Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: Lika - 27 Aralık 2007, 10:20:21

Başlık: "Noel"-"Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Lika - 27 Aralık 2007, 10:20:21
Halis ECE

"Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası

İslâmiyet; iman, ibadet-amel ve ahlâk esaslarıyla bir bütündür... Özellikle inanç mevzuunda parça-buçuk kabul etmez... İnanılması gereken esaslara bütün hâlinde inanmak zarûridir.



İslâm dîninin inanç, ibâdet ve muamelelerle alâkalı emir ve yasaklarına uyulmasının yanı sıra, tatbik edilmesi gereken bazı temel ahlâkî düsturları da vardır. Meselâ bunların en önde gelenlerinden biri; Müslüman’ın ferdî, âilevî ve ictimâî hayatın her safhasında bâtıl ve muharref (hükmü kalkmış, aslından uzaklaştırılmış) dinlerin mensuplarının, kısacası gayr-i müslimlerin örf, âdet ve an’ânelerine benzemekten şiddetle sakınıp uzak durmasıdır.

İslâmiyet, ferdî-âilevî ve ictimâî hayatın hiçbir safhasında çizdiği çerçevenin dışına çıkılmasına müsâade etmemiş... Kur’ân-ı Kerim’de, bizlere bütün yönleriyle tanıttığı ehl-i kitâba, diğer bâtıl ve muharref dinlerin mensuplarına, müşriklere, budistlere, ateistlere benzenilmesine ruhsat vermemiştir. Onun içindir ki Müslümanlar’ın; Yahûdi, Hıristiyan, Budist ve dinsizlerle kaynaşmalarına sebep olacak taklitlerden, benzeşmelerden kaçınmaları ve her hâlükârda İslâmî hüviyetlerini muhâfaza etmeleri emredilmiştir. Zira en basitinden en mühimmine; âdetlerden, ibâdet ve i’tikat esaslarına kadar herhangi bir noktada benzeşme, daha büyük benzeşmelere vesîle olmaktadır.

Gayr-i müslimlere benzemenin sebep olacağı tehlikeli neticelere dikkatimizi çekmek içindir ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “(Tasvip ederek) bir kavme (bir topluluğa) benzemeye çalışan kişi, o (benzemeye çalıştığı) kavimdendir.”(1) “(İnanç ve amelde) bizden başkasına benzeyenler, bizden değildir.”(2)

Başka bir hadîs-i şerifte de, “Siz karış karış, adım adım sizden öncekilerin (Yahûdi ve Hıristiyanlar’ın) yoluna uyacaksınız. O kadar ki; onlar bir keler deliğine girecek olsalar, siz de (modadır düşüncesiyle) onları tâkip edeceksiniz...”(3) buyurularak Müslümanlar’ın, başta Yahûdiler ve Hıristiyanlar olmak üzere gayr-i müslimleri taklit etmek, onlara benzemek felâketine düşecekleri mu’cizevî bir şekilde bildirilmiştir.

Yine Efendimiz (s.a.v.), kişinin iman, amel ve ahlâk za’fını olanca çıplaklığıyla ortaya koyan bu örf-âdet ve an’ânelerde gayr-i müslimlere benzeme şaşkınlığının, ne kadar hayâsızca ve çirkin hadlere ulaşacağını da, şu mübârek sözleriyle haber vermişlerdir:

“Onlardan biri hanımıyla yolda cinsî yakınlıkta bulunsa, siz de aynısını yapacaksınız!”(4)

Bugün, Batı’dan ithal edilmiş âdet, merâsim ve kutlamaları ile; içki, kumar ve fuhuş gibi şeytânî tuzakları ile; bâtıl mesajlarla yüklü basını-medyası ve gayr-i İslâmî kılık-kıyâfetleri ile Müslüman cemiyetler –maalesef– Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.), tehlikesine işâret buyurduğu ölçülerde yabancılara benzeme felâketiyle karşı karşıyadır. Ancak bütün bu menfî gelişmelere rağmen biz mü’minler, İslâmî usûl ve esaslara dönerek gayr-i müslimlere benzeme akımına reaksiyon göstermeye mecburuz. Bu kudsî mükellefiyetimiz sebebiyledir ki; öncelikle bâtıl ve muharref din mensuplarına benzemenin, onları taklit etmenin dinimiz açısından hükmünün ne olduğunu bilmemiz lâzımdır. Bunu da iki grupta inceleyebiliriz:

1. Mubah olan yani mes’ûliyeti gerektirmeyen benzemeler...

2. Mekruh veya haram olan, dolayısıyla mes’ûliyeti de beraberinde getiren benzemeler...

Meselâ ilim ve teknikte kullanılan metodlardaki taklitler-benzeşmeler... O alandaki gelişme ve değişmeleri tâkip etmek... Bunlar günah değil mubahtır, hatta teşvik edilmiştir.

Canlı resimler ihtivâ eden duvar halıları, süs yastıkları ve tablolarla evlerin tefrîş edilmesi veya canlı varlıkların resimleri ile motifli elbiseler giyilmesi mekruhtur, günahtır. Zira bunlarda putperestlere benzeme durumu vardır.(5)

İbn-i Hibbân’ın (rh.) rivâyetine göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, duvarların kumaşlarla örtülmesini yasaklamıştır.

Âlimlerimiz de; duvarların ipekli kumaşlarla örtülmesi tahrîmen, ipeksiz kumaşlarla meselâ yün halılarla örtülmesi ise tenzîhen mekruhtur; zira gösterişten ibârettir, demişlerdir.

Birtakım âdet ve an’ânelerde Yahûdi ve Hıristiyanlar gibi ehl-i kitâbın mensuplarına uymak... Yahut diğer gayr-i müslimlere hâs olup İslâm’ın emir ve yasakları ile çatışan hususlarda onlara benzemek ise haramdır. Bu gibi günahlar, kendisinde küfür sıfatı bulunan günahlardır ki, şiddetle kaçınılması gerekir. Zira bunun temizliği, ancak cehennem ateşiyle mümkündür.

Bu sebeple Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, Müslüman olmayan milletlerin bayramlarının ve kutsal kabul ettikleri günlerin onlar gibi kutlanmasını yasaklamıştır. Binâenaleyh gayr-i müslimlerce değer verilen Milâdi yılbaşı gecesini çamlarla, hindilerle, içkilerle (ki zaten haramdır) veya âile toplantılarıyla kutlamak... Yahut bu maksatla televizyonlardaki sözüm ona kutlama proğramlarını seyretmek... Ya da bu yapılanları kabul ve tasvip ederek Müslüman kardeşleriyle “yeni yıl kutlamaları”nda bulunmak, hediyeleşmek dînî ölçülerimize göre son derece tehlikelidir!
Hüküm bakımından haram olan bu amelî-ahlâkî taklit ve benzemeler, fâilini günahkâr kılar. Muvakkat da olsa onu âhirette azâba dûçâr eder... Şayet bu benzeme i’tikatla alâkalı hususlarda ise, sahibi cehennemin ebedî azâbına müstehak olur. Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki, “Kim (meşru’ görerek) Allâh’a ve Resûlü’ne karşı gelir, Allâh’ın koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî olarak kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.”(6)

Hulâsa, İslâm’ın bir vicdan meselesi olduğunu söylemek, Müslüman’ın hayatının onun ölçülerine göre düzenlenmesi gerektiğine inanmamak ve böylece gayr-i müslimlerin örf, âdet ve an’ânelerini, bayram ve merâsimlerini, töre ve törenlerini paylaşmak –Allah korusun– mü’mini mânevî uçurumlara sürükler!..

O bakımdan Müslüman olarak doğan bizler, Müslüman olarak yaşamaya ve Müslüman olarak ruhumuzu teslim etmeye gayret göstermeliyiz.

Rabb’imizin lûtuf ve ihsânı olan bu İslâm nimeti ve Ümmet-i Muhammed’den olma nimetinin kıymetini bilmeliyiz ki, Müslüman olmayanlara benzemekten sakınarak dünyamızı izzetle, âhiretimizi de saâdetle yaşayabilelim.

Bunun için de İslâm’ı iyi öğrenmeli, sünnetlere tâbi olup bid’atlerden kaçınmalıyız... Her türlü haram, mekruh ve şüphelilerden, hele de “yılbaşı kutlamaları”ndan mutlaka uzak durmalıyız. Aksi takdirde âkıbet husrân olur!

Yazımızı, Cenâb-ı Mevlâmız’ın mübârek kelâmından iki âyet meâli ile noktalayalım:

“Rabb’imiz Allah’tır’ deyip sonra da (bütün hâl ve hareketlerinde Allâh’ın emirlerini, Resûlü’nün sünnetini esas alarak) dosdoğru yaşayanlara; (evet) onlara (kıyâmet gününde) hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir de. (Çünkü) onlar, cennet ehlidirler. Yapmakta oldukları (güzel amel ve hareketlerine) mükâfat olmak üzere, orada ebedî kalacaklardır.”(7)

DİPNOTLAR
(1) Mişkâtü’l-Mesâbîh, 4347.
(2) Tirmizî, Sünen, H. No: 2696.
(3) Mişkâtü’l-Mesâbîh, 5361.
(4) Câmiu’s-Sağîr, 2, 122.
(5) Bedâiu’s-Senâi‘ fî Tertîbi’ş-Şerâi‘, Kitâbü’l-İstihsân, 5, 226.
(6) Kur’ân-ı Kerim, Nisâ sûresi, 14.
(7) Kur’ân-ı Kerim, Ahkaf, 13-14.


mollacami.com
Başlık: Gay-i Müslimlerin Örf-Âdet ve Geleneklerine Uymanın Vebâli
Gönderen: Lika - 27 Aralık 2007, 10:21:52
Halis ECE

Gayr-i Müslimlerin Örf-Âdet ve Geleneklerine Uymanın Vebâli


Nakşi yolu silsilesinin 23. halkasını teşkil eden hicrî ikinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbâni (k.s) hazretleri, mürşidi Muhammed Bâkibillah'ın (k.s.)oğulları Hace Abdullah ile Hace Ubeydullah'a (k. sırrahüma) yazdıkları bir mektupta, bu mevzûda dikkat çekici şu önemli açıklamalara yer vermektedirler:

“(Malum olduğu üzre) Cehennem azâbının sonsuz oluşu, küfrün cezâsıdır.’ Bu söze mukabil eğer şöyle bir sual sorulursa;


– “Bir kimse, imânı olmakla beraber, küfür merâsimini icrâ eder veya küfür ehlinin merâsimine saygı gösterirse; âlimler, onun kâfir olduğuna hükmeder... Fiilinden dolayı onu, mürtedlerden sayar. Hint Müslümanlar’nın ekserisi ise bu belâya müptelâdır (kâfirlerin töre ve törenlerine düşkündür)! Binâenaleyh âlimlerin fetvâları gereğince o kişinin, âhirette, ebedî bir azap ile cezalandırılması lâzımdır. Halbuki sahih haberlerde bildirildiğine göre, ‘Kalbinde zerre kadar bir imanı olan kimse, ebedî olarak azapta kalmaz, cehennemden çıkar.’ Peki, size göre bu mes’elenin hakikati nedir?

Cevaben derim ki:

– “Eğer o şahıs, sırf kâfir ise yani zerre miktarı da olsa bir imana sahip değilse, onun nasîbi ebedî azaptır!.. Allah sübhânehû bu azaptan bizleri korusun! Şayet bu küfür merâsimlerini yapmasına rağmen, kalbinde zerre kadar bir iman varsa, gene cehennemde azap olunur; lâkin, bu zerre miktarı imanın bereketi ile cehennemde ebedi kalıp orada yerleşmekten kurtulması ümit edilir...

“Bir kerresinde hasta bir kimsenin ziyaretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı... Hâline teveccüh (mânevî durumunu kontrol) ettiğimde, kalbinin şiddetli zulmetler içerisinde olduğunu gördüm... Ve bu zulmetlerin kalkması için ne kadar teveccüh (mânevî gayret sarf) ettiysem de kalkmadı!..  Ancak nice teveccühten sonra anlaşıldı ki, bu zulmetler, kendisinde gizli bulunan küfürden neş’et etmektedir. Bu küdûratın menşei (bulanıklığın kaynağı) de, küfür ehli ile olan karşılıklı sevgi ve dostluklardır. Ve anladım ki, bu zulmetlerin giderilmesi için teveccüh etmek uygun değildir. Çünkü, onun bu zulmetlerden temizlenmesi cehennem azabına bağlıdır ki, bu da küfrün (ve kendisinde küfür kokusu, sıfatı bulunan günahların) cezasıdır.

“Ve yine anlaşıldı ki, o kişi, sâhip olduğu zerre miktarı imanın bereketi ile cehennemde ebedî kalmaktan kurtulacaktır.

“Bu hâli onda gördükten sonra hâtırıma geldi: Bunun namazını kılmak câiz midir, değil midir? Teveccühten sonra (bu sorunun cevabı da) belli oldu ki, onun namazını kılmak câizdir. Yani, imanları olmakla beraber ehl-i küfrün âdetlerini icrâ eden, onların muayyen günlerine saygı gösteren Müslümanları, bugün olduğu gibi, kâfirler arasına ilhak etmek doğru olmaz; münasip olan, onların namazlarını kılmak ve işin sonunda, ebedî azaptan kurtulmalarını ümit etmektir.

“Buraya kadar anlattıklarımızdan da anlaşıldı ki, kâfirlere af ve mağfiret yoktur, onlar bağışlanmazlar. ‘Şüphesiz Allah Teâlâ, kendisine şirk koşanları bağışlamaz.’(1)

“Kişi, şayet katıksız kâfir ise, küfrünün cezası cehennemde sonsuz azaptır. Eğer günahlarına rağmen, zerre miktarı da olsa bir imanı varsa, onun cezası muvakkat (geçici bir süre) azaptır. Diğer büyük günahları ise, Allah Teâlâ dilerse bağışlar, dilerse azap eder.

“İleride mâhiyeti-hakikati anlatılacağı üzere, Fakîr’in (İmâm-ı Rabbâni) kanaatine göre; cehennem azâbı ister muvakkat, isterse ebedî ve devamlı olsun, küfre ve küfür sıfatlarına mahsustur.

“Büyük günah sahiplerine gelince...

“Günahlarının bağışlanması için tevbeye muvaffak olamadıkları gibi, şefaate, mücerret af ve ihsâna da kavuşamamış kimselerin günahlarına, dünyevî elem ve ıztıraplarla, ölüm sarhoşluğunun şiddetli sıkıntıları da keffâret olamıyorsa; bunun gibi  kimseler için şöyle ümit olunur: Onlardan bir kısmına kâbir azabı ile iktifâ edilir. Diğer bir kısmı ise, günahlarına karşılık, kabir azabı ile birlikte kıyâmetin korku ve şiddetlerine dûçar kılınır!.. Böylece, bunlar için de cehennem azâbına ihtiyaç kalmamış olur.

“Allah Teâlâ’nın, ‘O kimseler ki, imân ettiler, imanlarına da zulmü karıştırmadılar. İşte onlar için emniyet vardır.’(2) âyet-i kerîmesi şu anlatılan mânâyı te’yid eder. Bu âyet-i celiledeki ‘zulüm’den maksat, şirktir (yani imanlarına şirki karıştırmadılar demektir). Bütün işlerin hakikatini en iyi bilen Allah  sübhânehûdür.
***

“Eğer denilirse ki:

– “Küfür dışında bazı günahların cezası hakkında, ebedî cehennem azâbı tehdidi geldi. Niktekim Allah Teâlâ buyurdu ki, ‘Bir kimse, bir mü’mini taammüden öldürürse, onun cezası, içinde ebedî kalmak üzere cehennemdir.’(3)
“Bir hadîs-i şerifte de şöyle gelmiştir:
‘Taammüden (bilerek-kasten) bir kimse, bir vakit namazını kazaya bıraksa, cehennemde 80 bin sene kalacaktır.’
“Bütün bu mânâlar gösteriyor ki, cehenmem azâbı sadece kâfirlere mahsus değildir.

“Bu suâle de şöyle cevap veririm:

– “Katil hakkında gelen mânâ, bu öldürmenin helâl sayılması durumuna göredir. Müfessirlerin de anlattıkları gibi, haram olan bu katli helâl sayan kâfir olur (ve cezâsı da ebedî olarak cehennemde azap olunmaktır).

“Cehennem azâbıyla tehdit edilen, küfür dışındaki diğer günahlara gelince; bunlar da küfür sıfatı şâibelerinden (eser ve nişanlarından, kir ve lekelerinden) uzak ve temiz olmayanlardır. Meselâ o günahı hafife almak, küçük görmek ve aldırış etmeden yapmak, şer’î emir ve yasakları hakir görmek gibi.

“Şefâatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.’(4) ‘Şu ümmetim, rahmete nâil olmuş bir ümmettir. Onlara âhirette azap yoktur. Onların azabı dünyadadır; fitneler, zelzeleler ve katl (öldürme)’(5) meâlinde gelen hadîsi şeriflerle ‘O kimseler ki iman ettiler, imanlarına da zulmü (şirki) karıştırmadılar. İşte onlar  için emniyet vardır’ meâlindeki âyet-i kerîme, izah edilen mânâyı te’yid eder, kuvvetlendirir...”(6)

bilgicagi.net

DİPNOTLAR
(1) Kur’ân-ı Kerim, Nisâ sûresi, 48.
(2) Kur’ân-ı Kerim, En‘âm sûresi, 82.
(3) Kur’ân-ı Kerim, Nisâ sûresi, 93.
(4) Tirmizî, Sünen, Kıyamet, 12.
(5) Ebu Davud, Fiten, Hadis No: 4277.
(6) el-Mektûbat, 1, 266.
Başlık: Bir Rahibin İtirafları
Gönderen: Lika - 27 Aralık 2007, 10:23:45
BİR RÂHİBİN İTİRAFLARI...

Râhip Samuel Zwemmer şöyle diyor:

“Müslümanlar'ı vaftiz etmek için boş yere çabalayıp durmayalım. Başka yollar, başka çareler deneyelim. İslâm memleketlerinde girişeceğimiz faâliyetlerde; onlara, önce Hıristiyan âdet ve an‘ânelerini, Hıristiyan bayramlarını, Hıristiyan kültürünü, Hıristiyan ahlâkını aşılayalım...”

Demek ki Hıristiyanlık, bazılarının dediği gibi, dinî motiflerden arındırılmış sadece sevgi ve “hoşgörü”ye dayalı bir inanç sistemi değilmiş. Bilakis bu sözler, İslâm âleminin benliğini tahrîbe yönelik, ahlâkî ve dinî dejenerasyon faâliyetlerinin itici gücü olup, saf insanları kandırmak için anlatılan masaldan ibâretmiş. Bu sebeple, dünya ve âhiret yıkımına uğramamamız için, akıllıca hareket edip, sözde yılbaşı kutlamalarını, Noel babaları, Noel anneleri, baba hindileri, çam ağaçlarını biraz daha dikkatlice incelememiz gerekiyor herhalde...

Bakınız; Ayasofya yıllardır mahzûn ve mazlûm beklerken, eloğlu torun “vaftiz ettirmek” için, taa nerelerden Fener Rum Patrikhaneleri'ne geliyor. Aynı zihniyet İstanbul'u Kostantinopolis olarak görüyor ve hâlâ da başkenti kabul ediyor...

O bakımdan, “Aman dikkat!” diyoruz...

Batı taklitçiliğinin topuzunu kaçırmayalım. Aksi takdirde maddî ve mânevî geleceğimizi ipotek altına sokmuş oluruz.


Halis Ece

mollacami.com
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: ankebut-57 - 27 Aralık 2007, 11:09:34
Yazılar için teşekkürler. Ayrıca kaynak gösterme hassasiyetiniz ise takdire değer. Teşekkür ederiz.
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: müteallim - 28 Aralık 2007, 02:16:09
EHL-İ KÜFRE BENZEMEKTEN SAKINMAK

Teşebbüh; taklit etmek, benzemek mânâlarına gelir. Bu benzeme, inanç ve îtikâdî esaslarda olacağı gibi, fikir, söz ve fiilde de olabilir. Benzeme, küfre olursa, küfür; mâsiyete olursa, mâsiyet; hayra ve güzelliğe olursa makbul ve muteberdir. (Avnu’l-Mâbûd Şerh-i Sünen-i Ebû Dâvûd, 11/95)
Müsâmahayı esas alan İslâm dîni, başkasına benzeme ve bilhassa kâfirleri ve fâsıkları taklit etme husûsunda, çemberi iyice daraltmıştır. Adam öldürmek, zinâ etmek, içki içmek gibi fiiller çok büyük günâh olmasına rağmen küfür sayılmazken, küfür alâmeti sayılan sözler ve fiillerde ve gerekse âdet ve yaşayışta ehl-i küfrü taklit etmek, küfür sayılmıştır. Dinin direği olan namaz ibâdeti dahi, güneşe tapanlara benzememek için, kerâhat vakitlerinde yapılmaz.
Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’inde meâlen şöyle buyurur: “Ey îmân edenler. Yehûd ile Nasârâyı dost edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin (Yahûdiler, yahûdilerin, Hiristiyanlar hiristiyanların) yârânıdırlar ve siz müminlerden her kim, onları dost tanır, velî tutarsa, şübhe yok ki o da onlardandır. (Onlara temessül etmiş, onların huyunu kapmıştır. O artık Hakk’a değil onlara ve hevâsına hizmet eder. Netîce îtibâriyle onlardan sayılır. Âhirette onlarla berâber haşrolunur...)” (Mâide, 51 Elmalılı, 3/1712), “Mü’minler, mü’minleri bırakıpta kâfirleri evliya ittihaz etmesin (dost edinmesin)...” (Al-i İmrân, 28 )
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de ehl-i küfre teşebbühten tahzîr (benzemekten korkutmak) için; “Kim bir kavme benzemeye azmederse, o ondandır.” (Feyzü’l-Kadir)
Diğer bir hadîs-i şerîflerinde; “Bir kişi diğer bir kişinin ameline, yoluna ve âdetine râzı olursa, muhakkak ki o onlardandır.” buyur- muşlardır. (Kenzü’l-Ummal, 9/10)
Naklolunduğuna göre Hâris bin Muâviye, Medîne’ye, Hz. Ömer’in yanına geldiğinde, aralarında şöyle bir konuşma geçer:
– Şam’da durum nasıl?
– Allâh’a hamdolsun, iyi.
– İhtimal ki müşriklerle de oturup kalkıyorsunuzdur?
– Hayır, ey müminlerin emîri.
– Sizler, müşriklerle hemhâl olursanız, bunun netîcesinde, çok sürmez onlarla berâber yemek de yer, meşrûbât da içersiniz. Onlarla oturup kalkmadığınız müddetçe dâimâ hayır içinde olursunuz. (Hayâtü’s-Sahâbe, 3/259

Muhterem Mü’minler!
Yüce dinimiz, biz mü’minlere dini esaslara bağlı kalıp, mukaddesatımıza sahip çıkıp, hiç bir zaman için bizim inançlarımıza ters düşen her türlü hal ve harekata meyl etmememizi emretmiştir. Hal böyleyken, malesef yüce dinimizin mensubu olduğunu ve müslümanca yaşamaya çalıştığını söyleyen nice insanların
müslümanlarla alakası olmayıp temamen başka dinlere mensup insanların adeti olan NOEL, PASKALYA ve benzeri adetlere kendilerini kaptırıp büyük günah bataklıklarına düştükleri bir hakikattir. İşte yukarıda bahsi geçen adetlerden biriside, birkaç gün sonra bütün hıristiyan alemince ve memleketimizde de birçok gafil insan tarafından kutlanacak olan noel ve miladi yılbaşı eğlenceleri-dir. O noel ve yılbaşı ki; Müslümanlıkla uzaktan yakından hiçbir alakası olmayıp bilakis hıristiyanlığın küfür kokan bir adeti olduğu için hem dinimize hemde özünü dinimizden alan örf ve adetlerimize zıttır.


