sever" buyurdu.
Aynı konuda, "Nikahı ilan ediniz, mescidlerde kıyınız, nikahta def çalınız. 'Helal (nikah) ile haram arasındaki fark, (helal olan) türkü söylenmesi ve def çalınmasıdır" buyurmuştur.
Peygamberimiz'in, söylenmesini istediği türkünün sözlerinin şimdiki şarkı ve türkülerinki gibi zararlı sözler olmadığına dikkat etmek icap eder. Bu çok mühim...
Nikahların, şimdiki defler gibi değil de zilsiz def çalınarak ilan edilmesi, halkın üzerine şeker ve hurma gibi şeylerin serpilmesi ve bunun kapışılması da Peygamberimiz'in caiz gördüğü hatta teşvik ettiği oyun ve eğlencelerdendir.
Peygamberimiz, bir defasında Hz. Aişe Validemiz'le koşu yapmış, yarışı Hz. Aişe (r.a.) kazanmıştı. Yıllar sonra tekrar yapılan yarışı, o zamana kadar Hz. Aişe şişmanladığı için Peygamberimiz (sav) kazanmış ve ona "Bu birincilik o birinciliğe karşılıktır" diyerek hanımıyla şakalaşmıştır.
Peygamberimiz (sav) "Ademoğlu için bütün oyunlar bâtıldır. Şu üçü hariç: Ok atıcılığı, at terbiyeciliği ve ailesi ile şakalaşması' buyurmuştur.
Peygamberimiz'in (sav) Habeşlilerin yaptıkları kılıç-kalkan oyununu Hz. Aişe ile birlikte seyrettiği de gerçektir. (Buhari /İ'deyn)
Meşru oyun ve eğlencelerden birisi de harplerde lâzım olan atıcılık, mızrak, ok ve kılıç oyunlarıdır. Peygamberimiz (sav) zaman zaman atıcılık meydanlarına uğrar ve bunu teşvik ederdi.
Güreş de meşrû oyunlardandır. Peygamberimiz (sav) Rükâne adındaki meşhur pehlivan ile güreşmiş ve onu arkası arkasına üç kere yenmiştir. Rükâne, "Ey Muhammed! Şimdiye kadar hiç kimse beni yenemedi. Beni yenen sen değil, sahip olduğun manevi güçtür" demiştir. Çünkü Rükâne öyle bir pehlivandı ki, bir sığır veya deve derisi yere serilse, Rükane de onun üzerinde ayakta dursa, derinin uçlarından çekilip asılsa, deri yırtılır ama Rükane olduğu yerde kalırdı.
Avcılık da o zaman hem spor hem geçim kaynağı hem de bir çeşit eğlence idi.
Enes radıyallâhü anhe, "Resûlüllah'ın zamanında at yarışı yapar mıydınız? Hz. Resûlüllah da yarışır mıydı?" diye soruldu, Hz. Enes "Evet, Resûlüllah, Şebha adındaki atıyla yarıştı, herkesi geçti. Kendisi de bu durumdan memnun oldu" demiştir.
Peygamberimiz'in Abda adında bir devesi vardı. Bu deveyi hiçbir deve geçemezdi. Genç bir deve ile yarışa katılan bir bedevî Abda'yı geçmişti. Bu, Müslümanların ağırına gitmiş, Hz. Peygamber (sav) de müslümanları "Allah bir şeyi yüceltebildiği gibi alçaltabilir de" buyurarak teselli etmiştir.
Peygamberimiz zamanında, Arabistan'ın coğrafi yapısından dolayı pek yaygın olmayan yüzücülük de câizdir. Peygamberimiz (sav) annesi ve Ümmü Eymen adındaki hizmetçileri ile birlikte çocukluğunda Medine'ye gitmiş, Neccaroğullarına ait su birikintisi gölde yüzmeyi öğrenmiştir.
Peygamberimiz (sav) dönemindeki eğlencelerden biri de ağırlık kaldırmaktır. Sefere katılanların aralarında ağırlık kaldırma yarışı olurdu. Hz. Peygamber (sav) bir gün büyük bir taşı yerden kaldırmaya çalışan insanların yanından geçmiş ve bu yarışı yasaklamamıştı.
