Sadakat islami Forum

EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK => SAĞLIKLI YAŞAM => Konuyu başlatan: rahname - 06 Ocak 2007, 22:50:58

Başlık: Göz Sağlığı İle İlgili Bilgiler-Haberler
Gönderen: rahname - 06 Ocak 2007, 22:50:58
AĞLAMAK EN AZ GÜLMEK KADAR ÖNEMLİ...


Sağlığımızı, yaşam kalitemizi ve güzelliğimizi tehdit eden en büyük sorunların başında stres gelir. Ama doğamız o kadar mükemmel bir tasarımdır ki, her sorunun çaresi, her derdin dermanı içinde saklıdır. Örneğin gülmek de ağlamak da sandığımızdan çok daha değerli ve sağlıklıdır. Tebessüm ya da kahkaha, içimizden dalga dalga yükselir, kendiliğinden dışarı taşar. Yüzümüzü aydınlatır, içimizi arındırır. Daha da önemlisi stresin vücudumuzda yarattığı tüm biyokimyasal tepkileri etkisiz hale getirir.

Engel olmayın

Ağlamak en az gülmek kadar önemli. Ağlamak yoğun duyguları takip eder. Bu genelde üzüntüdür ama bazen neşe ve kahkaha da olabilir. Nezle olduğumuzda, rüzgarda gözümüz yaşardığında ya da soğan doğradığımızda akan gözyaşları ile içimizi derin duygular kapladığında gözlerimizden süzülen gözyaşları farklıdır. Bu tip gözyaşlarının hormonal ve kimyasal içerikleri değişiktir. Gözyaşını tahlil ettiğimizde içinde acı ve ağrıya karşı dayanıklılığımızı artıran bir çeşit endorfin hormonu, vücudumuzdaki stresin önde gelen belirtilerinden olan ACTH hormonu ve prolaktin hormonu olduğunu görüyoruz. Bu tip gözyaşında yoğun bir şekilde manganez minerali de bulunur. Bu mineral iskelet sistemi ve üretkenliğin yanı sıra duygusal dalgalanmalarımızla da yakından ilişkilidir. Ağlarken biraz yoruluruz ama sonra kendimizi çok daha iyi hisseder, açılırız. Araştırmalar duygusal gözyaşlarının stresle yükselen bazı kimyasalları dışarı atmamıza yardımcı olduğunu gösteriyor.

Sağlığımızın sigortası

Kadınlar, erkeklerden yaklaşık 4 kat daha sık ağlar. Bunun nedeni büyük bir ihtimalle vücutlarında erkeklerden çok daha fazla (yüzde 60) prolaktin olmasıdır. Ağladıktan sonra prolaktin seviyeleri normale döner. Ruh sağlığı yerinde olan insanlar gerektiğinde ağlar ve başkaları ağladığında da anlayışla karşılar. Ağlayabilen insanlar strese bağlı hastalıklara karşı daha dirençli olur ve daha geç yaşlanır. Ne yazık ki erkeklere daha çocukken ağlamanın zayıflık olduğu öğretilir. Derin duygular gerçekte gücü temsil eder. Derin sevgiler olmadıkça, derin acılar ve gözyaşları da olmaz. Sevginin tedavi gücüne hiçbir ilacın ya da yöntemin ulaşması mümkün değildir. Gençliğini uzun yıllar koruyabilen insanlara dikkat edin, gözleri sevgiyle doludur. Duygusal dengemiz her şeyden önemlidir. Belirli araştırmalar estetik cerrahinin bizi en fazla 10 yaş gençleştirebileceğini belirtirken, duygusal denge ve pozitif düşüncenin biyolojik yaşımızı 15-20 yıl öncesine götürebileceğini kaydediyorlar

Yazan: Dr. Yasemin Fatih Amato
Başlık: Göz tansiyonundan habersiz yaşayan yüz binlerce insan var
Gönderen: Vuslat Yolcusu - 10 Haziran 2007, 15:08:10
Halk arasında göz tansiyonu olarak bilinen glokom, önlenebilir körlük nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Tahminlere göre Türkiye'de 1,5 milyon glokom hastası bulunuyor. Ancak bunların büyük bölümü hastalığının farkında değil. Sadece 300 bin kişi düzenli glokom tedavisi görüyor.
 
 
Göz tansiyonunda erken teşhis çok önemli. Ama hastaların çoğu görme hücrelerinin yüzde 40'nı kaybettikten sonra doktora başvuruyor.
 
Türk Oftalmoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik, "Ülkemizde 1,5 milyon glokomlu bulunduğunu tahmin ediyoruz. Bunlardan sadece 300 bini tedavi görüyor. Yaptığımız bir araştırmaya göre halkın yüzde 97'si glokomun ne olduğunu bile bilmiyor. Göz tansiyonunu duyanların oranı ise yüzde 27 civarında." açıklamasını yaptı.

Glokom, göz içi basıncının (göz tansiyonu) yükselmesi nedeniyle görme sinirlerinin ölmesiyle ortaya çıkıyor. Hastalığın ilk dönemlerinde bakılan noktanın çevresi karartı halinde görülüyor. Zamanla bu karartı merkeze doğru ilerliyor. Hastalığın son noktasında görme yeteneği tümüyle yitiriliyor.

Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik, glokomda erken teşhisin çok önemli olduğunu kaydetti. Hastaların genellikle rahatsızlıklarının farkına varmadıklarını vurgulayan Tamçelik, "Glokom genellikle görme hücrelerinin yüzde 40'ı kaybedildikten sonra teşhis ediliyor. Hastalık, çoğunlukla gözlük muayenesi ya da başka bir sebeple göz hekimine geldiğinde anlaşılıyor." dedi. Tedaviyle göz hücrelerindeki tahribatın geriye döndürülemediğini hatırlatan Tamçelik, ancak kötü gidişi durdurabildiklerini aktardı. Glokomun kendi içinde çeşitli gruplara ayrıldığını anlatarak, bazı durumlarda göz tansiyonu yükselmediği halde görme sinirlerinin hasara uğrayabildiğini belirtti.

Hastalığın daha çok 45 yaş üstü kişilerde görüldüğünü söyleyen Tamçelik, "45 yaş altı olup göz tansiyonu yüksek çıkanlar, her iki yılda bir, 45 yaş üstünde risk taşıyanlar da her sene göz muayenesi yaptırmalı. Diğerlerinin ise 4 yılda bir yaptırması yeterli." tavsiyesinde bulundu.

Prof. Tamçelik, miyopları gözlükten kurtarmak için uygulanan lazer tedavisinde korneanın inceltildiğini hatırlatarak, "Bu nedenle lazer yaptıran kişilerde göz tansiyonu ölçümlerinde sonuçlar yüksek olduğu halde düşükmüş gibi çıkıyor. Bu nedenle hastaya lazer tedavisi uygulanırken glokom riski taşıyıp taşımadığına bakılmalı." şeklinde konuştu.
Başlık: Göz tansiyonundan habersiz yaşayan yüz binlerce insan var
Gönderen: Fatihan - 10 Haziran 2007, 15:13:12
Sağolun...
Başlık: Göz tansiyonundan habersiz yaşayan yüz binlerce insan var
Gönderen: rahname - 10 Haziran 2007, 20:37:06
Alıntı yapılan: "fatihan"
Sağolun...
Başlık: Göz Sağlığı İle İlgili Bilgiler-Haberler
Gönderen: Tuğra - 07 Mart 2008, 14:03:26
GÖZ ÇEVRESİ SORUNLARI VE ÖNLEMLER

Yorgun ve şiş gözler
Çok az ya da çok fazla uyku, bir gece önce alınan alkol, aşırı kafein tüketimi, stres ile yapay ışıklar bilgisayar ve televizyon gibi olumsuz etkenlere uzun süre maruz kalmak sabahları şiş gözlerle uyanmanın başlıca nedenidir. Ertesi sabah aynada hoş olmayan görüntülerle karşılaşmak istemiyorsanız bir gece önceden almanız gereken birkaç basit önlem var.



Ne yapmalı?
Zambak, papatya, ıhlamur ve lavanta çaylarıyla yapılan güzellik kürleri gözlerdeki yorgunluk ve şişlikleri gideriyor. Bunun için örneğin bir tutam ıhlamuru 1 çay fincanı kaynar suya ilave edip 10 dakika bekletin. Süzüp soğumaya bırakın. 2 makyaj pamuğunu çaya batırıp göz kapaklarınıza uygulayın. 10 dakika bekleyip, yıkayın. 2 dilim çiğ patatesi göz kapaklarınıza yerleştirip 15 dakika bekleyin. Yıkayıp kurulayın. Gözaltı şişliklerine antioksidan özellikli göz kremleri de sürebilirsiniz.
Sorununuz kronikleştiyse ve ne yaparsanız yapın şiş gözlerle uyanmaktan kurtulamıyorsanız kalp-damar sistemini etkileyen sporlar yapın. Yürüme, koşma, bisiklet ve aerobik gibi sporlar, vücutta ödeme yol açan tuz ve toksinlerin atılmasını sağlıyor. Bu sporlar tüm vücuttaki şişliklerin giderilmesine yardımcı oluyor. Şişliklerin inmesini beklemek için yeterli zamanınız yoksa bir parça buzu göz çevresine gezdirerek sürün.
Şiş gözleri makyajla kamufle etmek için ten renginize uygun kapatıcıyı elmacık kemiklerinize kadar geniş bir bölgeye ince bir kat halinde sürün. Farınızı koyu renklerden seçin. Koyu renkli bir rimeli sadece üst kirpiklerinize sürün.



Göz torbaları
Gözaltı torbaları ya dengesiz bir yaşam stili ve kötü alışkanlıklar sonucunda oluşuyor ya da genetik yapıdan kaynaklanıyor. Bazen az uyku ya da adet dönemlerinde de ortaya çıkabiliyor.
Hiçbir kozmetik ürünü ya da doğal ürün bu sorunu çözmeye yeterli değil. Ancak damar duvarlarını ve kılcal damarları güçlendirici yöntemlerle gözaltı torbalarını hafifletmek mümkün.



Ne yapmalı?
Günlük öğünlerinizi C, PP ile E vitaminli ve bioflavonoidli besinleri içeren gıdalarla ve orman ürünleriyle zenginleştirin. Yağlı yemeklerden ve stresli ortamlardan uzak durun. Günde en az 8 saat uyuyun. Gözaltı torbalarını hafif makyaj hileleriyle kapatın. Bunun için uygun kapatıcılar kullanabilirsiniz.



Kaz ayakları
Genelde ilerleyen yaşla artan bu kırışıklıkların bir nedeni gülüş şeklidir. Gözlerini iyice kısarak gülmek kaz ayaklarının erken yaşlarda ortaya çıkmasına neden oluyor.



Ne yapmalı?
Retinol çeşitlerini içeren göz kremlerini kullanabilirsiniz. Güneş ışınlarına karşı özel kremler kullanın. Göz çevresini sürekli nemlendiren doğal kremler hazırlayın. Göz egzersizlerini her gün düzenli olarak yapın. Göz Çevresini canlandırmak için 2 salatalık dilimini göz kapaklarınıza yerleştirip 15 dakika bekletin. Göz çevresine ayda bir veya iki kez bademyağı içeren doğal kremler kullanın.


DOĞAL REÇETELER


Yorgun gözler için:
2 poşet çayı yarım çay fincanı kaynar suda 15 dakika demlendirip soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp elinizle sıkın. Göz kapaklarınızın üzerine yerleştirip 10 dakika bekletin ve yıkayın.



Gözaltı torbaları için:
2 çay fincanı kaynar suya 2 çorba kaşığı fındık yaprağı ekleyip 15 dakika bekletin. Süzüp buzdolabında soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp elinizle sıkın ve göz kapaklarınızın üzerine yerleştirin. 10 dakika bekletip yüzünüzü yıkayın.
Bir bardak kaynatılmış rezene çayını soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp göz kapaklarınıza yerleştirin ve 15 dakika bekleyin.



Gözaltı morlukları için:
Papatya çayı ya da lavanta çayını soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp elinizle sıkın. Göz kapaklarınıza uygulayın.



Göz çevresi kırışıklıkları için:
1 kahve fincanı soya yağı, 1 kahve fincanı bademyağı ve yarım kahve fincanı avokado yağını bir kapta karıştırın. Parmak uçlarınızı bu karışıma batırıp göz çevresine masaj yaparak sürün. Bu uygulamayı akşamları yatmadan evvel yapın. Sabahları yüzünüzü yıkayıp kurulayın.



Kirpikleri uzatmak için:
1 bardak suyu kaynatın. 1 çay kaşığı hint yağı ve 12 gr kakao yağı ekleyip karıştırın. Kabı sıcak su dolu bir başka kabın içine yerleştirip krem kıvamına gelene kadar ısıtın. Karışımı soğutup 15 gün boyunca yatmadan önce gözlerinize kaçırmamaya dikkat ederek kirpiklerinize sürün. Sürme işlemini kirpik kökünden uca doğru uygulayın.



Kirpikleri gürleştirmek için:
Eşit ölçüde hint yağı ve badem yağını bir şişede karıştırıp 15 gün boyunca akşamları yatmadan önce gözlerinize kaçırmamaya dikkat ederek kirpiklerinize dipten uca doğru sürün.
lezzet.com
Başlık: Renkli lens uğruna gözlerinizi karartmayın
Gönderen: belya - 23 Mart 2008, 22:15:39
Renkli gözlü görünmek gençlerin yeni trendlerinden. Daha ‘havalı’ ve farklı görünme isteği, gençler arasındaki kontakt lens kullanımını artırıyor. Ancak bilinçsiz ve hatalı kullanımın vereceği zararlar konusunda kullanıcılarının yeterli bilgiye sahip olduğunu söylemek de zor.

Adana Maya Göz Merkezi, Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Adil Tekin, kontakt lens kullanımının genç hanım ve erkekler arasında kozmetik kaygılarla tercih edilen bir aksesuar haline geldiğini hatırlatarak bu araçların çok dikkatli bir şekilde göze takılması gerektiğini söylüyor. İster numarasız, ister görme kusurlarını düzelten optik amaçlı kontakt lens taksın, kullanıcıların mutlaka mutlaka doktor kontrolünden geçerek göz yapısının lense müsait olup olmadığının belirlenmesi gerektiğinin altını çizen Tekin, lensin göze uygun çapta olup olmadığı, renk, oksijen ve su geçirgenliği gibi özelliklerinin önceden saptanması gerektiği yönünce uyarılar yapıyor.

Gözdeki kornea tabakasının gözyaşı ve oksijenle beslendiğini hatırlatan Tekin, bütün lenslerin az ya da çok korneayı bu hayati gıdaları almaktan alıkoyduğunu ifade ediyor. Uygun olmayan lenslerin kısa ve uzun dönemde gözde kuruluk veya alerjik bazı rahatsızlıklara sebep olacağının altını çizen Tekin, temizlik kurallarına uyulmadığı takdirde söz konusu sürenin uzayıp kısalabileceğini söylüyor. “Mikroorganizmalar ve yabancı maddeler için elverişli ortam oluşturan kontakt lenslerle yaz aylarında havuza girilmemeli. Çünkü göz sürekli kapaklarla yıkanıp siliniyor. Kontakt lens ise korneamızda kullanılan bir protezdir. Her zaman gözde mikrop yuvası haline gelme riski var. Özellikle çok tozlu ortamlarda ve yoğun sigara içilen yerlerde bu risk yüksektir. Ayrıca lens sürekli takıldığında gözde kızarıklığa ve kaşınmalara yola açabilir.” diyen Opr. Dr. Tekin, bütün lenslerin günlük takılıp çıkartılmasını tavsiye ediyor.

Gözlük reçetesi ile lens alınamaz

Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. İbrahim Taşkın da günümüzde rahatlıkla ulaşabilen kontakt lensleri her isteyenin gözüne takamayacağı uyarısında bulunuyor. Taşkın, birtakım kimyasal özellikleri bulunan lenslerin gece kullanılmasının pek uygun olmadığını belirterek hatalı lenslerin gözde beslenme bozukluğuna yol açıp kornea damarlarının beyazlaşmasına neden olabileceğini ve bu durumda da mikrop kapan gözde iltihaplanma ve benzeri hastalıkların görülebileceğini söylüyor. Taşkın, gözlük reçetesiyle kontakt lens alınamayacağını söyleyerek, “Lensin markası, markanın modeli, eğrilik yarıçapı, çap ve biyopsisi... Bunlardan herhangi biri değiştiği zaman lens yeniden hekim tarafından kontrol edilmeli. Sadece numara yazılarak reçete ile gidilip bu ürün alınamaz, alınmamalı. Zaten reçete olmadan bir optisyenin kontakt lens satması yasaktır.” diyor.

Kontakt lens alırken...
Görme keskinliği bir hekim tarafından değerlendirilmeli. Göz numarası tespit edilmeli. Biyomikroskop ile göz muayenesi ve gözyaşı değerlendirilmeli. Lensler alınırken ambalaj paketi veya folyosunun açılmamış ve son kullanım tarihinin geçmemiş olmasına dikkat edilmeli. Lensin karışmasını önlemek için daima aynı gözden başlanılmalı. Bazen ambalaj içinden lensi almakta zorlanılabilir. Bu durumda cımbız ve benzeri bir alet kullanılmamalı. Lensin temiz ve nemli olması gerekir. Çizik, çentik, yırtık veya çatlak bulunmamalı ve küçük parçacıklar yapışmış olmamalıdır. Lenslere dokunmadan önce mutlaka eller yıkanmalı. Eller yıkanırken yağ, losyon ya da parfüm içermeyen bir sabun ve pamukçuk bırakmayan havlu tercih edilmeli



zaman
Başlık: Ynt: Renkli lens uğruna gözlerinizi karartmayın
Gönderen: Asfa - 23 Mart 2008, 22:28:13
bu güzel paylaşım için Allah (c.c.) razı olsun kardeşim önemli bir mevzu
Başlık: Gözün sihhatini korumak
Gönderen: MAVERA02 - 28 Mart 2008, 17:44:06
GÖZÜN SIHHATİNİ KORUMAK:

Göz Cenâb-ı hakkın insanlara bahşetmiş olduğu nimetlerin en büyüklerindendir, göz nimetinin yerini ve yaptığı vazifeyi bir başka âzanın yapması mümkün de değildir. Ancak her âzayı olduğu gibi gözü de hilkatine uygun olarak Allah’ın helal kıldığı şeylere bakmak ve onun sıhhatini iyi korumak gerekir.

Gözü korumak için de bir takım sebze ve meyvelerden istifade edilir. Mesela havucun göz sağlığına iyi geldiğini duymayan yok gibidir.
Göz sağlığı ile alâkalı birkaç Hadis-i şerifi ve Peygamberimizin tavsiyelerini burada zikretmek istiyorum.

Her ilaç, herkese aynı şekilde tesir etmez. Başka doktora da gidip kullanılan ilaçları göstererek başka ilaçları denemek iyi olur. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, her hastalığın ilacını yaratmıştır. Yalnız ölüme çare yoktur.) [Taberani]

Göğe, denize ve yeşile bakmak insanı dinlendirir. Yeşilliğe bakmanın göze cila verdiği, gözü kuvvetlendirdiği, denize bakmanın ibadet olduğu, Peygamber efendimizin akarsuya ve yeşilliğe bakmaktan hoşlandığı hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Ebu Nuaym)

Yine hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Üç şey, göze cila verir: Yeşilliğe, akarsuya ve güzel yüze bakmak) [Hakim]
(Sürme çekmek, yeşilliğe ve güzel yüze bakmak gözü kuvvetlendirir.) [İ.Süyuti]

(Aksırınca "Elhamdülillah" diyen göz ağrısı görmez.) [Taberani]
Bakması helal olan kimselere bakmak faydalıdır. Yoksa, yabancı kadınlara bakmak, gözü zayıflatır, kalbi karartır.
Gözü ağrıyan biri, Ali bin Mûsa Râdi hazretlerine gitti. O da, (Her perşembe günü bıyığının ucundan biraz kes) buyurdu. Hasta denileni yaptı. Bir daha gözü ağrımadı.

Göz ağrısı için, Kur'an-ı kerimi okumasını bilmeyenin de, Mushafa bakması çok faydalıdır. Peygamber efendimiz gözü ağrıyınca, Cebrail aleyhisselam (Mushafa bak!) dedi. (Şir’a)
Mü’min baktığı şeye ibret nazarı ile bakmalı, gözümüzü madden ve mânen kirletecek hususlardan uzak tutmaya çalışmalı, Kur’an-ı Kerim okuyarak cilalandırmalıyız.

Muhabbetlerimle.. A.Kadir ÖKSÜZ
Başlık: Göz Sağlığı İle İlgili Bilgiler-Haberler
Gönderen: turab - 22 Nisan 2008, 09:20:17


Biyolojik Gözyaşı
 
* Gözyaşlarımız, ruhumuza ve bedenimize dâir ne tür mesajlar vermektedir?
* Gözyaşlarımız bir besin deposu mu, korneanın besin ve oksijen ihtiyacı gözyaşlarımız vasıtasıyla nasıl temin edilmektedir?
* Gözyaşlarımızın, gözlerimizi yakmaması için bizlere nasıl hassas bir denge unsuru
bahşedilmiştir?
* Gözyaşına yerleştirilmiş olan 'mikroplara karşı gözü korumakla vazifeli' maddelerden haberdâr mıyız?
* Gözyaşının oluşturulmasında rol alan tabakalar ve vazifeleri...
* Gözyaşının çoğu zaman farkında olmadığımız fonksiyonları...


 Gözyaşı kimi zaman üzüntünün, kimi zaman da sevincin bir ifadesi olarak akar. Bazen de insandaki kalb inceliğinin bir emaresi olarak boşalır. Gözyaşlarımız, ruhun penceresi olan ve yalan söylemeyen gözlerimizin, iç dünyamızdan dışa açılan bir dili oluverir âdeta. Gözyaşının kalb ve ruha dâir verdiği mesajlar yanında, bedene dâir verdiği mesajlar da vardır.

Gözyaşının fonksiyonlarını tam olarak yerine getirebilmesi ve insanların rahat bir şekilde dünyayı seyredebilmesi için, gözyaşı salgılayan bezlerle göze ait diğer yapıların tam bir uyum ve ahenk içinde çalışması gereklidir. Gözyaşı sistemi dikkatle incelendiğinde, ondaki mükemmellik daha iyi anlaşılacaktır.

Gözyaşı üretiminde işletilen mu'cize bir sistem!
Gözden çıkıp yanaklardan aşağı süzülen sıvı, sadece bir su damlası değildir. Gözyaşı üretim sistemi; lipid (yağ) tabaka, aköz (sıvı) tabaka ve müsin olmak üzere üç tabakadan yapılmıştır. Gözyaşının tam olarak vazifesini yapabilmesi için bu tabakaların her birine ehemmiyetli vazifeler yüklenmiştir. Bu tabakaların herhangi birinde meydana gelebilecek bir eksiklik kornea (gözün saydam tabakasında) ve konjonktiva (dışardan gözü saran zar yapısı) tabakasında gözün kaybedilmesi dahil çeşitli seviyelerde rahatsızlıklara yol açabilir.