İbn-i Ömer (r.a) teşebbüh hakkında şöyle buyururlar: “Bir kimse müşriklerin arzına ev binâ edip, onların bayramlarına katılmak sûretiyle onlara benzerse, o kimse kıyâmet günü onlarla berâber haşrolunur.” (Feyzü’l-Kadir, 104)
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri de; “İki dîni tasdik eden dahi, şirk ehlinden sayılır. İslâm hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden dahi müşriktir. Halbuki küfürden teberrî etmek (uzaklaşmak), şirk şâibelerinden sakınmak tevhiddir.’ buyurarak, şöyle devâm eder: Hindûların büyük bildikleri günlere tâzîm, Yahûdîlerce bilinen âdetlere uymak, küfrü îcâp ettirir. Nitekim ehl-i İslâm’ın câhilleri, bilhassa kadınlar, küffârın belli günlerindeki küfür merâsimini icrâ etmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve
kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar... Böylelikle o merâsîme tam mânâsı ile îtinâ ederler.” (Mektubât-ı Şerife, 3 /41)
İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Hazretleri, böyle merâsimleri icrâ ile ehl-i küfre benzeyenlerin acıklı sonunu şu ifâdeleriyle haber verirler:
“Bir defâsında, bir hastanın ziyâretine gittim. Ölümü yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğim zaman gördüm ki kalbi, şiddetli zulmet içinde. Her ne kadar bu zulmetin kalkması için teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde saklı duran küfür sıfatından nâşîdir. Bu sıkıntıların menşei dahi, küfür ehli ile dost geçinip durmasıdır. Bundan sonra belli oldu ki bu zulmetlerin def’i için teveccüh, yerinde bir iş değildir. Zîrâ onun bu zulmetlerden temizlenmesi cehennem azâbına kalmıştır. Ki küfrün cezâsı da odur. Ve bana mâlum oldu ki, onda îmandan bir zerre miktarı mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedî kalmaktan kurtulacaktır.
(Mektubât-ı Şerîfe, 1/266)


Noel ve yılbaşı; içki ve fuhşu teşvik edip, yeşeren küçük çam fidanlarının yok edilmesine sebebiyet verdiği, insanları rezalete, sefalete, cinnete ve cinayete teşvik ettiği, israfın ve iflasın amili olduğu için, insanı insanlık tahtından indirip hayvani bir seviyeye düşürdüğü ve süfli bir hayatın zebunu kıldığı için, insanı mümtaz vasıflardan ayırıp Hakk’ın ve halkın nazarında kötü kıldığı için, yine içkinin kontrolü altına giren insana herkesin gözü önünde hertürlü bayağılığı işlettiği, edep ve haya duygularının yok olmasına, birçok fazilet müesseselerinin yıkılmasına sebebiyet verdiği için ve daha bizim bildiğimiz bilmediğimiz nice nice rezaletin işlendiği bir gece olması hasebiyle yüce dinimizin esaslarına, ictimai hayata, akla ve mantığa, edep haya ve ahlak müesseselerine tamamen zıttır.
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Lika - 28 Aralık 2007, 08:49:01
ankebut-57 kardeşim,müteallim hocam Hz.Allah razı olsun.
Başlık: Yılbaşı Neyimiz Olur?
Gönderen: Lika - 28 Aralık 2007, 08:52:15
Yılbaşı neyimiz olur? Ramazan Bayramımız mı? Kandilimiz mi, Kurban Bayramı'mız mı?


Biz muharremlerle, martlarla başlayan yıllar da biliriz... ki, hiçbiri böyle şımarıklıkla, böyle ayyaşlıkla, böyle kumarbazlıkla açılmazdı. Hepsi efendi yıllardı.

Memleketimize, herhalde, Beyoğlu'ndan giren, Haliç'i atlayarak Fatih'lere, Aksaray'lara, sonra Rumeli'ye ve Boğaz'ı aşarak önce Kadıköy'lere, Moda'lara ve sonra Üsküdar'lara ve oradan Anadolu'ya geçen bu bunak neyimiz olur: Babamız mı, dedemiz mi, amcamız mı, yoksa Avrupalılıktan pirimiz mi?

İstanbul'un Tepebaşı'ndan Adana'nın Tepebağı'na kadar her yeri bilen, her yere uğrayan bu moruk kimdir, necidir? Bir resmine bakarsanız Havarilere, öteki resmine bakarsanız Rasputin'e benzeyen bu iskambil papazı, aramızda nenin nesidir... Bunu hiç merak ettiniz mi? Siz bırakın da ben söyleyeyim onun kim olduğunu: O Haçlı Seferlerinden kalma bir kılıç artığıdır. O zaman silahla giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak girebiliyor. O evimize girerken eşeğini kapımızın halkasına bağlayan bir Piyer Lermit'tir... Kardeşlerini Mukaddes savaşa hazırlamaktan geliyor.

O, adıyla sanıyla bir misyonerdir ki, şu memlekette ocağına incir dikildikten sonra, kılığını değiştirmiş... Ve bizi avlamaya, kucağında getirdiği oyuncaklarla en can alıcı noktamızdan; çocuklarımızdan başlamıştır.

Bu cömertliğinin karşılığını istemeyecek mi sanıyorsunuz, fedakârlığının sebebini düşünmediniz mi? Bırakın onun hakkından ben gelirim: İşte sakalını çekince gördünüz... Sakalı elimde kaldı ve altından Lüsifer çıktı. Bilirsiniz ki casuslar da kıyafetlerini ekseriya böyle değiştirirler. Bu, mezar beğenmeyen hortlağa ya mezarını gösterin yahut bırakın: Haç'ında çarmıha gereyim onu. Tehlikeyi sezer de kendiliğinden gitmeye kalkarsa çıkarken ceplerini yoklamayı unutmayınız: Muhakkak bir şeyimizi çalmıştır.

Arif Nihat Asya

Fazilet Takvimi/31.12.2007
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: tunike - 28 Aralık 2007, 11:25:40
eet takvimde bu yazıyı okuyabilirsiniz.Allah razı olsun
Başlık: Müslüman Yılbaşı gecesi ne yapmalı?
Gönderen: Lika - 29 Aralık 2007, 17:33:36
Rabbim cümlemizden razı olsun..

...

Yılbaşı hakkında elimizdeki bilgileri paylaşmaya çalıştık.

Peki o gece müslümanlar ne yapmalı?

El cevap:Erkenden uyumalı..

Bu cevaba binaen bazı müslümanlar:

Eğer o gece her zaman yapmadığımız birşeyi yapıp,erken uyursak o geceye ayrı bir şey tahsis etmiş olmuyor muyuz?

şeklide bir sua yöneltiyorlar..

Bu konuda bizleri aydınlatacak arkadaşlardan bilgi rica ediyoruz.
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: ankebut-57 - 29 Aralık 2007, 17:38:43
Bir soru ve cevabı tıklayınız>> (http://www.mollacami.net/forum/index.php/topic,726.0.html)
Başlık: Müslüman Yılbaşı gecesi ne yapmalı?
Gönderen: Lika - 29 Aralık 2007, 18:33:18
Yanıt için teşekkür ederim.

Bir de tam olarak şu konuda yanıt almak istiyoruz.

Malum bu gece ehli küfür ve maalesef bilgisiz birçok kişi sabahlayacaklar...

Her biri farklı şekilde kutlayacak..Kimi partilerde,kimi tv başında o geceye mahsus prgları izleyerek vs..

Geçmişte bir takvim yaprağında okuduğumu hatırlıyorum.Bir Allah dostu,talebesine bu yılbaşı gecesinde erkenden uyuması söyler,ehli küfrün günahlar içerisinde sabahladığı bu gece sen uyu evladım demiştir..


Birçok kardeşimizle bu bilgileri paylaşmaya çalışıyoruz.Sohbetlerde tavsiye edilen ,o günde bilhassa evimize + birşey almadan,zaruri ihtiyaçlar dışında (su,ekmek gibi) alışveriş yapmadan,gece de erkenden uyumak.

Bu bilgileri çevremizdekilerle paylaştığımızda:

"Bizler hristiyan âdetlerini benimsemiyoruz.Ama o gece hayatımıza nasıl devam ediyorsak,aynı seyrinde devam edeceğiz.

Erken uyumuyorsak neden erken uyuyalım?Tv izliyorsak neden izlemeyelim?

Eğer bu dediklerini yapmassak asıl o zaman ayrı bir davranış sergilemiş olup,tezat bir durum çıkarmış olmuyor muyuz?"

Şeklinde soru soruyorlar...

Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: ghost - 29 Aralık 2007, 23:44:05
Alıntı
"Bizler hristiyan âdetlerini benimsemiyoruz.Ama o gece hayatımıza nasıl devam ediyorsak,aynı seyrinde devam edeceğiz.

Erken uyumuyorsak neden erken uyuyalım?Tv izliyorsak neden izlemeyelim?

Eğer bu dediklerini yapmassak asıl o zaman ayrı bir davranış sergilemiş olup,tezat bir durum çıkarmış olmuyor muyuz?"
Bu söylem nefsin oyunudur,kendini kandırmaktan öteye gitmez,
öncelikle bu gece baştan sona yılbaşı kutlamaları var,bunlar hergün verilmiyor herhalde,

zaten amaç müslüman kimliğimizi ortaya koymak için tezat bir durum oluşturmak ve kendimizi küfür ehlinden ayırmaktı,izleyerek tasdık etmeleyelim.

Küfrün zıddı imandır.

İmam-ı Rabbani H.Z.'leri buyuruyorlarki;

İki cihan saadeti kazanmak ;ancak seyyid-ül-kevneyn ,Resulullah'a(s.a.v.) tabi olmaya bağlıdır.Ona tabi olmak ise,şu şekilde olur;

İnsanlar arasında İslami hükümleri yerine getirip icra etmek;

havastan ve avamdan,küfür adetlerini kaldırıp iptal etmek....

163. mektup.
Benim sorumda şu;
günahın zıddı ise ibadettir,toplu günah işlenen bir gecede uyumak doğru olurmu?

Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: eginli - 29 Aralık 2007, 23:53:11
hani derler ya biri bir yere büyük bir tas koymus , bi gelir hayvanini baglar diye ....bir baskasi gelmis kaldirmis biri carpar cani acir diye...

burda kisinin niyeti cok önemli yatsada yatmasada diye düsünüyorum, mühim olan evlatlarimiza bunun ehemmiyetini anlatabilmek, asil zor olan nokta burasi olsa gerek...
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: müteallim - 30 Aralık 2007, 00:19:19
cok dikkat edecegimiz ve dikkat ettirecegimiz günler bir hata büyük derde sebeb olabilir.
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: rését - 30 Aralık 2007, 03:41:21
deliye hergun bayram demısler  :mhcp  :p   
Alıntı
Bu bilgileri çevremizdekilerle paylaştığımızda:

"Bizler hristiyan âdetlerini benimsemiyoruz.Ama o gece hayatımıza nasıl devam ediyorsak,aynı seyrinde devam edeceğiz.

Erken uyumuyorsak neden erken uyuyalım?Tv izliyorsak neden izlemeyelim?

Eğer bu dediklerini yapmassak asıl o zaman ayrı bir davranış sergilemiş olup,tezat bir durum çıkarmış olmuyor muyuz?"

   
bu yazılanlara bende katılıyorum.nıye ozel bı caba harcanıyorkı..hergun yaptıklarımızı yapıp uyucaz kımse ekstra bısey yapmıcak
yanı onlara benzememek ıcın dıyorsunuz ama mesela bızımde haftasonlarımız onlarınkı gıbı cumartesı pazar naısl olucak bırde mıladı takvımı kullanıyoruz bu boyle gıder....ozaman sızde kalkın dıyın kı bız ogunlerde calısıcaz tatıl yapmıcaz dıyebılıyor musunuz?

normalde tv  de zaten  eglence prgrmları var ha ogun cıkmıslar ha baska bı gun...sadece yılbası gununde tv ızlenmıyor ya :S  erken yatmak neye cozum anlamadım e52))
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Lika - 30 Aralık 2007, 04:13:18
Herkesin çabası ehl-i küfre benzememe adına..Kimisi sırf o gece onlar sabahlıyor diye erkenden uyur,gece teheccüdüne kalkar,zulmet karanlıklarını namaz ve duanın ziyası ile ayndınlatır.

Kimi de o gece zulmet karanlıklarının bertarafı adına sabahlar,dua,ibadet ve niyazları ile Rabbine yalvarır..

Ancak bu son seçime yani o gece ayrı ibadet tahsis edilmesine Türkiye gazetesinde bir itiraz okumuştuk

e52))


Müslüman her gece neleri yapıyorsa, bu gece de onları yapmalıdır! Sanki mübarek geceymiş gibi mevlid okutmak, sohbetler düzenlemek uygun değildir. Bu gecenin diğer gecelerden farkı yoktur. Bu geceye değer veriyormuş gibi hareket etmek doğru değildir.

Turkiye Gazetesi
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: rését - 30 Aralık 2007, 04:32:40
 ozaman aynı goruste bırlesmış olduk &)) erken yatmanızada  gerek kalmadı e62))  :p
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Lika - 30 Aralık 2007, 05:43:34
Aslında şöyle diyelim.Mesele şudur sanırım:

O geceki azîm zulumâtın bertarafı adına ne yönde hareket etmeliyiz?

Hayatı aynı seyrinde yaşayacağız ancak o zulumat gecesinde de hiçbirşey yokmuş gibi öylece tv başında ya da oturarak durmayacağız değil mi?

Sırf o gece için yapılan alışverişler,çocuklara aşılanan gayri müslim adetleri,ehli küfrün süfliyatlarla dolu binlerce eğlencesi vs vs...

Dünya o gece bir yanda küfrün karanlıklarına gark olurken,bir yandan da ehli imanın dua,niyazları ile aydınlanmalı ki terazide nurlar üste çıksın..

Yoksa dünyanın düzeni tarumar olur bu isyan ve zulumatlar içerisinde..

Hasılı kelam mesele çok derin...
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Lika - 30 Aralık 2007, 05:53:18
YENİ yılda KİM nerede NE YAPACAK ???

http://www.sadakat.net/forum/islamgenel/yeni-yilda-kim-nerede-ne-yapacak-t4600.0.html;msg41416#msg41416


Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: ghost - 30 Aralık 2007, 16:54:19
Alıntı
Müslüman her gece neleri yapıyorsa, bu gece de onları yapmalıdır! Sanki mübarek geceymiş gibi mevlid okutmak, sohbetler düzenlemek uygun değildir. Bu gecenin diğer gecelerden farkı yoktur. Bu geceye değer veriyormuş gibi hareket etmek doğru değildir.

Turkiye Gazetesi


Mubarek gece düşünceside nereden çıktı,insanlar bu çirkinlik içindeyken,bunun zıddını yapıp kendini  yağan zulmet yağmurundan  korumaya çalışmak.

Ben başka biryerde onların böyle gecelere cevaz verdiğini okumuştum tıpkı sigare içmeye verdikleri gibi.

Alıntı
normalde tv  de zaten  eglence prgrmları var ha ogun cıkmıslar ha baska bı gun...
Birde şöyle düşünün isterseniz,hergünmü yılbaşı kutlanıyor ve bu adetler nereden geldi,hergün eğlence programı izlerim bugün ne farkı var demek cahillikten öteye gitmez.
Alıntı
bızımde haftasonlarımız onlarınkı gıbı cumartesı pazar naısl olucak bırde mıladı takvımı kullanıyoruz bu boyle gıder....ozaman sızde kalkın dıyın kı bız ogunlerde calısıcaz tatıl yapmıcaz dıyebılıyor musunuz?


Bu mantıkta uymamış evet müslümanın tatili cuma günüdür,o halde bunada  eğer hesap sorulursa herhalde ülke idarecilerine sorulur.
Ama bu günlere iştirak edip etmemek  kişinin kendi elinde tv izlemek dahi sonuçta bu eğlenceye katılmak oluyor.
Ama tabi bunlar tercih meselesi ,kimisi zulmet isabet etmesin diye namaz kılar kimisi nevar bunda diye kendini kandırır.
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Oruc_Reis - 30 Aralık 2007, 17:00:32
artik soze gerek yok enguzel cavabi muteallim  kardesimiz vermis   buyazi okuyan anlayacagini anlar sanirim   sozun kisasi ...........
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: müteallim - 31 Aralık 2007, 00:31:42
http://www.sadakat.net/forum/cuma-sohbetleri/noel-ve-miladi-yilbasi-t14344.0.html
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: rését - 31 Aralık 2007, 05:25:01
Alıntı
Birde şöyle düşünün isterseniz,hergünmü yılbaşı kutlanıyor ve bu adetler nereden geldi,hergün eğlence programı izlerim bugün ne farkı var demek cahillikten öteye gitmez.

ogun yılbası olmasa eglence prgrmları olmıcak mıydı  a18))  sız hala aradakı farkı anlamıs deılsenız sucu cahıllıge ıtmeyın e52)) bakın yılbası dını bırgun deıl hrıtıyanların dını bayramı noel dır.mıllet noelımı kutluyor sankı maksat eglence olsun dıye eglenıyor ogun...yoksa sırf onlar kutluyor dıye kımse kutlama yapmıyor ...normal bıgun gıbı...gece cluplerıne gıden eglenen zaten gene eglenmeye gıder yılbası gecesı,evınde de tv ızleyen ızlemeyede devam eder bu kadar yanı...barı yenı yılı  guzel karsılayın içinizı arındırın negatıv dusuncelerden daha pozıtıf olursunuz ınsalah bıraz :mhcp  germeyın fazla kendınızı hemen  e58)   
Alıntı
Bu mantıkta uymamış evet müslümanın tatili cuma günüdür,o halde bunada  eğer hesap sorulursa herhalde ülke idarecilerine sorulur.
  sızde hesap sorun ozaman verın dılekcenızı hıc deılse bu ugurda bı caba gostermıs olur bıraz yukunuzu hafıfletmıs olursunuz ole deıl mı ;)  :p

Alıntı
Ama bu günlere iştirak edip etmemek  kişinin kendi elinde tv izlemek dahi sonuçta bu eğlenceye katılmak oluyor.

tv hergun ızlenen bır makınedır bunun ozel gunu farklı bı gunu yoktur ...eger ogun tv ızleyerek sızın deyımınızle bu gunaha ortak olunacaksa merak ederım bu gunahın derecesı ne kadar agır olucak emınım bu konuda da bır bılgınız vardır  e76))  tuhafsınız ya,,, :)

Alıntı
Ama tabi bunlar tercih meselesi ,kimisi zulmet isabet etmesin diye namaz kılar kimisi nevar bunda diye kendini kandırır.

 kımse kendını kandırmıyor merak etmeyın  ;)  sayenızde aydınlanıyor turk halkı  :p sızlerde olmasanız gokkusagımız  renksız kalırdı  bakın sızlerle rengarenk r4))  ama lutfen dıkkat edelım renkleri soldurtmayalım... 
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: ghost - 31 Aralık 2007, 10:06:36
Size Darülfünün dan Filiz Konca'nın makalesini sunuyorum

''Nisa Suresi 85- Kim güzel bir işte aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir şeyde aracılık yaparsa, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah her şeyi gözetip karşılığını verir.

 

  Rasulüllah (SAV) şöyle buyurdu:


  “Kim islamda iyi bir çığır açarsa açtığı çığırın ecri ve kendisinden sonra, onunla (o çığırla) amel edenlerin ecirleri, sevaplarından hiçbir şey eksilmeden ona aittir. Kim de islamda (müslümanlar içinde) kötü bir çığır açarsa, açtığı çığırın günahı ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin günahları, günahlarından bir şey eksilmeden ona aittir.”
 

 “Yılbaşının nasıl kutlanmasını istersin?” diye şeytana sorsalar günümüzdeki günahları söylemez mi?