Peygamberimiz (sav) çocukların kuşlarla oynamasını hoş görürdü. Hz. Enes'in, Ebû Umeyr künyesiyle anılan anne bir kardeşinin oynadığı nuğayr denilen serçe büyüklüğünde kırmızı gagalı bir kuşu vardı. Bu kuş öldüğü için Ebû Umeyr üzülmüştü. Hz. Peygamber (sav) onunla "Ey Ebâ Umeyr! Ne oldu nuğayr?" diye şakalaşmıştır. Fakat bir güvercinle oynayıp eğlenen bir adam görmüş, 'Bir şeytan başka bir şeytanı takip ediyor!' buyurmuştur. Çünkü güvercinle oynayan, birinci misalde olduğu gibi bir çocuk değil yaşça büyük biri idi.
Hz. Osman'ın zamanında büyüklerin güvercin uçurup eğlenmesi yaygın hale gelince, Hz. Osman bunun önüne geçmek için bir adam görevlendirmiştir.
Peygamberimiz'in torunu Hazreti Hasan'ın oynadığı bir köpek sebebiyle, Cebrail'in eve girmediği rivayet edilir. (Ahmed b. Hanbel, 1/85.)
İnsanları günaha sevk etmese de faydasız ve vaktin boşa harcanmasına sebep olan oyun ve eğlenceler câiz görülmez.
Câiz de olsa oyun ve eğlenceye dalıp namazı ve ibâdeti ihmal etmek, eğlenceyi kumara âlet etmek, oyun esnasında kötü sözler söylemek ve tesettüre dikkat etmemek, câizliği haram ve günaha çevirir.
İnsanın yanağında bir iki tane benin güzellik, çoğunun ise çirkinlik verdiği gibi, oyunun meşru olanı da olsa azı karar çoğu zarardır. Çünkü insan, dünyaya oyun ve eğlence için gönderilmiş değildir.
***
Hoş karşılanmayan oyunlardan biri de tavladır. Hz. Ali kumar için tavla oynayanları sabahtan akşama kadar hapsettirmiş ve insanların onlara selam vermemelerini istemiştir.
Üzerinde durulması icap eden meselelerden bir diğeri şarkıdır.
Bir imam, şarkı söylediği için Hazreti Ömer'e şikayet edilmişti. O şarkı "Ey nefsim! Sen de heva da, Mevlayı gözetip, ondan korkup sakınmıyorsunuz" diye biten, adı şarkı olan sözde bir şarkıydı.
Hz. Ömer araştırdı, şarkı denilen bu güzel sözün aslında şarkı olmadığını anladı, hatta bu son beyitten hoşlanıp kendisi de söyledi ve "Şarkı söyleyen söylesin" dedi.
Ama müzikli olsun müziksiz olsun, içinde fuhuş, ahlâksızlık, İslam inancına ve ahlâkına ters düşen sözler bulunan şarkıları dinlemek de söylemek de haramdır.
Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki:
"Bir kimse şarkı söyleyerek sesini yükseltince, Allah ona iki şeytan gönderir; o şeytanlar onun omuzuna otururlar ve susana kadar topuklarıyla göğsüne vururlar."
"Kim bir kadın şarkıcının bulunduğu yerde oturur onu dinlerse, kulaklarına kıyamet gününde erimiş kurşun dökülür."
"Ümmetim on beş şeyi işlediği zaman başına bela gelir."
Bunlar arasında şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinmek de vardır.
Meşhur sahâbîlerden İbni Mes'ud "Şarkı suyun ekini bitirdiği gibi kalpte nifak bitirir" demiş, İbni Ömer (r.a.) de içlerinde şarkı söyleyen biri olan ihramlı bir topluluğa uğradığında, şarkı söyleyen kimseye, "Allah senin ibâdetini kabul etmesin emi, Allah seni işitmesin emi!" demiştir.
Enfal sûresi 35. ayette "Müşriklerin namazı, Kâbe civarında ıslık çalmak ve el çırpmaktan ibarettir" buyuruluyor.
Ahenkli bir şekilde ıslık ve el çırpmak da mûsikîdir.
Kumar oynamak da her türlü beraberinde taşıyan bir kötülüktür.
Arapça da "meysir" olarak adlandırılan kumar "yüsür / kolaylık" kelimesinden gelir. Çünkü kumarda kazanılan, kolaylıkla elde edilen bir maldır. Bir emek karşılığı da değildir.