Göz kapağının kenarına yerleştirilmiş olan Meibomius ve Zeis bezlerinden salgılatılan 0,1 mikron kalınlığındaki lipid tabakası, sistemin en dış kısmında yer alır. Gözyaşı damlasının yüzey geriliminin düşük olması, lipid tabaka vasıtasıyla sağlanır; ayrıca lipid tabakası gözyaşının gözün bütün yüzeyine ince bir film gibi yayılmasına vesile olur. Böylece gözyaşının göz kenarlarında aşırı miktarlarda birikmesi engellenir. En önemlisi de lipid tabaka vasıtasıyla meydana getirilen düzgün satıh net görmeye katkıda bulunur. İnce bir film şeklinde yaratılan lipid tabakası, bir diğer fonksiyonu olarak gözyaşının buharlaşmasının geciktirilmesinde de rol oynar. Lipid tabakasının yetersiz olması durumunda ise, yüzey gerilimi artar ve gözyaşının göze düzgün ve eşit dağılımında problemler görülür ve bu da görme kalitesinde azalmaya yol açar. Ayrıca gözyaşı çok çabuk buharlaşması neticesi, gözün çabuk kurumasına sebep olur.

Orta kısımda bulunan aköz (sıvı) tabakasının yapılmasında hem gözyaşı bezi, hem de yardımcı gözyaşı bezleri, olan Krause ve Wolfring bezleri vazifelendirilmiştir. Gözün üst dış tarafında yer alan gözyaşı bezinin çalıştırılması için gerekli emirler, yedinci kafa siniri vasıtasıyla gönderilir. Bu bez, salgısını kanalcıklar yoluyla üst kapağın iç kısmına gönderir. Gözün konjunktivası içine yerleştirilmiş yardımcı gözyaşı bezleri, gözün normal gözyaşı salgısının üretiminde birlikte rol alırlar. Gözümüze zarar verebilecek kuru, sıcak, rüzgârlı havalarda ve benzeri durumlarda Rahmeti Sonsuz’un verdiği refleks fonksiyonuyla gözyaşı salgısı artırılabilir. Üç tabakalı gözyaşı sisteminin asıl bileşeni olan aköz tabakası yaklaşık 8 mikron kalınlıkta yaratılmıştır. Görme fonksiyonunu yerine getirebilmesi yaratılış kanunları gereği korneanın damarsız ve su bakımından fakir (dehitrate) bir yapıda olmasını gerektirir. Damarsız yapıdaki korneanın, glikoz ve ihtiyacı olan diğer besin maddeleri, gözyaşından ve göz içi sıvısından sağlanırken oksijen ihtiyacı da, gözyaşı vasıtasıyla atmosferdeki oksijenden difizyonla temin edilir. Bunun yanında, miktarları uygun bir şekilde ayarlanmış elementlerle (sodyum, potasyum ve klor iyonları) gözyaşının osmotik basıncı (302 miliosmol/litre) ayarlanır. Kornea'nın sudan arındırılmasında bu hassas osmotik basınç önemli rol oynar. Gözyaşının pH değerinin 6,5-7,6 aralığında kalmasına vesile olan maddeler (en önemlisi bikarbonat iyonu) aköz tabakasında uygun miktarlarda bulunmaktadır. pH değerinin bu hassas dengede tutulmasının bir hikmeti, kendi gözyaşımızın gözümüzü yakmaması ve ferah tutulmasını sağlamaktır. Mikroplara karşı gözü korumada vazifeli laktoferrin, lizozim gibi maddeler ve antikorlar (özellikle immunglobulin A) ile demir, bakır, magnezyum, kalsiyum, fosfat iyonları ve laktat, sitrat, askorbat ve aminoasitler gibi pek çok molekülü de rahmetin bir tecellisi olarak gözyaşı içine yerleştirilmiştir. Bütün bunlar gözyaşının basit bir sıvı olmadığının delilleridir.

Gözyaşının en iç tabakası olan müsin, konjonktivadaki Goblet hücreleri, Henle kriptaları ve Manz bezlerinden salgılatılan sıvı ile yapılır. Müsin, epitel ile aköz tabaka arasında önemli bir bağlantı noktasıdır. Korneanın ön yüzünde yer alan epitel hücrelerinin üzerindeki villus denen çıkıntılar, müsin tabakasıyla doldurulur ve net görmede vazifelidirler. Müsin hidrofobik (suyu sevmeyen) bir yapıda olan korneanın endotel yüzeyinde ince bir film teşkil ederek aközün tabakasının tutunabilmesine yardım eder. Böylece gözyaşı korneanın ön yüzeyine tutunur ve her tarafa rahatlıkla yayılır. Müsin eksikliğinde aköz ve lipid tabakalarının kornea üzerinde durması zorlaşır ve gözyaşı eksikliğine bağlı rahatsızlıklar ortaya çıkar.

Gözyaşına yüklenen vazife
Gözün dış ortama açık yüzeyleri olan kornea ve konjonktiva, cildimizden farklı olarak keratinsiz bir yapıda yaratılmıştır. Korneanın görme fonksiyonu için gerekli olan bu keratinsiz yapısı saydam kalabilmesi için gözyaşıyla sürekli nemli tutulmaktadır. Gözyaşı içine Rezzâk-ı Kerim tarafından konulan besin maddeleri, damarsız bir yapıda olan korneanın hem beslenmesini, hem de içindeki koruyucu faktörler yardımıyla çeşitli mikroorganizmalardan korunmasını sağlar. Kornea metabolizmanın atık ürünleri, korneanın yıpranmış epitel hücreleri ve göze kaçan yabancı cisimler, gözyaşıyla gözden uzaklaştırılır. Göz kapaklarının göze zarar vermeden açılıp kapanabilmesi de, gözyaşıyla sağlanan kayganlık sayesinde gerçekleştirilir. Ayrıca, gözyaşının göz yüzeyine tamamen yayılabilmesi ve ortamdan temizlenebilmesi için de, göz kapaklarının belli sayıda kırpılmasına ihtiyaç vardır. Böylece korneanın devamlı olarak temiz tutulması için ölü epitel hücreleri ve tozların süpürülmesini sağlamak üzere arabaların cam sileceklerine ilhâm kaynağı olabilecek şekilde göz kapakları hareket ettirilir. Nasıl fabrikanın işleyen çarklarından birinin durması bütün fabrikanın çalışmasını aksatırsa, gözyaşını oluşturan ve görevini yapmasına yardımcı olan yapıların bir tanesindeki bozukluk da, gözyaşının vazifesini tam olarak yapmasına mâni olur. Darwin'in de mükemmelliği karşısında hayrete düştüğü ve teorisinin bu hususta aciz kaldığını itiraf ettiği gözü, ilim ve iradesiyle yaratan Kudret'in gözyaşına koyduğu hikmetleri de yeni yeni anlamaktayız.

En küçük bir teferruatın bile çok önemli olduğu bir bedende ruhunu misafir eden insanoğlu, gözyaşının gerçek fonksiyonundan haberdâr mıdır? Buraya kadar bazı hususiyetlerini saydığımız gözyaşının her an gözümüzü ıslak tutan kısmı yanında, bir böcek veya toz kaçtığında gözümüzü yıkayacak kadar artan çeşidi ve çeşitli hislerle ağlandığında akıtılan gözyaşı arasında hem miktar, hem de terkip bakımından bazı farklar vardır. Bilhassa ağlamanın sebebine bağlı olarak (sevinç, üzüntü, stress, ilâhî aşk vs.) gözyaşının beden sağlığı ile birlikte ruhumuzu dinlendiren, bedenin üzerindeki stres yükünü azaltan ve böylece kalb sağlığımızı da koruyan bir yönü vardır. Her biri ayrı bir araştırma ve makale konusu olabilecek bu mevzular, psikiyatristler, nörologlar, ve biyo-kimyacıların ortak çalışmalarını beklemektedir.
 
sızıntı dergisi/Yusuf YILMAZ  
Başlık: Göz Sağlığı İle İlgili Bilgiler-Haberler
Gönderen: Ber-ceste - 02 Mayıs 2008, 14:22:29
Çocuklarda en önemli göz problemleri arasında bulunan şaşılığın erken teşhisi tedavi için büyük avantaj sağlıyor. Alman Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Operatör Dr. Ali Ofluoğlu şaşılığın ortaya çakışı ve tedavisiyle ilgili şu bilgileri verdi:

Beyine iki ayrı resim gidiyor

“Daha çok çocukluk çağında ortaya çıkan ve günümüzde en önemli görsel kusurlardan birisi olarak değerlendirilen şaşılık, bir göz düz bakarken diğerinin içe, dışa, yukarı veya aşağı kaymasıyla kendisini göstermektedir. Kayma sürekli veya geçici şekilde olabilir. Çocuklukta görüldüğü gibi ileri dönemlerde de görülebilen şaşılıkta sürekli olarak tek gözde veya dönüşümlü olarak iki gözde kayma görülebilir.

Şaşılığın temel belirtisi düz bakmayan bir gözdür. Bazen çocuklar güneşte bir gözlerini kapatır veya gözlerinin ikisini birden kullanmak için başlarını eğerler. Normal görmede her iki göz aynı hedefe yönelir. Beynin görmeyle ilgili kısmı her iki gözden gelen iki ayrı resmi birleştirerek üç boyutlu bir görüntü oluşturur. Bu üç boyutlu görüntü ise derinlik algısı kazandırır. Ama şaşılıkta bir göz kaydığı için beyne 2 değişik resim gelir. Çocuk beyni, kayan gözden gelen görüntüyü ihmal eder, düzgün bakan ve en iyi görmesi olan gözden gelen görüntüyü dikkate almayı öğrenir. Bu da derinlik hissinin kaybolmasına neden olur.

6’ncı aydan sonrasına dikkat

Bebeklerde ilk altı ayda ortaya çıkan şaşılıklar doğumsal şaşılıklardır. Bu zaman içerisinde kaymanın tespit edilmesi zordur, çünkü gözlerin durumu ve pozisyonu henüz daha stabil değildir. Bebeğin geniş burun kanadı göz akının bir kısmını kapladığı için, gözlerinin şaşı gibi bakışına neden olur. Bebeğin burnu gelişim gösterdikçe şaşı gözlerin görünümü de ortadan kalkar. Şaşılıkla bu durumun karıştırılmaması için mutlaka doktora gidilmesi gereklidir. Genellikle gözlerin pozisyonu 6 ay sonrasında stabilleşmeye başlar. İşte bu dönemde ebeveynler bebekteki göz kaymalarına dikkat etmelidirler.

Kaymanın nedeni bilinmiyor

Şaşılıkta gözlerin kaymasına yol açan gerçek neden hala tam olarak bilinememektedir. Gözün hareketlerini, göz küresini saran 6 kas sağlar. Her gözde iki kas gözü içe ve dışa çekerken, diğer 4 kas gözün yukarı, aşağı ve dönme hareketlerini sağlar. Her iki gözün hedefe düzgün bakabilmesi için, bir gözdeki tüm kasların diğer gözde aynı işi yapan kaslarla dengede olması ve birlikte çalışması gereklidir. Beyin, göz kaslarının hareketlerini kontrol eder. Beyninde organik problemi olan çocuklarda genellikle şaşılığa rastlanır. Ayıca, katarakt ya da göz yaralanması gibi görmeyi azaltan durumlarda da şaşılık gelişebilmektedir.

Erken teşhis çok önemli

Doğumdan itibaren yapılan rutin doktor kontrollerinin haricinde, en geç 1 yaşına kadar bebeğin göz kontrolü de yapılmalıdır. Teşhisin erken dönemde yapılmasıyla kalıcı göz hastalıklarından korunabilmek mümkündür. Bu açıdan ebeveynler yine dikkatli olmalı ve bebeklerinin göz kontrollerini ihmal etmemelidirler. Çocuklarda en sık gözlenen şaşılık tipi içe kaymadır. Bu tip kaymalar genellikle hipermetropiyle birlikte görülür. Cisimleri iyi görebilmek için yaptıkları odaklama gayreti, gözlerdeki iç kasların çalışmasıyla çaprazlaşmalara neden olur ve gözleri içe çeker.

Tedavi seçenekleri farklı

Tedavi için verilen gözlükler odaklama gayretini azaltarak kaymayı giderirler. Gözleri paralelleştirmek için göz damlaları, merhemler, prizma denilen özel lensler ve bazen de cerrahi müdahale kullanılabilir. Amaç, gözü içeri çeken kasın göze yapışma yerinden geriletilerek zayıflatılması ve gözü dışa çeken kasın kısaltılarak kuvvetlendirilmesidir. Dışa kayma ise, uzaktaki nesnelere bakarken meydana gelir. Ara sıra ortaya çıkan ve devamlı olan tipleri vardır. Bu tip şaşılıklarda öncelikle miyopi ve astigmatizma tam düzeltilir. Tedavideki amaç, içe kaymanın tam tersine gözü dışa çeken kasın yapışma yerinin geriletilerek zayıflatılması ve içe çeken kasın kısaltılarak kuvvetlendirilmesi prensibine dayanır.

Ameliyat sonrası hızla iyileşiyor

Şaşılık ameliyatları çoğunlukla genel anestezi altında gerçekleştirilir. Ameliyatların temel prensibi, göz küresine yapışık kasların kuvvetinin azaltılması ya da arttırılması veya yerlerinin değiştirilmesi esasına dayanıyor. Ameliyat sonrası iyileşme hızlı olur ve birkaç gün içinde normal yaşama dönülür. Ameliyat sonrası gözlük veya prizma gerekebilir. Şaşılıkta, erken ameliyat çok önemlidir. Çünkü bebeklerde gözlerin kayması düzeldikten sonra normal görme ve çift gözle derinlik hissi rahat gelişir.”

Bizim sağlık
Başlık: Göz Sağlığı İle İlgili Bilgiler-Haberler
Gönderen: ebuzer - 15 Mayıs 2008, 18:04:44
     Göz Tembelliği

Göz tembelliği erken çocukluk çağında ortaya çıkan ve bir gözün yeterince görememesi şeklinde tanımlanabilecek bir durumdur. Göz tembelliğine her 100 kişiden 3′ünde rastlanmaktadır. Göz tembelliği ancak küçük yaşlarda tespit edilebilirse tedavi edilebileceğinden ebeveynlerin bu konuda son derece hassasiyet göstererek erken yaşlarda çocuklarının göz muayenesi olmalarını sağlamaları gerekmektedir.
Normal Görme Nasıl Gelişir?
Bebekler doğduklarında ancak belirli oranlarda görebilmektedirler. Gözlerini kullandıkça görme potansiyelleri artmaktadır. İlk 9 yaş içinde görme sistemi tam olarak gelişmekte ve daha sonra belirgin bir değişiklik olmamaktadır. Eğer bir göz tüm düzeltmelere rağmen tam kapasiteli göremiyorsa bu durum kişinin hayatında olumsuz bazı etkilere yol açar. Mesela bazı mesleklerde (askerlik, pilotluk gibi) göz tembelliği olanlar yer alamazlar.
Göz Muayenesi Ne Zaman Yapılmalıdır?
Tüm çocukların 4 yaşına gelmeden önce herhangi bir sorun olmasa da mutlaka bir göz doktoru tarafından muayene edilmiş olması gerekmektedir. Bu arada doğumdan itibaren hem ailenin gözlemleri hem de çocuk doktorlarının bazı tespitleri ile gerekli hallerde çok erken dönemlerde de göz muayenesi yapılabilir.
Neler Göz Tembelliğine Yol Açabilir?
Göz Tembelliği gözlerin normal olarak kullanılmasını engelleyen her türlü durumda ortaya çıkabilir. Çoğu vakada göz tembelliğine yol açan durumlar kalıtsal olabilir. Özellikle ailesinde göz tembelliği olan çocuklar göz doktoru tarafından mutlaka muayene edilmelidir.
Göz tembelliğinin 3 temel sebebi bulunmaktadır.
Şaşılık : Kayan gözde genellikle tembellik oluşmaktadır.
Kırma Kusurları : Mevcut olan yüksek kırma kusuru nedeni ile bir göz diğerinden çok bulanık görmekte ise bu göz görsel gelişimini tamamlayamayarak tembel hale gelmektedir. Görünüşte gözlerde herhangi bir problem olmadığı için tespit edilmesi en zor olan göz tembelliği tipi budur. Aileler çocuklarının gözünde bir kayma tespit ettiklerinde hemen muayenesini sağlamakta ancak diğer durumlarda genellikle göz muayenesi okul dönemine kadar gecikmekte ve bu durumda da çoğu kez geç kalınmış olmaktadır. Bu nedenle 4 yaş öncesinde tüm çocukların şikayet olsun olmasın, mutlak surette göz muayenesi olmaları gerekmektedir.
Saydam olması gerekli göz dokularında bulanıklık : Bu durumun başında katarakt gelmektedir. Bu tip göz tembelliği en erken gelişen göz tembelliğidir. Dolayısı ile her yeni doğanın mutlak bir çocuk doktoru tarafından son derece kolay bir test olan kırmızı yansıma testine tabi tutulması ve bir anormallik halinde acilen göz doktoruna muayenesi gereklidir. Çünkü bu tip göz tembelliği çok erken ve çok derin olarak gelişmektedir. Doğumsal katarakt mümkün olan en kısa zamanda cerrahi olarak tedavi edilmelidir.
Göz Tembelliği Nasıl Teşhis Edilir?
Bu çoğu kez oldukça zor bir durumdur. Çünkü çocukların görme muayeneleri 3.5-4 yaş öncesinde oldukça güçlük arzetmektedir. Daha küçük çocuklarda ve bebeklerde sağlam gözün doktor tarafından elle kapatılması haline tepkiyi değerlendirmek gibi bir takım yöntemlerle göz tembelliği olan göz tespit edilmeye çalışılır. 4 yaş öncesi muayenede göz doktoru temel olarak şunları yapar. Gözlerde herhangi bir kayma olup olmadığını muayene eder. Daha sonra saydam ortamlarda herhangi bir bulanıklık olup olmadığına bakar, göz bebeği bir damla ile genişletilerek, her iki gözün refraksiyon (kırma) değerleri ölçülür. Burada önemli olan nokta özellikle bir gözde, diğerinin çok üzerinde bir kırma kusuru olup olmadığıdır. Bunun dışında her iki gözdeki yüksek kırma kusurları da dikkate alınır. Kırma kusuru muayenesi dışında retina (görme zarı) ve optik sinir (görme siniri) muayenesi de yapılarak muayene tamamlanır.
Göz Tembelliği Nasıl Tedavi Edilir?
Göz tembelliğinde tedavinin esası zayıf gözün kullandırılmasına dayanır. Bu, sağlam gözün özel bir bandajla haftalar bazen aylar boyunca kapatılması ile yapılır. Önce gerekli olan reçete edilir. Çocuk bunu kullanmaya başlar ve kapama tedavisi yapılır. Şaşılıkta eğer bir cerrahi müdahale yapılacaksa genellikle önce göz tembelliği giderilmeye çalışılmaktadır. Ameliyat öncesi belli bir dönem kapama tedavisi yapılır, ameliyat uygulanır, daha sonra bir müddet daha kapama yapılmaya devam edilir. Aileler ne yazık ki kayma ameliyatından sonra herşeyin yoluna girdiği düşüncesiyle kapama yapmayı bırakabilmektedirler. Tek başına cerrahi müdahale, oluşmuş göz tembelliğini gideremez. Göz doktorunuz kapamanın nasıl yapılması gerektiği ve kapama sırasında ne gibi şeyler yapılması gerektiğini size açıklar. Bundan sonrası ise tamamen sizin sabrınıza kalmıştır. Çocuklar kapama yapılmasından hiç hoşlanmazlar. Ve bunu reddederler. Ancak ebeveyn olarak bu dönem, sizin ilgi ve sabrınızla, başarılı bir şekilde yaşanabilir. Yaşamları boyunca göz tembelliklerinin mevcudiyeti nedeniyle yaşayacakları sıkıntıları düşünerek bu günlere sabırla yaklaşmalısınız.
Az Görme Önlenebilir Bir Problemdir.
Başarıda en önemli nokta göz tembelliğinin teşhis zamanıdır. Eğer erken teşhis ve düzenli tedavi yapılırsa çoğu kez normal görmeye ulaşılabilmektedir. 9 yaş sonrasında yapılacak kapamanın herhangi bir faydası olmamaktadır. Katarakt gibi sebeplerle ortaya çıkan göz tembelliklerinde çok seri davranmak gereklidir. Erken bebeklik dönemlerinde cerrahi ve kapama tedavileri ile müdahale yapılmalıdır.
Tekrar hatırlatalım ki 4 yaş öncesinde tüm çocukların şikayet olsun olmasın, mutlak surette göz muayenesi olmaları gerekmektedir.

           
Başlık: Bilgisayar Görme Sendromu’na dikkat
Gönderen: İsra - 24 Mayıs 2008, 04:58:00
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Suat Hayri Uğurbaş, bilgisayar başında uzun süre kalanları, ’Bilgisayar Görme Sendromu’ konusunda uyardı.

’Bilgisayar Görme Sendromu’nda bilgisayar kullanıcılarının sıklıkla gözde ağırlık, göz yorgunluğu, batma, yanma, kızarıklık, bulanık görme ve göz kuruluğundan yakındıklarını anlatan Prof. Uğurbaş, "Yakınmaların sebebi uzun süre ekran başında kalarak bilgisayar ekranına görsel dikkatini vermektir. Böylece göz kırpma oranı azalır. Zorlamaya bağlı olarak baş ağrısı, göz kamaşması ve yakın görmede uyum bozukluğu ortaya çıkar" dedi. Prof. Uğurbaş, bilgisayar kullanımına bağlı rahatsızlığı olan kişilerin çalışma ortamının elverişliliği, ışık şartlarının uygunluğu, uyku düzeni gibi alışkanlıklarını gözden geçirmeleri gerektiğini ifade etti.
                                                                                           
Durmuş Sevindik/DHA  Hürriyet                                                 
Başlık: Gününü bilgisayar başında geçirenler dikkat!
Gönderen: Ber-ceste - 24 Mayıs 2008, 18:31:13
İleri teknolojinin neden olduğu sağlık sendromları arasında bilgisayar başı çekiyor. Bütün gün bilgisayar ekranına bakıyoruz. Bu durum bilgisayar bitkinliği sendromuna sebep oluyor. Göz yorgunluğu, baş dönmesi, baş ağrısı, bitkinlik, boyun, sırt ve omuzlarda ağrı bu sendromun neden olduğu sorunlar.Bilgisayar kullanmanız baş ağrısı, bulanık görme ve gözlerinizin kuruması gibi problemlere yol açıyorsa aşağıdaki tavsiyeleri uygulayarak bu sorunlarınıza çare bulabilirsiniz.

UYGULA RAHATLA
Günde 3 saatten fazla bilgisayarda çalışmanız ya da oyun oynamanız sorunlarınızın artmasına neden olur. Bu yüzden sizi rahatlatabilecek şu yöntemleri her zaman uygulayabilirsiniz: Monitörünüzü, gözleriniz hafifçe aşağıya doğru bakacak şekilde ayarlayın.

Her yarım saatte bir gözlerinizi ekrandan ayırın ve en az 6 metre uzaklıktaki bir objeye yoğunlaşın ve gözlerinizi dinlendirin, molalar vermek üzere çalışma masanızdan ayrılın. Arada bir gözlerinizi kırparak gözlerinizin nemlenmesinin sağlayın.

Bugün
Başlık: Ynt: Bilgisayar Görme Sendromu’na dikkat
Gönderen: turab - 24 Mayıs 2008, 18:45:18
Verdiğiniz bu önemli bilgiler için teşekkürler Ber-ceste ve İsra :)
Başlık: Göz Sağlığı İle İlgili Bilgiler-Haberler
Gönderen: dört mevsim - 18 Temmuz 2008, 15:58:28
Gözüm gözüm, sağlıklı gözüm



Gözlerimiz hayatımızı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmemiz için en hayati organlarımızdan birisidir. Göz, yapısı itibariyle hassas bir organdır. Dış dünyadan gelecek herhangi bir etki, görmemizi engelleyecek hastalıklara ve kusurlara neden olabilir. Bu nimetten mahrum insanların toplumda çektikleri sıkıntılara çoğu zaman şahit olduğumuz halde, farkında olmadan göz sağlığımızın kadrini ve kıymetini maalesef bilemiyoruz.