Peygamberimiz (S.A.V.) buyurmuşlardır ki “Bir kavme benzemeye çalışanlar o kavimdendir.”(İmam-ı Ahmet ve Ebû Davud)

  Peygamberimiz (S.A.V.), diğer bir hadis-i şerifte buyurmuşlardır ki: “Bizden başkalarına benzemeye özenenler bizden, bizim milletimizden değildir.”(El-Cami’üs-Sağîr)

  “Küfür ehlinin ve isyankarların yaşayış ve adetlerinde onlara benzemek, onlar gibi hareket etmek, ya küfre ya isyankârlığa, ya da her ikisine birden götürdüğü için İslâmda yasaklanıp haram kılınmıştır.” (Frenk Mukallitliği Ve Şapka- İskilipli Atıf Hoca)

Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm’dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar. "Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır" meâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Medine’ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları müslümanlara yasakladı.”
.........................................''
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: tunike - 31 Aralık 2007, 10:49:33
eet teşekkürler.bende bugün ve gece haramların su gibi aktığı bi dünyada bizler farklı davranalım ibadetlerimize birazdaha ehemmiyet verip artıralım onlar içinde hidayet duası edelim.inşAllah yaradanın ve resülünün gönlünü bugün bizler alalım.
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Oruc_Reis - 31 Aralık 2007, 13:45:23
http://www.sadakat.net/forum/cuma-sohbetleri/noel-ve-miladi-yilbasi-t14344.0.html


muteallim hocamizdan  Allah razi olsun  cok doyurucu bilgiler vermistir 
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: rését - 31 Aralık 2007, 16:45:59
kımse kımseye benzemeye calısmıyor sadece ogun normal yapılan davranıslara devam edılecek bukadar basıt... erken yatalım yok şöle yapalım nıye ayrı bır caba harcanıyor ben bunu anlamıs deılım...bakın yılbası ne demek adından bellı oldugu gıbı yılın başı ne dını bır gun ne dını bır toren..onlardan cıkmıs olabılır ama bılırsınızkı gelınlık gıymek hastalara cıcek goturmekte onlardan cıkmıs ozaman bu adetlerı yapmaklada onlara benzemıs oluyor ole deıl mı? neyse bu konuda anlaşamayacagımız bellı herkes kendı yoluna devam etsın bakalım...
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Oruc_Reis - 31 Aralık 2007, 18:05:19
Biz Ehli sunnet ve-l cemaat itikadina iman etmekle sereflenmis  din kardesleriyiz  ve Efendimizin yasayisi ve eshabi-i ikramin yasayisinin benimsedik ve  tastik etmeye calisiyoruz   ehl elimizden geldigince  Efendimiz nasil yasadi  nasilyapti  neyegore nasil davrandi eshab-i ikramm nasil yasadi   hepbunlara  bakip ogrenip  ve gunluk hayatimiz da yasamaya    devam etmeye calisiyoruz   ehl

Ama  kufur ehlinin yaptiklarin dan da uzak durmaya calisiyoruz neden uzak duruyoruz  Efendimiz  onlarin yaptikl;arini yapmayin buyur mustur eshab -i ikram  kufur ehlinin yaptiklarini yapmadigi icin  evliya  ullah  yapmadigi icin  Allah istemedigi icin yapmiyoruz  elh


simdi onlarin bayramlari da eglenceleri de onlara   onlar bu gecede  Allah a sirk te kufurde   en ileri gidenler olacaktir hic supesiz lut kav minin yaptigi cirkinlikleri malum dur hermusluman bilir  lut kav minin yaptigi cirkinlikler omurlerince   yaptiklarini simdikeler bir gecede yapiyor   biz bu sapik insanlarin  orda burda   sirk kufurlerinimi izleyelim?   Hangi tv acsan  bu rezillikle alakali yayinlar yapilacak  disari baksan yine ayni  eee ne olcak iki yol var  ya bunlarin  yaptiklarna bakarak ortak olcaksiniz yada  Allah in  huzuruna vararak secde edeceksiniz 
enguzeli Allah a ibadet etmek istigfar getirmek tesbih namazi kilmak

bize yakismaz tv onun de bunlarin cirkinliklerini izlemek  aslinda benimki biraz cik gevezelik olur konusmam  Enguzel  cevabi bilgilerle  muteallim hocamiz vermistir

Allah bugede yapilan butun  kotuluklerden sirk ten kufur den butun musluman kardeslerimiz  muhafaza buyur sun   
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: rését - 01 Ocak 2008, 18:21:19
duyduguma gore kımse yatmamış herkes sadakatın basındaymıs ee zorlada uyku gelmez kı :p  :)
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: duha - 01 Ocak 2008, 18:56:00
duyduguma gore kımse yatmamış herkes sadakatın basındaymıs ee zorlada uyku gelmez kı :p  :)

evet öyle oldu biraz e güzeldide açıkçası yeni yıla sadakatle girmek  :sas :sas bi ömürde öyle gider inşAllah hani diyorsunuz ya nasıl girersek öle gideriz die buda o mesele yani  t20)) t20)) t20)) :isr
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: rését - 02 Ocak 2008, 05:37:41
Alıntı
hani diyorsunuz ya nasıl girersek öle gideriz die buda o mesele yani  Çevir de görelim benim gibi.. Çevir de görelim benim gibi.. Çevir de görelim benim gibi..

  bız dıyoruz dımı  :p sızlerde desteklıyorsunuz  &)  nıye sızlı bızlı olduk anlamadım :S   ;)  ama canınsaolsun o ankı psıkolojık durumuna verıyorum s4))
Başlık: Noel'in Tarihçesi ve Yılbaşı
Gönderen: Fatihan - 11 Aralık 2010, 23:46:30

Tarihi kaynaklar incelendiğinde Hz. İsa'nın doğum tarihine dair kesin bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Bu konuda, farklı rivayetler olup, Hıristiyan kaynaklarında da farklı tarihler yer almaktadır.

Hz. İsa’nın doğum tarihinin yıl olarak milattan önce dört ile altı yıl evvel olduğu, doğum günü olarak da Batı'da bulunan kiliseler 25 Aralık gününü doğum tarihi olarak kabul edip kutlarlarken, Doğu kiliseleri ise bu tarihi 6 Ocak olarak kabul etmektedir.

Hz. İsa’nın doğum tarihindeki bu ihtilafların sebebini ise Meydan Larousse ‘Noel’ maddesinde şu şekilde açıklanmaktadır: Milattan önce güneşe tapan putperestler, tanrı saydıkları Güneş’in her gün biraz daha erken kendilerini terk etmesine üzülürlerdi.

25 Aralık’ta günler tekrar uzamaya başlayınca, Güneşin kendileri ile kalmaya razı olduğuna sevinerek kutlamalar yaparlardı. Bu kutlamalar sırasında dans ederler, içki içerler ve ışıklandırma yaparlardı.

O günde hindi kesme, domuz başı, kaz kızartması yemeyi ve birbirlerine çeşitli hediyeler vermeyi gelenek haline getirmişlerdi. Ayrıca Güneşe tapan ve kurtarıcı tanrılarının kış başlangıcında doğduğuna inanan diğer putperest milletler de vardı. Bunlar da Julian takvimine göre kış başlangıcı olarak kabul edilen 25 Aralık’ta özel kutlama törenleri yaparlardı.

Yeni Rehber Ansiklopedisi’nde ise konuyla ilgili olarak şunlar anlatılır: O dönemde Hz. İsa’nın doğum günü kesin olarak bilinmediği için ilk Hıristiyanların Hz. İsa’nın doğumu için kutladıkları özel bir gün yoktu.

Bu sırada Roma İmparatorluğunun her yerinde Güneşe ve putlara tapılıyordu. Roma İmparatoru Büyük Konstantin, putperest iken miladın 313 senesinde Hıristiyanlığı kabul etti. Putperestlikten birçok şeyleri de Hıristiyanlığa soktu.

Güneş tanrısının doğum günü kabul edilen 25 Aralık’ı yılbaşı kabul etti. Hz. İsa’nın kurtarıcı tanrı olduğuna inanan Hıristiyanlar da, Hz. İsa’nın 25 Aralık’ta doğduğunu kabul ettiler. Sonunda bu geceyi miladi yılbaşı ve Noel olarak her sene kutlamaya başladılar.

İşte 25 Aralık–1 Ocak arası bu sebeple eğlence günleri ve tatil olarak kabul edilmiştir.

Bütün bu anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere İmparator Konstantin mağlûp edilemeyen güneş kültüyle Mitra kültünü Hıristiyanlık’la birleştirmiş, böylece onun zamanında Noel ortaya çıkmıştır. İmparator Aurelion’dan itibaren güneş kültü Hıristiyanlık inançlarıyla bir sentez oluşturmuştur. Böylece Noel, Roma Katolikleri tarafından Hıristiyanlığa adapte edilmiştir ve onlar da bunu eski pagan geleneğinden almışlardır.

Tüm bu bilgiler ışığında şunları söyleyebiliriz ki; aslında yılbaşının Hıristiyanlıkla ve Hz. İsa ile hiçbir alakası yoktur. Katolik dünyası sadece 25 Aralık gecesini kiliselerde ayinler yaparak geçirmektedirler.

Fakat 31 Aralık’ta yılbaşı geceleri ise kiliselerde ne ayinler yapılmakta ne de o gece bir takdis havası içinde kutlanmaktadır. Papazlar da o akşam onlarca küp kutsanmış şaraplarını içmekte ve içip içip sızmaktadırlar.

O halde burada şunu sormak gerekiyor; Peygamberlerin en fakirlerinden biri olarak yaşadığı Hıristiyanlarca da ifade edilen Hz. İsa ile bu gecenin sefahatinin, israfının ve çılgınlığının ne alakası olabilir?

Hem Hz. İsa (hâşâ) çam kesmeyi, içki içmeyi, domuz yemeyi veya fuhuş yapmayı mı emretti?

Türkiye’de ise daha yakın zamana kadar çok fazla itibar görmeyen yılbaşı kutlamaları popülaritesini televizyon ile kazandı. Özellikle kendilerine sosyete denilen bir kesim, televizyonun oluşturduğu bu şaşalı havaya uyarak ihdas edilen yılbaşı haftasını 25 Aralık'ta kutlamaya başlamaktadırlar.

Nefsine hoş gelen her şeyin peşinden koşmaya alışmış olan şuursuz veya kendilerini şuurlu zannettikleri halde nefislerinin esaretinden kurtulamayan gafletteki Müslümanlar ise karnavala dönüştürülmek istenen bu kutlamalara 31 Aralık günü iştirak ediyor.

Nasıl iştirak edildiğini merak edenlere o günlerde yapılan hazırlıklardan örnekler vermemiz yeterli olacağı kanaatindeyim.

Hıristiyan Batı dünyasında olduğu gibi ülkemizde de Aralık’ın son günleri yaklaştıkça mağazaların vitrinleri süslenir, özel hediyelik yılbaşı sepetleri hazırlanır, bu arada işyerlerinin sunduğu çeşitli eşantiyonlar, takvimler, vb. piyasayı hareketlendirir. Çam ağacı satanlar, yılbaşına has hindi sürüleri ortaya çıkar.

31 Aralık'ta doruk noktasına ulaşan hazırlıklar resmî ve özel televizyon kanallarının sunduğu ucube programlarda şehvet ve arzularının esirleri olan insanlarda hayâ duygusunun nasılda yok olduğunu görebilmek mümkündür. Kendilerince sanat icra eden insanların durumu böyleyken, peki onları izleyenler ne haldedir?

İşte kendini bu çarkın içerisine bırakmış insanımızda o akşam için hazırladığı kuruyemiş, meyve ve en önemlisi belki sene içerisinde hiç aklına gelmediği halde o gün satın aldığı hindi ve yaş pastasıyla kendilerince masumane hazırlıklar yaparlar.

Kimileri bu hazırlıklara çam ağacını da ekler.

Ayrıca içki müptelası olmuş kimseler için 31 Aralık tarihi eşi bulunmaz bir gecedir. Çünkü yılbaşı geceleri içki satışının ve kullanımının had safhaya yükseldiği bu gecede devlet sarhoş vatandaşlarına yardımcı olmak için seferber olmaktadır.

Sabaha kadar devam eden televizyon yayınları ve eğlenceler günün ilk ışıkları ile yerini derin bir sessizlik ve yorgunluğa bırakır ve Türkiye’de yeni yıl yani 1 Ocak, öğleden sonra başlar.

Efendimiz (s.a.v.): “Kim bir kavme benzerse, o onlardandır” (Ebû Davud, H. no: 4031) buyurarak davranışlarımızda, hal ve hareketlerimizde, Yahudi ve Hıristiyanlara, müşriklere benzememizi yasaklamıştır.

Kaldı ki; Yılbaşı ve Noel eğlenceleri Hıristiyanlık geleneğinden bile gelmemekte, Romalıların güneş tanrısına taptıkları putperestlik döneminden kalma bir gelenektir. Müşrik bir toplumdan kalan bu geleneğe mâsumâne de olsa bir nebze uymak imanlarımıza ne kadar zarar verebileceğini vicdanlarımıza havale ederek sormak lazım.

Zira İbn-i Ömer (r.a.) teşebbüh hakkında şöyle buyururlar: “Bir kimse müşriklerin arzına ev bina edip, onların bayramlarına katılmak sûretiyle onlara benzerse, o kimse kıyâmet günü onlarla berâber haşrolunur.” (Feyzü’l-Kadir, 104)

Muhammed MASUM

Başlık: Ynt: Noel'in Tarihçesi ve Yılbaşı
Gönderen: Lika - 12 Aralık 2010, 22:51:27
Allah razi olsun.
Başlık: Ynt: Noel'in Tarihçesi ve Yılbaşı
Gönderen: Tuğra - 14 Aralık 2010, 00:09:26
Teşekkür ederiz.
Başlık: Ynt: Noel'in Tarihçesi ve Yılbaşı
Gönderen: duha - 14 Aralık 2010, 01:13:05
Allah razi olsun.
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Fatihan - 16 Aralık 2010, 00:55:07
Hadis-i Şerif:
Ömer İbnu'l Hattab (R.A.) der ki; Allah'ın düşmanlarının bayramlarından sakınınız! (Beyhakî, Sünenü'l-Kübra)
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: mazlum - 16 Aralık 2010, 10:40:11
   

Enes b Mâlik (ra)’den rivâyet edilmiştir Bir adam Rasûlullah (sav)’e gelerek: Ey Allah’ın Rasûlü kıyamet ne zaman kopacaktır? Diye sordu Rasûlullah (sav), namaza kalktı ve namazını bitirince; “Kıyametin kopmasını soran kimse nerededir? Buyurdu Adam: Benim Ey Allah’ın Rasûlü dedi Bunun üzerine Rasûlullah (sav): “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu Adam: “Kıyamet için fazla namaz ve oruç hazırlayamadım fakat ben Allah’ı ve Rasûlünü seviyorum” dedi Bunun üzerine Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Kişi sevdiğiyle beraberdir, sende sevdiğinle beraber olacaksın buyurdu Müslümanların Müslüman olmaları dışında bu söze sevindikleri kadar başka bir şeye sevindiklerini görmedim” (Ebû Dâvûd, Edeb: 113; Müslim, Birr: 50)
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Lika - 21 Aralık 2010, 17:24:18
Fatihan, Rahmani, Hadis-i şerifler için teşekkür ederiz. Allah razi olsun.
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Mücteba - 28 Aralık 2010, 14:44:34
Fatihan, Rahmani, Hadis-i şerifler için teşekkür ederiz. Allah razi olsun.
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Mahi - 31 Aralık 2010, 16:56:41
Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’inde meâlen şöyle buyurur: “Ey îmân edenler. Yehûd ile Nasârâyı dost edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin (Yahûdiler, yahûdilerin, Hiristiyanlar hiristiyanların) yârânıdırlar ve siz müminlerden her kim, onları dost tanır, velî tutarsa, şübhe yok ki o da onlardandır. (Onlara temessül etmiş, onların huyunu kapmıştır. O artık Hakk’a değil onlara ve hevâsına hizmet eder. Netîce îtibâriyle onlardan sayılır. Âhirette onlarla berâber haşrolunur...)” (Mâide, 51 Elmalılı, 3/1712),

 “Mü’minler, mü’minleri bırakıpta kâfirleri evliya ittihaz etmesin (dost edinmesin)...” (Al-i İmrân, 28 )
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de ehl-i küfre teşebbühten tahzîr (benzemekten korkutmak) için; “Kim bir kavme benzemeye azmederse, o ondandır.” (Feyzü’l-Kadir)
Diğer bir hadîs-i şerîflerinde; “Bir kişi diğer bir kişinin ameline, yoluna ve âdetine râzı olursa, muhakkak ki o onlardandır.” buyur-muşlardır. (Kenzü’l-Ummal, 9/10)
Başlık: Ynt: Noel'in Tarihçesi ve Yılbaşı
Gönderen: Mahi - 31 Aralık 2010, 17:00:56
Teşekkür ederiz.
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: mazlum - 31 Aralık 2010, 17:19:30
Kâfirûn Sûresi (Kulya...)

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
قُلْ يَا اَيُّهَا الْكَافِرُونَ ﴿﴾ لاَ اَعْبُدُ ماَ تَعْبُدُونَ ﴿﴾ وَلاَ اَنْتُمْ عَابِدُونَ ماَ اَعْبُدُ ﴿﴾ وَلاَ اَنَا عَابِدٌ ماَ عَبَدْتُمْ ﴿﴾ وَلاَ اَنْتُمْ عَابِدُونَ ماَ اَعْبُدُ ﴿﴾ لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِىَ دِينِ ﴿﴾

�Bismillâahi'r -rahmâani'r-rahiym

Kul yâa eyyühel kâafiruun
Lâa e'büdü mâa te'büdüün
Velâa entüm aabidüüne mâa a'büd
Velâa ene aabidüm mâa abedtüm
Velâa entüm aabidüüne mâa e'büd
Leküm diynüküm veliye diyn�

Meali:

�(Habîbim söyle) de: Ey kâfirler, ben, sizin tapmakta olduklariniza tapmam. Benim (kendisine) ibâdet (de devam) edecegime de siz kulluk ediciler degilsiniz. Ben (zâten) sizin taptiklariniza (hiçbir zaman) tapmis degilim. Siz de benim kulluk etmekte olduguma (hiçbir vakit) kulluk ediciler degilsiniz. Sizin inandiklariniz size, benim dinim bana.�
Hasan Arikan - www.ihya.org - Muhtasar Ilmihal
Başlık: Ynt: Noel'in Tarihçesi ve Yılbaşı
Gönderen: Denizfeneri - 01 Ocak 2011, 03:14:40
Kardesimiz dogru yazmiz. Ben Almanyada yasadigim icin, biraz daha aciklik getiriyim.Noel kutlamalarin yilbası kutlamalari ile Avrupada hic bir alaka yoktur. Noel 24-26 aralikta kutlanir, 24 arife kabul edilir. Yilbasi kutlamalarin kristiyan din ile hic bir alakasi yoktur, ve noel kutlamalar 26 Aralikta bitmis oldugundan, yilbasi farkli kutlaniyor. Daha ziyade sadece yeni bir yilin baslangic oldugu icin kutlaniyor. Havay fisek, icki vs. ile kutlanir.
Turkiyede maalesef halkimiz bu noeli yıl basi ile karistirmis vasiyette. Noel babadan noel agaca  ve hediyeleri kadar hersey var, ki bunlar tamamen kristiyanlik ile alakali sembolik seyler. Mesela 30 sene evvel Turkiye de boyle noelden kopia edilmis kutlamalar hic yoktu ( tabi kristiyanlar veya ortodoks kristiyanlar haric ). Ucuzu bir durum bu.
Başlık: Yılbaşı Felaketi
Gönderen: Tuğra - 27 Aralık 2011, 23:40:21
YILBAŞI FELAKETİ
(EVELEM YEKFİHİM)
KUR'AN ONLARA YETMEDİ Mİ?

أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

"Bizim sana indirdiğimiz bu kitap, (bu kur'an) onlara yetmedi mi ki, karşılarında okunup duruyor? Şüphesiz ki onda, iman edecek bir topluluk için rahmet, ilâhî ibret ve ikaz vardır" (Ankebut S.403 Elm.6-226)

Başka delil, başka mucize mi istiyorlar? Karşılarında okunup duran mucizelerle dolu kur'anı kerim dururken nasıl o’na sarılmazlar, nasıl ondan istifade etmezler?..Bu mübârek âyet-i kerime, âhir zaman peygamberi Muhammed Mustafâ sallellahu aleyhi vesellem efendimize inzâl edilen kur’anı kerim’in hükümlerine itâat ve teslimiyetin önemini bildiriyor.

Bu temel esâs ve sünnetin dışına çıkanların, taklitçiliğe kapılanların düşeceği büyük felâketi haber veriyor. Son peygamber Muhammed Mustafâ sallellahu aleyhi vesellem ve ona ihsan edilen kur’anı kerim geldikten sonra insanların ebedi kurtuluşu için TEK REHBER, Allah’ın yüce kitabı kur’anı kerim olduğu bildiriliyor. Geçmiş ve geleceğe ait bütün ilim ve hikmetler kur’anda toplanmış olduğu hükmü ferman buyuruluyor.

Bu sebeple bir kimse, Tevrat veya İncil’den bir ibâre veya meselâ Yusuf aleyhissalam’dan bir kıssa bulup; Kur’anda zikredilmeyen bir kıssayı benimseyerek okumuş olsa, Hak dinden uzaklaşmış ve sapıklığa düşmüş oluyor.

 Y E T-İ K E R İ M E’ N İ N G E L İ Ş S E B E B İ

Bu âyet-i kerimenin nâzil olma sebebi şöyle olmuştur : Kur’an-ı kerimin ilk nâzil olduğu günlerde, müslümanlardan bazıları, yahudilerden işittikleri bazı şeyleri yazmış oldukları bir LEVHA ile Resulüllah’ın huzuruna gelmişlerdi, bunun üzerine Hazret-i peygamber :

“Bir kavmin, kendi peygamberinin getirdiğini bırakıp da başkasının, başkalarına getirdiğine rağbet etmeleri, sapıklıklarına kâfidir” buyurdu. (Sadeleşmiş Hak dini kur’an dili 6-227)

Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu ve Hz. peygamberin mübarek sözünü şöyle tasdik ve teyid eyledi.

أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

“Bizim sana indirdiğimiz bu kitap, (bu kur’an) onlara yetmedi mi ki, karşılarında okunup duruyor? Şüphesiz ki onda, iman edecek bir topluluk için rahmet, ilâhî ibret ve ikaz vardır” (Ankebut S.403 Elm.6-226)

HZ. HAFSA (radiyAllahu anha) VÂLİDEMİZ :

Mü’minlerin annesi Hazret-i HAFSA radiyAllahu anhâ vâlidemiz, bir levhâ üzerine Yusuf aleyhisselam kıssasından bahseden bir yazı eline geçirmiş ve onu peygambere okumuştu. Resulüllah’ın mübarek yüzü, renkten renge girerek buyurdu ki :

“Nefsim, kudret elinde olan yüce Allah’a yemin olsun ki, ben aranızda iken, size Yusuf aleyhis-selam gelse de siz ona uyacak olsanız, sapmış olursunuz. Ben, sizin peygamberden payınıza düşenim, siz de benim, ümmetlerden payımsınız”

HZ. ÖMER radiyAllahu anh :

Hz. Ömer bin Hattâb, radıyAllahu anh hazretleri de, bir gün bir adama uğramıştı, bir kitap okuyordu. Bir saat kadar dinledi, hoşuna gitti ve o adama :

“Bana bu kitabı yazıver” dedi, o da, peki deyip bir deri aldı, onu hazırlayıp içine dışına yazıverdi. Sonra Hz. Ömer onu alıp peygamber aleyhisselam’a getirdi ve memnun olur zannederek elindekini okumaya başladı. Bu arada, Resulüllah aleyhisselâm’ın mübârek yüzünde acâyıp bir renk peydâ olmaya
başladı. Ensâr’dan olan bir zât hemen eliyle kitaba vurdu ve:

“Anan kaybetsin seni ey Hattâboğlu, bu gün sen bu kitâbı okuyalı-beri, Resulüllah’ın yüzüne bakmıyor musun?“ dedi. Hz. Ömer ara verdi. O zaman peygamber aleyhisselam buyurdu ki :

“VAllahi Şayet Musâ (aleyhisselam) hayatta olsa, bana tâbi olmaktan başka yapacağı bir şey olmaz” .. “Ben, hem ilk ve hem son peygamber olarak gönderildim. Ve bana hem Allah kelâmının tamamı, hem sonuncusu verildi. Ve bana söz sadeleştirildi. Ve kısaltıldı da kısaltıldı. Dikkat edin, sizi mütehevvikler helâk’e sürüklemesinler” (Hak dini kur’an dili 6-227)

MÜTEHEVVİK demek ; her işe dalan, kararsız, seviyesiz ve hayrette kalmış ve şaşırmış, özenti meraklısı kişiler demektir. Görüldüğü gibi, Resul-i Ekrem sallellahu aleyhi vesellem :

“Bana Allah kelamının tamamı verildi” buyurmuştur. Yani daha önce nâzil olmuş bütün kitapların ilmi, kendisine verilmiş ve kur’an-ı kerîmde hepsi özetlenmiştir. Geçmiş zamanların ve geleceğin bütün ilmi, kur’anda toplanmıştır.