Kumar, kin ve düşmanlığa sebep olur. Kumarda kaybeden kaybettiğini geri almak, kazanan da biraz daha kazanmak için tekrar hırsla oyuna dalar ve o dar çemberden kurtulamaz. Çember gittikçe genişler ve kişi içinde kaybolur ve bir türlü ayrılamazlar. İşte kumarcıların kumara devam etmeleri bu yüzdendir.
Piyango, spor-toto, müşterek bahis gibi oyunlar da kumardır.
Bahis de kumardır. Muhammed b. Şirin "Bahse girmeyin çünkü bahse girmek kumardır" demiştir. (İbn Ebi'd-Dünya)
Sahabe efendilerimiz, iyiliklerden alıkoyduğu için dokuztaş gibi oyunları bile hoş görmeyip çocukları bundan uzak tutmuşlardır.
Kumar ve oyunlarda niyetlerin kötü olmaması, iki tarafın da razı olması, birilerinin bundan maddî-mânevî zarar görecek olmasını ortadan kaldırmaz.
***
Zamanımızda olduğu gibi, spor ve diğer oyunlar, kumara dönüşüyor, kitleleri uyutup yozlaştırıyor, kavga, yaralama ve hatta ölümlere sebep oluyorsa, onu tasvip etmek, câizdir, günah değildir demek mümkün değildir.
Eskiden yapılan ok atma, at ve deve yarışı ve koşuculuk câiz olan oyun ve eğlencelerdendir.. Ancak câiz olan at yarışları günümüzdeki gibi kumardan başka bir şey olmayan ve müşterek bahse tutuşma olan at yarışları değildir. Savaşlarda atların kullanıldığı zamanlardaki at yarışlarıdır.
Adı kumar olsun veya olmasın, başkalarının mallarını meşrû olmayan yollarla almak ve yemek haramdır. Âyette "Mallarınızı aranızda bâtıl yollarla yemeyin, ancak karşılıklı rızaya, gönül hoşluğuna dayalı bir ticaret sonucunda yiyin" (en-Nisa/29) buyrulmaktadır.
Bir diğer oyun satranç...
"Satranç, acemlerin kumarıdır" buyuran Hz. Ali Efendiniz, bunu eline ateş almaktan daha tehlikeli görmektedir.
İmam-ı Azam, "Bir an için ondan uzaklaştırmak için satranç oynayanlara selam verilebilir" buyurmuş, İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel haram, İmam Şafii, "Muhakemeyi güçlendirmesi, savaş taktiklerine ve hilelerine alıştırması yönünden daha hafif görüp" mekruh olduğunu söylemiş, İmam Gazali "İsterse karşılıksız oynansın, şiddetle mekruh olur" demiştir. Ebussuud Efendi de şiddetle karşıdır.
Ve tavla...
Bu oyunla ilgili hadisi şeriflerde "Tavla oynayan, Allah'a ve Rasûlüne isyan etmiştir" gibi ağır ifadeler bulunduğu için, âlimlerin çoğunluğu bu hadislerden ve sahâbî uygulamalarından hareketle tavlanın haram olduğunu ifade etmişlerdir.
Mûsikî...
Mûsikî insanları etkisi altına alıp oyalamakta, aslî görevlerden uzaklaştırmakta ve toplumu zevk ve eğlence toplumu haline getirmektedir. Mûsikîde, kadın veya gencin sesi, şehveti ve nefsi tahrik edip fitneye sebep olacaksa söylemek de dinlemek de haramdır. Kaldı ki, kadının ahenkli olarak Kur'an okumasını dinlemek bile haramdır.
Şehevi arzularının esiri olan kişilerin aşırı derecede müziğe düşkün olmaları, onları kötülüklere hazır hale getirmektedir. Zamanının çoğunu müzik dinleyerek geçirenler, sonuçta sefih hale gelmekle karşı karşıyadırlar.
Kur'an-ı Kerim'de oyun ve eğlencenin değersizliğine işaretle şöyle buyuruluyor:
"Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir." (Ankebut sûresi, âyet: 64)
Ali Eren | 02.12.2013 12:00 | http://www.haberkita.com/m-fbsik-ee--oyun-eglence_160158.html (http://www.haberkita.com/m-fbsik-ee--oyun-eglence_160158.html)
			
			
			
				selamun aleykum
tavla konusunda net hadisi şerifler varmı?
yada zar ile oynanan oyunlar ile ilgili