Göz, bir penceredir; ruh, bu âlemi o pencereden seyreder... Gözlerimiz en önemli duyu organlarımızdandır. Rabbimizin verdiği en büyük nimetlerden olan görme işlemini onlarla sağlarız. Kuran-ı Kerim’de Zat-ı Akdes Teâla ve Tekaddes Hazretleri "Biz o insana görmesi için gözler vermedik mi?" (Beled Suresi, 90/8)  buyuruyor.
Bu nimetten mahrum insanların toplumda çektikleri sıkıntılara çoğu zaman şahit olduğumuz halde, farkında olmadan göz sağlığımızın kadrini ve kıymetini maalesef bilemiyoruz.
Peki, bu önemli organımızın kadrini ve kıymetini nasıl bileceğiz? Gözümüzü nasıl koruyacağız? Ülkemizde en sık görülen göz rahatsızlıkları nelerdir? Bu rahatsızlıklar nasıl meydana geliyor ve tedavileri nasıl yapılıyor?
Bu ve buna benzer soruları Moral dergisi olarak, ülkemizin önde gelen göz hekimlerinden Opr. Dr. Ahmet Gödeoğlu’na yönelttik. Gödeoğlu, göz hakkında birçoğumuzun bilmediği bilgiler aktardı.


Göz sağlığının önemi ve bu hususta dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

Gözümüz dış dünyaya açılan penceremizdir. Dünyayı gözümüz sayesinde tanırız. Çok önemli bir duyu organımızdır. Gözlerimizin sağlığı açısından başta gelen konu düzenli ve vitamin yönünden zengin beslenme, temizliğe önem verme, düzenli uyku ve sağlık şartlarına dikkat edilmesidir.
Göz sağlığı için ışık şartları da önemlidir. Özellikle okuma, televizyon seyretme vs… gibi, gözün sürekli ve dikkatli kullanılması durumlarında ışık, ne kamaşma yapacak kadar parlak ne de görmeyi güçleştirecek kadar az olmamalıdır. Işık kaynağı, yazarken sağ elini kullanan kişinin sol omzu ve başı üstünden gelmelidir. Parlak güneş ışığının ültraviyole etkisinden korunmak için güneş gözlükleri gerekli olduğu gibi, farklı derecelerdeki ışık kaynaklarına meslekî ya da diğer nedenlerle maruz kalabilecek kişilerin koruyucu gözlük kullanmaları da şarttır.
Ayrıca, okuma mesafesi 30–40 santimetre, televizyon seyretme uzaklığı 3–4 metreden az olmamalıdır.
Gözlerin periyodik kontrolleri yapılmalı, görme ve gözde kusur olup olmadığı bilinmelidir. Özellikle şeker hastalığı gibi gözü doğrudan etkileyen sistemik bir hastalığa sahip kişiler bu kontrollerini 6 ayda bir mutlaka yaptırmalıdırlar.


Ülkemizde en sık görülen göz rahatsızlığı hangisidir?

Ülkemizde en sık görülen göz rahatsızlığı “kırma kusurları”dır. Kırma kusurları arasında da en çok rastlanılanı “miyopi”dir. Diğer kırma kusurları ise bundan sonra gelir. Bu kusurlar haricinde göz kayması, göz tembelliği ve katarakt görülür.

Bugün özellikle Afrika kıtasında yaygın olan katarakt rahatsızlığı nasıl oluşur, tedavisi ne şekilde yapılır?

Katarakt göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi, beyazlaşmasıdır. En çok yaşlılığa bağlı olarak oluşur. Hemen her yaşta görülebilir, tedavi kesinlikle cerrahidir. Şimdilerde katarakt ameliyatı “fako” yöntemiyle çok kısa bir sürede tedavi edilebilmektedir. Sonuçları itibariyle oldukça başarılıdır. Dünyada en çok yapılan ameliyatlar arasında gelir.

Glokom (göz tansiyonu) rahatsızlığı ve çeşitlerinden bahseder misiniz?

Glokom, göz içindeki sıvının gözün duvarlarına yaptığı basıncın göz sinirine zarar verecek boyuta gelmesi demektir. Özellikle 40 yaş sonrası görülür. Hemen hemen hayatın her döneminde görülür. Göz tansiyonu (glokom) sinsi bir hastalık olup pek belirti vermez, daha çok doktor muayenesi sırasında ortaya çıkar. Miyopi, hipertansiyon ya da  şeker hastalığı olanlarda daha sık görülür. Tedavisi olan bir hastalıktır ama dünyada en sık rastlanan körlük nedenidir.

Şaşılık neden oluşur ve tedavi edilebilecek bir rahatsızlık mı?

Şaşılık iki türlü olur: Birinci sebep, doğuştan gözdeki kas yapısı ile ilgilidir. İkinci türü ise sonradan bazı hastalıklarla beraber olan türdür. Şaşılığın tedavisi de türüne göre değişir. Gözlük, optik tedavi ya da cerrahi tedavi gibi yöntemlerle tedavisi mümkündür; hastalığın erken teşhisi önemlidir.

Hangi durumlarda kontakt lens kullanılabilir? Lensin gözlüğe nazaran farkı nedir?

Kontakt lens iki amaçla kullanılır: Birincisi tedavi amacıyla, ikincisi ise estetik amaçladır. Gözlüğe göre daha konforludur. Cisimleri olduğu gibi gösterir. Mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır.

Bir göz rahatsızlığı olan “keratokonus”un belirtileri nelerdir. Tedavisi nasıl yapılır?

Keratokonus, gözün en önündeki korneanın kasma hastalığıdır. Özellikle Ortadoğu ülkelerinde sık görülür. Genellikle ilkokul çağında başlar, otuz beş yaşlarına kadar ilerlemesi devam eder. Tedavide kontakt lens, ring ya da keratoplasti kullanılır. Erken tedavi ile sonuçlar yüz güldürür; ring tedavi ile de son yıllarda iyi sonuçlar alınmaktadır.

Çocuklarda en sık görülen göz rahatsızlıkları nelerdir?

Çocuklarda en sık miyopi, hipermetropi ve astigmat görülür. Bunların dışında ise ‘görme tembelliği’ne sıkça rastlarız. Çocuklar mutlaka göz hekimine götürülmelidir. Bebekleri doğar doğmaz, daha sonra 1 yaşında, 3 yaşında ve ilkokula gitmeden önce göz hekimine götürmeliyiz. Çocuklarda doğuştan olan göz rahatsızlıklarında erken teşhis önemlidir. Özellikle görme tembelliği gibi olası hastalıklarda bu çok önemlidir.

Hangi göz rahatsızlıklarında lazerle tedavi yapılıyor ve etkili mi?

Göz hastalıklarda lazerle tedavi miyop, astigmat ve hipermetroplarda yapılır. Hasta seçimi iyi yapılırsa sonuçlar mükemmeldir. Bugünkü teknik imkânlarla bu tedaviler daha başarılı olmaktadır. Lazer tedavisi dünyada 25 yıldan beri yapılmaktadır.



Başlık: Ekran başında çalışanlar göz kuruluğuna dikkat
Gönderen: Tuğra - 16 Ekim 2008, 09:35:59

Bilgisayar ekranı karşısında uzun süre çalışan kişilerde göz kuruluğu tehlikesi ortaya çıkıyor. Kızarma veya kanlanma, göz yaşarması gibi belirtilerle kendisini gösteren göz kuruluğu, damla ve jel preparatlarla tedavi edilebiliyor.

Gözyaşı, gözün sağlıklı kalmasını ve göz kırpma hareketinin yapılabilmesini sağlıyor. Gözyaşı, göz yüzeyinin her zaman kaygan ve nemli tutulmasına imkan tanıyor. Derman Tıp Polikliniğinde göreve başlayan Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Kemran Gök, gözyaşı olmamasının kuru göz olarak bilinen göz problemine yol açtığını söyledi.

Günümüzde özellikle uzun süre bilgisayar karşısında iş yapan ve klimalı ortamlarda çalışan kişilerde gözyaşı salgılanamaması sonucu göz kuruluğu meydana geldiğini belirten Op. Dr.Gök, gözyaşını oluşturan bileşenlerin yeterli miktarda üretilmemesi veya bir bileşenin eksik olmasının, göz yüzeyi üzerinde kuru noktaların oluşmasına sebep olduğunu vurguladı.

Göz kuruluğunun; gözlerde batma yanma ve kaşıntı hissi, gözlerin içinde veya çevresinde ip gibi çapaklanma, uzun süre bir şey okuduktan sonra göz yorgunluğu gibi belirtilerle kendini gösterdiğini anlatan Op.Dr. Gök, "Bu durumda da göz ile göz kapağı arasında sürekli bir sürtünme meydana gelir. Örneğin gözyaşı kuruluğu olan hastalarda, gözlerde sürekli bir yanma ve göz içine kum dolmuş hissi yaşanır.

Gözler batar, kaşınır, şişer, kızarır, daha kolay enfekte olur ve hastalığın ileri aşamalarında korneadaki hasara bağlı olarak hasta gözünü kaybedebilir. söz konusu rahatsızlığın tedavisinde gözyaşı damlalarının, gözyaşı drenajının engellenmesini, doğal gözyaşının takviyesini ve birikmesini sağlar. Bunun için damla ve jel preparatları kullanılmaktadır. Özellikle şiddetli kuruluk durumlarında gözyaşını boşaltan kanalların tıkanması, tıkaç kullanılması, cerrahi yöntemler, koterizasyon gibi yöntemlerle olabilir" dedi.

KLİMALI ORTAMLAR KURULUĞA SEBEP OLUYOR

Göz kuruluğunun birçok sebebi olduğunun altını çizen Dr. Gök, "Yaşın ilerlemesiyle gözyaşı üretiminin azalması da sebepler arasında sayılıyor. Kullanılan pek çok ilaç da göz kuruluğuna sebep olabiliyor. Ayrıca klimalı ortamda çalışan ve bilgisayar kullanan kişilerde göz kuruluğuna daha çok ortaya rastlanıyor.

Göz kuruluğunu önlemek için de gözlerinize hava üflenmesinden kaçının. Saç kurutma makinelerini, otomobil radyatörlerini, klimaları veya pervaneleri gözlerinize doğrultmayın. Rüzgarlı günlerde gözlük takın, yüzerken de yüzücü gözlüğü kullanın. Göz kırpmayı unutmayın. Bilinçli bir biçimde, tekrar tekrar göz kırpmak kendi gözyaşınızın daha eşit olarak dağıtılmasına yardımcı olabilir. Gözlerinizi ovmaktan kaçının. Gözlerinizi ovarak daha fazla tahriş edersiniz" tavsiyesinde bulundu.

iha
Başlık: Göz kuruluğu körlüğe neden olabiliyor
Gönderen: Ber-ceste - 17 Ekim 2008, 18:16:24
Göz kuruluğu körlüğe neden olabiliyor 

İSTANBUL (İHA) - Bilgisayar karşısında uzun süre çalışan kimselerde göz kırpma aralığının uzaması nedeniyle göz kuruması hastalığı görülebildiği, bundan korunma için de bilgisayarın tepeden bakacak şekilde kullanılması gerektiği bildirildi.

Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Umut Akbaş, Online Sağlık'a (www.onlinesaglik.com) yaptığı açıklamada, günümüz modern teknolojisinde, artık vazgeçilemez yere sahip olan bilgisayarın, doğrudan olmasa da dolaylı olarak bazı rahatsızlıklara neden olabildiğini belirtti.

Genellikle bilgisayar kullananların, bilgisayara uzun bir süre dikkatli şekilde baktığını ifade eden Akbaş, "Bu da 10 saniyede bir kırpılması gereken göz kapaklarının uzun süre açık kalmasına neden oluyor. Bunun sonucunda da göz yüzeyindeki su tabakasının kurumasına bağlı olarak göz kuruması dediğimiz hastalığa neden olabiliyor" dedi.

Akbaş, göz kurumasının kişiden kişiye farklılık göstermesine karşın, göz yağ tabakası zayıf olanlarda bu rahatsızlığın daha çabuk ortaya çıkabildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Göz, göz kapaklarının her 10 saniyede bir kapanması sayesinde nemlenir. Göz kapakları uzun süre açık kalırsa göz nemlenmesi sağlanamaz. Gözün kuruması sadece göz kapaklarının hareketlerine bağlı değil. Çalışılan ortamın kapalı ve kuru olması, kaloriferli ısınma sisteminin bulunması göz kurumasını daha da hızlandırır. Ayrıca, bilgisayar karşısında göz kapaklarının sonuna kadar açık tutulması, gözün nemli tutması gereken alanı daha da fazlalaştırdığı için bazen yetersiz kalıp, kurumayı hızlandırabiliyor."

Göz kurumasının, zamanında tedaviye başlanmaması halinde gözün korneasının delinmesi sonucu katarakt ve körlüğe dahi neden olabileceğini anlatan Akbaş, bilgisayar kullanıcılarının durumu ilaçlı tedavi safhasına getirmeden, kuru ortamda çalışmaktan kaçınarak, klimaya maruz kalmayarak ve varsa kaloriferin üzerine nem yapması için su yerleştirerek, kuru göz sendromundan korunabileceklerini kaydetti.

Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Akbaş, ayrıca göz kuruması rahatsızlığında bilgisayara bakış açısının da büyük önem taşıdığını dile getirerek, şöyle devam etti:

"Bilgisayarı, tam karşısından, aynı hizada bakarak kullanmak, göz kapaklarının tamamen açık kalmasına neden oluyor. Bu da gözün nemlendirmesi gereken göz aralığının daha da fazla olmasına neden oluyor. Bu nedenle özellikle, büro, ofis gibi kapalı ve kuru ortamlarda bilgisayarla çalışanlar, körlüğe dahi neden olabilen göz kuruluğundan kaçınmak için, bilgisayarı tepeden bakacak şekilde kullanmalı. Bu sayede aşağı doğru bakılmak zorunda kalınması nedeniyle göz kapağının daha kısık kalması sağlanır".
Başlık: Gözünüzün tansiyonu kaç?
Gönderen: Tuğra - 22 Ekim 2008, 01:47:59
Gözünüzün tansiyonu kaç?
Göz içi basıncının yüksekliğine bağlı olarak ortaya çıkan 'glokom', sinsi bir hastalıktır.  Tedavi edilmediğinde görme kaybına neden olur. Erken teşhisle tedavide başarı oranı artan glokomun risk grubundaki kişiler ise; ailesinde glokom hastalığı bulunanlar, diyabet hastaları ve miyoplar
Türkiye'de yaklaşık 400 bin glokom hastası olduğu, ancak bunlardan beşte birinin tedavi için başvurduğu tahmin ediliyor. Dünya Göz Hastanesi'nden Prof. Dr. Can Üstündağ, glokom hakkında merak edilen soruları yanıtladı:
 
Glokom nedir?

Glokom, görme sinirinin ilerleyici olarak hasar görmesidir. Bu hasarın başta gelen nedeni göz içindeki basıncın yüksekliğidir. Normalde göz içinde sürekli bulunan, aynı zamanda sürekli bazı kanallarla dışarı atılan sıvı var. Göz merceği ve saydam tabakanın beslenmesini sağlıyor. Bu sıvı dışarı atılamadığında göz içi basıncının artmasına neden oluyor. Artan göz içi basıncı ise görme siniri hücrelerinin ölümüne yol açıyor. Göz siniri hücreleri öldüğünde kalıcı görme kaybı ortaya çıkıyor. Görme sinirinin dolaşımının bozulduğu, doku zafiyeti veya yapısal bozuklukların görüldüğü durumlarda görme siniri basınca daha duyarlı hale gelebilir. Basınç yükselmeden de hasar gelişebilir.
 
Görme siniri inceleniyor
 
Nasıl tedavi ediliyor?
 
Tedavi yaşam boyu sürer. Hayat boyu ilaç kullanmak gerekir. Araştırmalar şunu gösteriyor; yaş ne kadar genç ise ameliyatın başarısı o kadar düşük. İkinci iyi bilinen durum; hasta ne kadar uzun süreli ilaç kulanmışsa ameliyatın başarısı o kadar düşük. Glokom hastasında tedaviyi planlarken hastanın ortalama ömür beklentisini dikkate almak gerekiyor.
 
Glokom tedavisinde nasıl bir gelişme kaydedildi?

Glokom ameliyatında, gözün beyaz zarından bir kanal açılıp göz tansiyonu düşürülüyor. Ameliyatın en önemli handikabı, açılan kanalın vücuttaki yara iyileşmesi ile tekrar kapatılabilme potansiyeli. Bu yüzden son yıllarda ameliyat sırasında veya sonrasında yara iyileşmesini geciktiren bazı maddeler kullanılıyor. Bunun dışında cerrahinin başarısız olduğu ya da nispeten az başarılı olduğu durumlarda diyot lazer ile gözün sıvı salgılayan kısmı (siliyer cisim) tahrip ediliyor.
 
Göz tansiyonu ne kadar sıklıkta ölçtürülmeli?

Birinci dereceden akrabası göz tansiyonu hastası olanlar, 39 yaşından sonra her yıl muayene olmalı.
Bunun dışında göz içi basıncı ölçümü, her göz muayenesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Erken teşhis edilebildiğinde glokom hastalığının seyri yavaşlatılabilir ve görme kaybı gelişimi engellenebilir.
 
Her göz tansiyonu yüksek hastada glokom ortaya çıkar mı?

Bundan 15-20 yıl öncesine bakarsanız göz tansiyonun yüksekliği eşittir 'glokom' hastalığıydı. Ancak daha sonra görüldü ki göz içi basıncı kadar, görme sinirinin o basınca gösterdiği direnç de kişisel farklılıklar gösteriyor. Dolayısıyla göz içi basıncı eşit olan iki kişiden birinde glokom hastalığı saptanırken, diğeri normal olabilir. Önemli olan, kişinin görme sinirinin ölçülen göz içi basıcına dayanıp, dayanamadığıdır.
 
Nasıl teşhis ediliyor?

Glokom teşhisi koymak için görme sinirinde hasar olup olmadığını tespit ediyoruz.
Kriz tedavisinde lazer uygulanıyor.

Bazı özellikli glokom olgularında göz içi basıncının düşürülmesi için lazer tedavisi uygulanıyor. Prof.
Dr. Can Üstündağ, göz tansiyonu tedavisinde lazer ışınlarının kullanım amaçlarını şöyle anlatıyor.

- Akut glokom krizi tedavisinde ve diğer gözün krize girmesinin engellenmesinde kullanılır.
- Kronik glokom vakalarında, göz içinde yapılan sıvının dışa çıkışını kolaylaştırmak için, süzgeç benzeri dışa akım kanallarına uygulanır. Ancak bu yöntemin etkinliği kişiden kişiye değişir. Çoğunlukla hasta damlalarını kullanmaya devam eder. Ancak sayı ve sıklıkları azaltılabilir. Lazer tedavisi ile yeterli basınç düşüşü sağlanamazsa cerrahi tedavi gerekebilir.

- Lazerin göz tansiyonu tedavisindeki bir diğer kullanım alanı ise 'transskleral diyot laser siklokoagulasyon uygulamasıdır. Bu yöntemde gözün dış kısmındaki, renkli kısmın çevresindeki beyaz bölgeye lazer uygulanır. Amaç, göz suyu üretiminin azaltılmasıdır. Özellikle zor vakalar olarak bilinen; ameliyat geçirmiş, doğuştan glokomlarda, vitreoretinal cerrahi ya da  göz nakli yapılmış vakalarda ve görmesini yitirmiş ağrılı gözlerde uygulanır.

Yeni doğan bebeklerde glokom riski var

Bebeklerde de glokoma rastlanıyor. Doğuştan glokom, cerrahi ile tedavi ediliyor. Uzmanlar, iri gözlü, ışığa duyarlı bebeklerin ailelerini uyarıyor

Hastalığın bebeklerde de ortaya çıktığına dikkat çeken Prof. Dr. Can Üstündağ, glokomun tipleri hakkında bilgi verdi:

- Açık açılı (kronik) glokom: Avrupa ülkelerinde ve ülkemizde glokomun en sık görülen tipidir. Tehlikeli olmasının ana nedeni hastalığın seyri süresince son dönemlere kadar belirti vermemesi ve görme alanında geri dönüşümsüz hasar oluşturmasıdır. Bu nedenle erken tanı çok önemli. Göz içi basıncının yavaş, yavaş (kronik) yükselmesinin nedeni göz içinde salgılanan sıvının süzgeç şeklindeki dış akım delikçiklerinden çıkamamasıdır. Bunun sonucunda görme sinirinde hasar gelişmeye başlar ve ilerler.

Tedavi edilmediğinde görme sinirinin tamamının hasara uğramasıyla sonuçlanır.

- Oküler hipertansiyon: Bazı gözlerde ortalama değerlerin üstünde göz içi basıncı saptanabilir ancak görme alanında hasar saptanmaz. Diğer bir deyişle görme sinirleri normaldir. Bu olgularda göz içi basıncı yeterli derecede yükselmediği sürece tedavi gerekli değildir ancak sıkı bir şekilde takip edilmeleri gerekir. Takiplerinde görme alanı dışında, görme siniri ve sinir lifi analizi yapan cihazlar (OCT, HRT gibi) büyük önem taşır.

- Kronik glokom dışında, glokom krizi, göz içi iltihaplarına bağlı glokomlar, çeşitli göz ameliyatlarını takiben gelişen glokomlar gibi çeşitli tipleri var.
- Seyrek görülen bir tipi de yeni doğan bebeklerde ortaya çıkan şeklidir. Bu bebeklerin gözleri iridir, ışıktan rahatsız olurlar, gözlerini açamazlar ve yaşarmaları vardır. Bebeklerde göz tansiyonu hastalığının en önemli nedeni, gözün içindeki sıvıyı dışarıya aktaran boşaltım kanallarının gelişmemesidir. Doğuştan glokomun tedavisi cerrahidir. Erken teşhis ve tedavi çok önemlidir.
 
Yaşam boyu takip şart

Kronik glokom yaşam boyu mu sürer?

Kronik glokomun sürekli tedavisi gerekir. Ancak bazı özel durumlarda tedavi kesilebilir. Cerrahi girişim sonucunda tedavi gereksinimi ortadan kalkabilir. Ama bu hastaların sürekli izlenmesi gerekir. Hastalığın başlangıç dönemindeki cerrahi girişimin artıları ve eksileri var. Vakaların büyük çoğunluğunda hastalık kontrol altına alınabilir veya önemli ölçüde seyri yavaşlatılabilir. Tedavi göz damlaları, lazer veya cerrahidir. Ameliyattan sonra çoğunlukla ilaç tedavisi kesiliyor. Ancak bu tüm hastalarda mümkün olmuyor.
 
Neden hastaların sürekli takip edilmesi gerekiyor?