HZ. ÂİŞE (RadiyAllahu anha) VÂLİDEMİZİN İLİM VE HASSÂSİYETİ Rivâyet edildi ki, Abdullah bin ÂMİR, Hz. Aişe radiyAllahu anhâ vâlidemize hediye
vermişti. Hz. Aişe (r.a) vâlidemiz, bu kişiyi Abdullah bin AMR zannedip, reddetmiş ve şöyle demişti :

“O, başka kitapları okuyor, Allah Taâla ise :

أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

“Bizim sana indirdiğimiz, kendilerine okunup duran bu kitap onlara yetmedi mi ki?” buyurmuştur. Dedi. Bunun üzerine yanındakiler; size hediyeyi veren Abdullah bin AMR değil, Abdullah bin Âmir’dir, dediler ve o zaman hediyeyi kabul etti. (6-228)

Bu kıssada, mü’minlerin annesi Hz. Âişe vâlidemizin, kur’an hükümlerine olan vukufu, hemen kendini gösterdiği gibi, âhir zaman peygamberine gelen âyetlere rağmen gereksiz yere eski kitapların, kur’anda yer almayan hüküm ve beyanlarına itibar edenlerin düşeceği felaket hakkındaki hassâsiyeti de, kıyamete kadar ibret olacak şekilde ortaya çıkmıştır. Demek ki, değil hırıstiyanların sapık âdetlerine uymak, evvelki ümmetlere nâzil olmuş fakat bu gün hükmü kalkmış ilahî kitaplardan bir bahsi ele almak bile sapıklık olacağı Hz. peygamber aleyhisselam tarafından bizzat ifade buyurulmuştur.

Ayet-i kerimenin son kısmında şöyle buyuruluyor :

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

Şüphe yok ki, kur’anda, iman edenler için, mutlak bir rahmet ve ilâhi bir ibret ve ihtar vardır.

Allahın yüce kitabı kur’an-ı kerim, son olarak nâzil olduktan sonra, başka levhâlardan ve kıssalardan ve bu gün hırıstiyanların elinde bulunan İncil ve Tevrat’tan fayda ummak kesinlikle haramdır, yanlıştır, sapıklıktır. Bu gibi sapmalar, Allah’ın son kitâbı olan kur’an hükümlerini anlamamak ve ona inanmamak demektir ki, “müslümanım” diyen bir insan için tam bir felâket olur.

................................
Başlık: Yılbaşı Taklitleri
Gönderen: Tuğra - 27 Aralık 2011, 23:47:12
Y I L B A Ş I  T A K L İ T L E R İ

Yılbaşı âdetlerine özenen ruh çöküntüsüne uğramış insanların davranışlarını bu âyet-i kerime ve hadîs-i şerifler çerçevesinde tahlil etmek gerektiğinde hiç şüphe yoktur. Ve bu taklit meselesi, son derece ciddi ve tehlikeli bir iştir.

Hazret-i Allah, bir başka âyet-i kerime’de bakınız ne buyurulmaktadır :

لَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَابًا فِيهِ ذِكْرُكُمْ أَفَلَا تَعْقِلُونَ

“Şânım hakkı için (ey insanlar!) size öyle bir kitap inzâl ettik ki, bütün zikriniz (şânınız), şerefiniz, kurtuluşunuz, ebedî saâdetiniz ve her ihtiyâcınız) onda! Aklınızı hâla toplamazmısınız?” (21.Enbiya 10 S-323 D.oğ.ve Elm)

İşte gönüllerde LEVHA olacak bir ilâhî cümle!. Evet, ey insanlar! zikriniz bunda, muradınız bundadır, muhtaç bulunduğunuz nasihat.. ve destan olacak şân ve şerefiniz, Allahın bu kitabında, kur’an-ı kerimdedir. Geçmiş kitaplara göre hareket etmek aslâ mümkün olmadığı gibi, haktan sapmış insanların ve ehl-i kitap diye bilinen şirke saplanmış insanların âdetlerini taklit etmek de son derece tehlikelidir. Ve bu işin aslâ şakası yoktur. Çünkü, bu bir inanç ve itikat bozukluğu meselesidir.

İman sermayesini yok edecek bir felâkettir. Nitekim Cihân peygamberi Nebiyyi Zîşan efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde bakınız ne
buyurmaktadır :

Her kim, (hareket ve davranışları ile) bir kavme benzerse o onlardandır. Mü’minler için İslâmî kandil ve bayram , nasıl büyük kazanç günleri ise, müslümanların inançları için tehlikeli olan kötü âdet ve sapıklıkların yaşandığı günler de, ebedî felakete düşürecek tehlike anları olduğu aslâ unutulmamalıdır.

Kendi peygamberinin doğum kandilini bilmeyen, islâm AY’ları ve İslam YIL’larını hiç hesap etmeyen zavallı müslümanlara acımaktan başka yapabileceğimiz şey yoktur. Ancak, “hakikaten müslümanım” diyen kıymetli kardeşlerimize tavsiyemiz; hırıstiyanların YILBAŞI âdetlerinden yangından ve ölümden kaçar gibi kaçmalarıdır.

Bunun için de; Bırakın HİNDİ modası ile küfre saplanma özentisini!.. Eve et alacak olanların ve çocuğuna ayakkabı, zevcesine bir manto alma ihtiyacı olanların bile onu, o günlerde almayıp, üç gün sonraya tehir etmeleri, hakîki imânın bir gereği olmalıdır.

Yılbaşı gecesinde vicdanları sızlatan münâsebetsiz yayınlardan ve TV. Programlarından şiddetle kaçınmak ve hatta akraba ziyaretleri ve komşu sohbetlerinde BİRİLERİNE benzer vaziyette kahkahalar içinde çerez yemek gibi hallerden inzivâya çekilip, o gecelerde yapılan büyük ısyanlar sebebiyle insanlık âlemine bir felâket gelmemesi için yüce Allaha yalvarmak ve af dilemek lazımdır.....
Başlık: Tevrat, İncil, Zebur, Kur'an dadır
Gönderen: Tuğra - 28 Aralık 2011, 00:16:28
TEVRAT, İNCİL VE ZEBUR, KUR’ANDADIR. YEGÂNE HAK KİTAB, KUR’ANDIR

وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ إِنَّ اللَّهَ بِعِبَادِهِ لَخَبِيرٌ بَصِيرٌ

Sana vahyettiğimiz kitap da, kendinden öncekileri (n aslını) tasdik ederek gelen HAKK’ın tâ kendisidir şüphesiz. Allah, kullarının bütün hallerinden haberdardır, her şeyi görendir. (36.Fatır Sh-439)

Ayeti kerimesi, âhir zaman peygamberine nazil olan yüce Allah’ın son kitabı kur’an-ı kerim, daha evvel gönderilmiş bulunan bütün ilahi kitapları tasdik ettiği gibi, onların, geçerli olan hükümlerini de içine almıştır. Geçmişin ve geleceğin bütün ilimleri kur’anı kerimde toplanmıştır.

Nitekim, Enes bin Malik radiyAllahu anh hazretleri demiştir ki :

Resulüllah sallellahu aleyhi vesellem hazretlerinden işittim, buyurmuşlardı ki (mealen) :

“Yüce Allah bana, “Seb’i Tıval’i ( yani yedi uzun sure’yi) TEVRÂT yerine verdi. الر (Elif Lam Râ) dan, طس (Tasin) lere kadar olanı, İNCİL yerine verdi.

TÂSİN’lerle, Hâmim’ler arasını ....ZEBUR yerine verdi. (İki Tasin Sh-368 ve 378’dedir) “Hâmim’ler ve Mufassal sureler”le de, beni üstün kıldı. Bunları önce, hiçbir peygamber okumadı” buyurdu. (Elm.6-509)

Bu hadis-i şeriften açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki, semâvi kitapların gerekli olan hükümlerinin tamamı, kur’an-ı azimüş-şanda toplanmış bulunmaktadır. Bu hususta bir ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor :

يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيرًا مِّمَّا كُنتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ قَدْ جَاءكُم مِّنَ اللّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُّبِينٌ

“Ey ehl-i kitap ! Size Resûlümüz geldi. Kitap'tan gizlemekte olduğunuz (recm ayeti ve Hz. Muhammedin vasıfları gibi) şeylerin bir çoğunu size açıklıyor. Bir çoğunu da affediyor. Muhakkak ki size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap (kur’an) geldi. (Maide S-111)

الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءهُمُ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ

Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Onu (ahir zaman peygamberini), kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerine yazık edenler var ya, işte onlar iman etmezler. (Enam Sh-131 D.oğ-Elm.trc)

يَهْدِي بِهِ اللّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلاَمِ وَيُخْرِجُهُم مِّنِ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

“O kur’anla Allah, kendi rızasına uyanları selamet yollarına eriştirir ve ilâhi izniyle onları, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp, dosdoğru bir yola ulaştırır. (Maide S-111)

Bu âyet-i kerimenin açık hükmünden anlaşılmaktadır ki, âhir zaman peygamberi geldikten sonra insanların kayıtsız şartsız tâbi olup itaat edeceği peygamber, âhir zaman peygamberi Muhammed Mustafa (sallellahu aleyhi vesellem) hazretleri olmuştur. Bu Risâlet güneşi doğduktan sonra hiçbir kimsenin artık :

“Ben eski peygamberlerden falan zata tâbi olabilirim demeye imkanı kalmamıştır. Yine bunun gibi, âhir zaman peygamberine ihsan edilmiş bulunan kur’an-ı kerim nâzil olduktan sonra artık geçmişteki semâvi kitapların hiçbirinin hükmü yoktur. Daha önceki ilâhi kitapların, insanlar için lüzumlu olan hükümleri son nâzil olan kur’an-ı kerimde yer almış ve birçoğundan da vaz geçilmiştir.

Bu husus, yukarıdaki ayet-i kerimeden açık bir şekilde anlaşılmaktadır. İnsanlar, yaratıldıkları zamandan beri kendilerine Allah tarafından birçok peygamberler gönderilmiştir. 124 bin veya 224 bin peygamber gönderildiği rivayet edilmiş ise de adet hususunda emin olunmak mümkün değildir. Çünkü, âyet-i kerimede bu hususta şöyle buyurulmuştur. :

رُّسُلاً مُّبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ لِئَلاَّ يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ وَكَانَ اللّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا

Kıssalarını evvelce sana naklettiğimiz peygamberleri ve kıssalarını sana haber vermediğimiz nice peygamberleri gönderdik. Ve Allah, Musâ’ya kelâm -(ı nefsi) ile konuştu”. (Nisa 164 S-105 Elm.3-124)

Bir başka âyet-i kerimede de şöyle buyurulmaktadır :

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِّن قَبْلِكَ مِنْهُم مَّن قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُم مَّن لَّمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ فَإِذَا جَاء أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ

”Andolsun biz, senden önce birçok peygamberler gönderdik. Onlardan kiminin kıssasını sana haber verdik, kimini de anlatmadık” (mü’min 78 S-477)

Bütün peygamberler bildirilmiş olsaydı, müslümanların bunlara geniş bir şekilde inanmakla mükellef olmaları gerekecekti. Bunda da, bir zorluk olabilirdi. Şu halde, ilahi seçimin en yüksek mertebelerinde bulunan büyük peygamberlerin açıklanmasıyla yetinilmesinde, insanlar için icmâli (yani özet olarak) imanın kâfi gelmesi gibi, hususi bir lütuf vardır. (Elm.129) Kur’anı kerimde ismi geçen peygamberlerin adedi 28 olduğu bilinmektedir.

Müslümanların, âhır zaman peygamberine iman edip ona tâbi olmaları gerektiği gibi, kur’anda ismi zikredilen ve zikredilmeyen bütün geçmiş peygamberlere de iman etmeleri şarttır. Bu inanç olmadıkça, müslüman olunmuş olmaz. Yine bunun gibi, evvelce, Allah tarafından gönderilmiş bulunan bütün kitaplara kesin olarak iman etmek şarttır.

Bu inanç, islâmda hayâti önem taşır. Nitekim, müslümanların her gün yatsı namazından sonra teberrüken okuyup dinledikleri “Amener-Resulü” âyet-i kerimesinde müslümanların bu geniş imanı tekrarlanmaktadır. Şöyle ki :

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ

Peygamber, kendisine Rabbinden indirilen (kur’an)’a iman etti. Müminler de iman ettiler. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandılar.

“Biz Allah’ın peygamberlerinden hiçbirinin arasını ayırdetmeyiz” dediler. Şunu da söylediler: “İşittik ve itâat ettik. Ey Rabbimiz, senin affını dileriz; dönüşümüz de ancak sanadır!” (D.oğ.trc)

İslâm’ın, “Olmazsa olmaz” inanç esası işte budur. Yoksa, Allah’a gerçekten inanmış bir insanın; peygamberlerden ve ilâhi kitaplardan bazısına inanıp, bazısına inanma-ma gibi kendine göre bir DİN edinme hakkı olamaz.

Hz. peygamber sallellahu aleyhi vesellem, bir hadîs-i şeriflerinde meâlen şöyle buyurmuştur:

“Bana kur’an nâzil oldu, bir o kadar da başka nâzil oldu” Mücmel, müfesser ve mu’ciz ifâdelerle nâzil olan kur’an-ı kerim’i doğrudan doğruya
anlamakta, insanlar âcizdir. Bir defa Allah ile sevgili peygamberi arasındaki bir kısım şifreli âyetleri sadece Allah ve Resulü bilir. Resulüne ayrıca bizzat veya Cebrâil (a.s) vâsıtasıyla bildirdiği hikmetler çerçevesinde kur’an-ı hakîm’in muhkem cümlelerinde murad olunan mâna ve maksadı da yine peygamber aleyhisselam’dan öğrenmek şarttır. Hatta :

( الم) (يس) gibi, müteşâbihât denilen harflerin manalarını, Hz. peygamberden başka insanlar bilemediği gibi; bunları, taraf-ı ilâhîden Hz. Cebrâil kendisi getirmiş olmasına rağmen, o bile bu kelimelerin manasını bilemez. Kur’an’in ilk indiği yer Resulüllah aleyhisselam’ın kalbidir. Nitekim Ruhul-beyan tefsiri 8. cilt ve 350. sahifede izahı yapılmaktadır.

O bakımdan Allahın yüce kitabını anlayabilmek için, Allah Resulünün izahlarına; sünnet ve beyanlarına başvurmak şarttır. Sünneti bilmeden ve Hz. Peygamberin açıklamalarını incelemeden kur’an-ı kerimden doğrudan hüküm çıkardığını iddia edenler, kesinlikle dalâlet ve sapıklık içindedirler.

Büyük müfessir İmam Suyutî hazretleri, “Sünnetin islâm’daki yeri” isimli kitabında; “Kitap, sünnete yani, Hazret-i peygamberin izâhına muhtaçtır” demek suretiyle, bu hassas noktaya dikkat çekmiştir. (l992 ümran yayınları sh-93 )

Kur’andan bir şey anlamak demek; sünneti kavramak ve Hz. Peygamber’in açıklamalarını öğrenmiş olmak demektir. Arapça bilmek, kur’anı anlamak demek olsaydı ozaman, her arapça bilenin, islam âlimi olması icap ederdi. Kur’an, arapça üzerine giydirilmiş İLAHİ BİR LİSANDIR. Sadece lafzı ile değil, manasıyla birlikte kur’andır. =Lafız-maal’mâna= kur’andır.

Her devirde İslam’ın en azgın düşmanları, zâhiren kur’ana inanır gibi görünüp sünnete ve dolaylı olarak peygambere saldırırlar. Kur’nda varsa inanırız, kur’anda olmayanın doğruluğu kesin değildir, gibi sapık sözler kullanırlar. Halbuki İslam esaslarını belirleyen şer’i deliller sadece kitaptan ibaret olmadığını onlar da bilirler fakat, bilmeden gelirler.................
Başlık: Yılbaşı Felaketi
Gönderen: Tuğra - 28 Aralık 2011, 00:44:59
Müslümanlar için dört temel KAYNAK vardır ki Bunlar :

KİTAP, SÜNNET, KIYAS-I FUKAHA İCMÂ-I ÜMMET’TİR.

Buların her biri kesinlik ve kat’iyyet ifade eder. Her müslüman, islâm inancını bu dört esasa göre tayin etmesi icap eder. Elbette ki her hüküm kur’anda yer almaz. Sâdece kitaba inanırım, başkasını kabul etmem demek dalâlettir, sapıklıktır. İçten görünerek İslâm’a yapılmış hâince düşmanlığın sinsi bir plânıdır

KUR’AN, GEMİŞİN VE GELECEĞİN İLMİNİ KENDİNDE TOPLAMIŞTIR

Bütün mesele, kur’anı anlamaya ehil olabilmektir. Ehlinden başkasına örtüsünü açmayan güzellikler de ne kadar incelense o kadar faydalı, o kadar lâtif olur. Mesela :

Kur’anın başı بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ diye, besmelenin (BÂ) sı ile başladığı, Sonu da, مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ diye (NÂS) suresinin
(SİN)’i ile son bulduğu düşünülünce, bunun, =BES” yani kâfi. Size KUR’AN yetişir, işte o kadar demek olduğu anlaşılır. (Elm. 10-194) Bunun da :

مَّا فَرَّطْنَا فِي الكِتَابِ مِن شَيْءٍ ثُمَّ إِلَى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ.....

Biz o kitapta (Kur’anda) hiçbir şeyi noksan bırakmadık. Sonra hepsi, Rablerin toplanıp haşrolunacaklardır. (Enam Sh-133 D.oğtrc)
Muhkem mefhumuna uygun olarak Kur’anın başka bir kitaba, diğer bir delile ihtiyaç bırakmayacak derecede DİN esaslarının hepsini ihtiva eden, yeterli bir HİDAYET rehberi olduğuna bir remz (sembol) teşkil ettiği anlaşılır. yani :

أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

“Bizim sana indirdiğimiz bu kitap, (bu kur’an) onlara yetmedi mi ki, karşılarında okunup duruyor? Şüphesiz ki onda, iman edecek bir topluluk için rahmet, ilâhî ibret ve ikaz vardır” (Ankebut S.403 Elm.6-226) muhkem manasına da işaret olması gibi anlayışlar, son derece hoş ve ibret doludur. Nitekim
farsça bir beytin manası şöyledir : (Elm.10-194)

“Evvel ve âhir-i Kur’an, niye bâ, sîn geldi? Yani rehber? iki âlemde bize kur’an bes”

Bunu, bizde bilinen “Allah BES, BÂKİ HEVES” (Allah kâfidir, geri kalan hevestir) Sözünün manasıyla anlamak da, bu BES kelimesinin kur’anın baştan sona bütün maksatlarını kapsayıcı olmak itibariyle daha derli toplu olacağını hatırlatmak da şüphesiz ki faydalıdır... Bunda Tevbe suresinin :

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

(Ey Muhammed! inanmaktan) Eğer yüz çevirirlerse de ki: bana Allah yeter. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben ancak O'na güvendim. O, yüce Arş'ın sahibidir. (Tevbe 9-129)

Yasin suresinin sonundaki :

فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

O halde her şeyin mülkiyet ve tasarrufu yed-i kudretinde olan Allah, noksanlıktan münezzehtir. Siz de ancak O'na döndürüleceksiniz. (Yasin 36-83)
Gibi âyetlerle özellikle işaret bulunmakla beraber, En baştaki Fâtiha suresinde YARDIM İSTEME ile başlayıp, bitişte, NAS suresindeki AllahA SIĞINMA emirlerinin; TEVHİD ve İHLAS gayesinde toplamanın bir neticesi vardır ki, insan için ANA HEDEF olan son nefeste güzel bitiş, yani (hüsn-i hâtime) nin ancak kur’an ile olabileceğini ihtar eder.

İşte, kur’ana başlarken (b), bitişinde de ( sin) harfinin bir tesadüf olmadığı ve bunun Kur’anda, çözemediğimiz sayısız mucizevi ifadelere bir örnek ve işaret teşkil ettiği de unutulmaması icap eder. (Elm.10-194)

Y E T M İ Ş Ü Ç F I R K A

Bir hadîs-i şerifte; “Tevrat ehli (71) fırkaya ayrıldı. İncil ehli (72) fırkaya bölündüler.

Benim ümmetim de ileride 73 fırkaya ayrılacaklar. Hepsi cehennemi tadacak, ancak bir tâife müstesnadır. Buyurulmuştur.
Bu hadis-i şerifte haber verilen fırkaların, asrımızda iyice zuhur etmiş bulunduğu, Hülâsatülbeyan tefsiri sahibi, eski şer’iyye vekili merhum Mehmet Vehbi efendinin “Akaid-i Hayriye” isimli eserinde ifade edilmektedir. Birçok müslümanlar da ne yazık ki, yılbaşı ve hristiyan âdetlerine kapılır olmuştur.

Hz. peygamberden bil-itibar, 1400 seneden beri, bize ulaşan islâmi bilgiler ve esaslar, gerek her biri birer hidayet yıldızı olan sahabeler ve gerekse Müctehid derecesine ulaşmış yüksek ulema tarafından, kur’an ve sünnette belirtildiği şekli ile günümüze kadar muhkem bir
şekilde korunmuştur ki bu, Kur’anın açık bir mucizesidir.

Asırların teyidi ve yaşanan 14 asrın ulemasının mütevâtiren tebliğleri ile bu günlere kadar bütün saffetiyle, tertemiz olarak ulaşan islâm’ın mübarek hükümleri, zaman zaman dalâlet fırkalarının tasallutuna uğramış ise de, her asrın başında, bu yüce din’i tecdid için bizzat Allah tarafından gönderilen Vâris-i Resul kutup’lar ve onların yetiştirdiği ilim ve mâneviyat ehli kişiler tarafından islâm’ın içine sokulmak istenen bid’atler izâle edilmiş ve bir mucizevî vâkıa olarak kur’an, 1400 seneden beri, noktasına bile zarar verilmeden bu günlere gelmiştir.

Kezâ, kıyâmete kadar da aynen devam edeceğinde şüphe yoktur. Burada, önemli bir nokta vardır ki, O da şudur :Kur’anı ve islâmı yaşayabilmek için mutlaka sünnete baş vurmak ve sünnetin izah ettiği şekli ile islâmı kavramak lazım geldiği gibi, her asırda yaşayan müslümanların mutlaka kendi ehl-i sünnet vel-cemâat yolunu bulup, kur’an ve sünnet hükümlerine cemaat halinde sarılmalarında zaruret vardır.

