Revaçta Bir Türk Sporu: Yere Tükürmek
(http://insanvehayat.com/wp-content/uploads/2014/03/tukur-610x250.jpg) (http://insanvehayat.com/revacta-bir-turk-sporu-yere-tukurmek/)
Hayli zaman oldu, bir haberde ilişmişti gözüme: Yere tükürmek gibi ikrah verici ve muhatabını tiksindirici fiiller "azgelişmiş" ülkelerde sıkça vuku bulurmuş. Bunun üzerine "gelişmekte olan" bir ülke olmadığımızı, gelişebilmek için daha birkaç fırın ekmek yememiz gerektiğini düşündüm o an; haksız da sayılma(zdı)m!
Insanımızın maalesef en fena alışkanlıklarından biri yere tükürmek; adeta son birkaç on yılda geliştirdiğimiz sözüm ona bir "ulusal spor!" Özellikle sabahları işe, okula vs. giderken bu alışkanlıktan mahrum olan biz "azınlıklar" hiç de iç açıcı manzaralarla karşılaşmıyoruz. Ne aklın, ne de ruhun tahammül edemediği bu manzaranın, ben kendimi bildim bileli, çaresini düşünmüş değiliz. (Mesela Osmanlılarda hususi bir memur yapardı bu işi.) Oysa bu kaba fiil aslında sağlık açısından da son derece zararlı. Nitekim yazılı basında çıkan bir haberde, "insan tükürüğünde yaklaşık 600 değişik mikrop bulunduğunu, 1 santimetreküp tükürüğün yaklaşık 250 milyon mikrop taşıdığını" okudum. Öte yandan haberi yapan muhabirin görüşüne başvurduğu uzmanın ifadelerine göre, "hastalık durumunda tükürüğün taşıdığı mikrop sayısı" artıyormuş ve "yere tükürme ile verem, kronik bronşit, zatürre ve grip gibi hastalıklar" bulaşabiliyormuş.
Mesele hakkında özellikle istanbul'a dair yazıp çizen eskilerden bir şeyler çıkar mı diye aranırken kitaplığımda Burhan Felek'in "Eski istanbul Hikâyeleri" (1971) ilişti gözüme. Çoktandır yazmayı tasarladığım bu başlık için malzeme çıkar düşüncesiyle, vaktiyle okuduğum kitabı hemen açıp içindekiler kısmını şöyle gözden geçirdim; yanılmamıştım. Söz konusu istanbul olunca ve ona dair hikâyeler anlatılınca "tükürük"ten bahis açılmaması düşünülemezdi. Nitekim Felek, gerçek olduğunu söylediği bir hikâyesinde sıcak günlerde güneşlenmek için dışarı çıkan ve parklarda banklar üzerine oturup yahut dalıp boş gözlerle ortalığı seyreden insanlardan açıyordu bahsi ve şöyle devam ediyordu:
"Şuraya buraya konmuş sıralara bilhassa yaşlı şehirliler oturur. Bunlar ağır ağır laf ederler. (...) Böylece hem vakit geçirir, hem ısınırlar. Güneş vücudu ısıtınca kan cevelan eder, insanın sırtı kızınca da göğsü sıkışır, öksürür. (...) Eh, öksüren adam ancak hılk, yani balgam çıkarmakla rahat eder."
"Tükürük Müfettişi" başlığını taşıyan bu hikâyenin esas konusu başlığında da belirtildiği gibi, meşhur bir parkta tükürürken yakaladığı adamlara ceza kesen bir sözde memurdur. Sözde diyorum, zira hikâyenin devamında görülüyor ki zabıtanın da peşinde olduğu ve kıyafetiyle gerçekten sivil bir memuru andıran bu adam bir sahtekârdır ve suçüstü yakaladığı kurbanlarından ne koparırsa kâr sayar! Hikâye, yukarıda da söylediğim gibi yazarının ifadesine göre hakikattir. Bence ilginç ve kayda değer tarafı düzmece de olsa böyle bir kurumun olabileceğini işaret ediyor olması. Bugünün kanun-yapıcıları için bir ipucu olabilir bu yazı. Gerçi kanunda (Kabahatler Kanunu, madde 32) şöyle bir madde mevcut, "Yetkili makamlar tarafından adlî işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir."
Hoş, kanunu tükürük fiilini cezalandırmak için kullanabilmek biraz yargıç yorumu gerektiriyor; fakat elde şimdilik bu var ve biz sokakları görgüsüzce kirletenleri ancak bu yolla cezalandırabiliriz. Hâlbuki mesela geçen yılın Aralık ayında çıkan bir habere göre Londra'nın Enfield Belediyesi, "yere tükürenleri 80 ingiliz sterliniyle cezalandıracağını" ilan etmişti. Demem o ki, bizde de belediyelere, özellikle 72 milletin göğsünü zorla ve hoyratça emdiği istanbul'un belediyesine bu konuda büyük iş düşüyor. Eğer düşünürlerse ben gönüllü "sivil memur" olmaya adayım...
Harun TUNCER | 13 Mart 2014 | http://insanvehayat.com/revacta-bir-turk-sporu-yere-tukurmek/