Glokom hastalarının belirli aralıklarla göz tansiyonlarının ölçülmesi, görme sinirlerinin değerlendirilmesi ve görme alanlarının incelenmesi gerekir. Belirli aralıklarla, olguların bir kısmında, özellikle başlangıç dönemindekilerde sinir lifi kalınlık ölçümleri ve görme siniri tomografisi yapılmalı.

mynet
Başlık: Ynt: Gözünüzün tansiyonu kaç?
Gönderen: osmanli - 22 Ekim 2008, 02:08:07
tesekkürler kardesim bilgilendirdiginiz icin
Başlık: Ynt: Göz Sağlığı
Gönderen: enfa - 01 Ocak 2009, 23:41:04
Görme kabiliyetini çok üst seviyelere taşıyan "Quantum noktaları" gözlük devrini kapayacak.
Colorado Üniversitesindeki araştırmacılar, insanların gözlerine yarı iletken nano partikülleri yerleştirerek görme yeteneğini çok daha ileri seviyelere taşımaya yönelik çalışmalar başlattı.
Quantum noktaları adı verilen bu proje henüz teori aşamasında olsa da denek fareleri üzerinde yapılan ilk testler olumlu çıktı. İlerleyen süreçte insanlar üzerinde de test edilmesi beklenen bu gelişme sayesinde gelecekte gözlük ve lens takma gibi zorululuklar ortadan kalkacak gibi görünüyor.

8sütun

Başlık: Göz sağlığı ile ilgili bilinen yanlışlar!
Gönderen: enfa - 19 Ocak 2009, 13:30:27
Havuç ye gözlerin keskin olur... Arpacığa sarımsak sür... Şiş gözlere salatalık iyi gelir... Badem yağı kirpikleri uzatır... Peki günlük hayatta sıkça duyduğumuz bu öneriler doğru mu?
Besinler, göz sağlığımız için büyük önem taşıyor. Çoğumuz balık veya havuç yemenin gözlere iyi geldiğini biliriz. Ya da göz kapağımızda arpacık çıktığında; çevremizdeki kişilerden ‘çayla kompres yap’ veya ‘sarımsak sür’ gibi tavsiyeler alırız.

Peki bunlar gerçekten doğru uygulamalar mı?

Acıbadem Göz Sağlığı Merkezi’nden Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Banu Coşar, göz sağlığımıza besinlerin etkileriyle ilgili halk arasında mit haline gelmiş sekiz konuyla ilgili bilgi verdi:

1. Balıktaki Omega 3’ü vücut daha kolay kullanıyor

Balık tüketimiyle alınan omega-3 yağ asitlerinin; görmeyi tehdit eden “yaşa bağlı sarı nokta hastalığı” ve kadınlarda “göz kuruluğu” riskini azalttığını gösteren bazı veriler mevcut. Omega-3 yağ asitlerini bol içeren diğer besinler ise keten tohumu, ceviz ve koyu yeşil yapraklı sebzeler. Ancak, balıktaki omega-3’ün vücut tarafından kullanımı daha kolay oluyor.

2. Havuç, göz sinirlerine iyi gelir

Havucun gözlere faydalı olduğu ve gece görüşünü artırdığı yönünde yaygın bir inanç vardır. Gerçekten de havucun içindeki beta-karoten (A vitamini), gözün retina tabakasında ışığı algılayan hücreler için gereklidir. “Bu ışık algılayıcılar, ciddi A vitamini eksikliğinde fonksiyon görmez ve gece körlüğü oluşur.

3. Badem yağı kirpikleri uzatmaz

Badem yağı içerdiği antioksidanlar nedeniyle pek çok göz çevresi kreminin ve makyaj temizleyicinin içinde bulunur. Ancak badem yağının kirpikleri uzattığını gösteren bilimsel bir çalışma yok.

4. Arpacığa sarımsak sürmeyin

Arpacık ve şalazyon (yağ kisti), göz kapağında şişlik yapan ve birbiri ile karıştırılan iki hastalıktır. Her iki hastalıkta da kirpik diplerindeki yağ bezlerinin kanal ağzı tıkanıyor.

Şalazyonda sadece tıkanıklık olurken; arpacıkta tıkanıklığa ek olarak, mikrobik iltihaplanma söz konusu.

Arpacığın tedavisi sıcak pansuman, antibiyotikli damla ve pomadla yapılıyor. Şalazyonda ise bu tedaviye kortizonlu damlalar da ekleniyor. Sarımsağın içindeki sülfid bileşenlerinden “alisin”in antibakteriyel etkisi biliniyor. Ancak günümüzde pek çok antibiyotikli / kortizonlu damla ve pomad varken, sarımsak sürmek tavsiye edilen bir uygulama değil.

5. Göze özel vitamin hapları

Gözler için özel olarak üretilmiş vitamin kombinasyonları, yaşa bağlı sarı nokta hastalığının ileri evreye geçme riskini yüzde 25 oranında azaltıyor. Şimdilik sadece yaşa bağlı sarı nokta hastalığı olanlara göz için ekstra vitamin kullanımı tavsiye ediliyor.

6. Şiş gözlere salatalık!

Göz altı torbaları, göz çevresindeki yağ torbalarından kaynaklanıyor. Yaş ilerledikçe, bu yağ torbalarını geride tutan zar gevşiyor ve yağlar öne doğru gelip, iyice belirginleşiyor. Ancak kimilerinde genç yaşlarda da yapısal olarak bu yağ torbaları belirgin olabiliyor. Sabahları, göz altları daha şiş oluyor. Bunun nedeni yatarken kan dolaşımı dağılımının değişmesi ve yerçekimi etkisi ile göz çevresinde sıvı birikmesi.

Salatalık, cilde uygulandığında hafif sıkılaştırıcı / büzüştürücü özellik gösteriyor. Bunun nedeni içindeki askorbik asit (C vitamini) ve kafeik asit. Salatalığın yapısının çoğunu ise su oluşturuyor. Bu da buzdolabından çıkarıldığında soğutucu etki yaratıyor. Salatalık hem içindeki su tutucu etkiyi azaltan maddeler, hem de soğuk etkisiyle göz kapaklarının üstüne konduğunda sabah şişliğini azaltıyor. Böyle bir uygulama yapmak istiyorsanız - salatalık alerjiniz olmadığı sürece - göz sağlığınız açısından bir sakınca yok.

7. Parlak gözler için sakın limon sıkmayın

Asla böyle bir uygulama yapmayın. Limonun gözleri parlatan bir etkisi yoktur. Aksine limonun içindeki sitrik asit ve düşük pH yüzünden gözleriniz tahriş olur.

8. Haftada iki porsiyon balık, fındık, sebze - meyve gözlere iyi gelir

Göz sağlığı için beslenmenizde şu basit değişiklikleri yapmanız faydalı:

Omega-6 yağ asitlerinden zengin pişirme yağları yerine daha az omega-6 içeren zeytinyağını tercih edin (Balıkta bol bulunan omega-3 yağ asitlerinin aksine, omega-6 yağ asitleri sağlıklı değil).

Bolca balık, meyve ve sebze tüketin.
Doymuş yağlar ve margarinden kaçının.
Kızartılmış besinlerden kaçının.
Özetle, bolca yeşil yapraklı sebze, haftada iki porsiyon balık, fındık, sarı / turuncu meyve ve sebze tüketimi; vücut sağlığınız için olduğu gibi göz sağlığınız için de yararlı..
Başlık: 'Sulugöz'ler çok şanslı oluyor!
Gönderen: Tuğra - 31 Ocak 2009, 01:23:27

Çok ağlayanlara halk arasında sulugöz denir. Oysa sulugöz olmanın bir taraftan da iyi bir şey olduğunu biliyor muydunuz?

Yeditepe Üniversitesi Göz Hastanesi'nden Yrd. Doç. Dr. Umut Aslı Dinç, gözyaşı yetersizliği veya bozukluğunun kuru göz hastalığına yol açtığını belirterek “Kuru göz hastalığında gözde batma, yanma kızarıklık, bulanık görme gibi belirtiler olur. Kişinin günlük hayatını etkileyebilecek şekilde rahatsızlık verebilir.

Gözyaşının görevi sadece gözün ön tabakasını ıslatmak ve nemli tutmak değil ayrıca içerisindeki maddelerle enfeksiyonlara karşı direnç kazandırmak ve göz dokularının beslenmesine katkıda bulunmaktadır. Günümüzde özellikle bilgisayar kullanımı ve kontakt lens kullanımı nedeniyle kuru göz hastalığına benzer şikâyetler oldukça sık olarak karşımıza çıkmaktadır” diyor

AKAN GÖZYAŞININ YARARI BÜYÜK

Akan gözyaşı, gözleri sulandırdığı için göz sağlığı için de önem taşıyor. Gözyaşı yetersizliği ise “kuru göz” hastalığını ortaya çıkarıyor. Gözümüzün ön tabakasını sulayan ve besleyen gözyaşının yetersizliği nedeni ile ortaya çıkan kuru göz hastalığı ile ilgili Yeditepe Üniversitesi Göz Hastanesi'nden Yrd. Doç. Dr. Umut Aslı Dinç, şunları söylüyor:

''Özellikle, romatizma hastalıkları olan kişilerde eklemlerdeki ve bağ dokusundaki bozuklukların yanı sıra gözyaşını üreten gözyaşı bezleri de etkilendiği için sıvı salgılanması azalmaktadır. Bunun dışında özellikle orta yaş sonrasındaki kadınlarda hormonal değişiklikler nedeniyle gözyaşı üretimi azalabilir.

Ayrıca romatizma ve bağ doku hastalıklarında, bazı ağır sistemik tedaviler gören hastalarda gözyaşı bezlerinde üretilen gözyaşının göz yüzeyine doğru iletildiği kanallarda daralmalar olabilir ve kuru göz hastalığı ortaya çıkabilir. Ayrıca gözyaşı bezinde travmalar, cerrahiler sonrasında hasar meydana geldiğinde yine gözyaşı üretimi azalabilir.

Göz kapaklarındaki sorunlar, göz kapaklarını içe veya dışa dönmesi, herhangi bir nedenle özellikle travma veya kazalar sonrasında meydana gelen göz kapağı dokusundaki defektler, yüz felci geçiren kişilerde göz kapaklarının kapanmaması gibi mekanik nedenlere bağlı olarak mevcut gözyaşı çok çabuk buharlaşarak kuru göz hastalığına neden olabilir.''

Dr. Dinç, kuru göz hastalığının belirtileri konusunda ise şu bilgileri veriyor:

“Gözde batma, yanma, kızarıklık, kanlanma, bulanık görme olabilir. Bazı hastalarda şikâyetler sadece yanma ve batma gibi hafif düzeyde olabileceği gibi ağır kuru göz hastalarında kornea dokusunda kapanmayan ülserler ve enfeksiyonlar oluşabilir.”

BİLGİSAYARA BAKANLARDA DA GÖRÜLÜYOR

Kuru göz hastalığına benzer şikâyetlerin bilgisayara çok bakanlarda görüldüğüne de dikkat çeken Dr. Dinç, “Normalde 5–10 saniyede bir refleks olarak göz kırpıyoruz. Ancak bilgisayar kullanırken, kitap okurken, televizyon izlerken veya herhangi bir nedenle dikkatimizi yoğunlaştırarak yaptığımız işlerde göz kırpmayı unutuyoruz.

Bu durumda da gözde suni bir kuruluk oluyor. Her gözümüzü kırptığımızda göz kapakları mevcut gözyaşını tüm göz yüzeyine dağıtıyor ve böylece hem göz yüzeyi nemleniyor hem de besleniyor. Ama göz kırpmadığımızda gözyaşı sadece belirli alanda kalıyor, diğer alanlar kuru kalıyor ve şikayetler ortaya çıkıyor.

Bu nedenle kişilerin özellikle bilgisayar kullandıkları veya dikkat gerektiren işler yaptıkları sırada sık sık göz kırpmayı kendilerine alışkanlık haline getirmeleri, yaklaşık olarak yarım saatte bir ara vermeleri gerekmektedir. Her şeye rağmen ciddi şikayetleri varsa da tedavi için bir göz hekimine başvurmaları gerekmektedir” diyor.

NE YAPILMALI?

“Kuru göz hastalığında tedavi belirti ve bulguların şiddetine göre yapılmaktadır. Hafif şiddetteki olgularda gözyaşı damlaları ve merhemleri kullanılmaktadır. Daha ileri olgularda göz pınarları geçici veya kalıcı olarak tıkanabilir, gözyaşı üretimini arttıran bazı özel tedaviler uygulanabilir.

Altta yatan romatizma ya da bağ dokusu hastalıkları varsa muhakkak Romatoloji doktorları tarafından esas hastalığın tedavisinin gerçekleştirilmesinin yanı sıra mevcut bulgulara göre gereken göz tedavisi yapılmalıdır. Ayrıca gerekirse göz kapaklarında defektler veya bozukluklar cerrahi olarak düzeltilmektedir.”

haber aktüel
Başlık: Gözyaşınızın kıymetini bilin!
Gönderen: enfa - 10 Şubat 2009, 14:35:30
Gözyaşı, gözün sağlıklı kalmasını ve göz kırpma hareketini yaparken rahat hissetmemizi sağlar. Bazı insanlarda gözyaşı üretimi azalır veya üretilen gözyaşı kalitesinde bozulma meydana gelir. Bu durumda ortaya çıkan rahatsızlık Kuru Göz olarak bilinir.Yaygın olmasına karşın, Kronik Göz Kuruluğu çok sayıda insanı etkileyen fakat az bilinen göz rahatsızlıkları arasındadır. Birçok kişi, göz kuruluğu semptomlarını yanlış olarak alerjilerle, iklim koşullarıyla ya da basitçe göz zorlanmasıyla açıklar. Bunların hepsi Kronik Göz Kuruluğu semptomlarını şiddetlendirebilmekle birlikte, asıl neden bunlar değildir.

Gözyaşı neden önemlidir?
İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr Nilüfer Alpaslan gözyaşının  önemini şöyle açıklamaktadır. “Gözleriniz, göz yüzeyini korumak için, kesintisiz bir gözyaşı tabakasına gereksinim duyar buna "gözyaşı filmi" denir. Kronik Göz Kuruluğunda, gözyaşı üreten bezlerin sağlıklı çalışmasında oluşan bozukluklar, ürettiğiniz gözyaşının miktarında ve niteliğinde değişikliklerin meydana gelmesiyle sonuçlanabilir. Bu durum, gözünüzün yüzeyine artık yeterli beslenme ya da korunma sağlayamayan bir gözyaşı filmiyle sonuçlanır. Bu, gözünün yüzeyinin hasar görmesine yol açabilir ve dolayısıyla, kronik Göz Kuruluğu semptomlarına neden olabilir”.
Doğal gözyaşı filmi, kornea üstünde sağlıklı bir göz yüzeyi yaratmasına ve gözün tamamını kayganlaştırmasına ek olarak, infeksiyonla savaşma işlevi görür, önemli beslenme sağlar ve net görüş için hayati öneme sahiptir. Uzun süreli gözyaşı üretimi azaldığı zaman, gözün ön kısmında kalıcı hasar ve skar (yara izi) oluşumu ihtimali ortaya çıkar. Ciddi bir göz kuruluğu durumunun zaman içinde tedavi edilmediği vakalarda, infeksiyon riskinde artış ve görmede ciddi bozulma meydana gelir.
Kontak lens kullanımı “göz kuruluğu”na sebep olur…
Kontak lensler genelde gözlük kullanmak istemeyen kişiler tarafından gittikçe daha fazla tercih edilmektedir ve yavaş yavaş gözlüğün yerini almaya başlamıştır. Kısaca "lens" olarak da tabir edilen cihazlar miyop, hipermetrop ya da astigmat gibi göz kusurlarını geçici olarak düzeltir ve kozmetik amaçlı kullanıldıklarında göze, doğal renginden ayrı bir renk verirler.

Kontak lens kullanımı gözyaşının daha hızlı buharlaşmasına neden olacağından göz kuruluğuna yol açmaktadır.

Kuru gözün belirtileri nelerdir?
• Yanma
• Batma
• Kızarıklık
• Bulanık Görme
• Görme Azlığı

Göz kuruluğu hastalığı hafif, orta ve şiddetli olmak üzere 3 evrede incelenir. Hafif seviyeli kuru gözde  yanma, batma, kızarıklık, gözde ağırlık hissi, karıncalanma ve gözde yabancı cisim hissi gibi şikayetler olur. Bu şikayetler kişiden kişiye değişmekle birlikte genellikle hastanın günlük yaşantısını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Göz kuruluğuna neler sebep olur?
Yoğun bilgisayar kullanımı

Gözyaşının göz yüzeyine yayılmasını sağlayan “göz kırpma” hareketinin sıklığı, yoğun bilgisayar kullanımında azalmaktadır.
Daha az göz  kırpma da buharlaşmayı artıracağı için göz kuruluğuna neden olmaktadır. Sadece bilgisayar değil, TV ekranı karşısında uzun saatler geçirme yada uzun süreli okumalarda da göz kırpma sayısının azalmasına bağlı olarak göz kuruluğu oluşabilmektedir.
Klimalı ortamlar
Klima kullanımı ortamın kurumasına neden olarak gözyaşının buharlaşmasını hızlandırmakta ve göz kuruluğuna yol açmaktadır.

Kontakt lens kullanımı
Kontakt lens kullanımı gözyaşının daha hızlı buharlaşmasına neden olduğundan göz kuruluğuna yol açmaktadır.

Göz ameliyatları
Operasyonlara bağlı olarak göz yüzeyi ve gözyaşı salgı bezleri de etkilenmekte ve dolayısıyla kuru göz gelişebilmektedir.

Sigara kullanımı
Sigara dumanındaki maddeler göz yüzeyini olumsuz yönde etkilemektedir.

Romatizma
Bağışıklık sistemi ile ilişkili romatizmal hastalıklarda gözyaşı salgılayan bezler de etkilenmekte ve göz kuruluğu tetiklenmektedir.
 

Sistemik hastalıklar ve tedavisinde kullanılan ilaçlar                                                                                                     
Hipertansiyon, kalp hastalıkları, diyabet, alerji ve depresyon gibi çeşitli  hastalıklar ve bu hastalıklarda kullanılan ilaçlar göz kuruluğunu tetikleyebilmektedir.
 

Göz tansiyonu
Bu rahatsızlığın tedavisinde kullanılan göz damlaları, göz kuruluğuna yol açabilmektedir.

Yaş
Gözyaşı salgısı, erkek ve kadınlarda, ilerleyen yaşla birlikte azalır.Kuru göz semptomları hormonal değişimlere bağlı olarak özellikle kadınlarda daha sık görülmektedir.

Çevresel faktörler
Nemi düşük, sıcak veya rüzgarlı ortamlar, radyasyon veya kimyasal maddelere maruz kalma, yüksek yerlerde bulunma kuru göze neden olabilir.
 

Menopoz   
Kuru göz her yaş grubunu etkileyen bir hastalık olmakla beraber, menopoza bağlı hormonal değişimler sebebiyle genelde kadınlarda daha sık gözlenmektedir

Yaşam Kalitenizi Artırın…
Kuru göz hastalığının semptomları kişinin yaşam kalitesini etkileyebilir ve hastanın psikolojisi üzeride olumsuz etki yaratabilir. Ayrıca okuma, araç kullanımı, bilgisayar kullanımı gibi görsel dikkat gerektiren işlerde performansın azalmasına neden olarak, iş verimliliğini düşürebilir
 

Yaşam Şekli Değişimi ile gözyaşının korunması

Göz kuruluğu semptomları yaşayan kişilere yaşadıkları ev ve iş ortamlarındaki nemi artırmaları önerilir. Bu kişiler ayrıca yoğun sigara dumanı ortamında bulunmaktan da kaçınmalıdır.
 

Göz Yaşı Replasmanı
Suni gözyaşları, kuru göz hastalığının başlıca tedavi yöntemidir. Dünya çapında birçok suni gözyaşı bulunmaktadır ve aralarındaki farklılıklar içerdikleri etken maddeye ve ambalajına (çok kullanımlık şişe, tek kullanımlık ampul, vs) göre değişir. Suni gözyaşları sadece göz yüzeyini yıkayıp uzaklaşırken, kronik kuru göz hastalarında suni göz yaşı tedavisi tek başına yeterli olmamaktadır.Bu hastalarda gözyaşı üretimi ile gerekli dokularda etkisini göstererek, kişinin doğal gözyaşı yapımını arttıran ilaçlar kullanılır.

 


Başlık: Göz Sağlığı İle İlgili Bilgiler-Haberler
Gönderen: Fatihan - 25 Mart 2009, 12:45:59
Göz tembelliğine dikkat!


Bir göz iyi görürken, diğer gözün her türlü gözlük düzeltmesine rağmen aynı seviyede görmemesi durumunda göz tembelliğinden bahsedilir.

Göz tembelliği, bebeklik veya çocukluk döneminde bir gözün yeterince görememesi ve o göze ait beyin bölgelerinde sağlıklı görme yollarının gelişmemesi sonucu ortaya çıkar. Aslında göz tembelliği, gözde değil, göze ait beyin yollarında gelişen tembelliktir. Toplumda %2-3 oranında ve genellikle tek gözde görülür.

Göz tembelliğine neden olan en önemli hastalık şaşılıktır (göz kayması). Kayan gözden gelen görüntü, çift görmenin önlenmesi amacıyla yok sayılır ve çocuk sadece tek gözüyle görmeye yönlenir. Göz tembelliğine neden olan ikinci durum ise, göz dokularının şeffaflığını bozan ve ışığın sarı noktaya ulaşmasını engelleyen her türlü hastalıktır. Bu durumun başında doğumsal katarakt gelir ve en ağır göz tembelliğine neden olur.

Aileler, çocuklarında göz kaymasına veya katarakta bağlı gelişen anormallikleri fark ettikleri için göz doktoruna erken başvururlar ve bu grup hastalarda tedavi genellikle geç olmadan başlanabilir. Diğer bir göz tembelliği nedeni tek gözde veya her iki gözde görülen yüksek kırma kusurudur. Bu durumun aile tarafından anlaşılması mümkün değildir ve ancak bir göz doktoru muayenesi ile anlaşılabilir.

Genellikle, tanı ve tedavi gecikmesi bu grup hastalarda yaşanır ve eğer 10 yaş sınırı geçilmiş ise (tedavi için ideal zaman bebeklik dönemi veya hayatın ilk yıllarıdır) beyin esnekliğini yitirdiği için, bu çocuklarda tedavi şansı artık kalmamıştır. Eğer çocuğunuz 8 yaşından küçük ve şimdiye kadar hiç göz muayenesine götürmemiş iseniz hala geç kalmış sayılmazsınız.

Bu durumun tespiti ve tedavisi için hala 1-2 yılınız var demektir. Haydi, çocuklar hemen göz muayenesine. 

Doç. Dr. Peykan Türkçüoğlu
İnönü Üniversitesi
Turgut Özal Tıp Merkezi
Göz Bölümü


Başlık: Göz sulanması ihmale gelmez!
Gönderen: devran - 26 Mart 2009, 16:12:24
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Göz Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ferda Çiftçi, "Göz sulanması tedavi edilmezse enfeksiyonlara sebep olur" dedi.

Çocuklarda göz sulanması sıklıkla görülen problemlerin başında geldiğini belirten uzmanlar, kesinlikle ihmal edilmemesi gerektiği uyarısında bulundular. Çeşitli nedenlere bağlı olan ve tedavi edilmezse enfeksiyonlara sebep olan göz sulanmasının geciktirilmesi durumunda görmeyi tehdit edebilecek tablolar ortaya çıkabileceğini belirten Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Göz Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ferda Çiftçi, "Çocuklarda çeşitli nedenlerle göz sulanabilir. Gözyaşı kanalı tıkanıklığı, göz kapaklarındaki yapısal bozukluklar, glokom (göz tansiyonu) hastalığı, gözde çizilme veya yabancı cisim kaçmaları sulanma ile belirti verebilir. Kapak düzeni bozuk olan; içe veya dışa dönük kapakları olan çocuklarda irritasyon göze zarar veriyorsa erken tedavi etmek gerekir. Tedavide geç kalınırsa görmeyi tehdit edebilecek tablolar ortaya çıkabilir. Cerrahi tedavi ile kapak düzeltilerek sorun giderilir. Bir diğer neden olan doğumsal gözyaşı kanalı tıkanıklığıdır. Gözyaşı bezi yeterli üretim yapıyor ama kanal tıkalı ise gözyaşı yüze doğru akar.