Elmalılı tefsirinde bu mühim husus bakınız ne güzel ifade edilmektedir :

“Bir kimsenin “Ben kendi başıma, yalnızca dinimi, imanımı koruyabilirim” demesi, tehlikelidir. Kendi başına kalmak isteyen fertlerin, iman ve islâm üzere “hüsn-i hâtime” ile âhirete gidebilmesi şüpheli olur. (cemaat ruhunun maddi ve manevi desteğinden mahrum olan) fertler, zorlama ve baskı altında her şeyini kaybedebilirler” (Hak dini kur’an dili tefsiri 2-405)

Bilhassa, “Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacak” hadis-i şerifi ile haber verilen fırkaların, bütün dehşetiyle zuhur ettiği zamanımızda ve her fırkanın, kendisini “fırka-i Naciye” ve sâhib-i selâhiyet görmesi karşısında 73 fırka içerisinde, kurtuluş yolundaki O, TEK müstesna fırkayı bulabilmek ve onda sebat etmek, her yiğide nasib olacak kolay bir iş değildir. Onun için de burada söylenecek söz şudur ki, bu bir nasip meselesidir vesselam.

Ezelî şekaaveti olmayan ve ömrünü, haramlarla geçirmeyen ve nesebinde karışıklık bulunmayan kişiler, BAL ARILARININ, birer birer havalandıkları yerlerden inerek, her biri kendi kovanını buldukları gibi, fırka-i nâciye messupları da ehl-i sünnet vel-cemâat
şemsiyesi altında birer birer toplanacaklarında şüphe yoktur......
Başlık: Kıyamet Ancak Ne zaman Kopar
Gönderen: Tuğra - 29 Aralık 2011, 00:09:28
( Büyük İbret )

KIYÂMET, ANCAK NE ZAMAN KOPAR

(2175) Ebû Hureyre ve Ebû Saîd-i Hudri (radiyallâhu anhumâ)’dan ayrı tariklerle rivâyet edilmiştir ki, Nebî Sallellâhu aleyhi vesellem :

“Kıyâmet kopmaz. Tâ ki ümmetim, kendisinden evvelki ümmetlerin yolunu; karış karış, arşın arşın takip etmedikçe” buyurmuştu.

(Ashâb-ı kirâm tarafından) :

-Yâ Resûlellah! (yollarında gidilen) Fars ve Rum gibi milletler midir? Diye soruldu.

Resul-i Ekrem de :

-Onlardan başka insanlardan kim var ya? Diye cevap verdi”

İ Z Â H I

Müellif Buhârî, Ebû Hureyre hazretlerinin rivâyet ettiği bu hadîs-i şerifin, Ebu Saîd-i Hudrî (radiyalahu anh)’a dayanan bir tarîkini de rivayet etmiştir. Bu
rivâyete göre, Ebû Saîd-i Hudrî hazretleri şöyle demiştir :

Resûl-i Ekrem Sallellâhu aleyhi vesellem buyurdular ki :

“Muhakkak siz, kendinizden önce gelen milletlerin karış karış, arşın arşın yolunca gideceksiniz” Biz de :

-Yâ Resûlellah, bu ümmetler, Yahûdilerle hırıstiyanlar mı? Diye sorduk.

Resûl-i Ekrem efendimiz :

-Onlardan başka ya kim olacak? buyurdu.

Bu hadîs-i şerifte, Yahudilerle hırıstiyanların, Ebû Hureyre Hadisinde de Fars (İran) ve Rum’un, gayri ahlâki hâl ve hareketlerini tâkip ve taklîd etmekten İslâm ümmeti tahzîr buyurulmuştur. İslâm dîninin, İslâm ümmetinin de hiçbir dîn’i ve hiçbir milleti taklîde ihtiyacı olmayan üstün bir esası ve medeniyeti vardır.

Bu bedîhî hakîkat itibâriyledir ki, Resûl-i Ekrem sallellâahu aleyhi vesellem efendimiz, (geçmişteki bütün ilâhi kitapları içine alan) kur’ânımızı, bu yüce
varlığımızı muhâfaza etmemizi emredip, (hükmü kaldırılmış şeraitlere ve kendi uydurdukları kitaplara sarılan) Yahudi ve hırıstiyanları takip etme felâketine
düşmekten ümmetini men etmiştir. (Buhari No=2175)

Aynı manada diğer bir Hadisi-i Şerif de şöyle vârid olmuştur :

Ebu Saîd-i (Hudrî r.a) hazretlerinden rivâyeten bu mübarek Sahâbi şöyle demiştir:

“Mutlaka ki, sizden evvelkilerin yollarına, karış karış ve adım adım uyacaksınız. Hatta o kadar ki) keler deliğine girseler siz de oraya gireceksiniz”

Biz dedik ki :

-Yâ Resulellah, Yahudi ve Nasarâ’ya mı (tâbi olacağız) ?

Buyurdular ki :

-Başka kim olacak. (Sahih-i Buhari cilt 11 sh-272)

YETMİŞ ÜÇ FIRKA

(http://img29.resimup.net/di/IJY4.jpg)
Başlık: Yılbaşı Neyimiz Olur
Gönderen: Tuğra - 29 Aralık 2011, 00:10:54
YILBAŞI NEYİMİZ OLUR?

O, haçlı seferlerinden kalma bir kılıç artığıdır. O zaman silahla giremediği yerlere şimdi beyaz SAHTE saalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak girebiliyor...

Kardeşlerini mülevves SAVAŞA hazırlamaktan geliyor... O, adıyla sanıyla bir misyonerdir.

Kılığını değiştirmiş, ve bizi avlamaya geliyor. Bizi en nazik noktamızdan ve kucağında getirdiği oyuncaklarla çocuklarımızı avlamaya, onları zehirlemeye geliyor. ...

Vela terkenu ilellezine zalemu... (... ) suresi sh
Başlık: Yılbaşı yada Noel saçmalığı
Gönderen: Tuğra - 31 Aralık 2011, 04:45:40
Yılbaşı yada Noel saçmalığı
 
Hz İsa gibi mükemmel bir ademoğlunun doğum gününü insanlıktan çıkarak kutluyor olabilirler.. Bu kendi kutlama tarzları… Her yiğidin bir pilav yiyişi varsa şayet, bırakalım da ne halt yerlerse yesinler..
 
Kimine çok ters gelebilir yazdıklarım…
Kimine çok sivri gelebilir..
Kimi çok yanlış bulabilir..

Fakat ben bu konuda net düşünüyorum:
Yılbaşı yada Noel,
yada Doğuş Bayramı,
yada Kutsal Doğuş
yada Milât Yortusu
yada daha ne kadar ismi varsa, bu kutlamaların tamamını bir saçmalıktan ibaret görüyorum.

Hele hele, İslam olduğunu söyleyen birilerinin yada binlerin bu kutlamalara dahil olması, hiç kabullenilebilecek durum değil..

Hadi batılı devlet ve milletleri anladık..
Hadi Hz. İsa’nın bu günde doğduğuna inananları anladık.. (Bugün diyorum ama kimine göre 25 Aralık, kimine göre 26 Aralık’tır Noel bayramı)

Kendilerince bir kutlama yapıyorlar.. Hz İsa gibi mükemmel bir ademoğlunun doğum gününü insanlıktan çıkarak kutluyor olabilirler.. Bu kendi kutlama tarzları… Her yiğidin bir pilav yiyişi varsa şayet, bırakalım da ne halt yerlerse yesinler..

Biz kendi yediğimiz haltlara bakalım..

Ne oluyoruz da, Hıristiyan milletlerin kutsal saydığı günü zıvanadan çıka çıka kutluyoruz?

Bayram namazlarında, yılda iki kere geldiği camiden, hükmü vacip olan hutbeyi dinlemeye tahammül edemeden çıkıp giden ve fakat Noel deyince bir hafta öncesinden hazırlıklara başlayan Müslüman milletiz!

Yılbaşını kutlamak da neyin nesi?
Yeni yıla girmenin ayrıcalığı da ne?
“Hiiiç öylesine kutluyoruz işte” mi diyeceğiz..

Çok mükemmel bir yıl mı geçirdik? Yoksa önümüzdeki yıl için ciddi temennilerimiz var?

Noel’i neden kutladığımızı ben şöyle ifade edeyim:
“Bir yol tutturamadık.. Ne İslam adına, ne Hıristiyanlık ne de Musevilik adına…
Ne Batılı olmak adına, ne doğulu olmak adına..
Ne Türklük adına, ne Kürt nede Çerkez, ne de Boşnaklık adına..
Ne Medeniyet adına, ne bedevilik adına..
Ne fizik adına, ne fizikötesi adına..
Ne kapitalizm adına, ne sosyalizm adına..
Ne İlim adına, ne cehalet adına..
Bir yol tutturamadık ya, onun için kutluyoruz Noel Bayramımızı!..”

 Aziz CİVAN
Başlık: Mîlâdî Yılbaşı
Gönderen: İsra - 31 Aralık 2011, 05:39:41
Bugün mîlâdî 2011 senesinin son günü. Yarın [1 Ocak 2012 Pazar günü], yeni bir mîlâdî seneye daha kavuşacağız... Böylece, koskoca bir seneyi geride bırakmış oluyoruz. Bilindiği gibi bir “Sene (=Yıl)”: 4 mevsim, 12 ay, 52 hafta, 365 gün ve 8.760 sâattir. Bir “Gün” ise: 24 Sâat, 1.440 Dakîka, 86.400 Sâniye’dir. [Bir mîlâdî yılın kaç sâat, kaç dakika, kaç sâniye ettiğini bulmak için, yukarıdaki rakamları 365’le çarpmak lâzım.]

Görüldüğü gibi, bir mîlâdî yılı tamâmlamakla, -eğer boşa geçirilmişse- ömrümüzden uzun bir zaman dilimini [ya’nî tâm 8.760 sâati] kaybetmiş olmaktayız. Zamanın kıymeti, bana gelen bir mailde, şöyle çok vecîz bir tarzda ifâde edilmektedir:

“Bir senenin değerini anlamak için sınıfta kalmış bir öğrenciye sor. Bir ayın değerini anlamak için, 8 aylık bir bebek doğuran anneye sor. Bir haftanın değerini anlamak için, haftalık dergi çıkaran bir çilekeşe sor. Bir saatin değerini anlamak için, kavuşmayı bekleyen sevgililere sor. Bir dakikanın değerini anlamak için, treni kaçıran yolcuya sor. Bir sâniyenin değerini anlamak için, bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor. Bir sâniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor.”

“NOEL”İN FARKI

“Mîlâdî Yılbaşı” ile “Noel” birbirinden farklıdır. Fakat yılbaşı kutlamaları, 21 veya 25 Aralık’taki Noel kutlamalarının devâmı sayılabileceğinden, yılbaşı gecesi onlar gibi eğlenmek, çam kesip evi çamla süslemek câiz olmaz. Çünkü gayr-i müslimlerin bayramlarında onlar gibi eğlenmek, onlara benzemek olur.

Yılbaşı münâsebetiyle Türkiye’nin ve dünyânın çeşitli yerlerinde, milyonlarca çam fidanı, Noel hurâfesi uğruna kesilip yok edilmektedir. Hristiyân ülkelerde olduğu gibi, Müslümân ülkelerde de bu cinâyetler işlenmemeli. Hristiyânlara benzememek için yılbaşı gecesi hindi yememeli! Yenirse mekrûh olur. Birkaç gün önce veya sonra yenebilir. Kumar oynamak, tombala çekmek gibi oyunlar ise zâten her zaman câiz değildir.

O gece, gayr-i müslimlere benzemek gâyesiyle çeşitli yiyecek, içecek almak da câiz olmaz. Her zaman ne alınıyorsa, onları almakta mahzûr yoktur.
O geceye ayrı bir önem vermemelidir. Yalnız Hristiyanların değil, Yahûdîlerin ve bütün bâtıl dînlerin ibâdetlerini yapmak, onlara benzemek olur. Meselâ 21 Martı “Nevrûz Bayramı” diyerek kutlamak da böyledir. Kâfirlerin yaptıkları ibâdetleri ve çirkin işleri hâriç, mubâh olan âdetlerini yapmakta mahzûr yoktur. Ya’nî onlara benzemiş olunmaz.

“Noel”i kutlamak aslâ câiz değildir. Fakat, “Noel” ile ilgisi olmayan “yılbaşı”nda bir Müslümâna tebrîk kartı yazıp, yeni bir yılın insanlık için, Müslümânlar için hayırlı olmasını dilemek günâh değildir.

Yahut, “yeni yılın kutlu olsun” diyene, “seninki de kutlu olsun” demek günâh olmaz. Bu inceliği anlamalıdır!

Müslümân her gece neleri yapıyorsa, o gece de onları yapmalıdır! Sanki mübârek geceymiş gibi mevlid okutmak, sohbetler düzenlemek uygun değildir. Yılbaşı gecesinin diğer gecelerden farkı yoktur. Bu geceye değer veriyormuş gibi hareket etmek doğru değildir.

“BİR KAVME BENZEYEN!..”

Sevgili Peygamberimizin “Bir kavme benzeyen onlardandır” meâlinde bir hadîs-i şerîfi vardır. İslâmiyet, Müslümânların, îmânlarında ve ibâdetlerinde Müslüman olmayanları taklit etmelerini, onlara benzemelerini, onların dînlerinin ve ibâdetlerinin alâmeti olan şeyleri yapmalarını ve kullanmalarını yasak etmiştir.

İbâdette kâfirlere benzemek bazı yerlerde mekrûh, bazı yerlerde harâm, bazı yerlerde küfür olur. Mesela haç takmak küfürdür. “Nevrûz” veya “Mihricân” günlerinde, bunların isimlerini söyleyerek hediye vermek harâmdır. Bu günleri bayram bilerek vermek, küfür olur. Noel gününde, kâfirlerin paskalya ve yortularında, onlar gibi bayram yapmak da küfürdür.

Küfrün veya harâmın iyi niyetle yapılması, bunları küfürden ve harâmlıktan çıkarmaz. Harâmdan, iyi niyetle [Allah’tan korkarak] vazgeçen sevâp kazanır. Başka bir sebeple vazgeçen sevâp kazanmaz; yalnız, günâhından kurtulur.

Ramazan Ayvallı
Başlık: Ynt: Yılbaşı Felaketi
Gönderen: mazhar - 31 Aralık 2011, 09:41:53
Alıntı
Bayram namazlarında, yılda iki kere geldiği camiden, hükmü vacip olan hutbeyi dinlemeye tahammül edemeden çıkıp giden ve fakat Noel deyince bir hafta öncesinden hazırlıklara başlayan Müslüman milletiz!
Teşekkür.
Başlık: Ynt: Yılbaşı Felaketi
Gönderen: mazhar - 01 Ocak 2012, 01:39:08
Alıntı
Müellif Buhârî, Ebû Hureyre hazretlerinin rivâyet ettiği bu hadîs-i şerifin, Ebu Saîd-i Hudrî (radiyalahu anh)’a dayanan bir tarîkini de rivayet etmiştir. Bu
rivâyete göre, Ebû Saîd-i Hudrî hazretleri şöyle demiştir :

Resûl-i Ekrem Sallellâhu aleyhi vesellem buyurdular ki :

“Muhakkak siz, kendinizden önce gelen milletlerin karış karış, arşın arşın yolunca gideceksiniz” Biz de :

-Yâ Resûlellah, bu ümmetler, Yahûdilerle hırıstiyanlar mı? Diye sorduk.

Resûl-i Ekrem efendimiz :

-Onlardan başka ya kim olacak? buyurdu.

Bu hadîs-i şerifte, Yahudilerle hırıstiyanların, Ebû Hureyre Hadisinde de Fars (İran) ve Rum’un, gayri ahlâki hâl ve hareketlerini tâkip ve taklîd etmekten İslâm ümmeti tahzîr buyurulmuştur. İslâm dîninin, İslâm ümmetinin de hiçbir dîn’i ve hiçbir milleti taklîde ihtiyacı olmayan üstün bir esası ve medeniyeti vardır.

Başlık: Ynt: Yılbaşı Felaketi
Gönderen: yusufs - 08 Ocak 2012, 15:26:36
Osman Ünlü hocanın konuyla ilgili çok güzel bir konuşması.
http://www.youtube.com/watch?v=dMcqfW7SACw
Başlık: Yılbaşı Kutlamalarına Katılmak
Gönderen: Mücteba - 27 Aralık 2012, 11:22:37
Yılbaşı Kutlamalarına Katılmak

Bu meseleyi iyi kavrayabilmek için önce şu âyet-i Kerimeleri ve Hadis-i Şerifleri gözönüne getirmek gerekir.

1. "...İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup sakının..." (Mâide  Sûresi, âyet 2)

2. "Zulüm yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka velileriniz de yoktur sonra yardım da göremezsiniz." ( Hûd Sûresi, âyet 113)

3. "O (Allah c.c.) size Kitabta : 'Allah'ın âyetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze geçip dalıncaya dek onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz' diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkların da, kâfirlerin de tümünü cehennemde toplayacaktır." (Sûre-i Nisâ, âyet 140 )

Buraya kadar olanlar ayet mealleridir. Konuyu başkalarına benzeme noktasından ele alan sayılamayacak kadar hadis-i şerifler vardır. Bunlardan birinin mealini vermekle yetinebiliriz :

4. "Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır." (Ebu Davûd, Libas 4; Müsned N/50.)

Özellikle bu Hadis-i Şerif çok önemli psiko-sosyal gerçeklere işaret eder. Şekli benzeşmenin sonuçta itikadı benzeşmeye götüreceğini anlatır: İbn Haldun da konuyla ilgili olarak önemli tarihi gerçeklere parmak başar. Mağlupların galipleri taklid etme psikolojisi yaşadıklarını anlatır. (İbn Haldun, Mukaddime (trc.) I/374-75.)

Sonuç şudur:
İnsan ancak sevdiğini, takdir ettiğini ve büyük gördüğünü taklit eder. Şekli taklit itikadi taklide götürür. Bu ilmi gerçeğe de dikkat çektikten sonra genel bir fıkhî kaideyi hatırlatıp, mesele hakkında alimlerimizin istinbatlarını (bir kısmını verdiğimiz naslardan çıkardıkları hükümleri) nakledeceğiz. İttifakla kabul edilen bu fıkhı kaide şudur: "Müslümanın, bir başka dinin şiarı (alameti farikasi) olan bir fiili kendi ihtiyarı ile yapması küfürdür" Nevruz ve yılbaşı kutlamaları alimlerimizce başka dinlerin ve inanç sistemlerinin şiarları olarak görülmüş ve bu konudaki hüküm ona göre verilmiştir. Görebildiğimiz kadarıyla, Buhara bölgesi alimlerimizden Baytekin et-Türkmeni bu tür konularda en geniş bilgiler veren alimlerimizden biridir. Buna benzer meseleleri müstakil bir kitapla anlatmış ve sözünü ettiğimiz konu üzerinde özellikle ve sayfalarca durmuştur. "Bazı Hanefi alimleri demişlerdir ki, adı geçen bütün bu (başka inançların gereği olan bayram ve kutlamalara) katılan ve bundan tevbe etmeyen onlar gibi kâfirdir. Imam Malık'in arkadaşlarından biri de demiştir ki, Nevrûz Günü ( o günü ta'zim için) bir karpuz kesen sanki domuz kesmiş gibidir. Dolayısı ile müslüman, böyleleriyle oturması, kesmede ve pişirmede onlara yardımcı olması ile günahkâr olmuş olur." (Türkmanî, Kitabu'l-üma fil-havâdisi vel-bida' I/293-94.)
Meselenin hem hukuki hem de itikadı yönü bulunduğu için fıkıh kitaplarımızın "mürtedle ilgili hükümler", ya da "Küfür sözler" yer alır ve özet olarak şunlar söylenir : "Mecusilerin Nevruz (yeni gün, yeni yıl, yılbaşı) kutlamalarına katılmakla da kâfir olur. Çünkü bunda onların o gün yaptıkları şeylere muvafakat anlamı vardır. Daha önce satın almamakta olduğu bir şeyi Nevruz'da, o günü tâzim için -yeme içme için değil- satın alması, keza yine o günü kutlayan şirk ehline Nevrûz Günü, velev bir yumurta olsun, bir şey hediye etmesi de aynıdır" (Hindiyye N/276-77.)

Nevruz'da (yılbaşı gününde) bir müslüman diğerine bir şey hediye etse, ama bununla da o günü tanzımi (kutlamayı) düşünmüş olmasa, fakat bir takım insanların o güne mahsus böyle bir uygulaması bulunmuş olsa bunu yapan kâfir olmaz, ancak o günlerde yapmaması, daha önce veya daha sonra yapması gerekir. Ta ki onlara benzemiş olmasın. Ibadette muvafakat, yani, onlara has ibadet saatleri olan üç vakitte namaz kılmak haram olursa, ibadet olmayanları bir düşünün!?

İmam Ebu Hafs demiştir ki, "Bir adam Rabbine elli yıl ibadet etse, sonra nevrûz (yılbaşı) geldiğinde, o günü kutlamak için şirk yapanlardan birine bir hediye gönderse kâfir olur." (Bezzâziye VI/333; Abdullah b. Muhammed es-Sîbî., el-Abdevî, ed-Delilül-kavim, ales-siratil-müstakîm 143. )

İmam-ı Rabbanî (k.s.) Hazretleri de kendi zamanındaki Hindistanli müslüman kadınların yaptıklarını, başka inançlarda olanlar gibi belli günlerde, o günlere has hediyelerle hediyeleştiklerini anlatır ve bütün bunların şirk ve Islam dinini inkâr demek olduğunu söyledikten sonra şu mealdeki âyeti zikr eder (İmam-ı Rabbanî, Mektûbat, 3.Cild, 41. Mektub) "Onların çoğu şirk koşmaksızın Allah'a iman etmezler." (Yusuf Sûresi, âyet 106) Bu Allah'a inandığını söyleyenlerin de şirk koşuyor olabileceklerini, ya da şirk koşanların da Allah'a inandıklarını söyleyebileceklerini anlatır.

Hülâsa :

1. Yılbaşı gibi başka inançların şiari olan günlere, o güne tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb. almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak küfürdür. Bunu yapmış ve tevbe etmemiş bir insanın imanından, nikahından, ibadetlerinin boşa gitmesinden korkulur.

2. Böyle zamanlarda, böyle zamanlara has hindi vb. şeyleri sırf gıdalanmak için almak, PTT'nin ucuz hizmetinden yararlanmak için tebrikleşmek küfûr değilse de, onlara (isteyerek şirk yapanlara) benzeme ve onların uygulamalarını yaygınlaştırma ve meşru gösterme anlamı taşıdığından tehlikeli ve mahzurludur. Müslümanların, hangi maksatla olursa olsun, o günlere mahsus birşey yapmamaları gerekir.

3. Hindi gibi sırf o günlere mahsus şeyleri, o günlerde satmak, fasıklara "günahta yardım" anlamı taşıdığından, haram ya da tahrimen mekruhtur. Ancak alacağı para haram değildir. Haram ve günah olan o işi yapmasıdır. Bu hindilerin besmele ile kesilmiş olması halinde böyledir. Besmele ile kesilmemişse "meyte" olacaklarından satılmaları hiç bir surette caiz olmaz.

4. Yılbaşı kutlamaları için matbaa sahiplerinin davetiye, afiş, kart vb. şeyleri basmaları da aynıdır. Yani bunlar sırf yılbaşına özel olarak kullanılacaklarsa yapılıp satılmaları aynı derecede mahzurludur: Eşantiyon eşya için de aynı şey söylenir.


Fıkıh Ansiklopedisi (http://www.sadakat.net/fikih_ans/Y/yilbasi_kutlamalarina.htm), sadadakat.net
Başlık: Ynt: Yılbaşı Kutlamalarına Katılmak
Gönderen: mazhar - 28 Aralık 2012, 00:30:55
Yılbaşı kutlamak

Yılbaşı ile Noel hakkında bilgi verir misiniz? Yılbaşı kutlanır mı?

CEVAP

Yılbaşı ile Noel birbirinden farklıdır. Fakat 21 veya 25 Aralık’taki Noel kutlamalarının devamı sayılabileceğinden yılbaşı gecesi onlar gibi eğlenmek, çam kesip evi çamla süslemek caiz olmaz. Çünkü bayramlarında onlar gibi eğlenmek, onlara benzemek olur.

 


Din kitaplarında buyuruluyor ki:

Noel günü ve gecesinde, kâfirlerin paskalya ve yortularında, onlar gibi bayram yapan küfre girer.


Yılbaşı münasebetiyle Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinde milyonlarca çam fidanı Noel hurafesi uğruna kesilip yok edilmektedir. Hıristiyan ülkelerde olduğu gibi, Müslüman ülkelerde de bu cinayetler işlenmemeli. Hıristiyanlara benzememek için yılbaşı gecesi hindi yememeli! Yenirse mekruh olur. Birkaç gün sonra yenebilir. Kumar oynamak, tombala çekmek gibi oyunlar ise zaten her zaman caiz değildir. Bu gece, gayrı müslimlere benzemek gayesiyle çeşitli yiyecek, içecek almak da caiz olmaz.

Her zaman ne alınıyorsa onları almakta mahzur yoktur. Bu geceye ayrı bir önem vermemelidir.

Yalnız Hıristiyanların değil, Yahudilerin ve bütün bâtıl dinlerin ibadetlerini yapmak, onlara benzemek olur. Mesela 21 Martı Nevruz Bayramı diyerek kutlamak da böyledir. Kâfirlerin ibadetleri ve çirkin işleri hariç, mubah olan âdetlerini yapmakta mahzur yoktur. Yani onlara benzemiş olunmaz.

Noeli kutlamak asla caiz değildir. Fakat, Noel ile ilgisi olmayan yılbaşında bir Müslümana tebrik kartı yazıp, yeni bir yılın insanlık için, Müslümanlar için hayırlı olmasını dilemek günah değildir. Yahut, (yeni yılın kutlu olsun) diyene, (seninki de kutlu olsun) demek günah olmaz. Bu inceliği anlamalıdır!

Müslüman her gece neleri yapıyorsa, bu gece de onları yapmalıdır! Sanki mübarek geceymiş gibi mevlid okutmak, sohbetler düzenlemek uygun değildir. Bu gecenin diğer gecelerden farkı yoktur. Bu geceye değer veriyormuş gibi hareket etmek doğru değildir.

Kâfirlerin yaptıkları ibadetler ve çirkin işleri hariç, mubah olan âdetlerini yapmakta mahzur yoktur. Yani onlara benzemiş olunmaz. Müslüman her gece neleri yapıyorsa, bu gece de onları yapmalıdır!

Hıristiyanlar, Hz. İsa’nın yılbaşında geleceğine inandıkları için mi yılbaşını kutluyorlar?
CEVAP

Hıristiyanların, Hz. İsa’nın yılbaşında geleceğine dair bir inanışları yoktur. Onlar Hz. İsa’nın çarmıhtan öldüğüne inanırlar. (İnsanları günahtan kurtarmak için Tanrı, oğlu İsa’yı öldürdü) derler. Bazen İsa aleyhisselam için (Oğul Allah) bazen de (Tanrı üçtür. Üç tanrı birdir) derler. Bu saçmalıklar da İncillerde yapılan tahrifattan ileri gelmektedir. Hıristiyanların eğlenceleri, Noel Baba dedikleri hayali varlık içindir.

Kur'an-ı kerimde, Nisa suresinin 157 ve 158. âyet-i kerimelerinde, İsa aleyhisselamın öldürülmediği, öldürülen [Çarmıha gerilen] kimsenin başka birisi olduğu, İsa aleyhisselamın göğe kaldırıldığı bildirilmektedir. Al-i İmran suresinin 54. ve 55. âyetleriyle, başka surelerde de bu hususta bilgi vardır. İsa aleyhisselam, Hz. Mehdi [ve Deccal] zamanında gökten inecektir. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m.67)

Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:

(Ruhum yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryemin oğlu İsa, adil bir hakem olarak aranıza inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, İslamdan başka şeyi kabul etmeyecektir. Mal o kadar çok olacak ki, kimse dönüp de bakmayacaktır. Fakat bir secde, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlı olacaktır.) [Buhari]


(VAllahi Meryemin oğlu adil bir hakem olarak inecek, haçı parçalayacak, domuzu öldürecek, kin, nefret ve haset ortadan kalkacaktır.) [Müslim]

(Deccal, ümmetimin arasından çıktıktan [bir müddet] sonra, Allahü teâlâ İsa’yı gönderecektir. İsa aleyhisselam, Deccalı helak edecektir. Bundan sonra iki kişi arasında düşmanlık olmayacaktır.) [Müslim]


(İsa inecek, İslamiyet yolunda savaşacaktır. Onun zamanında Allah, müslümanlardan başka herkesi helak edecektir. Deccal da helak olacaktır. Sonra yeryüzünde sükun emniyet meydana gelecektir. O kadar ki aslan deveyle, kaplan inekle ve kurt kuzuyla serbestçe dolaşacak, çocuklar yılanlarla oynayacaktır. İsa aleyhisselam kırk yıl, yeryüzünde yaşayacak, sonra ölecektir. Cenazesini müslümanlar kaldıracaktır.) [Ebu Davud]


(Tevratta Muhammedin "sallAllahü aleyhi ve sellem" vasfı bildirildiği gibi, İsa’nın da “aleyhisselam” vasfı bildirilmiştir. İsa benim yanıma gömülecektir.) [Tirmizi]

[AÇIKLAMA: Hadis-i şeriflerde geçen, Domuzu öldürecek demek, domuz avına çıkacak demek değildir. "Domuz eti yemeyi yasaklayacak" demektir. Haçı kıracak, yani Hıristiyanlığı kaldıracaktır. Başka bir hadis-i şerifte (Mizmarları kıracak) buyurulmuştur. Yani her çeşit çalgıyı yasak edecektir.]

Miladi yılbaşında tebrik kartı satmak caiz mi?

CEVAP

Evet.

Yılbaşında hıristiyanlara tebrik kartı yazmak caiz mi?

CEVAP

Yılbaşı için caiz, Noel için caiz değildir.

Yılbaşı dediğimiz bu günde ne yapmalıyız?
CEVAP

Her zamanki gibi, normal bir gün gibi olmalı, sanki mübarek gece imiş gibi mevlit falan okumamalı.

Yoksa Noeli kutlayanlara inat oturup o gün Kur'an-ı kerim ve mevlit mi okumalıyız?
CEVAP

Her zamanki gibi, normal bir gün gibi olmalı.

Bir hıristiyan Noel gününde, öncesinde veya sonrasında Noel maksadı ile bir müslümana (arkadaşına veya akrabasına) hediye verse, bu müslümanın bu hediyeyi alması ve kullanması caiz olur mu?
CEVAP

Noel maksadı ile verilmez yılbaşı maksadı ile verilmiştir. Noele saygı gösteren kâfir olur.

Verilen hediyenin mahzuru olmaz. Yiyecek ise yılbaşından iki üç gün sonra yenebilir.

Yılbaşında bazı aileler evlerinde Tv izleyip, aile efradlarıyla oturup vakit geçiriyorlar, yiyip içiyorlar. Bunlardan haram işleyenlerin (mesela içki içen oynayıp zıplayan piyango çeken, tombala oynayan falan) kâfir olma tehlikesi var mıdır? Bunları yapmadan normal aile görüşmelerini bu güne denk getirmenin bir mahzuru olur mu?
CEVAP

Kâfir olmak, niyete bağlıdır. Kâfirlerin Noelini kutlamak niyetiyle ise küfür olur. Yılbaşı eğlencesi şeklinde olursa küfür olmaz. Elbette içki, kumar ise zaten haramdır.

Yılbaşını yeni yıl geldi diye kutlayan, hediyeleşen, sevinen Müslüman kâfir olur mu?
CEVAP

Niyetleri önemli, yeni bir yıl geldi diye sevinip hediyeleşirlerse küfür olmaz.

Bir başkasının bu geceye özel olarak pişirdiği mubah yemekleri (hindi gibi) yemek uygun mu?
CEVAP

Özel yiyecekleri o gece yemek mekruh olur. Birkaç gün sonra yemekte mahzur olmaz.

Hicri şemsi ve kameri yılbaşı ne zaman başladı?
CEVAP

16 Temmuz 622 de başladı. 1 Muharrem yılbaşı oldu. Hicri şemsi yılbaşı ise 20 Eylül 622 dir.

Her sene 1 Muharrem müslümanların yılbaşı günüdür.

Kâfirleri taklit etmek nasıl olur?
CEVAP

Kâfirlere ibadette benzemek haram veya küfürdür. Ama âdetlerde benzemek caizdir. Uçağa, trene, arabaya binmek, pantolon giymek caizdir. Peygamber efendimiz papaz ayakkabısı, Rum cübbesi giymiştir. Kâfirin dinine benzemek caiz olmaz, haç takmak, zünnar takmak gibi. Noeli kutlamak caiz değildir. Ama yılbaşı farklıdır. Noeli kutlayan kâfir olur. Yılbaşında birisine yeni yılın kutlu olsun, yeni yılın müslümanlara hayır ve bereket getirsin demek caizdir. Herkes için yeni bir yıldır. Noel ise hem herkes için değil, hem de Hıristiyanların bayram günüdür.

Başka bir dinden olana gavur demek caiz mi?
CEVAP

Müslüman olmayan herkes kâfirdir, yani gavurdur. Gavura gavur denince üzülür, onun için onların yanında dememek gerekir. Çünkü onlar kendilerini kâfir bilmezler.

Yeni yıl için e-mailler geliyor. Acaba bunlara ne ile mukabele etmeliyiz?

CEVAp
Yeni yılı kutlamak caiz. Sizin de yeni yılınız hayırlara vesile olsun gibi bir ifade kullanmak caizdir.

http://www.sadakat.net/merakedilenler/SunnetBidatNedir/02Bolum/20-YilbasiKutlamak.htm
Başlık: Ynt: Yılbaşı Kutlamalarına Katılmak
Gönderen: Mücteba - 28 Aralık 2012, 01:26:26
“Yılbaşı Kutlamaları!” ve İslâmî Kimliğin Muhafazası

İslâmiyet; iman, ibadet-amel ve ahlâk esaslarıyla bir bütündür… Özellikle inanç mevzuunda parça-buçuk kabul etmez… İnanılması gereken esaslara bütün hâlinde inanmak zarûridir.

İslâm dîninin inanç, ibâdet ve muamelelerle alâkalı emir ve yasaklarına uyulmasının yanı sıra, tatbik edilmesi gereken bazı temel ahlâkî düsturları da vardır. Meselâ bunların en önde gelenlerinden biri; Müslüman’ın ferdî, âilevî ve ictimâî hayatın her safhasında bâtıl ve muharref(hükmü kalkmış, aslından uzaklaştırılmış) dinlerin mensuplarının, kısacası gayr-i müslimlerin örf, âdet ve an’ânelerine benzemekten şiddetle sakınıp uzak durmasıdır.

İslâmiyet, ferdî-âilevî ve ictimâî hayatın hiçbir safhasında çizdiği çerçevenin dışına çıkılmasına müsâade etmemiş… Kur’ân-ı Kerim’de, bizlere bütün yönleriyle tanıttığı ehl-i kitâba, diğer bâtıl ve muharref dinlerin mensuplarına, müşriklere, budistlere, ateistlere benzenilmesine ruhsat vermemiştir. Onun içindir ki Müslümanlar’ın; Yahûdi, Hıristiyan, Budist ve dinsizlerle kaynaşmalarına sebep olacak taklitlerden, benzeşmelerden kaçınmaları ve her hâlükârda İslâmî hüviyetlerini muhâfaza etmeleri emredilmiştir.
Zira en basitinden en mühimmine; âdetlerden, ibâdet ve i’tikat esaslarına kadar herhangi bir noktada benzeşme, daha büyük benzeşmelere vesîle olmaktadır.

Gayr-i müslimlere benzemenin sebep olacağı tehlikeli neticelere dikkatimizi çekmek içindir ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “(Tasvip ederek) bir kavme (bir topluluğa) benzemeye çalışan kişi, o (benzemeye çalıştığı) kavimdendir.”(1) “(İnanç ve amelde) bizden başkasına benzeyenler, bizden değildir.”(2)

Başka bir hadîs-i şerifte de, “Siz karış karış, adım adım sizden öncekilerin (Yahûdi ve Hıristiyanlar’ın) yoluna uyacaksınız. O kadar ki; onlar bir keler deliğine girecek olsalar, siz de (modadır düşüncesiyle) onları tâkip edeceksiniz...”(3) buyurularak Müslümanlar’ın, başta Yahûdiler ve Hıristiyanlar olmak üzere gayr-i müslimleri taklit etmek, onlara benzemek felâketine düşecekleri mu’cizevî bir şekilde bildirilmiştir.
Yine Efendimiz (s.a.v.), kişinin iman, amel ve ahlâk za’fını olanca çıplaklığıyla ortaya koyan bu örf-âdet ve an’ânelerde gayr-i müslimlere benzeme şaşkınlığının, ne kadar hayâsızca ve çirkin hadlere ulaşacağını da, şu mübârek sözleriyle haber vermişlerdir:
“Onlardan biri hanımıyla yolda cinsî yakınlıkta bulunsa, siz de aynısını yapacaksınız!”(4)

Bugün, Batı’dan ithal edilmiş âdet, merâsim ve kutlamaları ile; içki, kumar ve fuhuş gibi şeytânî tuzakları ile; bâtıl mesajlarla yüklü basını-medyası ve gayr-i İslâmî kılık-kıyâfetleri ile Müslüman cemiyetler –maalesef– Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.), tehlikesine işâret buyurduğu ölçülerde yabancılara benzeme felâketiyle karşı karşıyadır. Ancak bütün bu menfî gelişmelere rağmen biz mü’minler, İslâmî usûl ve esaslara dönerek gayr-i müslimlere benzeme akımına reaksiyon göstermeye mecburuz. Bu kudsî mükellefiyetimiz sebebiyledir ki; öncelikle bâtıl ve muharref din mensuplarına benzemenin, onları taklit etmenin dinimiz açısından hükmünün ne olduğunu bilmemiz lâzımdır.

Bunu da iki grupta inceleyebiliriz:

1. Mübah olan yani mes’ûliyeti gerektirmeyen benzemeler…
2. Mekruh veya haram olan, dolayısıyla mes’ûliyeti de beraberinde getiren benzemeler…

Meselâ ilim ve teknikte kullanılan metodlardaki taklitler-benzeşmeler… O alandaki gelişme ve değişmeleri tâkip etmek… Bunlar günah değil mübahtır, hatta teşvik edilmiştir.

Canlı resimler ihtivâ eden duvar halıları, süs yastıkları ve tablolarla evlerin tefrîş edilmesi veya canlı varlıkların resimleri ile motifli elbiseler giyilmesi mekruhtur, günahtır. Zira bunlarda putperestlere benzeme durumu vardır.(5)
İbn-i Hibbân’ın (rh.) rivâyetine göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, duvarların kumaşlarla örtülmesini yasaklamıştır.
Âlimlerimiz de; duvarların ipekli kumaşlarla örtülmesi tahrîmen, ipeksiz kumaşlarla meselâ yün halılarla örtülmesi ise tenzîhen mekruhtur; zira gösterişten ibârettir, demişlerdir.

Birtakım âdet ve an’ânelerde Yahûdi ve Hıristiyanlar gibi ehl-i kitâbın mensuplarına uymak… Yahut diğer gayr-i müslimlere hâs olup İslâm’ın emir ve yasakları ile çatışan hususlarda onlara benzemek ise haramdır. Bu gibi günahlar, kendisinde küfür sıfatı bulunan günahlardır ki, şiddetle kaçınılması gerekir. Zira bunun temizliği, ancak cehennem ateşiyle mümkündür.
Bu sebeple Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, Müslüman olmayan milletlerin bayramlarının ve kutsal kabul ettikleri günlerin onlar gibi kutlanmasını yasaklamıştır. Binâenaleyh gayr-i müslimlerce değer verilen Milâdi yılbaşı gecesini çamlarla, hindilerle, içkilerle (ki zaten haramdır) veya âile toplantılarıyla kutlamak… Yahut bu maksatla televizyonlardaki sözüm ona kutlama proğramlarını seyretmek… Ya da bu yapılanları kabul ve tasvip ederek Müslüman kardeşleriyle “yeni yıl kutlamaları”nda bulunmak, hediyeleşmek dînî ölçülerimize göre son derece tehlikelidir!

Hüküm bakımından haram olan bu amelî-ahlâkî taklit ve benzemeler, fâilini günahkâr kılar. Muvakkat da olsa onu âhirette azâba dûçâr eder… Şayet bu benzeme i’tikatla alâkalı hususlarda ise, sahibi cehennemin ebedî azâbına müstehak olur. Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki, “Kim (meşru’ görerek) Allâh’a ve Resûlü’ne karşı gelir, Allâh’ın koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî olarak kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.”(6)

Hulâsa, İslâm’ın bir vicdan meselesi olduğunu söylemek, Müslüman’ın hayatının onun ölçülerine göre düzenlenmesi gerektiğine inanmamak ve böylece gayr-i müslimlerin örf, âdet ve an’ânelerini, bayram ve merâsimlerini, töre ve törenlerini paylaşmak –Allah korusun– mü’mini mânevî uçurumlara sürükler!..

O bakımdan Müslüman olarak doğan bizler, Müslüman olarak yaşamaya ve Müslüman olarak ruhumuzu teslim etmeye gayret göstermeliyiz.
Rabb’imizin lûtuf ve ihsânı olan bu İslâm nimeti ve Ümmet-i Muhammed’den olma nimetinin kıymetini bilmeliyiz ki, Müslüman olmayanlara benzemekten sakınarak dünyamızı izzetle, âhiretimizi de saâdetle yaşayabilelim.
Bunun için de İslâm’ı iyi öğrenmeli, sünnetlere tâbi olup bid’atlerden kaçınmalıyız… Her türlü haram, mekruh ve şüphelilerden, hele de “yılbaşı kutlamaları”ndan mutlaka uzak durmalıyız. Aksi takdirde âkıbet hüsrân olur!

Yazımızı, Cenâb-ı Mevlâmız’ın mübârek kelâmından iki âyet meâli ile noktalayalım:
“Rabb’imiz Allah’tır’ deyip sonra da (bütün hâl ve hareketlerinde Allâh’ın emirlerini, Resûlü’nün sünnetini esas alarak) dosdoğru yaşayanlara; (evet) onlara (kıyâmet gününde) hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir de. (Çünkü) onlar, cennet ehlidirler. Yapmakta oldukları (güzel amel ve hareketlerine) mükâfat olmak üzere, orada ebedî kalacaklardır.”(7)


Dipnotlar:
(1) Mişkâtü’l-Mesâbîh, 4347.
(2) Tirmizî, Sünen, H. No: 2696.
(3) Mişkâtü’l-Mesâbîh, 5361.
(4) Câmiu’s-Sağîr, 2, 122.
(5) Bedâiu’s-Senâi‘ fî Tertîbi’ş-Şerâi‘, Kitâbü’l-İstihsân, 5, 226.
(6) Kur’ân-ı Kerim, Nisâ Sûresi, 14.
(7) Kur’ân-ı Kerim, Ahkaf Sûresi, 13-14.

Halis ECE


Başlık: Ynt: Yılbaşı Kutlamalarına Katılmak
Gönderen: frknyesilyurt - 28 Aralık 2012, 01:27:22
Alıntı
1. Yılbaşı gibi başka inançların şiari olan günlere, o güne tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb. almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak küfürdür. Bunu yapmış ve tevbe etmemiş bir insanın imanından, nikahından, ibadetlerinin boşa gitmesinden korkulur.

Alıntı
Yılbaşını yeni yıl geldi diye kutlayan, hediyeleşen, sevinen Müslüman kâfir olur mu?
CEVAP

Niyetleri önemli, yeni bir yıl geldi diye sevinip hediyeleşirlerse küfür olmaz.

Tezad değil mi? Yoksa ben acizliğimle yanlış mı anladım :(
Başlık: Ynt: Yılbaşı Kutlamalarına Katılmak
Gönderen: mazhar - 28 Aralık 2012, 08:00:10
Alıntı
Tezad değil mi? Yoksa ben acizliğimle yanlış mı anladım

Benim de dikkatimi çekti,siz de farkettiniz. Burada niyete vurgu yapılıyor!  İlim sahipleri bunu açıklayabilirler...
Başlık: Ynt: Yılbaşı Kutlamalarına Katılmak
Gönderen: azizistanbul - 28 Aralık 2012, 10:21:52
Bu büyük bir risktir. Fetva yanlıştır. Fıkhen doğru olduğu iddia edilip, ispatlansa bile yanlıştır. Yani fıkhen caiz olsa bile bu cevazı burada kullanmak yanlıştır. At izinin, it izine karıştığı insanların bunu bir hristiyan bayramı olarak bildiği ve öyle kabul ettiği halde katılıp kutlama hezeyanlalrı arasında " yeni yıl geldi diye sevinirse" şeklinde niyete bağlamak zinhar yanlıştır. O niyeti kimse ayırt edemez. Ayrıca hiç kimse yeni yıl geldi diye sevinmez. Çünkü gelen yıl veye ay veya gün insana hiçbir şey vaad etmemektedir, insan ancak çalıştığının sonucuna ulaşabilmektedir.
Başlık: Ynt: Yılbaşı Kutlamalarına Katılmak
Gönderen: mazhar - 29 Aralık 2012, 03:14:40
Alıntı
Imam Malık'in arkadaşlarından biri de demiştir ki, Nevrûz Günü ( o günü ta'zim için) bir karpuz kesen sanki domuz kesmiş gibidir. Dolayısı ile müslüman, böyleleriyle oturması, kesmede ve pişirmede onlara yardımcı olması ile günahkâr olmuş olur."[/quot]

Alıntı
Daha önce satın almamakta olduğu bir şeyi Nevruz'da, o günü tâzim için -yeme içme için değil- satın alması, keza yine o günü kutlayan şirk ehline Nevrûz Günü, velev bir yumurta olsun, bir şey hediye etmesi de aynıdır" (Hindiyye N/276-77.)