Yeni doğanlarda gözyaşının buruna aktığı kanallar kapalı olabilir. Çoğunlukla birkaç ayda kendiliğinden açılır. Erken dönemde (ilk 12 ay) masaj yapılarak, enfeksiyon olduğunda ise antibiyotik damlalar ile tedavi sağlanabilir. Bu dönemde masajın doğru yapılması önemlidir. İhmal edilmiş veya yeterli tedavi yapılmamış hastalarda sürekli enfeksiyon gözün diğer bölgelerini etkileyebilir. Bu durumda ve 1 yaşına kadar devam eden sulanmalarda kanala sondalama uygulanmalıdır. Sulanma devam ederse; sondalama tekrar edilebilir. Aynı zamanda kanala silikon tüp uygulanabilir. Bu uygulama ile yüzde 95 başarı elde edilir" dedi.

Kanal tıkanıklığı nedeniyle sık sık enfeksiyon olan çocuklarda sürekli antibiyotik kullanmanın çözüm olmadığını belirten Prof. Dr Çiftçi, 1 yaşına kadar kanal açılmazsa cerrahi müdahale yapılması gerektiğini belirtti.



Star gazetesinden alıntı
Başlık: Bahar alerjisi gözleri vuruyor
Gönderen: devran - 17 Nisan 2009, 14:17:38
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Yıldırım, Göz alerjisinin, bahar ve yaz aylarında havadaki toz ve polenler yüzünden oluştuğu; gözde sulanma, yanma, kızarıklık ve kaşıntı olarak kendini gösterdiği söyledi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Nilgün Yıldırım, polenlerin ortaya çıkmasıyla gözlerinde kaşıntı, sulanma ve kızarıklık yaşayanların, bunun kısa sürede geçeceğini düşündüğünü, oysa bu yakınmaların belli bir süreden sonra göz kuruluğuna yol açtığını vurguladı.

Can HACIOĞLU / ESKİŞEHİR (AHT)

Bahar aylarında havadaki polenlerin, yatkın kişilerde solunum yoluyla burun, bronş ve gözlerde alerjik hastalıklara neden olduğunu vurgulayan Yıldırım, göz alerjisi olan kişilerin en önemli yakınmasının gözlerde sürekli kaşınma ve kum varmış gibi batma hissi olduğunu, bu nedenle sürekli gözlerini ovuşturduklarını bildirdi.

GÖZLERDE KIZARIKLIK VE KAŞINTIYA DİKKAT

Alerji ile karşı karşıya kalmış kişilerin gözaltlarında koyulukların da oluştuğunu belirten Yıldırım, şunları söyledi:" Göz alerjisi, bahar ve yaz aylarında havadaki toz ve polenler nedeniyle oluşup, gözde beyaz tabakasını örten ince zarda bulunan duyarlı hücreleri uyararak göz alerjisini ortaya çıkarıyor. Bu alerjik durum gözde sulanma, yanma, kızarıklık ve kaşıntı olarak kendini belli ediyor.''

Prof. Dr. Yıldırım, gözü kaşıyıp, ovuşturmanın sağlıklı olmadığına dikkat çekerek, şöyle konuştu:" Kaşınma alerjiyi daha fena bir hale getirir. Etkisini artırır. Sıcak ve rüzgarlı ortamlarda ortaya çıkan düşük nem, uygun olmayan ışınlar, polenler ve tozlar göz kuruluğunu tetikleyen faktörler arasındadır. Göz alerjisi ve göz kuruluğundan korunmak için havalandırma yerine filtreli klima ve güneş gözlüğü kullanılması gerekir"

habertürk
Başlık: Yaz geliyor gözlere dikkat!
Gönderen: devran - 22 Nisan 2009, 09:29:57
Özellikle bahar aylarında, polenlerin etkisiyle oluşan bahar nezlesi nedeniyle gözlerin kaşınması, körlüğe kadar uzanan rahatsızlıklara neden olabiliyor.

Dr. Serdar Marol, alerji ayları olan bahar ve yaz başlangıcında vatandaşların göz sağlığına dikkat etmesi gerektiğini söyledi.

Bu dönemlerin çiçek ve ağaç polenlerinin çıktığı zamanlar olduğu için gözde bahar nezlesi rahatsızlığı oluşabildiğini belirten Uz.Dr. Serdar Marol, şöyle konuştu: "Gözlerde yanma, şişme, kızarıklık, kaşıntı ve sulanma ile başlayan alerji, en sık bahar aylarında görülür. Bahar nezlesi, alerjinin tam hastalıklı şeklidir. Vatandaşlar bu rahatsızlığı çok hafif olarak algılıyor. Oysa çok önemli ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Dört beş yaşlarında genellikle çocukluk döneminde başlıyor 20 yaşına hatta daha sonraki yaşlara kadar devam ediyor."

Hastalığın ilaç, damla, pomat ve merhemlerle tedavi edildiğini anlatan Marol, sözlerine şöyle devam etti: "Bu hastalığa yakalananlar mutlaka doktor kontrolünde tedavi olmalı. Eğer bu hastalık tam tedavi edilmezse ileri yaşlarda keratokonus hastalığı adı verilen korneal dejenerasyona sebep olabiliyor."
Bahar nezlesinin gözde tatlı bir kaşıntıya neden olduğunu, hastalar için asıl büyük tehlikenin bu noktada odaklandığını ifade eden Dr. Serdar Marol, başta çocuklar olmak üzere büyüklerin dahi tatlı bir kaşıntı olduğu için gözlerini sürekli kaşıyarak büyük bir riske girdiklerini sözlerine ekledi.

İHA
Başlık: Katarakt ameliyatlarına dikkat!
Gönderen: devran - 24 Nisan 2009, 14:45:47
Katarakt ameliyatlarına dikkat!

Halk arasında "Göze perde inmesi" olarak tanımlanan katarakt, orta yaş sonrası kişilerin yarısına yakınında görülüyor.
Yrd. Doç. Dr. Muhsin Altunsoy, katarakt ameliyatlarına karar verirken kişinin yaşam tarzını dikkate aldıklarını belirterek, "Eğer bir kişi görme duyusunu sadece temel yaşamsal fonksiyonları için kullanıyorsa, o kişi az gördüğünün bile farkında olmayabiliyor. Tersi durumda ise bir insan çok düşük bir görme kaybını yaşam kalitesinde düşme olarak algılayıp katarakt ameliyatına gerek duyabiliyor" dedi.

Yrd. Doç. Dr. Altunsoy, kataraktı, "Gözün içinde yer alan lensin şeffaflığını kaybetmesi" olarak tanımlayarak kataraktın farklı oluş nedenleri olduğunu söyledi.

En sık rastlanan katarakt tipinin yaşa bağlı oluşan tip olduğunu belirten Altunsoy, "Yaş ilerledikçe gözün içindeki lens şeffaflığını kaybeder. Göze dışarıdan gelen ışığın net bir mercekten geçmesiyle bulanık bir mercekten geçmesi önemli bir görme farkı oluşturur. Bu durumda kişi önce bulanık görür sonra da görme sorunu günlük hayatını etkilemeye başlar. Yaşa bağlı katarakt dışında üveit atakları, travmalar, kontrolsüz ve düzensiz alınan kortizon ilaçları, diyabet, tiroid gibi metabolizma hastalıkları da göz merceğinin kesifleşmesine yani katarakta neden olabiliyor" diye konuştu.

Kataraktın genellikle iki gözde birden görüldüğünü vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Altunsoy, katarakt ameliyatında kişinin günlük yaşam tarzına bakarak karar verilmesi gerektiğini de belirterek şunları söyledi:

"Günlük yaşamında sadece giyinme, yeme gibi ihtiyaçları dışında görme fonksiyonlarını çok yoğun kullanmayan kişilerde görme oranı yüzde 30'a kadar düştüyse bile o kişi az gördüğünün farkında olmayabiliyor. Oysa entelektüel faaliyetleri olan, sürekli bilgisayar kullanan, çok okuyan kişiler için en ufak bir görme kaybı yaşam kalitesinde önemli bir azalmaya neden oluyor. Bu nedenle katarakt ameliyatı kararında kişinin günlük hayattaki ihtiyaçlarını göz önüne alıyoruz. Katarakt ameliyatları tüm cerrahi tedaviler arasında son noktasına en fazla yaklaşmış cerrahi işlemdir ve kullanılan teknikler son derece başarılıdır. Başarı oranı çok yüksektir ve kişinin ameliyat sonrası hemen gündelik yaşama dönebileceği konforlu ameliyatlardır. İşlem yaklaşık 10-12 dakika sürüyor. Şeffaflığını kaybetmiş olan merceği özel bir yöntemle parçalayıp yeni merceği yerleştiriyoruz. Ben yaptığım ameliyatların yüzde 99'unu damla anestezisi ile yapıyorum. Dolayısıyla hasta, genel anestezinin risklerini yaşamamış oluyor."

İHA
Başlık: Göz alerjisini hafife almayın
Gönderen: Tuğra - 04 Mayıs 2009, 09:37:37

Uzmanlar mevsime bağlı olarak gözde sıkça rastlanan rahatsızlıkların başında gelen göz alerjilerinin hafife alınmaması konusunda uyarıda bulunuyor.

Gaziantep Primer Hospital'ın göz hastalıkları uzmanı Op. Dr. Derviş Çulcu, göz alerjisinin göz sağlığı ile ilgili çok önemli bir sorun olduğunu belirterek, “Mevsimsel göz alerjisine neden olan etkenler genellikle polenler, mevsimsel olmayan alerjiye neden olan etkenler ise yıl boyu karşılaştığımız ev tozu ve hayvan atıklarıdır” dedi.

Opr. Dr. Derviş Çulcu, yaptığı açıklamada, alerjik göz hastalıklarının toplumda sıkça görüldüğünü ve insanların yaklaşık yüzde 15'inde alerjinin bir veya birkaç çeşidi bulunduğunu söyledi. Çevreyle direkt teması nedeniyle gözün alerjik hastalıklara daha yatkın olduğunu vurgulayan Çulcu, göz alerjileri konusunda şu bilgileri verdi:

“Göz alerjilerinde gözde yanma, batma, kaşıntı, çapaklanma, kızarıklık, sulanma, ışığa karşı hassasiyet ve görme bozukluğu görülebilir. Bu şikayetlere genellikle burundaki alerji de eklenir. Göz kapaklarında şişlik, gözün beyaz tabakasında kabarıklıklar ve kızarıklık görülür. Mevsimsel göz alerjisine neden olan etkenler genellikle polenler, mevsimsel olmayan alerjiye neden olan etkenler ise yıl boyu karşılaştığımız ev tozu ve hayvan atıklarıdır.”

HER RAHATSIZLIK ALERJİ DEĞİLDİR

Gözdeki bazı rahatsızlıkların alerji zannedilebileceğini ifade eden Dr. Derviş Çulcu, şöyle devam etti:

“Yapılan muayene sırasında göz kapakları, kirpikler ve kornea dikkatle incelenir. Bazen göz kapakları ters çevrilerek arka yüzeylerinin incelenmesi gerekebilir. Bazı mikrobik hastalıklar, sebebi bilinmeyen iltihabi durumlar, göz kapağı iltihapları, bazı cilt hastalıklarının göz bulguları, kuru göz hastalığı, gözün bağ ve damar tabakasının iltihabi hastalıkları, böcek ısırıkları, kirpik diplerine yerleşen parazitler göz alerjisini taklit eden bir tablo meydana getirebilir. Tanısal test olarak alerjen maddenin bulunması, gözyaşında ve kanda bazı maddelere bakılması yardımcı olsa da en fazla bilgi muayeneden elde edilir.”

Göz alerjilerine bazı ilaçların, ilaçların içindeki koruyucu maddelerin veya makyaj malzemelerinin de neden olabileceğini belirten Dr. Çulcu, göz alerjisine yakalananların en kısa sürede doktora başvurmasının gerektiğinin altını çizdi.

Haber Aktüel
Başlık: Sağlıklı Gözler İçin Bunlara Dikkat
Gönderen: Tuğra - 17 Mayıs 2009, 01:20:46
Omega 3 yağ asitleri bakımından zengin olan balık, fındık, ceviz ve zeytinyağı, bir göz hastalığı olan yaşa bağlı makula dejeneresansı hastalığının (AMD) gelişmesini önlemeye yardımcı oluyor. 
 
Sidney Üniversitesi Westmead Hastanesi’nden Jennifer S.L. Tan ve meslektaşları 1992-1994 yıllarında başlayan Mavi Dağlar Göz Çalışması’ndaki 2 bin 454 katılımcıları incelediler. Katılımcılar, çeşitli yağ asitleri alımını tespit etmeyi amaçlayan gıda sıklığı anketini tamamladılar. Retinanın dijital fotoğrafları, AMD hastalığının 5 ve 10 yıl sonraki gelişimini değerlendirmek için kullanıldı.

Archives of Ophthalmology dergisinde yer alan çalışmada, katılımcılar yaş, cinsiyet ve sigara içmeye göre düzenlendikten sonra, haftada bir porsiyon balık yemenin AMD gelişimini yüzde 31 azalttığı görüldü. Araştırmacılar, öncelikle sebze yağlarında bulunan linoleic asit, doymamış omega 6 yağ asitleri alımında, hastalığın görülme oranı daha da düşük olduğunu buldular.

Araştırmacılar, aynı zamanda haftada 1 ya da 2 kez fındık, ceviz gibi sert kabuklu yemişlerden yemenin AMD hastalığı riskini erken dönemde yüzde 35 oranında azalttığını gördüler. Araştırmacılara göre, bu yağ asitleri gözleri, damarlarda plak oluşumundan koruyor ya da enfeksiyonu, kan damarı formasyonunu ve retinada oksijene bağlı hücre hasarını azaltıyor.

Çalışmalarında, elde ettikleri bulgular, omega 3 çoklu doymamış yağ asitlerinin ve düzenli balık ve sert kabuklu yemiş tüketiminin AMD hastalığının erken döneminde önleyici olduğunu gösterdi.

  (Zaman Online)
Başlık: Gözleriniz için faydalı bilgiler
Gönderen: Tuğra - 29 Mayıs 2009, 23:50:45
Balık ve havuç gözlere iyi geliyor, arpacığa sarımsak sürmemek gerekiyor...

Balık tüketimi ile alınan omega-3 yağ asitlerinin; görmeyi tehdit eden “yaşa bağlı sarı nokta hastalığı” ve kadınlarda “göz kuruluğu” riskini azaltıyor.

Besinler, göz sağlığımız için büyük önem taşıyor. Çoğumuz balık veya havuç yemenin gözlere iyi geldiğini duymuşuzdur. Veya göz kapağımızda arpacık çıktığında; çay ile kompres veya sarımsak sürmek gibi uygulamaları çoğumuz denemişizdir. Peki bunlar gerçekten doğru uygulamalar mı?

Acıbadem Göz Sağlığı Merkezi'nden Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Banu Coşar göz sağlığımıza besinlerin etkileriyle ilgili halk arasında mit haline gelmiş 8 konu ile ilgili bilgi verdi:

1. Balıktaki Omega 3'ü Vücut Daha Kolay Kullanıyor

Balık tüketimi ile alınan omega-3 yağ asitlerinin; görmeyi tehdit eden “yaşa bağlı sarı nokta hastalığı” ve kadınlarda “göz kuruluğu” riskini azalttığını gösteren bazı veriler mevcut. Omega-3'ten zengin balıklar arasında ton balığı, somon, uskumru, ringa, alabalık ve sardunya yer alıyor. Balık yağı hapları da, balık tüketiminin yerine geçiyor. Omega-3 yağ asitlerini bol içeren diğer besinler ise keten tohumu, ceviz ve koyu yeşil yapraklı sebzeler. Ancak, balıktaki omega-3'ün vücut tarafından kullanımı daha kolay oluyor.

2. Havuç, Göz Sinirlerine İyi Geliyor

Havucun gözlere faydalı olduğu ve gece görüşünü artırdığı yönünde yaygın bir inanç vardır. Gerçekten de havucun içindeki beta-karoten (A vitamini), gözün retina (sinir) tabakasında ışığı algılayan hücreler için gereklidir. “Rod” ve “kon” ismi verilen bu ışık algılayıcılar, ciddi A vitamini eksikliğinde fonksiyon görmez ve gece körlüğü oluşur.

3. Arpacığa Sarımsak Sürmeyin, Ilık Su Kompresi Yapın

Arpacık ve şalazyon (yağ kisti), göz kapağında şişlik yapan ve birbiri ile karıştırılan hastalıklar. Her iki hastalıkta da kirpik diplerindeki yağ bezlerinin kanal ağzı tıkanıyor.

Ancak şalazyonda sadece tıkanıklık oluyor; arpacıkta ise tıkanıklığa ek olarak, mikrobik iltihaplanma söz konusu.

Arpacığın tedavisi sıcak pansuman, antibiyotikli damla ve pomad ile yapılıyor. Şalazyonda ise bu tedaviye kortizonlu damlalar da ekleniyor.

Sarımsağın içindeki sülfid bileşenlerinden “alisin”in antibakteriyel etkisi biliniyor. Ancak günümüzde pek çok antibiyotikli/kortizonlu damla ve pomad varken, sarımsak sürmek tavsiye edilen bir uygulama değil.

Çayla kompres ise, çay yüzünden değil, sıcak etkisi ile arpacığa ve şalazyona iyi geliyor. Hiç çay kullanmadan, sadece sıcak su ile kompres yapın.

4. Salatalık Şişen Gözlere İyi Geliyor

Göz altı torbaları, göz çevresindeki yağ torbalarından kaynaklanıyor. Yaş ilerledikçe, bu yağ torbalarını geride tutan zar gevşiyor ve yağlar öne doğru gelip, iyice belirginleşiyor. Ancak kimilerinde genç yaşlarda da yapısal olarak bu yağ torbaları belirgin olabiliyor. Sabahları, göz altları daha şiş oluyor. Bunun nedeni yatarken kan dolaşımı dağılımının değişmesi ve yerçekimi etkisi ile göz çevresinde sıvı birikmesi.

Salatalık, cilde uygulandığında hafif “astringent” yani sıkılaştırıcı/büzüştürücü özellik gösteriyor. Bunun nedeni içindeki askorbik asit (C vitamini) ve kafeik asit. Salatalığın yapısının çoğunu ise su oluşturuyor.

Bu da buzdolabından çıkarıldığında yarattığı soğutucu etkiyi sağlıyor. Salatalık hem içindeki “su tutucu etkiyi azaltan maddeler”, hem de “soğuk” etkisi ile göz kapaklarının üstüne konduğunda sabah şişliğini gerçekten azaltıyor.

Ve eğer böyle bir uygulama yapmak istiyorsanız, -salatalık alerjiniz olmadığı müddetçe-, göz sağlığınız açısından bir sakıncası yok.

Ancak göz altı şişliklerini azaltmak için en etkin yol sabahları doğrudan soğuk kompres yapmak: Bunun için, buz veya eczaneden aldığınız soğutucu jel poşetlerini kullanabilirsiniz. Soğuk kompres, göz çevresindeki damarları büzerek göz altında biriken ödemin (şişliğin) azalmasını sağlıyor. Ama tabii göz altı torbaları çok belirginse, kalıcı çözüm ancak “blefaroplasti” denen operasyonla sağlanabiliyor.

5. Badem Yağı Kirpikleri Uzatmıyor

Badem yağı (“almond oil”) içerdiği antioksidanlar nedeni ile pek çok göz çevresi kreminin ve makyaj temizleyicinin içinde bulunuyor. Ancak badem yağının kirpikleri uzattığını gösteren bilimsel bir çalışma yok. Kirpikleri gürleştirdiği bilinen tek madde, bazı göz tansiyonu ilaçlarının içinde bulunan “prostaglandin anologları”. Ama göz tansiyonu hastası değilseniz, sakın bu göz damlalarını kullanmayın çünkü kontrolsüz göz damlası kullanımının istenmeyen başka yan etkileri de var.

6. Parlak Gözler İçin Sakın Limon Sıkmayın

Asla böyle bir uygulama yapmayın. Limonun gözleri parlatan bir etkisi yoktur. Aksine limonun içindeki sitrik asit ve düşük pH yüzünden gözleriniz kızarır, yanar ve tahriş olur.

7. Göze Özel Vitamin, Sarı Nokta Hastalığına Faydalı

Gözler için özel olarak üretilmiş vitamin hapları mevcut. Bu vitamin kombinasyonları, yaşa bağlı sarı nokta hastalığının ileri evreye geçme riskini %25 oranında azaltıyor. Yaşa bağlı sarı nokta hastalığı, yaşlılıkta görme kaybına en sık yol açan hastalıklardan biri. Sarı nokta hastalığının ilerlemesini yavaşlatıcı etkiye sahip formulasyon şöyle:

C vitamini 500 mg
E vitamini 400 IU
Beta-karoten 15 mg
Çinko oksit 80 mg
Kuprik oksit 2 mg

Şimdilik herkese değil, sadece yaşa bağlı sarı nokta hastalığı olanlara göz için ekstra vitamin kullanımı tavsiye ediliyor.

8. Haftada 2 Balık, Fındık, Sebze-Meyve Gözlere İyi Gelir

Göz sağlığı için beslenmenizde şu basit değişiklikleri yapmak faydalı:

1. Omega-6 yağ asitlerinden zengin pişirme yağları yerine daha az omega-6 içeren zeytinyağını tercih edin. (Balıkta bol bulunan omega-3 yağ asitlerinin aksine, omega-6 yağ asitleri sağlıklı değil.)

2.Bolca balık, meyve ve sebze tüketin.

3.Doymuş yağlar ve margarinden kaçının.

4.Kızartılmış besinlerden kaçının.

Özetle, bolca yeşil yapraklı sebze, haftada 2 porsiyon balık, fındık, sarı/turuncu meyve ve sebze tüketimi; vücut sağlığınız için olduğu gibi göz sağlığınız için de yararlı...

Haber Aktüel
Başlık: Besin Ögeleri ve Göz Sağlığımız
Gönderen: Tuğra - 07 Haziran 2009, 09:32:49
A vitamini

Gözlerimizin karanlıkta normal olarak görmesine ve alacakaranlığa alışmasına yardım eder. Gelişmekte olan ülkelerde A vitamini yetersizliği, çocukluk çağında körlüğün en önemli sebeplerinden biridir. 251 milyon çocukta vitamin A yetersizliği görülmekte iken 10 milyon ise xerophthalmia veya kuru göz ( gözyaşı miktarındaki azalma, göz yaşının kornea ve konjonktiva yüzeyindeki dağılımındaki bozukluk, korneayı ıslatmasındaki bozukluk ), kornea epitelindeki düzensizlik veya göz yaşı lipidlerinde ki anomalilere bağlı olarak bazı olumsuz durumlara sebep olmaktadır. 500 bini geri dönüşümsüz körlük ve 3 milyonunda ise A vitamini yetersizliğine bağlı hastalıklar görülmektedir.

A vitamini yetersizliğinde gözün üç bölümü etkilenir; retina, konjontiva ve kornea. Retinadaki rod hücreleri A vitamini yetersizliğine karşı hassastır. Dolayısıyla görme etkilenir. Yetersizliğin devamı konjonktiva ve korneada kuruluğa “ kserosiz” neden olur. Konjonktival kuruma “ Bitot lekesi” ile beraber görülür. Bu şartlarda lokal irritasyon ve travma oluşur.