Alıntı
onlara has ibadet saatleri olan üç vakitte namaz kılmak haram olursa, ibadet olmayanları bir düşünün!?

Alıntı
Yılbaşı kutlamaları için matbaa sahiplerinin davetiye, afiş, kart vb. şeyleri basmaları da aynıdır. Yani bunlar sırf yılbaşına özel olarak kullanılacaklarsa yapılıp satılmaları aynı derecede mahzurludur: Eşantiyon eşya için de aynı şey söylenir.

Bu yazılalanlar da sadakat net fıkıh ansıklobedisinden alınmıştır.




Alıntı
Niyetleri önemli, yeni bir yıl geldi diye sevinip hediyeleşirlerse küfür olmaz.

Bende aziz kardeşim gibi düşünüyorum. Burada bir  yanlışlık,tahsis hatası varsa,düzeltilmesi gerekir.





Başlık: Yılbaşı ve Müslümanlar
Gönderen: mazhar - 31 Aralık 2012, 00:17:38
YILBAŞI ve MÜSLÜMANLAR

YILBAŞI ve MÜSLÜMANLAR
Yılbaşı Nedir?
    
      31 Aralık gününü 1 Ocak gününe bağlayan gece yılbaşı gecesidir. Hıristiyanlar bu geceyi GÜYA Hz. İsa (a.s.)’ın doğum günü olarak kutlarlar. GÜYA dedik çünkü Hz. İsa (a.s.)’ın doğum gününün 1 Ocak olup olmadığı belli değildir.
24 Aralık ile 1 Ocak tarihleri arasında doğduğu kabul edilmektedir. Hıristiyanlar noel adı altında dans,içki,coşku,ağaç süsleme,ışıklandırma,kumar ve hindi kesme gibi çeşitli eğlencelerle bu geceyi kutlarlar.

Ey Müslüman Kardeşim, soruyorum sana, bir Peygamberin doğum gece içki,kumar,dans,zina gibi şeylerle kutlamak Allah’ın (c.c.) indirdiği hangi dine ve kitaba uygundur?

Ey Müslüman Kardeşim, dinimizde noel ve yılbaşı kutlamalarının hiçbir yeri yoktur. Hatta bir insan bugünü kutlama niyetiyle birine ufak bir hediye verse alsa dinden çıkar. O halde dini emirlerimizde ve milli örf ve geleneklerimizde hiçbir yeri olmayan noel ve yılbaşını Müslüm anım diyenler, niçin ve nasıl kutlayabilirler?
Ey Müslüman Kardeşim, bak Rabbimiz ne buyuruyor “ Ey İman edenler Yahudi ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdır. İçinizden kim onları dost edinirse oda onlardandır.” (Maide Suresi Ayet 51.)
Peygamberimiz (S.A.V.) (S.A.V.) (s.a.v. ) şöyle buyuruyor. “Bizden başkasına benzemeye çalışanlar bizden değildir. Yahudilere de ve Hıristiyanlara da benzemeyin.” (Tirmizi)
ve yine Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor. “Kim bir millete benzemeye çalışırsa oda onlardan olur”Ebu Davud)
Bir takım Müslümanlar yılbaşı gecesine özel hazırlık yaparak, biz bu hazırlığı Hıristiyanlara benzemek için yapmıyoruz diyorlar. Bunların hali şuna benzer, papazın biri kilisenin penceresinde güneşlenirken bir kuş gelip papazın elindeki bardakta bulunan şaraptan içmiş, sonra uçarak haça (istavroza) pislemiş. Bunu gören pa paz kızarak şöyle demiş; eğer Müslüman kuşuysan şarap içmez kiliseye girmezsin, yok eğer Hıristiyan kuşuysan haça (istavroza) niye pisledin..!! Ey Müslümanlar gavurların yılbaşıda ne işimiz var.
Hırsızlığın, adaletsizliğin ve zulmün kol gezdiği dünyada yaşıyoruz. Sırf Müslüman oldukları için Afganistan’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Lübnan’da ve Irak’ta bütün dünyanın gözleri önünde insanlar öldürüldü ve sen yılbaşı kutlarken orada Müslümanlar öldürülmeye devam edecek. Yılbaşı adetinin sahibi Hıristiyanlar geçen senelerde Bosna’lı Müslüman çocukları diri diri kıyma makinesinde çekerek köfte yapıp annelerine yedirdiler, diri diri çocukların gözlerin oydular, çocukların ve kadınların namuslarını kirlettiler. Ve daha nice vicdanın kabul etmediği türlü türlü işkencelerle
 Müslümanları inim inim inlettiler. Bunları unuttun mu? Bunlar Kanına Dokunmuyor mu? Ve halen Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de ve Çeçenistan’ da bu zulümlerine katliamlarına devam ediyorlar. Her taraf kan kokuyor. Ey Türkiye’li Müslüman Peygamberimize hakarete ediyorlar, Kur’an’ı ve Müslümanları yeryüzünden silmek istiyorlar. Bütün bunlar olurken sen kimin yılbaşısını kutlayacak ve eğelenceksin.
Onlar bize uyuyor mu? Neden biz hep onlara uyuyoruz? Onlar bizim dini ve milli bayramlarımızın hangisine uyuyor? Hiç Yahudi ve Hıristiyan veya bir ermeni gavuru Kurban Bayramında kurban keserken gördünüz mü? Ramazan Bayramını kutlarken gördünüz mü? Bizim Hicri Yılbaşımız olan Peygamber Efendimiz s.a.v.’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği, 1 Muharrem gününü kutluyorlar mı? Hayır.

  Bir takım aydın geçinen kara cahiller Kur’an bizi idare edemez, bizi geri bıraktı 14 asır önce indirilmiş bir kitaba uymak gericiliktir, diyerek Dinden Çıkmış bir şekilde avaz avaz bağırırken, Yahudi ve Hıristiyanların yani Batı’nın izini takip etmeyi, onlara uymayı ilericilik sayanlar, şayet onların dediği gibi gericilik çağ dışılık kitabın 14 asır önce inidirilmiş oluşuysa bilsinler ki İncil 20 asır önce , Tevrat ta yaklaşık 30 asır önce indirilmiştir. Bunlarla beraber İncil ve Tavrat’ın yüzlerce farklı nüshaları yazılmış ve aslını bozmuşlardır. Kur’an-ı Kerim ise Allah’ın c.c. indirdiği gibi kelimesi kelimesine, harfi harfine değiştirilmeden bize kadar ulaşmıştır. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin Kur’an- Kerim bir nüshadır. Bu kadar düşmanı olduğu halde değiştirilememiştir. Bu gerçekler Kur’an’ın hak kitap olduğunun İncilin ise farklı nüshalar halinde aslı bozulmuş batıl (yanlış) kitap olduğuna yeterli bir delildir.
Not: Allah’ın indirdiği orijinal İncil ve Tavrat’a iman ettik fakat şu an Yahudi ve Hıristiyanların ellerindeki kitap aslı değildir bozulmuştur, değiştirilmiştir.
Ey Müslüman kardeşlerim; Niçin kafirlerin yılbaşısıyla ilgilenelim ki , Ne kadar yaşarsan yaşa öleceksin, ne kada r seversen sev ayrılacaksın. Görüyorsun ölüm, genç, yaşlı,amir,memur,fakir,zengin demeden hepimize geliyor. Öyleyse bu geçici hayatı ebedi ahrete tercih etmeyelim. Ebedi cennetlere girme imkanımız varken ebedi cehenneme sokacak işleri ve amelleri yapmayalım. Hangi tarafta daha çok kalmak istiyorsak oraya daha çok çalışalım İnşaAllah.
   O gecede TV leri kapatıp o rezil kepaze görüntüleri izlemeyelim çevremizi , ailemizi ,komşularımızı, akraba ,eş dost ve arkadaşları uyaralım. İçimizdeki bu beyinzilerin işlediği haramlar günahlar yüzünden bizlere de bir bela müsibet gelmemesi için o gece Kur’an okuyalım, namaz kılıp dualar istigfarlar edelim.

http://tr-tr.facebook.com/note.php?note_id=226146834491...
namaz
**********************

Yılbaşı kutlamaları (!) üzerine bir çeşitleme


KUTLANACAK NE VAR?


Peyami Safa'dan yılbaşı değerlendirmesi:

“... Şu yılbaşı gecelerinin mânâsını bir türlü anlamıyorum.

“Sevinecek ne var? Evvelâ her şey tersine: Küre-i arz ve insan bir yaş daha ihtiyarlıyor, kâinat bir yıl daha eskiyor, buna, ‘yeni sene’ diyorlar.

“Herkes ölüme bir yıl daha yaklaşıyor, buna seviniyorlar. Hayatın bir parçasını kaybetmek hoş bir şeymiş gibi, hep birbirlerini tebrik ediyorlar...

“... İnsanla ölüm arasındaki mesafeyi aydınlatan, bugünden başka bir gün bulamazlar mıydı?”

http://www.forumankebut.net/forum/halis-ece/9747-yilbasi-kutlamalari-uzerine-bir-cesitleme.html
Başlık: Yilbasi Yaklasirken
Gönderen: garsli36 - 16 Aralık 2013, 02:22:59
YILBAŞI YAKLAŞIRKEN
Her yılbaşında olduğu gibi bu yılbaşında da birbirinden ilginç eğlencelerin tertip edileceğine dair reklamlar her yeri doldurmaya başladı. 
Falan sanatçı filan yerde sahne alacak. Falan şaklaban filan yerde şaklayacak. Falan otelde yılbaşına özel parti düzenlenecek. Falan kanalda bilmem hangi şarkıcılar vızıldayacak vs…
Bu eğlencelere karınca kararınca belediyelerde katkıda bulunacaklar. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi havai fişek gösterisi yapacak, Boğaz köprüsü rengarenk ışık gösterisine sahne olacak vs…
Evleride unutmamak gerek. Daha ter-ü taze çam fidanları evlerdeki namütenahi yerlerini alarak süslenmeye başlandı bile.
Hindi üreticileri bayram edecek; zira yılbaşı sofralarının vazgezilmezi olarak hindiler alınacak, kesilecek, doldurulacak vs…
Tekel bayilerini es geçmek ayıp olur. Her ne kadar on sekiz yaşından küçük olanlara satışı yasak olsada gençler, genç adayları ve kendilerini genç hissedenler sabahlara kadar kafaları çekecek…
Maytap, fişek vb. patlayıcılar alınıp gece yarısına doğru caddelerde, sokaklarda, meydanlarda patlatılacak…
Hatırı sayılır kişiler yılbaşı demeçleri verecekler. Muhtemelen yeni yıldan sağlık, sıhhat, huzur, barış getirmesi falan istenecek…
Birde “umut fakirin ekmeği”  denir ya, zengin olma hayalleri kuranlar loto, piyango çekilişlerinin sonuçlarını sabırsızlıkla bekleyecekler…
Noel Baba kılığında dolaşıp firma reklamlarını yapanlar alış-veriş merkezlerinde boy gösterecekler…
Kısacası İslamiyetle uzaktan, yakından hiçbir alakası olmayan ne-i düğü belirsiz bir kutlama sırf “başka milletler” kutluyor diye müslümanlarcada icra edilecek.
Ülkemizde demokrasi var! Dileyen dilediği gibi hareket etme özgürlüğüne sahip. İllede kutlamak isteyene diyecek lafımız yok. Günahı, vebali herkesin kendi boynuna. 
Burada dikkatlerinizi başka bir noktaya çekmek istiyorum. Ramazan-ı Şerif ve Kurban Bayramlarında Afrika kıtasındaki ülkelere, Arakan’a, Suriye’ye, Haiti’ye, Endonezya’ya ismini dahi duymadığımız dünyanın bilmem neresinde bulunan fakirlere, muhtaçlara yardım ulaştırmak amacıyla müslümanların zekatlarına, fitrelerine, kurbanlarına talip olan “yardım kuruluşları!” yılbaşı kutlamaları için yapılacak olan israf dolu bu masraflara neden ses çıkarmazlar? Bu israflardan vazgeçilip adı geçen o ülkelere ve muhtaçlara yardım edilmesi için neden uğraşmazlar?
Ramazan-ı Şerif ayı boyunca, Kurban Bayramı gününe kadar onlarca reklam verenler, gazete sayfalarını kiralayanlar “yılbaşı”  gelince neden köşelerinde sus-pus otururlar? Afirka’da fakirlik bittide bizim mi haberimiz yok? Yoksa fakirlik sadece Ramazan ayında ve Kurban bayramında mı oluyor?
Ayrıca “Kurban kesilerek kutlanan bir dini anlayamıyorum”  diyenler ya da kurban kesimini “Vahşilik! Barbarlık!” olarak niteleyenler, yılbaşlarında kesilen çam fidanlarına, hindilere karşı nasıl oluyorda sessizliklerini koruyabiliyorlar? İnsan sağlığına her cihetten zararlı olan içki tüketimine bir “dur!”  diyebilme zahmetinde bulunamıyorlar? 
Sabahın seherinde okunan ezandan rahatsız olanlar, yılbaşı gecesinden sabahına kadar yapılan gürültülere nasıl tahammül edebiliyorlar?
İnsanı aşağıların aşağısına sürükleyecek olan her türlü melanetten sakınmalarını müslümanlara tavsiye ediyorum. 
Bu yazı vasıtasıyla bir kez daha hatırlatmak yerinde olur. 
31 Aralık bizim için sadece takvimlerimizi değiştirmekten ibaret olsun!
İllede bir kutlama yapılacaksa helal dairesinde kalmak şartıyla bayramlarımız, kandillerimiz, Cuma’larımız bize yeter!
15.12.2013
[justify]Yusuf Akkaya / Almanya[/justify]
http://www.haberiklimi.net/yilbasi-yaklasirken_m2808.html (http://www.haberiklimi.net/yilbasi-yaklasirken_m2808.html)
http://www.oncehaber.net/yazar/3777-yilbasi-yaklasirken.html (http://www.oncehaber.net/yazar/3777-yilbasi-yaklasirken.html)
Yukaridaki linklerden de yazimi okuyabilir, diger yazilarimi takip edebilirsiniz...
Başlık: Yılbaşı kutlaması 24 Aralık'ta olmazsa caiz mi?
Gönderen: mazhar - 26 Aralık 2013, 08:32:00
"s.a muhterem hocam. şimdi kendilerince yeni usül buldular. noel 24 aralıkta kutlanır. biz aralık ayının son gunu yenı gıren yılı kutluyoruz. noeli değil diyolar. ne tür cevap vermektir aslolan böylelerine?"

*******

Ve aleyküm selam kıymetli kardeşim;

Peki, fark eden nedir? O tarihte de kutlayan var, başka tarihlerde de kutlayan var... Var oğlu var... Beş gün önce veya altı gün sonra olması neyi değiştirir ki hüküm olarak? Sen şuna buna değil, kutlamanın kendi örf ve âdetlerinle bağdaşıp bağdaşmadığına bakacaksın! Kutladığın şey senin dininle-inancınla, içtimai âdetlerinle mi alakalı, yoksa başka milletlerin-toplumların gelenek ve görenekleriyle mi ilgili? Ölçü bu olacak. Tabir caizse, zurnanın zırt dediği yer burası!

İslâm’ın yılbaşısı nedir?

Hicrî-Kamerî 1 Muharrem günü değil midir?

Eğer sen dininin âdap ve usûlünce bir kutlama yapacaksan, o gün yapacaksın. Gayrimüslimlerin kutladığı günlerde ve onların usûllerine göre değil.

Peki, kendince kılıf bulup onlara uyarsan ne olur?

Allah korusun, “teşebbüh”le ilgili hadisin tehdidi altına girmiş, o töhmeti yüklenmiş, tabir caizse, okkanın altına girmiş olursun! Vebâli-günahı çok büyüktür. Bkz. http://www.halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/335-gayr-i-muslimlerin-orf-ve-adetlerine-uymanin-vebali.html

Kısacası atalarımızın dediği gibi, “Zırva te’vil götürmez”, “Mızrak çuvala sığmaz”. Bu nevi mantık oyunları, sadece kendini kandırmaya yarar, başka bir şeye değil.

Unutmamak gerekir;

İslâm’da, yapılmaması gerekenleri yapmamak, yapılması gerekenleri yapmaktan daha önemli ve önceliklidir. Tasavvufta da böyledir, pratik hayatta da...

Keza İslâm; ölçü, denge ve itidal dinidir. Daima; öz’e, asl’a, ruh’a, hikmet’e ehemmiyet verir; şekilleri-biçimleri ve ayrıntıları, onlara tâbi olmak derecesiyle değerlendirir.


İslâm’ın emir ve nehiylerinin bâtındaki sırrı, hikmeti, özü, aslen tefekkür-taakkul ve tezekkür halinde tecelli eder; gürültü ve patırtılarla, merasim-tören ve tantanalarla değil. Günlük hayattaki pratik ve şâşâalı alakalar, manevi cihetten nasipsizlikle nefsanî-talî faydalar sağlayabilir ancak. Bu itibarla İslâm’ın özünü ve hakikatini o tür benzeşmelerde değil, kendi örf ve âdetlerimizde, fikrî-zikrî tecelliyatımızda aramalıyız. Zira usûl ve âdâbı kadrince öğrenmek, manevi-ahlâki neşveyi nasibince tatmak-tadabilmek ancak o zaman mümkün hâle gelebilir.

Dinde temkinsiz-tedbirsiz-ihtiyatsız hareket, İslâmî liyakatten öte, o kişinin insanî bakımdan bile himayeye muhtaç olduğuna delâlet eder.

Manevi mahfaza altında bulunmayan çıplak akıl; İslâmî istikamet ve sadakat dengesinden kopmuşsa, yalnızca mazeret üretmeye yarar...

Taklit şaklabanlıkları yapar...

Pratik ve teknik oyunlar oynar işte böyle... 24 Aralık’tı, 31 Aralık’tı gibi...

Kurnazlık komedileri sergiler... Hemen her şeyi becerir, fakat meseleler üzerinde doğru ve sağlıklı tefekkür edemez. Çünkü İslâmî temel ilimlerden hakkıyla nasibini almamış-alamamış, Sünnî-sahih inançtan da mahrumdur. “Dosdoğru yolda yürümekten, meselelerdeki esahh / en doğru görüşler”e uymaktan, âdeta arslandan kaçar gibi firar eder, hep böyle yan yollara sapar! Bunu da -sözüm ona- marifet ve maharet zanneder!

Nefsin-Şeytan’ın emrindeki irâde, onu sürekli lüzumsuz-faydasız, bilakis kendisine zarar veren yanlış ve bir o kadar da tehlikeli olabilecek şeylerle, oyun ve eğelencelerle, İslâmi olmayan uygulamalarla meşgul eder. Abesle uğraştırır, teferruata / detaya boğar, zevâhir labirentlerinde dolaştırır.

Neticede bu iş, Allah korusun, günümüzdeki “nüfus kâğıdı Müslümanları” girdabında boğulmaya kadar götürür insanı...


http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1253-yilbasi-kutlamalasi.html
Başlık: Ynt: Mîlâdî Yılbaşı
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2013, 01:17:28
Teşekkür ederiz.
Başlık: Yılbaşı neyimiz olur? Ramazan Bayramımız mı? Kandilimiz mi, Kurban Bayramı'mız .
Gönderen: Mücteba - 01 Ocak 2014, 02:56:57
Yılbaşı neyimiz olur? Ramazan Bayramımız mı? Kandilimiz mi, Kurban Bayramı'mız mı?


Biz muharremlerle, martlarla başlayan yıllar da biliriz... ki, hiçbiri böyle şımarıklıkla, böyle ayyaşlıkla, böyle kumarbazlıkla açılmazdı. Hepsi efendi yıllardı.

Memleketimize, herhalde, Beyoğlu'ndan giren, Haliç'i atlayarak Fatih'lere, Aksaray'lara, sonra Rumeli'ye ve Boğaz'ı aşarak önce Kadıköy'lere, Moda'lara ve sonra Üsküdar'lara ve oradan Anadolu'ya geçen bu bunak neyimiz olur: Babamız mı, dedemiz mi, amcamız mı, yoksa Avrupalılıktan pirimiz mi?

İstanbul'un Tepebaşı'ndan Adana'nın Tepebağı'na kadar her yeri bilen, her yere uğrayan bu moruk kimdir, necidir? Bir resmine bakarsanız Havarilere, öteki resmine bakarsanız Rasputin'e benzeyen bu iskambil papazı, aramızda nenin nesidir... Bunu hiç merak ettiniz mi? Siz bırakın da ben söyleyeyim onun kim olduğunu: O Haçlı Seferlerinden kalma bir kılıç artığıdır. O zaman silahla giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak girebiliyor. O evimize girerken eşeğini kapımızın halkasına bağlayan bir Piyer Lermit'tir... Kardeşlerini Mukaddes savaşa hazırlamaktan geliyor.

O, adıyla sanıyla bir misyonerdir ki, şu memlekette ocağına incir dikildikten sonra, kılığını değiştirmiş... Ve bizi avlamaya, kucağında getirdiği oyuncaklarla en can alıcı noktamızdan; çocuklarımızdan başlamıştır.

Bu cömertliğinin karşılığını istemeyecek mi sanıyorsunuz, fedakârlığının sebebini düşünmediniz mi? Bırakın onun hakkından ben gelirim: İşte sakalını çekince gördünüz... Sakalı elimde kaldı ve altından Lüsifer çıktı. Bilirsiniz ki casuslar da kıyafetlerini ekseriya böyle değiştirirler. Bu, mezar beğenmeyen hortlağa ya mezarını gösterin yahut bırakın: Haç'ında çarmıha gereyim onu. Tehlikeyi sezer de kendiliğinden gitmeye kalkarsa çıkarken ceplerini yoklamayı unutmayınız: Muhakkak bir şeyimizi çalmıştır.