Korneadaki kuruluk kserozis erken devrelerde çocuklarda geri dönüşümlü olabilir. Korneal ülserasyon “keratomalasi” tamamen veya kısmen görme kaybına yol açar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne göre kseroftalmi (xerophtlamia) deyimi A vitamini yetersizliğine bağlı gözdeki çeşitli problemleri kapsar. Şehir yaşayan Nepalli 1401 hamile kadın üzerinde yapılan çalışmada, gece görüş eşiği testleri sonucunda anlaşılmıştır ki A vitamini serumunun düşük olduğu zamanlarda gece görüş eşiği testi sonucunda negatif çıkmıştır.

A vitamininin görme için önemli olduğu bilinmektedir. Yetersizlik durumunda gece körlüğü ve diğer göz sorunları, bitot lekesi, Korneal Sklerosis, Keratomalasia görülür.
Antioksidan vitamin olan A vitamininin yeterli alımı katarakt riskini azaltır.

Organizmamız A vitaminini mutlaka göz sağlığımız amaçlı beslenme kaynaklı almalıdır. Kaynaklarında; hayvansal kaynaklı karaciğer, balık yağı, yumurta başta gelmektedir.

Karotenoidler

Sarıdan kırmızıya renk veren yağda eriyen pigmentlerdir. Genellikle lipid materyalde klorofil ile birlikte bulunur. Kayısı, kantolop kavunu, mango, havuç, kırmızı ve yeşil biber ve tatlı patates ile birlikte koyu yeşil renkli olmalarına rağmen brokoli, marul ve ıspanak gibi sebzelerde karoten içerirmektedirler. Bu sebzelerin bileşimindeki sarı ve turuncu renkli karoten, yapraklardaki klorofilin koyu yeşil rengi tarafından baskılanır.

Dünyadaki tüm bitkilerin bileşimde 500’den fazla karotenoid olduğu bilinmektedir. Bunlardan besinlerde bulunan 50 tanesi A vitaminine çevrilebilmektedir. Sebze ve meyvelerde bulunan karotenoidlerden sadece birkaç tanesi analiz edilebilmiştir.

Bunlar alfa karoten, beta karoten, gama karoten, laykopen, lutein ve zeaksantindir. Majör bir karoten olan laykopen, domates ve ürünlerinde, pembe greyfurt ve karpuzda esas olarak bulunur. Bunun dışında kuru kayısı, palmiye yağı ve kuşburnu püresinde de bulunmaktadır. Bütün karotenler arasında oksijen ile en yüksek doyma oranına sahiptir ve plazma seviyesi β karotenden daha yüksektir.

Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, laykopen normal lensin antioksidan savunma mekanizmasını önemli bir biçimde geliştirir. Laykopenin besin şeklinde tüketimi sadece kataraktın değil aynı zamanda diğer hastalıkların da başlangıcı ve ilerlemesinde koruyucu etki gösterir.

Lutein – Zeaksantin

A vitamini aktivitesi göstermeyen karotenoidlerdir. Vücutta en yoğun bulundukları dokular, gözle ilgili dokulardır. Retina ve makülada 500 kat fazla bulunurlar. Karaciğer dokuları, adrenal, adipoz pankreas ve böbrek diğer bulundukları dokulardır.

Lutein ve Zeaksantin güçlü antioksidan etki göstererek;

Retina ve makulada yüksek frekanslı ışığa bağlı olarak oksidasyon fazladır. Lutein ve zeaksantin retina ve makülada ışığa bağlı oksidasyonu azaltır. Yaşa Bağlı Maküler Dejenerasyon (AMD) riskini azaltır.

Diğer retina dejenerasyonları riskini azaltır.

Diyetle alınan Lutein ve Zeaksantinin %78’i sebzelerden gelmektedir. Ispanak (30 gramı 3659 mg lutein ve zeaksantin), semizotu, brokoli, mısır gibi sarı renkli sebzeler, portakal, kavun ve bu bitkisel kaynaklarla beslenen hayvanların ürünlerinde bulunur.( yumurta sarısı )

C Vitamini

C vitamini bir antioksidan olarak B karoten ve E vitamini ile benzer yolları izleyerek vücudumuzu zararlı maddelerden korur. C vitamininin en önemli farkı vücut sıvılarında serbest radikallere karşı savaşmasıdır. Yağ dokusunda aynı etkiyi göstermez fakat suda çözünebildiği için vücudumuzda farklı bölgelere koruyucu etki gösterebilme yeteneğine sahip olmaktadır.

Kaynakları genellikle yeşil sebzeler turunçgiller, çilek, domates, kuşburnu gibi yiyecekler olarak sıralanabilmektedir

Çinko

Çinko bir çok enzimin kofaktörüdür ve retina konsantrasyonunun içinde bulunur. Retina’daki rolü tam olarak açıklanmamıştır, belki de Superoksit dismutaz ve katalazın kofaktörü olan çinkonun antioksidan fonksiyonuyla ilgili olabileceği belirtilmiştir.

Çinko karanlığa adaptasyonda, kemik metobalizmasında, oksijen transportunda ve serbest radikal hasarına karşı korumada görev almaktadır.

Riboflavin

Aynı zamanda B2 vitamini olarak da adlandırılan, suda eriyen B kompleks vitaminlerden biridir. Işığa çok hassastır. Işık temasında vitamin özelliğini kaybeder. Riboflavin gözün ve derinin sağlığı için çok önemli bir vitamindir. Yetmezliğinde gözde yanma ve kaşınma, ışığa hassasiyet, korneada vaskülarizasyon (damarlanma), yaygın seboreik dermatit, keylozis ve glossit oluşur.

Riboflavinin en zengin kaynakları; et, süt, ve yumurta gibi hayvansal protein kaynağı yiyeceklerdir. Yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve maya da iyi kaynakları arasında yer almaktadır.

sdönmez.com
Başlık: Gözlere Dikkat
Gönderen: Tuğra - 12 Haziran 2009, 10:54:59
Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu hastalığında beslenme, uzmanlar tarafından, en önemli risk faktörü olarak nitelendiriliyor.
 
Halk dilinde "Sarı Nokta" olarak da bilinen görme yitisinin azalmasına neden olan "Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu" hastalığında beslenme, uzmanlar tarafından, en önemli ve "değiştirilebilir" tek risk faktörü olarak nitelendiriliyor.

Beyoğlu Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden Doç. Dr. Ziya Kapran, hızlı gelişen ve diğer gözde de oluşma ihtimali bulunan makula dejenerasyonunun ilerlemesini durdurulabileceğini söyledi.

Somon, morina ve ton balığı gibi deniz ürünlerinde bulunan Omega 3 ve ıspanak, brokoli, yeşil sebze ve sarı renkli meyvelerde bulunan Luteinin alınmasının hastalığın ilerlemesini yüzde 30 oranında azaltacağını kaydeden Doç. Dr. Kapran, "Bunun yanı sıra günlük olarak yeterli miktarda antioksidan içeren sebze, meyve, tahıl ve baklagiller ile tüketmek de çok yararlıdır" diye konuştu.

Kör edebilir

Makulanın, gözün makula ismi verilen ve keskin görmeden sorumlu bölümünün hasarlanması sonucu ortaya çıkan bir göz hastalığı olduğunu hatırlatan Kapran, hastalığın genelde 50 yaş ve üzerinde görüldüğünü kaydetti.

Bazı hastalarda şikayetler başladıktan hemen sonra hızlı bir görme kaybı meydana gelebileceğini ifade eden Kapran, "Görme kaybı yaşayan hastaların görememe oranı yüzde 100'e yaklaşır. Bu hastalıkta erken teşhis çok önemlidir" dedi.

Aktif Haber
Başlık: Güneş, göz alerjilerini artırıyor
Gönderen: enfa - 17 Haziran 2009, 13:34:39
Alerjik göz hastalıkları, deniz ve güneşin etkisiyle yazın daha çok görülüyor.

Çıplak gözle güneşe bakmak ise çok tehlikeli. Dünyagöz Hastanesi doktorlarından Op. Dr. Nursen Şen, "Ultraviyole ışınlar görünmezdir. Güneşli ya da bulutlu hava olmasına bakmaksızın her mevsim güneşten yayılan ultraviyole ışınlardan etkileniriz." dedi. Ultraviyole ışınların zararlı etkilerinin yıllar içinde birikme özelliğine sahip olduğunu ifade eden Nursen Şen, yaz aylarında dünyaya ulaşan ultraviyole ışın miktarı fazla ve gelen ışınlar daha dik olduğu için ultraviyole ışınlardan korunmanın önemli olduğunu söyledi.

ZAMAN
Başlık: Gözlük numaralarınıza dikkat !
Gönderen: Tuğra - 01 Kasım 2009, 01:10:18
Gözlük numaralarınız sürekli ilerliyorsa ''keratokonus'' hastası olabilirsiniz...

Keratokonus, korneanın incelmesi ve sivrilmesiyle birlikte ciddi oranda görme kayıplarına neden olan önemli bir göz hastalığıdır. Herhangi ciddi bir belirti vermeden ilerleyen hastalık, detaylı bir göz muayenesinin yanında, ileri teknolojiye sahip bir dizi tetkik cihazları ile teşhis edilebilmektedir. Erken teşhis ve doğru zamanda doğru tedavi yönteminin planlanması, hastalığın tedavisinde başarı için son derece önemlidir.

Dünyagöz doktorlarından Op. Dr. Efekan Coşkunseven, “ Bazen hiçbir şikayeti olmayan sadece miyopi ve astigmat kusurunu lazer ile tedavi yaptırmak için gelen hastalara yapılan çok özel tetkikler sonucu keratokonus teşhisi konulabiliyor’’ diyor.

KİMLER RİSK TAŞIMAKTA
• Miyop ve astigmatınız sürekli ilerliyorsa
• Kullandığınız gözlük ve lensin numaraları sürekli değişiyorsa
• Hiç bir numaralı gözlük yada lensle kaliteli görüş sağlanamıyorsa
• Sıklıkla alerjik göz hastalıkları ile karşılaşı
• Ailenizde keratokonus var ise

Türkiye’nin ilk Keratokonus Merkezi Dünyagöz’de

Son yıllarda keratokonus hastalarında rahatsızlığın tedavi sürecinde takip edilmesi gerekliliğinden yola çıkılarak bir merkez oluşturmaya karar verdiklerini ifade eden Op. Dr. Efekan Coşkunseven, “Keratokonus Tanı ve Tedavi Merkezimiz kornea nakline kadar ilerleyebilen bu hastalığın erken teşhis, takip ve tedavisinin yapılması açısından büyük önem taşıyor. Erken teşhis ile birçok hastada kornea nakline gidiş engellenebilir ya da yavaşlatılabilir. Bu merkezde günümüzde dünyada uygulanan halka ve UV ışın tedavisi Crosslinking gibi bütün tedavi metodları uygulanabilmektedir.

Keratokonus Tedavisi Nasıl Yapılır?

Keratokonus hastalığını erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır.

UV Crosslinking, Işın  Tedavisi

Korneaya ,özel bir ilaç ile ultraviole ışın tedavisi uygulanır. Ağrı, acı hissedilmeden damla anestezi ile gerçekleştirilen  tedavinin  sonuçları son derece başarılı olup, hastalığın ilerlemesini ciddi oranda durdurmaktadır.

Kornea İçi Halka Uygulaması

UV ışın tedavisi için geç kalınmış kişilerde, kornea içine lazer ile açılan kanallara  halka yerleştirme işlemidir. Halka uygulaması ile korneada oluşan sivrilik düzeltilerek daha iyi görüş sağlanır.

Kornea Nakli:

Keratokonus tedavisi için en son aşamada başvurulan yöntem kornea naklidir. Kornea naki Halk arasında göz nakli olarak bilinen, aslında gözün sadece çeşitli hastalıklar sonucu bozulmuş olan en ön saydam tabakasının sağlıklı kornea dokusuyla değiştirildiği ameliyattır.

Haber3
Başlık: Gözü sağlam olanlar için dinlendirici gözlük var mı?
Gönderen: İsra - 10 Kasım 2009, 03:21:32
Göz sağlığı ve gözlük kullanımı ile ilgili en çok merak edilen soruları Dünyagöz doktorlarından Opr. Dr. Haluk Talu cevapladı.

1. Gözü sağlam, "dinlendirici gözlük" Takabilir mi?

Sağlam göz için dinlendirici gözlük yoktur. Ancak bazı astenopik dediğimiz durumlarda gözlüksüzlük sınırları olarak kabul edebileceğimiz 0,25-0,50 numaralı gözlükler bile hastanın göz yorgunluğu ve baş ağrıları şikâyetlerini azaltabilmekte. Gözü yakında çabuk yorulanlar ve sürekli göz şikâyeti hissedenlerde böyle gözlükler fayda edebilir.

2. TV ve bilgisayar ekranına yakından bakmak gözü bozar mı?

Bildiğimiz hiçbir davranış göz numarasını değiştirmez. Öyle olsaydı, gözü miyoplaştıran bir eylem hipermetroplar için kurtuluş olurdu. Bir şeylere sürekli yakından bakıyor olmak gözleri yorar, kurutur ve fazla göz yorgunluğu nedeniyle baş ve boyun ağrısı yapabilir.

3. Gözde hem miyop hem astigmat varsa gözlük camı nasıl olmalı?

Özellikle astigmatta camın çerçeveye tam aksında oturtulması ve çerçevenin de yüze ve burna tam sabit oturan ve cam merkezinin göz merkezine uygun yapılması gerekir. Burada optisyenin deneyimi ve cihazlarının teknolojisi önem taşır. Gözlük kullanıcısı işine, yaşına ve aktivitelerine uygun gözlüğü optisyenine danışarak yaptırmalıdır.

4. Numarasının ilerlemesi engellenebilir mi?

Maalesef. Gözün miyopluğu gözün arkaya doğru uzamasından, astigmatı ise korneanın bükülmesinden dolayı artar. Miyopinin artışı engellenemez. Astigmatın arttığı kişilerin detaylı kornea topografisi haritalarından geçirilmesi gerekir.

5. Ne kadar sıklıkta kontrole gitmek gerek?

Çocuklarda ilk göz muayenesi çocuk doktoru tarafından yapılır. Çocuklar en geç 1-2 yaşlarında mutlak bir göz muayenesinden geçirilmelidir. Gözlük ihtiyacı, tembellik ve şaşılık sorunu olanlar 6 ayda 1 muayene olmalılar. Herhangi bir sorunu olmayan gözlüklüler yılda 1, 40 yaş üstündekiler 2 yılda bir, diyabetliler 6 ayda 1 göz muayenesinden geçmeliler.

zaman
Başlık: Göz kapağına 24 ayar altın
Gönderen: Tuğra - 17 Kasım 2009, 20:56:21

ZKÜ Tıp Fakültesi Plastik, Estetik Cerrahi Anabilim dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Eksal Kargı, gözü kapatan sinirin felciyle üst kapağın tam kapanmamasının gözde kurumaya yol açtığını anlattı.

(http://img5.mynet.com/ha5/g/goz-altin.jpg)

Kuruma sonucu gözün en önündeki şeffaf tabakada yaralar açıldığını belirten Kargı, gözde delinme ve görme kaybı bile izlenebileceğini söyledi.

Yüz felcinin de yüz sinirinin hasarı sonucunda veya başka nedenlere bağlı olarak gelişebileceğini ifade eden Doç. Dr. Eksal Kargı, “Yüz siniri yüz kaslarını elektrik akımı gibi uyarır. Bu sinir ile gülme, ağlama gibi yüz ifadelerini yaparız.

Yüz siniri sadece yüz kaslarını değil gözyaşı bezi, tükürük bezi ve ortakulak kaslarını da uyarır. Aynı zamanda dilimizin ön kısımdan aldığımız tad duyusunu da beyne ulaştırır” dedi.

GÖZ KAPAĞINA 24 AYAR ALTIN

Yüz felcinde gözü korumaya yönelik yapılan işlemler arasında üst göz kapağına altın ağırlık uygulamasının hem fonksiyonel hem de estetik açıdan başarılı sonuçlar verdiğini anlatan Kargı, “Yüz felci sonrasında göz kapağı düzeltilmesinde ideal sonuç için uygulanacak yöntem, tüm bu tabloyu düzeltmeli, estetik olarak kabul edilebilir bir sonuç vermeli ve diğer göz kapağı ile simetriyi sağlamalıdır.

Yine bu amaçla uygulanan en popüler tedavi metotlarından biri de implant uygulamalarıdır.

Göz kapağı ağırlığı olarak değişik maddeler denenmişse de uygun rengi, yoğunluğu ve en az reaksiyon oluşturması nedeniyle altın tercih edilmektedir.

Hastalarda 24 ayar 0,8-1,5 gram ağırlığında eliptik, göz kapağı kurvaturuna uygun şekilde açılandırılarak hazırlatılmış altın implantlar kullanılır. İmplantların kalınlığı 1 milimetre, boyutları 5-8 milimetre x 10-15 milimetre arasında idi” diye konuştu.

Geri dönüşümlü işlem olması açısından geçici yüz felçlerinde bile altın implant uygulanabileceğini sözlerine ekleyen Doç. Dr. Kargı, şöyle devam etti:

“Göz kapağına altın implant uygulamaları 30 yılı aşkın süredir uygulanmakta ve geliştirilmektedir. Ayrıca bu uygulama göz kapağı fonksiyonlarını fizyolojisine yakın hale getirmesi, kolay uygulanabilmesi ve geri dönüşümlü bir yöntem olması yönleriyle de tercih sebeplerindendir.

Altın implant yerleştirilmesiyle birlikte geri dönen göz kapağı fonksiyonları sayesinde gözün şeffaf tabakasında koruma sağlanmaktadır. Bu yöntem basit ve etkili bir yöntemdir. Geri dönüşümlü bir işlem olması açısından geçici yüz felçlerinde bile altın implant uygulanabilir.

Üst göz kapağına implant yerleştirilmesi işlemi lokal anestezi altında 10-20 dakikada yapılabilir, sebebi ortadan kalkarsa implant lokal anestezi altında kolayca çıkartılabilir.”

İLERİ YAŞ UYGULAMALARI

İleri yaştaki hastalar için çok oturumlu ameliyatlar yerine basit bir girişimle olumlu sonuçlar alındığını dile getiren Doç. Dr. Eksal Kargı, altın ağırlık ile onarımın uygun bir seçenek olarak görüldüğünü söyledi.

Altın uygulamasının klasik yöntemlere göre daha başarılı bir sonuç verdiğini belirten Kargı, “Özellikle ileri yaştaki hastalar için komplike ve birden fazla oturumlu ameliyatlar yerine basit bir girişimle kabul edilebilir sonuçlar alındığından altın ağırlık ile onarım uygun bir seçenek gibi görünmektedir.

Fasial paralizili hastalarda üst göz kapağına altın ağırlık uygulanmasının, başarılı kozmetik ve fonksiyonel sonuçlar vermesi, düşük komplikasyon oranı ve uygulama kolaylığı nedeniyle iyi bir tedavi seçeneği olduğunu düşündürmektedir.

Üst göz kapağına altın ağırlık uygulaması, klasik yöntemlere göre daha başarılı kozmetik ve fonksiyonel sonuçlar vermesi, düşük komplikasyon oranı ve uygulama kolaylığı nedeniyle yararlı bir tekniktir” dedi.

Hastaların tedavi için İstanbul, Ankara gibi illerden Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’ne geldiğini söyleyen Kargı, uygulamanın klasik yöntemlere göre rağbet gördüğünü sözlerine ekledi.

mynet

Başlık: Grip göz sağlığını etkiliyor
Gönderen: Tuğra - 05 Aralık 2009, 10:51:21
Kış aylarında yakamızı bırakmayan grip gözlerimizi de yakından etkiliyor. Grip ile birlikte gözlerde konjonktivit adı verilen göz iltihabı oluşabiliyor

Dünyagöz Hastaneleri doktorlarından Op. Dr. Levent Akçay "Gribe bağlı olarak gelişen göz iltihabı ve tedavisi" hakkında bilgi verdi.

Bazı grip virus tipleri boğaz ve vücudumuzda hastalıklar yaratabileceği gibi göz dokularına bulaşarak da sorunlarınızı arttırabilir. Hastada grip ile birlikte gözlerde kızarma, yanma, batma hatta gözde akıntı görülebilir. Konjonktivit adı verilen bu rahatsızlık tedavi gerektirir. Tedavi göz doktoru tarafından uygun görülen göz damlaları ile gerçekleştirilmelidir.

Virüse bağlı gelişen keratit tüm aile için tehdit oluşturuyor! Gribe benzer önemli bir virüs hastalığı ise Adenovirüs enfeksiyonudur. Adenovirüs, boğaz enfeksiyonu olarak kendini gösterir.

Yanı sıra göze de yerleşerek kornea tabakasında kalıcı zararlara yol açabilecek ciddi bir virüstür. Adenoviral keratit adı verilen bu durumun acilen tedavisi ve uzun süreli kontrolü gerekir. Adenovirüs enfeksiyonu özellikle yuva ve okul çağındaki çocuklarda çok bulaşıcıdır.

Aynı anda tüm aileyi etkileyebilir. Bu hastalık gribin neden olduğu konjonktivitten farklı bir tedavi gerektirmektedir. Uzman hekim kontrolü ve takibi şarttır.

Gribe bağlı gelişen göz rahatsızlıklarının tedavisi Gribe bağlı konjonktivitlerde tedavi sadece göz ile sınırlı kalmamalıdır. Bilindiği gibi bakterileri öldüren antibiyotikler virüsler üzerinde etkisizdir.

Virüsleri doğal bağışıklığımızı arttırarak vücudumuzdan kaldırmaya çalışırız. Ama gözde ise durum farklıdır. Gözün ön yüzeyindeki konjonktiva, kornea (saydam tabaka) ve gözyaşı yollarının daha fazla etkilenmesini önlemek için bir takım antibiyotikli damlalar, antivirütik pomatlar kullanılabilir.

Adenoviral keratitte ise tedavi tamamen farklıdır. Çok sık kontrol gerektirir. Tedavide antibiyotikli damlalarla konjonktiva ve kornea tabakası korunduktan bir süre sonra virüs reaksiyonunun kornea tabakasında leke bırakmaması için bir süre steroid dediğimiz özel damlalar kullanılması gerekebilir.

En iyi korunma yöntemi vücudumuzun direncini kırmamak ve özellikle çocuklarda okul ve yurt gibi yerlerde hastalık ortaya çıktığında bulaşmaması için bir süre diğer hastayı evde dinlendirmektir.

internethaber
Başlık: Göz tembelliği olanlar, dikkat
Gönderen: Ay Işığı - 17 Aralık 2009, 21:02:30
Çocuklarda sık görülen göz tembelliği tedavi edilmediği takdirde kalıcı görme bozukluklarına sebep olabiliyor.

Göz tembelliği, bebeklik ve erken çocukluk dönemlerinde görmeyi engelleyen veya görüntü kalitesini bozan bir durum. Çocuklarda görme potansiyeli gözlerini kullandıkça ortaya çıkıyor ve 9 yaşına kadar görme sistemi gelişimi tamamlanıyor.

Bu nedenle tedavide en önemli unsur; erken teşhis. Her yenidoğan bebeğin mutlaka bir çocuk doktoru tarafından son derece kolay bir test olan, kırmızı yansıma testine tabi tutulması ve bir anormallik halinde acilen göz doktoruna muayenesi gerekir.

Eğer ailede göz tembelliği veya şaşılık gibi bir göz probleminiz varsa, çocuğunuzda görülme riski daha fazla olabileceğinden, çocuğunuzu geciktirmeden göz muayenesinden geçirmeniz gerekir.

Eğer göz tembelliği teşhis edilip tedavi verilmişse, bu tedaviyi aynen uygulamanız, çocuğunuzun gelecekteki görme düzeyleri açısından oldukça belirleyici olacaktır. Göz tembelliği tedavi edilmezse çeşitli problemler görülebilir, ciddi ve kalıcı görme kusuru gelişebilir. Derinlik algılamasında kayıp olur.

Kaynak: Zaman

Başlık: Lens kullananlar dikkat!
Gönderen: Tuğra - 21 Ocak 2010, 19:24:43

Steril olmadığı belirlenen bu kontak lens solüsyonu piyasadan toplatılacak.Sağlık Bakanlığı, gözlerde kullanılan kontak lensi solüsyonunun bir serisinin, steril bulunmaması nedeniyle toplanmasına karar verdi.

AA  muhabirinin aldığı bilgiye göre, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü Piyasa Gözetim ve Denetleme Şubesi tarafından yapılan duyuruda, Neyy Kimya Medikal İlaç Kozmetik San. ve Tic. A.Ş. tarafından üretilen 12A1209 seri numaralı Optisol marka kontakt lens solüsyonlarının, Refik Saydam Hıfzıssıha Merkezi Başkanlığında yapılan testler sonucunda sterilite açısından uygun bulunmadığı bildirildi.

Duyuruda, bu nedenle 12A1209 seri numaralı Optisol marka kontakt lens solüsyonunun piyasaya arzının durdurulmasına ve piyasada bulunan ürünlerin ise üreticisi tarafından toplatılmasına karar verildiği belirtildi.

İllerin Sağlık Müdürlüklerine gönderilen resmi yazıda, ilaç depoları, eczaneler ve diğer sağlık kuruluşlarının ellerinde bulunan ilgili seri numaralı göz lensi solisyonlarını üretici firmaya iade etmeleri istendi.

AA
Başlık: 9 adımda daha iyi görün
Gönderen: Tuğra - 30 Ocak 2010, 02:05:16

2010'da kendine bir iyilik yapmaya ne dersin? İşe göz sağlığından başlayabil sonra da hayata bakış açını gözden geçirebilirsin! İşte 9 adımda daha iyi görmek için yapabileceklerin

1. Göz kontrolünden geç: En son ne zaman göz doktoruna gittin? Eğer cevabın altı ay ve daha öncesiyse, hemen doktorundan randevu al ve bir göz bozukluğun olup olmadığını öğren. Eğer. miyop, hipermetrop gibi bir rahatsızlığın varsa, şu seçenekleri hemen gözden geçir: Renkli bir aksesuar olarak da kullanabileceğin gözlük modellerine göz at.

Eğer gözlük takmanın kendine yakışmayacağını düşünüyorsan, kontakt lens ve lazer tekniklerini araştır. Lens takmaya karar verdiysen, lens takan arkadaşlarından ve uzman bir doktordan öneriler al. Lasik tedavisi hakkında bilgi edin. Lasik kelimesi, Laser Assisted inSitu Keratomileusis kelimelerinin baş harflerinden elde edilmiş bir kısaltma. Bu tedavi ile göz kusurları yok ediliyor. Yani gözlük ya da lens kullanmana gerek kalmıyor. İşlem 2-3 dakika sürüyor. Yalnız, bu yöntem miyop ve astigmat sorunlarında başarılıyken, hipermetrop bozukluğunu belli bir ölçüye kadar düzeltebiliyor.

2. Kör noktayı es geçme: Gözümüzde retinanın arka kısmında bulunan en iyi görme alanına "sarı leke" (sarı nokta) adı veriliyor. Burası görüntüyle ilgili bilgileri beyne ileten reseptörlerin en yoğun olduğu yer. Ama gözümüzde bir de hiç reseptör bulunmayan bir bölge var. Bu bölgeye de "kör nokta" deniyor. Kör noktanın üzerine düşen hiçbir görüntüyü algılayamıyoruz. Hatta bazı trafik kazaları sırf bu kör nokta yüzünden meydana geliyor!

Hayatına uyarla: Nasıl gözümüzün kör noktası varsa, hayatımızda da bazen göremediğimiz şeyler oluyor, farkında olmadan annenin arkadaşının kalbini nasıl kırdığını göremiyor olabilirsin. Bu yüzden bazen bakış açını değiştirmeli ve hayata farklı bir yönden bakmayı denemelisin. Bunu başarmanın en etkili yolu ise, empati yapmak!

3. Uzaklara dikkatli bak: En sık rastlanan göz kusurlarından biri, miyop. Uzağı görememek anlamına geliyor. Miyop olan kişiler net görebilmek için gözlük veya lens kullanmak zorunda kalıyor.

Hayatına uyarla: Olacakları önceden görmemiz mümkün değil. Sen de gelecekte kendini nerede görmek istediğini şimdiden düşünmeli, planlamalı ve hedeflerine ulaşmak için gereken adımları atmaya başlamalısın. Paranı dikkatli harcaman, derslerine yeteri kadar özen göstermen de bu konuda yapabileceklerinden...

4. Yakını gör: Sınıfta tahtayı çok iyi görebiliyorsun diyelim, peki ya defterindeki yazıları? "Hipermetrop" adı verilen göz kusuru, miyopun aksine yakını görmemizi engelliyor.

Hayatına uyarla: Bazen herkesin ilişkisi hakkında yorum yapar, görüntüsünü eleştirir, kolayca herkesi yargılarız. Ama en yakımızdakileri göremeyiz! Sen de eline büyütecini al ve kendini bir incele! Acaba dışarıdan nasıl görünüyorsun?

5. Odaklanma sorununu çöz: "Astigmat", bulanık veya çift görmek anlamına geliyor, miyop veya hipermetrop ile birlikte de ortaya çıkabiliyor. Yakından uzağa ya da tam tersi uzaktan yakına baktığımızda gözlerimiz bulanarak bizi rahatsız ediyor.

6. Tembellik yapma: "Göz tembelliği"(Amblyopi) durumunda bir gözümüz iyi görürken, diğeri aynı diğeri aynı seviyede göremiyor. Tedavisi ise zayıf gören gözü daha fazla kullanmaya çalışmakla, gözlükler, damlalar ve çeşitli lenslerle yapılıyor. Önemli olan bu sorunun üzerine gitmek ve gözü daha çok çalıştırmak. Sende de göz tembelliği varsa, daha çok kitap okuyabilir, göz egzersizleri yapabilir ve gözlerini daha hızlı hareket ettirmeye çalışabilirsin.

Hayatına uyarla: Bazen bizi rahatsız eden sorunlarımızı görmezden gelir, üzerine gitmek yerine elimizin tersiyle iter, hiç yokmuş gibi davranırız. Sen de ailenle olan sorunlarını veya okulda yaşadığın problemleri çözmek yerine sürekli erteliyorsan, daha fazla tembellik etme ve sorunun neyse bir an önce çözmeye bak.

7. Kuruluk sorununu çöz: Gözyaşımız, gözümüzün sağlıklı kalmasını ve göz kırpma hareketini yaparken rahat hissetmemizi sağlıyor. Bazen gözyaşı üretimi azalıyor veya gözyaşı kalitesinde bozulma meydana geliyor. Bu durumda "Göz kuruluğu" ortaya çıkıyor. Kendini kaşınma, tahriş, ışığa duyarlılık, bulanık görme hatta aşırı gözyaşı üretimi ile belli ediyor. Lens, klima, yoğun bilgisayar kullanımı, göz tansiyonu gibi etmenler gözyaşı kuruluğuna davetiye çıkarıyor. Bu durum psikolojimiz üzerinde de olumsuz etki oluşturuyor. İşlerde verimliliğimiz azalıyor.

8. Tüm renkleri gör: Renkleri ayırt etme yeteneğinin bozukluğuna "renk körlüğü" deniyor. En çok karşılaşılan sorun kırmızı ile yeşilin ayırt edilememesi. Bazen de bütün renkler ayırt edilemiyor ve her şey siyah-beyaz görünüyor. Bu hastalık sinir sistemi hastalıklarına bağlı olarak ve genetik olarak ortaya çıkabiliyor. Genetik olanlar maalesef tedavi edilemiyor.

Hayatına uyarla: Hayatı bir renk skalası olarak düşünelim. Hayattan zevk alabilmemiz için bütün renkleri yaşamamız gerek. Eğer günlerin birbirinin aynısı gibi geçiyorsa, sürekli aynı pencereden bakıyorsan dünyaya, bazı renkler eksik olabilir! Kendine hep pahalı kıyafetler alıyorsan pazara da çıkmalı, yediklerine hep dikkat ediyorsan arada bir kocaman bir çikolata yemeli, farklı arkadaşlar edinmeli, sana farklı gelen insanlarla tanışmalısın.)

9. Bazen görmezden gel: Her şeyi görmek bazen işe yaramayabilir! Bazen de bazı şeyleri görmezden gelmemiz gerekir. Ama dikkat et! Hiç görmemek değil; görüp de görmemezliğe gelmek... bazen göz ardı edilmesi gereken şeyler!

ekolay
Başlık: Gözyaşı kanal tıkanıklığı artık lazerle tedavi edilecek
Gönderen: Tuğra - 09 Mart 2010, 12:32:49

Özel Mirkelam Göz Lazer Göz Merkezi Başhekimi Dr. Hüseyin Mirkelam, halk arasında göz sulanması olarak bilinen gözyaşı kanal tıkanıklığını artık lazerle sorunsuz bir şekilde tedavi ettiklerini söyledi.

Yeni yöntemle ameliyatların yüz ve gözaltında iz bırakılmadan 10 dakikada yapıldığını belirten Mirkelam, 'Bölgede yoğun olarak görülen ve halk arasında göz sulanması olarak bilinen gözyaşı kanal tıkanıklığı gelişen yeni lazer teknolojisiyle çözüm oldu.

Eski yöntemlerle yapılan ameliyatlarda hasta uzun süre yapılan operasyonun yan etkilerinden kaynaklanan sıkıntılar yaşıyordu.' dedi.

Göz tıkanıklığı rahatsızlığının özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde, yaygın olarak görülüğü ifade eden Mirkelam, tıp dünyasında gözyaşı kanal tıkanıklığı olarak bilinen ve yeni geliştirilen multidiode lazer cerrahisiyle yapılan ameliyatlarla hastalar daha mutlu olduğunu dile getirdi.

Mirkelam şunları kaydetti: 'Gözyaşı kanalının tıkanma nedenleri doğumsal, travma sonrası, bazı göz kapak hastalıklarında ve ilerleyen yaşla birlikte görülen tıkanmadır. Gözyaşı kanal hastalığının tedavisi yaşa göre değişmektedir.

2 yaş altı çocuklarda burun köküne masajla veya ince mil yardımıyla gözyaşı kanalı genişletilerek kanal tedavi edilebilmektedir. 2 yaş üstü çocuk ve erişkinlerde tek tedavi cerrahidir. Bu cerrahi yöntemlerin başında klasik dsr (ciltten kesi ile yapılan gözyaşı kanalı ameliyatı) ameliyatı gelmektedir.

Bu yöntemin avantajları 2 yaş üstü tüm hastalara uygulanabilmesi, ağrısız olması, kanama olmaması, ameliyat süresinin kısalığı, hastanın ertesi gün işine gidebilmesi, dikiş atılmaması dolayısıyla iz bırakmaması ve yüzde 92-94 başarı şansının olmasıdır. Diğer bir özelliği ise daha önceden ameliyat olmuş hastalara da uygulanabilmesidir. Gözyaşı kanal tıkanıklığında, muldiode lazer hasta konforu ve başarı şansının yüksek olması ile yüz güldürücü bir tedavi yöntemidir.'

doktorsigortası.com
Başlık: Sarı Noktaya Kabak Çekirdeği
Gönderen: Tuğra - 22 Mart 2010, 19:53:02

Uzmanlar, 'Kabak çekirdeği de sarı nokta hastalığının seyrini yavaşlatıyor' dedi.22 Mart 2010 Pazartesi 04:25Halk dilinde 'Sarı Nokta' olarak da bilinen görme yitisinin azalmasına neden olan 'Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu' hastalığında beslenmenin önemine dikkat çeken uzmanlar, "Kabak çekirdeği de sarı nokta hastalığının seyrini yavaşlatıyor" dedi. Görme fonksiyonunda bozulmalara yol açan 'Sarı Nokta' sıklıkla 60 yaşından sonra çıkıyor.

işi baktığı yerin ortasında bulanıklık olduğunu sanıyor. Baktığı yerdeki cisimler yamuluyor, satırlar eğri görülüyor. Hastalığın kuru ve yaş olmak üzere iki tipi bulunuyor. Yaş tipte oluşan damarlarda meydana gelen ani kanamalar ani merkezi görme kayıplarına neden olabiliyor. Uzmanlar hastalıkta beslenmenin 'değiştirilebilir' tek risk faktörü olduğuna dikkat çekip "Gözleriniz için sağlıklı beslenin" önerisinde bulunuyor.

NEDEN BESLENME ÖNEMLİ?

Sarı nokta hastalarının antioksidan içeren besinler, C vitamini içeriği zengin besinler ve omega-3 yağ asitlerinden zengin besinler tüketmesinin önemine dikkat çeken Acıbadem Maslak Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Abdulbaki Mudun, "Görmenizi korumak için öncelikle bol meyve ve sebze yiyerek işe başlayabilirsiniz.

Bazı besinler vitaminler ve antioksidanlar içerirler. Vücudumuzda hücrelere gelen oksijenin kullanımı sonrası oluşan ve hücrelere zarar veren bazı maddeler antioksidanlar tarafından ortamdan uzaklaştırılır. Böylece hücrelerin sağlam kalmasına yardımcı olurlar" dedi.

HASTALIĞIN SEYRİNİ YAVAŞLATANLAR

Çinkonun hastalığın seyrini yavaşlattığını belirten Dr. Mudun, "İstiridye, biftek, tavuk, sardunya, ceviz, kuru fasulye, kabak çekirdeği, susam ve süt ürünleri ile alınabilir" dedi. Balıklarda bulunan omega-3 yağ asitlerinin göz hastalığından koruduğunu anlatan Dr. Mudun, "Somon, uskumru, alabalık ve ton balığında vardır. Haftada 2 kez balık yiyebilir ya da balık yağı hapları kullanabilirsiniz" şeklinde konuştu.

Haber vitrini
Başlık: Yakın Gözlüklere 15 Saniyede Veda
Gönderen: Tuğra - 28 Mart 2010, 12:30:02

''Intra-cor Presbiyopi'' yöntemiyle yakını görme kusurları 15 saniyelik bir operasyonla düzeltiliyor.Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit 

Aralarında Türk doktorların da bulunduğu bir ekip tarafından geliştirilen ''Intra-cor Presbiyopi'' yöntemi, uluslararası oftalmoloji (görme yolları hastalıkları ve cerrahisi) dünyası tarafından son 20 yılın en önemli buluşları arasında sayılıyor.

Yöntemin uygulayıcılarından Doç. Dr. Bozkurt Şener, korneanın ara tabakasına küçük bir müdahaleden oluşan yöntemin uzağı görme problemi gibi yan etkilere yol açmadan operasyondan sonra 1–2 saat içerisinde hastanın yakın görüşünü düzelttiğini kaydetti.

''Bu yöntem, diğer tüm yöntemlerden farklı olarak 15 saniye gibi kısa bir zamanda yakını görememe kusurunu ortadan kaldırıyor'' diyen Doç. Dr. Şener, uzun yıllar üzerinde çalışılan yaşa bağlı yakını görme kusurunun (presbiyopi) tedavisinde başarı oranı en yüksek tedavinin ''Intra-Cor Presbiyopi'' olduğunu vurguladı.

Doç. Dr. Şener, yöntemin uygulandığı cihazın modifiye edilmiş son haliyle hata riskinin çok azaldığını ve 40'lı yaşlardan itibaren pek çok kişinin yaşadığı yakını görememe sorununu tamamen ortadan kaldırdığını belirtti.

''Korneanın iç tabakasına işlem yapmak'' anlamına gelen Intra-cor tedavisinde diğer yöntemlerin aksine korneanın dış tabakasına kesi, flap kaldırma ya da tıraşlama gibi müdahaleler yapılmadığı için hastanın ağrı ya da enfeksiyon gibi yan etkileri yaşamadığını belirten Şener, yöntemin ayrıca hastanın multifokal (uzağı ve yakını gösteren) lens takılmış gibi uzağı ve yakını aynı anda net görmesini sağladığını da vurguladı.

Doç. Dr. Şener, ''Intra-cor presbiyopi'' uygulanmaya başlandığından bu yana önemli sonuçlar elde ettiklerini de ifade ederek, ''Presbiyobi gibi bu zamana kadar lazer cerrahisini bu kadar heyecanlandıran ve başarı oranı bu kadar yüksek bir yöntem yoktu. Yalnızca Femtosecond lazer cihazıyla yapılan bu yöntem, korneanın ara tabakalarına uygulanıyor.

Kornea dıştan kesilmediği için dokunun zamanla kendisini iyileştirmesi söz konusu olmuyor. Doku kendini iyileştirmediği için de eski haline dönme riski yok. Böylece yakını görememe problemi ileri dönemlerde tekrar etmeden kalıcı olarak ortadan kalkıyor'' diye konuştu.

Aktif Haber
Başlık: En renkli görüş bozukluğu
Gönderen: Tuğra - 31 Mart 2010, 13:46:00

Bu iki fotoğraf aslında aynı yeri gösteriyor, aralarındaki farksa bir hastalık!

(http://img5.mynet.com/ha5/g/gorus-bozuklugu.jpg)

Güneşli bir kır manzarasının 'Persistent Migraine Aura hastası gözlerle gördüğü, çiçek dürbününden bakan bir çift gözün önünde beliren görüntüye benziyor.

19 yaşındaki Danielle Burton tüm dünyayı böyle kaleydoskoptan bakar gibi görüyor. Dünyada bu hastalıktan mustarip 20 kişi daha olduğu sanılıyor. Hastalık nedeniyle ‘rengârenk bir görüş bozukluğu’ yaşayan Burton, baktığı noktalardan bazen anlamlı şekiller çıkarabiliyor...

Kısa süre öncesine kadar gözlerinde sorun olmayan Burton, 19. yaş gününden bir hafta sonra bu hastalığın pençesine düşmüş. Burton’ın, vakasının en kötüsü olduğu düşünülüyor zira parlak görüntüler, gözünü kapadığında da gitmiyor.

Bir çağrı merkezi çalışanı olan İngiliz genç kız geçen ekimde başlayan sorunu önce kötü migren krizlerinden biri sanmış:

“Birden sağ gözümdeki görüşü kaybettim ama kararma olmadı, mor ve mavi bulutlar çıktı karşıma” diyor. Tetkikler neticesinde sorunun Burton’ın gözlerinde olmadığı kanısına varılmış. Genç kız ekimden beri sadece bir kere, bir saatliğine ‘görebilmiş’ ama onda da görüntünün üstüne renkler yağmış gibi olduğunu söylüyor.

(The Daily Mail)
Başlık: Ucuz lenslerdeki büyük tehlike
Gönderen: Tuğra - 21 Aralık 2010, 01:53:58
Ucuz lenslerdeki büyük tehlike
 
Uzakdoğu, Hindistan ve Nepal'de inanılmaz koşullarda üretilin lensler tehlike saçıyor...   

Arabanızın markasını biliyorsunuz, kıyafetlerinizin markasını seçiyorsunuz, yediğiniz içtiğinizin markasına dikkat ediyorsunuz, peki sağlığınızın markasını biliyor musunuz? Sağlığınız için hayati önem taşıyan tıbbi malzemelerin çoğu merdiven altında üretilebiliyor. Bu ürünler Pakistan, Nepal, Hindistan ya da Uzakdoğu'dan Türk pazarına giriyor. Çoğu yeteri kadar kaliteli değil, sterilliği bile tartışılıyor.

Ancak ucuz olduğu kesin, bu nedenle tercih ediliyorlar. Avrupa Onay Belgesi CE'yi almaları bunların Türkiye'de kullanılması için yeterli oluyor. Ve kolaylıkla CE alabiliyorlar. İşte hayatımıza giren gözümüzün içine takılan, kalbimize konulan, yüzümüze uygulanan bu maddelerin markalarıyla ilgili yaşanan sorunlar. Sağlığınızın markasını sorun.

Merdiven altında üretilip CE belgesi alan göz içine yerleştirilen lensler Türkiye'ye giriyor. Hindistan,Pakistanya da Uzakdoğu'da üretilen ucuz lensler Türkiye'de de hastanelerde doktor tarafından kullanılıyor. Ucuz lensler nedeniyle pek çok göz hasar görürken bu lenslerin kullanımını engelleyen hiçbir yasak bulunmuyor. Katarakt ameliyatı olan binlerce kişi gözüne hangi lensin takıldığını bile bilmiyor.

Hastaneler bu lenslerin kimlik kartlarını özel olarak vermek istemiyorlar. Pakistan, Hindistan veya Uzakdoğu'da üretilen bu lensler CE belgesi alıp Türkiye'de kullanılabiliyorlar.

Türkiye'de göz içine yerleştirilen lensler için yalnızca CE belgesi sorgulanırken Amerika'da AmerikanSağlık BakanlığıFDA onayı da isteniyor. Bazı hastaneler CE onayını yeterli bulup ucuz lens kullanırken bazıları Amerikan Sağlık Bakanlığı FDA onaylı lensleri tercih ediyorlar.

Ancak aralarında büyük fiyat farkı bulunuyor. Kalitesiz lenslerin fiyatları 20 TL'den başlarken FDA onaylı olanları 300 TL'yi buluyor. SGK katarakt ameliyatlarında 400 TL fiyat belirlediği için hastaneler ucuz lensi tercih edebiliyor. Uzmanlara göre göz içine takılan kalitesiz lensler gözün görüntüsünü bozuyor ikinci hatta üçüncü ameliyat şart hale geliyor. Hastalar zarar görüyor bu nedenle davalar açılıyor.

UZAKDOĞU LENSİ BENİ KÖR ETTİ

Ünal Bal: 65 yaşındayım. Geçen yıl namaz çıkışı caminin önüne bir araba yanaştı ve göz taraması yapıldığını duyurdu. Eşime, oğluma kimseye haber veremeden katarakt ameliyatı oldum. Basit bir şey zannettim. İki gün sonra açıldığında çok az görüyordu. Oğlumla birlikte hastaneye gittik, Uzakdoğu'dan gelen kalitesiz lensler kullandıkları için gözüm hasar görmüş.

Gözümün yeniden görebilmesi için ona yakın ameliyat oldum. Çok büyük acılar çektim, büyük masraflar yaptım.Ankara10'uncu İdare Mahkemesi'nde 2010'a 1236 esas sayılı dosyanın mahkemesi hala sürüyor. Benim davam sonuçlanmadan benzer duruma başka insanlar düştü.

DÜNYAM BİR ANDA KARARDI

Mehmet Soydemir: Gözümde katarakt teşhis edildi. Evime yakın diye bir özel hastaneye gittim ve ameliyat oldum. Muayene için 10 TL aldılar, ameliyat için hiç para istemediler. SGK'dan alacaklarını söylediler. Kontrole gittiğimde gözüm hiçbir şey görmüyordu. Dünyam kararmıştı. Başka hastaneye gittim. Bana takılan lensin Uzakdoğu'dan getirilen ucuz lens olduğunu söylediler. Dünyamı kararttılar. Sağ gözüm artık çok az görüyor.