Arif Nihat Asya

Fazilet Takvimi/31.12.2007
Başlık: Bir Hurafelik Ticareti: “YILBAŞI”
Gönderen: Mücteba - 02 Aralık 2014, 12:23:04
Bir Hurafelik Ticareti: “YILBAŞI”

(http://insanvehayat.com/wp-content/uploads/2014/12/birhurafelikticareti-yilbasi-610x250.jpg) (http://insanvehayat.com/bir-hurafelik-ticareti-yilbasi/)

"Yılbaşı ya da noel günümüzde maddi ve ahlakî tüketimi körüklerken insanlığın ortak kutlaması gibi pazarlanıyor.
En tuhafı ise hiç bir geleneğimize dayanmayan bu âdetin, yani efrenci yılbaşının aramıza nasıl sızdığıdır?"


    [ Ümit Yüksel ]


Efrenci (Fransız, bazen de bütün Avrupalı yerine kullanılır) yılbaşının günümüzdeki hali herkes tarafından malumdur. Kutlamaların ayyuka çıkışı, itikadî ve ahlakî tahribi, ticaretleştirilen bir gün şeklinde pazarlanması iyice aşikâr oldu. Bugüne kadar efrenci yılbaşı için o kadar yazı kaleme alındı ki tehlikeden sadece Müslümanlar değil bütün insanlar kendini muhafaza etsinler. 1900-1960 arasındaki yazılı çalışmalarda, asıl yılbaşının hicri ve mali olduğu, kültürümüze ait olmayan noelin ise bir hurafe olarak yerleşip, ticarileşerek aramıza sokulduğu anlatılıyor. Özellikle Sebilürreşad Dergisi ve Refik Halid’in hatıratı bu elim manzaraya bir pencere aralıyor.

“O zamanlar bizler, Müslüman ekseriyeti, hele İstanbul tarafı böyle bir şeyin hemen hemen hiç farkında değildik. Esasen devrin hem dinî hem malî takvimine göre yılbaşı, iki kânun ayın birbirine bağlayan gece yarısına rastlamazdı. Din itibari ile sene başı Muharrem ayının, maliyecilik bakımından ise Mart’ın biri sayılırdı. Biri sene-i hicriye, öbürü sene-i maliye başı. Muharrem ve Mart ayı kutlanmaz mı idi? Kendine göre kutlanırdı. Meselâ Muharremin birinci günü teşrifata dâhil olan zevat davetname gelmemekle beraber Yıldız Sarayı’na gider, yüz yüze gelmeden padişaha tebrikâtını arz ederdi.1” Yukarıdaki satırlar 1900’lü yılları anlatıyor. Ancak nasıl oluyor da bu tarihten günümüze anlatılan sadelik kaybediliyor ve yozlaşma artıyor? İşte adım adım yozlaşmanın medyaya yansıyan satırları:

Yozlaşmasının tarihi süreci

Yılbaşı için “Efrenci yılbaşı” kelimesi kullanılırdı. Batılılaşma merakı ise başımıza böyle bir belayı getirdi. “Bu yeni eğlence gecesini de Garplılaşma esaslarından sayıp biz kendimiz açtık başımıza! Eskiden öyle bir şey yoktu. Frengâne yaşıyan pek küçük bir azınlık ve kumarbazlar müstesna, vaktile “Efrencî yılbaşı” denilen günün arefesindeki geceyi koca Müslüman İstanbul huzur içinde uykuda geçirirdi. O kışta kıyamette sokaklara dökülmek, sabahlara kadar çengüçegâne ve iyşünûş içinde şurası senin, burası benim, veryansın hoplayıp sıçramak kimsenin aklına gelmezdi.1”

Bahsedilen zaman 1900’lü yılların başıdır.

Refik Halid’in Zafer gazetesinde (26 Aralık 1954) “İstanbul’dan Selam-Kelam” başlığı altında 1918 yılını anlatan yazılarında, atılan zehirli tohumların şehirlerde tutmaya başladığı görülür.

“Yılbaşı kutlama âdetinin Müslüman halk arasına Mütareke devrinde (1918)” girdiği tespit edilir. “Bakalım şehirden köye de gidecek mi? (Panorama, Ocak 1955) diye bir sualle de sadece şehirlerde olduğu köylere gitmediği anlatılır.

Günümüzde ise itikat ve iman hassasiyeti bulunmayan herkes, medyanın da pohpohlamasıyla bu yılbaşı hurafesine müptela olabiliyor. Sadece sıradan insanlar mı? Sebilürreşad Dergisinde 1953 Ocak ayında şöyle yer alıyor. “Bunun daha fecisi bir zamanlar diyanet riyaseti makamına oturan zatın da Noel mesajında bulunmasıdır. Onlar yapıyor diye onlara benzemek, “Menteşebbehe… ” hadis-i şerifini bilmek mevkiinde olan sizlere yakışır mı? İslam izzet ve şerefi davasında lâikliği öne sürerek yutkunmayı bilirsiniz, ama Hıristiyanlığın mukaddes! gününde mesaj vermeyi unutmuyorsunuz.2”

Yavaş yavaş ticarileşiyor

Yılbaşı hurafesi, sonraları özellikle medya araçlarıyla (tv, film, dizi) bütün kesimlere sirayet eden bir virüs gibi yayıldı.1956’da Sebilürreşad’ın Hürriyet’ten iktibas edilen yazısında hurafeleşen yılbaşının yavaş yavaş ‘ticaretininin tecessüs ettiği’ belirtiliyor ve insanlığın batıl inanışlarından olduğu açıkça söyleniyor:

“Yılbaşı aslında insanlığın bâtıl inanışlarından biridir.’ Öyle ya İsa Peygamber hiçbir mevsimin başı olmayan bir kış ortasında doğdu diye, bütün insanlık neden böyle baharsız, güneşsiz, yağmurlu ve karlı, soğuk ve kasvetli bir ay içinde yeni bir yıl kutlasın.

Mevlüd gecelerini kendilerine hâs ağırbaşlılıkla kutlayan Müslümanlar, yılbaşı eğlenceleri, bir saadet veya bir “düşünce” midir? Bilmem. Fakat her karış toprağı Türk gücüyle İslâm imanının birleşmesinden doğan hararetle zaptedilmiş bir vatan toprağında o geceyi süslemek için yine ‘bir hayli çam devrilecek.’ Ne yazık!3”

Çocukların dahil edilişi

Yine Sebilürreşad Dergisi 1956 yılında bir habere yer veriyor “Noel ve yılbaşı münasebetiyle Oilton’da bir çocuk balosu verilmiştir. 500 kişilik baloda 650’den çok çocuk hazır bulunmuş ve baloda bulunmak için Ankara ile İzmir gibi vilâyetlerden çocuklarını getirenler bile olmuştur. Çocuklar eşek üstündeki Noel babaya hayran kalarak gelişini adeta nefes almadan seyretmişlerdir. İşte milletlerin dinî ve millî hüviyetleri böyle yıkılır.4”

Böyle yapılmakla neye kastedildiği ise şu cümlelerde açıklanıyor. “Garba masumiyet kapılarını açtığımız çeyrek asırdır, noel baba körpe Müslüman yüreklerine ak ve güler yüzü! ile girmeye başlamıştır. Onun bu ak saçlı ve bıyıklı güler yüzü, hakikatte, Şarkın ve İslam’ın körpe çocuklarını kalporğ (değiştirme) havalarına alıştırmak, çam dalının şirin silüetini bu körpe zihinlerde kökleştirmek içindir.5”

Görüldüğü gibi daha 100 yıl önce geleneğimizde bu efrenci yılbaşı hurafesi yer almıyordu. Osmanlı’nın gitmesiyle gelenekte ve kutlamalarda oluşan boşluğun kimler tarafından ve ne ile doldurulmaya çalışıldığını şu cümleler hülasa etmeye yetiyor. “Misyoner hareketinin yeni stratejisi şudur: Evvela Müslümanların sosyal hayatını sarsmak, ondan sonra boş kalacak sahaya Hıristiyan âdetlerini koymak. Ecnebi misyonerlerin yerlerine yerli öğrenciler yetiştirerek onlar vasıtasıyla bu gayeyi temine çalışmak.6”

Kaynaklar:
1- Refik Halid Karay, Memleket Yazıları-5,Pek İyi Hatırlarım, İnkılâp,sayfa 86-91, İstanbul 2014
2- Noel yortusunda Diyanet Reisi, Sebilürreşad Ocak 1953 : cilt. 6, sayı. 142, sayfa. 267
3- Yılbaşı eğlenceleri, Hıristiyan hurafeleri, Sebilürreşad Ocak 1956: cilt 9, Sayı 213, sayfa 203
4- Çocuklar Noele Alıştırılıyor, Sebilürreşad Ocak 1957 cilt 10, sayı 236, sayfa 168
5- Noel babaya karşı Lâiklik yok mu?Bu inkilâbın icabı mı?, Sebilürreşad Ocak 1950: cilt 3, sayı. 68, sayfa 278
6- “Noel Yortusu Beyoğlu’nda Yılbaşı Gecesini Tes’îd, Sebîlürreşâd, 8 Ocak 1925, sayfa 141-142



Ümit YÜKSEL | 01 Aralık 2014 | http://insanvehayat.com/bir-hurafelik-ticareti-yilbasi/
Başlık: Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: gazze - 10 Aralık 2014, 23:36:32
insan ve hayat dergisinin aralık ayı sayısında güzelce değinilmiş bu konuya paylaşımdan dolayı teşekkürler
Başlık: "Mutlu Noeller Müslümanlar..."
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2015, 16:46:30
"Mutlu Noeller Müslümanlar..."


Mutlu Noeller Irak,
Mutlu Noeller Filistin,
Mutlu Noeller Çeçenistan,
Mutlu Noeller Afganistan, Filipinler, Bosna,
Ve daha bir çok islami mücadelenin yaşandığı beldeye Mutlu Noeller!..


Sizlere Barış Getirildi, Çelik Gövdeli Araçlarla...
Bir sabah uyandığınızda karşınızda barış elçilerini gördünüz...
Ellerinde teknolojinin son icadı buketlerle size yeni bir dünya verdiler...
Annesiz, Babasız, Eşsiz, Kardeşsiz, Arkadaşsız, Kolsuz, Bacaksız Ucube bir dünya!..

Diğer Müslümanları da unutmadılar tabi...
En modern felsefeler, en eğlenceli diyaloglarla onlarında ruhlarına eşsiz bir huzur verildi...

Önce kurban kesmenin hayvan katliamı olduğu öğretildi, sonrasında hindi kesmenin eğlenceli yönleri anlatıldı...

Sonra Peygamberlerine hakaret edildi, aşağılayıcı karikatürleri çizildi, sonrasında bir yılbaşı partisiyle bunlar unutulmaya çalışıldı...

Önce incittiler ama sonra noel babanın hediyeleriyle sevindirdiler...
Çocuklarına uyurken Sünnetin Emrini bir kenara atıp, gece noel babanın gelmesi için dualar öğrettiler...
Irzlarına geçtikleri Iraklı kadınlara Noel günü birer gül verip üzüntülerini dile getirdiler...

Bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinde birkaç mesajla geçiştirdiler, Noel gününü ise Müslümanların ülkesinde, yorulmasınlar, eğlencelerinin tadına varsınlar, işleri kendilerini noeli kutlamaktan alıkoymasın diye tatil yaptılar.

Biz ise bütün bunları unutarak, ehli küfrün, ehli kitabın amellerine, adet, gelenek ve göreneklerine muhalefet etmemiz gerekirken onlara eşlik ettik. Hatta onlara kendi bayramımızı öğreten bir heyecan ve mutlulukla...

Halbuki İslam bunu emretmiyor...
İslam bunlar için çetin bir ateş müjdeliyor...

Buyrun bu müjdeyi, ırzına geçilen kadınları, kimsesiz bırakılan çocukları, kolsuz bacaksız bırakılan insanları, düğün gecesi kocasının karşısında namusu kirletilen genç kızları noel gecesinde Hristiyan alemini yanlız bırakmayanlara karşı rahatlatan müjdeyi okuyalım:

“Zulum yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka velileriniz de yoktur sonra yardım da göremezsiniz." (K.Hûd (ll) 113.)

Ve zulüm yapmış olanlara rükun etmeyin, yani zulüm ve haksızlık yapanlara herhangi bir şekilde destek vermek, yakınlık gösterip yaltaklanmak şöyle dursun, meyil bile etmeyin, yüz vermeyin, ilgi göstermeyin ki sonra size ateş dokunur. Ve sizin Allah’dan başka dostlarınız yoktur, sonra mansur da olmazsınız, Allah’ın yardımına nail olamazsınız. Size dokunacak olan ateşten kendinizi kurtaramaz, kurtarıcı da bulamazsınız. (Elmalılı Tefsiri Hud 113)

Bir Müslüman kendi bayramında annesini babasını ziyaret etmeyi, kardeşlerine çocuklarına eş ve akrabasına hediye almayıp unutup, hepsini noel günü hatırlıyorsa o zaman Allah’ın onlara cevabı şu olacaktır:

Allah'ü Teâlâ: “Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun” der. (Taha 126)

Hazreti isa bir peygamberdir. Müslümanların nazarında bütün peygamberler Kutsaldır, hepsinin kalbimizde engin bir yeri vardır. Ancak Rabbimiz bizlere onları elçi, yol gösterici olarak gönderdi..

Hangi bir müslüman doğum gününde dansözler eşliğinde, içki masalarında, eğlence merkezlerinde haddi aşan bir eğlence düzenleyebilir?

Bir Müslüman bunu yapmazken nasıl olurda bir peygamberin doğum gününde bunlar yapılır? Peygamber buna razı gelir mi?

Bir Müslümanın dahi razı gelmediğinden Allah nasıl razı olsun?

Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? O ne kötü varılacak yerdir! (Al-i İmran-162)

Uyan Müslüman, kendi dinine bak, tahrif edilmiş, adeta seni dininden çıkarmak için feda edilmiş bir dine uyma, o dinin mensuplarına aldanma, uyanık ol!..

Nefsine gem vur, kendine mukayyet ol, kardeşlerine ettiklerini unutma!..

Şerefini kirletenlerle eğlenecek kadar (Ş........) misin?

Canına malına çoluk çocuğuna kastedenlerin eğlencesine gidecek kadar haysiyetsiz misin?

İslam sana yeter... İslam dairesi sana eğlence hakkı tanımadı mı?

İslam sana bayram günleri vermedi mi?

İslam sana seni tatmin edecek yollar sunmadı mı?

Peki Allah bunları sana sormaz mı?

Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O halde nasıl (Hakk'tan) döndürülüyorlar? (Ankebut61)

Eğer bütün bunları da unutuyorsan Mutlu noeller sana Müslüman!

Mutlu Noeller!..


Alıntı

 
Başlık: Bir “Dinlerarası Diyalog”cunun Ağzından "Noel Baba"...
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2015, 17:10:12
Bir “Dinlerarası Diyalog”cunun Ağzından "Noel Baba"...

Dinlerarası Diyalog heyetinden Prof. Niyazi Öktem, Ankara’da Diyanet’in tertiplediği 2. Din Şûrâsındaki konuşmasında şöyle diyordu: “Efendim bir kere her üç tek tanrılı din de adâlet, ahlâk, erdemli yaşam, dostluk, saygı, sevgi, alçak gönüllülüğü önermektedir. Temel kaide budur, âmentü hepsinde budur.”

Değerli okuyucu! Bu sözün doğru olan hiçbir tarafı yok. Üç ilaha inanan Hıristiyanlar’ın dini tek tanrılı din mi ki, Niyazi Bey “…her üç tek tanrılı din” diyor!..
Dinde temel kaide amel değil imandır / inançtır. Yani onun, “adâlet, ahlâk...” diye saydıkları inançla ilgili olmadığı için temel kaide değildir. Yani o saydıkları âmentünün maddeleri değildir. Âmentünün maddeleri, imanın bilinen 6 şartıdır. Sayın Profesör “kim olursa olsun sâlih amel işlediğinde onun için korku yoktur” diyor.

Hayır! Müslüman olmayanlar için bal gibi korku vardır. Nitekim Müslüman olmazlarsa âhirette korktukları başlarına gelecektir. Sayın Profesör, sözü Eski Ahit denilen tahrif edilmiş / bozulmuş Tevrat ve Zebur’a getirerek şöyle diyor: “Elimizdeki tek kaynak da bu olduğuna göre, tahrif edildi, edilmedi. Oradaki ahlâk kurallarının tahrif edilmesi mümkün değil. …o halde Eski Ahid’i bu bakış içinde görmemiz gerekiyor…” Şimdi bu sözler neyin nesi!..

Elimizdeki tek kaynak niçin bozulmuş Tevrat olsun ki? Kur’an ne güne duruyor?
“Tahrif edildi, edilmedi” ne demek?
Tahrif edilmiş olması mühim değil mi?
Ahlâk kurallarının tahrif edilmesi / bozulması mümkün değilmiş. Mümkün değil de bunca ahlâksızlık neyin nesi?
Niyazi Bey, sözü Hıristiyanlık’taki “Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu” meselesine ve teslise / üç ilah inancına getirerek “…bir de meseleyi Hıristiyanlar’ın bakış açısından ele almamız gerekiyor” diyor ve ilave ediyor:
“Bizde de Allahü Teâlâ tektir. …ama isimleri (Esmâü’l-Hüsnâ) 99 tanedir. Şimdi bir Hıristiyan çıkabilir, siz de Allahü Teâlâ’yı 99’a bölüyorsunuz diyebilir.”
İhtimalli konuşuyor, “Diyebilir” diyor. Bu ihtimalin derdi niye size düşüyor Niyazi Bey?
Madem derdi size düşmüş öyleyse size cevap verelim:
Bir varlığı birden fazla isimle anmak onu parçaya bölmek olmaz. Meselâ; adı Namık Kemal, Ali Süâvî, Faruk Nafiz, Mehmet Nuri, Âgâh Oktay, Yaşar Nuri, Hasan Hüseyin, Mehmet Ali olanları iki isimle anınca onları ikiye bölmüş mü oluyoruz?

Peygamberimiz’e kadar gelen hıristiyan azizleri olduğunu söylüyor ve “Bunlardan söz etmek (bazı Müslümanlar’a göre) zinhar kâfirliktir” diyorsunuz.
Böyle söylemeniz Müslümanlar’a iftiradır. Çünkü hiçbir Müslüman bu inançta değildir. Müslümanlar firavun, nemrut, şeytan, deccal ve diğer kafirlerden bahsetmeyi bile kâfirlik kabul etmezler.
Kaldı ki Hıristiyan azizlerinden bahsetmeyi kâfirlik kabul etsinler…

Değerli okuyucular! Sayın Prof, Noel Baba hakkında da şunları söylüyor:
“…bu toprağın çocuğudur. …fakirlere yardım etmiş, gemicilere yardım etmiş. …onunla ilgili bir çalışma yapıldığında …bazı İslâmî kanadın mensupları hop oturup hop kalkar…”

Niyazi Bey’in sözlerinin tamamını okumak isteyenler için:
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, no: 93 İkinci Din Şûrâsı Tebliğ ve Müzâkereleri, c: 2, sahife: 143-147

Değerli okuyucular!
Bu sözlerini aktararak, bir Dinlerarası Diyalog mensubunun bilhassa Noel Baba meselesine nasıl baktığını göstermek istedim.
Bendeniz bu sözlerin konuşulduğu toplantıdaydım. Sayın Öktem o konuşmasında “Noel Baba bir Anadolu evliyasıdır, onu Türk çocuklarına öğretmeliyiz” demişti. Neden bilmiyorum, bu sözleri kitapta yok.


Ali EREN | 31 Aralık 2014, 15:59 | http://www.haberkita.com/sultanahmed-cmii-kubbesi-uzerindeki-o-hac-neyin-nesiydi-makale,220071.html

Başlık: Hz. Allah bu gecenin şerrinden cümlemizi muhafaza buyurusun...
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2015, 17:11:41
insan ve hayat dergisinin aralık ayı sayısında güzelce değinilmiş bu konuya paylaşımdan dolayı teşekkürler

Allah-ü Zül-Celâl vel-Kemâl ve Tegaddes Hazretleri açıktan ve toplu günahların ifa edildiği bu gecenin şerrinden cümlemizi muhafaza eylesin! Amin...
Başlık: Ynt: "Noel"-"Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Yagubayt - 27 Aralık 2015, 07:55:20
Amin Amin Amin
Başlık: Ynt: "Noel"-"Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
Gönderen: Mücteba - 24 Aralık 2016, 03:11:40
Teşekkür ederiz...
Başlık: "Noel Baba" Neyimiz Olur?
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2016, 02:38:28
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15534726_625875474263758_6209720148132102144_n.jpg) (http://www.sadakatforum.com/noelyilbasi-kutlamalari-ve-islami-kimligin-muhafazasi-t14354.0.html)
Başlık: Yılbaşı Kutlamalarına Katılmak
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2016, 02:40:42
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15538428_450637568657555_8338681668063723520_n.jpg)(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15403293_1353013034721087_2077655339557191680_n.jpg) (http://www.sadakatforum.com/noelyilbasi-kutlamalari-ve-islami-kimligin-muhafazasi-t14354.0.html)
Başlık: Noel ve Miladi Yılbaşı | Ehli Küfre Benzemekten Sakınmak
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2016, 02:43:23
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15625291_915156438622020_1895081214721654784_n.jpg)(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15538250_1817591948529645_2246515255859478528_n.jpg) (http://www.sadakatforum.com/noelyilbasi-kutlamalari-ve-islami-kimligin-muhafazasi-t14354.0.html)
Başlık: "Noel"-"Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî Kimliğin Muhafazası
Gönderen: Mücteba - 25 Aralık 2016, 02:45:48
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15625258_247820522298214_4345715293834706944_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15625062_396041447409848_6560185102914027520_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15624487_1063521693771302_5304469337103400960_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/14574114_1821416861470642_4354540850332565504_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15624014_1867788560120914_3416582188307578880_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15535606_1000751810068792_4326300289310130176_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15538762_619108971609380_6127258575640199168_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15625358_753476184800039_4814805450035822592_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/14624220_613469162174285_8801871840575225856_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/14561836_1811922262428522_5833942494353555456_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15534703_1827778970770242_7716822355527335936_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15623823_274409396306868_5911691770462208_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15624029_225081381268230_320629513488695296_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15625032_124572631372576_7205213629413588992_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15623765_439146616209312_3790441177115787264_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15624604_262199614197209_5505278415609004032_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15534973_381078508893971_7536636400012099584_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/14624703_1629713597331265_3164154985952837632_n.jpg)
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/sh0.08/e35/p750x750/15535487_1363450040354577_5701537616214622208_n.jpg)


 (http://www.sadakatforum.com/noelyilbasi-kutlamalari-ve-islami-kimligin-muhafazasi-t14354.0.html)
Başlık: Müslüman "noel" Kutlamaz..
Gönderen: Mücteba - 31 Aralık 2016, 04:29:54
(https://scontent-frt3-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/e35/15535065_231882423904995_3266292675506077696_n.jpg) (http://www.sadakatforum.com/noelyilbasi-kutlamalari-ve-islami-kimligin-muhafazasi-t14354.0.html)