Doktorlar da dert yanıyor

Kongrelerde bile kalitesiz lens pazarlanıyor

Prof. Dr. Kazım Devran (Dünya Göz Hastanesi): Bize de mümessiller getirip bu kalitesiz lensleri satmaya çalışıyor. Tıbbi kongrelerde bile bu lensler pazarlanmak isteniyor. Ancak bunları taktıran hastaların gözleri zarar görüyor, sonra tedavi etmek zorunda kalıyoruz. Özellikle bazı küçük göz merkezleri kalitesiz ama ucuz bu lensleri tercih ediyorlar. Çünkü bu lensler dışarıdan bakılınca tıpkı diğer kaliteli göz içi lensler gibi duruyorlar, hastalar bunlardan bir şey anlamıyor. Her hastanın gözüne hangi lensin takıldığını bilmesi lazım. Lensin kimlik kartı hastaya muhakkak verilmeli. FDA onaylı lensleri tercih etmesi gerekli.

Gözlerde yeniden katarkt oluyor

Prof. Dr. Halil Bahçecioğlu (Florence Nightingale Hastanesi): Türkiye'de kalitesiz lens kullanıldığı için gözünde tekrar katarakt olan pek çok hastayı ameliyat ettik. Hastalar lensin markasını bilmediklerinden madur oluyor.

Buzlu cam gibi lensleri bile kullanıyoruz

Devlet Hastanesi Göz Profesörü: Hasta bize lensin kalitesini sorsa da sormasa da bir şey değişmez. Lensler için ihale yapılıyor ve ona göre getiriliyor. Bizim de bir yetkimiz yok. Belirli bir kalite belirlenir. Ona göre alınır ama bu da Sağlık Bakanlığı'nın işi. "Şöyle şöyle olacak" diyerek kalite standardı getirmeleri gerekiyor. Biz farklı bir şey yapsak, "Bu özel uygulama" diyor, bakanlık bize kızıyor. Bu ucuz ve kalitesiz lensler buzlu cam gibi oluyor. Görme kalitesini bozuyor. O yüzden Bakanlık belli bir kalite standardı getirmeli, uygulamalı ve takip etmeli.

(Sabah)
 
Başlık: Ynt: Göz Sağlığı İle İlgili Bilgiler-Haberler
Gönderen: GöNüLDeN - 21 Aralık 2010, 11:40:43
teşekkürler..
Başlık: Çıplak gözle kara bakmayın
Gönderen: İsra - 03 Şubat 2011, 03:53:36
Karlı günlerin en yoğun hissedildiği şu günlerde uzmanlar, karlı havalarda güneş gözlüğü takmadan dışarıya çıkmanın ve koruyucu gözlük olmadan kar sporları yapmanın 'kar körlüğüne' davetiye çıkardığını söylüyor.

Dünyagöz Ataköy Hastanesi'nden Opr. Dr. Haluk Talu, güneşten gelen ultraviyole ışınlarının kar ya da buzla kaplı alanlarda yansıması sonucu göze zarar verdiğini ve kar körlüğünün oluştuğunu ifade ediyor. Opr. Dr. Haluk Talu, hastalığın en büyük belirtisinin gözde kuruma olduğuna dikkat çekiyor. Talu, "Gözde ışığa karşı hassaslaşma 8 ile 12 saat sonra başlıyor. İlk belirtisi gözde kurumadır. Zaman ilerledikçe kişide gözünün içinde kum tanesi varmış hissi oluşuyor. Gözler ışığa karşı aşırı derecede hassaslaşıyor." diyor.
Başlık: Göz Tansiyonu Tedavisinde Yeni Umut!
Gönderen: Tuğra - 17 Ağustos 2011, 02:35:38
Göz Tansiyonu Tedavisinde Yeni Umut!

Gözdeki yüksek tansiyon nedeniyle sinsice ilerleyen ve görme bozukluğuna yol açan glokom (sarı nokta) hastalığının tedavisi ve oluşan görme bozukluğunun geriletilmesi amacıyla geliştirilen bir göz damlası, deneme aşamasında.
 
İtalyan araştırmacıların, körlüğün başlıca nedenlerinden biri olarak bilinen hastalığın tedavisini sağlayabilecek olan göz damlasının denemeleri sırasında, 3 hastada, görmede iyileşme sağlandığı kaydedildi.
 
Kendisini belli etmeden ilerleyen, gözdeki yüksek tansiyon nedeniyle ortaya çıkan ve gözün görme sinirlerinde bozulmaya yol açan hastalığın ilerlemesi tedavi sonucu durdurulabiliyor ancak yol açtığı görme bozukluğu giderilemiyordu.
 
Roma Üniversitesi oftamoloji kürsüsünden Alessandro Lambiase başkanlığındaki araştırmacılarının çalışmalarına, ABD'de yayımlanan, "Proceedings of the National Academy of Science" adlı bilimsel derginin yarın çıkacak olan sayısında yer verildi.
 
Farelerde denenen damla, başarılı olduğu gözlenince, insanlarda da denenmeye başlandı. Damladaki etken maddenin bir protein olduğu bildirildi. Sinirleri geliştirici etken maddenin, merkezi sinir sisteminin, hastalık veya yaralanma sonucu tahrip olmuş bölümlerinin iyileşmesine katkı sağladığı anlaşıldı. Damlanın, glokom hastalığına sahip farelerin sinirlerindeki bozulmayı engellediği anlaşılınca, ilacın insanlar üzerinde de denenmesi kararlaştırıldı.
 
Görme yeteneklerinde ilerleme sağlanan hastaların 2 kadın ve 1 erkek olduğu, 60'lı ve 70'li yaşlarında bulundukları, içlerinde, bu hastalığı 20 yıldır taşıyan birinin de olduğu kaydedildi. Tedavi 3 ay sürdü ve sonuçta her 3 hastada da görme keskinliğinde ve kontrast tespit yeteneğinde artış belirlendi. 3 hastadan ikisinin görme alanlarında da ilerleme belirlenirken, üçüncüsünde bu sorunun, eskisine göre daha istikrarlı bir hale getirildiği ifade edildi.
 
hastane.com
Başlık: Göz şikayetlerini ciddiye alın!
Gönderen: Tuğra - 23 Ekim 2011, 02:40:42
Göz şikayetlerini ciddiye alın!

Sabahları belirginleşen baş ve göz çevresi ağrısı, zaman zaman bulanık görme, televizyon izlerken baş ağrısı ve ışıkların etrafında halkalar görme. Fazla önemsenmeyen bu şikayetler, görme kaybına yol açan sinsi hastalık glokomun habercisi olabilir.

Göz tansiyonu, yani glokom, ağırlıklı olarak 40 yaş üstü kişilerde görülmekle beraber bilinenin aksine yeni doğan bebekler dahil her yaştan insanı tehdit ediyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Can Üstündağ, glokomun erken tedavi edilmediği takdirde ciddi görme kayıplarına yol açtığını ifade ederek artan göz içi basıncın gözdeki sinir hücrelerine zarar vermesiyle hastalığın oluştuğuna dikkat çekiyor. Prof. Üstündağ, hastalığa ilişkin şu bilgileri veriyor:
 
“Glokom gözde yavaşca kendini hissettirmeden başlar ve ilerler. Belirtiler ortaya çıktığında ise hızlı seyrederek görme sinirlerinde onarılması mümkün olmayan tahribata ve sonunda geri dönüşümü olmayan görme kaybına yol açar. Sıklıkla 40 yaş üstünde görülen bir hastalık olmasına rağmen yeni doğan bebekler dahil her yaşta görülebiliyor.”
 
KİMLER RİSK ALTINDA?

Glokomun ortaya çıkma nedenleri arasında ilk sırada genetik yatkınlık geliyor. Ailesinde glokom öyküsü olan kişilerde hastalığın görülme riski de artıyor. Yanı sıra hastalığı tetikleyen pek çok faktör bulunuyor.

Prof. Dr. Üstündağ bu faktörleri şöyle özetliyor: “40 yaş üstünde olanlar, şeker ve tansiyon hastaları, yüksek miyop ya da hipermetrop hastalar ve migreni olan kişiler risk grupları arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra göz yaralanmaları, uzun süreli kortizon tedavisi de hastalığı tetikleyen unsurlar arasında.”
 
YILDA BİR KEZ GÖZ TANSİYONU ÖLÇÜLMELİ

Erken ve özel tetkiklerle yapılan doğru teşhisin hastalığın tedavisi için büyük önem taşıdığını belirten Prof. Dr. Üstündağ, tedavi yöntemlerini şöyle anlatıyor: “Hastalığın erken teşhisi önemli.

Bu nedenle herhangi bir belirti olmasa da yılda bir kere göz tansiyonunun ölçülmesi gerektiği konusunda hastalarımızı uyarıyoruz. Glokom, üç yolla tedavi edilebilir. Öncelikle hastanın göz tansiyonu gözdeki sıvının üretimi kısılarak ya da çıkışı artırılarak düşürülür. Bu iki yöntem için kullanılan ilaçlar vardır.

Bu ilaçlar, her gün belirli aralıklarla alınan ve de hayat boyu kullanılan ilaçlardır. İlaç tedavisine rağmen hastanın, göz tansiyonu düşmüyor ve görme alanı daralıyorsa; uygulanacak tedavi yöntemi ameliyattır.

Ameliyat sonrası çoğunlukla glokom hastalığı ortadan kalkar. Göz tansiyonu tedavisinde lazer ışını çeşitli amaçlarla kullanılabilir. Lazerin göz tansiyonu tedavisindeki bir diğer kullanım alanı ise gözün dış kısmındaki, renkli kısmın çevresindeki beyaz bölgeye yapılan lazer uygulamasıdır. Glokom tedavi edilmediği taktirde körlükle sonuçlanabilir.” 

iyilikgüzellik
Başlık: Göz Kuruluğuna Dikkat
Gönderen: Tuğra - 01 Aralık 2011, 22:24:54

Göz Kuruluğuna Dikkat!!!

Gözlerde batma, yanma, kaşıntı ve yabancı bir madde bulunması hissi… Rüzgar ve dumana karşı aşırı hassasiyet… Okuma sonucu, göz yorgunluğu… Kontakt lens kullanmada güçlük…Göz içi ve çevresinde “sekresyon”adı verilen ip benzeri oluşumlar…

Tüm bu belirtiler, göz kuruluğuna işaret ediyor olabilir.
 
Kuru göz, gözyaşının yetersizliği durumudur. Kişide, gözün rahat etmesini sağlayacak ölçüde gözyaşı salgısı olmamaktadır veya gözyaşının yeterli salgısı olmasına rağmen gözyaşında kalite bozukluğu vardır. Gözyaşı tabakasında bulunan; mukus tabaka, ortada sulu (aköz) tabaka ve en dışta yağlı (lipid) tabakanın herhangi birinin eksikliği veya bozukluğu, kuru göz şikayetlerine neden olur.
 
Gözyaşı, gözün şeffaf ön yüzeyi olan korneanın sinirlerinin tahriş olmasını engeller. Gözyaşı bezlerinizden gelen sıvıların üretiminde azalma, gözyaşı zarının sağlamlığını bozarak; hızla parçalanmasına ve korneanın üzerinde, tahrişe ve görüş azalmasına neden olan kuru noktaların oluşmasına yol açar. Gözyaşının eksikliği, gözde uzun vadede ciddi problemlere; hatta nadir de olsa körlüğe yol açabilir. Şikayetler ortaya çıktığında mutlaka bir göz doktoruna başvurulması gereklidir.
 
Gözyaşı salgısı, ilerleyen yaşla birlikte azalır. Göz kuruluğu hem erkekleri hem de kadınları her yaşta etkileyebilir. Menopoz sonrası kadınlarda, hormonal dengelerin bozulmasına bağlı olarak; vücutta sıvı salgılayan bezlerin de azalması ile birlikte, kuru göz şikayetlerinde artış görülür.

Göz kuruluğunun nedenleri:

 -Göz kırpma refleksinde bozulma,
 -Duman, güneş, rüzgar, nem düşüklüğü, kapalı mekanlarda ısıtma yöntemleri gibi çevresel faktörler,
 -Göz damlalarına ve merhemlerine karşı allerji,
 -Bilgisayar kullanırken, okurken ya da dikkatli bir şekilde bir yere bakarken, iki göz kırpma arasında geçen sürenin az olması,
 -Blefarit ( Göz kapaginda görülen iltihabi bir hastalık)
 -Entropion (Göz kapağının içe döndüğü bir rahatsızlık)
 -Ektropion (Göz kapağının göz yuvarlağından sarktığı bir rahatsızlık) olarak sıralanabilir.
 
Bunun dışında; tansiyon ilaçları, idrar söktürücü, anti-allerjik ve anti-depresan ilaçlar, uyku ilaçları ve aşırı sigara ve alkol tüketimi de göz kuruluğuna neden olabilir.
 
Göz doktoru tarafından yapılacak göz muayenesi ile kuru göz tanısı rahatlıkla konulur. Gözyaşının özel boyalarla boyanması olarak tanımlanabilecek “fluorescein gözyaşı testi” veya “lissameine green streep gözyaşı şeritleri” ile gözyaşı miktarının ölçümü de yapılabilir.
 
Göz kuruluğu tedavisi, gözyaşını artırmak esasına dayanır
 
Gözü nemli tutabilmek için, suni gözyaşı damlası ve jeli kullanılır. Günde 4-5 kereden daha sık kullanımlık ya da tek kullanıma uygun preparatlar da önerilir. Fakat bu önlemler, ileri derecedeki kuruluklarda yeterli olmayabilir. Gözyaşı kaybını azaltmak için; gözyaşı boşalma kanallarına geçici tıkaç uygulaması ya da aynı bölgenin kalıcı olarak lazer ile kapatılması uygun olabilir.

Öneriler:

 -Belirli aralıklarla bilinçli olarak göz kırpın.
 -Gözyaşlarının havaya maruz kalarak buharlaşmasını yavaşlatmak için; klima, pervane ve saç kurutma makinesi gibi aletlerden gözlerinize direkt hava üflemesinden kaçının.
 -Rüzgarlı havalarda dışarı çıkacaksanız, gözlerin etrafını saran gözlükler takın.
 -Gözlerinizi ovuşturmayın.
 
sağlık ve yaşam dergisi -  Op. Dr. Bülent Ayan
Başlık: Gözde CIA ve NASA Teknolojisi
Gönderen: Tuğra - 10 Mayıs 2012, 14:26:29
Miyop, hipermetrop,astiğmat gibi görme kusurlarında son 10 yıldır sıklıkla uygulanan lazer tedavileri, her geçen gün gelişen teknikler sayesinde daha fazla göz kusurunun iyileştirilmesinde yeni olanaklar sunuyor.
 
Artık göz yapısına uygun özel lazer tedavisiyle 10 – 15 dakikalık bir müdehale sonrası gözlük ve lenssiz günlük işlerini yapacak hale gelebilmek mümkün.
 
Kişiye Özel Tedavi nedir?
 
Lazer cihazlarının teknolojileri ilerledikçe hakimlere, hastaların gözlük ya da lensle elde ettikleri görüntüden daha kaliteli bir görüş sağlama imkanı doğdu. Kısa bir sure öncesine kadar her miyop, hipermetrop ya da astiğmat olan göz , standart bir lazer programıyla tedavi edilebiliyordu. Özel göz yapısına sahip olan birçok hasta, lazere uygun bulunmadığı için elenmekteydi.Bugün artık kullanılan teknolojiler sayesinde her kişinin kendi göz yapısına özel – kişiye özel lazer – tedavisi yapılmaktadır. Wafefront, Custom Vue, Topolaser, Q Value ve Intralese losik kişiye özel tedavilerin çeşitleri.
 
Günümüzde standart lasik ygulanma şansı olmayan hastalara sözü geçen bu alternative lazer yöntemleri ile tedavi olabilmekte.
 
İleri Kişiye Özel Tedavi: Advanced Custom Vue
 
Son dönemde Custom Vue yöntemi en çok tercih edilen yöntemler arasındaki yerini alıyor.İleri kişiye özel tedavi olarak da adlandırılan Advanced Custom Vue™ ; gözde daha başarılı bir tedavi imkanı sağlıyor. Advanced Custom Vue™ ; halk arasında ‘kişiye özel, parmak izi, terzi dikimi veya kartal gözü’gibi terimlerle kullanılan ‘’Wavefront’’ yönteminin bir çok yenilikler eklenerek mükemmelleştirilmesi  Bu yöntem ancak bazı lazer cihazlarında patently olarak kullanılmakta.
 
Standart lasik tedavisi gözdeki numaraların doctor tarafından bilgisayara girilmesiyle uygulanabiliyor.
 
Wavefront ‘ta ise göze gönderilen bir ışık fundus tabakasına kadar değişikliklere uğruyor; buradan tekrar yansıyarak aberometre denilen çok hassas cihazlar tarafından kopyalanıyor; sanki parmak izi gibi. Dijital bir karta yazılan bu bilgiler ışığında korneada yeni şekillendirme yapılıyor.İleri kişiye özel tedavide gözün haritası çok daha kapsamlı bir biçimde çıkarılıyor.Fourier analizi denilen bu özellik çok daha hassas bir sonuç alınmasını sağlamakta
 
CIA ve NASA’nın Kullandığı Teknoloji
 
Advanced CustomVue’nun getirdiği yeniliklerden bir diğeri irisi tanıma yöntemi ki bu başarıyı artıran en önemli etkenlerden biri. CIA ve NASA’nın kullandığı çok özel bir teknolojiyle; bilinen göz takip sistemlerinden (eye traker) farklı olarak gözün kendi eksenietrafındaki  hareketleri takip ediliyor. Bir numaranın  üzerindeki astiğmatlarda bu yöntemin öncelikle tercih edilmesi gerekir.

Çünkü astigmatik tedavide operasyon sırasında kafa pozisyonu, gözün kendi ekseni etrafındaki hareketleri özellikle tedavinin başarısını etkiliyor.Yapılan araştırmalar tedavi sırasında çok hafif bir dönme hareketinin bile sonucu olumsuz etkilediğini gösteriyor.
 
Bu yöntemleri  uygularken daha çok intralese yöntemi ercih edilir.Gözün flep kısmının kaldırılma aşamasını lazerle gerçekleştiren yöntem keratom adını alan bıçaklı yönteme oranla daha güvenilir. Keratom, ynai bıçakla flebin kaldırılması cerrahi bir yöntem olduğundan belli oranda komplikasyon riskine sahip.Intralese’de ise flebin kaldırılması tamamen lazerle yapılıyor.

Gözlük ve lense oranla daha iyi görüş sağlayan kişiye özel lazer yöntemleri sayesinde kartal görüşü sağlamak artık hiç uzak değil.Lazerde amaç konfor. O halde yapılan ameliyatta her şeyden önce güven olmalı ve dünya teknolojilerinin en üst seviyesi kullanılarak mükemmel sonuç hedeflenmeli.
 
Kimler Lazer Olabilir?
 
Miyop, hipermetrop, astiğmat sorunu olan 18 yaşın üzerinde, -8 (maximum - 10 ) dioptriye kadar miyoplar, 4 (maximum 6) dioptriye kadar astiğmatlar, +4(maximum 6)dioptriye kadar hipermetroplar lazerle tedavi edilebilmektedir. Ön muayene ve tetkiklerle kornea yapısı ve kalınlığı uygun bulunan, sistemik hastalığı olmayan kiiler bu tedavilere adaydır.

Romatizma ve diyabeti olanlarda, hamilelerde, gözünde katarakt ya da glokom gibi başka göz hastalıkları olanlarda, kretokonuslu gözlerde lasik tedavisi kesinlikle önerilmez.Lazere uygun bulunmayan bazı hastalarımız örneğin derecesi çok yüksek, korneası ince olanlar yine göz yapıları uygunsa göz içine mercek yerleştirme ameliyatıyla gözlük ve lensten kurtulabilmekte.

Op. Dr. Efekan Coşkunseven

Refraktif Cerrahı

Başlık: Uzmanlardan alışveriş merkezlerinde 'göz nezlesi' uyarısı
Gönderen: İsra - 21 Kasım 2012, 06:49:03
Uzmanlar, kış aylarında vatandaşların ilgi odağı haline gelen alışveriş merkezlerinde göz nezlesi uyarısında bulundu. Soğuk hava, nemsiz kapalı alanlar ve havadaki virüsler, kış aylarında mikrobik göz hastalıklarının artmasına neden oluyor.

Göz hastalıkları uzmanı Dr. Bayram Yapıcı, iş yeri, okul, kreş, alışveriş merkezi gibi kapalı ve kalabalık mekanlarda gözlerin enfeksiyona açık hale geldiğini ve göz enfeksiyonlarının kolayca salgına dönüşebileceğini vurguladı.

Yapıcı, hastalık sürecini şöyle anlattı: "Kış aylarında düşen vücut direnci ile birlikte gözler de hastalıklara açık hale geliyor. Özellikle soğuk algınlıklarına ve boğaz enfeksiyonlarına neden olan adenovirüsler, göze kolayca bulaşıp enfeksiyona yol açabiliyor."

Okul, iş yeri, alışveriş merkezleri gibi kalabalık ortamlarda havada asılı kalan adenovirüslerin gözlerde adenovirüse bağlı konjoktivite neden olduğunu söyleyen Yapıcı, kış aylarında bu rahatsızlığın salgına dönüştüğünün altını çizdi.

Dr. Yapıcı, halk arasında 'göz nezlesi' olarak bilinen bu hastalığın gözlerde kızarıklık, sulanma, çapaklanma, sulu ve beyaz bir akıntı, ışıktan rahatsız olma şeklinde belirti verdiğini ifade etti.

Yapıcı, hastalıktan korunma yollarını şöyle anlattı: "Bu tür virüslerin en çabuk bulaştığı organ gözlerdir. Gözlerimizi sürekli oynayıp kaşımamak, havlu, yastık kılıfı, mendil gibi kişisel eşyalarımızı ayırmak ve başkalarının eşyalarını kullanmamak, hapşırıp öksürürken mendil kullanmak ve elleri sık sık yıkamak bizi göz enfeksiyonlarından korur. Ayrıca, bulunulan ortamın sık sık havalandırılması ve eğer klima kullanılıyorsa klimanın filtrelerinin değiştirilmesi de son derece önemlidir."

GÖZ NEZLESİ, ORTAK KULLANILAN RİMEL İLE DE BULAŞABİLİR

Bayram Yapıcı, gözlerde oldukça yoğun kızarıklık, ağrı, yanma, batma ve sulanma ile seyreden hastalığın yaklaşık 10 gün kadar sürebileceğin belirtti. Konjoktiviti olan hastaların dokunduğu yerlere dokunmanın bile hastalığı bulaştırabileceğini kaydeden Yapıcı, ortak kullanılan makyaj malzemelerinin salgının bulaşmasında etkili olduğunu hatırlattı ve sürekli el yıkamanın salgından korunmada önemli olduğunun altını çizdi.

Dr. Yapıcı, göz nezlesinin tedavisine ilişkin ise şu bilgileri verdi: "Viral konjoktivitlerde hastalık genellikle tek gözde başlar, daha sonra diğerine de bulaşır. Bazı tipleri kendi kendine de iyileşebilir ancak ağır seyreden knjoktivitlerde uygun antibiyotik tedavisiyle duruma el koymak daha sağlıklı zira viral konjoktivitlerin bazı tiplerinde korneada kalıcı hasarlar oluşabiliyor. Ancak antibiyotik tedavisinde tedaviyi yarım bırakmamak çok önemlidir. Genellikle hastalar 2-3 günde nasılsa iyileştim diyerek antibiyotik alımını kesiyor. Bu gibi durumlarda hastalık tam olarak iyileşmediği için tekrarlayabiliyor."

Cihan